Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Mezarlıklardan Medet Umanlara Cevap

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Mezarlıklardan Medet Umanlara Cevap


1- Genel (ana hatlarla ilgili) cevabımız şudur:

Bu itiraz, kendi öğeleri arasında çelişkilidir. Neden derseniz, yahudiler ile hristiyan lar arasında da çok sayıda bu tür hikâye ve kıyas geçerlidir.

Hatta Peygamber imizin -salât ve selâm üzerine olsun- eğrilikten uzaklaştırıp doğru yola getirmek için görevlendirildiği eski arapların tapmış oldukları putlar karşısında yaptıkları bazı dualar, -tıpkı itirazda söz konusu edilen dualar gibi- zaman zaman kabul ediliyord u. Zamanımızın hristiyan ları arasında da böyleleri vardır.

Eğer bu durum tek başına Cenab-ı Allah(c.c.)'ın bu hareketi sevdiğine ve beğendiğine delil sayılacak olursa, bu delilin kapsamı söz konusu hristiyan ları ve benzerler ini de içerecek şekilde genişletilmek zorunda kalınır ki, bu da temel ilkelerim izle çelişen bir küfür (kâfirlik) olur.

Ayrıca şu veya bu mezarın başında hüngür hüngür feryad eden bu kimselerd en her birinin ayrı birer put edindikle rini ve kendi putlarını destekley erek diğerlerinin putlarını horladıklarını görüyoruz.

Başka bir deyimle her gurup kendi putu önünde yapılan duanın kabul edileceğini ve buna karşılık başka putlar karşısında yapılacak duaların kabul edilemeye ceğini sanmaktadır.

Buna göre bu görüşlerin hepsinin doğru olması imkânsız olduğu gibi, bu görüşlerden her hangi birini diğerlerine tercih etmek gerekçesiz ve keyfî bir tercih olur. Öte yandan bu zihniyett e olanların tümünün görüşlerine hep birden inanmak da zıtları (çelişik unsurları) bir araya getirmeye kalkışmak olur.

Biraz daha açıklayacak olursak; bu zihniyett e olanların çoğu ancak kendi putlarına sımsıkı sarıldıkları ve diğer putlardan uzaklaştıkları oranda iddia ettikleri etkinlikl ere ulaşabilmektedirler. Böyle olunca bu zihniyett ekilerin tümünün sadece onaylarına katılarak sevdikler i putların hepsinden medet ummak, yine onların kendi kanaatler ine göre beklenen etkinliği zayıflatır. Çünkü her hangi bir kimse hem falanca ve hem de filânca puttan aynı anda medet umarsa, sağlayabileceği sözde etkinlik bu putların sırf bir tanesinde n medet uman bir başkasının sağlayabileceği sözde etkinlik gibi olamaz. Bu söylediklerimizin tümü putların ve puta tapıcılığın özelliklerindendir.

Ayrıca elimizdek i belgelere göre Cenab-ı Allah (c.c.) Belâm-ı Baura'nın(60) Hz. Musa'nın kavmi -ki bunlar müslümandı-aleyhindeki duasını kabul etmiş, fakat imanını kalbinden çıkarıp almıştır.

Tıpkı bunun gibi yağmur dileyen bazı müşrikler yağmura ve zafer isteyen bazı müşrikler de zafere kavuşturulabilirler.

(Belâm-ı Baura; Basılı nüshada bu zatın adı Bu'ura olarak geçmektedir. Adı iki sözcükle gelmekted ir. Bu adam Kenaniler den bir adamdır; veya denildiğine göre Yemenlidi r ki Allah ona “İsim”i azam'ı vermiş, denildiğine göre Allah'tan hiç bir şey istemezdi ki o kendisine verilmesi n. Onun bu hali Musa ve kavmine beddua edinceye kadar sürdüğü söylenmektedir. Bunun üzerine onun bu halini imanını kaybetmes i, kuşkulara düşmesi ve şeytana boyun eğmesi izledi. Onunla ilgili olarak Cenab-ı Hak şu ayette şöyle buyurmakt adır:

“Onlara şu adamın haberini de oku: Ona ayetlerim izi verdik de onlardan ayrıldı, çıktı, şeytan, onu peşine taktı, böylece azgınlardan oldu.” (A'raf, 175). Geniş bilgi için bkz. Tefsir-i İbn Cerir: c. 9, s. 83,88. Konuya değgin haberleri n çoğunluğu İsrailliyyattandır. El-Bidaye ve El-nihaye, c. 1, s. 322.)

2 - “Ayrıntılı” cevabımıza gelince:

Bu itirazın biri naklî ve öbürü aklî olmak üzere iki ana dayanağı vardır.

- Naklî dayanağı bazı ünlü kişilerin mezar başlarında dua ettikleri ni anlatan hikâyelerle böyle kimseleri n bu hareketi hararetle onayladıklarını belirten sözleridir.

- Aklî dayanağı da, yaşanmış tecrübelerden ve çeşitli kıyaslardan hareket edilerek, mezarlıklarda yapılan duaların faydalı olduğuna dair beslenen kanaattir .

Naklî dayanağı ele alırsak; daha önce belirttiğimiz gibi, bu konuda sözler kökten asılsız ve özlerinden saptırılmıştır. Bu yüzden delil olma niteliği taşımazlar. Üstelik yukarda değindiğimiz gibi, kendileri ne bu tür sözler veya onaylamal ar yakıştırılmış olan bazı kimselerd en bu iddiaların tam tersini belirten görüşler nakledilm ektedir.

Aklî dayanağa gelince; ileri sürülen yarar sağlama durumlarının büyük bir çoğunluğu asılsızdır. Sebebine gelince:

Gerek mezarlıkları ve gerekse benzeri yerleri özellikle dua yeri olarak seçen kimseleri n kabul edilen istekleri çok azdır. Böyle birini düşünecek olursak adam, sayısını ancak Allah'ın bilebilec eği kadar çok sayıda dua etmekte ve bu duaları arasında bir tanesi kabul edilmekte dir. Bu, böyle olduğu gibi bu amaçla böyle yerlerde dua eden binlerce kişi arasında gayet ender olarak duaları kabul olunabile nler sadece bir iki kişi olabilmek tedir.

Böyleleri nerede, seher vakitleri uykularından uyanıp secde ederken, namazlard an sonra ve Allah'ın evlerinde (mescid ve camilerde) Allah'a dua edenler nerede!

Eğer bu söylediklerimiz mezarlard an medet umanlar gibi candan bir yakarışla dua ederlerse, özel bir engel bulunmadığı taktirde hiç bir dilekleri karşılıksız kalmaz.

Başka bir deyimle eğer Allah'ın ihlâslı kulları, mezarlard an medet uman kimseler gibi candan bir yakarışla dua ederlerse; ihlâslıların pek az (ender) dileği geri çevrilirken, mezarlard an medet umanların pek az dileği kabul edilir.

Nitekim Peygamber Efendimiz -salât ve selâm üzerine olsun- ihlâslıların duaları ile ilgili olarak şöyle buyuruyor .

“Her hangi bir kul Allah'dan günah ve akrabalık bağlarını çiğnemeyi içermeyen bir şey dilerse, Allah bu duasına mutlaka üç karşılıktan birini verir:

1 - Ya bir an önce dileğini yerine getirir,

2 - Ya kendisi için o dileği kadar hayır biriktiri r,

3 - Veya o oranda bir kötülüğü başından savar,

Sözlerinin burasında sahabiler den biri Peygamber imize:

“O halde, biz de çok şey dileriz” deyince, Rasulüllah'dan:

“Allah da daha çoğunu verir” cevabını almıştır.

(Hadisi, sözel dizgide bazı değişikliklerle Ahmed tahriç etmiş: c. 1, s. 18, Said El-Hudrî'den. Aynı anlamda bir diğer hadisi Timizi Ubade b. Samit'ten kaydetmiş: Tirmizi, Sünen, Dualar Kitabı, H. No: 2573. Tirmizi hadisi kaydettiği yerde hadisle ilgili olarak şu bilgiyi de eklemiş: “Bir takım yönleriyle bu hadis, hasen, “sahih, “garip”dir.” c. 5, s. 567.)

Üstelik ihlâslı kullar her yönden hayırla iç-içedirler.

Ama mezarlarından medet umanlara gelince: bunlardan herhangi birinin çok seyrek olarak dileği kabul edilse bile, bu yüzden imanı zayıflar. Rabb'inden gelecek nasibi azalır, kalbinde, ilk örnek neslin müslümanlarının gönüllerindekine benzer bir iman lezzeti ve hazzı duyamaz olur. Belki de bu karşılanan dileği bile kendisine uğursuz gelir (hakkında mübarek olmaz).

Yalnız bu yaptıkları işin bid'at olduğunu bilmeden yapanlar hariç. Çünkü, her hangi bir ictihadda bulunan kimse yanılgıya düştüğü takdirde, Allah, kendisine ictihadda bulunmuş olmasının sevabını verdiği gibi, yanılgısının günahını da affeder.

Dünyada olaylar ve gelişmeler üzerinde etkili olduğu sanılan ard / kötü niyetli bütün girişimler şeriat açısından haramdır.

- Gök cisimleri yardımı ile olayları etkilemek,

- psikoloji k yönlendirme girişimleri,

- haram dileklerd e bulunmak,

- var olduğu sanılan tabiat-üstü güçler aracılığı ile haram şeyleri başarmayı istemek ve

- tabiî güçlerden yararlana rak gelişmeleri yönlendirmek gibi.

Bunların zararı faydasından çoktur. Hatta ulaşılmak istenen amaç bakımından da bu böyledir. Çünkü bu yollara, bu çetrefil mekanizma lara çoğunlukla dünyalık amaçlara ulaşmak için başvurulur.

Bu yolla ulaşılacak olan dünyalık amaçların, ezici bir çoğunlukla, dünyadaki sonuçları bile kirli ve hüsranlı olur. Ahirettek i sonuçları ayrı bir mesele. Bu yollara baş vurup da bedbahtlığa uğrayanlar başarıya ulaşanlardan kat kat fazladır.

Ayrıca bu girişim ve mekanizma ların kendileri öyle terslik ve zarar içerirler ki, bunun ölçüsünü ancak Allah (c.c.) bilir. Bunlar özleri bakımından zararlı şeyler oldukları gibi, onlar aracılığı ile çok seyrek olarak istenen sonuçlar elde edilebili r. Üstelik elde edilen sonuçların da zararları yararlarından çok olur.

Bunlar yanında insan istekleri nin mubah ve sakıncasız olanlarının şeriata uygun sebebleri de vardır.

- Bu sebepler ya ticaret ve çiftçilik gibi tabii sebepler,

- yada Allah'a dayanmak, O'na güvenmek,

- güvenilir kanallar ile bize ulaşan Peygamber imizin -salât ve selâm üzerine olsun- sözlerinde üstün oldukları belirtilm iş, sahiden kutsal yerlerde şeriata uygun biçimde Allah'a dua etmek,

- sadaka vermek ve

- şeriatın ilkelerin e sıkı sıkıya uymaktır.

Saydığımız bu şeriata uygun sebepler aracılığı ile ya katıksız veya baskın oranı hayırlı sonuçlara ulaşılır.

Şunu da belirteli m ki, şeriata uygun bir hareketi yapmaktan veya şerirata aykırı, yasaklanmış bir işi yapmamakt an doğabilecek olan zarar, bu tutumun sağlayacağı yarar yanında mutlaka az kalır.

Bu söylediğimiz Kur'an, sünnet ve ümmetin söz birliği (icma-i ümmet) tarafından onaylanmış olduğu gibi, yaygın hayat tecrübeleri ile sağlam kıyaslar tarafından da isbatlanmıştır.

Meselâ namaz ile zekât aracılığı ile hem dünya ve hem de ahiret yararı elde edilir. Bunlar yararlı sonuçları tüm olarak sağladıkları gibi her türlü kötülükleri baştan savarlar.

Bu sözlerimizin ana fikri yukarda sözünü ettiğimiz haram nitelikli sebepleri n katıksız veya baskın oranlı yarar sağlayıcı olmadıklarını belirtmek tir ki, akılları başlarında ve dünya olayları hakkında tecrübe kazanmış kimseler bunun böyle olduğunu kesinlikl e bilirler.

Dile getirmeye çalıştığımız bu gerçeği kavrayınca anlarız ki:

Çoğunlukla olayların akışını etkileyec ek sebepler bizim elimizde değildir. Cenab-ı Allah'ın (c.c.) yerde ve gökteki olayları yaratırken aracı olarak kullandığı sebepler sayısızdır. Bunların teker teker sayısının sınırsızlığı bir yana, türlerinin ne olduğu bile yine sadece O'nun tarafından bilinebil ir. O'nun egemenlik (mülk) alanı o kadar geniştir.

Bu noktadan hareket eden peygamber ler şu tutumu benimsemişlerdir.

Onlar, halkın yararına olacak olan şeyleri emrederek, zararına olacak şeylerden sakındırmaya çalışmışlar ve felsefeci ler gibi insanları kâinatın gelişmelerinin sebepleri ile ilgili uzun sözlerle oyalamakt an kaçınmışlardır. Çünkü bu iş çok yorucu olduğu halde yararı azdır, hatta belki de zararlıdır.

Özellikle bizim Peygamber imizi -salât ve selâm üzerine olsun- bu bakımdan göz önüne alacak olursak O, hasta bir adamın yanına giderek hastalığını teşhis ettikten sonra kendisine:

“şu şu ilaçları iç ve şu şu şeylerden kaçın” diyen bir doktor gibidir. Hasta da bu tavsiyele ri yerine getirerek amacı olan şifaya kavuşmuştur.

Oysa felsefeci bu durumda uzun uzun hastalığın sebepleri nden ve faktörlerine bol bol saldırır. Fakat eğer yatağında çare umudu ile yatan hasta adam kendisine:

“Bu hastalıktan kurtulmam için ne yapmalıyım?” diye sorsa, bu soruya verecek doyurucu cevap bulamaz.

Üstelik söz konusu sebepleri n bazılarının etkisini açıklamak için söylenecek sözler akılları ve dinî duyguları zayıf olan kimseleri n, aklını karıştırabilir, böylece bilgi ve inançları kendileri ne kesinlik ve hidayet sağlayıcı nitelikte olmayan bu kimseleri n sapıtmasına yol açabilir.

Bundan dolayı aklı başında olan kimseleri n şeriata uygun olamayan sebepleri n sonuçları hiç bir şekilde etkilemed iğini, bu yüzden bunların hiç bir işe yaramadığını, etkili oldukları seyrek durumlard a da, zararlarının faydalarından daha fazla olduğunu bilmeleri yeterlidi r.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt