Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Munafık ve Kafir Tanıdıkların Cenaze Namazlarına Katılmanın Şartları Nelerdir?

halid.bin.velid Çevrimdışı

halid.bin.velid

Üyeliği İptal Edildi
Banned
es selam u aleykum
bir konu hakkında bilgi ararken şöyle bir hadiseyle karşılaştım

ilk önce kısaya deyinmek istiyom :

Abdullah bin Übeyy bin Selûl, münâfıkların reisi idi. Hz. Resûlullahın aziz şahsiyetini nazarlardan düşürmek, İslâmiyetin inkişâfına mâni olmak ve Müslümanları birbirine düşürmek için elinden gelen bütün gayreti ömrü boyunca göstermekten geri durmamıştı. Bu menhus maksadını tahakkuk ettirmek için de bir çok iftiralarda bulunmuştu. Müslümanların tesanüde en çok muhtaç olduğu bir zamanda bu adam tesanüdleri bozucu hareketlerde bulunurdu. Fakat Cenâb-ı Hakkın inayeti ve Resûlullahın tedbir ve himmeti ile bu teşebbüsleri hep sonuçsuz kalırdı.

Başında bulunduğu nifak şebekesinin yaptıklarından dolayı haklarında âyet-i kerimeler, hattâ "Münafıkûn" adında müstakil bir Sûre nazil olmuştu.

Bu sebeple Hz. Resûlullah bunlara karşı hep ihtiyatlı davranır, hâl ve hareketlerini kontrol altında bulundurur ve İslâm camiasının ittifak ve tesanüdünü bozucu planları karşısında hep tedbirli olurdu.
İşte, İslâm camiasının birliğini bozmak için eline geçen her fırsatı kullanmaktan geri kalmayan bu adam Hicretin dokuzuncu senesi Zilkâde ayında öldü.( İbn-i Kesîr, Sîre, 4:64. )

Peygamberimiz (s.a.v.)in Cenaze Namazını Kıldırması

Abdullah bin Übeyy, münâfıkların reisi iken, oğlu Abdullah son derece samimi ve müttaki bir Müslümandı. Bu, "Ölüden, diriyi, diriden ölüyü çıkaran" Cenâb-ı Hakkın kudret ve hikmetinin bir tecellisi idi. Baba münafıkların reisi, oğul mücahid bir Müslüman.
Babası vefât ettikten sonra, oğlu Abdullah babasının vasiyeti üzerine Hz. Resûlullahın huzuruna çıkarak, "Yâ Resûlallah! Gömleğini bana versen de, babamı onunla kefenlesem" dedi. Sonra da, "Yâ Resûlallah! Onun namazını kılıp istiğfarda bulunsanız"
( Müsned, 2:18. )
diye ricada bulundu.

Gariptir ki, hayatı boyunca İslâmiyet aleyhinde plânların tasavvuru ve tahakkuku ile meşgul olan bu adamın kefenlenmesi için Resûl-i Ekrem Efendimiz sırtından gömleğini çıkarıp Hz. Abdullah'a verdi ve "Cenaze hazırlanınca bana haber veriniz, namazını kılayım"( A.g.e., 2:18; Buharî, 2:76; Tirmizî, 5:280. ) buyurdu.

Hz. Ömer'in İkâzı

Cenaze hazırlanmıştı. Peygamber Efendimiz namazı kılmaya kalkarken Hz. Ömer, arkasından ridasına yapıştı,
"Yâ Resûlallah! Allah sizi münâfıklar üzerine namaz kılmaktan nehyetmedi mi?"( Müsned, 2:18; Müslim, 4:1865. ) dedi.

Peygamber Efendimiz gülümseyerek şöyle dedi:
"Ben, istiğfar etmek veya etmemekte serbest bırakılmışım. Ben de tercihimi yaptım. Allah Taâlâ, 'Onlar adına ister af dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen yine Allah onları bağışlayacak değildir...' (Tevbe Sûresi, 80) buyurmuştur."5
Daha sonra Resûlallah (a.s.m.), Abdullah bin Übeyy'in cenaze namazını kıldı ve kabri başına kadar da gitti.( Sîre, 4:197; Müsned, 1:16; Tirmizî, 5:279. )


Nâzil Olan Âyet

Aradan çok zaman geçmeden Peygamberimiz (s.a.v.)e münâfık ölüleri hakkında Cenâb-ı Hak tarafından şu kesin emir verildi:
"Onlardan ölen hiçbir kimsenin asla namazını kılma ve kabrinin başında durma. Onlar Allah'ı ve Resûlünü inkâr etmişler ve Allah'a itaatten çıkmış olarak ölüp gitmişlerdir."
( . Tevbe Sûresi, 84. )

Bundan sonra Peygamber Efendimiz, hiç bir münâfığın cenaze namazını kılmadı. Kabrinin başında da durmadı.( Sîre, 4:197; Müsned, 1:16. )


Peygamberimiz (s.a.v.)in böylesine ömrünün her safhasında İslâm cemâatını bölmek gayretiyle yaşayan bir adamın cenazesine karşı bu alâkasının şüphesiz bir çok hikmetleri vardı.

En mühim hikmeti onun etrafında toplanmış olanların samimi iman etmelerini temin etmekti. Nitekim, Efendimize, gömleğini niçin verdiği ve cenaze namazını niçin kıldığı sorulduğunda, şu cevabı vermişti:
"Gömleğim ve onun üzerine kıldığım namazım, kendisini Rabbimden gelecek azabdan kurtaramayacaktır. Fakat ben, bu sayede onun kavminden bin kişinin samimi Müslüman olmasını umuyorum."( Taberî, Tefsir, 10:206. )

Gerçekten de Abdullah bin Übeyy'in vefât ederken Peygamberimiz (s.a.v.)den medet umduğunu gören bin kişi samimiyetle Müslüman olmuştur. (Umdetü'l-Kari, 8:54. )

Bunu gören Hz. Ömer de, davranışından pişmanlık duymuş, "Allah ve Resûlü elbette daha iyi bilir"( Sîre, 4:197. ) demiştir.



(Abdullah bin Übeyy bin Selûl'ün ölümü ) ilgili kısayı anlatıldıgı gimi
Münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy bin Selûl'ün ölümü ve Peygamberimiz'in (s.a.v.) onun cenaze namazını kıldırması olayıyla ilgili eyer peygamerimiz gittiyse yani cenaze namasına

S 1 - biz bu olayı günümüzde sözde müslüman olarak görülen aslen münafık sıfatı olan ama cevresinde sami müslümanlar olan kişin munafık sıfatından haberdar olmaması veya münefıgın belagatın güzelligine aldanıp müslüman olarak bildikleri için gerçekleri görmemiş olan cemaati bir müslümanı cenazeye cagırırsa
müslüman olan kişi münafık olan birin cenaze namazına katıla bilirmi katılma amacı ordaki insanlarla daha iyi bir iletişim ve insanlara bir cümle dahi olsa hak ve batıl kavramı açısıdan içlerine düşünçelerine şüpe düşürerek aslen münafık olan ama cevresinde müslüman olarak görülen kişin aslen hak deyil batıl yolda oldunu hafif cümlerle ilk telkin yaparak kişilerle iletişim
kurma amacı olursa ne kadar dogru olur gitmesi

S 2- birde şöyle sorum olçak örnegin :
ailenizde veya akrabalarınızda biri ölüyor müslüman deyil yani inkar ve red olaylarında ya bilgi bilmiyorlar yada okuma yazma bilmiyorlar veya gerçekler nefislerine zor geliyor

siz cenazeye gitmiyorsunuz çünkü müslüman deyil gitmediniz zamanda akraba cevresi tabiki sizi biliyor yani tevhidi anlatıyorsunuz müslümanlık şöyledir böyledir diyorsunuz ama cenazeye katılmıyorsunuz
burda o akraba kesimiyle yüz yüze gine aynı ortamda karşılaştınız zaman bir şey ler

anlatınızda size şöyle bir şüpede bakmazmı akrabasının cenazesine gelmeyen biri ne kadar samimi olur bu şüpe vermek için ve kendimizden uzaklaştırmamak için yarınki gün yine aynı bir ortamda oldumuz zaman düşünçelerimizi devamlı anlatarak kişiye fikirler ve düşünçeler telkin edme amacıyla böyle cenazelere gitmemiz ne kadar dogru olur
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullah kardeşim;

Konumuzu teşkil eden ayetlerin izahatı :
"Ey Muhammed, ister bağışlanmalarını dile ister dileme. Onlar için yetmiş defa afv dilesen de Allah onları asla afv etmeyecektir. Bu onların, Allah ve Peygamberini inkâr etmelerindendir. Allah, fâsıklar guruhunu asla doğru yola eriştimez."(Tevbe: 80)

Abdullah b. Ömer (r.anh) diyor ki:
Abdullah b. Ubey ölünce oğlu Abdullah b. Abdullah, Rasulullah'a geldi. Ondan, babasını kefenlemesi için gömleğini vermesini istedi. Rasulullah, gömleğini ona verdi Abdullah'ı onunla kefenlemesini istedi. Sonra cenazesini kılmak istedi.
Bunun üzerine Ömer b. el-Hattab, Rasulullahın elbisesinden tuttu ve dedi ki: "Sen bunun, namazını kılıyorsun, halbuki bu munafık. Allah sana, bunlara af dilemeni yasakladı."
Bunun üzerine Rasulullah buyurdu ki: "Allah beni, bunlar içi avf dileyib dilememekte serbest bıraktı ve buyurdu ki: "İster bağışlanmalarını dile, ister dileme. Onlar için yetmiş defa avf dilesen de Allah onları afvetmeyecektir." Ben, bunlar için yetmişten daha fazla afv dileyeceğim." dedi ve onun cenaze namazını kıldırdı. Biz de onunla birlikte kıldık. Bunun üzerine Allah teala, "Munafıklardan bîri ölürse sakın cenaze namazım kılma..." (Tevbe 84) âyetini indirdi.
(Buhari, K. Tefsir el-Kur'an sure; 9 hab; 13)

"O munafıklardan biri ölürse sakın cenaze namazını kılma. Kabrinin başında durma. Çünkü onlar, Allah ve Peygamberini inkâr etmişler ve dinden çıkmış olarak ölmüşlerdir." (Tevbe 84)

Ey Rasulum, munafık olarak ölenlerin cenaze namazlarını kılma. Zira onlar, müslüman olarak ölmemişlerdir. Onların kabirlerinin başına varıp da dua da etme. Dinden çıkmış veya hiç iman etmemiş olarak ölen bu insanlar duaya da ehil ve layık değillerdir.

Abdullah b. Ömer (r.anh) diyor ki:
"Abdullah b. Ubey ölünce oğlu, Abdullah b. Abdullah, Rasulullah'a geldi ona; babasına kefen yapması için gömleğini vermesini istedi. Rasulullah da verdi. Sonra Abdullah, Rasulullah'tan, babasının cenaze namazını kıldırmasını istedi.
Rasulullah, kalkıb cenaze namazını kıldırdırmaya yeltenince, Ömer (r.anh) kalkıb Rasulullah'ın elbisesinden tuttu ve dedi ki:
"Ey Allanın Rasulu, sen bunun cenazesini mi kılıyorsun? Halbuki Rabb'in sana bunun cenaze namazını kılmanı yasakladı."
Bunun üzerine Rasulullah buyurdu ki:
"Allah beni serbest bıraktı ve buyurdu ki: "İster bağışlanmaları dile ister dileme. Onlar için yetmiş defa afv dilesen de Allah onlan asla afv etmeyecektir."(Tevbe 80) Ben, afv dilemeyi yetmişten fazla yapmış olacağım.
(Ömer) Dedi ki: "Ama o, munafık."
Rasulullah yine de onun cenaze namazını kıldırdı.
Bunun üzerine Allah teala, "O munafıklardan biri ölürse sakın cenaze namazını kıldırma" âyetini indirdi.
(Buhari, K.Tefsir el-Kur'an, sure: 9, bab: 12 ; Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an sure: 9, bab: 11, Hadis No: 3098)

Diğer bir rivayette, bu âyet nazil olduktan sonra Rasulullah'ın bir daha munafıkların cenaze namazını kıldırmadığı zikredilmiştir.
Abdullah b. Abbas diyor ki: Ben Ömer b. el-Hattab'ın şunları söylediğini işittim:
"Abdullah b. Ubey b. Selûl ölünce Rasulullah, onun cenazesini kıldırmaya davet edildi. Rasulullah ayağa kalkınca ben de sıçrayıb kalktım ve dedim ki: "Ey Allahın Rasulu, sen, Ubey'in oğlunun cenazesini mi kıldıracaksın? Halbuki o falan günde şöyle ve şöyle yaptı." Ben, Rasulullah'a ibn-i Ubey'in yaptıklarını sayıp durdum.
Rasulullah gülümsedi ve: "Ey Ömer hele öte çekil" dedi.
Ben daha fazla üzerine gidince dedi ki: "Ben, Allah tarafından (Avf dilemeyi) tercih ettim. Şayet ben, yetmişten fazla afv dilememle afv edileceğini bilmiş olsam afv dilememi yetmişten fazla yaparım"
Rasulullah cenazeyi kıldırıb gitti. Aradan çok geçmeden tevbe suresi'nin "O munafıklardan biri ölürse, sakın cenaze namazını kılma," âyeti ve bundan sonra gelen âyet nazil oldu.
Ben de Rasulullaha karşı curetkâr davranışımdan dolayı kendi kendime hayret ettim. Allah ve Rasulu (her şeyi) daha iyi bilir.
(Buhari, K. Tefsir el-Kur'an sure: 9 bab: 12)

Taberi bu hadisi, Cabir, Enes, Katade ve Âsim b. Ömer'den de rivayet etmiştir.
Cabir b. Abdullah (r.anh) diyor ki:
"Rasulullah, Abdullah b. Ubey defnedildikten sonra kabrine vardı. Onu çıkardı, Ona tükürdü/üfürdü ve gömleğini ona giydirdi.
(Buhari, K. el-Cenaiz bab: 23; Neseî, Cenâiz, 40, hadis no: 1899)

Bu âyet-i Kerime nazil olduktan sonra Peygamber efendimiz, munafıklardan hiçbir kimse'nin cenaze namazını kıldırmamış ve kabirlerinin başında da bulunmamıştır.
(Tirmızî, Tefsîru'l-Kur'ân, 9/ 12-13, hadis no: 397-3098; Neseî, Cenâiz. 40 - 69, hadis no: 1898 - 1964 ; Ahmed ibn Hanbel, Musned, 1,16)

Bu hususta Ebu Katade diyor ki:
"Rasululah (s.a.v.) bir cenazeye davet edildiğinde onun hakkında sorular sorar, eğer iyi bir kimse olduğu söylenirse cenazesini kıldırırdı. İyi bir kimse olduğu hakkında bir şey söylenmezse, cenaze sahiblerine "Ona siz bakın." der ve o cenazenin namazını kıldırmazdı".
(Ahmed b. Hanbel, Musned C. 5, Sf: 299)

Ömer b. El-Hattab da, tanımadığı kimselerin cenaze namazını, Huzeyfe b. el-Yeman kılmadıkça kılmazdı. Çünkü Huzeyfe b. el-Yeman, kimin munafık olduğunu bilirdi. Bu sebeple Huzeyfe'ye "Sır sahibi" deniyordu.
(Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, C. 4, Sf: 337-340)

Hişâm ibn Urve'nin, babasından rivayetine göre Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl, Peygamber ve ashabı hakkında: "Onlara infakta bulunmasanız ashabı çevresinden dağılır gider." demişti. Yine: "Medine'ye varınca elbette aziz olan, zelîl olanı oradan çıkaracaktır." diyen de o idi.
Allah Tealâ: "Onlar için ister istiğfar et, ister etme. Onlar için yetmiş kere istiğfar etsen de Allah, hiçbir zaman onları mağfiret edecek değildir." âyet-i kerimesi nazil olduğunda Peygamber (s.a.v.): "Yetmişten fazla istiğfar edeceğim." buyurdu da Allah Tealâ: "Onlar için ha istiğfar etmişsin, ha onlara istiğfar etmemişsin, haklarında birdir. Allah onları kesinlikle yarlığamaz..." (Munâfikûn, 6) âyet-i kerimesini indirdi. (Taberî, Câmiu'l-Beyân, X 128)

Cabir'den gelen bir rivayette de İbn Ubeyy ibn Selûl'un oğlu Abdullah'ın Peygamber (s.a.v.)'e gelerek babasının kefenlenmesi için gömleğini istemesi ve cenaze namazını bizzat kıldırması talebi, babasının vasıyyetine dayandırılmaktadır. (Taberî, Câmiu'l-Beyân, X, 141)



*********

Tevbe suresi inince, munafıklarla ilişkiler şekillenmiş oldu. Bu konuda merhum Şehid Seyyid Kutub şunları buyurmuştur:

"Rasulullah (s.a.v.), peygamberlik görevi ile görevlendirilişinden itibaren on yıl boyunca savaşsız ve haraçsız, sadece uyarma yöntemi ile davet etti insanları.
Bu dönem içerisinde kendisine karşı yapılanlara sabretmesi, görmezlikten gelmesi, aldırış etmemesi emredildi.
Daha sonra hicret etmesine ve düşmanları ile savaşmasına musaade edildi.
Ardından kendisi ile savaşanlarla savaşması ,
bir köşeye çekilib savaşmayanlara dokunmaması;
en son olarak “din” tamamen Allah’a has kılınıncaya dek muşriklerle savaşması buyuruldu.

“Berae” (Tevbe) suresi indirilince şu konular hakkın-daki hükümler top yekün olarak indirilmişti. Peygamber kitap ehlinden düşmanlık edenlerle, cizye (haraç) verinceye ya da İslam’a girinceye dek savaşmakla görevlendirildi. Ayrıca bu süre zarfında kafir ve munafıklarla cihad etmesi, onlara katı davranmaması; kafirlerle kılıç, süngü vb. silahlarla savaşması; munafıklarla ise farklı biçimde mucadele etmesi, lisan ve delil ile onları iknaya çalışması; bunların yanı sıra kafir ve muşriklerle sureti katiyede dostluk andlaşmaları yapmaması, bu tür sözleşme taleblerini geri çevirmesi emredilmişti.

“Berae” suresinin indirilmesi ile kafirlerin, Rasulullah’la olan ilişki biçimlerine göre üç kısma ayrılmaları kesinlik kazandı:

  1. Rasulullah’la savaş halinde olanlar,
  2. Rasulullah’la andlaşma yapanlar ve,
  3. Zımmiler
Daha sonra kendileri ile barış andlaşması imzalananlar İslam’a girince geriye iki grup kaldı:
Rasulullah ile savaşanlar ve zımmiler.

Rasulullah’ın munafıklarla olan ilişkilerine gelince,
Rasullullah, munafıkların görünüşteki hareket ve davranışlarını, sözlerini kabul etmesi, görünmeyen taraflarını (iç alemlerini) Allah’a bırakması onlarla mucadele ederken ikna metodunu, yani bilgi ve delilleri, onlara karşı kullanması, onlara sert davranmaması, onlardan yüz çevirmemesi, ruhların derinliklerine etki edebilecek açık sözlerle İslam’ı onlara tebliğ etmesi emrediliyordu.
Buna karşılık ölenlerinin namazını kılmak veya kıldırmaktan, defin sırasında kabirlerinin başında bulunmaktan da nehyediliyordu. Ayrıca onlar için bağışlanma dilese dahi Allah’ın onları bağışlamayacağı kendisine bildirilmişti.
İşte Allah Elçisi’nin kafir ve munafık düşmanları ile olan ilişkileri ve bu ilişkiler sırasında izlediği yöntem tamamen böyle idi.”
(Seyyid Kutub, Yoldaki İşaretler, 'İslam'da Cihad Bahsi)

"Kafirlere ve munafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran” (Tevbe: 73)

Munafıklar hiç şubhe yok ateşin en alt tabakasındadırlar. Artık onları buradan kurtaracak bir yardımcı bulamazsın." (Nisa-145)

*********

S 1 - biz bu olayı günümüzde sözde müslüman olarak görülen aslen münafık sıfatı olan ama cevresinde sami müslümanlar olan kişin munafık sıfatından haberdar olmaması veya munâfığın belagatın güzelligine aldanıb müslüman olarak bildikleri için gerçekleri görmemiş olan cemaati bir müslümanı cenazeye cagırırsa
müslüman olan kişi münafık olan birin cenaze namazına katıla bilirmi katılma amacı ordaki insanlarla daha iyi bir iletişim ve insanlara bir cümle dahi olsa hak ve batıl kavramı açısıdan içlerine düşünçelerine şüpe düşürerek aslen münafık olan ama cevresinde müslüman olarak görülen kişin aslen hak deyil batıl yolda oldunu hafif cümlerle ilk telkin yaparak kişilerle iletişim
kurma amacı olursa ne kadar dogru olur gitmesi
C 1- Günlük yaşamda insanların , ölen kişinin musluman olduğunu düşünerek cenaze namazını kılmalarına rağmen; şahsen munafıklığını kuvvetli delille bildiğimiz kimselerin sosyal ve akraba/arkadaş yakınlık ilişkilerini öne sürerek açıkça nassla men edilmemize rağmen cenaze namazını kılmak ve arkasından hayırla duada bulunmamız câiz değildir. Bu uğurda kınayanların kınamasından çekinenlerin, Allahın (c.c.) kınamasına mustehak olmaktan kurtulamayacağını kesinlikle bilmeleri gerekir.
Âyetteki katîyete rağmen , munafık olduğuna inanılan ölü şahsın tanıdık olmasının sebebiyetiyle berlikte, nefsâni düşüncelerle cenazede insanlara tebliğ yaparım tarzında varsayımlarla cenaze namazını kılıp, dualarda bulunmak Rasulullahın (s.a.v.) ve ashabın pratiğine muhalefettir.
Tevbe suresi 84. ayetin nuzulunden sonra Rasulullah (s.a.v.)'in munafıkların arkasında namaz kılmayı terk ettiği gibi, Ömer (r.anh)'in de munafık olduğunu kesin bilmedikleri hakkında, munafıkların listesine sahib olan Huzeyfe (r.anh)'ın cenazelere olan tavrını yakın takibe alarak, katılmadığı cenaze namaz ve dualarından kendisini de sakındırmış olması bize kıstas olarak yeterlidir.

S 2-ailenizde veya akrabalarınızda biri ölüyor müslüman deyil yani inkar ve red olaylarında ya bilgi bilmiyorlar yada okuma yazma bilmiyorlar veya gerçekler nefislerine zor geliyor

siz cenazeye gitmiyorsunuz çünkü müslüman deyil gitmediniz zamanda akraba cevresi tabiki sizi biliyor yani tevhidi anlatıyorsunuz müslümanlık şöyledir böyledir diyorsunuz ama cenazeye katılmıyorsunuz
burda o akraba kesimiyle yüz yüze gine aynı ortamda karşılaştınız zaman bir şey ler

anlatınızda size şöyle bir şüpede bakmazmı akrabasının cenazesine gelmeyen biri ne kadar samimi olur bu şüpe vermek için ve kendimizden uzaklaştırmamak için yarınki gün yine aynı bir ortamda oldumuz zaman düşünçelerimizi devamlı anlatarak kişiye fikirler ve düşünçeler telkin edme amacıyla böyle cenazelere gitmemizne kadar dogru olur



C 2-
Muşrik Anne Babanın Cenaze Namazını Kılma Sorunu ?

https://www.islam-tr.org/konu/musrik-anne-babanin-cenaze-namazini-kilma-sorunu.20007/

Muşrik Akrabalara Dostluk ve Düşmanlık Ölçüsü Nasıl Olmalı?
https://www.islam-tr.org/konu/musrik-akrabalara-dostluk-ve-dusmanlik-olcusu-nasil-olmali.26116/
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
küfrü ve zındıklığı zahir olan birinin cenaze namazını kılmak veya kıldırmanın hükmü nedir.?
 
Üst Ana Sayfa Alt