Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kurban Hakkında Sorular

B Çevrimdışı

bilinmez

Üye
İslam-TR Üyesi
kurban kesmenin hükmü ve ne şekilde olduğuna dair sünnetteki uygulamalar nelerdir.(örneğin gücü koç kemeye yeten tek başına koç değilde bir kaç kişi ile birleşip büyük baş kesmede olan usulun sünnetteki yer nedir)teşekkürler şimdiden
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Kurban

Kurban, teşrik günleri ve kurban bayramında Allah Teâlâ'ya yaklaşmak için kesilen deve, inek ve koyuna denir.

Udhiyye, sözlükte kurban olarak kesilen veya kurban bayramı günlerinde kesilen hayvanın adıdır. Şer"an hususi bir hayvanı, hususi bir vakitte Allah'a yakınlaşmak niyetiyle boğazlamaktır (ed-Durru'l-Muhtâr, V, 219; Tebyînu'l Hakâik, VI, 2; Tekmiletu Fethi'l-Kadîr, VH1 66)
Veya: Kurban bayramı günlerinde yüce Allah'a yakınlaşmak maksadıyla kesilen hayvanların adıdır. (Şerhu'r-Risâle, I, 366; Muğni'l-Muhtâc, IV, 282; Ibni Kasım üzerine Bâcûrî Haşiyesi, II, 304;Keşşâfu'l -Kınâ', TL, 615)

Meşruluğu :

Allah Teâlâ, kurbanı şu ayetler ile meşru kılmıştır:
«Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes.» (Kevser: 2)
«îşte kurbanlık deve ve sığırları, Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık.» (Hacc: 26)
Nebî aleyhisselam'in kurban kestiği sabit olmuş, müslümanlar da kurban kesmişler ve bu hususta icma etmişlerdir.


Fazileti :
Tirmizî'nin Âişe (r.anha)'dan rivayetine göre. Nebi aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
«Adem oğlunun, kurban günü amellerinden Allah'a en sevimli geleni, kan akıtması (kurban kesme)dir. Çünkü o, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla gelir. Kan, yere akmadan önce Allah katında mekanını alır. Kurban kesenler onun kokusu sebebiyle nefis kokarlar.»

(Hâkim, ibni Mace ve Tirmizî rivayet etmiş olup Tirmizî: 'Bu hasen-garîb bir hadistir." demiştir. Bir rivayette de: "Allah kan akıtmaktan daha sevgili bir amel yoktur ve o kıyamet günü gelecektir." şeklindedir. Neylu'l-Evtâr V, 108)

Hükmü :

Ebu Hanife ve talebeleri şehirlerde ikamet eden şehir halkı üzerine her sene bir defa kurban kesmek vacibdir, demişlerdir. Tahâvî ve başkaları Ebu Hanife'nin görüşüne göre vacib, Ebu Yusuf ile Muhammed'in görüşlerine göre sünnet-i muekkede olduğunu zikretmişlerdir. (Tekmiletu Fethi'l-Kadîr, VHI, 67; el-Lubâb, III, 232; Tebyînu'l-Hakâik, VI, 2; el-Bedâyi', V 62)

Hanefierin dışında kalanlara göre vacib değil, muekked bir sünnettir. (Bidâyetu'l-Muctehid, 1, 415; el Kavânîniu'l-Fıkhıyye, 186; eş-Şerhu'l-Kebîr, II, 118; Muğni'l Muhtâc, IV, 282 vd.; et-Muhezzeb, L 237; et-Muğrû, Vm, 617; Şerhu'r-Risâle, L 366) cü yeten kimsenin onu terketmesi mekruhtur.

Buhari ve Muslim'in kaydettiği Enes hadisi gereğince, gücü yettiği halde onu terkeden hoş görülmez:
«Nebi aleyhisselam boynuzlu iki alaca koyunu kurban etti. Onları kendi eliyle, besmele ve tekbir getirerek kesti
Muslim'in Ummu Seleme (r.anha)'dan rivayetine göre Nebi aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
«Zilhicce hilâlini gördüğünüz zaman, biriniz kurban kesmek isterse, onun tüylerine ve tırnaklarına misk sürsün
«Kurban kesmek isterse» sözü, bunun vacib olmayıp sünnet olduğuna delildir.
Ebû Bekr ve Ömer radiyallahu anhumâ'dan rivayete göre, onlar, bunun vacib sanılmasından korkarak, ehil oldukları halde kurban kesmezlerdi. (Beyhakî ve başkaları hasen bir senet ile rivayet etmişlerdir)


Bir diğer delil Ibni Abbas'ın rivayet ettiği şu hadistir: "Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu duydum:
"Üç şey vardır ki bana farzdır, sizin için nafiledir: Vitir, kurban kesmek ve kuşluk namazı." (Ahmed Musned'inde. Hâkim Mustedrek'de ve Darakutnî rivayet etmiştir. Hâkim, hakkında bir şey söylememiştir. Ancak senedinde Neseî ve Darekutnî'nin zayıf olduğunu belirttiği bir ravi vardır. Nasbu'r-Râye, IV, 206)


Tirmizî de şunu rivayet etmektedir:
"Ben kurban kesmekle emrolundum; bu sizin için bir sünnettir."
Kurban kesmenin her ev için bir sunnet-i kifâye olduğuna dair Şafıîlerin delili ise Mihnef b. Suleym'in rivayet ettiği şu hadistir:
"Peygamber (a.s.) ile birlikte duruyorduk. Onun şöyle dediğini işittim:
"Ey insanlar! Her aile halfana her sene bir kurban düşer.,." (Ahmed, Ibni Mace ve Tirmizî rivayet etmiş olup Tirmizî bu, hasen-garib bir hadistir, demiştir. Neylu'l-Evtâr, 138)


Peygamber (s.a.v.) semiz, boynuzlu ve siyah-beyaz renkli iki adet koçu, birisini ummeti adına, diğerini de kendisi ve aile halkı adına kesmiştir. bni Mâce, Aişe ve Ebu Hurayra'dan rivayet etmiştir. Nasbu'r-Râye,IV, 215)

Nelerden Kurban Olur?

Kurban ancak deve, sığır ve koyundan olur. Bu üç hayvan cinsinden başkasıyla kurban caiz değildir.
Allah Subhanehû şöyle buyuruyor: «Her ummet için, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar (behîmet'ul- en'am)ın üzerine O'nun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık.» (Hacc: 34)

Altı aylık koyunu, bir yaşındaki keçiyi, iki yaşındaki sığırı ve beş yaşındaki deveyi kurban etmez caizdir. Erkek veya dişi olmaları eşittir.
Ahmed ve Tirmizî'nin rivayetine göre, Ebû Hurayra (r.anh) şöyle demiştir: Allah Rasûlu'nü işittim, şöyle buyuruyordu: «Cuz'a koyunu ne güzel kurbanlıktır(Cuz'a : Şafi'ilere göre, bir yaşındaki, Hanefilere göre, 6 aylık koyun demektir)


Ukbe b. Âmir; «Ey Allah'ın Rasûlü. Ben bir cuz'a elde ettim.» dedi.
Nebi aleyhisselam: «Onu kurban et.» buyurdu.
(Hadisi Buhari ve Muslim kaydetmiştir.)


Muslim'in Câbir'den rivayetine göre, Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
«Mesne olmayan kurbanı kesmeyin. Eğer bu size güç gelirse, koyunun cuz'asını kesin
Büyük mesne, beş yaşındaki deve, iki yaşındaki sığır ve bir yaşındaki keçidir. Koyunun ise bir yaşında veya altı aylık olanıdır. Bu konudaki imamların ihtilafını anmıştık.
«Mesne»ye «seniyye» (eşsiz) de denir.




Bir Ev Halkı İçin, Tek Bir Kurban Yeterli midir?


Hanefî mezhebine göre, yükümlülük şartlarına sahib olan herkes kurban kesmekle yükümlüdür.
Alimlerin çoğunluğuna göre ise, bütçeleri aynı/tek olup, aynı evde yaşayanlar adına aile reisinin kesmesiyle, diğerlerinden de sorumluluk düşer.

Cumhurun görüşü, hem Allah Rasûlu (s.a.v.)’nün beyanatı ve pratiğe dayanan hadislerdir. Misal olarak :
Ey insanlar! Her sene, her ev halkına kurban kesmek gerekir (Nesai, 2 /188 ; Ebu Davud, Edahi, 2/ 29; İbn Mace, Edahi, 1/ 233; Tirmizi, 2/ 196) buyurmuştur.
Yine Rasûlulullah (s.a.v.), kurban bayramında bir koç kurban etmiş ve Bismillâh! Allahım! Muhammed’den, onun hane halkından ve Muhammed ummetinden kabul buyur!(Muslim, “Edâhî”, 19) diye dua etmiştir

Kurban kesmenin vacib olduğunu söyleyen İslâm hukukçuları aynı zamanda kurbanın tek tek fertlere dönük bir ibadet olduğu kanaatindedirler (aynî vacib).
Kurban kesmenin sünnet olduğunu söyleyenlerden bazılarına göre (Ebû Yûsuf (182/798) gibi) de, bu ibadet aynî bir sünnettir. Dolayısıyla aile bireylerinden birinin kurban kesmesi yeterli değildir; yükümlülük şartlarını taşıyan herkesin kesmesi gerekir. (Mergînânî, el-Hidâye, IV,71; Kadızâde Şemsuddîn Ahmed, Netâicu’l-efkâr, IX,510-1)


İmam Mâlik (179/795)’e göre ise, bir davar, sığır veya deveyi, kişinin kendisi ve şer’an nafakalarını sağlamakla yükümlü bulunduğu aile bireyleri adına kesmesi caizdir. Ancak Mâlik’in görüşü, adına kurban kesilen bireylerin kurbanlık hayvana iştiraki yönüyle değil, sırf kendi adına satın almakla birlikte söz konusu kişileri de buna ortak etmesi bakımından yani sevab itibariyledir. Diğer bir ifadeyle Mâlikî hukukçulara göre, kurban kesen kimsenin niyet etmesi halinde aynı kurbanın sevabına nafaka halkası içinde bulunan birlikte oturduğu yakınlarını da iştirak ettirebilir ve bu kurban onlar için de yeterli olur. (İbn Ruşd, Bidâyetu’l-muctehid, I,351-352) Bununla birlikte İmam Mâlik, maddî durumu iyi olanların ayrı ayrı her bir fert için kurban kesmelerinin daha uygun olacağını belirtmektedir. (Mâlik, el-Mudevvene, I,547; Bâcî, el-Muntekâ, Beyrut 1403/1983, III,97)

İmam Şâfiî ve Hanbelî fakihler de benzer bir yaklaşımla kurbanın kesen açısından aynî sünnet, nafakalarını sağlamakla yükümlü olduğu aile fertleri açısından kifaî sünnet olduğu kanaatindedirler. Nasıl ki farz, aynî ve kifâî farz olmak üzere ikiye ayrılıyorsa sünnet de aynî ve kifâî kısımlarına ayrılır ki, aile bireyleri açısından kurban kifâî sünnet örneklerindendir.
Burada aynî oluş, gücü yeten herkesin kesmesinin sünnet olduğunu, kifaî oluş da içlerinden birinin kesmesiyle diğer aile fertlerinden talebin sâkıt olduğu ve sünnetin yerine gelmiş olacağı anlamına gelmektedir. Kesilen kurbanın tek bir davar, sığır ya da deve olması arasında herhangi bir fark yoktur. Kurban edilebilme özelliklerine sahib bir hayvan olması yeterlidir. (Nevevî, Ravdatu’t-tâlibîn, II,466-467; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, Kahire 1377/1958, IV,283; Şevkânî, es-Seylu’l-cerrâr, IV,77-78; Bardakoğlu, “Kurban”, DİA, İstanbul 2002; XXVI, 438)

Aynı şekilde Rasûl-u Ekram (s.a.v.)’in, saf beyaz, semiz ve boynuzlu iki koçtan bir tanesini; ummetinden kurban kesmeyenler adına, diğerini de kendisi ve aile fertleri adına kurban olarak kestiği muteber kaynaklarda ifade edilmektedir. (Buhâhî, “Edâhî”, 7; Muslim, “Edâhî”, 18; Ebû Dâvûd, “Edâhî”, 3,4; Tirmizî, “Edâhî”, 2; Nesâî, “Dahâyâ”, 14,28-31; İbn Mâce, “Edâhî”, 1; Dârimî, “Edâhî”, 1.
Bu husustaki rivayetleri topluca görmek için Tahâvî, Şerhu Me‘âni’l-âsâr, III,475-7)

Ayrıca Hâkim (405/1014)’in el-Mustedrak’inde sened bakımından sahih olduğunu belirttiği, “Rasûlullah (s.a.v.) bütün ev halkı için tek bir koç kurban ederdi(Zeylaî, Nasbu’r-râye, IV,210) şeklinde bir rivayet de bulunmaktadır.
Her ne kadar İbn Şihâb ez-Zuhrî (124/742)’den, “Allah Rasûlu, kendisi ve hanesi halkı adına deve ya da sığır dışında hayvan kurban etmemiştir(Muvatta, “Dahâyâ”, 5) şeklinde bir rivayet bulunmakta ise de, sıhhati hususunda herhangi bir tartışmanın söz konusu olmadığı bu rivayetler, İbn Şihâb’ın tesbitini doğrulamamaktadır.

Diğer yandan aynı içerikte olmak üzere Peygamber (s.a.v.) dönemi uygulaması hakkında bilgi veren rivayetler de bulunmaktadır.
Abdullah b. Hişâm anlatıyor: “Annem beni Peygamber (s.a.v.)’e getirdi. Allah Rasûlu (s.a.v.) başımı sıvazladı, bana dua etti. Rasûl-u Ekram (s.a.v.) bütün hanesi halkı adına tek bir koç kurban ederdi.
(Beyhakî, es-Sunenu’l-kubrâ, IX,450
Taberânî el-Mu’cemu’l-Kebîr’de rivayet etmiştir. Ravileri Senette ismi geçen raviler, Buhârî ya da Muslim’in kitaplarındaki hadislerin senetlerinde yer alan ravilerdendir. Heysemî, Mecmau’z-zevâid, Beyrut 1967, IV,21)

Aynı konuda bilgi veren başka bazı sahabîlerin, zamanla meydana gelen anlayış farklılıklarına da işaret ettikleri görülmektedir.
Ashabın önde gelenlerinden Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.anh) anlatıyor: “(Peygamber (s.a.v.) zamanında) biz bir tek koyun/koç kurban ederdik. Kişi bunu kendisi ve aile fertleri adına keserdi; yerlerdi ve ikram ederlerdi. Fakat bilâhare insanlar (dindarlık konusunda) birbirleriyle yarış ve rekabete girdiler de, kurban kesmek mağrurluk alâmeti oldu.
(Muvatta’, Dahâyâ 4,5; Tirmizî, Edâhî 10; İbn Mâce, Edâhî 10.
Hasen sahih bir hadistir. Ahmed ve İshak bu görüştedir. Bazılarına göre ise küçükbaş hayvan ancak bir kişi için kurban edilebilir ki, Abdullah b. el-Mubârak bu kanaatte olanlardandır. Tirmizî, Edâhî 10. Nevevî’nin değerlendirmesine göre hadis sahihtir. el-Mecmû’, VIII,384)

Aileden bir kişinin kurban kesmesinin yeterli olduğu hususuyla ilgili olarak zamanla oluşan farklı telakkiden şikayetlenen diğer bir sahabî de Huzeyfe b. Esîd’dir. Şöyle demiştir:
“Ebû Bekir ve Ömer’in sünnet olarak algılanacağı endişesiyle kurban kesmediklerini gördüm. Ne var ki kurban konusundaki sünnete vakıf olduktan sonra ailem beni sıkıntıya (cefâ) soktu. Öyle ki artık herkes için ayrı bir kurban kesiyorum.” (Taberânî el-Mu’cemu’l-kebîr’de rivayet etmiştir. Ravileri Senette ismi geçen raviler, Buhârî ya da Muslim’in kitablarındaki hadislerin senetlerinde yer alan ravilerdendir. Heysemî, Mecmau’z-zevâid, Beyrut 1967, IV,18)

Aynı sahabîden nakledilen diğer bir rivayette ; Ebû Bekir ve Ömer (r.anhuma)’nın halkın da kendilerine tabi olacağı/kendileri gibi yapacağı endişesiyle aileleri adına kurban kesmedikleri, halbuki şimdi ailesinin kendisini bu hususta zora soktuğu bilgisi bulunmaktadır. (Beyhakî, es-Sunenu’l-kubrâ, IX,444)

Ne ilginçtir ki, Huzeyfe b. Esîd, hane halkı adına tek bir kurbanın yeterli olması şeklindeki Rasûl-u Ekram (s.a.v.) dönemi uygulamasından vazgeçilerek, herkes için ayrı ayrı kurban kesmeye doğru bir dönüşümden şikayetlenirken, Ebu Serîha, hiç kurban kesmeme eğiliminden şikayetlenmektedir:
“Peygamber zamanında kurban ibadetinin nasıl yerine getirildiğiyle ilgili uygulamayı (sünnet) öğrendikten sonra bu hususta ailem beni sıkıntıya soktu. Rasûl-u Ekram (s.a.v.) zamanında hane halkının tamamı için bir, bilemedin iki kurban kesilirdi. Şimdi ise komşularımız, onun kurban kesmesi gerekmez, diyerek bizi pintileştirdi/cimrileştirdi.”
(İbn Mâce, “Edâhî”, 10; Beyhakî, es-Sunenu’l-kubrâ, IX,450; Şevkânî, Neylu’l-evtâr, V,157.
Bûsirî ez-Zevâid’de diyor ki: Sened bakımından sahih, ravileri de sikadır)
Fakat bu rivayet ve şikayetlenmelerin ortak noktası, Rasûlullah (s.a.v.)’in bizzat kendi tatbikatı ve devrindeki uygulama, hane halkı adına tek bir kurban kesme şeklinde iken bilâhare farklı bir uygulamanın baş göstermiş olmasıdır.

Bütün bu rivayetler, nafaka halkasına dahil olup hayatlarını aynı çatı altında sürdüren aile bireyleri adına tek bir kurban kesmenin yeterli olduğu hususunda herhangi bir tereddüde mahal bırakmamaktadır. Ayrıca bu husustaki rivayetlerin geneli dikkate alındığında ashab-ı kiramın Peygamber zamanında kurban ibadetini bu şekilde yerine getirdikleri, Rasûl-u Ekram (s.a.v.) bu uygulamadan haberdar olmasına rağmen herhangi bir olumsuz tavır sergilemediği anlaşılmaktadır. Bir küçükbaş hayvanın kaç kişi adına kurban edilebileceği hususunda fukaha arasında bazı ihtilaflara rastlanmakta ise de (Tahâvî, Şerh Meâni’l-âsâr, III,477; Şevkânî, Neylu’l-evtâr, V,157) , bir ev halkının tamamı adına bir küçükbaş hayvanın kafi olduğu hususunda bu rivayetler açık ve kesindir. Bu hususta, “nafaka halkasına dahil bulunan aile bireylerinin tamamı adına içlerinden birinin kurban kesmesi, yükümlülüğün sakıt olması anlamında değil, kurbanın sevabını onlara bağışlama yani sevabda ortaklıktır” şeklindeki yorumlar (Kâsânî, el-Bedâi’, V,70), rivayetlerin bu tür yorumlara imkan vermeyecek sarahatte olması; nesih ya da tahsis iddiası (Tahâvî, Şerh Meâni’l-âsâr, III,477) ise, delilden yoksun bulunması itibariyle mucerred iddiadan öte geçememektedir.
Bu sarahat karşısında, hedy kurbanının sırf bir kişi için kesilebileceği hükmünden hareketle, udhiyye kurbanı hakkında da kıyas yoluyla aynı hükmün geçerli olması gerektiği iddiası (İbn Ruşd, kurbanın fert ya da aile adına kesilmesiyle ilgili olarak fakihler arasındaki ihtilafın sebebini bu şekilde açıklamaktadır. Bidâyetu’l-muctehid, I,352.
Ayrıca Azîmâbâdî, Avnü’l-ma’bûd, Tah: Abdurrahman Muhammed Osman, Beyrut 1979, VIII,6; Şevkânî, Neylu’l-evtâr, V,15), rivayet itibariyle sahih, hükme delâleti de sarih naslar karşısında itibara alınmaz (fâsidu’l-i’tibâr). (Azîmâbâdî, Avnu’l-ma’bûd, VIII, 6; Şevkânî, Neylu’l-evtâr, V, 157)

Son bir husus olarak beriltilmelidir ki, kurban ibadetinin sebebi vakittir ki bu da bayram günleridir (eyyâmu’n-nahr). (Kadızâde Şemsuddîn Ahmed, Netâicu’l-efkâr IX, 506)
Binaenaleyh sebeb tekrar ettikçe kurban kesmenin hükmü de tekrar eder. Dolayısıyla mükellefiyet şartlarını taşıyan bir Müslüman, kendisi ve nafaka halkasına dahil bulunan aile bireyleri adına ömrü boyunca kurban bayramına ulaştıkça kurban keser. Emrin tekrara delâlet etmesiyle ilgili usul tartışmaları bir yana, Ey insanlar! Her sene, her ev halkına kurban kesmek gerekir (Nesai, 2 /188 ; Ebu Davud, Edahi, 2/ 29; İbn Mace, Edahi, 1/ 233; Tirmizi, 2/ 196) şeklindeki hadis, bu hükmün açık delilidir.


Küçük çocuğa gelince:

Ebu Hanife ile Ebu Yusuf un görüşünde sahih olana göre, küçüğün malından kurban kesmek vacibdir.
Onlara göre onun yerine babası veya vasisi kurban keser, küçük de mümkün olduğu kadar kurbanından yer, tüketilen şeylerin dışında geriye kalan ile aynından yararlanılan elek, kalbur gibi şeyler satın alır. Tüketilen şeyler alamaz. Veli (fıtır sadakasında da olduğu gibi) küçük çocuklarından her birisi için bir koyun yahut da yedi kişi için bir deve ya da bir sığır keser.

İmam Muhammed ve Zufer şöyle demektedir:
Veli, kendisinin özel malından kurban keser, küçük çocuğun malından kesmez.
Hanefilerde Zahirru'r-rivaye'ye göre -ki bu bazılarına göre azhar olub fetvaya esas olan görüştür- (ed-Durru'l-Muhtâr, V, 222; Tebyînu'l-Hakâik, VI, 2, 3; Tekmiletu Fethi'l-Kadîr, VIII, 67-70; el-Lubâb, IH, 232 vd.), küçük çocuk için kurban kesmek mustehabdır, vacib değildir. Babanın küçük çocuğun malından kurban kesme hakkı yoktur, çünkü bu hâlis bir yakınlaştırıcı ibadettir. İbadetlerde aslolan ise -fıtır sadakasının hilâfına- başkasının sebebiyle kimseye vacib olmamasıdır. Fıtır sadakasının böyle olmasının sebebi ise onda meûnet manasının bulunmasıdır. Bu sadakanın sebebi ise, kendisine infak ettiği ve velayeti altında bulunan bir kişinin bulunmasıdır. Ercah görüş de budur.

(Meûnet' : Yerine ödeme yapılan nefis veya mal türünden olub korunması, muhafaza edilmesi sonucunu veren harcama demektir. Fıtır sadakası meûnet manası da taşıyan bir ibadettir. Onun ibadet olması muhtaç kimselere tasaddukta bulunmak suretiyle Allah'a yaklaştıncı olmasındandır. Meûnet olması ise, Hanefîlere göre geçindirmekle yükümlü olduğu ve üzerinde velayet hakkı bulunan hizmetçisi, küçük oğlu gibi kimseler sebebiyle mükellef üzerine -nafakası gibi- vacib olmasından dolayıdır. el-Vasîtfî Usuli'İ-Fıkh, 151 -birinci baskı)

Malikîler de küçük çocuk için kurban kesmek sünnettir, demektedirler. (eş-Şerhu'l-Kebîr, II, 118)
Şafiîlerle Hanbelîler ise küçük çocuk için kurban kesmek sünnet değildir, demektedirler. (Muğni'l-Muhtâc, IV, 283; Keşşâfu'l-Kınâ', III, 17; Kalyubî ale'lel-Muhallâ ale'l-Minhâc, II, 249)

Netice olarak, küçük çocuk adına velisinin malından kurban kesmek, Hanefîlerle Malikîlere göre mustehabtır.




Kurbana Ortak Katılmanın Cevazı

Deve veya sığır olduğunda kurbana ortak katılmak caizdir. Sığır veya deveye 7 kişiye kadar, kurban kesmeyi ve Allah'a yakınlığı amaçlayan insan katılabilir.
Câbir'den rivayete göre, o şöyle demiştir:
«Nebî aleyhisselam ile beraber Hudeybiye'de iken bir deveyi yedi kişi ve bir sığırı yedi kişi kurban ettik
(Hadisi Muslim, Ebû Dâvûd ve Tirmizi kaydetmiştir.)

Kurban kesilecek hayvanın miktarı veya kaç kişi için yeterli olacağı
Fakihler (El-Bedâyi, V, 70; Tebyînu'l-Hakâik, VI, 3; Tekmiletu Fethi'l-Kadîr, VIII, 76; ed-Durru'l-Muhtâr V, 222; el'Kavânînu'l-Fıkhıyye, 186; Bidâyetu'l-Muctehid, I, 420; eş-Şerhu'l-Kebîr, II, 119; Muğni'l Muhtâc, IV, 285,292; et-Muhezzeb, 1,238; et-Muğnî, VIII, III, 619 vd.; Keşşâful-Kınâ' II, 617) koyun ve keçinin ancak bir kişi için kurban edilebileceği, deve veya sığırın yedi kişi için yeterli olacağı hususunda ittifak etmişlerdir.
Çünkü Cabir (r.anh)'in rivayetinde şöyle denilmektedir: "Hudeybiye'de Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte kurban kestik. Deveyi de sığırı da yedi kişi için kestik."
(İmam Ahmed ile Kutub-i Sitte sahipleri rivayet etmişlerdir. Nasbu'r-Râye, IV, 209)

Muslim'in lafzında şöyle denilmektedir:
"Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte hacca niyyet ederek çıktık. Rasulullah (s.a.v.) bizlere deve ve sığırda bizlerden her yedi kişinin için bir bedeneye ortak olmasını emretti."
(Şafıîler bu hadis-i şeriften, daha önce açıklamış olduğumuz gibi, Hanefîlerin hilâfına kurbandan Allah'a yakınlaşmayı kasteden kimseyle böyle bir maksadı olmayanın ortak olmasının caiz olduğu hükmünü çıkartmış ve şöyle demişlerdir: Bu hadisin zahirine göre onlar aynı evin halkı değildiler. Şöyle ki; her hangi birisi kurban kesmek istese, bir başkası hediye göndermek istese, başkası da et maksadı ile iştirak etse, eti paylaştırmak haklan vardır. Çünkü böyle bir kurbanını taksimi, esah olan görüşe göre ifraz türü bir paylaştırmadır)

Hanbelîler ise, bir kişinin ev halkı adına bir tek koyun veya bir inek ya da bir deve kesmesinin caiz olduğunu söylemişlerdir. Onlar Muslim'in Aişe (r.anha)'den yapmış olduğu rivayet ile amel ederler:
"Peygamber (a.s.) bir koçu, kendisiyle ailesi namına kesmiştir, boynuzlu beyaz iki koçun birisini de kendi adına, diğerini de ummeti adına kesmiştir." (Ebu Dâvud)

Ayrıca İbni Mace ve Tirmizî sahih olduğunu belirterek Ebu Eyyub'dan şunu rivayet etmektedirler:
"İnsanlar Peygamber (s.a.v.) döneminde bir koyunu hem kendi adına, hem de aile halkı adına kurban eder, ondan hem kendileri yer, hem de başkalarına yedirirlerdi,"

Aynı şekilde Malikîler de kişinin koçu, inek veya deveyi hem kendi adına, hem de aile halkı adına kurban etmesini caiz kabul etmişlerdir, isterse yedi kişiden fazla olsunlar.
Şu kadar var ki, sevabda ortaklık olması için kurbanın kesilmesinden önce şu üç şartın bulunması gerekir:
Bu kişinin masrafım karşıladığı bir akrabası olması, ve kendisi ile birlikte aynı yerde oturması. Bunları, kurban kesmenin sıhhatinin şartlarında açıklamış bulunuyoruz.
Yine Şafıîler şöyle demektedirler: Bir aileden bir kişinin kurban kesmesi ile sunnet-i kifaye hasıl olur. İsterse ötekiler bu konuda ona izin vermiş olmasınlar
 
Üst Ana Sayfa Alt