Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Maide 69 Ayetinin Açıklaması ?

M Çevrimdışı

MUTEFEKKİR

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yahudi ve Hristiyanlarda mı cennete girecek ?

Gerçek şu ki, iman edenlerle yahudiler, sabiîler ve hristiyanlardan Allah'a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. (Maide-69)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin


بســـم الله الرحمن الرحيم

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَالَّذِينَ هَادُواْ وَالصَّابِؤُونَ وَالنَّصَارَى مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وعَمِلَ صَالِحًا فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
"Muhakkak ki mu’minlerden ve yahudi, sabii ile hristiyanlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe inanıb (müslüman olub) salih amel işlerse onlara korku olmayacak ve onlar üzülmeyeceklerdir." (Maide 69)

Allah (c.c), indirdiği kitablara, gönderdiği rasullere, özellikle de son rasul olan ve bütün insanlara gönderilen Muhammed (a.s)’e iman etmedikçe kitab ehli dahil hiçbir din mensubunun hiçbir şey üzerinde olmadıklarını bildirdikten sonra bu ayette mu’minler ile yahudi, hristiyan ve sabiilerden bahsederek bunlardan mukafat verilecek kimselerin kimler olduğunu haber vermektedir.


Allah (c.c), bu ayetin benzerini Bakara: 62’de de zikretmişti. Rasulullah (s.a.v.), rasul olarak gönderilmeden önce yaşamış olan yahudi, hristiyan ve sabiilerin işlemiş oldukları iyi amellerin karşılığını alabilmeleri için şu üç şartı gerçekleştirmeleri gerekir:

1 - Allah’a Gerçek Manada İman Etmek.
2 - Ahirete İman Etmek.
3 - Salih Amel İşlemek.

Yine ayette geçen “mu’minler”den kastın; Rasulullah’a inanan müslümanlar olduğu, Rasulullah (s.a.v.) geldikten sonra ona bağlanmayıp eski dinlerinde kalan yahudi, hristiyan ve sabilerin bu hükme girmediği, böyle bir hüküm verenlerin düştüğü yanılgı açıklanmıştı.

Bu ayet kitab ehlinin, Allah (c.c)’ın dinini ikame etmediklerini, kendilerine inen kitabları korumadıklarını, bilakis tahrif ettiklerini, fasit tevillerle tevil ettiklerini, dolayısıyla Allah (c.c)’a ve ahiret gününe iman etmediklerini ve salih amel işlemediklerini göstermektedir.


وَالصَّابِئِينَ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحاً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
"Muhakkak ki mu'minlerden ve yahudi, hristiyan ile sabiilerden her kim Allah'a ve ahiret gününe inanıb (müslüman olub) salih amel işlerse Rableri katında onlar için mükafat vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. " (Bakara 62)

Allah (c.c) bu ayette yahudi, hristiyan ve sabiilerden bahsediyor.

Yahudi : Yakub (a.s)'ın büyük oğlunun ismi Yahuda' dır. Bu yüzden onun soyundan gelen kimselere yahudi denmiştir. Diğer bir görüşe göre Yahudi kelimesi; Allah'a döndü, tevbe etti anlamına gelmektedir. İsrail oğulları buzağıya tapmaktan vazgeçib tevbe ettikleri için bu olaydan sonra Musa (a.s)'a tabi olanlara yahudi ismi verilmiştir.


Nasara (Hristiyanlar) : Bir görüşe göre, İsa (a.s)'a bağlı olanlar, onu destekleyenler anlamındadır. Başka bir görüşe göre bu ismi, İsa (a.s)'ın yaşadığı Filistin'deki Nasıra kasabasından almışlardır.

Sabii : Birşeyden çıkıp, başka bir şeye giren manasındadır. Hristiyanlık ve yahudilikten çıkıb meleklere tapanlara sabii denir. Sabiilerin ehli kitabdan bir topluluk olduğu da söylenmiştir. Bir başka ve tercih edilen görüşe göre sabii; yahudi ve hristiyan olmayan, arapların şirklerini reddeden ve kendileri de şirk koşmayan muvahhidlerdir. Bu görüş doğruya daha yakındır. Çünkü muşrikler müslümanlara da sabii diyorlardı.


«...her kim (müslüman olub) Allah'a ve ahiret gününe inanıb salih amel işlerse Rableri katında onlar için mukafat vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir

Rasulullah (s.a.v.) gelmeden önce yaşayan bu sayılan kimselerden her kim kendi rasullerine tabi olarak Allah'a hakkıyla iman etmiş, imanında şek ve şubhe etmemiş, aynı şekilde ahirat gününe de inanmış ve rasullerinin gösterdiği şekilde salih amel işlemişse, Allah katında yaptıklarının karşılığını hiç bir eksikliğe uğratılmaksızın alacaktır. Üstelik kıyamet gününde onun için bir korku olmayacak ve üzülmeyecektir de...

Ayette geçen «mu'minler»den kasıt; Rasulullah'a inanan müslümanlardır. Rasulullah (s.a.v.) geldikten sonra ona bağlanmayıb eski dinlerinde kalan yahudi, hristiyan ve sabiiler bu hükme girmezler.

Allah (cc) bu ayette, Rasulullah (s.a.v.) rasul olarak gönderilmeden önce yaşamış olan yahudi, hırıstiyan ve sabiilerden salih amel işleyenlerin, işlemiş oldukları amellerin karşılığını alabilmelerinin üç şarta bağlı olduğunu bildiriyor:

1 - Allah'a İman Etmek :
Allah'a iman, Allah'ın istediği şekilde olmadıkça hiçbir zaman kabul edilmez. Allah (c.c)'nun istediği şekilde iman etmek ise ancak, gelen rasullerin öğrettiği gibi iman etmekle gerçekleşir. Çünkü rasullerin gönderiliş gayelerinden biri de Allah'a nasıl iman edileceğini öğretmektir. Rasullerin vermiş olduğu bilgiler dışında, başka şeyleri Allah'a izafe ederek Allah'a iman edenin imanı geçersizdir. Allah (c.c), insanların heva ve heveslerinin istediği şekilde kendisine iman etmelerinden radı değildir ve bu şekilde iman eden kimselerin imanlarını asla kabul etmez. Allah'a iman konusunda rasuller arasında hiçbir farklılık yoktur. Hepsi Allah (c.c) hakkında aynı bilgileri vermiştir. Bu sebeble, bir kimsenin imanının Allah'ın istediği şekilde olub olmadığını anlamak için, o kişinin imanı son rasul Muhammed (s.a.v.)'in bizlere öğretmiş olduğu imanla mukayese edilir. Kişinin imanı, Rasulullah (s.a.v.)'in öğrettiği imana uygunsa geçerlidir, uygun değilse asla geçerli olmaz.

Şu da unutulmamalıdır ki; Allah'ın istediği iman, Muhammed (s.a.v.) de dahil olmak üzere gönderilen tüm rasullere iman etmeyi gerekli kılar. Muhammed (s.a.s)'in son resul olduğuna, hem insan hem de cinler için gönderildiğine ve şeriatının kıyamete kadar baki kalacağına iman etmeyen kimse Allah'a iman etmiş sayılmaz.

Oysa, Rasulullah (s.a.v.)'in rasul olarak gönderildiği dönemde yaşayan yahudi, hrıstiyan ve sabiiler böyle bir imana sahip değildiler. Bu şekilde iman etmiş olsaydılar ancak o zaman imanları geçerli olurdu.

2 - Ahirate İman Etmek :
Allah ancak rasullerinin öğrettiği şekilde ahirete iman edenin imanını kabul eder. Bütün rasuller ahirete imanla ilgili olarak aynı haberleri vermiştir. Bu konuda da aralarında hiçbir farklılık yoktur. İşte bu sebeble şunu söyleyebiliriz: «Ancak son rasul Muhammed (s.a.v.)'in öğrettiği şekilde ve getirmiş olduğu bilgiler dahilinde ahirate iman edenin imanı geçerlidir.»

Yoksa yahudilerin iddia ettiği gibi; cennetin yalnız yahudilere ait olduğuna veya hristiyanların iddia ettiği gibi; cennetin yalnız hristiyanlara ait olduğuna ya da yahudilerin cehennemde ancak bir kaç gün kalacaklarına iman etmek, Allah'ın istediği şekilde ahirete iman etmek değildir. Allah (c.c) böyle delilsiz olarak, kendi heva ve heveslerine göre ahirete iman edenlerin imanını asla kabul etmez.

3 - Salih Amel İşlemek :
Bir amele salih denilebilmesi için, o amelin Allah'ın rızasına uygun olarak, Allah'ın istediği şekilde yapılmış olması gerekir. Rasulullah (s.a.v.) rasul olarak gönderilince onun şeriati, önceki tüm resullerin şeriatlerini ibtal etmiştir. Artık Allah katında geçerli olan salih amel, sadece Rasulullah'ın öğrettiği ve gösterdiği şekilde yapılmış olan salih amellerdir. Önceki resullerin gösterdiği şekilde yapılan ameller artık geçerli değildir.

Bir takım kimselerin bazı kimseleri veli edinerek, onların adetlerini salih amel olarak kabul edip bu amelleri işlemeleri de Allah (c.c) katında geçerli değildir. Yine bir takım kimselerin tembellikleri sebebiyle İslam'ı öğrenmeyib kendi heva ve heveslerine göre amel işlemeleri Allah rıdası için yapılsa bile geçerli olmaz.

Her kim: «Yahudi, hristiyan ve sabiiler, tahrif edilmiş kitaplarına göre iman eder ve kendi şeriatlerine göre amel ederlerse, müslüman sayılırlar, Muhammed (s.a.v.)'e iman etmeseler bile Allah onların amellerini kabul eder ve cennete koyar» diye bir hüküm verirse bu ayete muhalefet etmiş olur. Çünkü böyle bir hüküm veren kişi, ayeti hiç anlamamıştır. Eğer kişi bu hükmü bilerek vermişse, hem apaçık olan Allah'ın bu ayetine hem de; «Allah katında din İslamdır» ayetinin hükmüne zıt bir hüküm verdiği için kafir olur. Zaten böyle bir hüküm veren kişi ya cahildir, ya da İslam'ı bozmak isteyen bir munafıktır.

Ayette söz konusu olan kimseler, Rasulullah (s.a.v.) gelmeden önce yaşamış kimselerdir. Rasulullah (s.a.v.) geldikten sonra onun şeriati diğer bütün şeriatleri neshetti. Bu sebeble herkesin Rasulullah'ın şeriatine tabi olması gerekmektedir. Kıyamet gününde kendisi için korku olmayacak ve üzülmeyecek kimseler ancak Rasulullah (s.a.v.)'in şeriatine tabi olanlardır.

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

«Nefsim elinde olana yemin ederim ki, yahudi olsun, hristiyan olsun bu ümmetten herhangi bir kimse benim risaletimi işitir fakat sonra, kendisiyle gönderildiğim şeye iman etmezse, mutlaka cehennemliklerden olur.» (Muslim)

Rasulullah (s.a.v.), Ömer (r.anh)'nun elinde Tevrat yapraklarını görünce çok kızdı ve şöyle buyurdu:
«Eğer Musa sağ olsaydı, bana uymaktan başka bir şey yapmazdı.»
(Ebu Ya'la, Ebu Davud et Tayalisi)

 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt