Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kadın Cihadda Hangi Tür Görevler Alabilir?

Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullah;

Şartların musait olma durumunda cihad emirinin izni ile olabilir.



Kadının Cihadı :

Buhari, “Kadınların Cihadı” bölümünde, Aişe'den (r.anha) şöyle rivayet eder:
Cihada katılmak için Rasulullah'tan (s.a.v.) izin istedim. Bunun üzerine Allah Rasulu (s.a.v.), ‘Sizin cihadınız haccetmektirdedi.


İbni Hacer der ki: “İbni Battal şöyle der: Aişe (r.anha) hadisi, kadınlara cihadın vacib olmadığını gösterir. Ancak “Sizin cihadınız haccetmektir” sözü, kadınların nafile olarak cihada katılma haklarının olmadığı anlamına gelmez.” (Fethu'l-Bari 6/75,76)
Ahmed bin Hanbel’in (rahimehullah), Aişe'den (r.anha) rivayetinde ise şöyle geçmektedir:
Ey Allah'ın Rasulu (s.a.v.), kadınların cihad etmesi farz mıdır?’ dedim. Bunun üzerine Allah Rasulu (s.a.v.), ‘Onların cihadında çarpışma ve savaş yoktur. Onların cihadı hac ve umre yapmaktır’ dedi.”
(el-Bani sahih olduğunu söylemiştir. İrvau'l-Ğalil, 5, hadis no:1185)
Bu hadis, farz-ı ayn veya farz-ı kifaye ayırımı yapmaksızın kadının cihad ile yükümlü olmadığını belirtmektedir.


Ey iman edenler, size ne oldu ki, “Allah yolunda, savaşa çıkın” dendiği zaman yere çöküp kaldınız? Oysa dünya hayatının geçimi ahirete göre pek az bir şeydir.” (Tevbe 39)

Ey iman edenler” sözü, kadın erkek bütün müslümanları kapsar. Halbuki kadınlar bu savaşa katılmadılar. Bu savaşta Medine'ye vali olarak bırakılan Ali'nin (r.anh), “Beni çoluk çocuğun başına bırakıyorsunuz?(Buhari) demesi de bunun delilidir. Bu da gösteriyor ki genel seferberlik kadınları kapsamaz. Böylece yukarıda verilen Aişe (r.anha) hadisi genel hükmü ile geçerli olur.

Cihadın farz-ı ayn olduğu yerlerden biri de, düşmanın bir memleketi işgal etmesi durumudur. Düşman bir yere girerse, orayı savunmak bütün müslümanlar üzerine farzdır. Hendek savaşında bu durum meydana gelmişti. Allahu Teala, “Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vadinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman..” (Ahzab, 10) ayetiyle bunu belirtmektedir. Bu savaşa kadınlar katılmayıp yüksek ve tenha yerlere yerleştirildiler. (Siretu İbni Hişam 705,711, Subayh baskısı H. 1391)

İbni Kudame el-Hanbeli'nin (rahimehullah) sözü de bunu gösterir: “Düşman saldırdığı zaman zengin ve fakir herkesin karşı koyması vacibtir. Emirin izni olmadan düşmanla yüzleşmeye çıkılmamalıdır. Ancak ansızın saldıran ve halkı öldürmesinden endişe edilen bir düşman saldırısında, emirden izin alma imkanı da yoksa bu durumda emirin izni beklenmez. Bu demektir ki, ihtiyaç halinde savaşabilecek durumda olan bütün halkın düşmana karşı savaşa çıkması gerekir. Aileleri, malı ve yeri koruma amacı ile geriye bırakılanlar dışında, kimsenin savaşa katılmaması helal olmaz.” (el-Muğni ve'ş-Şerhu’l-Kebir 10/389)

İbni Kudame'nin (rahimehullah) “aileleri ve malı korumak için” demesi, düşmanın memlekete saldırması halinde kadınların savaşa katılmalarının şart olmadığını gösterir.

Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye (rahimeullah) şöyle der:
Bunun bir benzeri de, düşmanın müslüman memlekete saldırması ve karşı koyan müslüman savaşçıların sayısının, düşmanın sayısının yarısından daha az olmasıdır. Bunlar çekilecek olurlarsa, düşman kadın ve çocukları ele geçirir. Bu ve benzerleri haller taarruz değil, savunma savaşıdır. Bu savaşta düşmanın önünden çekilmek hiçbir şekilde caiz değildir. Uhud savaşı bu türdendi.” (el-İhtiyaratu'l-Fıkhiyye 311, Daru’l-Marife baskısı)


Yarıdan az” sözü, müslüman askerlerin düşman askerin yarısından daha az olmasını belirtir. Şeyhu'l- İslam'ın “Çekilirlerse, kadın ve çocukları ele geçirirler” sözü ise, bahsi geçen halde kadınların cihada katılmalarını farz-ı ayn olarak görmediğini göstermektedir.
Bu nedenle cihadın farz-ı ayn olduğu bütün durumlarda kadınların da bu cihada katılmalarının farz-ı ayn olmadığını söylemekteyiz. Sadece bir durumda kadınların cihada katılmaları vacib olur. Bu durum ise düşmanın bir memlekette evlere kadar saldırıp, kadın ve çocukları ele geçirme halidir. Bu durumda kadının hem kendini hem yanındakileri savunarak savaşması vacib olur.


Muslim, Enes'in (r.anh) şöyle dediğini rivayet eder:
“Ummu Suleym, Huneyn günü hançerini çekti. Ebu Talha onu görünce, ‘Ey Allah'ın Rasulu (s.a.v.), Ummu Suleym'in elinde hançer var’ dedi.
Rasulullah (s.a.v.), ‘elindeki hançer nedir?’ dedi.
Bunun üzerine Ummu Suleym (r.anha), ‘muşriklerden biri bana yaklaşırsa onunla karnını deşmek için çektim’ dedi.
Rasulullah (s.a.v.) O'nun bu sözü üzerine güldü.”
Hendek savaşında Safiyye bintu Abdulmuttalib de aynı şeyi yapmıştır. (Siretu İbni Hişam 3/711, Subayh baskısı H.1391)


Kadının Cihadının Mahiyeti:

Bu meselede farz-ı ayn olan cihad meselesinde alimlerin, kadının cihadı ile ilgili söyledikleri üzerinde durulması gerekir. Bazıları bu konuda alimlerin ittifak ettiğini veya cumhurun görüşünün böyle olduğunu sanabilir. Halbuki durum böyle değildir.
Cihadın farz-ı ayn olduğu her yerde kadının cihada katılmasının vacib olduğunu söyleyenler bunu, kadın erkek ayırımı yapmaksızın “Farz-ı ayn olan cihad akıllı ve ergin olan her Müslüman üzerine farzdır” kuralından almışlardır.
Ancak kadınların cihadı ile ilgili şer'i nasslar bu kurala aykırı olup, bu nasslarla amel edilmesi gerekir. Şöyle ki:
Buhari, “Kadınların Cihadı” bölümünde Aişe'den (r.anha) şöyle rivayet eder: “Cihada katılmak için Rasûlullah (s.a.v)'tan izin istedim.
Bunun üzerine Allah Rasulu (s.a.v.), ‘Sizin cihadınız haccetmektir’ dedi.”

İbn Hacer der ki: “İbni Battal şöyle der: Aişe (r.anha) hadisi, kadınlara cihadın vacib olmadığını gösterir. Ancak “Sizin cihadınız haccetmektir” sözü, kadınların nafile olarak cihada katılma haklarının olmadığı anlamına gelmez.” (Fethu'l-Bari 6/75,76)

Ahmed bin Hanbel’in (rahimehullah), Aişe'den (r.anha) rivayetinde ise şöyle geçmektedir:
Ey Allah'ın Rasulü (s.a.v.), kadınların cihad etmesi farz mıdır?’ dedim. Bunun üzerine AllahRasulü (s.a.v.), ‘Onların cihadında çarpışma ve savaş yoktur. Onların cihadı hac ve umre yapmaktır’ dedi.”
(el-Bani sahih olduğunu söylemiştir. İrvau'l-Ğalil, 5, hadis no:1185)

Bu hadis, farz-ı ayn veya farz-ı kifaye ayırımı yapmaksızın kadının cihad ile yükümlü olmadığını belirtmektedir. Bu hadisi şerh eden İbni Hacer ve İbni Battal (rahimehullah) da kadınlarla ilgili olarak cihadın iki türü arasında ayırım yapmamıştır.
Rasûlullah (s.a.v) zamanında cihad çokça farz-ı ayn konumunda oluyordu. Ancak Rasûlullah (s.a.v)'tan zayıf dahi olsa, kadınların cihada çıkmalarını emrettiğini gösteren bir nass bize ulaşmış değildir.
Cihadın farz-ı ayn olduğu yerlerden biri de, Müslümanlarının imamının (Emiru'l mu'minin) halka genel seferberlik ilan etmesidir. Bunun örneklerinden biri Tebuk savaşıdır. Rasûlullah(s.a.v) (s.a.v.) bu savaş için bir kesimi değil, herkesi savaşa çağırmıştır. Nitekim ayet bunu göstermektedir. “Ey iman edenler, size ne oldu ki, “ALLAH yolunda, savaşa çıkın” dendiği zaman yere çöküp kaldınız? Oysa dünya hayatının geçimi ahirete göre pek az bir şeydir.” (Tevbe, 39)

Ey iman edenler” sözü, kadın erkek bütün Müslümanları kapsar. Halbuki kadınlar bu savaşa katılmadılar. Bu savaşta Medine'ye vali olarak bırakılan Ali'nin (r.anha), “Beni çoluk çocuğun başına bırakıyorsunuz? (Buhari) demesi de bunun delilidir. Bu da gösteriyor ki genel seferberlik kadınları kapsamaz. Böylece yukarıda verilen Aişe (r.anha) hadisi genel hükmü ile geçerli olur.
Cihadın farz-ı ayn olduğu yerlerden biri de, düşmanın bir memleketi işgal etmesi durumudur. Düşman bir yere girerse, orayı savunmak bütün Müslümanlar üzerine farzdır. Hendek savaşında bu durum meydana gelmişti. Allahu Teala, “Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vadinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman..” (Ahzab, 10) ayetiyle bunu belirtmektedir. Bu savaşa kadınlar katılmayıp yüksek ve tenha yerlere yerleştirildiler. (Siretu İbni Hişam 705,711, Subayh baskısı H.1391)

İbni Kudame el-Hanbeli'nin (rahimehullah) sözü de bunu gösterir:
“Düşman saldırdığı zaman zengin ve fakir herkesin karşı koyması vacibdir. Emirin izni olmadan düşmanla yüzleşmeye çıkılmamalıdır. Ancak ansızın saldıran ve halkı öldürmesinden endişe edilen bir düşman saldırısında, emirden izin alma imkanı da yoksa bu durumda emirin izni beklenmez. Bu demektir ki ihtiyaç halinde savaşabilecek durumda olan bütün halkın düşmana karşı savaşa çıkması gerekir. Aileleri, malı ve yeri koruma amacı ile geriye bırakılanlar dışında, kimsenin savaşa katılmaması helal olmaz.” (el-Muğni ve'ş-Şerhu’l-Kebir 10/389)

İbni Kudame'nin (rahimehullah) “aileleri ve malı korumak için” demesi, düşmanın memlekete saldırması halinde kadınların savaşa katılmalarının şart olmadığını gösterir.
İbni Teymiyye (rahimehullah) şöyle der:
“Bunun bir benzeri de, düşmanın Müslüman memlekete saldırması ve karşı koyan Müslüman savaşçıların sayısının, düşmanın sayısının yarısından daha az olmasıdır. Bunlar çekilecek olurlarsa, düşman kadın ve çocukları ele geçirir. Bu ve benzerleri haller taarruz değil, savunma savaşıdır. Bu savaşta düşmanın önünden çekilmek hiçbir şekilde caiz değildir. Uhud savaşı bu türdendi.” (el-İhtiyaratu'l-Fıkhiyye 311, Daru’l-Marife baskısı)
“Yarıdan az” sözü, Müslüman askerlerin düşman askerin yarısından daha az olmasını belirtir. Şeyhu'l İslam'ın “Çekilirlerse, kadın ve çocukları ele geçirirler” sözü ise, bahsi geçen halde kadınların cihada katılmalarını farz-ı ayn olarak görmediğini göstermektedir.
Bu nedenle cihadın farz-ı ayn olduğu bütün durumlarda kadınların da bu cihada katılmalarının farz-ı ayn olmadığını söylemekteyiz. Sadece bir durumda kadınların cihada katılmaları vacib olur. Bu durum ise düşmanın bir memlekette evlere kadar saldırıp, kadın ve çocukları ele geçirme halidir. Bu durumda kadının hem kendini hem yanındakileri savunarak savaşması vacib olur.
Muslim, Enes'in (r.anh) şöyle dediğini rivayet eder: “Ummu Suleym, Huneyn günü hançerini çekti.
Ebu Talha onu görünce, ‘Ey Allah'ın Rasulü (s.a.v.), Ummu Suleym'in elinde hançer var’ dedi.
Rasûlullah (s.a.v.), ‘elindeki hançer nedir?’ dedi.
Bunun üzerine Ummu Suleym (r.anha), ‘muşriklerden biri bana yaklaşırsa onunla karnını deşmek için çektim’ dedi.
Rasûlullah (s.a.v.) O'nun bu sözü üzerine güldü.”

Rivayet doğru ise, siyer kitaplarında anlatıldığı gibi, Hendek savaşında Safiyye bintu Abdulmuttalib de aynı şeyi yapmıştır. (Siretu İbni Hişam 3/711, Subayh baskısı H. 1391)

Kadına ancak belli bir durumda cihad farz olmakla beraber, emirin izni ile gönüllü olarak kadın cihada çıkabilir.
Muslim, Enes'ten (r.anh) şöyle rivayet eder:
“Ummu Suleym ve Ensar'dan bazı kadınlar Rasullulah (s.a.v.) ile beraber savaşa katılırlardı. Bunlar askerlere su verir ve yaralıları tedavi ederlerdi." Muslim, İbnu Abbas'tan da (r.anhuma) bunun bir benzerini rivayet eder. Fakihler, bunun ancak yaşı ilerlemiş kadınlar için geçerli olabileceğini ve genç kadınlar için bunun yasak olduğunu söylerler.
İbnu Kudame (rahimehullah) şöyle der: “el-Hırki der ki: Rasûlullah (s.a.v.) zamanında olduğu gibi, askerlere su vermek ve yaralıları tedavi etmek için yaşlı kadınlar dışında, düşman yurduna Müslümanlarla beraber genç kadınlar giremezler.” (el-Muğni ve'ş-Şerhu'l-Kebir 10/391)



MUCAHİDİN HANIMI, AİLESİ

Ummu Seleme (Esma Bint-i Yezid b. Seken) çok yerinde ve güzel konuşan, akıllı bir hanımdı. Rasûlullâh (s.a.v)’ın huzûruna çıktığında, Efendimiz'e derin bir saygı içerisinde ve tatlı bir ifâde ile şunları söyledi:

"Anam babam sana fedâ olsun ey Allâh'ın Rasûlu! Ben kadınlar tarafından elçi olarak gönderildim. Allah seni bütün erkeklere ve kadınlara Peygamber olarak göndermiştir.
Biz kadınlar sana ve senin Rabbine îmân ettik. Lâkin biz evlere kapanıp kalıyoruz. Beylerimize hizmet edip çocuk yetiştiriyoruz. Siz ise Cumuâ namazları kılmak, câmilere ve cemâate gitmek, hastaları ziyâret etmek, cenâze namazı kılmak, hac üstüne hac yapmak, daha da önemlisi Allâh yolunda muhârebe ve cihâd etmek gibi fazîletlerle bizden üstün oluyorsunuz.
Ancak siz hac, umre ve kâfirlerle mucâhede etmek üzere evinizden çıktığınız vakitlerde biz sizin mallarınızı korur, iplik eğirip elbiselerinizi dokur ve çocuklarınızı besleriz. O hâlde bizler de o hayır ve sevaplı işlerin ecirlerinde sizlere ortak olur muyuz?"
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Esmâ'nın bu sözlerini dinledikten sonra, yanlarında bulunan ashâbına dönerek:
"Siz hiç din işlerinde soru soran bir kadından, bundan daha güzel sözler işittiniz mi?" buyurdu.

Onlar da: "Ey Allâh'ın Rasûlu! Biz bir kadından, böyle güzel ifâdeler beklemezdik!" dediler.
Rasûl-u Ekram tekrar ona hitâb ederek:
"Ey hatun! Diyeceklerimi belle ve seni gönderen kadınlara da anlat ki; hanımların kocası ile iyi geçinip, kocasının hoşnutluğunu kazanması o fazîletlerin hepsine eşit olur." buyurdu.

(Beyhakî, Şuabu'l-îmân, VI, 421; Heysemî, Mecmau'z-zevâid, IV, 305)

Ummu Seleme Esma Bint-i Yezid b. Seken :
(hayatı : Peygamberimizin Hanımları)
Büyük hanım sahabilerden olan bu hanımın asıl adı Esma binti Yezid b. El-Sekene b. Rafı b. İmreu'l kays El-Ensariye El-Evsiye, El-Eşheli'dir.
Kendisine hanımların hatibi de denilmektedir. Yermuk savaşına katılmış. Rustad'ın ileri gelen rumlarından 9 kişiyi öldürmüş. Bu olaydan sonra bir süre daha yaşamıştır. (El-İsabe, c. 4, s. 234, Biy. 58.)


Yukarıdaki rivayetlerden anladığımız gibi , Cihada giden bir mucahidin, cihada çıkmasıyla (adım atmasıyla) birlikte ve geri evine dönünceye kadar ki her amelinden sevab kazandığı gibi, O'nun evini ve çocuklarını bekleyen , namusunu iffetini koruyan, ev işlerini vs yaparak Mucahid kocasının dönmesini bekleyen , Kocasının cihada gitmesinden razı olan-gönderen hanımında aynı cihad ceablarını alabileceğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Rabbim tüm mucahidlerin iffetli hanımlarına bu sevabları versin. (Amiiin)


Yine aynı hadisin farklı varyantını ve Ahzab suresi 35. ayetinin nuzuluna sebab olan vakıayı Kurtubi'nin tefsirinden (İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 14/105) aktarıyorum :

"Doğrusu müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, iman eden erkeklerle iman eden kadınlar, itaate devam eden erkeklerle itaate devam eden kadınlar, sadık olan erkeklerle sadık olan kadınlar, sabreden erkeklerle Allah'a zilletle sabreden kadınlar, Allah'a zilletle boyun eğen erkeklerle boyun eğen kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, gizli yerlerini koruyan erkeklerle (gizli yerlerini) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar için, Allah bir mağfiret ve büyük bir mukâfat hazırlamıştır." Ahzab 35

1- Âyetin Nuzul Sebebi:

Tirmizî'nin rivayetine göre ensardan olan Ummu Ammare (Nesibe), Peygamber (s.a.v.)'a gelerek şöyle dedi:
Ben herşeyin erkeklere ait olduğunu görüyorum. Kadınlardan herhangi bir şekilde sözedildiğini de görmüyorum.
Bunun üzerine şu: "Doğrusu müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, iman eden erkeklerle iman eden kadınlar..." âyeti nazil oldu.
(Tirmizî) dedi ki: Bu hasen, garib bir hadistir. (Tirmizî, V, 354)

(Kahraman Mucahide kadın Ummu Ammare- hz. Nesibe kimdir :
http://www.biriz.biz/sahabiler/peyhan2.htm )
 
Ummu İmara Çevrimdışı

Ummu İmara

Lâ Tahzen,İnnâllahu Mêana
İslam-TR Üyesi
Esselamün aleyküm yazdığınız cevap için teşekkür ederim.Allah sizden razı olsun,ama neolurdu şöyle içime su serpecek,rahat uyku uyuyabileceğim içimde kanayan yara iyi olsa rüyalarımda mücahidleri ölü değil diri görebileceğim günler gelse,Allahım şuan mücadele veren,zor durumda olan,çaresiz kalan,esir düşen tüm inananlara Rabbim yardım eylesin.Cihad edip kafirle çarpışan Mücahid kardeşlerimede Rabbim derman kuvvet versin,muvaffak eylesin.Anlaşılan bir kadın olarak elimden birşey gelmiyor ama dilimden kalbimden dua etmekten başka birşey gelmiyor.Banada birgün gelir nasib olursa elimden geleni fazlasıyla yapmaya hazırım.Rabbim cümlemize hidayet nasib eylesin
 
Üst Ana Sayfa Alt