Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kabirperestlerin İleri Sürdükleri İddialar. ve Bunlara Verilen Cevaplar

E Çevrimdışı

Ehlitakwa

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kabirperestlerin İleri Sürdükleri İddialar.ve Bunlara Verilen Cevaplar

Kabirperestlerce ileri Sürülen Şüphe Çeşitleri:•

Batıl bir şeyler ortaya koymak arzusunda olan herkesin kolaylıkla uydurabileceği birtakım kıssa ve hikâyeler.• Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'e isnâd edilen uydurma hadisler.• Delil olarak kullanılamayacak derecede zayıf hadisler. Bunların birçoğu da Kitab, Sünnet ya da icmâ'a aykırılık arzetmektedir.

• Çok az sayıdaki sahih hadis. Ancak bu sahih hadisler de ileri sürdükleri batıl fikirler lehine değil; çoğu kez aleyhine delâlet etmektedir. Benzer şekilde bazı âyetleri delil olarak ileri sürerek, ne sahabe ve ne de tabiînin görüşlerine başvurmadan istedikleri gibi tefsir etmekteler.• Kitab, Sünnet ve icma ile çelişir gözükmese bile, görüşü Allah'ın dininde delil olmaktan uzak bir takım son dönem âlimlerinin ortaya koyduğu görüşler. Hele bu görüşlerin Kitab, Sünnet ve ümmetin icmâ'ına aykırı olmaları halinde durumun nasıl olacağı düşünülmelidir. Âlimler ne kadar önemli şahsiyetler de olsalar, görüşleri ile değil, görüşleri lehine delil getirilebilir. Nitekim herkesin sözü, alınabilir de terk edilebilir de.Birincı İddiaVefatından sonra Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem ile tevessülde bulunmanın, hatta ona seslenip dua etmenin ve istiğâsede bulunmanın caiz olduğunu ileri sürmektedirler. Tirmizî, Nesâî ve diğer kaynaklar tarafından Osman b. Huneyf el-Ensârî radiyallâhu anh'ten sahih olarak rivayet edilen şu hadisi delil olarak göstermektedirler. Hadiste râvi şöyle anlatmaktadır: "Âmâ bir adam Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'e gelerek 'Bana sıhhat ve afiyet vermesi için Allah'a dua et!' dedi. Rasûlullah, "İstersen senin için dua ederim. Ama dilersen sabredersin. Bu senin için daha hayırlıdır." buyurunca, 'Dua et!' dedi. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem 'de ona güzelce abdest almasını ve şu şekilde dua etmesini emretti: "Allah’ım, senden istiyorum ve rahmet peygamberi olan peygamberin Muhammed ile Sana yöneliyorum. Ben şu ihtiyacımı gidermesi için seninle Rabbime yöneldim. Allah’ım, onu benim için şefaatçi kıl!"(1)İddia sahipleri, bu hadisin vefatından sonra Rasûlullah aracılığıyla dua ve tevessülde bulunmaya delâlet ettiğini iddia etmektedirler.(1) (SAHİH HADİS): Ahmed (4/138 ); Tirmizî (No: 3578); Nesâî "es-Sünenü'l-Kübrâ" (No: 10419, 10420); tbn Mâce (No: 1385); İbn Huzeyme "es-Sahîh" (No: 1219); Taberânî "el-Mu'cemu'l-Kebîr" (9/No: 8311, rivayetin merfü' olan son bölümü); "el-Mu'cemu's-Sağîr" (er-Ravdu'd-Dânî, No: 508, rivayetin merfü' olan son bölümü); İbnu's-Sünnî '"Âmelü'l-Yevmi ve'l-Leyle" (No: 628); Hâkim "el-Müstedrek" (1/313,519, 526, thk. 'Ata No: 1180,1909, 1929, thk. 'Allûs No: 1221, 1952, 1972); BeyhaM "Delâilü 'n-Nübüwe " (6/168, rivayetin merfü'olan son bölümü) ve diğerleri Osman b. Huneyf radiyallâhu anh'dm. Bk. Taberânî "el-Mu'cemu's-Sağîr" (er-Ravdu'd-Dânî, 1/307, No: 508); Münzirî "et-Terğîb ve't-Terhîb" (No: 1008); el-Elbânî "Sahîhu'l-Câmi'i's-Sağîr" (No: 1279); "Mişkâtü'l-Mesâbîh Tahkiki" (No: 2495); "Sahîhu't-Terğîb" (No: 681); "Da'îfiı't-Terğîb ve't-Terhîb" (1/214, 416 nolu rivayetin 1 nolu dipnotu); "İbn Huzeyme 'nin Sahih 'inin Takkiki" (2/225-226, 1219 nolu hadisin dipnotu); "et-Tevessül"


Bu İdianın Cevabı

Bu hadiste vefatından sonra Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem e seslenip dua etmenin ve kendisi ile tevessülde bulunmanın caiz olduğuna dâir herhangi bir delil bulunmamaktadır. Çünkü;1- Hadiste ifade edilen Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem' den İstiğâse değil, bilâkis Peygamber sallallâhu aleyhi ve selem ile Allah'a yönelmektir. İsteme makamı, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem değil, Allah'tır. (Müslim)2- Hadiste anlatılan âmâ kimse, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'''m zatı ile değil, duası ve şefaati ile Allah'a yönelmektedir. Rasûlullah'tan kendisi için dua etmesini istemiştir. Bu sebeple de "Onu benim için şefaatçi kıl!" demiştir. Bu da Rasûlullah'ın onun için şefaat, yani dua ettiğini göstermektedir.Yoksa öncesinde peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'den herhangi bir dua ve şefaat etme olmamış olsa "Onu benim için şefaatçi kıl!" sözünün hiçbir anlamı olmazdı.Ashâb-ı kiramın örfünde, onların bildiği şekliyle Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem ile tevessülde bulunmak bu biçimdedir. Yani sahâbî Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'e gelir, O'ndan kendisi için dua etmesini ister ve sonra duasının kabul olunmasını Allah'tan dilerdi.Sahîh-i Buhârî'de sabit olan bir hadis bu konuya delil teşkil etmektedir. Buna göre Hz. Ömer (23/644) radiyallâhu anh, kıtlık zamanında yağmur yağması için Abbâs b. Abdülmuttalib (32/652) radiyallâhu anh ile, yani onun duası ile tevessülde bulunur ve "Allahım, biz sana (hayatta iken) peygamberin ile tevessül ederdik de yağmur yağdırırdın. Şimdi de peygamberinin amcası ile tevessülde bulunuyoruz, bize yağmur nimetini bahşet!" derdi. Ardından yağmura kavuşurlardı.(SAHİH HADİS): Buhârî (No: 1010, 3710) Enes b. Mâlik radiyallâhu anh'den.)


3- Eğer onların söylediği gibi Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem 'in zatı ile tevessül etmek caiz olsaydı, âmâ zat Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem 'in huzuruna gitmeye ihtiyaç duymaz aksine kendi evinde Rasûlullah ile tevessül etmek suretiyle dua ederdi. İşte bu durum onun, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem in huzuruna, sadece Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem m kendisi için dua etmesi gayesiyle gittiğini açıkça göstermektedir.4- Vefatından sonra Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in zatı ile tevessülde bulunmak caiz olsaydı, sahabe böyle bir uygulamada bulunurdu. Ashabın böyle bir uygulamayı güç yetirdikleri ve gereklilik bulunduğu halde terk etmiş olmaları, bu tür bir tevessülün sonradan çıkarılmış bir bid'at olduğunu göstermektedir. Bu nedenden ötürü kıtlık zamanlarında sahâbe-i kiram Abbâs b. Abdulmuttalib radiyallâhu anh'rn duası;(2) Muâviye b. Ebî Süfyân (60/680) ile ed-Dahhâk b. Kays (64/684) radiyallâhu anhum, Yezîd b. el-Esved el-Cüreşî'nin (71/690) duasıyla(3) tevessülde bulunmuşlardır. (Bk. 12. Esas)Şüphe sahiplerinin arasından biri çıkıp istidrakte bulunarak Beyhakî'nin aynı hadisi rivayet ettiğini ve bu hadiste Osman b.Huneyf radiyallâhu anh'm Osman b. Affân (35/656) radiyallâhu anh zamanında, yani Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in vefatından sonra sözü geçen âmâ hadisine dayanarak bir adama bu şekilde dua etmesini emrettiği ifade edilmektedir,(4) şeklinde bir itirazda bulunursa, cevaben şöyle denir:İlk olarak bu ziyâde münkerdir, mahfuz değildir. Şebîb b. Sa'îd el-Habatî(5)(186/802) adındaki bir râvi tarafından teferrü-den rivayet edilmiştir. Bu râvinin çok sayıda münker rivayeti bulunmaktadır. En düzgün hadisi oğlunun kendisinden Yûnus b. Yezîd el-Eylî (159/776) nüshasından Zührî (124/742) kanalıyla yapmış olduğu rivayettir. Konu edilen hadis ise bu nüshadan değildir.Ayrıca işaret edilen râvi, kendisinden daha sika olan Şu'be (160/777) ve Hammâd b. Seleme'ye (167/783) muhalefet etmektedir. Çünkü bu iki râvi sözü edilen ziyâdeyi zikretmemektedirler. Dolayısıyla bu ziyâdenin Şebîb b. Sa'îd el-Haba-tî'nin münkerlerinden olduğu anlaşılmaktadır.(6)İkinci olarak bu gibi rivayetlerde kıssa sahih olsa bile bu, şer'î bir hususun sübûtu için yeterli sayılmaz, ibadet, ibâha, vucûb veya tahrîm ile alâkalı bir şeyde sahâbîlerin birinden rivayet edilip de diğer sahâbîlerin muvafakat göstermediği ve Peygamber sallallâhu aleyhi vesellemû&n sabit olanın da ona muhalefet edip, muvafakat etmediği durumda da aynısı geçerlidir. Böyle bir uygulama müslümanlar tarafından uyulması zorunlu olan sünnet kapsamında değerlendirilmez.(7)(2)(SAHİH HADİS): Buhârî (No: 1010, 3710) Enes b. Mâlik radiyallâhu anh'den.)(3)Her iki kıssa için de bk. İbn Sa'd "et-Tabâkâtü'l-Kübrâ" (7/309,Muâviye radiyallâhu anh 'm Yezîd b. el-Esved el-Cüreşî'nin duasıyla tevessülü); Fesevî"el-Ma'rife ve't-Târîh" (2/380-381); Ebû Zür'a ed-Dımaşkî "Târihu EbîZür'a" (1/602, No: 1703, 1704): İbn Hibbân "es-Sikât" (3/131,No: 4489, Dahhâk b. Kays in Yezîd b. ci~Esved el-Cüreşî'nin duasıyla tevessülü)} İufl'Asâkir "Târihu Dımaşk" (18/122); Zehebî "Siyeru A 'lâmi'n-Nübelâ" (4/137); İbn Kesir "el-Bidâye ve'n-Nihâye" (12/161); İbn Hacer "el-Isâbefî Temyizi's-Sahâbe" (6/548). Ay. bk. İbn Teymiyye "Kâ'idetün Celiletün fı't-Tevessüli ve'l-Vesile" (s. 119, 210, 246, 251, No: 373, 579, 695, 713); İbn 'Abdilhâdî "es-Sârımu'l-Menkifl'r-Reddi 'ale's-Subkî" (s. 353-354). el-Elbânî her iki kıssanın senedinin de sahih olduğunu belirtmektedir. Bk. "et-Tevessül" (s. 45-46).4-(ZAYIF ESER): Taberânî "el-Mu'cemu'l-Kebîr" (9/No:8311); "el-Mu'cemu's-Sağîr" (er-Ravdu'd-Dânî, No: 508); Beyhakî "Delâilü'n-Nübüvve" (6/168). Bk. İbn Teymiyye "Kâ'idetün Celiletün fı't-Tevessüli ve'l-Vesile" (s. 188-197, No: 534-551); el-Elbânî "et-Tevessül" (s. 92-97); "Da'îfu't-Terğîb ve't-Terhîb" (No: 415); 'Amr'Abdülmun'im "Hedmu'l-Menâr limen Sahhaha Ehâdîse't-Tevessülive'z-Ziyâra" (ST 114-125). 5-Bu râvi hakkında daha geniş bilgi için bk. İbn 'Adiyy "el-Kâmil fi Du'afâi'r-Ricâl" (4/1346-1347); Zebebî "Mîzânu'l- l'tidâl" (2/262, No:3658); "el-Kâşif" (1/479, No: 2235); İbn Hacer "Tehzîbu't-Tehzîb" (4/279, No: 2833); "Takrîbu't-Tehzîb" (s. 430, No: 2754); Ahmed İsmail Şekvekânî ve Salih Osman el-Lahhâm "Mu'cemu Esâmi 'r-Ruvâti'llezîne Terceme lehümü'l-'Allâme Muhammed Nâsıruddîn el-Elbânî Cerhan ve Ta'dîlen" (2/277-279). 6-Bu konuda daha geniş bilgi için bk. Bk. İbn Teymiyye "Kâ'idetün Celiletün fı't-Tevessüli ve'l-Vesile" (s. 188-197, No: 534-551); el-Elbânî "et-Tevessül"(s. 92-97); 'Amr 'Abdülmun'im "Hedmu'l-Menâr limen Sahhaha Ehâdîse't-Tevessüli ve'z-Ziyâra" (s. 114-125).7- İbn Teymiyye "Mecmû'u'l-Fetâvâ" (1/278-279).



ikinci İddia
Ölülerle istiğâsede bulunmanın cevazına dâir "Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi. " (Kasas, 28/15) âyetini ve kıyamet günündeki şefaata dâir uzunca rivayet edilen bir hadisi delil olarak ileri sürmekteler. Bu hadiste insanların Allah nezdinde kendilerine şefaat dilemesi için Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'den istiğâsede bulundukları anlatılmaktadır.( Ayrıca Buhârî tarafından rivayet edilen İbrahim ile Hacer aleyhime's-selâm kıssasında Hacer aleyhi's-selârn 'm "Sende bir hayır ya da ğivas (yardım edecek bir şey) varsa, (yardım et!)"(9) sözünü delil olarak göstermektedirler.

8- (SAHİH MÜTEVÂTÎR HADİS): Ahmed (2/435-436); Buhârî (No: 3340. 3361, 4712); Müslim (No: 194); Tirmizî (No: 2434) ve diğerleri Ebû Hureyre radiyallâhu anh'den. Ahmed (3/116, 244, 247, 248); Buhârî (No: 44, 4476, 6565, 7410, 7440, 7509, 7510, 7516); Müslim (No: 193); İbn Mâce (No: 4312) ve diğerleri Enes b. Mâlik radiyallâhu anh'den. Hadis ayrıca sahabeden bir grup tarafından da rivayet edilmiştir. Hadisin daha ayrıntılı tahrici için bk. Necmi Sarı "İsim ve Sıfat Tevhidinde Ehl-i Sünnet 'in Muhaliflere Cevabı" (s. 253-254, 329 nolu dipnotun ilk bölümü).9-(SAHtH HADİS): Buhârî (No: 3364) Abdullah b. Abbâs radiyallâhu anhumâ'dan.

Bu İddianın CevabıBu şüpheye değişik yönlerden şu şekilde cevap verilebilir:1- Sözü edilen istiğâse ve yardım dileme, ölüden ya da üçüncü bir şahıstan değil, hayatta va hazır bulunan kimseden istenmektedir. İsrâil oğullarından olan mezkûr şahsın Mûsâ aley-jki's-selâm'm yardımını istemesi onu gördüğü anda gerçekleşmiştir. Aynı şekilde Hacer aleyhe's-selâm 'da duyduğu bir ses üzerine işaret edilen sözünü söylemiştir. İnsanların kıyamet gününde Rasû-lullah sallallâhu aleyhi ve sellem'dm istiğâsede bulunmaları da onun hazır bulunduğu ve Allah'a dua ve şefaat isteğinde bulunmaya muktedir olduğu bir durumda gerçekleşecektir. Hayat ile ölümü birbirine denk tutmak en çirkin batıl iddialardandır.2- Zikredilen âyette İsrailoğullarına mensup bir şahıs hakkında bir bilgi ve haber verilmektedir. Ayrıca bu şahıs uygulamaları delil olarak alınacak bir kimse değildir. Çünkü Mûsâ aleyhi's-selâm kendisine "Sen besbelli bir azgınsın." (Kasas, 28/18) demiştir.(10) Hacer aleyhi's-selâm'm. sözü de aynı şekilde dinde delil teşkil edemez.10-Taberî "Tefsîru't-Taberî" (10/42-47); İbn Kesir "Tefsîru'l-Kur'âni'l-'Azîm" (3/394).




Üçüncü İddia
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in kabrine gidip O'ndan istiğfar dilemenin cevazına ilişkin olarak şu âyeti delil göstermektedirler: "Hâlbuki onlar kendilerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan mağfiret dikselerdi ve Rasûl de onlar için (Allah 'tan) mağfiret dileseydi, her halde Allah 'ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı. " (Nisa, 4/64)(11) Bu âyetle birlikte muhtemelen 'Utbî (228/843) tarafından anlatılan bir bedevi kıssasını da aktarmaktadırlar. Bu kıssaya göre bedevi Rasûlullah'ın kabrine gelmiş, yukarıda zikredilen âyeti okumuş ve şöyle demiştir:Ovada defnedilmişlerin en hayırlısı! Ovaları, tepeleri sardı kokusu, Senin bulunduğun kabre canlar feda! îffet, cömertlik, kerem hep orada.Kıssaya göre bu sözleri söyleyen bedevi, rüyasında Peygamber sallallâhu aleyhi ve selletni görmüş ve Allah tarafından mağfiret edildiği müjdesini almış!?(12) 11-Bu âyetin doğru tefsiri için bk. Taberi "Tefsîru't-Taberî" (4/160)12-Bu kıssayı Beyhakî "Şu'abu'l-İmân" (thk. Zağlûl No: 4178, thk. en-NedvîNo: 3880) Ebû Harb Hilâlî'den rivayet etmekte olup Ibn Kudâme el-Hanbelî "el-Muğnî" (5/465-466); Ibn Teymiyye "Mecmû'u'l-Fetâvâ" (1/241); "Kâ'idetün Celîletün fi't-Tevessüli ve'l-Vesîle" (s. 149-150, No: 439) ve Ibn Kesîr ise "Tefsîru'l-Kur 'âni 7- 'Azîm " (1/532) kıssayı Ebû Abdirrahmân Muhammed b. 'Ubeydullah b. Amr b. Muâviye el-'Utbî el-Ahbârî (228/843) kanalıyla zikretmektedirler. Kıssanın âlimlerin de belirttikleri gibi aslı yoktur. Bk. Ibn Teymiyye "Mecmu 'u 1-Fetâvâ" (1/241); "Kâ 'idetün Celîletün fi 't-Tevessüli ve 7-Vesîle" (s. 149-150, No: 439); "İktidâu's-Sırâtı'l-Müstakîm" (2/289); Ibn 'Abdilhâdî "es-Sânmu'l-Menkîfi'r-Reddi 'ale's-Subkî" (s. 352); Âlûsî "Gâyetü'l-Emânî fi'r-Reddi 'ale'n-Nebhânî" (2/337-338); el-Elbânî "Silsiletül-Ehâdîsi's-Sahîha" (6/2/1034-1035); 'Amr 'Abdülmun'im "Hedmu'l-Menâr limen Sahhaha Ehâdîse't-Tevessüli ve 'z-Ziyâra " (s. 48-55).


Bu iddianın CevabıSöz konusu âyetle ilgili olarak ileri sürülen bu iddianın batıl olduğu birkaç yönden açıklanabilir:1- Arap Dil kurallarına göre "izâ" edatı, geleceğe yönelik zarf görevi görürken âyetin metninde geçen i| "iz" edatı da geçmiş zamanla ilgili zarf anlamı taşımaktadır. Lisânu 'Arab'da Ibn Manzûr'un zikrettiği gibi diğer dilciler de aynı kuralı dile getirmişlerdir.(13) Buna göre âyet-i kerîme Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem döneminde meydana gelmiş belirli bir olayıanlatmaktadır. Nitekim şu âyetlerde de buna benzer bir durum söz konusudur: "Hatırla ki, kafirler seni tutup bağlamaları ve ya öldürmeleri yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. " (Enfâl, 8/30), "Onlardan bir gurup da de mişti ki: Ey Yesribliler (Medineliler)! Artık sizin için durmanın sırası değil, haydi dönün!" (Ahzâb, 33/13)"İz" edatı ancak "terâ" fiilinden sonra geldiğinde gelecek zaman için zarf olabilir. Bu durumda da kıyametle ilgili konulardaki gibi geleceğe ait olduğu bilinen hususlarla ilgili olur. Misal olarak Allah-u Teâlâ bir âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır: "Onların, ateşin karşısında durdurulup "Ah, keşke dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak!" dediklerini bir görsen!.. " (En'âm, 6/27)2- Ashâb-ı kiram bu âyeti kerimeyi Peygamber sallallâhualeyhi ve sellem''in hayatta bulunduğu döneme ilişkin olarak anlamışlardır. Bu nedenle de Rasûlullah vefat edince hiçbirisi kesinlikle kabrine gidip de "Ey Allah'ın Rasûlü! Şöyle şöyle yaptım, benim için mağfiret dile!" dememiştir. Ashabın böyle bir uygu- lamada bulunduklarını nakleden kimse, sahabe, tabiîn ve onlardan sonra gelenler hakkında açıkça yalan söylemekte ve iftira etmektedir. Hâlbuki onlar mutlak anlamda en hayırlı nesildirler. Allah-u Teâlâ, yerine getirmeyip gevşeklik gösterenleri kınadığı ve böyle bir tutumu nifak alâmetlerinden saydığı halde böyle bir görevi îfâ etmekten nasıl uzak durabilirler?! Hadis, fıkıh ve tefsir ilimlerinde derinleşmiş dinde öncü, insanlığı hidâyete sevk eden ve ümmet içinde belli bir konuma sahip imamlar nasıl olur da böyle bir vecîbeden habersiz kalabilirler?! Ve nasıl olur da insanları böyle bir vecîbeye çağırmaz, yönlendirmezler?! îlim ehlinden hiçbiri kesinlikle böyle bir şey yapmış değildir. Bu tür bir tutum sergileyenler, ilim ehlinden sayılmayan ve insanlarca önemsenmeyen kimselerdir.(14)Hayret doğrusu! Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hayatta iken, ümmet günah işleyerek kendine zulmediyor, sonra istiğfarda bulunması için Rasûlullah'a gelmeleri isteniyor ve bu davete uymayanlar kınanıyordu da; Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem vefat ettikten sonra ümmetin zulmü ortadan kalktı mı ki, onlardan hiç birisi istiğfarda bulunması için (onların iddia ettiği gibi kabrine) Rasûlullah'a gitmeye ihtiyaç duymadı. Bu da ortaya koymaktadır ki ileri sürülen görüşler geçersiz ve batıldır.(15)Bedevî kıssası olarak anlatılan kıssa ise belirli bir isnadı bulunmayan ve söyleyenlerinin kim olduklan tespit edilemeyen çok sayıdaki uydurma hikâyelerden biridir. 'Utbî bu kıssayı is-nâdsız olarak zikretmektedir. Kimisi de bu kıssa için batıl ve muzlim bir isnâd zikretmiştir. Ancak bu gibi rivayetlerle şer'î bir hüküm kesinlikle sabit olamaz.Buna benzer kıssa ve hikâyelere kabirperestlerde bol miktarda rastlanmaktadır. Sübhânallâh! Kitab, Sünnet ve selefin uygulamalarının gösterdiği yol, aslı astarı bilinmeyen bir bedevî kıssası uğruna bir yana atılıp heba mı edilecek?!3- Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem 'in kabrine gelme hususunu ilgili âyet-i kerîmeyle delillendirmeleri Ahmed, Ebû Dâvûd ve el-Evsafta Taberânî tarafından rivayet edilen "Kabrimi bayram yerine çevirmeyin!"(16) hadisiyle çelişmektedir. Şayet kabre gitmek günahkârlar için meşru kılınmış olsaydı, kabir günahkarların en büyük bayram yeri haline gelirdi. Bu ise Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'İn dilline ve getirdiği Öğretilere apaçık bir şekilde terstir.(17)Bayram, insanların bir araya toplandıklan zaman ya da mekân anlamındadır.

13- Bk. İbnManzûr "Lisânu'l-'Arab" (3/476-477).14-. İbn 'Abdilhâdî "es-Sârımu 'l-Menkîfi'r-Reddi 'ale's-Subkî" (s. 426).15-İbn 'Abdilhâdî "es-Sârımu 'l-Menkîfi'r-Reddi 'ale's-Subkî" (s. 426). 16-(SAHİH HADİS): Ahmed (2/367); Ebû Dâvûd (No: 2042); Taberânî "el-Mu'cemu'l-Evsat" (No: 8030) ve diğerleri Ebû Hureyre radiyal-lâhu anh'd&n. Bk. el-Elbânî, Sahîhu'l-Câmi'i's-Sağîr (No: 7226); Mişkâtü'l-Mesâbîh Tahkiki (No: 926); Tahzîru's-Sâcid (s. 96-97); Gâyetü'l-Merâm (No: 125).16-. İbn 'Abdilhâdî "es-Sânmu'l-Menkîfi'r-Reddi 'ale's-Subkî" (s. 428).Telhîsu'l-lstiğâsefi'r-Reddi 'ale'l-Bekri" (s. 27); tbnReceb "Nüzhetü'l-Esmâ' fi Mes'eleti's-Semâ'" (s. 68-71); Mustafâ eş-Şuk'a "el-lmâm Mâlik b. Enes" (s. 59-64); Su'ud b. Abdülazîz ed-De'acân "Menhecu'l-İmâm Mâlik rahimehullâhu Teâlâfilsbâtî 7- 'Akide " (s. 523-525).Sahnûn et-Tennûhî "el-Müdevvenetii'l-Kübrâ" (1/400, Kitâbu'l-Hac, Bâbu Refi'l-Yedeyn 'tnde'stilâmi'l-Haceri'l-Esved); Kâdî 'lyâz "es-Şifâ' bi Ta'rîfl Hukuki'l-Mustafâ" (2/71-72, bk. 2/71-76). Bk. tbn Teymiyye "Mecmu'u'l-Fetâvâ" (1/235); (1/355-356); "Kâ'idetün Celîletün fi't-Tevessüli ve'l-Vesîle" (s. 138-140, No: 413); (s. 296-297, No: 887-888); "lktidâu's-Sırâh'l-Müstakîm" (2/295); "Minhâcu' s-Sünne" (2/444); tbn 'Abdilhâdî "es-Sârımu'l-Menkî fi'r-Reddi 'ale's-Subkî" (s. 364-365, 368); lbn Kesir "Telhîsu'l-lstiğâsefi'r-Reddi 'ale'l-Bekri" (s. 27).



Dördüncü İddia

Anlatıldığına göre İmâm Mâlik (179/795) rahimehullah müminlerin emiri Abbasî halîfesi Ebû Ca'fer Abdullah b. Muham-med b. Alî el-Mansûr (158/775) ile Rasûlullah'm mescidinde münazarada bulunmuş ve: "Ey müminlerin emiri! Bu mescidde sesini yükseltme! Çünkü Allah-u Teâlâ bir grup insana edep öğretirken, "Sesinizi peygamberin sesinden fazla yükseltmeyin!" (Hucurât, 49/2), bir topluluğu överken, "Allah 'in elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah 'in kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir." (Hucurât, 49/3) ve bir topluluğu kınarken de, "(Rasûlüm!) Sana odaların arka tarafından bağıranların çoğu aklı ermez kimselerdir. " (Hucurât, 49/4) buyurmaktadır. Onun ölüsüne hürmet, dirisine hürmet gibidir." demişti. Bunun üzerine Ebû Ca'fer el-Mansûr sustu ve "Ey Ebâ Abdil-lah! Kıbleye yönelip mi dua edeyim? Rasûlullah'a yönelip mi?" diye sorunca, îmâm Mâlik cevaben şöyle demişti: "O, kıyamet gününde hem senin için, hem de baban Âdem için vesile iken yüzünü O'ndan niye çeviresin! Aksine yönünü ona çevir ve onunla şefaat dileğinde bulun ki, Allah sana onu şefaatçi kılsın. Çünkü Allah-u Teâlâ "Hâlbuki onlar; kendilerine zulmettiklerinde sana gelip Allah 'tan mağfiret dileselerdi ve Rasûl de onlar için (Allah 'tan) mağfiret dileseydi, herhalde Allah 'ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı. " (Nisa, 4/64) buyurmaktadır."18

Bu Şüphenin Cevabı:

Bu şüpheye şu yönlerden cevap vermek mümkündür: 1- Delil olarak ileri sürdükleri diğer kıssalar gibi bu kıssa da asılsız, batıl bir kıssadır. Zira bu kıssanın bilinen sahih, hatta zayıf bir isnadı bile bulunmamaktadır. Kadı 'Iyâz bu kıssayı eş-Şifâ adlı eserinde Muhammed b. Humeyd er-Râzî'den (248/862) batıl bir isnâdla nakletmektedir. Üstelik Muhammed b. Humeyd

18- Kadı 'lyâz "eş-Şifâ' biTa'rifi Hukuki'l-Mustafâ" (2/35-36); "Tertîbu'l-Medârik ve Takrîbu'l-Mesâlik" (1/113-114). Bk. tbn Teymiyye "Mecmû'u'l-Fetâvâ" (1/227-229); "Kâ'idetün Celîletünfi't-Tevessüli ve'l-Vesîle" (s. 121-125, No: 383-388); "el-lstiğâse fl'r-Reddi 'ale'l-Bekrî" (s. 264-265); İbn 'Abdilhâdî "es-Sârımu'l-Menkî fı'r-Reddi 'ale's-Subkî" (s. 344-345, 350); İbn Kesir "Telhîsu'l-lstiğâse fl'r-Reddi 'ale'l-Bekrî" (s. 25-28); Âlûsî "Gâyetü'l-Emânî fı'r-Reddi 'ale'n-Nebhânî" (2/337); 'Amr 'Abdülmun'im "Hedmu'l-Menâr limen Sahhaha Ehâdîse't-Tevessüli ve'z-Ziyâra" (s. 61-65); Su'ûd b. Abdülazîz ed-De'acân "Menhecu'l-lmâm Mâlik mhimehuilâhu Teâlâ fî hbâti'l-'Akide" (s. 325-337).

er-Râzî19, îmâm Mâlik'e (179/795) yetişememiştir. Aynı şekilde hadis hırsızlığıyla tanınmaktadır. Ebû Zür'a (264/877), îbn Hirâş (283/896) ve Salih el-Cezere (293/906) tarafından tekzîb edilmiştir.20 2- Hiç kuşkusuz ki bu kıssa imâm Mâlik'e isnâd edilen uydurma bir kıssadır. Çünkü;a) Söz konusu kıssa hem îmâm Mâlik'in hem de diğer imamların mezhebine aykırıdır. Çünkü tüm imamlar, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellerns selam verip ardından dua etmek isteyen kimsenin sahabeden de nakledildiği gibi kıbleye doğru döneceği konusunda ittifak etmişlerdir. Böylelikle bu ifadelerin îmâm Mâlik'in mezhebine muhalif ve yalan olduğu anlaşılmaktadır.21 Yine benzer şekilde îmâm Mâlik hakkında uydurulan bir yalan olarak onun tambur çalıp şarkı söylediğini bile iftira etmişlerdir.22 b) Abdurrahmân b. Kâsım'm (191/807) el-Müdewene'de belirttiği üzere İmâm Mâlik sünnete olan düşkünlüğü nedeniyle (mescidini ziyaret ettim demek yerine) "Peygamber salîallâhu aleyhi ve sellem'in kabrini ziyaret ettim" denilmesini bile mekruh sayardı.23

19- Bu râvi hakkında daha geniş bilgi için bk. Zebebî "Mîzânu'l-l'tidâl"(3/530-531, No: 7453); "el-Kâşif (2/166, No: 4810); tbn Hacer"Tehzîbu't-Tehzîb" (9/108-111, No: 6081); "Takrîbu't-Tehzîb" (s. 839,No: 5871); "Mu'cemu Esâmi'r-Ruvâti'llezîne Terceme lehümü'l-'Allâme Muhammed Nâsıruddîn el-Elbânî Cerhan ve Ta'dilen"(3/592-595).20- Ayrıntılı bilgi için bk. tbn Teymiyye "Mecmu 'u 'l-Fetâvâ" (1/228-229); "Kâ 'idetün Celîletün fi 't-Tevessüli ve 'l-Vesîle " (s. 121-125, No:384-386); "İktidâu's-Sırâtı'l-Müstakîm" (2/286-289); İbn 'Abdilhâdî"es-Sârımu'l-Menkîfı'r-Reddi 'ale's-Subkî" (s. 345-349); el-Elbânî"Silsiletü 'l-Ehâdîsi 'd-Da 'îfe "(1/92-93); 'Amr 'Abdülmun 'im "Hedmu 7-Menâr limen Sahhaha Ehâdîse 't-Tevessüli ve 'z-Ziyâra " (s 63-64); Su 'ûdb. Abdülazîz ed-De 'acân "Menhecu i-lmâm Mâlik mhimehullâhu Teâlâ fiIsbâti'l-'AMde" (s. 327-328).21- Bk. Kadı 'lyâz "eş-Şifâ' bi Ta'rîfi Hukuki l-Mustafâ" (2/72-75); İbnTeymiyye "Mecmû'u'l-Fetâvâ" (1/229-230); "Kâ'idetün Celîletünfi't-Tevessüli ve'l-Vesîle" (s. 126-127, No: 389); İbn Kesîr "Telhîsu 7-Istiğâsefı'r-Reddi 'ale'l-Bekrî" (s. 26).22- Bu iftira ve cevabı için bk. Ebu 7- 'Abbâs Kurtubî "Keşfu 'l-Kınâ' 'anHükmi'l-Vecdi ve's-Semâ'" (s. 57, 160); İbn Teymiyye "Mecmû'u'l-Fetâvâ" (11/577-578); "el-lstikâme" (1/136-137); "Risâletün fı's-Semâ' ve'r-Raks" (s. 185, Mecmû'atü'r-Resâili'l-Münîriyye içinde); İbnu'l-Kayyim "el-Kelâm 'alâ Mes 'eleti 's-Semâ'" (s. 297-298); İbn Kesîr =>"Telhîsu'l-lstiğâsefi'r-Reddi 'ale'l-Bekri" (s. 27); tbnReceb "Nüzhetü'l-Esmâ' fi Mes'eleti's-Semâ'" (s. 68-71); Mustafâ eş-Şuk'a "el-lmâm Mâlik b. Enes" (s. 59-64); Su'ud b. Abdülazîz ed-De'acân "Menhecu'l-İmâm Mâlik rahimehullâhu Teâlâfilsbâtî 7- 'Akide " (s. 523-525).22-Sahnûn et-Tennûhî "el-Müdevvenetii'l-Kübrâ" (1/400, Kitâbu'l-Hac, Bâbu Refi'l-Yedeyn 'tnde'stilâmi'l-Haceri'l-Esved); Kâdî 'lyâz "es-Şifâ' bi Ta'rîfl Hukuki'l-Mustafâ" (2/71-72, bk. 2/71-76). Bk. tbn Teymiyye "Mecmu'u'l-Fetâvâ" (1/235); (1/355-356); "Kâ'idetün Celîletün fi't-Tevessüli ve'l-Vesîle" (s. 138-140, No: 413); (s. 296-297, No: 887-888); "lktidâu's-Sırâh'l-Müstakîm" (2/295); "Minhâcu' s-Sünne" (2/444); tbn 'Abdilhâdî "es-Sârımu'l-Menkî fi'r-Reddi 'ale's-Subkî" (s. 364-365, 368); lbn Kesir "Telhîsu'l-lstiğâsefi'r-Reddi 'ale'l-Bekri" (s. 27).


Beşinci İddia

Peygamber salîallâhu aleyhi ve sellem'in kabrinde de diri olduğunu ve bu konuda icmâ bulunduğunu ileri sürmeleri de bir diğer şüphedir. Bu görüşlerini ve iddia ettikleri icmâı, Peygamber salîallâhu aleyhi ve sellem'den istekte ve istiğâsede bulunmanın cevazına delil olarak göstermektedirler. Rasûlullah'm kabrinde de canlı olduğuna delil olarak şunları zikretmektedirler:1- Ahmed ve Ebû Dâvûd, Peygamber salîallâhu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet ederler: "Kim bana selam verirse, muhakkak Allah ruhumu bana geri verir ki, onun selamına karşılık verebileyim.'"24 Kabirperestler bu rivayetin Peygamber salîallâhu aleyhi ve sellem'm kabrinde de diri olduğuna delil teşkil ettiğini söylerler.2- Allah-u Teâlâ'nın âyet-i kerîmede "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Bilâkis onlar diridirler; Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında nzıklara mazhar olmaktadırlar. " (Âl-i İmrân, 3/169) buyurduğu şekilde şehitler de kabirlerinde diridirler. Peygamberler onlardan daha mükemmel olduklarına göre onların da kabirlerinde diri bulunmaları gerekir.3- Peygamber salîallâhu aleyhi ve sellem'm vefatından sonra hanımlarıyla evlenmek helâl değildir. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Sizin Allah 'in Rasûlünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikahlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır. " (Ahzâb, 33/53) Peygamber salîallâhu aleyhi ve sellem'm kabrinde diri olması hasebiyle hanımları hâlâ O'nun ismetinde (korumasında) bulunmaktadırlar. Bu nedenle de nikahlanmalan yasaklanmıştır.4- İmâm Müslim, Peygamber salîallâhu aleyhi ve sellem'mMûsâ aleyhi's-selâm'ı kabrinde namaz kılarken gördüğünü rivayet etmektedir.25 Bu rivayet Mûsâ aleyhi 's-selâm'm kabrinde de diri olduğuna delâlet eder. Bizim Peygamberimiz ise Mûsâ aleyhi's-selâm'dm daha mükemmel özelliktedir.5- Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve diğerleri Peygamber salîallâhu aleyhi ve sellem'in şu sözünü rivayet etmektedirler: "Peygamberler kabirlerinde diridirler, namaz kılarlar."26


Bu Şüphenin Cevabı

Bu şüpheye reddiye olması ve geçersizliğinin açıklanması bakımından iki açıdan cevap verilebilir:İleri sürdükleri her bir delilin, iddialarına delil olarak kullanılmasının iptali,Peygamberin kabrinde canlı olduğu mesele ve şüphesinin bütününden hareketle bunun, peygambere seslenip dua etmenin cevazına yönelik delil olarak gösterilmesinin geçersizliği.

[]Birinci Açıdan

1- Selama karşılık verilmesi konusundaki hadisin delil olarak öne sürülmesi birkaç yönden cevaplanabilir:a) Selama karşılık verilmesi ile ilgili hadisten anlaşılabilecek en münasip mana, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem 'in ruhunun tüni zamanlarda cesedinde var olduğu değil, selama karşılık vermek için o zamana mahsus olarak bedenine iade edildiğidir.b) Sahih hadisler Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'e uzakta bulunanın selamı ile yakınında bulunanın selamını birbirinden ayırmaktadır. Bu hadisler yakında bulunanın selamının Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem tarafından işitildiğini; uzakta bulunanın selamının ise kendisine ulaştırıldığını ifade etmektedir.27 Zikredeceğimiz hadisler buna delâlet etmektedir:106


Ahmed, Nesâî ve tbn Hibbân tarafından rivayet edilen ve İbn Hibbân tarafından ayrıca sahih olduğu ifade edilen hadîs-i şerifte Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: "Allah'ın yeryüzünde dolaşan melekleri bulunmaktadır. Ümmetimin selamlarını bana ulaştırırlar."28Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn Mâce ve İbn Hibbân tarafmdan rivayet edilen ve İbn Hibbân tarafından ayrıca sahih olduğu ifade edilen bir diğer hadiste Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem cuma gününün faziletini zikretmekte ve şöyle buyurmaktadır: "Cuma günü bana çokça salât getirin. Çünkü salâtlannız bana arzolunmaktadır."29Ahmed ve Ebû Dâvûd tarafından rivayet edilen hadiste Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: "Kabrimi

Tevhid İnancına Aykırı İddialar ve Cevapları

bayram yerine çevirmeyin! Evlerinizi de kabirlere çevirmeyin! Nerede olsanız da bana salât getirin! Çünkü salâtlarınız bana ulaşır."30Bu ve benzeri hadisler uzakta bulunan kimsenin selamının Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem tarafından duyulmadığına ama kendisine bildirildiğine delâlet etmektedir. Buna göre selama karşılık verilmesi konusundaki hadis, yakında bulunanlara mahsustur. îmâm Ahmed ve Ebû Davud'un Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem''m. kabrini ziyaret etmenin cevazı konusunda dayandıkları delil bu hadistir. Hadisler arasını cem etmek suretiyle sözü edilen selamın yakında bulunan kimsenin selamı olduğu anlayışına varmışlardır.31c) Selama karşılık verilmesi için ruhun cesede iade edilmesi, yalnızca Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'e mahsus değildir. Bilâkis herkes için geçerlidir. Ibn 'Abdilberr tarafından hem rivayet, hem tashih edilen32 ve Beyhakî tarafından da eş-Şu'ab'da rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'şöyle buyurmaktadır: "Dünyada iken tanıdığı bir

Tevhid inancına Aykırı İddialar ve Cevapları 79

kişinin kabri yanından geçen kimse, ona selam verdiği takdirde Allah-u Teâlâ onun ruhunu cesedine iade eder ki, selama karşılık versin."33 Buna göre bütün insanların kabirlerinde diri olmaları ve kendilerinden istiğâsede bulunulmasının caiz olması mı gerekmektedir? Ya rabbi, ne büyük bir iftiradır bu!Yine bunun gibi Buhârî'nin Sahîh'inde yer alan bir rivayette kabirdeki mevtanın defninin ardından ayrılıp giden insanların ayak seslerini işittiği sabittir.342- Şehidin kabrinde diri olduğuna dâir ileri sürdükleri deliller de birkaç yönden cevaplanabilir:a) Şehidin diri olduğu nass ile bildirilmiştir.114 Bununla birlikte şehitlere dua etmemiz ve onlardan istiğâse dileklerinde bulunmamız yasaklanmıştır. Buna göre şehidin diri oluşu onların değil bizim lehimize delil teşkil etmektedir.Şehitlerin diri olduklarının belirtildiği âyet-i kerîmede Allah-u Teâlâ şehitlerin "rızıklandırılmakta " olduklarını da bildirmektedir. Yâni Allah-u Teâlâ onları cennetin nimetlerinden nzıklandırmaktadır. Buna göre kendileri rableri tarafından nzık-landırıldıklan halde nasıl olur da onlardan nzık ve benzeri isteklerde bulunulabilir? c) Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şehitlerin ölümden sonraki hayatlarının hakikatini açıklayarak Müslim tarafından rivayet edilmiş olan hadiste şöyle buyurmuştur: "Ruhları yeşil kuşların kanundadır. Arş'a asılı kandilleri bulunmaktadır. Cennette diledikleri yere gidebilirler ve daha sonra yine bu kandillere geri dönerler."353- Rasûlullah'ın hanımlanyla nikâhlanmanın yasak olmasının kabrinde diri olduğuna delil olarak ileri sürülmesine şu yönlerden cevap verilebilir:b) Ümmet diri olduklarına dâir nass bulunmasına rağmen şehitlerin hanımlanyla nikâhlanmanın cevazı konusunda icmâ etmiştir. Bu icmâ, şehitlerin kabirlerindeki canlılıklannın dünyadaki canlılıkları gibi olmadığını göstermektedir.c) Vefatının ardından Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in hanımlan iddet beklemişlerdir. Keza şehitlerin hanımları da iddet beklemektedirler. Bu da kabirdeki diriliğin dünyadaki dirilik gibi olduğu konusundaki istidlallerinin batıl olduğunu gösterir.Vefatının ardından Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in hanımlarına yeniden nikâhlanmanın yasaklanması yalnızca kendilerine özgüdür. Çünkü Peygamber kendilerini Allah ve Rasûlü ile dünya hayatının süsü arasında muhayyer bıraktığında onlar Allah'ı ve Rasûlünü tercih etmişlerdir.36 Ve ayrıca onlar Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem 'in âhiret hayatındaki eşleridir. Bu nedenle Allah, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem 'den başkasının onlara el sürmesinin yolunu kesin olarak kapatmıştır.37 4- Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem 'İn, Mûsâ aleyhi's-se-lâm'ı kabrinde namaz kılarken gördüğünü delil olarak ileri sürmelerine de birkaç yönden cevap verilebilir:a) Bu sadece Mûsâ aleyhi's-selâm'a has değildir. îbn Hib-bân'm Sahîh'inde rivayet ettiğine göre Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: "Ölü kabre girdiğinde, kendisine batmakta olan güneş gösterilir ve 'bırakın beni namaz kılayım' der."38-39 Bu durum, başına gelen ölüm ile birlikte meydana gelir. Konuya ilişkin bir diğer hadis de önceki satırlardazikredilmiş olan "Peygamberler kabirlerinde diridirler, namazkılarlar." hadisidir.b) Rasûlullah'ın Mûsâ aleyhi's-selâm'ı mîrac'da namazkılarken görmüş olduğunu anlatan rivayet her ne kadar Müslim40 tarafından rivayet edilmişse de Dârekutnî gibi bazı âlimler tarafından illetli kabul edilmiştir.41

İkinci Açıdan

Burada Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in kabrinde de dünyadaki gibi canlı bulunduğu ve kendisinden istiğâsede bu-lunulabileceği meselesine genel olarak cevap verilecektir. Bu meseleye ilişkin olarak birkaç yönden reddiyede bulunmak mümkündür:1- Rasûlullah'ın, kabrinde bilinen manada canlı ve diri olduğu iddiası şu âyet-i kerîmelerle çelişmekte ve aykırılık arzet-mektedir: "Muhakkak sen de öleceksin, onlarda ölecekler. " (Zü-mer, 39/30), "Biz, senden önce de hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar? " (Enbiyâ, 21/34), "Her canlı ölümü tadacaktır. " (Âl-i İmrân, 3/185; Enbiyâ, 21/35; Ankebût, 29/57)2- Bilinmektedir ki, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem kabrinde, ruhun bedende bulunması, bedeni idare etmesi, ruhla beraberken bedenin yemeye, içmeye, giyinmeye, evlenmeye vb. şeylere ihtiyaç duyması şeklinde alışılagelmiş biçimde dünyevî diriliğe sahip değildir. Bilâkis kabirde berzah hayatına sahiptir. Ruhu da refîk-i a'/â'dadır.42 Diğer peygamberlerin ruhları da aynı durumdadır.43 Ruhlar berzahta bulundukları yer bakımından çok farklı derecelere sahiptir. Ana karnında bulunan ceninin hayatı ile dünya hayatı ve âhiret hayatı birbiriyle kıyaslanama-dığı gibi aynı şekilde dünya hayatı ile berzah hayatı arasında da kıyas yapılamaz. Bir hayat türünün diğer bir hayat türüyle kıyaslanması geçersiz ve batıldır.Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem dilekte bulunanın isteğini duyabilecek ve duasına karşılık verebilecek şekilde diri olmuş olsaydı, imânî kurallar çerçevesinde ashabına fetva verir ve ashabını sıkıntıya sokan birçok meselede ümmetini rahatlatırdı. Nasıl olur da ashabının görüş aynlıklanm, savaşa varan anlaşmazlıklarını görür de cevapsız ve çözümsüz bırakır?! Nasıl olur da anlaşmazlıklar ve çekişmeler meydana gelirken hiç kimse Peygamberin kabrine gitmez de ondan yardım etmesini ve yol göstermesini istemez?! İddia ettikleri gibi Rasûlullah kabrinde diri değil mi?! Ömer radiyallâhu anh Buhârî'nin rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: "Dedenin ve kelâlenin44 mirası ile faizle ilgili bazı hususları Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'e sormuş olmayı temenni ederdim."45Ashâb-ı kirama ne oluyor ki, Peygamber yanı başlarında canlı (!) dururken gidip Abbâs radiyallâhu anh'm duasını vesile kılarak yağmur dileğinde bulunuyorlar?! Niçin Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'e gidip ondan yağmur yağması için yardım dilemiyorlar?! Tüm bunlar ileri sürülen iddianın batıl ve asılsız olduğunun apaçık delilidir.


24- (HASEN HADİS): Ahmed (2/527); Ebû Dâvûd (No:2041); Beyhakî "es-Sünenü'l-Kübrâ" (5/245) ve diğerleri Ebû Hureyre radiyallâhu anh'den. Bk. el-Elbânî, Silsiletü'l-Ehâdîsi's-Sahîha (No: 2266); Sahîhu'l-Câmi'i's-Sağîr (No: 5679); Mişkâtü'l-Mesâbîh Tahkiki (No: 925); et-Tevessül (s. 65); el-Âyâtü 'l-Beyyinât (s. 80).25- (SAHİH HADİS): Ahmed (3/120, 148, 248); Müslim (No: 2375/164-165); Nesâî (No: 1632-1638) tbn Hibbân "el-Müsnedü's-Sahîh" (el-thsân, No: 49-50) ve diğerleri Enes b. Mâlik radiyallâhu anh'den. Bk. el-Elbânî, Silsiletü'l-Ehâdîsi's-Sahîha (No: 2627); Sahîhu'l-Câmi'i's-Sağîr (No: 5865); et-Tevessül (s. 64); el-Âyâtü'l-Beyyinât (s. 78).26-(SAHİH HADİS): Ebû Ya'lâ "el-Müsned" (No: 3425); Bezzâr "el-Müsned" (Keşfiı 'l-Estâr, No: 256) ve diğerleri Enes b. Mâlik radiyallâhu anh'Ğen. Bk. tbn Hacer "el-Metâlibu'l-'Âliye" (No: 3452); Heysemî =>"Mecma'u'z-Zevâid" (8/211). Ay. bk. el-Elbânî, Silsiletü'l-Ehâdîsi's-Sahîha (No: 621); Sahîhu'l-Câmi'i's-Sağîr (No: 2790); Ahkâmu'l-Cenâiz (s. 272); et-Tevessül (s. 64); el-Âyâtü'l-Beyyinât (s. 78).
27-. İbn Teymiyye "Mecmu 'u 'l-Fetâvâ " (27/116); İbn Kesîr "Telhîsu 7-tstiğâsefi'r-Reddi 'ale'l-Bekrî" (s. 32-35, 117-122).Zikredilen hadislerde bu ayırıma dâir herhangi bir ifâde bulunmamak tadır. Çünkü hadisler, ifâde ettikleri anlam yönüyle mutlak olup, = Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e kabri başında verilen selâmla uzaktan verilen selâmın bir olduğunu; her iki türde selâmın da O'na ulaştırıldığını göstermektedir. Bu ayırıma delil olarak gösterilen Ebû Hureyre radiyallâhu an/ı'den rivayet edilen "Kim bana kabrimin başında salât getirirse onu işitirim; kim de uzaktan salât getirse o salât bana ulaştınlınlır." hadisi ise, âlimlerin ittifakla belirttikleri gibiUydurmadır. Bk. İbn Teymiyye "Mecmû'u'l-Fetâvâ" (27/241); el-Elbânî "Silsiletü'l-Ehâdîsi'd-Da'îfe" (No: 203); "Da'îju'l-Câmi'i's-Sağîr" (No: 5670); "Mişkâtü'l-MesâbîhTahkiki" (No: 934); "Bidâyetü's-Sûl Tahuki" (s. 20). Dolayısıyla yazarın ifâde etmiş olduğu bu ayırım, gerek delil gerekse istidlal yönüyle doğru değildir. Bk. Şemsu'l-Hakk el-'Azîm Âbâdî '"Avnu'l-Ma'bûd Şerhu Süneni Ebî Dâvûd" (6/22); el-Elbânî "el-Ayâtü'l-Beyyinât Tahkiki" (s. 37); "Silsiletü'l-Ehâdîsi'd-Da'îfe" (1/369).


28- (SAHİH HADÎS): Ahmed (1/387); Nesâî (No: 1283); Dârimî (No: 2816); İbn Hibbân "el-Müsnedü's-Sahîh" (el-İhsân, No: 914) ve diğerleri Abdullah b. Mes'ûd radiyallâhu anh'den. Bk. el-Elbânî, Sahîhu'l-Câmi'i's-Sağîr (No: 2174); Mişkâtü'l-Mesâbîh Tahkiki (No: 924); et-Tevessül (s. 64); el-Âyâtü'l-Beyyinât (s. 80); Sahîhu Mevâridi 'z-Zam 'ân (No: 2031).29-(SAHİH HADİS): Ahmed (4/8); Ebû Dâvûd (No: 1047); Nesâî (No: 1375); ibn Mâce (No: 1085); İbn Hibbân "el-Müsnedü's-Sahîh" (el-Ihsân, No: 910) ve diğerleri Evs b. Evs radiyallâhu anh'den. Bk. el-Elbânî, Silsiletü'l-Ehâdîsi's-Sahîha (No: 1527); Sahîhu'l-Câmi'i's-Sağîr (No: 2212); Mişkâtü'l-Mesâbîh Tahkiki (No: 1361); Sahîhu't-Terğîb (No: 696); Sahîhu Mevâridi 'z-Zam 'ân (No: 458).30-(SAHİH HADİS): Ahmed (2/367); Ebû Dâvûd (No: 2042); Taberânî "el-Mu'cemu'l-Evsat" (No: 8030) ve diğerleri Ebû Hureyre radiyal-lâhu anh'den. Abdürrezzâk "el-Musannef" (No: 6726); Ibn Ebî Şeybe "el-Musannef (No: 7541); Ebû Ya'lâ "el-Müsned" (No: 469) Alî b. Ebî Tâlib radiyallâhu anh'den. Bk. el-Elbânî, Ahkâmu'l-Cenâiz (s. 280); Tahzîru 's-Sâcid (s. 95-97); Sahîhu 1-Câmi 'i 's-Sağîr (No: 7226); Mişkâtü 'l-Mesâbîh Tahkiki (No: 926); Tahrîcu Ehâdîsi Fadâili 'ş-Şâm (s. 52); Gâyetü'l-Merâm (No: 125).

31Bk. Ibn Kesir "Telhîsu'l-lstiğâsefl'r-Reddi 'ale'l-Behi" (s. 34-35).

32-İlgili yerde Ibn 'Abdilberr'in hadisi tashih ettiğine dâir bir ifâde geçmemektedir. Sadece isnâdıyla birlikte hadisin metnine yer vermiştir. Bk. "el-lstizkâr" (1/185). Ancak bazı âlimler hadisin Ibn 'Abdilberr tarafından tashih edildiğini özellikle vurgulamaktadırlar. Bk. Ibn Teymiyye "Mecmu 'u 'l-Fetâvâ " (4/295); "Iktidâu 's-Sırâtı 7-Mustakîm" (2/178); tbnu'l-Kayyim "Bedâi'u'l-Fevâid" (2/325); "Tehzîbu's-Sünen" (11/93); Ibn Kesir "Tefsîrul-Kur'âni'l-Azîm" (3/447, Rûm Süresi 52 nolu âyetin tefsiri); "Telhîsu'l-lstiğâse fı'r-Reddi 'ale'l-Behi" (s. 117); 'Aynî "Vmdetü'l-Kâri" (8/100).

33- (ZAYIF HADİS): Ibn 'Abdilberr "el-lstizkâr" (1/185) Abdullah b. Abbâs radiyallâhu anhumâ'dm, Deylemî "Müsnedü'l-Firdevs" (No: 6055) Âişe radiyallâhu anhâ'dm, Ibn Asâkir "Târihu Dımaşk" (3/209/2); (8/517/1); Beyhakî "Şu 'abu 'l-lmân " (thk. Zağlûl No: 9296, thk. en-Nedvî No: 8857); el-Hatîb el-Bağdâdî "Târihu Bağdâd" (6/137); Zehebî "Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ'" (12/590) ve diğerleri Ebû Hureyre radiyallâhu anh'den. Bk. İbnu'l-Cevzî "el-'llelü'l-Mütenâhiye" (2/911-912, No: 1523); Ibn Abdilhâdî "es-Sânmu'l-MenM" (s. 295-297); Zehebî "Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ'" (12/590); Ibn Receb el-Hanbelî "Ahvâlu'l-Kubûr" (s. 185-187); el-Elbânî "Silsiletü'l-Ehâdîsi'd-Da'îfe" (No:4493); "el-Âyâtü'l-Beyyinât" (s. 69-70). 34 (SAHlH HADİS): Buhâri (No: 1338, 1374); Müslim (No: 2870) Enes b. Mâlik radiyallâhu anh'den. 114 Bk. (Bakara, 2/154).35-(SAHİH HADİS): Müslim (No: 1887) Abdullah b. Mes'ûd radiyal-lâhu anh'den. 36-Bk. (Ahzâb, 33/28-29). 37-Bk. (Ahzâb, 33/53). Ay. bk. (Ahzâb, 33/6). 38-(HASEN HADİS): îbn Mâce (No: 4272); îbn Hibbân "el-Müsnedü's-Sahîh " (el-lhsân, No: 3116); Îbn Ebî 'Asım "es-Sünne " (Zılâlu 1-Cenne, No: 867) ve diğerleri Câbir b. Abdullah radiyallâhu anhumâ'dm. Bk. el-Elbânî, Miskâtü 'l-Mesâbîh Tahkiki (No: 138); Zılâlu 'l-Cenne (No: 867); Sahîhu Süneni tbn Mâce (No: 3466); Sahîhu Mevâridi'z-Zam 'ân (No: 648). 39-Bk. lbnu 'l-Kayyim "el-Kâfıyetü 'ş-Şâfıye " (Şerhu 'l-Kasîdeti'n-Nûniyye) (2/15-16).

40-Bk. 103 nolu dipnot. 41Bk. el-'tlelü'l-Vâridefl'l-Ehâdîsi'n-Nebeviyye (7/262-263, No: 1338).42- Bk. Buhârî (No: 4437, 4440, 5674, 6348, 6510) ve Müslim (No: 2191,2444/85,87) Âişe radiyallâhu anhâ'dan.43- Bk. Uzun Isrâ hadisi. Buhârî (No: 3207, 3887) ve Müslim (No: 164)Enes. Mâlik ve Mâlik b. Sa'sa'a radiyallâhu anhumâ'dm.44-Ölüp geride baba ya da oğul bırakmayan kimse. Bk. (Nisa, 4/12,176).45-(SAHİH HADİS): Buhârî (No: 5588) ve Müslim (No: 3032/32-33) Abdullah b. Ömer radiyallâhu anhumâ'dm.
 
Üst Ana Sayfa Alt