Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Kişiyi Küfre Götüren Durumlar

karafi Çevrimdışı

karafi

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Şeyh Muhammed b. İbrahîm merhum, hakimin işlemesi halinde kendisini dinden çıkarıp kâfir yapan durumları şöylece açıklamaktadırlar:
1- Allah'ın indirdiği hükümlerin dışındaki hükümlerle hüküm veren hâkim (ve kimseler), Allah'ın ve Rasûlü'nün hükümlerinin daha gerçekçi ve hak olduğunu inkâr ederse, kişi kâfir olur. Bu, İbn Abbas (r.a)'tan yapılan rivayetin ortaya koymuş olduğu bir manadır. Nitekim bu rivayeti İbn Cerîr de tercih etmiştir. Zira Allah'ın indirmiş olduğu şer'î bir hükmün inkârı, tüm ilim erbabınca ittifakla küfür sayılmıştır. Zira dinin asıl temellerinden bir tanesini veya üzerinde ittifak olunan fer'î delillerden bir tanesini ya da Allah Rasûlü'nün getirdiği şeyin bir tek harfini bile inkâr edilmesi halinde bu, kesinlikle kişiyi dinden çıkaran bir küfürdür.- Şayet hakim, Allah'ın indirdiğiyfe ve Rasûlü'nün de hükmüyle hükmetmenin hak ve gerçek olduğunu inkâr etmiyor fakat Allah ve Rasûlü'nün koyduğu hükümlerin dışındaki hükümlerle hükmetmenin daha güzel olduğuna inanıyorsa yine kesinlikle küfre girmiş olur. Yani Allah ve Rasûlü'nün hükümlerinin dışındaki hükümlerin daha
mükemmel, daha yeterli olduğuna, zamanla meydana gelen problemleri ve insan ihtiyaçlarını çözmede yeniliklere gitmenin gerekliliğine inanıyorsa, zamanların değişmesiyle durumlar da değişir deyip, Allah ve Rasûlünün hükümlerini bir kenara itiyorsa bu da aynı şekilde küfürdür. Çünkü burada mahlûkatın yani insanların ortaya koymuş olduğu hükümleri Allah ve Rasülü'nün hükümlerinden üstün tutmak du-rumu bulunmaktadır. Böylece zihinde beliren çöplük misâli düşünce ve fikirleri alıp, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan hikmet sahibi yüce Allah'ın hükümlerini bir kenara itip, kendi zihnî çöplüklerine geçerlilik kazandırmaktır ki bu da küfürdür.
Kaldı ki hiç bir mesele ve problem yoktur ki, o mesele ya da problemin Allah'ın kitabında, Rasûlünün de Sünnetinde ya açık olarak bir nassi ve delili bulunmasın, ya da istinbat (mevcut mesele ve hükümlere bakarak bunlardan hüküm çıkarmak) yoluyla bir delili bulunmasın. Evet bu ve benzeri yollarla hükümler elde olunabilir. İşte bunu bilen, zaten bilgisi olduğu için bilir, bilmeyen de bu konuda herhangi bir bilgiye sahip olmadığı için bilinemez.
3- Başka hükümlerin Allah ve Rasülü'nün hükümlernden daha güzel olamayacağına itikad etmek ve inanmakla birlikte, Allah ve Rasülü'nün hükümleri dışındaki hükümlerle hüküm vermenin de en azından onun gibi olacağına inanmak ve böyle itikad etmek. İşte bu üçüncü madde de bir önceki iki madde gibi kişiyi dinden çıkaran bir küfürdür. Zira işi böyle düşünüp ve böyle inanmakla yaratılanla yaratanı aynı seviyede düşünmek, ikisi arasında bir eşitlik ortaya koymaktır ki, küfürdür.
4- Bir de kişi, Allah'ın ve Rasülü'nün hükümleriyle hükmetmek gerektiğine inandığı gibi bunun dışındaki hükümlerle hükmetmenin de caiz olacağına inanır ve böyle bir itikada sahip olursa önceki maddede olduğu gibi küfürdür.
5- Bunlardan daha büyüğü ve en önemlisi sırf Allah'ın şeriatına karşı bir büyüklük taslamak, inadetmek ve Allah'ın hükümleri karşısında kendisini büyük görmek. Böylece Allah'a ve Rasûlü'ne muhalefette bulunmak: Meselâ insan aklının ürünü olan mahkemeler icad ederek buralarda yine insanlar tarafından ortaya konan kanun ve yasaları uygulamak. Tıpkı Fransa, Amerika, İngiltere veya başka kafir sistemlere ait kanun ve yasaları uygulama alanına koymak gibi. Artık bir kimse Hz. Muhammed (s.a)'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şahitlik ettikten sonra böyle bir çelişkiye düşmesi halinde bundan daha büyük bir çelişki düşünülebilir mi?
6- Bir çok kabile reislerinin ve büyüklerinin, bir çok toplum liderlerinin ve benzeri kimselerin ata ve dedelerinden aldıkları efsanelerle, adet, gelenek, töre ve ilkelerle hareket etmeleri ve bunu da kendileri için bir çıkış yolu olarak görüp böyle isimlendirmeleri, hep; Allah'ın hükmünden uzak durmak ve ondan yüz çevirmek amacına; dayanır.
Kişiyi dinden uzaklaştırmayan küfür ise ki bu, İbn Abbas (r.a) tarafından: "Asıl küfrün dışındaki bir küfür" diye varid olmuş idi. Yine şu ifadeler de ona ait bulunmaktadır: "Bu, sizin ileri sürdüğünüz küfür değildir." Bu, tıpkı şuna benzemektedir. Bir meselede hak olanın Allah ve Rasülü'nün hükmünün geçerli olduğuna inanmakla birlikte sırf şehvet ve isteklerinin esiri olarak Allah'ın ve Rasülü'nün indirdiği hükmün dışındaki bir hükümle hüküm vermesi gibi. Bunu yaparken de kendisinin hatalı olduğunu itiraf eder ve doğru yoldan uzaklaştığını söylerse böyle bir kimse dinden çıkmış manâsında küfre girmemiş olur. Gerçi bu kimse her ne kadar dinden çıkmaz ise de, büyük bir masiyet işlemiş olur. Meselâ zina etmek, içki içmek ve hırsızlık vb. gibi şeyleri yapmak gibi. Bunlar da masiyettirler. Ancak bu gibi masiyetlere ve isyana Allah (c.c) küfür adını vermemiştir. Bu itibarla bir masiyet eğer Allah tarafından küfür diye adlandırılmışsa Allah tarafından küfür diye adlandırılmayan masiyetten çok daha büyük bir küfür olmaktadır.
Aslında burada bizim tüm incelikleriyle araştırıp ortaya koymak istediğimiz hakimiyet ile ilgili meseleler, bunun etraflı bir biçimde durumlarının ortaya konması pek büyük bir öneme haizdir. Zira konunun en tehlikelisi ve en önemlisi bu olmaktadır. Çünkü Allah'ın in-dirdiğiyle hükmetmeyen kimselere dostluk beslemek, onların yanında yer almak, böylelerinin ortaya koymuş olduğu yasaları ve.kanunları kabullenmek, kendilerince helâl koymak ve haram yapmak, Allah'ın izin vermediği bii konuda söz söylemeye kalkışmak, asıl itibariyle "Al-lah'dan başka hiç bir ilah yoktur" kelimesiyle çelişmektedir. Çünkü şehadet kelimesi bütün kalplerin ilah olarak kabullenip sevdiği ve saygı gösterdiği, itaat ederek boyun eğdiği bir tek varlığın O olduğunu bize bildirmiştir.
Aynı şekilde bu kelime, Allah'ın Rasûlü olan Hz. Muhammed'in peygamberliğine şahitlikte bulunmakla da bir çelişki meydana getirmektedir. Çünkü o peygamberin emrettiği ve yasakladığı şeylerde kendisine itaat etmekle emrolunmuşuzdur. İşte gerçekten insanlar bu inceliğin farkına varmış olsalar, böyle bir durumda yeryüzünde hiç bir azgının ve tağutun varlık göstermesi ve kanun koyması mümkün olamaz, zaten böyle bir gücü kendisinde bulamaz.
.."el-Velâ ve el-Berâ".Muhammed b. Saîd b. Salim el-Kahtanî
 
Üst Ana Sayfa Alt