Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

MÜCADELEMİZ "TEVHİD"

Ö Çevrimdışı

özgürlüğe hasret

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
“Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir. Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir. Değil mi ki göğsümde Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünneti vardır!”


Kur’an-ı Kerim’de ki peygamber kıssalarına şöyle bir göz attığımızda, daha sonra islamın kaynakları unutulmaya yüz tuttuğunda, insanlar bidatlara sarıldığında veya zalim sultanlar yönetimi ele geçirdiğinde insanları yeniden tevhide çağıranlara baktığımızda görürüz ki bu insanlar hep cefa çekmiş, ömürleri bu mücadele uğruna çile çekmekle geçmiştir.


Mesela; Nuh (as) kavmini tevhide çağırdığında ilk önce Kral Mahvil döneminde tutuklanmıştı. O’nun için Allah’a dua ettiğinde Kral Mahvil bir baş ağrısına kapılıp ölmüştü. Fakat kralın ölümü Hz.Nuh’u çileden kurtarmıyordu. Çünkü halkın tamamı heva ve heveslerine uyuyordu. Ve bir gün kendilerini tevhide çağıran Hz.Nuh (as)’ı döverek başını yardılar! Fakat o yılmıyordu! Kendisini çeke çeke kralın huzuruna götürdüklerinde o krala:
“Ey Dermesil! Allah’tan kork! Eğer onlar gerçekten ilah olsalardı yerlere düşmezlerdi.” diyordu!


Yine Ad Kavmi, Semud Kavmi aynı şekilde kendilerine gönderilen Hud ve Salih peygamberlere karşı çıkmış ve onları dışlamamışlardı.. Semud Kavmi Salih (as)’ın mucizevi devesini öldümüştü! Ve hatta Salih(as)’ı da öldürmeye çalıştılar. Fakat Allah onu korumuştur. İşte böylece Hud ve Salih peygamberler de diğer peygamberlere olduğu gibi tevhid mücadelesi sırasında türlü işkenceye maruz kalmıştır!


Ya Hz. İbrahim(as)’e yapılanlar! O ki puthaneye girip Allah’ın izniyle bütün putları yerle bir etmişti! Ailesine tevhidi tebliğ etmişti. Fakat zamanının zalim kralı Nemrud da günümüze kadar ki tüm tağutların yaptığını yaptı. İbrahim (as)’a karşı rablık iddiasında bulundu. “Ben de öldürür ve yaşatırım” diyordu. Ama Allah’ın peygamberi ona: “Allah güneşi doğudan getiriyor. Haydi sen onu batıdan getir” diyince söyledikleriyle kalakalmıştı! Ne diyebilirdi ki? O zalim, İbrahim (as)’ı ateş attı! Fakat İbrahim(as) ateşe atılırken “Hasbinallah ve niğmel vekil.” diyordu! Allahu Ekber! Şu imana bakın! Cayır cayır yanan bir ateş düşünün! Parmağınıza dokunana ve hafiften yakan bir kıvılcım değil! Ateş! İşte iman budur... Nerde bu iman nerede günümüzde ki siyasiler, diyalogçular, tedbir ehli?!


Hz. İbrahim’in hikayesi böyle uzar gider ve bize büyük bir ibrettir. Ancak anlatacak o kadar çok kıssa vardır ki onlara da biraz değinmek için bu kutlu mücadeleyi burada kesiyoruz. Bundan sonra İsmail, İshak , Lut peygamberlerin mücadelesi de bu şekildedir. Ancak burada özellikle üzerinde durmak istediğimiz bir kavim daha vardı ki o da Sedum’dur. Buranın halkı türlü ahlaksızlıklar içindeyken aynı tevhidi çağrıyla karşı karşıya kalmışlardı. Fakat bu sapık millet de diğerleri gibi peygamberlerine isyan ettiler. Ve ona karşı mücadeleye koyuldular. Hatta öyle ki Hz. Lut’a gelen meleklere bile kötülük, çirkin işler yapmaya çalıştılar! Ve onlar da diğerleri gibi Allah’ın gazabına uğradılar! Elhamdulillah…



Bundan sonra bütün bu zorlukların Yakub, Yusuf, Eyyub ve Şuayb aleyhisselamında başına geldiği notunu düşerek tarihi biraz ileri saralım. Ve gelelim Musa ve Harun peygamberlere! Musa(as) ki kendisi Firavun’un sarayında büyümüştür. Fakat o tüm bu şahşahayı terk edip Medyen’e gelmişti. Daha sonra kendisine ve kardeşi Harun(as)’a peygamberlik gelmişti de o Firavunla nasıl mücadele edeceğini bilememişti. Ama şüphesiz Allah’ın lütfu da gazabı da büyüktür. Ona verdiği mucizevi işaretleri ile işini kolaylaştırmıştır. Fakat ona inananlar Allah’ın Firavun’un başına verdiği tüm musibetlere karşı işkencelerine maruz kalıyorlardı. Ve tevhid ehli bu insanlar Mısır’dan göç etmek ve vaad edilmiş topraklara kaçmak zorunda kalmıştı. Buraya kadar tevhid mücadelesi veren kavmin çektiği cefayı saygıyla okuyoruz. Ancak yola çıktıktan sonra ise karşımıza tevhidi anlamamış insanların nasıl buzağıyı ilah edinip ona tapındıklarını okuyoruz ki israiloğullarının tarih boyunca önlerinde net işaretler olmasına rağmen heva heveslerinin kurbanı oldukları gerçeğini aynen burada da görüyoruz. Onlar 40 gün bile sabredemeyip Hz.Musa’nın yokluğunda buzağıya tapınmaya başlamışlar ve bunun sadece Allah’a yaklaşmak için olduğunu söylemişlerdi! Bu günümüzde ki rabıta yapanların söylemlerine ne kadar benziyor değil mi? Onlar gibi Allah’a yaklaşmak için ibadetlerini, Allah’ı anmayı değil de bir aracı bulup onunla yaklaşmayı istiyorlar! Oysa yüce Allah Kur’an-ı kerimde ne güzel buyuruyor: “Ben insanlara şah damarından daha yakınım.” “Dua edenin duasındayım” Ve sahih bir kudsi hadis de ise: “… Onu sevince, onun işiten kulağı, gören gözü, yakalayan eli, yürüyen ayağı ben olurum. O, benimle işitir, benimle görür, benimle söyler, benimle düşünür, benimle tutar, benimle yürür...” buyuruyor.


Evet kardeşlerim! Tevhid, tevhid, tevhid! İnsanlar bunu anlamayınca istedikleri kadar namaz kılsınlar, istedikleri kadar oruç tutsunlar, müslümanım desinler! Bu onların sadece kendilerini tatmin etmelerinden ibarettir. Peki tevhidi anlamak gerçekten bu kadar zor mu? Asla! Ancak insanlar heva ve heveslerinin kurbanı… Onlar tevhidi anladıklarında başına geleceklerini biliyorlar. İşte buraya kadar anlattıklarımız ve bundan sonra anlatacakalarımız…


Daha tevhid mücadelesinde anlatmadığımız o kadar önemli insanlar var ki… İsrailoğullarının türlü türlü işkence ve zulmüne maruz kalan, ve hatta bizzat onların eliyle öldürülen nice peygamberler, mü’minler!.. Yuşa, Kalib b. Yufenna, Hızkıl, İlyas, Yunus, Şemuyel, Davud, Süleyman, Lokman, Şaya, İrmiya, Danyal, Uzeyr, Zekeriya ve Yahya peygamberler… Ve sayısını net olarak bilemediğimiz onbinlerce peygamber!..


Bunların yanında annesi Meryem(as)’ın kıssası ve onun oğlu Hz.İsa(as)!.. Onların mücadelesi ve Zekeriya peygamberin, Ümran peygamberin müjdelediği Mehdiyi beklerken ki çilesi ise apayrı uzunca bir hikayedir. Onların sahte din alimleriyle mücadelesi tam bir ibrettir.

Ve en önemlisi alemlere rahmet Hz. Muhammed(sav)’in hayat hikayesidir. Dünyada mücadelesi en ince ayrıntılarına kadar incelenen insan… Amcasının yanında ticaretle uğraşırken Muhammedul Emin diye anılan kutlu resul(sav), kendisine tevhid dini İslamı tebliğ etme vazifesi verildiğinde bir anda kendisini her konuda güvenilir görenler onun baş düşmanı olmuştu. O’na ve O’na inananlara önce Mekke’de türlü işkenceler yapılmaya başlanmıştı. Zalimler onlara yapmadıkları bırakmadılar! Sahabilerden Ammar bin Yasir(ra)’in gözleri önünde Hz. Sümeyye(ra) katledilmemiş miydi? İslam’ın ilk şehidi! Allahu ekber! O ne güzel bir ölümdür. Allah yolunca, daha önce tadına bakılmamış bir sevda! (O dönem için...) O mücahide tevhidi haykırarak çığlıklarına “La ilahe illallah” ı katarak şehid edilmişti! Ya gözleri önünde annesi şehid edilen Ammar(ra)? Onun o anki yürek acısını hangi birimiz anlayabiliriz? Bilal(ra)! Tevhidin şereflendirdiği mücahid! O kula kulluğu efendisine karşı gelip, onun emriyle mü’min kanı dökmemesiyle reddetmişti! Çöl sıcağında üzerine konan taşın altındayken dahi tağudu reddediyor! Allah’ım ne büyük bir şerefle şereflendirdin bizi de kıymetini bilmiyoruz! Bize şuur ver ya rab!


Ve peygamber efendimiz Hz.Muhammed Musatafa(sav)... Alemlere rahmet efendimiz kendisine teklif edilen makamı, parayı, zevceleri reddetti! O ki Hudeybiye’de gelen özel emir dışında hiçbir zaman zilleti kabul etmedi de bizlere neler oluyor? Sahabeler onun kılına zarar gelmesin isterdi! Bizse onun tebliğ ettiği dinini kendi ellerimizle zelil ettik! Şu halimize bakın?! Demokrasini kölesi olanlar, hahamların papazların dostu olanlar, şeyhlerini ilah edinenler! Uyanın artık! Tevhid sizin anladığınız şey değil! Tevhid (La ilahe illallah) tüm tağudları red demektir! Küfrün silahıyla kuşanmayın! Demokrasiyi reddedin! Zalim keferelerin kurduğu bu beşeri sistemle İslam’a hizmet edilemez! Adiy b. Hatem(ra)’i hatırlayın! Hahamlarla papazları rab edinmediğini iddia ederken, ne güzel bir cevap almıştır resulullah(sav)’den… Allah’ın resulü(sav) onlar haramı helal, helalı haram kılıyor! Demişti…


Mekke’den çıkarılmadık O’nun gibi.. Taif de taşlanmadık henüz… Hiçbir gazvede dişimizi kırmadık! Bize ne oluyor? Heva ve hevesimizin kulu kölesi olmaktan vazgeçin ey insanlar! Din sizin anladığınız din değil! Din tevhid dini! Mücadelemiz toprak mücadelesi, çıkar mücadelesi, aşk meşk mücadelesi değil! Mücadelemiz tevhid mücadelesi!!!


Ebu Hanife(ra) zalim Emevi halifesi karşısında babasına verdiği sözden dolayı İmam Zeyd'i sadece maddi olarak desteklerken veya onun sözle propagandasını yaparken “Benim yaptığım hiçbir şey! Keşke babam yaşasa da sözümü (ahdimi) onun izniyle bozsam, çünkü asıl cihad malla mülkle olmaz CANLA olur CANLA” demişti! Ve yazımıza gireken ki İbn Teymiyye(ra)’ın sözünü hatırlayın: “Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir. Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir. Değil mi ki göğsümde Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünneti vardır!”



İşte mücadele budur! Tevhid mücadelesi budur. Şey Abdullah Azzam’ın Cihad Dersleri’nde anlattığı mücadeledir cihad! Nefs, para, mal, mülk, kalem, kitap, aşk, meşk, çiçek, böcek değildir! CANLA YAPILANDIR asıl cihad… Gerisi ikinci plandadır! Sufi efendiler işlerine mazeret olarak getirdikleri şu zayıf hadisde bile kendi kendileriyle çelişkiye düşmektedirler… Peygamber efendimiz(sav)’in gazve dönüşü söylediği şu söz: “Küçük cihad bitti, şimdi sıra büyük cihadda(ki bu büyük cihad nefs ile cihadmış)…” Bu hadis doğru olsa dahi resulullah (sav) küçük dediği (!) gazveden döndükten sonra, nefis ile cihada teşvik etmiş olur ki bu durumda yine KAFİRE KARŞI TEVHİD MÜCADELESİ VERMEK, CAN İLE CİHADDIR ilk önce gelen…

Alıntı:::Muhammed Şeriatî
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt