Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kadın Kimliğini İslam`a Borçludur!

haticebeyaz Çevrimdışı

haticebeyaz

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Kadın Kimliğini İslam`a Borçludur!

1400 küsur yıl önce doğmaya başlayan İslam güneşi, kadını; zulüm ve esaretten azat etmeye, insan olarak hak ve hukuk sahibi olmaya davet etti. İslamiyet, kadına her kötülüğe, her tehlikeye karşı kendisini koruyacak bir zırh oldu adeta. Köle pazarında satılan cariyeler devri, yerini gönül rızasıyla yapılan evliliklere bırakırken belki de ilk kez kadın, gönlünün sesine kulak vermeye başladı.

Bismillahirrahmanirrahim…

İnsanlık tarihi boyunca en çok ezilenler arasında belki de hep ilk sıraları “kadın” almıştır. Soyu- sopu, dili- rengi, yurdu-vatanı ne olursa olsun, özellikle İslam öncesi yaşayışları incelediğimizde karşımıza bu tablo çıkar. Maalesef kadının ezilmişliği, garipliği, dışlanmışlığı cahiliye devri denen İslam öncesi devirle sınırlı kalmamıştır. İslamiyet’ten sonra da, bu dinden mahrum kalmış topluluklarda, bu durumlar yaşanmıştır ve günümüzde de halen yaşanmaktadır.

Bunun yanı sıra,‘Müslüman kadın’ denince kimilerinin aklına; tutsak, ezilmiş, hakları elinden alınmış ve her şeyden mahrum kadın gelir. Çağa uygun giyinememesi (!), çağın eğlence araç ve mekânlarından yararlanamaması (!) hoş ve çekici (!) şeylerden uzak durma mecburiyeti bu düşünceye sevk eder İslam’dan bihaber olanları. Oysa gerek İslam’dan önce ve gerekse İslam’dan sonraki devirlere bakıldığında kadının gerçek anlamda özgürlüğünü nasıl kazandığı ve kimliğini nasıl elde ettiği açıkça görünmektedir.

İslam’dan mahrum kalmış bazı medeniyetlerin, farklı din ve ideolojilerin kadını yüceltmek adına ortaya attıkları değişim ve sözüm ona gelişmeler kadını aşağılamaktan başka bir hareket değildi. Farklı anlatımlar, karayı ak gösterme uğraşından öteye gitmedi. Yüceltmek adına yaptıkları aşağılama ve cinsi duyguları tatmin aracı yapma gibi çalışmalar yüzyıllardır ezilmiş ve dışlanmış olan kadına altın bardakta zehir sunmak gibi bir şeydi adeta. Elbette ki yapılan çalışmalar, her ne kadar kadının haklarını koruma adı altında gerçekleşti ise de işin altında fodul ve açgözlülerin iştahını doyurmak ve uyanık kimselerin menfaatleri yatıyordu.Nihayetinde yaptıkları bu çalışmalar beklediklerinin üstünde bir gelişim sağladı.

Kadın üzerinden yapılan çalışma ve istismarlar gün geçtikçe hızını artırdı. Öyleki, artık kadın, tabiri caizse bir kukla oluvermişti. Ta ki Allah Teâlâ’nın en son dini İslamiyet gelinceye kadar… Hz. Peygamber’in aracılığıyla insanlığa gönderilen Din-i İslam, gelişiyle mazlumları huzura gark ederken, zalimlerin ise korkulu rüyası haline gelmişti. İslam’ın bütün yeryüzünü etkisi altına alan güneşiyle kadın üzerinden yapılan istismarlar yine aynı hızla güç kaybetti.

1400 küsur yıl önce doğmaya başlayan İslam güneşi, kadını; zulüm ve esaretten azat etmeye, insan olarak hak ve hukuk sahibi olmaya davet etti. İslamiyet, kadına her kötülüğe, her tehlikeye karşıkendisini koruyacak bir zırh oldu adeta. Köle pazarında satılan cariyeler devri, yerini gönül rızasıyla yapılan evliliklere bırakırken belki de ilk kez kadın, gönlünün sesine kulak vermeye başladı. Artık kadın da erkek gibi insani hakve hukuklara sahipti. Zira İslam, kadın olsun erkek olsun tüm insanların hukukunu önde tutan bir dindir. Bundan sonra kadın bir yüz karası değil, doğmaya ve yaşamaya erkek kadar hakkı olan bir varlık olarak hayat sahnesinde yerini aldı.

Artık ezilmek ve dışlanmak yoktu kaderinde. Zira gücü dünyayı kuşatan “Din”, elinden tutmuştu kadının. Toprağa gömülen kızlar, takas edilen kadınlar İslam’ın sancağı altında emniyet bulmuştu.İslam’ın elinden tuttuğu kadın, ilelebet mesut ve bahtiyar olacaktır. Çünkü İslam yerini başka bir dine bırakmayacak olan Allah (c.c)’ın gönderdiği son dindir. Kıyamete kadar tazeliğini ve geçerliliğini koruyacaktır.

Bu noktada Müslüman kadının durup düşüneceği birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum. Yılların ezilmişliğinin altında kadın bir kurtarıcı beklemekteydi. Ve Allah Teâlâ onu kendi dininin himayesine aldı. Yukarıda saydığımız kötü şartları da göz önünde bulundurmamız ve bu bağlamda hareket ve Allah (c.c)’a olan kulluğumuzu sorgulamamız yerinde bir davranış olacaktır.

“Neden bu kadar çok ibadet ediyorsun” sorusuna karşın “Rabbime şükreden bir kul olmayayım mı?” cevabını veren bir Peygamber (s.a.v)’in ümmeti olarak kadının iki kat fazla şükretmesi gerekmektedir. Zira yukarıda açıklamaya çalıştığımız gibi kadın kimliğini İslam’a borçludur. İşte bu sebeple şükrünü artırmalıdır. Sadece lisan-ı dil ile değil, ibadetine, davetine, İslami çalışmaların her alanına ve sosyal hayatına şükrünü yansıtmalıdır. Özellikle davet alanında etkin bir rolü olan Müslüman kadın, bunun bilincinde olarak hareket ederse Allah (c.c)`ın izni ve inayetiyle güzel sonuçlara ulaşacaktır.

Uhrevi hiçbir beklentisi olmadığı halde küfür adına son derece azami bir şekilde gayret gösterenler bizi bu konuda ayrıca gayrete getirmeliler. Zira küfür ehli hüsrana uğramıştır. Onların ahiret hayatında güzellik ve mükâfat namına hiçbir beklentisi yoktur. Buna rağmen birkaç kuruşluk dünya menfaatine karşın ve iblisleri memnun etme çabalarından dolayı, kadın- erkek, genç- yaşlı, geceli- gündüzlü çalışmaktalar.

Oysaki İslam daveti; yapılmaya, tebliğ edilmeye en çok layık olandır. Allah Teâlâ’nın bizleri çokça şükreden ve bizleri İslam’ın hakiki davetçilerinden kılması dileğiyle… Cenabı Allah’a emanet olun…

Reyhan Çelebi / Nisanur Dergisi – Mart 2012
 
Üst Ana Sayfa Alt