Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu İsrail Oğulları

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
DOMUZ VE MAYMUNA DÖNÜŞTÜRÜLEN PEYGAMBERLER KATİLİ

YAHUDİ İSRAİL , İSRAİL OĞULLARI

TESETTUURR.jpg

BURASI TÜRKİYE BURASI İSRAİL

İbrahim'in (a.s.) oğlu İshak , İshak (a.s.) oğlu Yakub (a.s.)’ın lakabı ya da diğer adı İsrail’dir.

Ya'kub (a.s)'ın on iki oğlunun soyundan gelenlere bu yüzden İsrail oğulları- beni israil denmiştir.
Yahudiler Yakub a.s. soyundan gelmelerine rağmen dedesi İbrahim (a.s.)'a kendilerini yamayarak övünme içerisinde bulunmuşlar ve Allah (c.c.) tarafından yalanlanmışlardır :

-
Ey Kitab ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?

- İşte siz böylesiniz. Haydi biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız, ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.
- İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyandı; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı, müşriklerden de değildi. (Âl-i İmran 65-67)

İsrail (yasız); İsrail (yasız, hemzesiz); İsrayıl (hemzenin yâ'ya dönüşmesiyle); İsrael (hemzenin fethiyle); İsrail (hemzenin esresiyle) şeklinde de okunur. İbranîcede bunun manası safvetullah veya Abdullah demektir.
Bu ünvanda Yahudileri imana bir tahrik vardır ki, anlamı şu olur: Ey Allah'ın güzide bir kulu olan tevrat ehli! Allah'ın size olan nimetlerini hatırlayın...
(Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, I, 334).

Yahudi kaynaklarında iseİsrâîl: Tanrı ve insanlarla güreşip yenen anlamında Hz. Yâkûb'a, Tanrı tarafından verilmiş bir lâkabdır. Bu husus, Tevrât'ta yer almaktadır (Tekvîn, XXXII/28; XXXV/9-15; Hoşea, XII/4-5)

Ya'kûb (a.s), önce dayısı Lebân'ın büyük kızı Leyya ile ve ondan sonra da küçük kızı Râhil ile evlenmiştir. Leyya'dan Rabil, Yehuza, Şem'ûn ve Lavi adındaki oğulları doğmuştur. Râhil'den de Yûsuf ve Bünyamin dünyaya gelmiştir.
Ya'kub (a.s)'ın diğer iki hanımından altı oğlu daha vardı. Toplam on iki erkek evlada sahibdi. (İbn Kuteybe, Kilabu'l-Meârif, Beyrut 1970,19; İbn Haldun, Tarih, Beyrut, 1971, I, 39)

İbrânî: Konuştukları dil olan İbranice ise, "İbrî" veya "Hibrî" kelimelerinden gelmektedir. Bu kelimeler, M.Ö. 15 - 14. yüzyıllarda Filistin'de görülen göçebe bir kabîlenin adıdır.
İshak oğlu Ya'kub'un en büyük oğlu "Judo veya Yahuda"dır. Ya'kub'un oniki oğlu ve soyuna benu İsrail (İsrailoğulları) denildiği gibi, Yahuda'nın ismine izâfeten Yahud de denirdi.
Yahudi ülkesinin sakinlerine de Yahudi denilmiştir.
Bu ırk her ne kadar İbrahim'e dayanıyorsa da, teşkilatçısı ve en büyük peygamberi ve firavunun zulmunden İsrailoğullarının kurtarıcısı Musa (a.s.)'dır. Kuranı kerimde de Yahudiler çoğunlukla Musa ile mucadeleleriyle anılır. Musa'ya inanan, bağlanan anlamına İsrailoğullarına Musevî (Musa’vi) de denilir.
Yakub (a.s.) ve çocukları kıtlık zamanında Yusuf'un daveti üzerine Mısır'a gitmişlerdir.
Yusuf (a.s.) dan sonra zamanla Mısırda idareyi yerleşik halk olan Kıptilerden Firavun ele aldı. M. Ö. İki binlere değin İsrail oğulları Mısır'da üçüncü sınıf insan muamelesi gördüler, orada tutsak kaldılar. Ta ki kavmin içinden (İsrail oğullarından) Musa'nın, onları Firavun'un zulmüne karşı Hak'la gelip kurtulmalarına kadar.
Kâhinler, Firavun'a, saltanatının yıkılacağını ve tekrar İsrailoğullarından bir çocuğun eline geçeceğini haber verdiler. Firavun da çoğalmamaları için erkek çocuklarının öldürülmesini emretti.
İsrailoğullarının Musa ile çıkışlarını ve Kızıldenizi geçişlerini ve tağut Firavunun ve askerlerinin boğuluşu ise Kur'an-ı kerimde detaylarıyla anlatılmaktadır.
Allah Yahudilere ihsan buyurmuş ve kendi zamanlarındaki bütün insanlara üstün kılmış , kendi içlerinden mucizelerle desteklenmiş bir peygamber göndermesine rağmen. Mısırlılarla beraber yaşamaları sebebiyle kalblerinde putperestlik iyice kök saldığından her fırsatta buzağıyı ilah (A'raf, 138-140) edinmekten geri durmamışlardır.



Allahın Rahmeti ile Musa (a.s.)'ın çeşitli Mucizeleri:

İsrailoğulları Kızıl Denizi geçtikten sonra susadılar, kavurucu sıcaktan rahatsız oldular.
Bu durumlarını Musa'ya arz ettiler. Bu durumu Kur'an-ı Kerim şöyle anlatır:
"
Biz onları onikiye yani o kadar torunlara, kabileye ummetlere ayırdık. (Tih çölünde) susayan kavmi Musa'dan su istediği zaman; "Asanı, taşa vur", diye vahyettik de, ondan oniki pınar kaynayıp aktı. İnsanların her kısmı su içecekleri yeri belledi. Onları üstlerindeki bulutla gölgelendirdik. Onlara kudret helvasıyla bıldırcın eti indirdik; size rızık olarak verdiklerimizin en temiz ve güzellerinden yiyiniz dedik. Onlar bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlar" (A'raf 160).
Mısırdan çıktıktan sonra İsrail oğullarından olan ve Sâmirî diye adlandırdığı dessas ve hileci bir adam bu durumu istismar etti. Bir buzağıyı meydana getirip dedi ki; "
Şu gördüğünüz Altın buzağı, sizin ve Musa'nın ilâhıdır. Fakat Musa onu burada unuttu. Onunla buluşmak için uzun zaman sizi terk etti." Bu hadise de Kur'an'da (Tahâ, 85-97)

Ayetin son kısmında ise Musa a.s. bu hemşerisi (Samiri) İsrailoğluna Şöyle demiştir :
Musa şöyle dedi: Haydi defol git! Çünkü senin hayatın boyunca nasibin "benimle temas etmeyin " demendir. Sana, senin için şubhesiz vazgeçilemeyecek bir ceza günü dahi vardır. üstüne düşüb taptığın tanrına bak. Biz, onu cayır cayır yakacağız, sonra onu parça parça edib denize atacağız" (Tahâ, 85-97).


Allahın rahmetinden kovulan İsrail oğullarının düştüğü zilletler hakkında Kuranı kerimde şu ayetlerde bilgiler vardır :
İsrailoğullarının üzerlerine dağın kaldırılması (Bakara, 63-64);
İsrailoğullarının Arz-ı mukaddese girmekten menedilmesi (Mâide, 20-22-24-26);
İsrailoğullarının hezimete uğraması ve tabut'un ellerinden alınması (Bakara, 58-59);
İsrailoğullarının bir hükümdar istemesi (Bakara, 246):
İsrailoğullarının sapıklığı (Nisâ, 160-161);
İsrailoğullarının İsa'ya olan düşmanlıkları (Nisâ, 157).


Allah c.c. Musa a.s. kitabı (Tevrat) vererek , İsrail oğullarından kitaba uymalarını istemiştir. İçlerinde peygamberleri olduğu halde yoldan çıkmadan, isyan etmeden duramamışlardır. Musa a.s. vefatından sonra Yahudiler, İ.Ö 990 dolayında Davud'un peygamberlik ve liderliğiyle bileşik bir devlet (krallık) şeklinde örgütlenerek Kudüs'ü ele geçirdiler.
Davut'a (a.s) gönderilen Zebur adlı semavi kitap, Tevrat'ın hükümlerini tasdikleyici olarak geldi. Bu yüzden Yahudilik İsa'ya kadar sürecektir.
Davud ve Suleyman (a.s.) zamanlarında doğru yolda olan ve peygamberlere inanan Yahudiler devlet kurmuşlardı. Fakat daha sonra hak yoldan ayrıldılar.
İ. Ö. Dokuzuncu yüzyıldan beşinci yüzyıla kadar Aramiler, Asurlular ve Babillilerle çeşitli savaşlar sürmüştür. Babilin, Yahuda Krallığını ele geçirmesi ile İsrail oğulları yeni bir sürgün dönemine giriyordu.


Putperest Roma imparatoru Büyük İskender'in İ.Ö. 322'de Filistin'i ele geçirmesi ile İ.Ö. 4-2 y.y'lar Suriye, Anadolu, Babil ve İskenderiye'de Yahudilik önemli merkezler elde etmişti. Bu dönemde Yahudiliğin kutsal metinleri Yunancaya tercüme edildi. Mısır'da zengin tarih, şiir, felsefe birikimi Yunan bilgisiyle oluştu. Roma egemenliği sırasında bağımsız devlet fikri yoğunlaştı.
Hristiyanlığın ortaya çıkmasıyla birlikte o yıllar Yahudilik en önemli mezheb çatışmaları yaşadı. Başta Zekeriya , Yahya (a.s.) olmak üzere pek çok peygamberi katletmiş , katletme girişiminde bulunmuş şehid etmişlerdir.
Nihayet İsa (a.s.)'ın havarilerden Yuda, İsa (a.s.)'ın yerini öğrenib Romalılara ihbar etti. Allahu teala tarafından İsa (a.s.)'ın göğe çıkarılmasından sonra Romalılar Kudus üzerine hücum ederek Yahudileri dağıttılar. Bir kısmını esir edip, bir kısmını da öldürdüler. Kudüs'ü yağma ve tahrib ettiler. Bu suretle dağılan Yahudiler bir yerde toplanıp bir daha devlet kuramadılar. Her yerde hor ve zelil oldular, perişan bir halde yaşadılar.
Rasulullah (s.a.v.) zamanında bile bu girişimlerini sürdürmüşler , kin ve nefretlerini kusmuşlar zaman zaman ihanet edip arkadan vurmanın neticesini canlarıyla mallarıyla ödemişlerdir. Kurayzaoğulları, hayber Yahudi kavimleri helak edilmiş , Kaynuka oğulları da bir Müslüman bacının örtüsünü açmanın cezasını görmüşlerdir.
İlk halife Ebubekir, Amr. b. As’ı Filistin’in fethi için görevlendirmiş ve ilk olarak Gazze ele geçirilmiştir. Ömer döneminin önemli fetihlerinden biri de Filistindir. Ömer bizzat şehre girerek barış yolu ile Kudüs’ü ele geçirmiştir.
Abbasi’lerden sonra Bölge halife Harun Raşid döneminin ardından bir takım karışıklıklara sahne olmuş ve sıkça el değiştirmeye başlamış; önce Tulunoğulları, ardından tekrar Abbasiler ve daha sonra da İhşitler bölgede hüküm sürmüşlerdir.
Şii Fatimilerin Mısır’ı ele geçirmeleri ve güçlenmelerinin ardından bu kez de 969 tarihinde bölgede şii Fâtımi dönemi başlamıştır. Daha sonra Karmatilerin Mısır’a saldırmaları ve ardından Filistin’i kuşatmaları nedeniyle Cerrahi emiri ile işbirliği yapan Fatimiler, istemeseler de bölgeyi Cerrahilere bırakmak zorunda kalmışlardır.
Filistin’de Selçuklu dönemi 1069’da başladı ve Malazgirt Savaşı’nın kazanıldığı 1071 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan adına hutbe okundu. 1074’te Filistin’de şii Fatimi hakimiyetine son verildi. 1079’da Sultan Melik şah’ın kardeşi Tutuş, Suriye Filistin Selçuklu Devleti’ni kurdu.
1098 tarihinde yeniden başlayan Fatimi hakimiyeti fazla sürmedi. Zira 1099 bölge için yaklaşık 90 sene sürecek olan Haçlı hakimiyetinin başladığı tarih oldu.
Haçlıların Filistin ve özellikle Kudüs’te çok kan dökmüştür. Yaklaşık 40 gün süren şiddetli bir kuşatma sonrası 600.000 kişilik Haçlı ordusu, Kudüs’te yaşamakta olan 70.000 Müslümanı katlederek bölgeyi hakimiyetleri altına almışlardır.
Selahaddin-i Eyyubi 1187 tarihinde Filistin’i Haçlı hakimiyetinden kurtararak bu işgale son vermiştir. Selahaddin-i Eyyübi şehri ele geçirdiğinde eskiden sürülmüş olan Yahudilerin geri dönmelerine izin vermiş ve şehirde onarım işleri üzerinde yoğunlaşmıştır.
Selaheddin Eyyubi’nin vefatının ardından bölgede yine karışıklıklar baş göstermiş ve Kudüs 1229 tarihinde yapılan bir anlaşma ile Batılıların yönetimine bırakılmıştır.
Filistin, Yavuz Sultan Selim döneminde Mercidabık Savaşı’ndan sonra (24 Ağustos 1516) Osmanlı yönetimine geçti. Bölgenin tamamının fethi ise Kanuni Sultan Süleyman zamanında tamamlandı.
Filistin emirlerinden Cezzar Ahmet Paşa döneminde Mısır’ı ele geçiren Napolyon Bonapart, büyük bir ordu ile Filistin’in Yafa şehrini aldı. Ancak Cezzar Ahmet Paşa yönetimindeki Osmanlı ordusu Akka önlerinde Bonapart’ı geri çekilmek zorunda bıraktı (1799).
Osmanlı Devleti’nin gerilemeye başladığı dönemde Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa Filistin’in tamamını ele geçirdi.
Filistin 1840 yılına kadar Mısır’ın yönetimi altında kaldı. Ancak daha sonra tekrar Osmanlı yönetimine geçti.
Osmanlı Devleti, Filistin’de Yahudi yerleşimini arttırmayı planlayan Siyonist harekete karşı daima ihtiyatlı bir politika takip etmiştir. II. Abdulhamid, Siyonizmi siyasal bir sorun olarak görmüş ve Yahudilerin kitlesel olarak Filistin’e yerleştirilmelerinin İmparatorluk içinde yeni bir milliyetçilik akımı ya da başka deyişle bir „Yahudi sorunu“ doğurmasından endişe duymuştur.
Siyonist hareketin lideri Theodar Herzl 1901 yılının Mayıs ayında II. Abdulhamid’e gelerek, 1492 yılında İspanya ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen Yahudi göçmenlerin Osmanlı Devleti tarafından kabul edildiğini hatırlatmış ve Filistin’e yerleşmek için izin istemiştir. Ancak bu taleb II. Abdulhamid tarafından şöyle reddedilmiştir.
"Newlinsky Efendi! Eğer Mr. Herzl, senin, benim arkadaşım olduğun gibi arkadaşın ise ona söyle, bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim bu Devleti kanlarını dökerek kazanmışlar ve yine kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır. O bizden ayrılıb uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz. Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne'de şehid düşmüşlerdir. Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanlarında kalmışlardır. Türk Devleti bana ait değildir. Türk milletinindir ve ben onun hiçbir parçasını veremem."
Bu cevaba karşılık Herzl, gene Sultana birçok mektuplar yazmıştır. Fakat Sultan Herzl'in talep ve israrlarını kabul etmemiş, hatta kat'i bir lisanla haberleşmeyi kesmiştir.

II. Abdulhamid (15 Temmuz 1891) tarihinde Filistin’de yerleşmek isteyen Yahudilerin bu topraklarda bir Yahudi devleti kurmayı amaçladıklarını bildirdi. II. Abdulhamid durumu daha da netleştirerek daha sonra Filistin toprakları da dahil olmak üzere bütün Osmanlı Devleti topraklarında Yahudilere toprak ve mülk satışını yasakladı.
II. Abdulhamid tarafından Filistin’de Yahudi yerleşimi ile ilgili olarak güdülen kararlı politika daha sonra gelen İttihat ve Terakki hükümeti tarafından aynı kararlılıkla sürdürülmedi. 23 Temmuz
1908’de II. Meşrûtiyet ilan edilerek II. Abdulhamid uzaklaştırıldı , İT (İttihat ve Terakki) Partisine Yahudiler geniş bir şekilde nüfuz ettiler. 7 Eylül 1911 tarihinde Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan Yahudilere toprak satımı serbest bırakıldı. Osmanlı Devleti’nin zayıflaması üzerine de Yahudiler Filistin topraklarındaki hedeflerine adım adım yaklaşmaya başladılar.
Osmanlı döneminde Filistin’de önceden olduğu gibi Müslüman Araplar, nüfus içinde çoğunluğu oluşturmaktaydı. Müslümanlar, 1880’de nüfusun %87’sini, 1890’da %85’ini ve 1914’te %83’ünü (bu dönemde bölgeye göç eden ancak vatandaşlığa kaydedilmeyen Yahudiler hesaba katıldığında %77) oluşturmaktadır. Filistin’de yaşayan Müslümanların tamamına yakını Sünni’dir.

İngiltere'nin Mısır elçisi Henri Mikmahun 1915'te Şerif Huseyin'e bir teklif götürdü. Bu teklifte ona, Arabların Osmanlılardan ayrılarak bağımsız devlet kurmalarına yardımcı olunacağını, kendisine de halifelik verileceğini vaad ediyordu. Yani İslam ümmetinin halifesini haçlı zihniyetinin başını çekenlerden İngiltere belirleyecekti. Bu vaadlerine karşılık Şerif Huseyin'den de Filistin topraklarına yahudilerin yerleştirilmesine ve bu topraklarda bir yahudi devleti kurdurulmasına yardımcı olma sözü almıştı.
Şerif Hüseyin İngilizlerin vaadlerine kanarak 10 Haziran 1916'da Osmanlılara karşı isyan başlattı. Aynı yıl İngiltere, Fransa ve Rusya arasında Filistin toprakları üzerinde bir yahudi devleti kurdurulması için gerekli şartların oluşturulmasını öngören Sykes-Picot anlaşması imzalanmıştı. Çok geçmeden Şerif Hüseyin'in de muvafakat ve destekleriyle 1917'de İngiliz orduları Filistin topraklarına girdi ve yahudilerin bu topraklara yerleştirilmesi işlemi hız kazanmaya başladı.
24 Temmuz 1922'de de şimdiki BM konumunda olan Milletler Cemiyeti, Filistin topraklarını resmen İngiltere'nin vesayetine verdi. Görüldüğü gibi Filistin halkı ihanet etmemiş, ihanete uğramıştır.


1. Dünya harbi esnasında 1917 yılında İngilizler Filistini işgal ettiler.
İngilizlerin işgali altında olan Filistin halkı tüm Müslüman halkları gibi işgale karşı savaşmıştır, sayısızca şehid vermiştir. Şeyh İzzeddin el KASSAM; Kendisi Suriye asıllı bir imamdır. Suriye’de Fransızların işgaline karşı savaşmış, idamla mahkûm olunca Filistin’e geçmiş, Hayfa’da imamlık ve Vaizlik yapmış ve İngilizlere karşı da cihadını sürdürmüş 1936’de Cenin kentinde bir çatışmada şehid olmuştur.

Filistin’de İngiliz rejiminin sona ermesinin hemen ardından 14 Mayıs 1948’de, Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Milli Konseyi, yayınladığı bir bildiri ile İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan etti.

İsrail Devleti kurulur kurulmaz; Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları İsrail üzerine saldırıya başladılar. Böylece Birinci Arap-İsrail savaşı başlamıştı. Bu savaş bir yıl kadar sürdü. İsrail'in yetmiş beş bin kişilik bir ordusu olmasına rağmen beş Arap devletini yendi. Birleşmiş Milletlerin çabasıyla yapılan anlaşma sonunda, İsrail toprakları çok genişlemişti.
Mısır birliklerinin Şarmel Şeyhi işgal etmeleri üzerine 5 Haziran 1967'de savaş başladı. Çok kısa süren savaş, Arap ülkelerinin mağlubiyeti ile sonuçlandı.
İsrail Kudüs'ün tamamını, Sina Yarımadasının ve Suriye'nin güneybatı kesimini ele geçirdi. Çatışmalar sürekli devam etti. Ekim 1973'te Mısır birlikleri Süveyş Kanalındaki İsrail birliklerine sürpriz bir saldırı düzenleyerek yendi. Bu başarı, askeri dengenin Arap ülkeleri lehine değiştiğinin bir işareti olarak yorumlandı.
1978 ve 1979 yılları arasında ABD'nin öncülüğüyle önemli bir derecede uzlaşma sağlandı. Bu uzlaşma, Arap ülkelerinin büyük tepkilerine sebep oldu. Bu gün ise genelde, Arab ülkeleri ile İsrail arasındaki gerginlik hala devam etmektedir.
6 Aralık 1987'den bu yana her gün Filistinliler işgalci İsrail askerlerine karşı taş ve sopalarla mücadele vermekte ve işgale direnmektedirler.
1991'de meydana gelen Körfez Savaşı sırasında Irak, İsrail'e çeşitli zamanlarda füze saldırısında bulundu ise de İsrail taktik icabı buna cevap vermedi.


Şimdi İsrail’in kurulması ve kurulduktan sonraki belli başlı önemli görülecek tarihi olayları bir hatırlayalım :

* 1947 - 29 Aralık: BM, Filistin topraklarını parçalayarak bir Yahudi bir de Arap devleti kurulması planını kabul etti. BM planına göre Kudüs, uluslararası yönetim tarafından yönetilecekti.
* 1948 - 14 Mayıs: Filistin`deki İşgalci İngiliz manda yönetiminin sona ermesi üzerine buraya göç ettirilerek kalıcı olarak yerleştirilen Yahudiler, İsrail adını verdikleri bir devleti kurduklarını ilan ettiler. Araplar Filistin topraklarının parçalanması planını kabul etmediler ve bir gün sonra da Arap-İsrail savaşı başladı. Savaş 1949`da sona erdi.

* 1956 - Ekim: Mısır`ın Süveyş kanalını millileştirmesinden 3 ay sonra ikinci Arap-İsrail savaşı başladı. Yılın sonuna doğru İsrail, Sina`yı boşaltmaya başladı ve 1949 sınırlarına döndü.
* 1967 - 5 Haziran: 3. Arap-İsrail savaşı patlak verdi. `6 gün savaşları` olarak bilinen savaşta İsrail, Sina, Gazze Şeridi, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri`ni işgal etti.
* 1973 - 6 Ekim: Yahudiliğin en kutsal günü olan Kefaret Günü`nde 4. Arap-İsrail savaşı başladı.
* 1977 - 19 Kasım: Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat, İsrail`i ziyaret eden ilk Arap lider oldu. Sedat, İsrail Parlamentosu`nda yaptığı konuşmada `derhal kalıcı barış` çağrısında bulundu.
* 1979 - 26 Mayıs: Camp David anlaşmasından 6 ay sonra İsrail ve Mısır barış anlaşması imzaladı. Anlaşmaya Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat ve İsrail Başbakanı Menachem Begin imza koydu.
* 1980 - 30 Temmuz: İsrail Parlamentosu, Kudüs`ü ilelebet başkent olarak ilan etti.
* 1981 - 14 Aralık: `6 gün savaşları`nda Golan Tepeleri`ni Suriye`den alan İsrail 14 yıl sonra burayı ilhak ettiğini bildirdi. İsrail`in bu kararı uluslararası toplum tarafından kabul edilmedi.
* 1982 - 25 Nisan: İsrail, Sina yarımadasını Mısır`a geri verdi.
* 6 Haziran: İsrail ordusu, Lübnan`a girdi. İsrail ordusu başkent Beyrut`ta bulunan Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat`ın karargahını 88 gün süreyle kuşattı. Arafat ve örgütü Tunus`a taşınmak zorunda kaldı.
* 1987 - 7 Aralık: İşgal topraklarında Filistinlilerin ilk intifadası başladı. Orijinal adıyla "intifada" olarak adlandırılan Filistin halk ayaklanmasının ilk kıvılcımı 7 Aralık 1987 tarihinde çakılmıştır. Bu tarihte, Gazze bölgesinde, bir yahudinin kamyonetiyle, Filistinli işçileri taşıyan bir araca çarparak 4 Filistinlinin ölümüne 9 Filistinlinin de yaralanmasına neden olması bu kıvılcımın çakılmasına yol açtı. Söz konusu olayda yaralanan Filistinliler hemen olayın meydana geldiği akşam Gazze'deki Şifa hastanesine götürüldüler. Ertesi gün yani 8 Aralık 1987 tarihinde üyelerinin tamamı İslami hareket mensubu olan Gazze İslam Üniversitesi Öğrenci Meclisi üniversite öğrencilerini üniversite kampüsünde topladı. Öğrenciler şehid edilen ve yaralanan Filistinlilerle ilgilenmek üzere Şifa hastanesine gitmeye karar verdiler. Bu arada hoparlörlerle halkı da adı geçen hastanenin etrafında toplanmaya çağırdılar. Bu çağrı üzerine kalabalık bir kitle adı geçen hastanenin etrafında toplandı. Bu arada işgalci askerler de hastanenin etrafına toplandılar ve kalabalığı dağıtmak için insanların üzerine ateş açtılar. Ancak halk dağılmayı değil direnmeyi tercih etti ve işgalci askerleri taş yağmuruna tuttular. İşte bu olay intifadanın ilk ateşi oldu. Daha sonra olaylar ve taşlı, sopalı mücadeleler bütün Filistin topraklarına yayıldı
* 1993 - 13 Eylül: Oslo`da 6 ay süren gizli pazarlıklar sonucu İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü(FKÖ) Washington`da anlaşmaya vardılar. Anlaşma gereğince İsrail, 5 yıl içinde kurulacak olan geçici Filistin Özerk Yönetimi`ni tanıyacaktı. İsrail Başbakanı Yitzak Rabin ve Filistin lideri Yaser Arafat el sıkıştılar.
* 1995 - 28 Eylül: İsrail ve FKÖ Washington`da ikinci kez anlaşma imzaladılar. Buna göre Filistin Özerk Yönetimi Batı Şeria`nın bir bölümünü de kapsayacaktı.
* 4 Kasım: Yitzak Rabin, fanatik bir Yahudi tarafından öldürüldü.

* 1998 - 23 Ekim: ABD`nin inisiyatifi sonucu İsrail`in Batı Şeria`dan 3 safhada kısmen çekilmesi kararı alındı.
* 2000 - 24 Mayıs: İsrail Güney Lübnan`daki 22 yıllık işgaline son verdi.
* 28 Eylül: Muhalefet lideri kasap Ariel Şaron`un Müslümanların en kutsal mekanlarından Mescid-i Aksa`nın da içinde yer aldığı Harem`üş Şerif`e girmesi sonucu Filistinlilerin 2. İntifada`sı başladı.
* 2001 - 6 Şubat: Şaron Başbakan olarak seçildi.
* 3 Aralık: Gazze`yi kuşatan İsrail ordusu, Kukla Yaser Arafat`ın karargahını yerle bir etti. Arafat, Ramallah`taki karargahına hapsedildi.
* 2002 - 16 Haziran: İsrail güvenlik gerekçesiyle Batı Şeria ile arasında duvar örmeye başladı.
* 2003 - 25 Mayıs: İsrail `Yol Haritası` adı verilen uluslararası barış planını kabul ettiğini bildirdi. Yol Haritası`na göre 2005`e kadar Filistin devleti kurulmuş olacaktı.
* 2004 – 22 Mart:
Filistin İslami Direniş Hareketi lideri Şeyh Ahmed Yasin'in Siyonistlerce şehid edilmesi.

* 2004 - 17 Nisan: Hamas lideri Prof. Rantisi'nin arabası 3 müslüman ile birlikteyken işgalci saldırganların helikopterleri tarafından atılan füzelerle şehid edildi.
* 2004 - 26 Ekim: İsrail Parlamentosu, İsrail`in Gazze`den çekilmesi planını kabul etti.
* 11 Kasım: Filistin direniş lideri Arafat Paris`teki askeri hastanede hayata veda etti.
* 2005 -11 Şubat Filistin özerk yönetim başkanlığına İsrail’in desteklediği , el-Fetih adına aday olan Mahmud Abbas (
Ebu Mazin) önceden tahmin edildiği gibi oyların büyük çoğunluğunu alarak seçildi
* 2005 - 8 Şubat: Şaron ve Mahmud Abbas Mısır`da bir araya gelerek ateşkes anlaşması imzaladılar.
* 12 Eylül: Gazze Şeridi`ndeki 38 yıllık İsrail işgali son buldu.
* 21 Aralık: Ariel Şaron Likud partisinden ayrılarak Kadima partisini kurdu.
* 2006 - 4 Ocak: Kasap Ariel Şaron beyin kanamsı geçirerek komaya girdi. Ehud Olmert, Başbakan Şaron`un tüm yetkilerini üstlendi.
* 25 Ocak: Hamas, Filistin seçimlerini kazandı.
* 9 Mart: Ehud Olmert, 4 yıl içinde İsrail`in kalıcı sınırlarının belirleneceğini bildirdi.
* 11 Temmuz İsrail, Lübnan sınırını geçen 2 askeri kaçırıldı bahanesiyle lübnana saldırdı, geri çekildi.


Yahudilere yapılan Zulümlerde , Müslümanların tavrı :


İspanya Yahudilerinin Hıristiyan Zulmünden Müslüman Hoşgörüsüne Sığınmaları
İspanya kraliçesi İsabella 'nın hıristiyan kilise ile işbirliği yaparak 31 Mart 1492 tarihinde ülkedeki bütün yahudilerin, 2 Ağustos 1492 tarihine kadar ülkeyi terk etmeleri üzere ferman çıkarması 300 bin kadar İspanya yahudisini iyice zor durumda bırakmıştı. İspanya yahudileri bu ferman üzerine çeşitli Avrupa ülkelerinden sığınma hakkı istediler ama Osmanlı İmparatorluğu'nun dışında onlara sürekli kalmaları üzere kapıları açan olmadı. Osmanlı İmparatoru Sultan II. Bayezid 'in kendilerine sığınma hakkı tanıması üzerine 150 bin kadar İspanya yahudisi direk Osmanlı topraklarına geldi. Diğerleri de Rusya üzerinden Osmanlı topraklarına geldiler. Kendilerine "sefarad yahudileri" denilen İspanya yahudilerinin büyük çoğunluğu Selanik ve İstanbul'a yerleştirildi.

Soykırım Hikayesi Nasıl Oluşturuldu?

Nazi Almanya’sındaki Yahudilerin baskı ve işkence politikasına maruz kaldıkları konusu, Nazilerin iktidara geldikleri 1933 yılından itibaren Batı'daki yayın organlarında islenmeye başlamıştı. Medyayı bu konuda besleyen en önemli kaynak ise birer sivil toplum örgütü niteliğindeki Yahudi kuruluşlarıydı.
Nazilerin Yahudilere karsı toplama kamplarında sistemli bir "soykırım" yürüttüğü yönündeki iddialar ise, 1942 yılında yoğunluk kazandı. Bu iddiaları dile getirenler Dünya Siyonist Örgütü ve onun Batili ülkelerin hemen hepsinde kurulmuş olan kollarıydı.
Örneğin Yahudilerin Nazi toplama kamplarında "sabun" haline getirildiklerine dair şaiyalar, ilk kez Amerika'daki Siyonist hareketin lideri ve Amerikan Yahudi Kongresi'nin (AJC) başkanı olan Stephen Wise tarafından duyuruldu. Wise, 1942 yılında resmi bir açıklama yaparak, "yahudi cesetlerinin Almanlar tarafından sabun, yağ ve gübreye dönüştürüldüğünü" iddia etti. Gaz odaları iddiaları da yine ayni dönemde resmi siyonist kuruluşların temsilcileri tarafından duyuruldu.


Bu iddiaların genel medya tarafından desteklenmesinin ise iki nedeni vardı:

Birinci neden, Yahudi sermayeli yayın organlarının bu konuya gösterdikleri özel ilgiydi.
İkinci ve daha önemli olan neden ise, bu haberlerin Batılı ülkelerin savaş halinde oldukları Nazi Almanya’sına karsı kullanabilecek iyi bir karşı-propaganda malzemesi olusuydu.
ABD yönetimi bu propagandayı çok gerekli buluyordu; çünkü "kendi çocuklarımızı neden Avrupa'da savaşmaya gönderdik" diye düşünen geniş halk kitlelerini savaşın gerekliliğine ikna etmek için, "gaz odalarında öldürülüp sabun yapılan" masum insanları kurtarmak kadar iyi bir gerekçe bulunamazdı.
Nitekim Almanlar hakkında buna benzer gerçek dışı bazı vahşet hikayeleri, I. Dünya Savaşı
sırasında da Amerikan kamuoyunu ülkelerinin savaşa girmesine ikna etmek için üretilmişti.


1941043.jpg

foto,426.jpg


b-30583-ALLAH_ocuklarm_korusun.jpg


Yahûdi ve Kemalistlerin Kardeşliği !


taraf1.jpg
 
Üst Ana Sayfa Alt