Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Musluman, Kâfire; Kâfir , Muslumana Mirasçı Olabilir mi? Mezheblerin Görüşü?

M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
Bismillahirrahmanirrahim
Esselemu Aleykum Ve Rahmetullah
Soru: Müslümanın kafirden, kafirin de müslümandan miras alamayacağı konusunda dört mezhep alimlerinin ittifakı varmı?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Müslüman kafire ve kafir de müslümana varis olamaz."

(Buhârî, Ferâiz 26, Hacc, 44, Megazi 48; Muslim, Ferâiz 1 (1614); Ebu Dâvud, Ferâiz, bab 10, Hadis no: 2909; Tirmizî, Ferâiz 15 (2107); Nesâî (el-Kubrâ), Ferâiz, 4/80, 81, 82; İbn Mâce, Ferâiz 6 (2729); Ahmed b. Hanbel, 11, 5/201, 202, 203, 209; Dârimi Ferâiz, 29; Muvatta, Ferâiz 10;
(Kadı Ebu Şuca , Ğayet'ul-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 386)


Kâfirin müslümana mirasçı olamayacağı hususunda bütün İslâm uleması ittifak halindedir. Nevevî diyor ki: Sahabe tabiin ve onlardan sonra gelen ulamanın cumhuruna göre; müslüman da kâfire mirasçı olamaz. Bir grubta müslümanı kâfire mirasçı yapmaya kail olmuşlardır. Bu Muaz b. Cebel Muaviye (r.anh) ile Said b. el Museyyeb, Mesruk ve başkalarının mezhebidir.
Aynı kavil Ebu'd-Derdâ, Şa'bi, Zuhrî ve İbrahim en-Nehaî'den de -aralarında ihtilâf olmak üzere- rivayet olunmuşsa da doğrusu bu zatların kavilleri de cumhurun kavli gibidir. Muhalifler İslam yücedir. Onun üstüne geçilmez" (Sûyuti, el-Câmiu's sagîr, I-126) hadisiyle istidlal etmişlerdir.

Bunun sebebi ise, tevarus, yâni birbirlerine miras olma durumu, aynı zamanda velayet yetkisini de beraberinde getirir. Aşağıdaki âyete göre müslüman ile kâfir arasında velayet sözkonusu değildir.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
"Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin (velayet sahibi kılmayın). Çünkü onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar)." (Maide, 5l) (Fethu'l-Barî, 12/50)

Cumhurun delili; sadedinde bulunduğumuz sahih ve sarih hadistir. İslam'ın yüceliği ile ilgili Suyutî hadisinde onlara huccet yoktur. Zira ondan murad İslamın başka dinlere olan üstünlüğüdür. Onda mirastan söz yoktur. Şu halde onunla amel ederek "müslüman kâfire mirasçı olamaz...” hadisinin nassı nasıl terk edilebilir? Herhalde o gurup bu hadisi duymamış olacak!... Murted yani müslümanlığı bırakıp başka bir dine dönen kimse bilicma müslümana mirasçı olamaz. İmam Şafiî, Malik, Rabia, İbn Ebî Leyla ve başkalarına göre müslüman da mûrted de mirasçı olamaz. Murtedin malı müslumanlar arasında ganimet olur.
Ebû Hanîfe ile Kufe uleması ve İshak, müslüman olan veresesinin murtede mirasçı olacaklarına kaildir. Bu görüş Ali ile İbn Mesud (r.anh)'den ve seleften bir cemaatten de rivayet olunmuştur. Lakin Sevrî ile Ebû Hanife, Murtedin riddet halinde kazandığı şeyler müslümanların malıdır demişlerdir.

Kâfirlerin birbirlerine mirasçı olanlarına gelince:
İmam Azam, İmam Şafiî ve diğer bir takım ulema, yahudinin hrıstiyana hrıstiyanın yahudiye, bunların mecusiye ve mecusinin bu iki millete mirasçı olabileceğine kaildirler. İmam Malik bunu caiz görmemiştir. İmam Şafiî "Lâkin harbî zimmiye, zimmî harbiye mirasçı olamaz" demiş. Ayrı ayrı memleketlerde bulunan iki harbî dahi birbirlerine mirasçı olamazlar. Hanefilerin kavli de budur.

Abdullah b. Amr'dan demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.)
"İki (ayrı) dinin mensubları birbirlerine mirasçı olamazlar." buyurdu.
(Ebu Davud, Ferâiz, Bab 10, Hadis no: 2911; Tirmizî, feraiz 16; Ibn Mâce, feraiz 6; Dârimî, feraiz 39; Ahmed b. Hanbel 11-195)


Ulemânın ekseriyeti; "İnkar edenler birbirlerinin velisidirler" (Enfal 73) âyetini delil getirerek ehl-i küfrün tek bir millet olduğuna ve dolayısıyla kâfirlerin birbirlerine varis olabileceğini söylemişlerdir.
Bu mevzuda Bezlu'l Mechud fi Halli Ebi Davud yazarı Halil Ahmed es-Seharenfuri şöyle diyor:
"Metinde geçen iki din anlamına gelen milleleyn kelimesinden maksat, İslamiyet ile küfürdür. İslamiyet başlıbaşına bir din olduğu gibi İslam'ın dışında kalan dinlerin tümü de küfrü temsil eden tek bir dindir. Bir kâfir bir müslümana mirasçı olamadığı gibi, bir müslüman da bir kâfire mirasçı olamaz. Fakat İslam'ın dışındaki insanların tümü birbirlerine mirasçı olabilirler.
Hanefi ulemasıyla İmam Şafiî'nin görüşü budur. İmam Ahmed'le İmam Malik'e göre müslümanların dışındaki insanlar da birbirlerine varis olamazlar.
En sağlam rivayete göre, İmam Malik'in görüşü şudur:
"Ehl-i kitabın hepsinin dini başlı başına mustakil bir din olduğu gibi, bunların dışında kalan muşrik ve putperestlerin tümü de bir dinden sayılırlar. Bu bakımdan bir yahudi bir hrıstiyana, yahut ta bir hrıstiyan bir yahudiye varis olamaz. Ancak bir hrıstiyan yine bir hrıstiyana bir yahudi de yine bir yahudiye varis olabilir. Fakat ehl-i kitabın dışındaki muşriklerin hepsi de birbirlerine varis olabilirler. el-Dusûkî isimli eserde anlatılan budur."
Hanbeli'lere göre; her inanç sistemi başlı başına ayrı bir dindir. Bunların mensubları ancak kendi aralarında birbirlerinin varisi olabilirler. Diğerleri birbirinin varisi olamazlar.
Murtedin mirasına gelince;
Hanefi imamlarından İmam Yusuf ile İmam Muhammed'e göre, murtedin hem irtidad etmeden önceki kazandığı malı, hem de irtidad ettikten sonra kazanmış olduğu malı, müslüman olan yakınlarına kalır. İmam Ebû Hanife'ye göre onun irtidad etmeden (İslamiyetten dönmeden) önce kazanmış olduğu malı müslümanlara kalırsa da irtidad ettikten sonra kazanmış olduğu malı da savaşmadan müslümanların eline geçen ganimet (fey) hükmündedir. İmam Malik'le imam Ahmed ve imam Şafiî'ye göre murtedin malı bir ganimet olarak hazineye kalır. Bir grup alime göre de, ondan kalan miras, onun müslüman akrabasına aittir. Bu görüşü destekleyenler ise, Hasan, Şa'bî, Ömer b. Abdulazîz, Evzaî, İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'dir. Murted olan kimsenin, irtidadından sonraki kazancına gelince, bu kazanç, ganimettir. Bu görüşü de Sufyan es-Sevrî ve Ebû Hanife ileri sürmektedirler. (Ferrâ el-Begavî, Şerhu's-Sunne, 8/365)
 
Üst Ana Sayfa Alt