Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Mücahidlerin Cihad Sahalarında Kâfirlerin Kadınlarını Kendilerine Cariye Etmek Için Esir Almalarının

H Çevrimdışı

halitbinvelid

Üye
İslam-TR Üyesi
SORU:

Mücahidlerin cihad sahalarında kâfirlerin kadınlarını kendilerine cariye etmek için esir almalarının hükmü nedir?

Şu zamanımızda cariyenin hükmü nedir?

Nasıl taksim edilir?

Daru-l küfürde taksim edilir mi yoksa illa Daru-l islama götürülme şartı var mıdır?

Bekâr olsun veya dul olsun bunların iddeti nasıldır?

Allah sizleri mübarek kılsın…

CEVAP:

Hiç şüphe yok ki şer-i ölçüler dâhilinde-ehli kitap veya putperst -muharib (savaşan) kimselerin kadınlarını cariye olarak almak caizdir.

İbni Kudame El Makdisi (r.a) bu konuda şöyle demektedir: kadınların ve çocukların öldürülmeleri caiz değildir. Dolayısıyla ganimet olarak Müslümanlara cariye olurlar. Çünkü peygamber efendimiz (s.a.v) çocukların ve kadınların öldürülmelerini yasaklamıştır. [1]Bu yüzden peygamber efendimiz (s.a.v) ganimet olarak onları aldığında köle olarak alırdı.[2]

Esirlerin; cariye olması ise ancak Daru-l islam da imamın taksim etmesinden sonra olur. İmam yok ise cariye olmaz. Aynı şekilde Daru-l küfürde de yine caiz olmaz.

İbni Kudame El Makdisi (r.a) bu konuda şöyle demektedir: imamın yokluğunda cihad te’hir edilmez. Çünkü cihad olmadığı zaman cihadın maslahat ve menfaati de olmaz. Bir ganimet elde edildiğinde, bu işin ehli olanlar şeriatın gerektirdiği şekilde taksim ederler.

-Kadı İyad (r.a): İmam ortaya çıkana kadar, cariyelerin ırz ve namuslarının muhafazası için taksimleri ihtiyatan durdurulur” demektedir.[3]

Bu yüzden bu konu da (cariye), her zaman maslahatlar ve ortaya çıkabilecek mefsedetler iyi gözetilmelidir.

Müslümanların imamı dünyanın her hangi bir bölgesinde kafir kadınların cariye olarak alınması sonucunda kafirlerin de Müslüman kadınlarının cariye olarak alınması veya tecavüz edilmesi söz konusu olacaksa yahut kafirleri heveslendirecekse, bununla birlikte Müslümanlar da, Müslüman kadınları koruma hususunda zaaf içerisinde olurlarsa, kafirlerin tasallutundan koruyamayacaklar ise; imam, mefsedetin önüne geçmek için cariye alınmasını yasaklayabilir.

Rabbimiz şöyle buyurur: “Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da cahillikte ileri giderek Allah'a sövmesinler. Böylece her ümmete işini güzel gösterdik, sonra dönüşleri Rab'lerinedir. O, işlediklerini haber verir.” (Enam, 108)

Bu konudaki delillere gelince…

Kâfirlerin kızlarının ve kadınlarının esir edilmesi hususundaki deliller o kadar çoktur ki bir araya getirilmesi dahi zordur. Biz burada delilleri; genel deliller ve özel deliller diye iki kısma ayırıyoruz.

Genel Deliller:

Asıl olarak Müslümanların ırz ve namusları hususunun “haram” olduğuna delalet eden açıklamaların ortaya koyduğudur. Aynı şekilde kâfirlerin ırz ve namuslarında asıl olan “helal” olmasıdır ancak “iman etmeleri” ve “ eman altına girmeleri” bundan müstesnadır. Bu konu başlı başına, bu konuya genel bir delildir.

Ebu Bekre (r.a) şöyle anlatır: Bir gün peygamber efendimiz (s.a.v) kurban bayramı günü hutbe verdi ve şöyle dedi:

- (Ey mü'minler!) Bugün hangi gündür? diye sordu. Biz:

- Allah ve Resulü daha iyi bilir! Dedik. Resulüllah sükût etti. Biz Allah'ın Resulü bu aya eski adından başka bir ad verecek sandık. Sonra: bugün kurban bayramı günü değimlidir? Dedi.

Evet, dedik.

- (Ey mü'minler!) Bu ay hangi aydır? diye sordu. Biz:

- Allah ve Resulü daha iyi bilir! Dedik. Resulüllah sükût etti. Biz Allah'ın Resulü bu aya eski adından başka bir ad verecek sandık. Sonra:

- Zilhicce (ayı) değil midir? Buyurdu. Biz:

- Evet, Zilhicce'dir! dedik. Allah'ın Resulü:

- Bu, içinde bulunduğumuz hangi beldedir? Buyurdu Biz:

- Allah ve Resulü daha iyi bilir! dedik. Rasulüllah (s.a.v) sustu. Biz Resulüllah'ın (s.a.v) Mekke'ye yeni bir ad vereceğini sandık. Sonra Rasulüllah (s.a.v):

- Mekke şehri değil midir? dedi.

- Evet, (ey Allah'ın Resulü) Mekke'dir! dedik. Resulüllah (s.a.v):

Allah'ın Resulü: (Bu mukaddimelerden sonra) Allah'ın Resulü, (mal, can, ırz masumiyetine işaret ederek) buyurdu ki: (Ey insanlar!) şu halde iyi biliniz ki, bu şehrinizde, bu beldenizde, bu gününüzün haram olduğu gibi (birbirinize) kanlarınızı dökmek, mallarınızı almak, namuslarınız selbetmek de haramdır. (Her türlü taarruzdan korunmuştur. )Muhakkak ki siz, Rabbinize kavuşacaksınız. O zaman bütün işlerden sorulacaksınız. [4]

-İbni En Nahhas (r.a) şöyle demiştir: kadın esir alınmadan önce Müslüman olur ise; canını, malını ve küçük çocuklarını koruma altına almış olur.[5] O halde Müslüman olmaz ise esir olarak alınır.

Bu gibi konularda kaide şudur: “Bir şeyin bulunduğu hal üzere kalması asıldır.”[6]

Bu konuda bir diğer kaide ise: “Kesin sabit olan şey şüphe ile ortadan kalkmaz.”

Yahut “kesin bir şey şüphe ile kalkmaz”[7]

O halde bu meselede; kâfirlerin kadınlarının, Allah yolunda cihad eden mücahidlere helal olması asıl olandır. Bu yüzde haram olması ancak kesin ve kat-i bir delile dayandırılmalıdır.

Böylelikle şu ortaya çıkmaktadır: “cariye almak haramdır” diyenler, bunun mübah olduğunu ispat edenlere karşı, sözlerini ispat etmeleri için delil getirmeleri gerekir. Çünkü “cariye almak haramdır” diyen kimse; asıl olan helallikten haramlılığa intikal etmiştir. Bunu mübah gören kimseler ise, bu konuda asıl olana sarılmış kimselerdir. Bu yüzden şer-i ölçülerle mübah olan cariye alınmasının helalliğidir” denmiştir.

Özel Deliller İse Oldukça Çoktur:

1- (Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.” (Nisa, 24)

-İmam Kurtubi (r.a) şöyle demiştir: Ayette “Evli kadınlar da size haram kılındı…” denilmektedir. Burada kasıt evli, eşleri olan Müslüman kadınlardır. Bunlardan müstesna olan savaşlarda sağ ellerin elde[8] etmiş olduğu cariyeler müstesna kılınmıştır. Dolayısıyla esir olarak alınan kadın evli ve eşi dahi olsa kişinin hissesine düşmüş ise bu cariyeler helaldir. [9]

2-“Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.” (Nisa, 3)

-İbni Kesir (r.a) bu ayetin tefsirinde şöyle demektedir: Evleneceğiniz kadınlar birden fazla olduğunda adaletsiz olacağınızdan korkarsanız, o halde bir kadın ile evlenin yahut kendinize cariye alın. Çünkü cariyeler arasında taksim (belirli günlerle kalma) vacip değildir, müstehaptır. Kim cariyeler arasında da taksim (belirli günlerle kalma) yaparsa güzel yapmış olur. Kimde bunu gözetmezse bir sakınca yoktur.[10]

3- “Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (Nisa, 36)

Ayette bahsedilen “…ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi iyi davranın…”

Bu tavsiyeler; Allah tealanın köle ve cariyelere iyi davranmamız konusundaki nasihatleridir.

4-Ali’den (r.a) rivayet edilen Peygamber efendimizin (s.a.v) şu sözleri vardır: “Namazlarınıza, namazlarınıza dikkat ediniz… Bir de sağ ellerinizin altındakilere(köle ve cariye) dikkat ediniz. Bu konularda Allahtan sakınınız.” Diğer bir rivayette: namaza dikkat ediniz ve sağ ellerinizin altındakilere de dikkat ediniz” buyurmuştur.[11]

5-“Onlar mahrem yerlerini günahlardan korurlar. Yalnız eşleri ve cariyeleri ile ilişki kurarlar. Çünkü bunu yapanlar ayıplanamazlar. Ama bu sınırın ötesine geçmek peşinde olanlar, işte onlardır haddi aşanlar.” (Müminün, 5-7)

İmam Kurtubi (r.a) ayetin tefsirinde şöyle demiştir: “Yalnız eşleri ve cariyeleri ile ilişki kurarlar.” Ayet genel olarak bir şeye sahip olan kişinin, sahip olduğu şeyleri kullanmasının mübah olduğunu gösterir. Bu cariyeler esir alındıktan sonra Müslüman olsun yahut kafir olsun fark etmez yahut ehli kitaptan olsun veya olmasın fark etmez. [12]

6-Ebu Said el-Hudrî'den (r.a) rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (s.a.v) Huneyn (gazvesi) günü Evtas'a[13] bir ordu göndermişti. (Bu ordu Evtas'a gelince orada) düşmanlarıyla karşılaşıp çarpışmışlar ve muzaffer olmuşlar, bazılarını da esir almışlar. Rasûlullah (s.a.v)'in ashabından bazı kimseler, müşrik kocalarının hayatta olmasından dolayı esir kadınlarla cinsi münâsebette bulunmanın günah olacağından çekiniyormuş gibi davranmışlardı. Bunun üzerine Allah teâlâ bu mevzuda "Savaşta esir olarak- elinize geçen câriyeler müstesna bütün evli kadınlarla nikâhlanmak da haram kılınmıştır." âyet-i kerimesini indirdi. Yani iddetleri dolunca onlar size helaldir (buyurdu).[14]

-İmam Kurtubi (r.a)şöyle demiştir: cumhur ulema; imam Şafii, imam Malik, imam Ebu Hanife ve diğer âlimler, kâfir kadının savaş alanında esir düşmesi” ismetinin (dokunulmazlığı) kalkması ve sahibinin onunla cinsel ilişkiye girmesi konusunda etkilidir. Bu görüş ayrıca İbni Abbas, İbni Mesud’dan (r.anhm) nakledilmiştir. Ayrıca Şa’bi, Hasen, İbrahim ve bir grup alimden de nakledilmiştir. [15]

-Azim Abadi (r.a) şöyle demiştir: “Evli kadınlarla nikâhlanmam da haram kılınmıştır…” burada eşleri olan kadınlar kastedilmiştir. Evli olan kadınlar, ancak kocalarına helaldir diğer erkeklere haramdırlar. Ancak bundan istisna edilen savaşlarda alınan cariyelerdir. Bu cariyelerin iddeti bittikten sonra kâfir kocasının nikâhı fesholur ve Müslüman erkeğe helal olur.[16]

Cariyenin İddetine Gelince: hamile olan cariyenin iddeti doğum yapana kadardır. Hayız gören normal cariye ise bir hayız ile iddeti bitmiş olur. Hayız görmeyen cariye ise bir ay sonra temizlenmiş olur.

-Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmed El Kurtubi (r.a) şöyle demiştir: hayız görmeyen veya eşi olmayan cariyeler bir hayız ile iddeti biter yani hepsinin bir hayız müddeti ile iddetleri bitmiş olur.[17]

Ebu'd-Derda (r.a) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v) seferlerinin birinde, bir çadırın kapısında, doğumu yakın olan hamile bir kadın gördü. Kadın hakkında sual etti.

"Falancanın cariyesi!" dediler.

Aleyhissalatu vesselam: "Herhalde o, cariyeye temas etmek istiyor!" buyurdu. Muhatapları "Evet!" deyince: "Ona, kabre kadar onunla beraber olacak bir lanetle lanet etmek içimden geldi. O nasıl olur da kendine helal olmadığı halde (kadının karnındaki çocuğu) kendine varis kılar veya nasıl olur da kendine helal olmayan (bebeği) hizmetçi kılar?" buyurdular." [18]

-İmam Nevevi (r.a) bu hadis hakkında şöyle demektedir: Adam, cariye ile beraber olmak istemişti. Fakat cariye hamile idi. Oysa cariye ile doğum yapana kadar cinsel ilişkiye girilmez. Hadiste yer alan: “O nasıl olur da kendine helal olmadığı halde (kadının karnındaki çocuğu) kendine varis kılar veya nasıl olur da kendine helal olmayan (bebeği) hizmetçi kılar?" sözlerine gelince: cariye doğumu altı ay kadar sonra yapmıştı. Böyle olunca çocuk bu cariye sahibinin olabilir veya ondan önceki kişinin olabilir. Şayet çocuk cariyenin yeni sahibinden ise, ikisi de (Anne ve çocuğu) mirascı olurlar şayet çocuk bu adamdan değil de daha önceki adamdan ise mirascı olmazlar. Dolayısıyla cariye sahibi arasında hiçbir akrabalık bağı olmadığından mülkü olduğundan cariye olarak kullanır.

O halde hadis: cariye sahibinin cariyenin karnındaki çocuğun kendi çocuğu olma durumu var ise mirascı kılabilir. Dolayısıyla diğer mirascılar bu hususta söz sahibi olamazlar. Cariyenin sahibi çocuğu da sahiplenebilir ve köle olarak kullanabilir. Bu kendisine helal olmamakla birlikte böyle de yapabilir. İşte bütün bu ihtimallerden dolayı hamile cariyenin sahibi cinsel ilişkiye girmemesi gerekir. Hadisten anlaşılanda budur. [19]

-Ebu Sadi El Hudriden (r.a) rivayet edilen bir hadiste şöyle buyrulur: “Hamile olan cariye doğum yapana kadar cinsel ilişkiye girilmez hakeza hamile olmayan cariye de bir hayız görene kadar cinsel ilişkiye girilmez”

-Azim Abadi (r.a) şöyle demiştir: hamile olan cariye ile doğum yapana kadar cinsel ilişkiye girmeyin. Hayız gören cariye ile de bir hayız görene kadar cinsel ilişkiye girmeyin. Bir kimse cariyeyi aldığında hayız ise bu hayız iddeti; hayız sayılmaz tekrar yeni bir hayız görene kadar beklemesi gerekir. Yaşı küçük veya yaşlı olduğundan dolayı hayız görmüyor ise bir hayız iddeti bekler diğer bir görüşe göre de üç hayız iddeti bekler. Fakat sahih olanı birinci görüştür.[20]

Hasen (r.a) şöyle demiştir: Peygamber efendimizin (s.a.v) ashabı bir hayız ile cariyelere iddet bekletiyorlardı.[21]

Allah en doğrusunu bilendir…




[1] Müttefekun Aleyh.

[2] Özetle; Muğni, 12/461.

[3] Muğni, 12/432.

[4] Müttefekun Aleyh.

[5] Meraiul Eşvak, 2/1046.

[6] El Eşbah Sübki, 1/13. El Eşbah, Suyuti, S.119. El Eşbah İbni Nüceym, 62. El Kavaid En Nuraniyye, İbni Teymiyye, S. 26.

[7] El Menru Zerkeşi, 2/255. El Eşbah Suyut, S.811. El Eşbah İbni Nüceym, 60. El Eşbah Sübki, 1/13.

[8] Esirler taksim edildikten sonra kişinin mülkünün altına girmesi. Çev.

[9] El cami Li Ahkam El Kuran, 6/200.

[10] Tafsiri-l Kurani-l Azim İbni Kesir, 1/552.

[11] Ebu Davut, İbni Mace, Albani, sahih demiştir.

[12] El İncad Fi Ebvab El Cihad, 1/286.

[13] Huneyn, Mekke ile Taif arasında, Mekke'ye aşağı yukarı on mil uzaklıkla bulunan bir vadinin adıdır. Huneyn gazvesi, Mekke'nin fethinden sonra, hicretin 8. yılında, şevval ayında cereyan etmiştir. İslam tarihinde huneyn gazvesi olarak bilinen bu savaşın sebebi Hevâzın kabîlesinin müslüman topraklarına saldırmak amacıyla Huneyn'de toplanıp harp hazırlıklarına başlamalarıdır. Düşmanın bu niyeti, iyi ta'lim ve terbiye görmüş disiplinli İslam ordusu karşısında gerçekleşme imkanı bulamamış, savaş müslümanların zaferiyle neticelenmiştir. Evtas: Hevâzin ülkesinde bir vâdîdİr. Bu vadi Huneyn vadisinden başka bir vâdîdir. Evtas hâdisesi ise, Huneyn savaşından sonra cereyan etmiştir. Huneyn gazvesinde müslümanlardan kurtulup kaçmaya muvaffak olan, Hevâzin kabilesinden bir kuvvet Taife kaçarak Sakiflilerle birlikte prada mevzilenmişierdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.) onların üzerine Ebü Musa el-Eş'arî'nin amcası Ebû Amir el-Eş'arî kumandanlığında bir askeri kuvvet gönderdi. İslam askerleri Taif'i 18 gün kadar kuşattı, fakat bir sonuç alamadığından kuşatma kaldırıldı. Bir sene sonra Taif halkı kendiliklerinden müslüman oldular.Çev.

[14] Müslim ve başkaları rivayet etmiştir.

[15] El İncad Fi Ebvab El Cihad, 1/286-287.

[16] Avnu-l mabud, 6/105.

[17] El Cami Li-Ahkâm El Kuran, 1/206.

[18] Muslim, Nikâh 139, (1441); Ebu Davud, Nikâh 45, 2156.

[19] Şerh sahih Müslim, 10/22-23.

[20] Avnu-l Mabud, 6/106.

[21] Abdurrezzak Musannef, tahric etmiştir, 12753.
 
Üst Ana Sayfa Alt