Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Musa (a.s.)'ın Ölüm Meleğinin Gözünü Çıkarma Hadisesi Sahih midir?

hümeyra__ Çevrimdışı

hümeyra__

Üye
İslam-TR Üyesi
Hadis: Ölüm meleği Musa’ya gelerek: “Rabbine icabet et” dedi. Bunun üzerine Musa ölüm meleğinin gözüne tokat vurarak onu çıkarttı. Melek hemen Allah’a dönerek “Sen beni ölmek istemeyen bir kuluna göndermişsin, o benim gözümü çıkardı” dedi.
Sahihi Müslim 10/176
Mantıkla hiç bağdaşmayan bu hadis aynı zamanda Hz. Musa’ya hakarettir. Allah’ın üstün ahlaklı bir Peygamber’i nasıl olur da ölümden kaçar. üstelik de meleğin gözünü kör edip ölümden kurtulur. Hiçbir yanlışı olmayan hadis kitabı diye tanıtılan Müslim’de ve diğer meşhur hadis kitaplarında bu hadis geçmektedir. Bu hadisi doğru diye kitaplarına alanların hiç şüphesiz hiçbir hadisine de, hiçbir sözüne de güven olmaz.Uydurulan Din Kuran'daki Din Kuran Kur'an Kuran-i Kerim kuranikerim islam Allah türkçe meal arama çevirisi hadis Tarikatlar mezhepler kadın Namaz Hac Oruç
bu adreste karşıma çıktı bu hadis sahih ama bu yazı ne diye düşündüm??? nasıl böyle yazabiliyorlar anlamıyorum:(
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Musa (a.s.) ve Ölüm Meleği Arasında Geçen hadise

Ebu Hurayra (r.anh) dan rivayet, Rasul-u Ekram (s.a.v.) buyurdu ki:
Melekul Mevt, Musa (a.s.)a ruhunu kabzetmek için gönderilmişti.
Musa'ya geldiği zaman, Ona tokat vurup, melekul mevt'in bir gözünü çıkarmıştı.
Melekul mevt (a.s.) Rabbine dönerek: "Beni öyle bir kula gönderdin ki, ölümü istemiyor."
Cenabı Hak tekrar ona gözünü iade etmişti.
(Sahihi Buhari, 2/113 ve 4/191; Sahihi Muslim 4/1843;
Buhârî, Cenaiz 69, Enbiyâ 31; Muslim, Fezail 157,158; Nesai, Cenaiz 121; Ahmed bin Hanbel, Musned: 2/7, 269. 315, 351, 513, 533)

------------------**************-----------------

68. Arz-ı Mukaddes vb. Yerlerde Gömülmeyi İstemek
1339- Ebu Hurayra (r. anh) şöyle demiştir:
Ölüm meleği Hz. Musa'ya (a.s.) gönderildi. Melek Musa'nın yanına gelince Musa meleğe bir tokat attı (meleğin gözü çıktı). Bunun üzerine Melek Rabbi'ne dönerek: "Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin" dedi.
Allah (c.c.) meleğe gözünü geri verdi ve ona şöyle dedi: "Ona dön ve elini bir öküzün sırtına koymasını, elinin temas ettiği her bir kıl için kendisine bir yıl ömür verileceğini söyle."
(Ölüm meleği bunları Musa'ya iletince) Musa:
"Ey Rabbim! Sonra ne olacak?" diye sordu.
Allah: "Sonra öleceksin" buyurdu. Musa:
"Öyleyse şimdi öleyim" dedi.
Musa, Allah'tan kendisini arz-ı mukaddese bir taş atımı mesafeye kadar yaklaştırmasını istedi.
(Ebu Hurayra, Peygamberin (s.a.v.) şöyle söylediğini belirtti): "Orada olsaydım size yolun kenarında kızıl bir kum tepesinin yanında onun kabrini gösterirdim.

Açıklama
Zeyn İbnu'l-Muneyyir şöyle demiştir: Başlıktaki "vb. yerler" ifadesi ile, kendisine yolculuk yapmanın caiz olduğu Harameyn (Mekke ve Medine) kasdedilmiştir. Yine, Musa'nın yaptığına uymak suretiyle; yanlarında bulunmanın bereketinden istifade etmek, onlara indirilen rahmetten nasibdar olabilmek amacıyla peygamberlerin, şehidlerin ve Allah dostlarının kabirlerinin yakınına gömülmeyi istemek de caizdir.
Bu, Beytu'l-Makdis'te gömülü olan peygamberlere yakın olmayı istemekle ilgilidir.
Kadı Iyaz'ın tercih ettiği görüş budur.
İbn Battal'ın naklettiğine göre Musa'nın Beytu'l-Makdise girmeyi değil de oraya bir taş atımı mesafeye gömülmeyi istemesinin hikmeti, kabrinin yerinin gizli kalmasını sağlayarak milletinden cahillerin kendisine ibadet etmesini önlemektir.

(Sahih-i Buhari Şerhi; İbn Hacer el Askalani: Fethu'l Bari ; C. 3, S: 436 -437 ayrıca ;
Sahih-i Buhari Şerhi; İbn Hacer el Askalani: Fethu'l Bari ; C. 7, S: 109 -115, (31- Musa'nın Vefatı ve Ondan Sonrası Başlığı)



İZAHAT

"Ölüm Meleği" (a.s.), Musa (a.s.)'a gönderildi. Yanına gelince gözü üzerine bir tokat attı."
Hemmam'ın, Ebu Hurayra'den diye rivayet ettiği Ahmed ve Muslim'de yer alan rivayette şöyle denilmektedir:
"Ölüm meleği Musa'ya geldi ve ona : 'Rabbine icabet et', dedi. Musa ölüm meleğinin yüzüne bir tokat attı ve gözünü çıkardı."


"Ölmek istemeyen" ifadesine Hemmam şu fazlalığı da eklemektedir:
"İşte gözümü çıkardı. bunun üzerine Allah gözünü eski haline getirdi."
Ammar yoluyla gelen rivayette de şöyle denilmektedir:
"Rabbim, Musa kulun gözümü çıkardı. Senin nezdindeki değeri olmasaydı ben de ona karşı gelecek ve onu zor bir duruma sokacaktım."

"Allah'tan kendisini Arz-ı Mukaddes'e bir taş atımlığı kadar bir mesafe yaklaştırmasını niyaz etti." Buna dair şerh ve açıklamalar Cenaiz bölümünde geçmiş bulunmaktadır.

"Kırmızı kum yığınının alt tarafında..."

İbn Huzeyme der ki : Bazı bidatçiler bu hadisi reddederek şöyle demişlerdir:
Şayet Musa ölüm meleğini tanımış ise o, onu hafife almış demektir. Eğer onu tanımamış idiyse neden gözünü çıkardığından ötürü Musa'ya kısas uygulanmadı?

Buna cevap şudur :
Allah (c.c.), Musa'ya ölüm meleğini gönderdiğinde tam o sırada ruhunu kabzetmeyi murat etmemişti. Ölüm meleği onu denemek üzere gönderilmişti. Musa'nın ölüm meleğinin gözüne tokat indirmesi ise, ona iznini almadan evine girmiş bir insan olarak gördüğünden dolayıdır. Onun ölüm meleği olduğunu bilmiyordu. Şeriat koyucu da müslümanın evine izinsiz bakan kimsenin gözünü çıkarmayı mubah kılmıştır.

Melekler İbrahim'e ve Lut'a da insan suretinde gelmişler ve ilk anda onları tanımamışlardı. Eğer İbrahim (a.s.) onları tanımış olsaydı onlara yiyecek ikram etmezdi. Şayet Lut (a.s.) onları tanımış olsaydı, kavminin onlara zarar vereceğinden korkmazdı.

Musa'nın ölüm meleğini tanıdığını varsayacak olursak bu bidatçi şahıs, melekler ile insanlar arasında kısasın meşru olduğunu nereden biliyor?
Diğer taraftan ölüm meleğinin Musa'dan kısas isteyip de ona kısas uygulamadığını nereden çıkartıyor?

Hattabi, İbn Huzeyme'nin açıklamalarını özetledikten sonra şunları da eklemektedir:
Musa'nın onu kendisinden bu şekilde uzaklaştırmak istemesi , tabiâtı itibariyle hiddetli birisi oluşundandır. Diğer taraftan Allah ölüm meleğine gözünü tekrar iade etti ki Musa da o meleğin Allah tarafından geldiğini bu yolla bilsin. Bundan dolayı o vakit Musa'nın teslimiyet gösterdiğini anlıyoruz.

Nevevi de diyor ki : Kendisine tokat atılanı sınamak amacıyla yüca Allah'ın Musa'ya böyle bir tokat atma iznini vermiş olması da olmayacak bir şey değildir.

Başkası da şöyle demektedir: Ona tokat indirmesinin sebebi, kendisini tercih yapmakta serbest bırakmadan önce ruhunu kabzetmek üzere gelişi idi. Çünkü sabit olduğuna göre istediğini tercih etmekte serbest bırakılmadıkça hiç bir peygamberin ruhu kabzedilmemiştir. Bundan dolayı ikinci defa onu tercihte serbest bırakınca boyun eğip, itaat etmiştir.

Görüşler arasında doğruya en yakın olanın bu olduğu söylenmiş olmakla birlikte bu görüşün doğruluğu da tartışılabilir. Çünkü sorunun esasında dönülerek tekrar şöyle denilebilir:
Ölüm meleği ne diye Allah'ın peygamberinin ruhunu kabzetmeye kalkıştı ve bu husustaki şartı (yani peygamberlere has bir özellik olan muhayyer bırakma şartını) yerine getirmedi? O zaman buna da tekrar : Bu imtihan olmak üzere meydana gelmiştir, denilir.

Hadisten anlaşıldığına göre melek insan suretinde görünebilir. Bu husus pek çok hadiste zikredilmiş bir konudur.

Yine hadisten anlaşıldığına göre Arz-ı Mukaddes'te defnedilmesinin bir fazileti vardır.
(Sahih-i Buhari Şerhi; İbn Hacer el Askalani: Fethu'l Bari ; C. 7, S: 112 -113)

Bu Sahih Hadisi Aklına Sığdıramadığı İçin İnkar Eden Mutezileye Özetle Reddiye

1. Bu hadis alimlerin kabul ve teslim oldukları bir hadistir. Çünkü sağlam ve emin raviler tarafından nakledilmiş, sıhhatına inanılarak sahih hadis kitaplarına alınmıştır. Hadisi rivayet edenler Buhari, Muslim, Nesai, İmam Ahmed, İbn Hibban, Abdurrazzak ve İbn Kuteybe'dir.
2. Hadisin sıhhatinde şubhe vardır veya illetlidir diyenler, hadis metninin neresinde illet olduğunu ve hangi hadis aliminin bunu söylediğini isbat etmelidir.
3. Bu rivayette geçen kıssa, aynen İbrahim (a.s.)’ın imtihan olunması gibi, Musa (a.s.) hakkında da bir imtihan söz
konusudur.
4. Musa’nın meleğin gözünü kör etmesi, onun melek olduğunu bilmediği içindir. Eğer ilk merhalede onun melek olduğunu bilseydi bunu yapmazdı. Kaldı ki bu Musa (a.s.) hakkında garib değildir. Kur’anda onun bir kıptiye vurmak suretiyle öldürdüğü geçmektedir.
5. Kişi evinde bilmediği bir kimse görünce onu defetmek için eliyle bir gözünü kör etmesi caizdir. Dolayısıyla onun için de bu mubah olmuştur. Binaenaleyh bu kasten olmamış, bir savunma neticesinde meydana gelmiştir. Bizim dinimizde de evin kapı deliğinden evde olanı tecessüs edebilmek için bakan kişinin gözüne batırmak dinimizin cevaz verdiği bir şeydir.
6. Meleğin ikinci gelişinde Musa (a.s.) onun melek olduğunu belli bir alâmet ile anlayarak teslim olmuştur.
7. Hadis İsrailiyattan değildir. Bilakis Peygambere kadar ref edilmiştir. Bu hadisi Hemmam b. Munebbih ve başkaları da rivayet etmişlerdir. Şayet İsrailiyattan olsaydı hadis alimleri bunu illa ki beyan ederlerdi.
8. Hadisin itikad ve amel yönünden bir ilgisi olmadığını söyleyenlere şu cevab verilir:
a) Burada gaybe iman etmek, Cenabı Hakkın istediği kişiyi imtihan etmesi söz konusudur.
b) Peygamberin verdiği tafsilat çerçevesinde bu gibi İsrailiyatın zikredilmesi, ummetle önceki nesiller arasında bir bağ kurmak ve ibret aldırmak maksadıyladır.
c) Musa (a.s.) bile, insan tabiatının icabı olarak keşfedilmesi istenmiştir. Çünkü Peygamber olması onu beşeriyetinden çıkarmaz.
d) Bu hadisten, mukaddes topraklarda ölmenin fazileti çıkmaktadır. Çünkü hadiste Musa (a.s.), mukaddes toprağa yaklaştırılmasını istemiştir.
e) Hadisten, ölüm meleğinin bir insan suretinde temessul edebileceği çıkmaktadır.
f) Sonra Musa (a.s.)nın o an ölümü istememesi fıtri bir durumdur. Her insanda bu his vardır.


Not : İslam'da ölüm meleğinin özel bir adı yoktur. Orijini "Melek'ul Mevt"tir. Halk arasında sıkça kullanılan ' Azrail' ismi İsrailiyattan bulaşmıştır. Kullanmayalım .
 
H Çevrimdışı

hadis inkarcısı

Üyeliği İptal Edildi
Banned
insanların imanını bu tür hikayelere çalanların varlığı bir yana, olmayacak yorumlar yapıldığını görmek son derece üzücü.

kur'an-ı kerim bu konuda ne der?

Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. (nahl 61)

Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (herşeyden) hakkıyla haberdar olandır. (lokman 34)

oysa hadisin açıklamalarında;

allah ile ölüm zamanının pazarlığını yapan bir peygamber göze çarpıyor.
sonra;

"Allah (c.c.), Musa'ya ölüm meleğini gönderdiğinde tam o sırada ruhunu kabzetmeyi murat etmemişti. Ölüm meleği onu denemek üzere gönderilmişti."

denebiliyor.

mişli mışlı değil de kesin delil içeren, bu hadis'i tasdikleyen ayetlerinizi getirin.
bakınız kur'an net.
hiç kimse nerede öleceğini bilemez diyen ayet var. ölüm zamanı geldiğinde bir an bile ertelenmeyeceğinin sözü var.
pazarlık mı? allah ile pazarlık yapmak ancak uydurma isnatlar ile olur.

bu hadis uydurmadır.

Allah akıllarını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır. (ayet)
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
hadisleri inkar ederek ancak kendine zarar verebilirsin .eger ALLAH c.c seni yoldan cikaracaksa sen istesende o yola geri giremezsin merak etme kardesim.hadislere iman,inanmak konusunda yazilmis eserler var al oku........
 
H Çevrimdışı

hadis inkarcısı

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Hadislere iman edilmemesi konusunda çok büyük bir eser var sevgili habibullah.

Kur'an-ı Kerim.

Bu hadisin tenkidinde bir tek ayet göremedim. neden olmadığı verdiğim ayetlerden dolayı aşikar.

Doğru yol kur'an yoludur. kur'an yolu peygamberlerin yoludur. hz. Musa'yı yüceltiyorum sanırken, Allah'ın meleği ile peygamberini yumruk yumruğa getirmek, ne Allah'ın ne de O'nun peygamberlerinin yoludur.

sevgiyle.
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
desene o zaman namaz kilmiyorsun oyle ya namazlari ancak hadislerdeki beyanlara gore kilabilirsin degilmi.oructa tutmuyorsun.ya digerleri?hadislere iman etmedigine (inanmadigina) gore degilmi ki oyle dedin.
 
H Çevrimdışı

hadis inkarcısı

Üyeliği İptal Edildi
Banned
desene o zaman namaz kilmiyorsun oyle ya namazlari ancak hadislerdeki beyanlara gore kilabilirsin degilmi.oructa tutmuyorsun.ya digerleri?hadislere iman etmedigine (inanmadigina) gore degilmi ki oyle dedin.

namaz konusuna bir gün detaylı gireriz inşallah. bu soru sıkça dile geldiği için, anlaşılıyorki kur'an bizler için atıl bir kitapken hadisler son derece aktif.

beni şaşırtan oruç tutmak oldu. kur'an'da oruç ile ilgili her şey son derece açıkken, hadisleri reddedenlerin oruç tutamayacağını kulağınıza kim fısıldadıysa, zihninizden bir an önce atmanızı dilerim. hadis ile yaratılan dinin amacı, biliyoruz ki insanları Kur'an'dan uzak tutmaktır. bu konuda başarılı olduğunu da görmek son derece üzücü. anlıyorum ki orucu da Kur'an dururken hadisler ile öğrenmişsiniz. Ya da ataların dini ile mi demeliyim?

"bakara suresini" Allah'ın emrettiği gibi "yavaş yavaş" okuyunuz.

Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. 183

Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. 184

(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah'ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. 185

Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikafta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. 187

kur'an'da oruç ve namaz yoktura getirdiğiniz ifadelerden bir an önce dönmenizi diliyorum.
özellikle son alıntıladığım ayetin son cümlesini benimseyerek bu dinin kur'an üzerinden hükümdar olacağını unutmayınız. hadislere iman edebilirsiniz, ancak neye iman ettiğiniz konusunda Allah'ın uyarılarını göz ardı etmemenizi ummaktan başka bir şey gelmiyor. "Allah, kendisinden sakınmamız için ayetlerini böyle açıklarken", bizler kur'an dışı konulara iman ederken azıcık korkmalıyız diye düşünüyorum.
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
evvela sunda anlasalim KURAN bir anayasadir ve buradaki detaylari ancak hadislerden ogrenebiliriz. KURAN hicbir zaman atil olmamistir olamazda.kendi yazin ile kendini baltaliyorsun atalarindan gorerek mi namaz kiliyorsun sen?orucu hangi saatler arasi tutulacagi,haccin ne sekilde eda edilecegi zekat in nisbet oranlarini,hep hadislerden ogrenebilirsin.kuran namaz icin salat, ve kiyam yaziyor sana gore ayakta dikilmekte bir namaz cesidi oluyor herhalde calisirkende dua edersinki salat dua demek oluyor lugatda ve boylece namazini eda ediyorsun sairim.
HADISLERE INANMAYAN INSAN NASIL AMEL EDICEK YAZARMISIN.
hadisin ne anlama geldiginide ogrenmen gerekiyor...
 
fisebililkahhar_ Çevrimdışı

fisebililkahhar_

!صبرا يا نفسي معنا الله
İslam-TR Üyesi
Hadislere iman edilmemesi konusunda çok büyük bir eser var sevgili habibullah.

Kur'an-ı Kerim.

Bu hadisin tenkidinde bir tek ayet göremedim. neden olmadığı verdiğim ayetlerden dolayı aşikar.

Doğru yol kur'an yoludur. kur'an yolu peygamberlerin yoludur. hz. Musa'yı yüceltiyorum sanırken, Allah'ın meleği ile peygamberini yumruk yumruğa getirmek, ne Allah'ın ne de O'nun peygamberlerinin yoludur.

sevgiyle.
sen hiç Kuran okumadın galiba yada arapçasını okudunda mealini okumadın hiç.Allah yüce kitabında buyurmuyormu ki O (s.a.v) nefsinden bişey uydurmaz ve yine Allah buyurmuyormuki benden sonra O'na itaat edin.Sen bu ayetleri nereye atacaksın bakayım.Hangi akla hizmetle sen Yüce Rabbimizin bu ayetlerini görmezden gelerek O mübarek insanın buyurmuş oldugu hadisleri inkara kalkışıyorsun?Birde hiç utanmadan nickini "hadis inkarcısı" koymuşsun.Aslında forum yöneticilerinin bu tür nickleri yasaklamaları gerekir ya vardır bi bildikleri
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ebu_sare akhim çok güzel cevap yazmışsın....hadis inkarcısı demiş adına lakin bir hadisin zayıf,uydurma,hasen,sahih,mütevatir olduğunu anlamak için bu konuda ilim tahsil etmek gerekir o hadisin nasıhını mensuhunu bile bilmiyor. hadislere iman edilmemesi konusunda diyor... tekbaşına kuran yeter diyenler mutlaka büyük bir bir sapıklık içindedir.. zira hadisler kuranın tefsiridir , eğer hadis-i şerifler olmasaydı alimler kuranın bazı ayetlerini neye göre tefsir edeceklerdi....
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İmam-ı Beyheki Delail kitabında şöyle rivayet eder:
“Eshab-ı kiramdan İmran bin Husayn (Radıyallahü anh), şefaatle ilgili bazı hadisler nakleder Oradakilerden biri der ki:
- Siz hadisler bildiriyorsunuz, fakat biz bunlarla ilgili Kur’anda bir şey bulamıyoruz
İmran bin Husayn hazretleri buyurur ki:
- Sen Kur’anı okudun mu?
- Evet
- Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı?
- Hayır
- Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden [Eshab-ı kiramdan] öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Peki Kur’anda kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekat düştüğüne rastladın mı?
- Hayır

- Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Hac suresinde (Eski evi [Kabe’yi] tavaf etsinler) âyetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi defa tavaf edin diye bir ifadeye rastladınız mı?
- Hayır
- Allahü teâlânın Kur’anda şöyle buyurduğunu duymadınız mı? (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının) [Haşr 7]
Hz İmran daha sonra buyurur ki: Sizin bilmediğiniz bizim Resulullahtan öğrendiğimiz daha çok şey vardır”
Sonra Şunu Okudu , (Size, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir Resul gönderdik) [Bakara 151]
İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki (üstteki ayet)in hikmetten maksat, Resulullahın sallallahu aleyhi vessellem sünnetidir Önce Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir buyuruyor
Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi Halbuki, açıklanması da emredilmiştir İki ayet meali şöyledir:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik) [Nahl 44]
(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik) [Nahl 64]
Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da göstermektedirKur’an-ı kerimde her bilgi açık değildir Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştir İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi) [Ahmed İbni Ahmed]
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirdi) [Darimi]
İmam-ı Şarani diyor ki:
Ma’lûmdur ki, Sünnet Kitâb üzere kaziyedir Aksi değildir Zira sünnet, Kur’ân-ı kerîmdeki icmallerin açıklanmasıdır Müctehid imamlar, sünnetteki icmalleri bize açıklıyan âlimler olduğu gibi, onlara uyan âlimler de, onların sözlerindeki icmalleri bize açıklarlar ve bu kıyamete kadar böyle devam eder
Üstadım Aliyyülhavas’dan (rahimehullah) duydum Buyurdu: Sünnet bize Kur’ândaki icmalleri bildirmeseydi, âlimlerden hiçbiri, fıkıhdaki sular ve abdest bahislerindeki hükümleri çıkaramaz, sabah namazının farzının iki, öğle, ikindi ve yatsının farzlarının dört, akşam namazının farzının üç olduğunu, bilemezdi Aynı şekilde hiçbir kimse kıbleye dönüldükte yapılan düâda, iftitahda ne söyleneceğini bilemezdi Tekbîrin nasıl olduğunu, rükû’ ve sücûd tesbihlerini, ta’dili erkânı, teşehhüde oturdukta ne okunacağını bilemezdi Aynı şekilde bayram namazlarının nasıl kılınacağını, ay ve güneş tutulması namazlarını, cenaze, yağmur duası namazları gibi daha çok şeyleri kimse bilemezdi
Bunun gibi, zekâtın nisabını, orucun ve haccın şartlarını, alış veriş, nikâh, yaralama, kadılık ve fıkhın diğer bâblarının hüküm ve esaslarını bilen olmazdı
İmrân bin Husayn’e bir kimse, bizimle yalnız Kur’ânla konuş dedikte, İmrân ona: (Sen tam ahmaksın Kur’ân-ı kerîmde farzların rek’atlarının sayısı açık olarak var mı? Yahud bunda sesli okuyun, diğerinde sessiz deniyor mu?) buyurdu O kimse hayır dedi İmrân bu sözü ile onu susturduYine Beyhakî Sünen’inde Müsâfir namazı bölümünde, hazreti Ömerden (radıyallahü anh) bildirir: Hazret-i Ömere yolculukta namazın kasr edilmesi, ya’nî dört rek’atlı farzları iki rek’ât olarak kılmaktan soruldu ve: «Biz, azîz kitabda korku namazını buluyoruz, fakat seferî namazı bulamıyoruz» denildi Sorana: «Ey kardeşimin oğlu [yeğenim], Allahü teâlâ bize Muhammed aleyhisselâmı gönderdi Biz bir şey bilmeyiz Ancak biz, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığını gördüğümüz şeyi yaparız O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı Onu teşrî’ eden Resûlullahdır (sallallahü aleyhi ve sellem)» buyurdu Bu sözü iyi düşün Çünkü çok güzeldir
İmam-ı Süyuti diyor ki:
“Şunu bilesiniz ki, usül ilminde maruf olan şartları taşıyan -kavlî olsun fiilî olsun- hadisler hüccetdir Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadislerini inkar eden kimse küfre girer ve İslam dairesinden çıkar, yahudilerle, hıristiyanlarla veya Allahü teâlânın murad ettiği diğer kâfir fırkalarla beraber haşrolunur” (Miftahu’l-cenne, s18)
Mehazlar:
1 İmam-ı Süyuti, Miftahu’l-cenne fi’l-ihticac bi’s-sunne (Sünnetin İslamdaki Yeri), Rağbet Yayınları, İst (Tercüme: Doç Dr Enbiya Yıldırım)
2 İmam-ı Şarani, Mizan-ül Kübra (Dört Hak Mezhebin Büyük Fıkıh Kitabı), Berekat Yayınevi, İst (Tercüme: A Faruk Meyan)
Hazırlayan: Murat Yazıcı
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah Teala’nın Rasulullah Uymayı Emretmesi ve Ona İtaatın Allah’a İtaat Demek Olduğu

Allah Teala şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki, sana beyat edenler aslında Allah’a etmektedirler. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini ozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Alah’a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükafat verecektir” (Feth: 48/10)

Bir diğer ayette de Allah Teala şöyle ferman etmektedir:

“Kim Rasulü itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur”

(Nisa: 4/80)

İmam Şafii de şöyle der:

“Allah Teala onlara, Rasulüne itaatın kendisine itaat demek olduğunu bildirmiş ve şöyle buyurmuştur: Hayır; Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar”

(Nisa: 4/65)

Bize ulaşan habere göre -yine de en iyisini Allah bilir- bu ayet bir toprak meselesi yüzünden Zübeyr’i dava eden, peygamberimizin de Zübeyr’in lehine karar verdiği kişi hakkında nazil olmuştur. İşte peygamberimizinverdiği bu hüküm Rasulullah’ın bir sünnetidir, yoksa hakkında ayet nazil olarak verilmiş bir hüküm değildir”[1]

Buhari ile Müslim, Abdullah b. Zübeyr’den rivayet ederler: Ensardan bir zat, çorak arazideki hurmalıkları suladıkları su kanalının kullanımı hususunda Zübey’i dava eder. Ensari:

-Suyu sal da gelsin, der. Zübeyr de suyu salmaya yanaşmaz. Neticede Rasulullah’a (s.a.v.) davalışırlar. Rasululah (s.a.v.):

- Ya Zübeyr! Önce sen sula, sonra da komşuna sal, deyince Ensari itiraz eder:

-Halanın oğlu olduğu için onu kolluyorsun. BU söz üzerine Rasulullah’ın (s.a.v.) beti benzi atar ve Zübeyr’e:

-Zübeyr! Tarlanı sula, sonra da su kapağına dek doluncaya kadar suyu salma, der.[2]

Zübeyr şöyle der:

“-Vallahi kanaatıma göre şu ayet bu mesele hakkında nazil olmuştur:

“Hayır; Rabbine and olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hussunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden..”

Buhari ile Müslim Ebu Hureyre’den şu hadisi rivayet ederler: Rasululah şöyle buyurdular:

“Bana itaat eden Allah’a itaat olur. Bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur”[3]

Buhari, Cabir b. Abdillah’tan şu hadisi rivayet eder:

Peygamberimiz uyurken melekler yanına gelir. Bazıları “uyuyor”, bazıları da “gözü uyur ama kalbi uyanıktır” der. Kendi aralarında:

- Bu dostunuzun durumu bir misale benzer. Hadi onun durumuyla ilgili bir misal verin, derler. Sonra da şöyle söylerler:

- Bu zatın durumu yeni bir ev yapıp, bir zayefet tertip eden kimseye benzer. Bu zat ziyafete çağırmak için etrafa davetçi gönderir. Kim davete icabet ederse, eve girer ve ziyafetten yer. Kim de davete icabet etmezse eve girmez ve ziyafetten de yemez.

Melekler daha sonra kendi aralırnda “bu misali ona yorumlayın da anlasın” derler. Birkısmı şöyle söyler: “Fakat uyuyor”. Diğer bir kısmı da “gözü uyur ama kalbi uyanıktır” derler. Sonra da misali şöyle yorumlarlar:

-Ev cennettir. Davetçi Muhammed’dir. Kim Muhammed’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kim de Muhammed’e asi olursa Allah’a isyan etmiş olur. Muhammed insanlar arasında hak ile batılı birbirinden ayırıcı noktadır.

Buhari Ebu Hureyre’den rivayet eder: Rasulullah şöyle buyurdular:

-Yüz çevirenler hariç ümmetimin tamamı cennete girecektir. Sordular:

-Ya Rasulullah! Yüz çevirenler kimlerdir? Cevap verir:

-Bana itaat eden cennete girer, isyan eden de yüz çevirmiş olur.

İmam Şafii de şöyle der

-Alalh Teala kur’an’ında şöyle buyuruyor:

“(Ey müminler!) Peygamberi, kendi aranızda birbirinizi çağırdığınız gibi çağırmayın. İçinizden birini siper ederek gidenleri, muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeble onun emrine aykırı davrananlar, başlarınabir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar”

Beyhaki, Sufyan’dan “onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden...sakınsılar” ayetinde geçen beladan muradın “Allah’ın kalplerini mühürlemesi” olduğunu nakleder.

İmam Şafii de şöyle der:

Allah Teala Rasululah’ın kendilerine emrettiği herşeyi yapmalarını, nehyettiği herşeyden de kaçınmalarını emretmiş ve şöyle buyurmuştur: “Peygamber size neyi verdiyse onu alın. Neden de yasakladıysa ondan sakının”

Buhari ve Müslim de İbnu Mesud’dan şöyle dediğini rivayet eder:

“-Dövme yapana, yaptırana, güzelleşmek için kaşlarını yolana, dişlerini inceltene, Allah’ın yarattığı şekli değişterenlere Allah lanet etsin”

İbnu Mesud’un bu sözü Ümmü Ya’kub denilen bir kadına ulaşınca, kalkıp gelir: “Bana gelen habere göre şöyle şöyle demişsin” der. İbnu Mesudda:

-Rasulullah’ın lanet ettiğine ben niye lanet etmeyeyeim ki? Hem Kur’an’da da bu huus geçmiyor mu ki, deyince, kadın:

-İki kapak arasını okudum fakat bu dediğini bulamadım, der. İbnu Mesud da şöyle der:

- Kur’an’ı okumuşsan onu bulmuşsundur. Sen Kur’an’da “peygamber size neyi verdiyse onu alın, neden de yasakladıysa ondan sakının” ayetini okumadın mı?

- Okudum.

- Hah işte! Rasulullah (s.a.v.) (benim saydığı) şeyleri yasaklamıştır

İmam Şafii bu konuda şunu söylüyor:

Allah Teala şöyle buyurarak Rasululah’ın doğru yola götürdüğünü beyan etmiştir:

“Fakat biz onu (kitabı) kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin”

İmam Şafii şunu da der: Allah Teala’nın Rasulullah’a tabi olunamasını farz kılışı Rasulullah’ı görenler ile onlardan sonra kıyamete kadar gelenleri kapsar.

Beyhaki bundan sonra senediyle beraber Meymun b. Mihran’ın

“birşey hakkında ihtilafa düşerseniz, onu Allah’a ve Rasulüne arz ediniz” (Şura: 42/52)

ayetiyle ilgili olarak şöyle dediğini rivayet eder:

- “Alimler şöyle demiştir: Allah’a (c.c) arz etmekten murad, kitabıdır. Rasulüllah’a (s.a.v) arz etmekten murad, vefat ettikten sonra sünnetine arz edilmesidir.”

Beyhaki daha sonra Ebu Davud’un Ebu rafi’den rivayet ettiği hadisi zikreder:Rasulüllah (sav) şöyle buyurdular:

“Sizden birinizi, koltuğuna yaslanmış olarak, kendisine emrettiğim veya nehyettiğim bir haber geldiğinde “bunu bilmiyoruz. Biz Kuran’da bulunduğumuz tabi oluruz” derken bulmayayım.”

İmam şafii de şöyle der: Bu hadis, onunla ilgili Kuran’da bir ayet bulamasalarbile müminlerin Rasulüllah’tan (s.a.v) gelen emre uymayanları bildirip, buna uymanın zaruri olduğunu ortaya koymaktadır.

Beyhaki daha sonra yine Ebu Davud’dan, el-İrbat b. Sariye’den gelen hadisi zikreder:

O an beraberinde bulunan ashabı da bulunduğu halde (fethetmek üzere) Rasulüllah (s.a.v) ile birlikte Hayber’e geldik. Hayber’in başındaki adam da azılı bir kafirdi. Rasulüllah’ın (s.a.v) gelip şöyle dedi:

-Ya Muhammed! Eşeklerimizi boğazlayıp, ürünlerimizi yiyip, kadınlarımıza da vurma hakkınız varmı?

Bu söz üzerine Rasulüllah (s.a.v) celallendi ve şöyle buyurdu:

-İbnu Avf! Atına atla git te (ashabıma cennete sadece müminlerin gireceğini ve) namaza toplanmalarını söyle.

Onlar da toplandılar. Rasulullah namazı kıldırdıktan sonra ayağa kalkıp şöyle hitap etti:

- Sizden biriniz koltuğuna yaslanıp, Allah sadece Kur’an’da haram kıldığı şeyleri yasaklamıştır diye düşünerek böyle mi zanneder? Dikket eden! Vallahi ben de bazı şeyleri emrettim ve anlattım. Bazı şeyleri de yasakladım. Benim emirlerim ve yasaklarım da yanı Kur’an gibidir, belki de daha önceliklidir. (Bilesiniz ki) Allah Teala sizlere, izin verilmedikçe zimmilerin evine girmezinizi, kadınlarına vurmanızı ve gerekli öşrü verdileri takdirde ürünlerini yemenizi yasaklamıştır.[4]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Risale: 82-3.

[2] Buhari Tefsir sure: 4; Sulh: 12; Müsakat: 6-8; Müslim Fedail: 129; Ebu Davud Ekdiyye: 31; Tirmizi Ahkam: 26; Tefsir sure: 4;; İbnu Mace Mukaddime: 2; Ruhun: 2; Nesai Kudat: 19-27; Müsned: 1/66, 4/5.

[3] Buhari Ahkam: 1; Cihad: 109; Müslim İmaret: 32-3; Nesai Bey’at: 27; İstiaze: 49; İbnu Mace Mukaddime: 1; Cihad: 39; Müsned: 2/253, 270, 313, 386, 416, 467, 471, 511.

[4] Ebu Davud: 3050; Beyhaki Sünne: 9/204.
Biliniz Ki,, Kuşkusuz bana Kur an ve Yanında onunla aynı olan birşey verilmiştir. Uyanık olun ki,karnına düşkün biri gelecek ve makamında oturduğunda ''Bizimle Sizin aranızda yüce Allah ın kitabı vardır onda helal bulduğumuzu helal haram bulduğumuzuda haram biliriz diyecektir.Biliniz ki ALLAH rasulünün haram kıldığı,Allah ın haram kıldığı gibidir.

Sünen-i Ebu Davud, hadis no: 3988, Müsned-i Ahmed, hadis no: 16546, Ebu İsa Tirmizî, Cami’üs-Sahih, c. 5, s. 37, el-Müstedrek, c. 1, s. 109.
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Rasulullahın Hadislerini İnkar Edenin Durumu


Allah (c.c.) size merhamet etsin. Şunu bilesiniz ki, usul ilminde maruf olan şartları taşıyan kavli olsun fiili olsun hadisler hüccettir. Rasulullah’ın (s.a.v.) bu hadislerini inkar edenkimse küfre girer ve İslam dairesinden çıkar, yahudilerle, hristiyanlarla veyahutta Allah’ın (c.c.) murad ettiği diğer kafir fırkalarla beraber haşrolunur.

İmam Şafii (r.a.) birgün bir hadis rivayet eder ve “sahihtir” der. Birisi:

-Ey Ebu abdillah! Sen de aynı kanaatta mısın? diye laf edince, bozulur ve şöyle der:

-Ey adam! Sen beni hiç hristiyan olark gördün mü? Bana kiliseden çıkarken rastladın mı? Belimde hristiyan uşağı gördün mü? Rasulullah’tan (s.a.v.) hadis rivayet edeceğim hem de aynı görüşte olmayacağım ha!

Büyük İslam Alimi İmam Suyuti (rh.a)
Biliniz Ki,, Kuşkusuz bana Kur an ve Yanında onunla aynı olan birşey verilmiştir. Uyanık olun ki,karnına düşkün biri gelecek ve makamında oturduğunda ''Bizimle Sizin aranızda yüce Allah ın kitabı vardır onda helal bulduğumuzu helal haram bulduğumuzuda haram biliriz diyecektir.Biliniz ki ALLAH rasulünün haram kıldığı,Allah ın haram kıldığı gibidir.

Sünen-i Ebu Davud, hadis no: 3988, Müsned-i Ahmed, hadis no: 16546, Ebu İsa Tirmizî, Cami’üs-Sahih, c. 5, s. 37, el-Müstedrek, c. 1, s. 109.
 
fisebililkahhar_ Çevrimdışı

fisebililkahhar_

!صبرا يا نفسي معنا الله
İslam-TR Üyesi
ebu el-fadl kardesim kalemine saglık güzel deliller getirmişsin...
 
Üst Ana Sayfa Alt