Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Mahremiyle Zina / Dâr'ul Harb ve Dâr'ul İslam'da Günahların Cezası

A Çevrimdışı

ali_1405

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Esselâmu aleykum...
1) "Mahremiyle zina yapanı öldürün" hadisi sahih midir?Sahihse Dâr-ul harpte işlendiğini
varsaydığımızda bu ceza tatbik edilir mi?
2) Günahların gizlenmesini emreden Ebu Dâvud'ta geçen hadis sahih midi?
Dâr-ul islam'da işlenen günahların gizlenip tevbe edilmesi mi yoksa o haddin uygulanması mı efdaldir?
Allah Subhane ve Teala razı olsun...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullah
17_32.gif
"Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur".
(İsra Suresi : 32)

Zina, nesebin karışmasına, ailenin dağılmasına, hısımlık, komşuluk, arkadaşlık gibi bağların çözülüp toplumun manevi ve ahlaki değerlerinin temelden sarsılmasına yol açan ve insani bedeni zevklerinin esiri yapıb aşağılayan çirkin bir davranıştır. Kur'an'da zina eden erkek ve kadına bedeni ceza da uygulanması emredilmiştir. (Nur Suresi)

Mahremle Yapılan Zina

Kendileriyle ebediyen evlenilmeyecek olan ana, kızkardeş, kayın valide ve süt teyze gibi mahramlerle yapılan zina, sorumluluğu ve azabı en ağır olan zinadır.

İmam Ahmed ve İshak'tan nakledildiğine göre, kendisiyle zina yaptığı kadın babasının karısıysa; yapan kişi bekâr da olsa evli de olsa öldürülmesi gerekir. Zîra Berâ (r.anh) demiş ki:
"Dayıma rastladım. Beraberinde Râye de vardı. Ona "Nereye gidiyorsun?" diye sorduğumda bana şu cevabı verdi: "Rasulullah (s.a.v.) beni, babasının karısını nikahlayan bir adama gönderdi ki boynunu vurayım ve malını alayım.
(Buharî, Buyu, Bab: 106 ; Bunu Ebû Dâvud rivayet etmiş; Tirmizî de hasen olduğunu söylemiştir)

İbn Mâce, îbn Abbas'tan naklen Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kendisine mahram olan bir kadınla cinsel temasta bulunanı öldürün." (Neseî, Sarik, Bab: 14) Çünkü O, islâmdan irtidad ederek Allah'ın haram kıldığını helâl saymıştır. Öyleyse öldürülmesi ve malının müslümanlann beytu'l-mâlına katılması helâl olur. Bu da küfür için gereklidir.

Hadîs-i şerîf, mahremiyle evlenen ve zina eden herkesi kapsamına almaktadır. Âlimler, hangi neviden olursa olsun; sürekli olarak kendisine haram kılınmış olan mahramlerinden birisiyle evlenen kimsenin öldürülmesi gerektiği hususunda icmâ etmişlerdir. Çünkü böyle birisi insanî fıtratın dışına çıkmış ve hayvanlığın son derekesinde inmiş, mürüvvetini yitirmiştir. Değerini, şeref ve şuurunu kaybetmiştir. Selim akılların nefret ettiği bu çirkin fiili işlediği için öldürülür.

Allah'ın Rasulu buyuruyor:
"Mahrami ile zina edeni öldürünüz..."
(İbn Mâce, Sunen, hadis no: 2564; Hakim, Mustedrak, c. 4, Hadis no: 8054)
Hakim bu hadisin senedinin sahih olduğunu bildirmiştir.)

Namahrem ile zina eden recm oluyorsa; nikahlanması haram olan mahremiyle zina etmesi daha büyük haramlardandır. recm edilmesi emredilen normal zinadan daha günah olduğu kesindir.


"Mahrami ile zina eden kişi Cennet'e giremez."

(Taberâni, Mucem'ul Kebir, c. 12, s.57, Hadis no: 11031)

Allah (c.c.), Tevbe eden herkes, affedilebilir. Rivâyetin 'zina edenin cennete giremez'den kastettiği, tevbe etmeden ölenler, helal görenler veya sahih bir tevbe sahibi olmayanlardır. Bu kimseler imanla ölmüşlerse direk cennete giremezler, cehennemde cezalarını çektikten sonra cennete girebilirler. 'Cennete giremez' ifadesi doğrudan cennete giremez anlamındadır. Çünkü ebedi cehennem şirk söz konusu olduğu zaman geçerli olur.



Allah'ın Rasulu'nün açıklamasına göre mahremlerle zina, ferd ve toplum olarak İslam şahsiyetinden bütünüyle soyutlanmanın göstergesidir.
Evliliğe mâni haller, insanın annesi, kızı, halası, teyzesi gibi yakın akrabalar; emilme yoluyla meydana gelen yakınlık; bir de evliliklerden sonra teşekkül eden akrabalıktır ki, buna "sıhriyet, musaheret" denmiştir. Yâni, akrabalığa benzeyen bir yakınlık, bir vasıftır.

Esas itibariyle sıhriyet yoluyla meydana gelen haramlık şu dört sınıfta toplanır:
(1) Baba ve dedelerin hanımları olan üvey anne ve üvey nineler.
(2) Çocuk ve torunların hanımları olan gelinler
(3) Hanımın anne-babaları olan kayınvalide-kayınpederler.
(4) Üvey kızlar. Bir insan bu sınıfa girenlerle hiçbir şekilde evlenemez.


Muslimde geçen hadis-i şeriflerde Nikahı haram olan akrabalarla (mahremlerle) nikah kıyarak evlenmek bile haram olduğu buyurulmuştur:

4- Bir Kadının Halası veya Teyzasiyle Bir Nikah Altında Toplamanın Haram Kılınması Babı

Bize Muhammed b. Rum'h b. EI-Muhâcir rivayet etti. (De*di ki) : Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da Irak b. ftlâîik'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dört kadının bir nikâh altında toplanmasını (yâni) bir kadınla onun halasını ve yine bir kadınla onun teyzesini beraberce nikâh etmeyi nehiy buyurmuş.

Yine Muslim'de geçen bir hadis-i şerifte bırakınız mahrem ile zinayı; namahrem ile mut'a nikahı kıysa bile öldürüleceği buyurulmuştur:

28- (...) Bana Selemeti'bnu Şefcîb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hasen b. A'yen rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'kıl, İbni Ebî Able'den, o da Ömer b. Abdilâzîz'den naklen rivayet eyledi. Şöyle demiş : Bize Rahî' b. Sebrate'l-Cuhenî, babasından naklen rivayet eyledi ki, Rasûlullah (s.a.v.) mût'a'dan nehyetmiş ve:
«Dikkat edin! Mût'a şu gününüzden kıyâmet gününe kadar haramdır; kim bîr şey verdi ise onu (geri) almasın!» buyurmuşlar.
Sebrâ hadîsinin muhtelif rivayetlerinden anlaşılıyor ki, Rasûlullah (s.a.v.) nikâhı mût'a'yı bir zamanlar helâl kıl*mış, sonra onun hükmünü kaldırmıştır. Abdullah b. Zubeyr'in : «Allah bir takım insanların gözlerini kör ettiği gibi, kalplerini de kör etmiştir.» diyerek tâ'rizde bulunduğu zat İbni Abbâs (r.anhuma) dır.
İbni Abbâs'ın âhir ömründe gözleri görmez olmuştu. İbni Abbâs (Radiyallahu anhuma) mût'a'nın Rasûlullah (s.a.v.) devrinde yapıldığını söylemesi üzerine Abdullah b. Zubeyr'in : «Bunu yaparsan seni taşlarınla recm ederim» mukabelesinde bulunması mût'a'nın nesh edildiğini kendisine bildirdikten sonra haram olduğunda asla şubhe kalmayan bu işi yaparsan zina etmiş olursun ve seni taşlarla recm ederim mânâsına hami edilmiştir.
*****


Şehevî lezzetin bakıldığı anda duyulmuş olması, baktıktan sonra meydana gelmiş olmamasıdır. Hurmet-i musahere, kişinin kayınvalidesine yukarıdaki şartların bir arada bulunması hâlinde dokunduğu veya baktığı hallerde de meydana gelir. Yâni;
Hanefî mezhebine göre, bu durumda insanın hanımı kendisine ebedî olarak haram olur. Aynı şekilde bir insanın kadınlık vasfına hâiz olmuş olan kızına bu şartların mevcut olmasıyla baktığında veya dokunduğunda yine hanımı kendisine ebedî olarak haram olur.


Bu bakma veya dokunmanın kasden, bilerek olmasıyla unutarak, yanlışlıkla, zorlama ve uyurken olması arasında bir fark yoktur. Yine bu hususta ayık ile sarhoş, buluğ çağına ermiş olanla, murahik, buluğ çağma gelmiş olan ve akıllı ile deli arasında da bir fark bulunmamaktadır.

Ayrıca haramlığı meydana getirecek şartların, yâni şehevî duygu ve belirtinin sâdece bir tarafta bulunması kâfidir. Her iki tarafta bulunmasına lüzum kalmaz. Yalnız bu meseleler Hanefî mezhebine göredir.

Hanbelî mezhebine göre sâdece "birleşme" hurmet-i musahereyi gerektirirken;
Şafiî mezhebine göre zina, dokunmak veya bakmakla hiçbir şekilde hurmet-i musahere gerçekleşmez.
Mâliki'ye göre ise, ancak şehvetle elini, yüzünü öpmesi halinde haramlık sabit olur.
(el-Mezâhibu'l-Erbaa, 4: 63-68; Hukuk-u îslâmiye ve Istılâhat-ı Fıkhiyye Kamusu, 2:92-96; İbni Âbidin. Reddu'l-Muhtar, 2:278-248)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir defasında, "Kadınların bulunduğu yere girmekten sakının" buyurdu.
Ensardan bir zat, "Yâ Rasulallah, kayınlar (erkeğin akrabaları) hakkında ne buyurursunuz?" şeklinde sorması üzerine,
"Kayın ölümdür" buyurdular.
( Buharî, Nikah, III; Muslim, Selam, 20)


Bu hadisin şerhinde İmam Nebevi der ki:
"Bir kimse âdet ve geleneğe göre, kardeşinin hanımıyla baş başa kalır, işte ölüm budur. Söyleşinin yasaklanması yabancı erkeklerden daha lâyıktır. Hadisin doğru mânâsı da budur."


Mahrem ile Bir Arada İken :

İmam Evzai der ki; "Kızına, oğluna ve diğer mahremlerine bile devamlı bakma. Çünkü nefsin en kuvvetli askeri gözdür. Bakarsın ki sevgi ve şefkat bakışı şehvet bakışına çevrilir. Allah korusun, eğer şehvet söz konusu olursa yabancıya karşı şehvetten daha fazla günahtır."

İbni Humam der ki; "mahremler arasında şefkat ve sevgi ile bakmak ibadettir ancak ifrat derecesine varmamalıdır."
İbni Cevzi de; "Mahrem olan kadınlarla halvet, eğer şehvetten emin değilse haramdır."der.
Ebu Hurayra r.anh merfuan rivayet ediyor; “Erkek diğer bir erkeğin, kadın diğer bir kadının, ana baba evladının, evlat da ana babasının avretine bakamaz
İkrime r.anh der ki; “Kişinin kız kardeşinin veya annesinin avretine bakması zinadan bir şubedir.”
Hasen rahimehullah der ki; ”kadın, ne oğlunun, ne babasının ne de kardeşinin yanında avretini açamaz. Avretini sadece kocası görebilir.”
Tavus, Şa’bi ve Amir rahimehullah, kişinin, kızının ve kız kardeşinin saçına bakmasını çirkin görürlerdi
Şehvetsiz olsa dahi mahremlerin öpüşmesi, sarılması tahrimen mekruhtur. Oğlan kardeşin kız kardeşinin yanağını öpmesi haramdır. Buluğa ermemiş çocuklarla da musafaha mekruhtur.
Kişinin hanımının halası ve teyzesi, kendi yengesi, baldızı, amca ve dayı kızları namahremdir. Kadına da kocasının amcası, dayısı, kaynı ve kendi eniştesi namahremdir, bunlara gözükemez.


İbni Kesir der ki; "Şehvet söz konusu olsun olmasın kadın ve erkeklerin birbirlerine bakmaları cumhuru ulemaya göre caiz değildir"
İbni Kesir ve İbni Cevzi derler ki; "Kadın amcası ve dayısının yanında çarşafını çıkarmaz."
Şa'bi radıyallahu anh şöyle der; "Allah Teala nın Nur suresi 31. ayetinde amca ve dayıyı zikretmemesi oğullarına anlatmamaları içindir.

Bunun izahı şudur; sair akrabalar mahremiyet konusunda babası ve oğlu gibidir. Oysa amca ve dayı ile bunların oğulları böyle değildir. Muhtemeldir ki amca yada dayı kendilerine mahrem olan kadınları gördükten sonra onları gidip kendi oğullarına anlatabilirler. Oysa oğulları onlar için mahrem değillerdir. Bu durumda anlatılanı dinleyen oğlanın o kadını hayalinde canlandırması ona bakmaktan farksız olur. İşte bu durumda kadınların örtünmede ihtiyatlı davranmalarının gerekli olduğuna güzel bir delildir."

Tabiin mufessirlerinden Şa'bi ve İkrime r.anh, amca ve dayıyı mahrem olmadığını, kadının bunların yanında başını açamayacağını söylemişlerdir.


Dâr'ul harb ve Dâr'ul İslam'da Günahların Cezası


Muslim'in rivayet ettiği bir hadiste Abdullah İbn-i Mesud (r.anh) şöyle der:
"Ey Allah'ın Rasulu! Allah katında en büyük günah nedir?" diye sordum.
Rasulullah buyurdu ki: "Seni yaratmış olduğu halde Allah'a eş koşmandır."
Sonra hangisi diye sordum.
Buyurdu ki: "Seninle beraber (yiyece*ğini) yer korkusu ile çocuğunu öldürmendir."
Sonra hangisi diye sordum:
Bu*yurdu ki: "Komşunun helali ile zina etmendir."
(Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, 25/2; Edeb, 20; Diyât, 1; Muslim, İman, 142; Ahmed ibn Hanbel, Musned, 1,380, 431)


Başkalarının görüp şahid olmadığı günahların gizlenmesi , deşifre edilmemesi istenmiştir. Bu kişinin ar perdesinin yırtılmaması ve arsızlaşmaması, fısk-ı fucurun yaygınlaşmaması içindir. Aynı zamanda başkaların da bu günahı işlemeye bahanesi olmaması içindir.
Kişi Allah'tan kendi günahının avfını istemeli, sadece aralarında kalmalıdır. Fakat kişi günahının cezasını (had) dünyada çekerek Rabbinin karşısını kara bir leke ile çıkmak istemeyişi de takva nişanesidir.


Bu sebeble Recm uygulanması için gelen kişiler bunun delilidir :

2. Zinasını dört defa ikrar eden Mâiz b. Mâlik (r.anh)'in recmedilmesi.

Mâiz b. Mâlik, Peygamber'e gelerek "Beni temizle" dedi.
peygamber "Yazık sana, çık git, Allah'a tövbe ve istiğfar et" buyurdu.
Mâiz, pek uzaklaşmadan geri döndü ve "Ey Allah'ın Rasulu! Beni temizle" dedi.
Peygamber aynı sözlerle üç defa daha geri gönderdi. Dördüncü ikrarında "Seni hangi konuda temizleyeyim?" diye sordu.
Mâiz; "Zinadan" dedi.
Peygamber "Bunda akıl hastalığı var mıdır?" diye sordu.
Böyle bir rahatsızlığı olmadığını söylediler. "Şarap içmiş olabilir mi?" diye sordu.
Bir adam kalkıp içki kontrolü yaptı. Onda şarap kokusu tesbit edemedi. Peygamber tekrar "sen zina ettin mi?" diye sordu.
Mâiz "Evet" cevabını verdi.
Artık emir buyurdular ve Mâiz recmedildi. Recimden sonra onun hakkında sahabiler iki kısma ayrıldılar. Bir bölümü Mâiz'in helâk olduğunu, başka bir grup ise onun en faziletli tövbeyi yaptığını söylediler. Bu farklı yaklaşım üç gün sürdü. Daha sonra yanlarına gelen Rasulullah (s.a.v.) "Mâiz b. Mâlik için dua edin" buyurdu. "Allah Mâiz'e mağfiret eylesin" dediler.
Peygamber şöyle buyurdu: "Mâiz öyle bir tövbe etti ki, bu tövbe bir ümmet arasında paylaştırılırsa onlara yeterdi"
(Muslim, Hudûd, 22; eş-Şevkânî, Neylul-Evtâr, VII, 95,109; ez-Zeylaî, Nasbu'r-Râye, III, 314 vd.).


Bunun gibi daha başka Gâmidiyeli evli kadının zinadan dolayı gelip itiraf edip günahından temizlenmek istemesi ve bunun için recmedilmesi de sayılabilir. (Muslim, Hudûd, 23).

Dar'ul harbte günah işleyen muslumanın başvuracağı merci yoktur. bundan dolayı Dar'ul harbte hadler tatbik edilemez denmiştir. Kişi günahını yaymadan nasuh tevbesiyle (bir daha yapmamak üzere kesin söz verib pişman olarak) Allah'dan devamlı avf dilemeldir.

O iyi davranış gösteren kullar, çirkin bir günah işlediklerinde veya kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe – istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler." (Âl-i İmrân, 135-136)

İşte onların mukâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mukâfatı ne güzeldir.”
Kötülükleri işleyip de sonra ardından tevbe edenler ile iman(larında sebat) edenlere gelince şubhe yok ki, Rabbin ondan (tevbeden) sonra elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (A’râf, 153)


Sonra, şubhesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tevbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şubhesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Nahl, 16/119)
 
A Çevrimdışı

ali_1405

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Allah(s.v.t.) razı olsun kardeşim.Aklıma takılan bir husus da şu: Dâr-ul harp'te bu büyük günahı işleyip tevbe etmiş olsa bile Dâr-ul islam'a hicret ettiğinde orada cezasının tatbikini isteyebilir mi?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Günah işleyen kişinin bu günahı deşifre etmeyip Allahtan avf ve mağfiret dilemesi güzel olandır.
Eğer bu hadde sebeb olacak bir günah ve bu şahidleri mevcut ise; haddin tatbikine karşı çıkmadan Allahın hükmüne razı olarak cezasını bu dünyada ödemesi en güzel olanıdır.
Eğer şahidi yok ise bunu deşifre ederek haddin tatbik edilmesi caiz olmakla birlikte, Rasulullahın (s.a.v.) genelde bu tür kişileri genelde geri göndermeye ve Allahtan avf dilemesini istemiştir. Fakat şahidlerin ve şikayetçilerin olmamasına rağmen, kişinin yine de kalbi eğer huzur bulmayıp ta "ben haddin uygulanmasını istiyorum" demesinde ısrar etmesi üzerine Darul islamda emirin konrtoluyla had tatbik edilebilir.

Sonra, şubhesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tevbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şubhesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Nahl, 16/119)




İlgili Konular :

GÜNAHTAN TEVBENİN ŞARTLARI
(Soruya Cevap)

https://www.islam-tr.org/konu/gunahtan-tevbenin-sartlari-soruya-cevap.7931/

Bekarken Zina Yapan Kadının Evlendikten Sonraki Tevbesinin Durumu
(Soruya Cevap)

https://www.islam-tr.org/konu/bekarken-zina-ettigini-kocasindan-gizleyen-kadinin-durumu.19575/

Murtedin Tevbesinin Hükmü ve Geçmişe Dönük Haddin Tatbiki (Soruya Cevap)
https://www.islam-tr.org/konu/murte...mise-donuk-haddin-tatbiki-soruya-cevap.11488/
 
A Çevrimdışı

ali_1405

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Allah(s.v.t.) razı o0lsun kardeşim.Tüm büyük günah sahibi kardeşlerimin tevbe-i nasuh'ta bulunup Yüce Allah'ın birer mücahidi ve velisi olması için duacıyım...
 
Üst Ana Sayfa Alt