Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü "Kur'an 7 Harf / Kıraat (Yedi Türlü) Üzerine İndirildi" Hadisini Nasıl Anlamalıyız?

cihadzaferi Çevrimdışı

cihadzaferi

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
BU HADİSİN AÇIKLAMASINI YAPABİLİRMİSİNİZ.bU HADİS SAHİH MİDİR ASLI NEDİR ?


Ibn Ömer diyor ki: "Hiçbiriniz, Kuran'ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum) demesin. Bilemez ki, Kuran'ın çoğu yok olup gitmiştir. 'Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum' desin yalnızca." (Bkz.Suyuti, el İtkan, 2/32.)

"- Kuran yedi harf (yedi türlü) indirildi. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse, Kur'an'ı ona göre okuyun. (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Husûmât 4; Tecrîd, hadis no: 1766; Müslim, e's-Sahih, Kitabu Salâti'l-Müsâfirîn/270, hadis no:818)
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
cihadzaferi;137717' Alıntı:
Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve yüce Kur'an'ı verdik.[Hicr Süresi 87.ayet]
BU AYETİN TEVİLİ NEDİR? ASIL BENİM ÖĞRENMEK İSTEDİĞİM BUDUR? HANGİ OLAYA BİNAYEN İNMİŞTİR?

Her namazda okunan (Tekrarlanan) Fatiha suresi olacak 7 ayet.
---------------------------------
Kur'an'ın "Yedi Harf/Tertil/Kıraat" Üzerine Okunabilmesinin Kur’an’dan Delilleri

Kur'anı Yedi Harf üzerine okunabilmesinin Kur’an’dan delil olmadığı malumdur. Ancak, Kur’an’ın kolaylık ve Arabça lisanla gönderilme ilkesini düşünürsek, bu manadaki ayetleri ilgili konuda delil göstermemiz mümkündür.

Biz Allah’a karşı gelmekten sakınanları Kur’an ile mujdelesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın diye, onu senin dilin ile kolaylaştırdık” (Meryem, 97)

Biz onu senin dilinle kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.” (Duhan, 58)

Andolsun biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan.” (Kamer, 17, 22, 32, 40)


إِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
İyice anlasınlar diye onu Arabça bir Kur’an yaptık (Zuhruf, 3)

“...Artık Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun...”(Muzzemmil, 73/20)

Yukarıdaki ayetler, Kur’an’ın Peygamberin dilinden gönderilmiş olmasını, üzerinde düşünüp öğüt almada kolaylaştırıcı bir unsur olarak göstermektedir. Öğüt alınabilmesi için de okuma ve anlamanın zarureti açıktır. O halde buradaki kolaylık, Kur’an’ın okunmasında olduğu kadar, onun anlaşılmasında ve hatta dini pratiklerin yapılmasında yardımcı olacaktır. Zira Kur’an iç yapısı itibariyle insanların dini anlamda ihtiyaç duyduğu hususları beyan eden açık bir kitaptır.

Kur'an'ın "Yedi Harf/ Tertil/ Kıraat" Üzerine Okunabilmesinin Hadis'den Delilleri

Kur'anı Yedi Harf üzerine okunabilmesinin Hadislerden 40 kadar hadis rivayetinin olduğu bilinmektedir. Ancak hepsinin aynı ölçüde sahih olmadığı ve aynı zamanda birçoklarının birbirine benzer rivayetler olduğu da bilinen bir husustur.
Biz burada sahih kabul edilen ve temel hadis kaynaklarında yer alan rivayetlerden bahsedeceğiz. Zira bu rivayetler, günümüze kadar Yedi Harf meselesinde delil olarak gösterilmiş ve bu konunun ele alınıp halli yolunda başvurulmuş yegane hadislerdir:

1- Ömer (r.anh)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.v) henüz hayatta iken Hişam b. Hakim ibn Hakim'in (namazda) Furkan Suresini okuduğunu işittim. Bir muddet okuyuşuna kulak verdim. Birden O'nun, Peygamber (s.a.v.)’in bana okutmadığı bir çok harf üzerine Kur'an-ı okuduğunu fark ettim. Namazda iken yakasına yapışmaktan kendimi zor tuttum. Selam verinceye kadar güçlükle sabrettim. Sonra rida'sından yakalayıp " senden dinlediğim bu sureyi sana kim öğretti?" diye sordum.
Bana "bunu Allah Rasulu (s.a.v) öğretti" diye cevap verdi.
"Yalan söylüyorsun! Zira Rasulullah (s.a.v) bu sureyi bana, senin okuduğundan farklı öğretti" dedim.
O'nu alıp, Peygambere götürdüm.
O'na, "bu adamı, Furkan suresini sizin bana öğrettiğinizden farklı bir harf üzere okurken işittim" diye şikayet ettim.
AllahRasulu (s.a.v.) "O'nu bırak" buyurdu. Sonra O'na "ey Hişam oku bakayım" dedi.
O da kendisinden işittiği şekilde okudu.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), "bu sure bu şekilde indi" buyurdu.
Sonra bana "ey Ömer, sen oku bakayım" dedi.
Ben de bana öğrettiği şekilde okudum.
Yine Peygamber (s.a.v.), "bu sure bu şekilde nazil oldu" dedi ve şöyle ekledi : Bu Kur’an yedi harf üzerine nazil oldu. Hangisi kolayınıza geliyorsa onu okuyun!”
(Buhari, Fedailu’l Kur’an, 5, 27; Fethu'l Bari, C: 10, S. 276- 277, H. No: 4992; Muslim, Salatu’l-Musafirin, 270; Ebu Davud, Vitir, 22, Tirmizi, Kıraat, 11; Malik b. Enes, Kur’an, 5.)

2-Ebu Talha’nın rivayetine göre yine bir şahısla Ömer (r.anh) arasında benzer bir ihtilaf olmuş,
Peygamber (s.a.v.) ikisinin de okuyuşunu beğenmiş ve: “Ey Ömer ! Rahmet ayetini azab, azab ayetini rahmet kılmadıkça Kur’an’ın bu (okuyuşlarının) hepsi doğrudur” demiştir.

(Ahmed bin Hanbel, el-Musned;V, 30)

3-İbn Abbas’tan nakledilmiştir. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Cibril (a.s.) bana bir harf üzere okuttu. Artırması için muracaat ettim. Tekrar tekrar aynı murcaatı yapıyordum, o da her seferinde artırıyordu. Nihayet yedi harf’e kadar çıktı.”
(Buhari, Fethu'l Bari, C: 10, Fedailiu’-l Kur’an, 4991)

4-Ubey b. Kâ’b anlatıyor: “Mescidde idim, birisi içeri girip namaza durdu ve tanımadığım bir kıraat okudu.

Sonra başka biri girdi, o da arkadaşının okuduğundan başka bir kıraat okudu.
Namazı bitince, hep birlikte Rasululluh’ın yanına geldik.
Ben: bu şahıs benim bilmediğim bir kıraat okudu, dedim. Bunun üzerine Rasulullah onlara okumalarını emretti. Onlar da okudular. Peygamber ikisinin okuyuşunu da beğendi.
Bunun üzerine içime Peygamberi öyle yalanlamak geldi ki, böylesi cahiliyyet devrinde bile aklıma esmemişti. Rasulullah beni kaplayan bu hali görünce göğsüme vurdu. Bunun üzerine benden bir ter boşandı, sanki korkudan Allah’ı görüyor gibiydim.
Peygamber bana, Ey Ubey! Cebrail bana bir harf oku diye gönderildi. Ben ona ümmetime hafiflet diye müracaatta bulundum. O da bana ikincide onu iki harf üzere oku diye cevab verdi. Ben de tekrar ummetime hafiflet diye muracaatta bulundum. Üçüncü de bana onu yedi harf üzere oku, hem sana verdiğim her cevabla birlikte, benden isteyeceğin bir dileğin de verilecektir, dedi. Bunun üzerine ben, Ya Rabb ummetimi bağışla, dedim. Üçüncü dileğimi de bütün yaratıkların, hatta İbrahim’in beni dinleyecekleri güne bıraktım, buyurdu.”

5-Ubey b. Ka’b’dan rivayet edilmiştir: “Peygamber Benu Gifar çukur (gölcüğü) yanında iken Cebrail ona geldi ve dedi ki:
Muhakkak Allah, ummetinin Kur’an’ı bir harf üzere okumalarını emrediyor.
Rasulullah, Allah’ın affını ve mağfiretini dilerim, benim ummetimin buna gücü yetmez diye cevap verdi.
Cebrail ona ikinci defa gelerek Allah, sana ummetinin Kur’an’ı iki harf üzere okumalarını emrediyor, dedi.
Peygamber Allah’ın affını ve mağfiretini dilerim, benim ummetimin buna gücü yetmez diye cevap verdi.
Cebrail ona üçüncü defa gelerek, Allah, ummetinin Kur’an’ı üç harf üzere okumasını emrediyor, dedi.
Rasulullah, Allah’ın affını ve mağfiretini isterim, benim ümmetimin buna gücü yetmez, buyurdu.
Sonra Cebrail ona dördüncü defa geldi, muhakkak Allah, ummetinin Kur’an’ı yedi harf üzere okumalarını emrediyor, hangi harfle okurlarsa doğruyu bulmuşlardır.”
(Muslim, Salatu’l Musafirin)

6-Ebu Hurayra de Rasulullah, “Kur’an yedi harf üzere indirildi, Öylece okuyun, mahzuru yoktur. Ancak, rahmet ayetini azab ile, azab ayetini rahmet ile bitirmeyin.” diye rivayet etmiştir.
(Muslim, Salatu’l Musafirin, 274; İbn Hanbel, Musned, V, 127; Et Taberi)

7- Ömer rivayetinde, bir kimseyi, kendisinin Peygamberden işitmediği şekilde okumukta olduğunu duymuş, onu Peygamber’e götürmüş, “ya Rasulallah (s.a.v.), bu, ayeti şöyle şöyle okuyor” demiş ,
Buna karşılık Rasulullah da: “Kur’an yedi harf üzere indirildi. Onun hepsi şafidir ve kafidir.” (Taberi, Camiu’l Beyan, I, 27.) şeklinde cevab vermiştir.

8- Ubeyy şöyle demiştir: "Rasulullah (s.a.v.), Cibril ile Ahcâru'l-Mirâ'da buluşup: "Ey Cibril! Ben ummi bir kavme gönderildim, bunların arasında yaşlı kadınlar, yaşlı erkekler, erkek ve kız çocukları, hiç kitab okumayan adamlar vardır"

Cebrail: "Kur’an muhakkak Yedi Harf üzere nazil olmuştur
(Taberi, Camiu’l Beyan, I, 35; Zerkeşi, el Burhan, I, 227)

Yedi Harf’le ilgili rivayetlere baktığımızda bu konunun, Kur’an’ın farklı okunuşundan kaynaklanan daha çok iki kişi arasında geçtiğini görürüz. Bu kişiler ihtilaflarını Rasulullah (s.a.v)’e ilettiklerinde Ondan “Kur’an yedi harf üzere nazil olmuştur, kolayınıza geleni okuyun” cevabını almışlardır.
Bu rivayetlerden Ömer ve Hişam b. Hakim örneğinde olduğu gibi, ilginç bir nokta da vakanın her iki kahramanının Kurayş’ten olmasıdır. O halde aralarında şive farkı olmamalıdır. Buna rağmen Kur’an’ın aynı suresini farklı şekilde okumaktadırlar.
Bu durum Peygamber’in, aynı sureyi her ikisine de farklı şekilde öğretmiş olmasından kaynaklanmıştır.
Öyle görülüyor ki, Peygamber (s.a.v.), ruhsat olan hususları dahi yakınında bulunan arkadaşlarına öğretmek suretiyle diğer insanların onlara bakarak dinlerini öğrenmelerini istemiş olması da muhtemeldir. “Bu Kur’an yedi harf üzere nazil olmuştur. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse onu okuyun.”

Ey Ömer! Rahmet ayetini azab, azab ayetini rahmet kılmadıkça Kur’an’ın (bu okuyuşlarının ) hepsi doğrudur.”

Allah’ın afvını ve mağfiretini dilerim, ummetimin buna gücü yetmez.”

Kur’an Yedi Harf üzere indi. Onun hepsi şafidir, kafidir

Ey Cibril! Ben ümmi bir kavme gönderildim, bunların arasında yaşlı kadınlar, yaşlı erkekler, erkek ve kız çocukları, hiç kitap okumayan adamlar vardır, diyen Hz Peygamber’e Cebrail: Kur’an muhakkak Yedi Harf üzere nazil olmuştur” şeklindeki Hz. Peygamber’in Yedi Harf’e dair ifadelerinden Kur’an’ın okunmasında ve anlaşılmasında kolaylık prensibine işaret edilmiş olduğunu görüyoruz. Ancak, aralamamız gereken husus, bu kolaylığın nerelere uzandığı ve sınırlarının neler olduğu meselesidir.

İslam’ın bidayetinde tedrici eğitimin en güzel örneklerinin sergilendiği gerçeğinden hareketle, anlam merkezli görüntü, Hz Peygamber başta olmak üzere, bu metodun unsurlarından biri olarak belirli aşamada devreye sokulmuş ve uygulanmıştır.
Bu çerçevede baktığımızda “Peygamber’in yedi harfle ilgili hadislerinde, Kur’an’ın okunuşunda lafızdan ziyade mananın önemli olduğu vurgulanmak istenmiş, diğer bir deyişle nuzul döneminde Kur’an’ın anlam merkezli okunup aktarılmasına izin verilmiştir.”
Peygamber’in anlam merkezli eğitimi ile bir başka görüş de şöyledir: “Vahyin asli şekliyle korunmasını sağlayacak yazıya geçirme ve hafızalara kaydetme tarzındaki önlemlerin sağladığı güvence atmosferi içinde Peygamber hitabettiği kitlenin kültür, lehçe vb. konularda homojen olmayışının getirdiği zorlukların aşılmasını kolaylaştıran “anlam merkezli okuma” ya (el-Kırae bi’l mana) da musade etme yolunu seçmiştir.”
Bu ifadeler, Kur’an’ın aslının yazıya geçirilmiş olmasından dolayı aslı orada sabit kalmak şartıyla, sadece okumada olmak üzere ve okuyucuyu alıştırma adına Peygamber’in duasıyla Kur’an olarak yazılan metin dışında ve ancak manaca benzerliği olan lafızlarla bir kısım okuyuşlara izin verildiğine dair görüş beyanıdır.

Aynı anlamlı farklı kelimelerin Kur’an’danmış gibi algılanmasına karşı çıkan Subhi salih şunları kaydetmektedir:
“Bu nevi okuyuşların özel bazı durumlarda bazı fertler için kolaylık göstermekten öte bir mana içermediği ve dolayısıyla bu ferdi okuyuşların yedi harf’le ilgisinin olmadığı, okunan o şeyin Kur’an olabilmesi için mutevatir bir yolla Peygamber’den nakledilmiş olması gerekir”
Subhi Salih’in “okunan şeyin Kur’an olabilmesi için mutevatir bir yolla Peygamberden nakledilmiş olması gerekir” görüşüne katılmakla beraber “Yedi Harf” meselesinin ruhsat olduğu gerçeğinden hareketle bidayette muteradif kelimelerle okunmaya musade edilmiş olduğu da bir vakıadır.
Cerrahoğlu, “Başlangıçta yazının yaygın olmaması Araplarda bir lafız üzerinde okuma beraberliğinin sağlanmasını zorlaştırmıştı. Nitekim müslümanlar arasında bu okuyuş farklılığına ruhsat verilmişti” şeklindeki görüşüyle de bu ruhsata ihtiyacın sebebini açıklamıştır.

Kur'an'ın yedi harf üzere nazil olması ve Cenab-ı Hakk'ın rahmetinin bir tecellisidir. Zira Cenab-ı Hak; " kullarına asla zorluk dilemez, daima kolaylık diler."
Osman (r.anh)'ın, Zeyd b. Sabit 'e verdiği talimata gelince: Buhari'nin rivayet ettiği hadiste, Osman 'ın, istinsah heyetinde bulunan Kurayş'lı üç kişiye; "Siz ve Zeyd b. Sabit, Kur'an'dan herhangi bir şeyde ihtilaf ederseniz, onu Kurayş'ın lugatı ile yazınız. Çünkü (Kur'an) onların diliyle inmiştir," (Buhari, VI. 99) , dediği belirtilmiştir.
Bu hadiste belirtilen husus; Kur'an'ın birbirinden farklı ayetlerinin mevcut olduğu anlamına gelmez. Buradaki talimat, Kur'an istinsah edilirken lehçe bakımından bir ihtilaf olursa, hemen Kurayş lugatine göre düzeltilmesi ve yazılması şeklindedir. Çünkü, değişik okuyuşlara musaade olsa da Kur'an, Kurayş lehçesi üzerine nazil olmuştu. "Çünkü Kureyş'in lehçesi, Arap lehçelerinin en fasihi, en kolayı, Nebi (s.a.v.)'in dili; lugatların seçilmesi ve kıraatların birbirinden ayırt edilmesi esnasında üzerinde icma olunan lugat da o idi." (el-Mukni, s.120, 121)

AÇIKLAMA

Ömer (r.anh)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Rasulullah (s.a.v) henüz hayatta iken Hişam b. Hakim ibn Hakim'in (namazda) Furkan Suresini okuduğunu işittim. Bir muddet okuyuşuna kulak verdim. Birden O'nun, Peygamber’in bana okutmadığı bir çok harf üzerine Kur'an-ı okuduğunu fark ettim. Namazda iken yakasına yapışmaktan kendimi zor tuttum. Selam verinceye kadar güçlükle sabrettim. Sonra rida'sından yakalayıp " senden dinlediğim bu sureyi sana kim öğretti?" diye sordum.
Bana "bunu Allah Rasulu (s.a.v) öğretti" diye cevap verdi.
"Yalan söylüyorsun! Zira Rasulullah (s.a.v) bu sureyi bana, senin okuduğundan farklı öğretti" dedim.
O'nu alıp, Peygambere götürdüm.
O'na, "bu adamı, Furkan suresini sizin bana öğrettiğinizden farklı bir harf üzere okurken işittim" diye şikayet ettim.
AllahRasulu (s.a.v.) "O'nu bırak" buyurdu. Sonra O'na "ey Hişam oku bakayım" dedi.
O da kendisinden işittiği şekilde okudu.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), "bu sure bu şekilde indi" buyurdu.
Sonra bana "ey Ömer, sen oku bakayım" dedi.
Ben de bana öğrettiği şekilde okudum.
Yine Peygamber (s.a.v.), "bu sure bu şekilde nazil oldu" dedi ve şöyle ekledi : Bu Kur’an yedi harf üzerine nazil oldu. Hangisi kolayınıza geliyorsa onu okuyun!”
(Buhari, Fedailu’l Kur’an, 5, 27; Fethu'l Bari, C: 10, S. 276- 277, H. No: 4992; Muslim, Salatu’l-Musafirin, 270; Ebu Davud, Vitir, 22, Tirmizi, Kıraat, 11; Malik b. Enes, Kur’an, 5.)


Kur'an yedi vecih üzere nazil olmuştur. Kur'an'ı bu vecihlerin her biriyle okumak caizdir. Ancak bu hadis, Kur'anın her bir kelimesinin , her bir cumlesinin yedi vecih üzere indiği anlamına gelmez. Aksine bununla bir kelime hakkında varid olan kıraat sayısının yediyi bulduğu kast edilmiştir.

Hadiste geçen yediden maksadın, hakiki manada yedi olmadığı söylenmiştir. Bununla kolaylığın kast edildiği ileri sürülmüştür. Yedi lafzı, tek rakamlı sayılarda çokluğu ifade etmek için kullanılır. Benzer şekilde yetmiş lafzı onlu onlu sayılarda, yediyüz rakamı da yüzlü sayılarda çokluğu ifade etmek için söylenir. Yani bu lafızlarla muayyen bir sayı kast edilmez. Kadı İyad ve ona tabi olanlar bu görüşü benimsemişlerdir.

Hicazlılar; 'hata yaptın' yerine, "yalan söylüyorsun' derler.

"Hangisi kolayınıza geliyorsa, onu okuyun" ifadesi, "nazil olan harflerden hangisi kolayınıza geliyorsa, onu okuyun" manasına gelir. Hadisin bu kısmında, Kur'anın yedi harf üzere nazil olmasının hikmetine işaret edilmiştir. Bunun okuyucu için kolaylık olduğu belirtilmiştir. Bu da, yedi harften maksadın aynı lehçe içinde olsa bile Kur'ani manaları muteradif (eş anlamlı) lafızlarla ifade etmek olduğunu iddia edenlerin görüşünü desteklemektedir. Çünkü Hişam, Kurayş lehçesini kullanıyordu. Aynı şekilde Ömer'de bu lehçeyi kullanıyordu. Buna rağmen ikisinin kıraati de farklılık göstermiştir. Bu hususa İbn Abdilberr dikkat çekmiştir. O, ilim ehlinin çoğundan, yedi harften maksadın bu olduğu görüşünü nakletmiştir.

Ebu Ubeyd ve diğerleri ise yedi harften maksadın, farklı lehçeler olduğunu ileri sürmüşlerdir. İbn Atiyye de bunu tercih etiştir. Ancak arabların yediden fazla lehçeye sahib olduğu belirtilerek bu görüşe itiraz edilmiştir. Cevab olarak ise, fasih olanların sayısının yedi olduğu söylenmiştir.

Ebu Şame, bir alimin şöyle dediğini nakletmiştir: Kur'an önce Kurayş ve onlara komşu olan fasih Arabların lehçesi üzerine nazil oldu. Daha sonra arabların kendi lehçeleriyle Kur'an okumalarına musade edildi. Söz konusu bu lehçeler arasında ise, lafız ve i'rab farklılıkları mevcuttu. Kanaatime göre bu söz şu şekilde tamamlanır :
Bu musade insanların arzusuna bırakılmamıştır. Yani herkes kendi kafasına göre Kur'an kelimelerini kendi lehçesindeki muteradif lafızlarla değiştirmiyordu. Aksine bu konuda, Peygamberden (s.a.v.) işitme dikkate alınıyordu. Nitekim bu konuda zikredilen hadiste, hem Ömer'in, hem de Hişam'ın "bana bunu Allah rasulu (s.a.v.) öğretti" demesi buna işaret eder.

İbn Kuteybe (ö. 276) "Muşkilu'l- Kur'an" adlı kitabının baş tarafında şöyle der:
"Allah'ın , Rasulullah'a (s.a.v.) Kur'an'ı her kavmin kendi lehçesine göre okumasını emretmesi, bu ummete gösterdiği kolaylıklardan biridir. Bu sayede Huzeyl kabilesine mensub biri "Hatâe hiine" ifadesini "attâe hiine" şeklinde, Esed kabilesine mensub biri "te'lamune" kelimesinin ilk harfin harekesini kesralı olarak "Ti'lemune" şeklinde; Temim kabilesine mensub olan biri hemzeli , Kurayş'liler hemzesiz olarak okuyabilmektedirler. Eğer Allah (c.c.) Teala her kabilenin kendi lehçesinden vazgeçmesini, çocukken, gençken ve yetişkinken kullandıkları lehçelerini bir kenara itmelerini isteseydi, insanlar için bu son derece güç olurdu. Bu yüzden lutfu ile onlara kolaylık sağladı".
(Fethu'l Bâri; C. 10, Fedaili'l Kur'an, sayfa 277 - 278 )
 
Üst Ana Sayfa Alt