Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Küfür Düzenindeki Mescidlerin Fonksiyonu

C Çevrimdışı

cendel

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Küfür Düzenindeki Mescidlerin Fonksiyonu



Kendilerini, insanları İslam kanunları dışındaki kanunlarla yönetmede yetkili gören hakim kadro Allah (c.c)' nun mescidlerinin Allah'ın istediği şekilde kullanılmasına izin vermezler. Çünkü bu kimseler bilirler ki Allah (c.c)' nun istediği şekilde bu mescidlerin kullanılmasına izin vermek kendilerinin yıkımına sebeb olur.

Bu sebeple mescidlerde ya otoritelerine zarar vermeyen ibadetlerin yapılmasına izin verirler ya da bu mescidleri kendi otoritelerini daha da sağlamlaştırmak için kullanırlar.

Bunun örneklerine günümüzde apaçık şekilde şahit olmaktayız.

Günümüzde öyle tağutlar görüyoruz ki bunlar Kur'an ve sünneti bir kenara itip heva ve heveslerinden kaynaklanan kanunlarla insanlara hüküm veriyor ve İslam'ın hakim olmasını önlemek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Bu amaçlarına ulaşmak için de Allah (c.c)'nun mescidlerini kullanıyor ve bu şekilde cahil insanları kandırıyorlar. Kendilerini Allah'ı ve İslam'ı seven müslümanlar olarak insanlara tanıtıyorlar. Ayrıca cuma ve bayram günleri gibi bazı günlerde mescidlere gelerek namaz kılıyorlar, hatta insanlara namaz da kıldırabiliyorlar. Oysa bu kimseler İslam'a düşmandırlar.

Fakat cahil halk bunu anlamaktan aciz duruma getirilmiştir. Yine bu tağutlar Allah'ın mescidlerine kendi istedikleri kişileri tayin ederek kendi istedikleri fetvaları verdiriyorlar. Hatta bu mescidleri kendilerini övme yeri olarak kullanıyorlar. Üstelik imam olarak tayin ettikleri kimselere istedikleri şeyleri söylemeleri için maaş da veriyorlar. Bu imamlar da mescidlerde, tağutlara zarar vermeyecek şeyleri anlatıyorlar. Cahil halk da cahillikleri sebebiyle onların hilelerini anlayamıyor, körü körüne onlara bağlanarak gösterdikleri yolda yürüyor, böylece bilmeden de olsa küfre giriyorlar.

Böylece mescidler Allah'ın kelamının ve hükümlerinin yüceltildiği bir yer olmaktan çıkmış, tağutların hükmünü ve otoritesini sağlamlaştıracak bir yer haline getirilmiştir.



Tağutlar Sevinmesin, Müslümanlar Üzülmesin



Ey tağutlar! Şunu iyice kafalarınıza yerleştirin: Bu saltanatınız fazla uzun sürmeyecek ve bu böyle devam etmeyecektir. İslam'ı gizlemek, yıkmak ve kendi otoritelerinizi sağlamlaştırmak için ne kadar çaba gösterirseniz gösterin, İslam'ı yaşayacak ve insanlara bu dini açıklayacak bir topluluk elbette kıyamete kadar var olacak ve bu kimseler, İslam'ı yeryüzünde hakim kılmak için ellerinden gelen herşeyi yapacaktır.

Bundan sonra siz ey tağutlar! Mescidlere korkarak girin. Öyle bir zaman gelecek ki artık Allah'ın mescidlerine giremeyeceksiniz. Üstelik siz dünyada zillet içinde kalacak, ahirette ise büyük bir azaba uğrayacaksınız. Öyleyse bu yaptıklarınıza sevinmeyin ve kendinizin akıllı kimseler olduğunuzu zannetmeyin .
 
C Çevrimdışı

cendel

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İşte! Bir zamanların İslam diyarları olan ülkeler, günümüzde tağutların zincirleriyle bağlanmış, onların karanlığı içinde kalmıştır. Bu ülkelerde beşeri kanunların tatbiki sonucu putperestlik ve küfür tekrar hakim oldu.

Bu beşeri kanunların hükmü altındaki insanlar bu beşeri kanunlar sebebiyle büyük fesada uğradı, fıtratları bozuldu, kalpleri karardı, anlayışları ve akılları köreldi. Artık bu kimseler, bir çok fitnenin içinde oturup kalkar oldu. Bu hal üzere küçükler büyüdü, büyükler yaşlandı. Sonunda insanlar, içinde bulundukları duruma alıştı, bu durumu münker ve bozuk bir durum olarak görmemeye başladı.

Hatta bid'atler sünnet, heva ve heves doğruluk, sapıklık hidayet, münker maruf, cehalet ilim olarak görülür oldu. Riya ihlasın, batıl hakkın, yalan doğruluğun, yağcılık hak söz ve nasihatın, faiz alış verişin, zulüm adaletin ve facirlik iffetin yerini aldı. Nihayet zikrettiğimiz bu çirkin, aşağı ve kınanmış hasletler hakim oldu ve bu pis hasletlerle vasıflananlar en yüksek ve en değerli kişiler olarak görülmeye başlandı.

Evet! Durum öyle bir boyuta ulaştı ki, vallahi yerin dibi yerin üzerinden daha hayırlı oldu. Dağların tepesi ovalardan daha iyi oldu. Vahşi hayvanlarla beraber yaşamak bu insanlarla yaşamaktan daha güzel oldu. Yeryüzü titredi, gökler karardı...
Tağutların zulmünden dolayı denizde ve karada her yeri fesat kapladı. Bereketler gitti, ürünler azaldı. Zalimlerin fıskından dolayı hayat bulandı. Pis amellerden, fahişelik ve ahlaksızlığın çoğalmasından gündüzün ışığı ve gecenin karanlığı ağladı. Vallahi bu bir azabın yaklaşma alametidir! Karanlığı uzun sürecek bir gecenin alametedir!

Eğer Allah-u teala'nın davetçileri ve ıslah ediciler hakkı haykırmazlarsa, tevhid erleri münkeri değiştirmez, tevhidi açıklamazlarsa, insanları taguta ve tağutun kanunlarına tapmaktan kurtarmak, onları karanlıktan nura çıkartmak için çalışmazlarsa... Şüphesiz sonuç çok vahim olacaktır.
"O zulmedenler, nereye döneceklerini yakinen öğreneceklerdir." (Şuara: 227)
Kaynak: Asrımızın yasakı:
 
C Çevrimdışı

cendel

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
CAMİLERİ AÇMIŞLAR ; HÜKÜMLERİ BAĞLAMIŞLAR

Tarih boyunca ALLAH’a kulluk eden bütün insanlar, bunu sadece ALLAH’ın müsadesi ve yarattığı meşru ortamda yerine getirmektedirler. Fakat çarpık zihniyetli bir takım insanlar ve köle ruhlu , kelepçeleri ruhlarına işlemiş kişiler, yaptıkları her ibadetten dolayı vatandaşı oldukları ülkelerin tağuti düzen anlayışlarına önce hamd ve teşekkür etmeyi kendilerine bir vecibe saymışlar ve şirkin boyutlarından birisiyle kirlenmişlerdir .

Mabedlerinin açıklığından ve bir kısım ibadetlerini yapabilmekten dolayı kendilerine ses çıkarılmamasını hep teşekkürle ödemektedirler rejimlere. Zaten bu tür kişlerle onlara tahakküm eden rejimler arasında bir ahenk ve uyum söz konusudur . Birbirlerinden razıdırlar. Rejimler ve onların sahibi olan despotlar ise bu fırsatı değerlendirerek bunu durmadan baş kakıncı yapmaktadır.

Camileriniz Sonuna Kadar Açık :
Evet yıllar yılı inanan insanlara bu şekilde baş kakıncı yapıldı. Zulümden, baskıdan yakınan müslümanlara “camileriniz sonuna kadar açık, var mı bir şey söyleyen“ denildi. Bu söz çok önemli ve irdelenmeye değer bir söz. Aslında çok güzel bir kimlik ibrazı vardı bu sözde, fakat mümin bunu yakalayamadı yıllardır.
Birincisi; “camileriniz “diyordu, “camilerimiz” demiyordu . Müslüman bir yurdu işgal eden bir kafir komutan edasıyla söylenen bir sözdü bu. İstila ve işgal kuvvetleri komutanının sözüdür bu.
İkincisi ; müminlerin camisi bunların sayesinde değil , müminlerin o günkü gücü ve varlığı sayesinde açıktı. Müminin kendi gücüyle açık bulunan camiisinden dolayı da kimseye minnet duyamazdı. Aslında “camileriniz sonuna kadar açık“ diyen politikacıya veya rejime müminin söyleyeceği bir şey vardı ; “Yani şimdi camilerimiz sizin sayenizde mi açık?''
Siz istediğiniz için mi açık? O halde erkekseniz kapatında görelim.Öyle ya camilerimizin açıklığını kendi müsadesiyle olduğunu iddia edenler, camileri aynı zamanda kapatma gücünü de kendilerinde görüyorlar demektir.
Aslında camiler sizin müsamahanız ve müsadeniz sayesinde değil , müminlerin mevcudiyetiyle ve güçleriyle açıktır. Buna benzer bir sözü de eskiden Kenan Evren (günümüzde de Necdet Sezer ve güruhu) tekrarlar dururdu. Okullarda ve resmi yerlerde (kamusal alan)başörtüsü takılamaz. Fakat sokakta ve dışarda takabilirler , biz sokakta başörtüsü takana bir şey diyor muyuz ? demişti.
Laikliği amentü edinen çağdaş! insanların savundukları din ; ALLAH’ın dini değildir, devletin dinsizlik (laisizm) dinidir. İslam coğrafyasında Bel’amlar tarafından İslam dininin tağutların ilke ve inkılaplarına uygun şekilde tefsir ve te’vil edilmesi neticesinde devlet dini ortaya çıkmıştır.

Devlet dini ; insanları ahiret ile ilgili işlerde ALLAH’a, dünya ile ilgili işlerde Tağutlara havale eden bir dindir. Bundan dolayıdır ki devlet dinini kabul edenler , çok ilahlı olurlar. İslam topraklarında Bel’amların eliyle geliştirilen “Devler Dini” ,keyfiliği ve cebriliği ön plana çıkarmıştır.Yani “devlet dini” keyfi , küfri ve cebri güçlerin hayat sigortasıdır.Bu nedenle İslam alemindeki İslam düşmanlığına şaşmamak gerekir. İslam’ı hayattan uzaklaştırmaya yönelik çeşitli çalışmalar belli bir kültürün ürünüdürler.Bu düşmanlığı sürdürenler , aldıkları kültüre göre de insanları yönlendirmeye çalışmaktadırlar.Bunlar batılı aydınlardan ! ders almış , müsteşriklerden beslenmiş, batılı üniversitelerden mezun olmuşlar ,kendi ülkelerine dönünce de halkı batı standartlarında düşünmeye ve yaşamaya teşvik etmişlerdir.Hatta bu çalışmalar çoğu zaman batılı ülkeler tarafından desteklenmiş , yönlendirilmiş ve organize edilmiştir ki böylece diğer ülkelerde hakimiyetlerini ve menfaatlerini kolayca sağlayabilsinler.
Bunların teorilerinden birisi şudur : “İslam bitip tükenmiş , zamanını doldurmuş bir dindir. Liderlik bir tarafa, kendini devam ettirme selahiyetini bile yitirmiştir. O, son kurşunlarını da tüketen bir tüfek gibidir. Hiçbir etkinliği kalmamıştır. O, kul ile Rabbi arasında kalsın. Hayatın içine girmesin. Topluma mal olmasın.'' Batı kültürü , değer yargıları ilkeleri olmuştur adeta. Ruhlarına kadar sinmiş , kan ve iliklerine işlemiştir. Bunları batı kültüründen soyutlamak mümkün değildir. Ona kutsallık izafe edecek kadar ileri gitmişlerdir. Öyle büyük bir taasubla bağlanmışlardır ki , bu kültürün düştüğü sapıklıkları , acizlikleri ve rezillikleri göremeyecek kadar gözü kapalıdırlar.

Tağutların hakimiyetini , halkın da muhalefetini esas alarak hakkı inkar edip hukuku hafife almaya kalkışan devlet , başlı başına bir puttur. Bu putu sahiplenip savunmak ise ,ilkel insanın amentüsüdür. Batının karşısında pisikolojik eziklik hissettiğinden bu durumlara düşmüştür. Bunların bu tavırları devam ettiği müddetçe ,İslam coğrafyasında keyfi , küfri, ve cebri uygulamalar devam edecektir.Kısacası ilkel insanın
amentüsü ; ALLAH’ın dini yerine devletin dinini zorunlu kılar.
Devlet dini ise ; ALLAH’ın müsaade ettiği kadar değil ,devletin müsaade ettiği kadar Müslüman olmayı şart koşar. Dolayısıyla İslam coğrafyasındaki kavga; ALLAH’ın müsaade ettiği kadar Müslüman olmaya çalışanlar ile , Devletin müsaade ettiği kadar dindar olmayı kabul edenlerin ve ettirenlerin kavgasıdır.
Eğer Rasulullah İslam dinini sadece ameli konuları yapmakla geçiştirseydi , Kureyş müşrikleri Altından cami yapıp teslim etmeye razıydılar. Hatta Kureyş'in yönetimini (dar'un Nedve parlementosu ) devretmeyi bile teklif etmişlerdi.
Fakat islamın tüm hükümleri bütünlük arzetmektedir. Küfürle orta yerde buluşulamaz.
 
Üst Ana Sayfa Alt