Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Mürted'e Düşünme Süresi Vermek Gerekli Yahud Müstehap Yahud Sünnet Olabilir mi ?

AbdulWahhab Çevrimdışı

AbdulWahhab

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Evet , Alimlerin İrtidat eden kişiye 3 gün ile 1 yıl arasında müddet verileceğini söyleyenleri duydum .
Bunun sünnetten bir delili var mıdır ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Fıkhî İctihadlara Göre Murtedin Cezası


Bir müslümanın dinini değiştiştirib irtidâdı; görülmesi, duyulması, itiraf etmesi veya iki âdil müslüman tarafından şâhidlik edilmesi hallerinde sâbit olur.


Murtedin cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmektir:
"Dinini değiştireni öldürün" (Buhârî, Cihâd, 149)


Ulemanın çoğunluğu kadın için de aynı hükmün uygulanacağı görüşündedirler Ancak Hanefiler bu konuda farklı görüştedirler.
Kadınların öldürülmesini nehyeden hadisin (Ebû Dâvud, Cihad, 121) hükmünün geneli kapsadığını iddia ederek irtidad eden kadının öldürülmeyeceği görüşünü ileri sürmüşlerdir (İbn Kudâme, el-Muğnî, Mısır (ty), VIII/125; Seyyid Sâbık, Fıkhu's-Sünne, Kahire, (ty), II/385 vd)


Murtede had uygulanmadan önce, tevbe edib İslâm'a dönmesi telkin edilir. Fakat bunun ne şekilde uygulanacağı hakkında ihtilâf vardır. Âlimlerin çoğunluğunun görüşüne göre, üç defa tevbe etmesi istendikten sonra öldürülür. Ömer (r.anh), irtidad edenin üç gün hapsedilib tevbe etmeye çağrılması ve bu zaman zarfında yiyecek olarak suçluya sadece ekmek verilmesi gerektiğini bildirmiştir.

Ali (r.anh), bu muddeti bir ay olarak uygulamıştır. en-Nahaî ise bunun bir zamanla sınırlandırılmaması ve tevbe edene kadar sürekli İslam'a çağrılması gerektiği görüşünü ileri sürmüştür Ancak, bu görüş, Sünnet ve icmâ ile sâbit olan irtidad cezasının uygulanmasını imkânsız kılacağından itibara şâyân değildir.

İmam Mâlik, Leys, İshak ve Ebû Hanîfe; zındıkın ve irtidat edib tevbe ettikten sonra tekrar dinden dönenin tevbesinin dikkate alınmayacağını ve haddin uygulanacağını kabul etmişlerdir. Çünkü zındıkın murted sayılmasını gerektiren önceki görüşlerinden döndüğü hiç bir zaman açık olarak tesbit edilemez. Allah Teâlâ; "Ancak, tevbe edib kendilerini düzelten ve Allah'ın indirdiğini açıklayanlar mustesnâ" (Bakara, 160) buyurmaktadır.

Dinden dönmeyi birkaç defa tekrarlayanların tevbelerinin kabul edilmeyeceğine delil olarak da şu âyet-i kerîme gösterilmektedir:
"İman edip sonra inkâr eden, sonra imân edip tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenleri Allah ne bağışlayacak ne de doğru yola eriştirecektir" (Nisâ, 137)


Müslüman anne babadan doğan ve müslüman olarak yetişen kimse irtidat edince, tevbe etmeye çağrılmadan had uygulanır. Fakat daha önce küfre girib sonra müslüman olan kimse tevbeye çağrılır. Allah'a ve Rasûlune küfreden kimse de tevbe etmeye çağrılmadan öldürülür. Böyle bir kimse tevbe etse dahi durum değişmez. Çünkü, Allah'a ve Rasûlüne küfretmek haddi gerektirir.Tevbe ise haddi düşürmez (İbn Kudâme, age, 125 vd)

Mürtedin irtidat etmesiyle birlikte, bütün sâlih amelleri silinir ve o ebedî olarak Cehennemde kalır:
"Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işte onların dünya ve âhiratte amelleri boşa gitmiştir . İşte cehennemlikler onlardır Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır" (Bakara, 217)


Bu, tevbe edilmediği takdirde böyledir. Murted tevbe ettiği takdirde, irtidat etmeden önceki amellerinin yok olub olmayacağı hususunda İslâm âlimleri arasında görüş ayrılıkları vardır. İmam Şâfiî'ye göre irtidad edib, sonra İslâm'a dönenin haccı da dâhil hiç bir ameli düşmez. İmam Mâlik'e göre ise amellerinin tamamı, irtidad ettiği an düşer (el-Kurtubî, el-Cami'li Ahkâmi'l-Kur'an, Beyrut 1965, III/48)

İrtidatla birlikte evlilik akdi fesh olur. Ancak murted tekrar İslâm'a döner ve her iki taraf evliliklerini sürdürmek isterse, yeniden bir nikâh akdi ve mehir söz konusu olmaz. Hanefîler kocanın irtidadına bağlı boşanmayı bâin talak olarak kabul etmişlerdir. Murted, müslüman yakınlarına mirasçı olamadığı gibi, o öldüğünde de müslüman yakınları ona mirasçı olamazlar:
"Kâfir müslümana, müslüman da kâfire mirasçı olamaz" (Buhârî, Ferâiz, 26; Muslim, Ferâiz, 1)


Ancak âlimler bu konuda da ihtilaf etmişlerdir . Ali (r.anh), Hasan, Şa'bi, Leys, Ebû Hanife ve İshak ibn Raheveyh müslüman yakınların mirasa sahib olacaklarını kabul ederken; Mâlik ve Şâfii'nin de içinde bulunduğu diğer bir grub âlim de murteddin malının beytu'l mal'e intikal edeceğini söylemişlerdir. Ebû Hanîfe'ye göre, irtidad halinde kazanılan mal fey hükmündedir. (Kurtubî, age, III/49)

Ebû Hanîfe, irtidad etmeden önce sahib olunan malın mirasçılara intikal edebileceğine hükmederken, murtedin irtidadla birlikte hukuken ölmüş olduğu prensibinden hareket etmektedir. Ebû Yusuf, Muhammed ve Şubrume her hâlukârda mirâs olayının söz konusu olduğunu söylemişlerdir.
Kurtubî; "İki millet (mûmin ve kâfir) arasında miras yoktur" (Ebû Dâvud Ferâiz, 13; Tirmizî, Ferâiz, 16; İbn Mâce, Ferâiz, 6) hadisinin hükmünün mutlak olacağını ileri sürerek, müslümanla murted arasında verâset olayından bahsedenlerin görüşlerini reddetmektedir. (Kurtubî, aynı yer)


Murted, had uygulanana kadar, malının gerçek sahibi olup, bunda dilediği gibi tasarruf etmekten alıkonulamaz. Öldürülmeyi hak etmiş olması, O'nun malındaki tasarruf hakkını düşürmez. Bu konu diğer had gerektiren cezalarda olduğu gibi değerlendirilir. Bunun gibi, kaçıb Daru'l harbe sığınsa, mülkiyet hakkı yine düşmez. İslâm ülkesindeki mal varlığı yed-i emin vasıtası ile koruma altına alınır. (Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, Kahire, (ty), II/390)

Ayrıca murted öldüğünde yıkanmaz, kefenlenmez, cenaze namaz kılınmaz ve müslüman mezarlığına defnedilmez. Murted için istiğfar câiz olmadığı gibi, onu rahmetle anmak da câiz değildir:
"Ne peygamberin ne de m3uminlerin cehennemlik oldukları belli olduktan sonra, yakın akrabaları da olsa, muşrikler için avf dilemeleri asla doğru olmaz" (Tevbe, 113)


Bir kimse İslâm'dan çıkıb başka bir dine girdiği zaman onun irtidadına hükmedilerek cezalandırılır. Ancak, irtidat olayı bununla sınırlı mıdır; yoksa kâfirlerin din değiştirib başka bir küfür dinine girmesi de irtidad mı sayılır? Âlimler bu konuda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.

Zâhiren bakıldığında bir kâfir, bâtıl olan dininden çıkıp, onun gibi bâtıl olan başka bir dine girmiş olduğundan dolayı sorgulanmaz. Çünkü küfür tek bir millettir. Ancak, İslâm'ı terkedib başka bir dine girenin durumu, hidâyetten yüz çevirib dalâleti seçtiği için farklılık arzetmektedir. Mâlikîler ve Hanefîler bu görüştedirler.

Şâfiîler'de ise bu konuda iki farklı görüş vardır. Bir kâfir, dininden döndükten sonra, ya İslâm'a girer ya da öldürülür. Taberânî, İbn Abbas'tan merfû olarak şöyle bir hadis nakletmektedir: "Dininden çıkıb kendisine İslam'dan başka bir din seçeni öldürün" (Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, Kahire, (ty), II, 382)

Ahmed ibn Hanbel'in de iştirak ettiği diğer görüş ise şöyledir:
Kâfirin seçtiği yeni din, eski dininden yukarıda ise, sorgulanmaz, aksi halde irtidat cezası uygulanır; Yahûdi veya Hristiyan'ın Mecusîliği seçmesi gibi (Seyyid Sâbık, Fıkhu's-Sünne, Kahire, (ty), II, 382)





Fıkhî İctihadlara Göre Murtedin Cezası



Bir müslümanın dinini değiştiştirib irtidâdı; görülmesi, duyulması, itiraf etmesi veya iki âdil müslüman tarafından şâhidlik edilmesi hallerinde sâbit olur.


Murtedin cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmektir:
"Dinini değiştireni öldürün" (Buhârî, Cihâd, 149)


Ulemanın çoğunluğu kadın için de aynı hükmün uygulanacağı görüşündedirler Ancak Hanefiler bu konuda farklı görüştedirler.
Kadınların öldürülmesini nehyeden hadisin (Ebû Dâvud, Cihad, 121) hükmünün geneli kapsadığını iddia ederek irtidad eden kadının öldürülmeyeceği görüşünü ileri sürmüşlerdir (İbn Kudâme, el-Muğnî, Mısır (ty), VIII/125; Seyyid Sâbık, Fıkhu's-Sünne, Kahire, (ty), II/385 vd)


Murtede had uygulanmadan önce, tevbe edib İslâm'a dönmesi telkin edilir. Fakat bunun ne şekilde uygulanacağı hakkında ihtilâf vardır. Âlimlerin çoğunluğunun görüşüne göre, üç defa tevbe etmesi istendikten sonra öldürülür. Ömer (r.anh), irtidad edenin üç gün hapsedilib tevbe etmeye çağrılması ve bu zaman zarfında yiyecek olarak suçluya sadece ekmek verilmesi gerektiğini bildirmiştir.

Ali (r.anh), bu muddeti bir ay olarak uygulamıştır. en-Nahaî ise bunun bir zamanla sınırlandırılmaması ve tevbe edene kadar sürekli İslam'a çağrılması gerektiği görüşünü ileri sürmüştür Ancak, bu görüş, Sünnet ve icmâ ile sâbit olan irtidad cezasının uygulanmasını imkânsız kılacağından itibara şâyân değildir.

İmam Mâlik, Leys, İshak ve Ebû Hanîfe; zındıkın ve irtidat edib tevbe ettikten sonra tekrar dinden dönenin tevbesinin dikkate alınmayacağını ve haddin uygulanacağını kabul etmişlerdir. Çünkü zındıkın murted sayılmasını gerektiren önceki görüşlerinden döndüğü hiç bir zaman açık olarak tesbit edilemez. Allah Teâlâ; "Ancak, tevbe edib kendilerini düzelten ve Allah'ın indirdiğini açıklayanlar mustesnâ" (Bakara, 160) buyurmaktadır.

Dinden dönmeyi birkaç defa tekrarlayanların tevbelerinin kabul edilmeyeceğine delil olarak da şu âyet-i kerîme gösterilmektedir:
"İman edip sonra inkâr eden, sonra imân edip tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenleri Allah ne bağışlayacak ne de doğru yola eriştirecektir" (Nisâ, 137)


Müslüman anne babadan doğan ve müslüman olarak yetişen kimse irtidat edince, tevbe etmeye çağrılmadan had uygulanır. Fakat daha önce küfre girib sonra müslüman olan kimse tevbeye çağrılır. Allah'a ve Rasûlune küfreden kimse de tevbe etmeye çağrılmadan öldürülür. Böyle bir kimse tevbe etse dahi durum değişmez. Çünkü, Allah'a ve Rasûlüne küfretmek haddi gerektirir.Tevbe ise haddi düşürmez (İbn Kudâme, age, 125 vd)

Mürtedin irtidat etmesiyle birlikte, bütün sâlih amelleri silinir ve o ebedî olarak Cehennemde kalır:
"Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işte onların dünya ve âhirette amelleri boşa gitmiştir . İşte cehennemlikler onlardır Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır" (Bakara, 217)


Bu, tevbe edilmediği takdirde böyledir. Murted tevbe ettiği takdirde, irtidat etmeden önceki amellerinin yok olub olmayacağı hususunda İslâm âlimleri arasında görüş ayrılıkları vardır. İmam Şâfiî'ye göre irtidad edib, sonra İslâm'a dönenin haccı da dâhil hiç bir ameli düşmez. İmam Mâlik'e göre ise amellerinin tamamı, irtidad ettiği an düşer (el-Kurtubî, el-Cami'li Ahkâmi'l-Kur'an, Beyrut 1965, III/48)

İrtidatla birlikte evlilik akdi fesh olur. Ancak murted tekrar İslâm'a döner ve her iki taraf evliliklerini sürdürmek isterse, yeniden bir nikâh akdi ve mehir söz konusu olmaz. Hanefîler kocanın irtidadına bağlı boşanmayı bâin talak olarak kabul etmişlerdir. Murted, müslüman yakınlarına mirasçı olamadığı gibi, o öldüğünde de müslüman yakınları ona mirasçı olamazlar:
"Kâfir müslümana, müslüman da kâfire mirasçı olamaz" (Buhârî, Ferâiz, 26; Muslim, Ferâiz, 1)


Ancak âlimler bu konuda da ihtilaf etmişlerdir . Ali (r.anh), Hasan, Şa'bi, Leys, Ebû Hanife ve İshak ibn Raheveyh müslüman yakınların mirasa sahib olacaklarını kabul ederken; Mâlik ve Şâfii'nin de içinde bulunduğu diğer bir grub âlim de murteddin malının beytu'l mal'e intikal edeceğini söylemişlerdir. Ebû Hanîfe'ye göre, irtidad halinde kazanılan mal fey hükmündedir. (Kurtubî, age, III/49)

Ebû Hanîfe, irtidad etmeden önce sahib olunan malın mirasçılara intikal edebileceğine hükmederken, murtedin irtidadla birlikte hukuken ölmüş olduğu prensibinden hareket etmektedir. Ebû Yusuf, Muhammed ve Şubrume her hâlukârda mirâs olayının söz konusu olduğunu söylemişlerdir.
Kurtubî; "İki millet (mûmin ve kâfir) arasında miras yoktur" (Ebû Dâvud Ferâiz, 13; Tirmizî, Ferâiz, 16; İbn Mâce, Ferâiz, 6) hadisinin hükmünün mutlak olacağını ileri sürerek, müslümanla murted arasında verâset olayından bahsedenlerin görüşlerini reddetmektedir. (Kurtubî, aynı yer)


Murted, had uygulanana kadar, malının gerçek sahibi olup, bunda dilediği gibi tasarruf etmekten alıkonulamaz. Öldürülmeyi hak etmiş olması, O'nun malındaki tasarruf hakkını düşürmez. Bu konu diğer had gerektiren cezalarda olduğu gibi değerlendirilir. Bunun gibi, kaçıb Daru'l harbe sığınsa, mülkiyet hakkı yine düşmez. İslâm ülkesindeki mal varlığı yed-i emin vasıtası ile koruma altına alınır. (Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, Kahire, (ty), II/390)

Ayrıca murted öldüğünde yıkanmaz, kefenlenmez, cenaze namaz kılınmaz ve müslüman mezarlığına defnedilmez. Murted için istiğfar câiz olmadığı gibi, onu rahmetle anmak da câiz değildir:
"Ne peygamberin ne de mu'minlerin cehennemlik oldukları belli olduktan sonra, yakın akrabaları da olsa, muşrikler için af dilemeleri asla doğru olmaz" (Tevbe, 113)


Bir kimse İslâm'dan çıkıb başka bir dine girdiği zaman onun irtidadına hükmedilerek cezalandırılır. Ancak, irtidat olayı bununla sınırlı mıdır; yoksa kâfirlerin din değiştirib başka bir küfür dinine girmesi de irtidad mı sayılır? Âlimler bu konuda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.

Zâhiren bakıldığında bir kâfir, bâtıl olan dininden çıkıp, onun gibi bâtıl olan başka bir dine girmiş olduğundan dolayı sorgulanmaz. Çünkü küfür tek bir millettir. Ancak, İslâm'ı terkedib başka bir dine girenin durumu, hidâyetten yüz çevirib dalâleti seçtiği için farklılık arzetmektedir. Mâlikîler ve Hanefîler bu görüştedirler.

Şâfiîler'de ise bu konuda iki farklı görüş vardır. Bir kâfir, dininden döndükten sonra, ya İslâm'a girer ya da öldürülür. Taberânî, İbn Abbas'tan merfû olarak şöyle bir hadis nakletmektedir: "Dininden çıkıb kendisine İslam'dan başka bir din seçeni öldürün" (Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, Kahire, (ty), II, 382)

Ahmed ibn Hanbel'in de iştirak ettiği diğer görüş ise şöyledir:
Kâfirin seçtiği yeni din, eski dininden yukarıda ise, sorgulanmaz, aksi halde irtidat cezası uygulanır; Yahûdi veya Hristiyan'ın Mecusîliği seçmesi gibi (Seyyid Sâbık, Fıkhu's-Sünne, Kahire, (ty), II, 382)
 
Üst Ana Sayfa Alt