Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

KENDİLERİNE ZEKAT VERİLMESİ CAİZ OLUP OLMAYANLAR

A Çevrimdışı

anaksunamum

Üye
İslam-TR Üyesi
97- Bir kimse, kendi zekatını fakir bulunan hanımına ve usul ve furuuna, yani babasına, dedesine, anasına, ninesine, oğullarına, kızlarına, bunların çocuklarına, torunlarına veremez. Hatta hanımı boşanıp henüz iddet beklemekte bulunsa bile. Çünkü verdiği zekatın menfaati kısmen kendisine ait bulunmuş olur, halbuki bu menfaat kendisinden tamamen kesilmiş bulunması lazımdır.

İmam-ı Azam'a göre bir kadın da zekatını fakir bulunan kocasına veremez. Zira âdete nazaran aralarında bir menfaat ortaklığı vardır. İmameyne göre verebilir.

98- Temel ihtiyaçlarından başka nisap miktarı mala sahip olan kimseye, zengin sayılacağı için zekat verilemez. O mal, gerek nakitler ve ticaret eşyası gibi artıcı olsun ve gerek fazla ev eşyası gibi artıcı olmasın müsavidir.

Fakat zengin bir kimseye nafile cinsinden olan bir sadakanın verilmesi caizdir. Bu yüzdendir ki vakıfların sadaka cinsinden olan gelirlerini vakfiye gereğince zengin kimselerin almaları da helal bulun-muştur. Bu, bir hibe, bir ihsan mesabesindedir.

99- Haşimoğulları ile onların azatlılarına zekat verilemeyeceği gibi öşür, adak, keffaret gibi diğer vacip sadakalar da verilemez. Zekat ve benzerleri insanların mallarını yıkamış olan su sayılır. Haşimoğulları’nın kadir ve şerefi ise, bunu kabulden yücedir. Kendilerine yalnız nafile ve ihsan yoluyla sadaka verilebilir.

Haşimoğullarından maksat, Resûl-ü Ekrem (S.A.V) Efendimizin amcaları Hazreti Abbas ile Haris'in evlat ve torunlarından ve Hazreti Ali ile kardeşleri Akil ve Cafer’in zürriyetinden ibarettir.

Bu zatların, ihtiyaçlarına göre beytülmal (devlet hazinesi)nin ganimetler kısmından hisseleri vardır. Bu hisselerini alamadıkları takdirde, ihtiyaçtan kurtulmaları için kendilerine zekat verilebileceğine bazı fıkıh âlimleri fetva vermişlerdir.

100- Kendisine zekat verilecek kimse, zekata, sarf zamanında yani zekatın verildiği vakitte ehil bulunmalıdır. Bu ehliyetin daha sonra yok olması verilen peşin zekatın sahih olmasına mani olmaz.

Bu sebeple bir malın zekatı daha sene dolmadan bir fakire verilip de bu sene son bulmadan o fakir zengin olsa, veya vefat etse, o malın zekatını yeniden vermek icap etmez ve böyle verilen bir zekat, geri de alınamaz. Çünkü verilmesinden beklenen sevap hasıl olmuştur.

101- Bir kimse zekatını zengin bir erkeğin küçük çocuğuna veremez. Çünkü bu çocuk babasının malıyla zengin sayılır. Fakat zengin bir kadının fakir, yetim ve babası müslüman olan çocuğuna verilebilir. Zira bu çocuğun nesebi babası tarafından sabittir. Anasının serveti ile zengin sayılmaz.

Yine böylece bir kimse zekatını zengin bir şahsın fakir ve müslü-man olan babasına veya fakir ve müslüman olan büyük oğluna veya kızına veya o şahsın fakir, müslüman bulunan hanımına verebilir. Çün-kü bunlar müstakil salahiyet sahipleridir. Birbirinin serveti ile zengin sayılmazlar.

102- Zekat, gayrimüslimlere verilemez. Çünkü bu, müslüman olan fakirlerin hakkıdır. Bir hadis-i şerifte: “Zekatı müslümanların zen-ginlerinden alıp fakirlerine veriniz” diye buyurulmuştur.

Bununla beraber farz olan zekat vazifesiyle gayrimüslimler mü-kellef değildirler. Bu, müslümanlara mahsus, sosyal, dini bir vazifedir. Bu vazifeye iştirak etmeyenlerin bundan faydalanmaya hakları olamaz.

Yalnız İmam Züfer, zekatın gayrimüslim vatandaşlara da verilme-sini caiz görmüştür. Çünkü bundan maksat, bir ibadet yolu ile muhtaç şahısları ihtiyaçtan kurtarmaktır. Bu maksat ise, zekatı fakir gayrımüs-lim vatandaşlara vermekle de meydana gelir.

Bununla beraber nafile cinsinden olan sadakalar, gayrimüslim va-tandaşlara da verilebilir. Bunda ittifak vardır.

103- Zekatı akrabaya vermek daha faziletlidir. Şöyle ki, zekatı evvela muhtaç olan erkek veya kızkardeşlere, sonra bunların evladına, sonra amcalara, halalara, sonra bunların evladına, sonra dayılara, tey-zelere ve bunların evladına, daha sonra diğer “zevilerham” denilen ak-rabalara vermek daha faziletlidir. Bunlardan sonra da sırasıyla fakir komşulara, meslektaşlara vermek daha faziletlidir.

104- Zekat, malın bulunduğu yerdeki fakirlere verilmelidir. Sene sonunda başka beldedeki fakirlere gönderilmesi mekruhtur. Ancak kendilerine gönderilecek kimseler, akrabadan olurlarsa veya malın bulunduğu yerdeki fakirlerden daha muhtaç olurlarsa, o zaman mekruh olmaz.

Bununla beraber zekatı daha senesi dolmadan başka bir beldeye göndermekte bir sakınca görülmemektedir.

105- Bayramlarda ve diğer günlerde muhtaç olan hizmetçilere veya çocuklara veya bir sevinecek haber getiren fakir kimselere verilecek bahşişlerin zekat niyetiyle verilmesi caizdir.

106- Verilen bir zekat, fakir tarafından veya fakir olan çocuğun veya delinin velisi veya vasisi tarafından teslim alınmadıkça, tamam olmuş olmaz.

Fakir olan bunamış kimsenin veya buluğ çağına yaklaşmış olan çocuğun veya paranın kıymetini bilip aldanmayacak bir yaşta bulunan çocuğun teslim alması da yeterlidir.

107- Bir kimse, zekatını araştırıp zekat verilebilecek kimse oldu-ğunu zannettiği bir şahsa verir de, o şahsın zekatı hakikaten alabilecek kimse olduğu anlaşılırsa, zekatı ittifakla muteber olur. Bilakis hali anla-şılamaz veya zengin olduğu daha sonra ortaya çıkarsa, İmam-ı Azam ile İmam Muhammed’e göre yine muteber olur.

Fakat araştırmaksızın zekata ehil ve verilebilecek kimse olup ol-madığını hiç düşünmeksizin verecek olsa, zekatı yine muteber olursa, da zekatı alabilecek kimse olmadığı daha sonra anlaşılsa, zekatını ye-niden vermesi icap eder. Çünkü araştırmak hususunda kusur etmiştir.

108- Zekat verilebilecek kimse olup olmadığından şüphe edilen bir şahsa araştırmaksızın verilen zekat, muteber olmamak tehlikesinde bulunur. Ancak o şahsın zekat alabilecek kimse olduğu daha sonra ortaya çıkarsa, tehlike ortadan kalkar.



 
Üst Ana Sayfa Alt