Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

NECÂSET VE TEMİZLİĞİ------Imam Ahmed Bin Hanbel

H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
)- NECÂSET VE TEMİZLİĞİ. 2
* Hayız Kanının Temizlenmesi. 2
* Bir Kadının Eteğine Necaset Bulaşması Ve Onun Temizlenmesi. 3
* Altına Necaset Bulaşan Terliğin Temizlenmesi. 4
* Topraktaki İdrar Necasetinin Temizlenmesi. 4
* Hayvan Leşinin Derisi Tabaklanarak Temizlenir. 5
* Hayvan Leşinin Derisi Tabaklanma İle Temizlense De Yenmesi Haramdır. 8
* Derinin Tabaklanması Sonucunda, Kılının da Temizlenmesi. 8
* Hayvan Leşinin Derisi Ve Sinirinden Faydalanmanın Haramlığı İle Tabaklanarak Kullanmanın Cevazı. 9
* Kâfirlerin Kapları Temizdir Ve Yıkandıktan Sonra Kullanılabilir. 10
* Yenebilen Maddenin İçine Düşen Necasetin Temizliği. 11

b)- NECÂSET VE TEMİZLİĞİ


Necaset (lügatte); temiz olmayan, pis ve iğrenç olan, anlamındadır.[1]
Istalahta ise; namaz gibi bazı ibadetleri engelleyen/mani olan pisliklerdir.[2]
Necis ve rics kelimeleri birbirlerinin yerine kullanılmaktadır.[3]
Kur'ân'da neces kelimesi, manevî pislik ve rics ise her türlü pislik için kullanılmaktadsr.
"Ey İman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytanın işlerinden sayılan pisliklerdir, onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz." (Mâide 5/90).
"De ki: Bana vahyolunan (şu Kur'ân'da) yiyecek olarak kişiye haram olan bir şey bulamıyorum, ancak leş, akan kan, pislik olan domuz ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş günah sebebi kurban müstesnadır, (yani haramdır). Kim zor durumda kalır da ileri gitmemek ve haddi aşmamak şartıyla bunlardan yerse (bilin ki) senin Rabbîn (bunları) affeden ve bağışlayandır." (Enam 6/145)
(İslâm fıkhında necis olan şeyler Kur'ân ve Sünnet'ten yola çıkarak müclehidler tarafından belirlenmiştir. Ancak baix konularda naslann farklılığı, kat'î olmaması ya da nas bulunmaması sebebiyle ihtilâf edildiği de olmuştur. Bu açıdan baktığımızda necaset konusu ittifak edilen ve edilmeyen şeklinde iki kısımda incelenebilir;
§Necis olduğunda ittifak edilenler:
1- îçki ve benzeri sarhoş edici maddeler,[4]
2- Leş eli ve yağı,[5]
3- İnsan ya da hayvandan akan kan,[6]
4- Domuz eti ve yağı,[7]
5- İnsan ve eti yenmeyen hayvanların idrar ve dışkısı,[8]
6- Karadakiyırtıcı hayvanların eti ve yağı,[9]
7- İnsanın vedî ve mezisi,[10]
8- Eti yenen diri bîr hayvandan kesilen parça,[11]
9- Eü yenmeyen (evcil eşek vb.) hayvanların eti ve yağı[12])

* Hayız Kanının Temizlenmesi


Allah Teâlâ buyurdu:
'Sana hayız konusunu sorarlar. De ki: O, bîr hastalık/ kirlenme dönemidir. Bu dönemde temizleninceye kadar eşlerinizle cinsel ilişkiye girmeyin. Temizlendiklerinde ise Allah'ın size belirttiği kurallara uyarak onlarla beraber olabilirsiniz. Şüphesiz Allah tevbe edenleri seven, (ayrıca) temizlenenleri de sevendir,'(Bakara2/222).[13]

41/349- (Hz. Ebû Bekir'in kızı) Esmâ'dan (Radıyaiiahu anhüma):[14]
RsL$ü\ü\\ah m (Satiatiahu aleyhi ve seiiem) yanma bir kadın geldi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü! bir kadının elbisesine hayız kanı bulaşsa, (ne olur?)' Rasûlullah:
"Onu çitüesin, su ile yıkayıp sıksın, sonra bununla namazını kılsın!" buyurdu.[15]

42/350- Mihsan kızı Ümmü Kays'tan (Radıyattahaanh):[16]
Elbiseye bulaşan hayız kanının durumunu Rasûlullah'a (Sattaiiahu aleyhi ve seiiem) sordum. O da:
"Bu elbiseyi su ve sidr ('kir sökücü bir bitki/sabuna benzer madde) ile yıka, (önceden de)[17] dal parçasıyla çitile!"buyurdu.[18]

43/351- Ebû Hüreyre'den (Radıyattahaanh):[19]
Yesâr'ın kızı Havle (Radıyatiahü anhâ), hac ya da umre yaparken Hz. Peygamber'in (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) yanma geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Benim tek elbisem var ve onu hayız gördüğümde de giyiyorum, (ne yapmalıyım?)' Rasûlullah buyurdu ki:
"(Hayızdan) temizlendiğin zaman, elbisede kanın bulaştığı yerleri yıka, sonra da onunla namazını kıl! "
'Ey Allah'ın Rasûlü! Ya izi çıkmazsa?..'
"Su ile temizlemen senin için yeterlidir, izinin kalması zarar vermez."[20]

* Bir Kadının Eteğine Necaset Bulaşması Ve Onun Temizlenmesi


44/352- İbrahim b. Abdurrahman b. Avf in ümmü veledi[21] şunları anlattı:[22]
Benim eteklerim yerde sürünürdü, (bir rivayette; uzun etekli (elbise giyen) bir kadındım.) Mescide gelirken de, temiz olan ve olmayan yerlerden geçerdim. Ümmü Seleme annemizin (itadıyattahü anhâ) yanına geldim ve bu durumu sordum. O da dedi ki:
'Ben Rasûlullah'ın (Saiiaiiahtı aleyhi ve seiiem) şöyle buyurduğunu duydum: "Daha sonraki (temiz yer), bir önceki (kirli kısmı) temizler.'"[23]

45/353- Mûsâ b. Abdullah, Abdüleşhel kabilesine müntesip bir hanım sahâbiden şunları nakleder:[24]
Ben RaSÛlUİlall'a (Sallallahü aleyhi ve selleın):
"Ey Allah'ın Rasûlü! (Evimizden) mescide giden, (bazen de) pislenen yoldan (gelip geçiyoruz.) Yağmur yağdığında ne yapmalıyız?' deyince Rasû-lullah şöyle buyurdu:
"Daha sonra o pisliği temizleyici bir yol yok mu?"
'Evet, (var.)'
"İşte bu yer, öncekinin (kirliliğine) yeterlidir, (onu temizler.)"[25]

Açıklama


Kadınların eteklerinin uzun olması tesettür emrinden dolayı güzeldir ve uzun olduğu için de zaman zaman yerde sürünebilir. Rasûlullah (SaMiahü aleyhi ve setlem) döneminde, dış elbiseleri ya da mantoları ile kadınlar mescide geliyorlardı ve bazen elekler yerde süründüğü için, yoldaki şeyler acaba namaza mani midir, diye Rasûluüah'a soruyorlardı. İslâm'ın kolaylık dini olmasından da kaynaklansa gerek, Peygamberimiz onlara bazı kolaylıkları -kendilerini de ikna ederek- bildiriyordu. Ancak Kur'ân ve Sünnet'te, her İnsanın bulunduğu toplumsal gerçeklere ve şartlara uygun olarak gücünün yettiği kadar temiz olması emrediimektedir.
Günümüzde de kadınların etekleri bazen yerle temas edip kirlenmektedir. Ancak bu konuda, endişe ifade eden herhangi bir soruya rastlanmamaktadır. Bu da Rasûlullab dönemindeki kadın sahabilerin hassasiyetini bize göstermektedir.[26]

* Altına Necaset Bulaşan Terliğin Temizlenmesi


46/354- Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radıyattahaanh):[27]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve.seilem) (namazda) terliğini çıkarınca ashab da terliklerini çıkarttılar. Namaz bitince Peygamberimiz:
"Terliklerinizi niçin çıkardınız?" diye sordu. Onlar da:
"Ey Allah'ın Rasûlü! Senin terliklerini çıkardığını görünce biz de terliklerimizi çıkardık" dediler. Bunu üzerine Peygamberimiz buyurdu ki:
"Bana Cebrail geldi ve terliklerimin altında pislik olduğunu bildirdi. Biriniz mescide geldiğinde terliklerinin altına baksın. Eğer onlarda bir pislik görürse yere sürtüp temizlesin, sonra namazını kılsın!"[28]
NOT: Peygamberimiz (Saiiaiiaha aleyhi ve seUemj döneminde mescid kumluk olduğundan, insanlar terlikleriyle namaz kılarlardı. Ancak terliğin altının temiz olması gerekmektedir.
Rasûlullah'ın hareketleri Allah'ın kontrolü altındadır. İfk hadisesi ile İlgili olarak bazıları bu olayı örnek göstererek:
'Allah onun terliğindeki bir necaseti bile haber veriyor, buna razı olmuyor. Eğer Âişe annemiz yanlış bir hareket yapsaydı mutlaka haber verilirdi' dediler. Daha sonra inen âyetler de Hz. Âişe'nin suçsuz olduğunu beyan etti.[29]

* Topraktaki İdrar Necasetinin Temizlenmesi


47/355- Ebû Hüreyre'den (Radıyattahaanh):[30]
Mescide bir bedevî girdi ve iki rekât namaz kildi, sonra:
'Allahım, bana ve Muhammed'e rahmet et, bizimle birlikte başkasına rahmet etme,' dedi. Hz. Peygamber (Saiiaiiaha aleyhi ve settim) ona döndü ve buyurdu ki:
"Sen, geniş olan (rahmeti) daralttın."
Kısa bir süre sonra, bedevî mescide idrarını yapmaya başladı. İnsanlar mâni olmak için ona doğru koştular, ama Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"(Bırakın onu,) sizler kolaylaştırmak için varsınız, göreviniz zorlaştırmak değil. İdrarın üzerine bir kova[31] su dökün!"
§Aynı sahabiden (itadıyaiiahu anh) başka yolla gelen rivayet:
Mescide, Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) orada iken bir bedevî geldi ve dedi ki:
'Allahım' bana ve Muhammed'e rahmet et, bizimle birlikte başkasına rahmet etme,' dedi. Hz. Peygamber onun bu sözüne güldü ve şöyle buyurdu:
"Sen, geniş olan (rahmeti) daralttın."
Bedevi bir müddet sonra kalktı, mescidin bir köşesine gitti, ayaklarını açtı ve oraya idrarını yapmaya başladı. İşini bitirince Peygamberimiz yanma gitti ve kendisini şöyle uyardı:
"Bu mâbed, ancak Allah'ı zikir ve namaz kılmak İçin inşâ edildi. Buraya idrar yapılmaz."
Ashabından bir kova su getirmelerini istedi ve oraya kovayı boşalttı. Bedevî hatasını anlayınca şöyle dedi:
'Annem babam feda olsun, Hz. Peygamber yanıma geldi, bana ne sövdü, ne azarladı ve ne de dövdü, (güzelce açıkladı).'[32]

48/356- Enes (b. Mâlik)'ten (Radıyaiiahaanh);[33]
Bir bedevî mescide geldi ve oraya bevletti. Bunun üzerine Rasûluliah(Sallallahü aleyhi ve sellem) ŞÖyle buyurdu:
"İdrarın üzerine bir kova su dökün!"[34]

* Hayvan Leşinin Derisi Tabaklanarak Temizlenir


49/357- Abdurrahman b. Va'le naklediyor:[35]
İbn Abbas'a (RadtyaltahaankBmâ):
'Biz savaşıyor, (bundan) leş derisi ve çeşitli tulumlar (alıp) getiriyoruz,[36] (bunların durumu nedir?)' diye sordum, İbn Abbas da dedi ki:
'Sana ne diyeceğimi bilemiyorum, ancak ben Rasûlullah'm (SaiiaiiaMaleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu duydum:
"Herhangi bir (hayvan) leşinin[37] derisi tabaklanırsa[38] kesinlikle temizlenmiş olur."'[39]

50/358- Âişe annemiz (Radıyaitahü anhû) bildirdi:[40]
RasÛlullah (Satlallahü aleyhi ve sellem),
Tabaklandığı zaman leşin derisinden faylamlmasım emretti.[41]

51/359- Âişe annemizden (Radıyaitahü anha):[42]
Rasûlullah'a (Sailallahü aleyhi ve seitem) leş derisinin (hükmü) soruldu da şöyle buyurdu:
"Onun tabaklanması temizlenmesidir."[43]

52/360- Peygamberimizin (Sailallahü aleyhi ve settem) eşi Şevde annemizden (Radıyallahü anhâ):[44]
Bir koyunumuz (kesilmeden) ölmüştü. Biz derisini tabaklayıp şıra için (devamlı) kullandık ve (şu an) eskimiş bir kap haline geldi.[45]

53/361- Seleme b. Muhabbik'ten[46] (Radıyaitahüanh):[47]
Rasûlullah (Satımâhtt ateyhı ve seitem) bir keresinde, avlusunda kırba (tulum) asılı bir eve geldi ve su istedi. Kendisine, bu kırbanın leş derisinden yapıldığı bildirilince şöyle buyurdu:
"Derinin tabaklanması temizlenmesidir."
§ Bir başka lafızda:
"Derinin tabaklanması temizlenmesi ya da normal kesilmesi (boğazlanması) hükmündedir."[48]

54/362- Muğîre b. Şu'be'den İRadıyaUaM amh):[49]
Rasûlullah jSalMlakü aleyhi ve seiiem) benden su istemişti. Orada bulunan bir çadıra gittim ve baktım ki bir bedevî kadın oturuyor. Ona:
'Bu kişi Allah Rasûlü'dür ve abdest almak için su istiyor. Senin yanında su var mı?' deyince kadın şöyle dedi:
'Annem ve babam Allah Rasûlü'ne feda olsun ,
Vallâhî, göğün gölgelendirdiği ve yeryüzünün taşıdığı kişiler arasında, benim için ondan daha sevgili ve daha aziz bir kişi yoktur. Ancak bu kırba leş derisinden yapılmıştır ve bununla Rasûlullah'ı kirletmek istemiyorum.'
Bunun üzerine Rasûlullah'm yanına döndüm ve durumu haber verdim. Rasûlullah Efendimiz buyurdu ki:
"Onun yanın dön ve (sor,) eğer deriyi tabaklamışsa, bu onun temizlenmesidir."
Kadının yanma geldim ve duyduklarımı anlattım. Kadın:
'Vallahi ben onu tabaklamıştım' dedi ve ben ondaki suyu alıp Rasûlullah'a getirdim.
O vakitlerde Rasûlullah'm üzerinde Şam bölgesi yapımı bir cübbe, mestleri ve bir de sarık vardı.
Abdest alırken, cübbenin altından ellerini/kollarını uzattı ki (onları yıkayabilsin.) Böyle yapmasının sebebi de cübbenin yenlerinin biraz dar olmasıydı.[50] Rasûlullah bu şekilde abdestini aldı, sarığının ve mestlerinin üzerine de mesnetti.[51]

55/363- îbn Abbas (Radıyallahü anhümâ), leşin derisinin temizlenmesi konusunda Peygamberimizden (SaBalldhü aleyhi ve seüem) şunu nakletti:[52]
"Onun tabaklanması tüm pisliğini (necasetini) giderir."[53]

56/364- îbn Abbas'tan:[54]
Meymûne annemizin (Radıyallahü anim) koyunu ölünce Rasûlullah (Saüallahü aleyhi ve selim) şöyle buyurdu:
"Onun derisinden faydalanmıyor musunuz, onu tabaklasanız! Zira bu onun kesilmesi (temizlenmesi) demektir."[55]

57/365- İbn Abbas (Radıyallahü anhümâ):[56]
Peygamberimizin eşi Meymûne annemizden (RadıyaüaManhâ) naklediyor: Hz. Peygamber (Saüallahü aleyhi ve seüem), Meymûne annemizin azatlısına ait ölmüş bir koyunun yanına gelince şöyle buyurdu:
"Onun derisini alsaydılar, tabaklayıp kullansaydılar ya!" 'Ey Allah'ın Rasûlü! O hayvan leştir' dediler. O zaman Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Onun ancak yenmesi haram kılındı."
§Râvilerden Süfyan burada;.'"Yenmesi haramdır" sözünü ancak Zührîden duydum' dedi.
Abdullah dedi ki: Babam Ahmed b. Hanbel de şunu ekledi:
'Süfyan söz konusu hadisi, Meymûne annemiz yoluyla iki defa rivayet etmiştir.'
NOT: Bu rivayet Meymûne annemizden nakledildiği için Ahmed b. Hanbel Müsned'inde bu hadisi, İbn Abbas müsnedinde değil de, Meymûne annemize ait müsnedde zikretmiştir.[57]

58/366- İbll Abbas'tan (Radıyallahüanhümâ):[58]
üz. Peygamber (Saliallahü aleyhi ve seilem), Ölmüş bir koyunun yanına gelince şöyle buyurdu:
"Onun derisinden faydalanmaz mısınız?" 'Ey Allah'ın Rasûlü! O hayvan leştir ' dediler. O zaman Peygamberimiz şöyle buyurdu; "Onun ancak yenmesi haram kılındı."[59]

59/367- Peygamberimizin eşi Meymûne annemizden (RadtyattaMajM),[60] Rasûlullah (SaiMiahu aleyhi ve seiiem), ölmüş bir koyunu eşek gibi sürükleyen Kureyş'ten bazı kişilerin yanına geldi ve onlara şöyle dedi: "Kegke onun derisini alsaydımz!"
'Ey Allah'ın Rasûlü! O hayvan leştir, ' dediler.
O zaman Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Onu su ve tabaklama maddesi[61] temizler."[62]

Açıklama


Hanefi mezhebine göre; insan ve domuz derisi dışında kalan bütün deriler, hayvanın kesilmesiyle ya da leş ise tabaklanmasıyia temizlenir. Bu deri üzerinde veya içinde namaz kılınabilir, satışı da caizdir. Ancak bunun yenmesi haram kılınmıştır.[63] Cumhur ise kesilsin ya da leş olsun bu derilerin ancak tabaklanma ile temiz hale geleceğini belirtmişlerdir.Ancak İmam Mâlik'ten gelen bir rivayete göre domuz derisi tabaklanmakla dışı temizlenir ve kuru olan şeylerde kullanılabilir, içi necis kaldığı için su kırbası/kabı olarak kullanılmaz. Üzerinde namaz kılınır, içinde (yani elbise olarak) namaz kılınmaz.[64]

* Hayvan Leşinin Derisi Tabaklanma İle Temizlense De Yenmesi Haramdır


60/368- İbn Abbas'tan (RadıyallahU anhümâ):[65]
Şevde annemize ait bir koyun ölmüştü ve o dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü! (Koyunu kastederek) filân öldü.' Peygamberimiz (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Onun derisini alsaydınız ya!" 'Ölmüş bir hayvanın derisini alabilir miyiz?' "İzzet ve celâl sahibi olan Allah (Kur'ân'da) şöyle buyurur: De ki: Bana vahyedîlende, yeneceklerden leş veya akıcı kan ya da domuz eti dışında başka bîr haram bulamıyorum.[66]
Siz onu yermiyorsunuz ki...Eğer onu tabaklarsanız, faydalanabilirsiniz." Bunun üzerine Şevde annemiz birini o leşin yanma gönderdi ve getirtti, sonra onun derisini yüzdü, tabakladı ve ondan bir kırba yaptı, yanında delininceye kadar da kaldı.[67]

* Derinin Tabaklanması Sonucunda, Kılının da Temizlenmesi


61/369- Sâbit (b. Elsem)'den:[68]
Ben Abdurrahman b. Ebî Leylâ ile Mescidde oturuyordum. Şişman bir adam geldi ve ona dedi ki:
'Ey Ebû İsa!'[69]
'Evet, buyurV
'Bize Rasûlullah'tan sana ulaşan, kürk hakkında bir hadis naklet!'
'Babamın[70] şöyle dediğini duydum: Rasûlullah'ın (Saüaüaha aleyhi ve seiiem) yanında oturuyordum. Bir adam geldi ve dedi ki:
'Ey Allanın Rasûlü! Ben kürk giyerek[71] namaz kılıyorum, (olur mu?)' Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Tabaklamanın (faydası) nerede kaldı? "
O şişman kişi, bunu dinledikten sonra oradan ayrıldı. İbn Ebî Leylâ'ya sordum:
'Bu kim?'
'BuSüveydb. Gafele'dir.'[72]

* Hayvan Leşinin Derisi Ve Sinirinden Faydalanmanın Haramlığı İle Tabaklanarak Kullanmanın Cevazı


62/370- (Muhadramûndan olan) Abdullah b. Ukeym el-Cühenî (Radıyallahü anh) anlatıyor:[73]
Ben, Cüheyne topraklarında yaşayan genç bir delikanlıyken, Hz. Peygamber'in (Sallatlahü aleyhi ve sellem) mektubu bize UİaştK
"Hayvan leşinin derisi ve sinirini kullanmayın!"
§ Abdullah b. Ukeym'den ikinci senedle rivayet: Vefatından bir ay önce Rasûîullah'in (Saiiaiiaku aleyhi ve seUem) şu mektubu bize ulaştı:
"Hayvan leşinin derisi ve sinirini kullanmayın!"
§ Aynı râviden üçüncü senedle şöyle nakledildi:
Vefatından bir ya da iki ay önce, ki o sıralarda ben Cüheyne topraklarında yaşayan genç bir delikanlıydım, Rasûîullah'in (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şu mektubu bize ulaştı:
"Hayvan leşinin derisi ve sinirini kullanmayın!"
§ Aynı râviden dördüncü senedle şöyle nakledildi: Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) bize şu mektubu göndermişti: "Hayvan leşinin derisi ve sinirini kullanmayın!"
§ Aynı râviden beşinci senedle şöyle nakledildi:
Bize Rasûîullah'in (SaihıiiaM aleyhi ve sellem) şu mektubu okundu:
"Hayvan leşinin derisi ve sinirini kullanmayın!"[74]

Açıklama


Muhadramûn: Hz. Peygamber (Saiiaiiakaaleyhi ve sellem) döneminde yaşayan ancak onu görmeyen MüslÜmanlardır. Üveys el-Karnî de bu zâtlardan birisidir.
*Leş derisinin kullanımı hakkında, iki farklı rivayet bulunmaktadır: Bir rivayette kullanımı yasaklanmış ve diğerinde de serbest bırakılmıştır. Bu hadislerden anlaşılan;
Leş derisinin kullanımı yasaktır, ancak tabaklandığı zaman caizdir ve kullanılabilir:
1- İmam Ebû Hanîfe'ye göre domuz dışında bütün leşlerin derisi tabaklanmakla temiz hale gelir,
2- İmam Şafiî'ye göre domuz ve köpek dışında bütün leşlerin derisi tabaklanmakla temiz hale gelir,
3- İmam Mâlik ve Ahmed'den bu konuda iki rivayet vardır.[75]
4- Leş ve filin kemiği cumhura göre necistir, çünkü etine tâbidir, ancak İmam Ebû Hanîfe ve bir rivayette Mâlik'e göre temizdir, çünkü kemikte hakiki hayat yoktur ve cansız varlıklar gibi temizdir.[76]

* Kâfirlerin Kapları Temizdir Ve Yıkandıktan Sonra Kullanılabilir


Allah Teâlâ buyurdu;
'Bugün size temiz olan şeyler helâl kılındı. Ayrıca Ehl-i kitabın yiyeceklerinden yemek size helâl kılındığı gibi, sizin yiyeceklerinizden yemek de onlara helâl kılındı...' (Mâide 5/5).[77]

63/371- Ebû Sâ'lebe el-Huşenî'den (8adiyaiiaHUanh);[78]
Rasûlullah'a (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Biz gittiğimiz yerde Yahudi, Hnstiyan ve Mecû-si toplulukların yanına uğrayan göçebe bir toplumuz, (oralarda) bu kişilerin kaplarından başkasını da bulamıyoruz, (ne yapalım?)'
Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Eğer başka kap bulamazsanız bunları su ile yıkayın, sonra o kaplardan yeyin ve içini"
§ Ebû Sa'lebe'den gelen diğer rivayet:
Rasûlullah'a (SaUaitahu aleyhi ve sellem) dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Biz Ehl-i kitaba ait topraklarda yaşıyoruz ve onlar da domuz eti yiyor, şarap içiyorlar. Onların kaplan ve tencerelerinden nasıl faydalanabiliriz?'
Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Eğer başka kap bulamazsanız onları yıkayın, sonra içinde (yemek) pişirin ve ondan (su) için!"[79]

Açıklama


Rasûlullah, kâfirlerin davetlerine gider ve kaplarından onlarla birlikte yemek yerdi. Zira O bir peygamberdi ve sosyal yönü çok güçlü olmalıydı, kendisi insanî ilişkilere çok önem verir, her düşünceden insanlarla oturur, konuşur ve onlarla yemek yerdi. Onun hayatı, tüm Müslümanlar ve özellikle davetçiler için önemlidir. Dünya toplumları da, değişik kesimlerden insanlarla olan medenî ilişkilerini devam ettirmelidirler.
Ancak kâfirlerin kapları Müslümalarm eline geçtiğinde, yıkamadan kullanılmaması tavsiye edilir. Çünkü bu insanlar kaplarım domuz eti ve şarap gibi şeylerde kullanmış olabilirler. İslâm'a göre bunlar pistir, haramdır ve ihtiyaten kaplan yıkanmalıdır.[80]

64/372- Câbir b. Abdullah'tan (Radıyaiiaha anh):[81]
Biz Hz. Peygamber' le (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) birlikte müşriklerden bazı su ve yemek kaplarını ganimet olarak aldık ve onlar leş derisinden yapıldığı halde, aramızda taksim ettik.
NOT: Bu kapların ana maddesi olan derinin, tabaklanması halinde leş derisi de olsa kullanılabileceği anlaşılmaktadır. Ayrıca Ehl-i Kitâb yanında müşriklerin de kaplarını kullanma ruhsatı verilmektedir.[82]

65/373- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaiiaha anh):[83]
Bir Yahûdî[84] Peygamberimizi (SaiiaiiaM aleyhi ve seiiem) arpa ekmeği ve kokusu biraz değişmiş et yağı yemeye davet etti, o da bunu kabul etti.[85]

* Yenebilen Maddenin İçine Düşen Necasetin Temizliği


66/374- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[86]
Rasûlullah'a (Saüattuhüaleyhivesdlemj, bir kere yağın içine düşüp ölen farenin (hükmü) sorulunca şöyle buyurdu:
"Eğer yağ katıysa, o fare ölüsü ve etrafındaki (bir kısım yağı) alıp atarak kalanını yiyebilirsiniz, ama yağ sıvıysa o yağı yemeyin!"
NOT: Sıvı yiyeceklerin içine düşen necaset her tarafa yayılır, ancak katı maddelere düşen necaset sadece düştüğü yeri kirletir ve o kısmın etrafından da biraz alınarak atılması yeterlidir, sıvılar gibi tümünün dökülmesi şart değildir. Bu, insanlar için bir ruhsattır/kolaylıktır.[87]

67/375- Ebû'z-Zübeyr'den (Radıyaiiaha anh):[88]
Câbir'e (Radıyaiiahu anh) bir yiyecek ve içeceğe fare düşüp ölse, (fare çıkarıldıktan sonra) onlar yenir mi? diye sordum. Şöyle dedi:
'Hayır, Rasûlullah (Saiiaitaha aleyhi ve seüem) bunu bize yasakladı. Biz, yağı çömleklere korduk. Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"Çömleğin içine fare düşüp öldüğünde, o yağı yemeyin!'"[89]

68/376- İbn Abbas (Radıyallahü anhümâ), Peygamberimizin (Sallallafıü aleyhi ve sellem) eşi Meymûne annemizden naklediyor:[90]
Rasûlullah'a (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem), yağa (bir rivayette, katı yağa) düşüp ölen farenin (bulunduğu yağın) hükmü sorulunca, şöyle buyurdu:
"Fare ölüsü ve etrafındaki (bir kısım yağı) alıp atarak kalanını yiyebilirsiniz!"[91]


[1] Cevherî, S(M/*, III/981.

[2] Feyyûmî, el-Misbâhu 'l-münîr, 227.

[3] Cevherî, age., III/973; Feyyûmî, age., 83.

[4] Bk. Mâide 5/90.

[5] Bk. En'âm 6/145; ayrıca 49/357 vd. hadisler.

[6] Bk. 41/309 vd. hadisler.

[7] Bk. En'Sm 6/145.

[8] Bk. 69/377 vd. hadisler.

[9] Bk. Mevsılî, age.,IV/719.

[10] Bk. 81/389 vd. hadisler; Mezi, kişinin eşiyle oynaşması anında çıkan beyaz ve ince sudur,Vedi, idrardan sonra ya da ağır bir şey taşırken gelen beyaz bir sudur. Mezi veya vedi abdestalınmasını gerektirir. (Râzî, Muhtâru's-Sıhâh, 715; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, 1/61).

[11] Bk. San'ânî, Sübülü's-selâm, 1/36.

[12] Bk. San'ânî, age., 1/50-51.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/102-103.

[13] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/103.

[14] Sahih: Müsned, VI/346, H.no: 26811; Benzer rivayet için bk.Vl/345, H.no: 26799; VI/353, H.no: 26860; Mâlik, Taharet, 103; Buhârî, Hayz, 9; Vudû', 63; Müslim, Taharet, 110; Ebû Dâvûd, Taharet, 130, H.no: 360-362; Tirmizî, Taharet, 104, H.no: 138 (hasen-sahih); Humeydi 1/152, H.no: 320; Nesâî, Taharet, 185, H.no: 292; Hayz, 26, H.no: 392; İbn Mâce, Taharet, 118, H.no: 629; Dârimî, Vudû', 105, H.no; 1021, 1023 (Dârimî'nin bir rivayetinde Falıma bt. el-Münzir b. ez-Zübeyr'in ninesi Esma bt. Ebû Bekir (Radıyallahü anhâ) olduğu belirtiliyor. Bk. Dârimî, Vudû', 83, H.no: 778); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXIV/109-110, H.no: 289-293.

[15] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/103-104.

[16] Sened:
Sahih: Müsned, VI/356^ H.no: 26881; Benzer rivayet için bk. VI/356, H.no: 26880; VI/355, H.no: 26877; Ebâ Dâvûd, Taharet, 130, H.no: 363; Nesâî, Tahâret: 185, H.no: 291; Hayz, 25, H.no: 393; Dârimî, VudÛ\ 105, H.no: 1024; İbn Mâce, Taharet, 118, H.no: 628; Beyhakî, 11/207.

[17] Önceki rivayetlerde çitilemek önce zikredildiği için burada da açıklama yapıldı.

[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/104.

[19] Sened:
Hasen: İVfifenei 11/364, H.no: 8752; Benzer rivayet için bk. 11/380, H.no: 8919; £&h Dâv(Ü,Taharet, 130, H.no: 365; Heysemî, senedinde zayıf kabul ettiği İbn Lehîâ'nın bulunduğunu belirtir. Bk. Mecma', 1/282. Bu râvî ile ilgili geniş bilgi için bk.22/64.hadis.
Ayrıca Heysemî, Taberânî'nin Havle bt. Hakim'den (Radıyallahü anhâ) benzer bir rivayet naklettiğini (Bk. el-Mu'cemü'l-kebîr, XXIV/241) fakat senedinde bir başka zayıf râvinin bulunduğunu ifade eder. Bk. Mecma', 1/282.
Bennâ hadisin hasen olduğunu ifade eder. Bk.Bülûğu'l-emânî, 1/225.

[20] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/104-105.

[21] İslâm geldiği dönemde cahiliyyenin problemi olan köleliği kaldırmaya çalışmış; keffaret-lerde önce köle azat etmeyi emretmiş, kölelere efendisiyle anlaşma (mükâlebe) imkânı sağlamış ve bu durumdaki kölelere maddi yardım fonu ayırmıştı. İşte bu yollardan birisi de cariyesinden efendisinin çocuğu olduğu zaman, çocuk hemen hür olur ve annesi de efendisi ölünce hür olur, böyle cariyeye ümmü veled denir.

[22] Sened:
Hasen: Müsned, VI/290, H.no: 26368 (Bu rivayet, İbrahim b. Abdurrahman b. Avf m ümmü veledinin mechûl olması sebebiyle zayıf sayılmıştır. Ancak hadisin şâhid ve mütâbileri bulunmaktadır. Bu senediyle zayıf da olsa kuvvet kazandığını söyleyebiliriz); Benzer rivayet için bk. VI/316, H.no: 26565 (Hasendir. Bu rivayetin metninde şöyle bir ziyade bulunmaktadır:
Ümmü Seleme validemiz (Radıyallahü anhâ), Ailah Rasûlü (Sallallahü aleyhi ve sellem): "Pis bir yere uğradıktan sonra güzel bir yere uğrarsa, bu (iyi yer) temizleyicidir" buyurdu, demiştir. Mâlik, Taharet, 16 (Zürkânî şerhinde bu kadının İsminin Hamide olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Bk.İbn Abdilber, İsüzkâr, 11/131); Ebû Dâvûd, Taharet, 137, H.no: 383; Tİnnizî, Taharet, 109, H.no: 143 (Tirmizî, hadisin benzerini İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) da nakletti. Heysemî ise bu rivayetin Taberânî tarafından da nakledildiğini ve râvilerinin de sika olduklarını belirtmiştir. Bk.Mecma', 1/285); İbn Mâce, Taharet, 79, H.no: 531; Ebû Ya'lâ, XII/356, H.no: 6925.

[23] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/105-106.

[24] Sened:
Salıih: Miisned, VI/435, H.no: 27325; Diğer rivayet için bk. VI/435, H.no: 27326; Ebû Dâvûd, Taharet, 137, H.no: 384; îbn Mâce, Taharet, 79, H.no: 533; Allah Rasûlü'ne (Saliallahü aleyhi ve sellemj soru soran Abdüleşhe] oğullarından olan kadının kim olduğu belli olmadığı İçin rivayeti zayıf sayanlar var; halbuki usul kuralı olarak sahâbînin bilinmezliği sened için zararlı değildir.

[25] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/106.

[26] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/106.

[27] Sened: Sahih: Müsned, III/2O, H.no; 11096; Benzer rivayet için bk. IIJ/92, H.no: 11816 (Bu rivayetin akabinde Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah şöyie der:
"Babam: "Bu hadiste terlikte bulunun maddenin ne olduğuna dair bir açıklama yapılmamıştır" dedi." Ebû Dâvûd, Salât, 88, H.no: 650-651; İbn Huzeyme, 1/384, H.no: 786; 11/107, H.no: 1017; Hâkim, 1/391, H.no; 955 (Hâkim, Müslim'in şartına/râvisine göre sahih olduğunu söylemiş, Zehebî ise bunu onaylamıştır).
a-Hz. Enes'ten (RadıyaUahü anh) şahidi için bk. Hâkim, 1/235, H.no: 4S6 (Hâkim, Buharı'nin şartma/râvisine göre sahih olduğunu söylemiş, Zehebî ise bunu onaylamıştır).
b-İbn Mes'ûd'dan (RadıyaUahü anh) şahidi için bk. Hâkim, 1/236, H.no: 487 (Hâkim, bu rivayeti şâhid olarak verir).
Bennâ, hadis hakkında şöyle demektedir: "Şevkânî, bu konuda tek başına zayıf bir hadisin delil olarak alınamayacağını, ancak yine bu hususta vârid olan diğer rivayetler esas kabul edileceğini ifade eder. Halbuki burada verilen hadisin isnadı ceyyiddir ve tek başına da delildir. Hattâ Hâkim'in rivayet ettiği Enes (RadıyaUahü anlı) hadisi de tek başına delîI getirilebilecek sahih rivayetlerden biridir." Bk.Bülûğu 'l-emânî, 1/225.
Toprağın temizleyici olduğunu ifade eden hadisler:
Ebû Hüreyre (RadıyaUahü anh) hadisi: İbn Mâce, Taharet, 79, H.no: 532 (Bûsirî, zayıf olduğunu ifade etti.):
Ebû Davud'un da hocası Ahmed b. Hanbel'den naklettiği hadis şöyledir: Bir diğer rivayetinde ise:
Ebû Dâvûd bu rivayetlerin peşinden Hz. Aişe'den (RadıyaUahü anhâ) de bu manada bir nakle yer verir, Bk. Taharet, 137, H.no: 385-387; İbn Huzeyme, 1/148, H.no: 292; Hâkim, 1/271-272, H.no: 590-591 (Ebû Hiireyre'den nakledilen bu hadis için Hâkim, Müslim'in şartına/râvisine göre sahih olduğunu söylemiş, Zehebî ise sükût etmiştir.

[28] Diğer bir rivayet:

[29] Nesefî, Ebü'l-Berekât, Med'arikü't-Tenzîl ve hakâiku't-te'vîl IH/134-135.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/107-108.

[30] Sened:
Sahih: Müsned, 11/239, H.no: 7254; İkinci rivayet: H/503, H.no: 10481; Benzer rivayetleri: Bevl bölümü için bk. ü/282, H.no: 7786-7787; Duâ bölümü İçin bk. 11/283, H.no: 7789; Humeydî, 11/419, H.no: 938; (Bu bölüm, Abdullah b. Amr'dan (Radıyallahü anhümû) da rivayet edilmiştir. Bk. 11/170-171, H.no: 6590; 11/196, H.no: 6849; 11/221, H.no: 7059; Heysemî, Ahmed ve Taberânî tarafından rivayet edilen bu hadisin isnadının basen olduğunu ifade etti. Bk.Mecma', X/150. Cündüb b. Abdullah el-Becelfdea (Radıyaliahüiznh) bu hâdiseyi destekleyen bir başka rivayet de şöyledir:
Bk.IV/312, H.no: 18703. Senedinde bulunan Ebû Abdillaiı Abbas el-Cüşemî meçhul biridir. Heysemî, Ebû Abdillah haricinde râvilerinİn sahih hadis ricalinden olduklarını, onun ise hiç kimse tarafından zayıf sayılmadığını ifade etti. Bk.Mecma', X/214; Ebû Dâvûd, Edeb, 36, H.no: 4885) Buhâri, Vudû', 58; Ebû Dâvûd, Taharet, 136, H.no: 380; Salât, 149, H.no: 882 (Sünen'de Ma'kil b. Mukarrin'den mürsel olarak da nakledilmiştir. Bk. Taharet, 136, H.no: 381; Tirmizî, Taharet, I i 2, H.no: 147 (TirmizT, bu konuda İbn Mes'ûd, İbn Abbas ve Vâsile'den (Radıyallahü anlı) de nakillerin bulunduğuna temas etti); Nesâî, Taharet, 45, H.no: 56; sehv, 20, H.no: 1214-1215; İbn Mâce, Taharet, 78, H.no: 529.

[31] ya da büyük bir kova.

[32] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/108-110.

[33] Sened:
Sahih: Müsned, IH/110-111, H.no: 12021 (Hadis, sülâsiyyâttan biridir.). Benzer rivayet için bk. m/167, H.no: 12645 (sülâsiyyâttan biridir); 111/114, H.no: 12071; Malik, Taharet, 111 (mürsel olarak); Mân, Vudû', 57-58; Edeb, 80; Müslim, Taharet, 98-100; Tirmizî, Taharet, 112, H.no: 148 (hasen-sahih); Nesâî, Taharet, 45, H.no: 53-55; İbn Mâce, Taharet, 78, H.no: 528 (İbn Mâce, Vasile b. el-Eska'dan (Radıyallahü anh) şâhid getirmiştir. Fakat senedinde bulunan Ubeydullan el-Hüzelî zayıf bir râvidir. Bk. Taharet, 78, H.no: 530); Bu hadis 69/377.hadiste tekrar edilecektir.

[34] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/110.

[35] Sened:
Sahih: Müsned, 1/270, H.no: 2435; Benzer rivayet için bk.I/219, H.no: 1895; 1/227, H.no: 2003; 1/237, H.no: 2117; 1/261-262, H.no: 2369; 1/279, H.no: 2522; 1/280, H.no: 2038; 1/314, H.no: 2880; 1/327, H.no; 3018; 1/327-328, H.no: 3027-3028 (Bu rivayet miirseldir. Çünkü İkrime, Şevde bt. Zem'a'dan (Radıyallahü anhâj nakletmiş, halbuki İkrime, İbn Abbas'tan, O da Sevde'den (Radıyallahü anhüm) rivayet eder. Fakat burada müstcnsih veya matbaa hatasının da olabileceği akla gelebilir); 1/329-330, H.no: 3052; 1/343, H.no: 3198; 1/365, H.no: 3452; 1/366, H.no: 3461; 1/372, H.no: 3521; Mâlik, Sayd, 17; Müslim, Hayz, 105; Ebû Dâvûd, Libâs, 38, H.no: 4123; Nesâî, Fer', 5, H.no: 4238; Tirmizî, Libâs, 7, H.no: 1728 (hasen-sahih); Dârant, Edâhî, 20, H.no: 1991-1992; İbn Mâce, Libâs, 25, H.no: 3609.

[36] Bir rivayette ise şöyledir:

[37] kelime manası, tabaklanmamış deridir. Burada leş derisi diye belirlenmesi, kesilen hayvanın derisinin tabaklanmasa da temiz olmasındandır.fBk. Râzî, Muhtâru's-Sıhâh, 31; Şafiî, Ümın, 1/18; Merğınânî, Hidâye, 1/21; İbn Kudüme, Muğııî, 1/55).

[38] Derinin tabaklanması, belirli işlemlerden sonra kurutulmasi-kulianılır hale getirilmesidir. Önceleri toprak ve nar kabuğu gibi maddelerle yapılan tabaklama işlemi günümüzde birtakım kimyasal ilaçlarla yapılmaktadır.

[39] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/110-111.

[40] Sened:
Sahih: Müsned, VI/73, H.no: 24328; Benzer rivayetler için bk. VI/104, H.no: 24611; VI/148, H.no: 25035; VI/153, H.no: 25074; Mâlik, Sayd, 18; Ebû Dâvûd, Libâs, 38, H.no: 4124; Nesâî, Fer', 6, H.no: 4249; İbn Mâce, Libâs, 25, H.no: 3612; Dârimî, Edâhî, 20, H.no: 1993. Hadislerin isnadının her biri İmam Mâlik'ten geçmektedir.

[41] Bir rivayette ise emirden değil, ruhsatlan bahsedilmektedir:
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/111.

[42] Sened:
Hasen: Müsned, VI/154-155, H.no; 25092; NesâU Fer', 4, Rno: 4241-4242.

[43] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/111-112.

[44] Sened:
Sahih: Müsned, VI/429, H.no: 27291; Benzer rivayet için bk. 1/328, H.no: 3028 (İbn Abbas (Radıyallahü anhümâ) hadisieri içinde yer almış ve "fezekera'l-hadîs" lafzı ile kısaltma yapılmıştır); Buhâri, Eymân, 2\\Nesâî, Fer', 4, H.no: 4237.

[45] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/112.

[46] Asıl ismi Ebû Sinan Seleme b. Sahr b. Utbe'dir. Bk.İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, U/526, Trc. no:2177.

[47] Sened:
Sahih: Müsned, 111/476, H.no: 15851; Diğer lafız: m/476, H.no: 15852; Benzer rivayet İçin bk. V/6, H.no: 19950-19951; V/7, H.no: 19954; V/6, H.no: 19944,19945 (Buradaki rivayette Seleme b. eİ-Muhabbik'ten (Radıyallahü anh) rivayet eden râvi meçhul olduğu İçin senedi zayıftır. Ancak 15851 ve 19944. hadi si erde bu mechûl râvinin Cevn b. Katâde et-Temîmî (Radıyallahü anh) olduğu anlaşılıyor ki bu râvinin de sahâbîlİğinde İhtilaf vardır. Sahâbî olduğunu kabul etliğimizde (kabul edilmediğini düşünsek bile makbul sayılan bir râvidir) senedin zayıflığı da ortadan kalkar. Çünkü sahâbînin bilinmemesi zararlı değildir. Hepsi âdil kabul edilmişlerdir. İbnü'1-Esîr, Cevn b. Kalâde'ye sahabeyi derlemek niyeti ile yazdığı eserinde yer verir ve Cemel Vak'ası'nda Talha ve Zübeyr ile birlikte olduğunu söyler. Bk. Üsdü'l-ğâbe, 1/580-581, Trc. no: 831; İbn Hacer, Isâbe, fi ma'rifeti's-sahâbe, Trc. no: 1263. Zehebî "sahâbî olduğu söyleniyor" derken, İbn Hacer sahâbiliğinin doğru olmadığını fakat makbul biri olduğunu söyler. Bk.Kâşif, Trc. no: 825; Takrîb, Trc. no: 986 ) Ebû Dâvûd, Libâs, 38, H.no: 4125; Nesâî, Fer', 4, H.no: 4240; İbn Asâkir, III/41S. Cevn b. Katâde sadece Seleme b. Muhabbik'ten yalnızca bu hadisi rivayet eder. Rivayetlerini ise Nesâî, Ebû Dâvûd ve (altı tarikle) Ahmed b. Hanbel nakleder.

[48] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/112-113.

[49] Sened:
Sahih; Mümed, IV/254, H.no: 18141; Benzer rivayet için bk. IV/254, H.no: 1S052; Nesâî, Taharet, 66, H.no: 82; Heysemî, Ahmed b. HanbeFin 18141.hadis için "Senedinde Ali b. Yezîd b. Ebû Hilâl ve Kasım Ebû Abdurrahman bulunmaktadır, bu zatlar hakkında lenkidler bulunmakla birlikte sika kabul edilmişlerdir" der. Bk. Mecma', 1/217. Daha Önce 81/278. hadiste de zikredildİği üzere (Miisned, V/266, H.no: 21191; îbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no: 228) Bûsirî, cumhurun Ali b. Yezid'in zayıf oluşunu belirttiğini ifade eder; İbn Hacer ve Zehebî de zayıf sayanlardandır. Bk.Tabib, Trc. no: 4817; Kâşf, Trc. no; 3983. Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in isnadında çok zayıf sayılan Ali b. Yezid var" der. BkMecma', 1/199-200. Tirmİzî ve İbn Mâce yedi, Dârimî bir ve Ahmed b. Hanbel 40 rivayetini nakleder.
Tirmizî hadisleri için: "Âlimler zayıf saydılar" Buyu', 51, H.no: 1282; "hasen" Zühd, 35, H.no: 2347; Zühd, 61, 2406; "isnadı kuvvetli değildir" İsti'zân, 31, H.no: 2731; "Buhârî hadiste zayıf sayıldığını söyledi" Tefsîr, 31/1, H.no: 3195.
Kasım (Ebû Abdurrahman veya Ebû Abdülmelik) b. Abdurrahman ed-Dımeşkî (v.112/730) ise sika biridir. Heysemî, 54/96.hadİsin senedinde de zikredilen Kasım Ebû Abdumıhman'm Aiımed b. Hanbel ve diğer âlimlerce zayıf sayıldığını zikretti. Bk. Mecma', 1/93. Ukaylî, Duafâ, III/476, Trc. no: 1533; Buhârî, bu zât hakkında "İbn Abdurrahmân eş-Şâmî diye bilinir. Abdurrahmân b. Hâlid b, Yezîd b. Muâviye el-Emevî'nin âzadlığıdır. Ebû Ümâme'den (Radıyallahü anlı) hadis rivayet etmiştir. İstanbul muhasarasına katıldığı zaman, başkaları her gün ikişer ekmek yerken, o birini tasadduk etmiş, diğeri ile de oruç tutup iftar etmiştir. Dımeşk fakihleriildendir. Kırk kadar muhacir (bir rivayette Bedir'e katılan) sahâbîyi görme şerefine ulaştı" şeklinde olumlu bilgiler verdi. Bk.el-Târihu'l-kebîr, VII/159, Trc. no: 712; Iclî ise tabiînden olan bu râvînin sika olduğunu, kuvvetli olmamakla birlikte hadisinin yazılabileceğini belirtti. Bk.Ma'rifelü's-sikât, 11/212, Trc. no: 1505; Heysemî'nin iddia ettiği Ahmed b. Hanbel'in tenkidi, sadece Ali b. Yezîd'in, Kasım Ebû Abdurrahman'dan nakilleridir. İbn Hıbbân bu zâtı mu'dal ve maklûb rivayet ile suçlar. İbn Main, Cüzcânî ve Tirmizî ise sika olarak addederler. Bk.Zehebî, Mîzâri, V/453, Trc. no: 6823;
Tirmizî'nin hocası Buhârî'den naklen bu iki râvî hakkındaki yorumu: "Kasım, Şamlı ve sika biridir. Ali b. Yezid ise zayıftır (Bk. H.no: 2731, 3195, 3980). Fakat diğer rivayet bunu kuvvetlendirmektedir. Bk. IV/244, H.no: 18052; IV/245, H.no: 18059; IV/246, H.no: 18063; IV/246-247, H.no: 18074; IV/247, H.no: 18075; IV/247, H.no: 18077; IV/247, H.no: 18078-18079. Muğîre b. Şu'be hadislerinin (ki hepsi de Tcbük'te bir sabah namazı sırasında cereyan etmiştir; deri kaplar hakkındaki hadisi, abdest tazelemek için gözlerden ırak bir yere gitmesi, sarık ve mestlere mesti etmesi, Hz. Ebû Bekir'in hâricinde Abdurrahman b. Avf in İmamlığında namaz kılması ve yetişemediği rekatları tamamlaması gibi rivayetler) birlikte mütâlâa edildiği takdirde hadisin sıhhati ortaya çıkacaktır. Aslında birbirleriyle birleştirilme/ telfik İhtimâli olan bütün rivayetler bir arada değerlendin lebi ise Hz.Peygamber döneminin ruh ve heyecanı okuyuculara bir film şeridi gibi sunulmuş olur.

[50] (Diğer rivayette, "Rasûlullah abdest alıyordu ve üzerinde yenleri dar olan bir Şam cübbesi vardı. Elini ondan çıkartmak istedi, ancak kol dar gelince, bedenin altından onu çıkardı ve İki elini yıkadı." (Bk.Tirmizf, Libas 30; Müsned Trc. no. 233/541).

[51] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/113-115.

[52] Sened:
Sahih: Müsned, İ/237, H.no: 2117; İbn Hıİzeyme, 1/60, H.no: 114; Beyhakî, 11/207; Hâkim, i/265, H.no; 574 (Hâkim, hadisin sahih olduğunu, herhangi bir illetinin bulunmamasına rağmen Buhârî ve Müslim'in eserlerine almadığı bir hadistir, der. Hadisin sıhhati Zehebî tararından o-naylanmıştır). Bennâ, Beyhakî'nin de sahih saydığını ifade eder. Ek.Bülûğu'1-ernânî, 1/232.

[53] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/115.

[54] Sened:
Sahih: Müsned, 1/227, H.no: 2003; Benzer rivayet için bk. 1/372, H.no: 3521; 1/366, H.no: 3461; Müslim, Hayz, 101-105. Tirmitf, Libâs, 7, H.no: 1727; Selman'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. îbn Mâce, Libâs, 25, H.no: 3611 (Bûsirî, senedinde Leys olduğu için zayıf saymış, senedindeki Şehr b. Havşeb İçin İse herhangi bir şey söylememiştir.)
İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ) nakledilen bu rivayetler aslında sahabe mürseli sayılır. Çünkü bütün bunlar İbn Abbas'ın, teyzesi Meymûne validemizden (Radıyallahü anhâ) naklettikleridir. Örnek için bk. Müsned, VI/336, H.no: 26731. Müslim'deki rivayet de bu hususu doğrular:Müslim, Hayz, 103.

[55] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/115.

[56] Sened:
Sahih: Müsned, VI/329, H.no: 26674; Mâlik, Sayd, 16; Buhârî, Zebâih, 30; Zekât, 61; Müslim, Hayz, 100-104; Ebû Dâvûd, Libâs, 38, H.no: 4120; Nesâî, Fer', 4, H.no: 4231, 4234; İbn Mâce, Libâs, 25, H.no: 3610.

[57] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/116.

[58] Sened:
Sahih: MüW, 1/261-262, H.no: 2369; Fer', 4, ti.no: 4232-4233, 4235-4236; Edâijî,20,H.no:1994.

[59] Bu konudaki bir rivayet de şöyledir:
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/116-117.

[60] sened:
Hasen: Müsned, VI/334, H.no: 26712 (Senedinde bulunan Rişdîn sebebiyle hasendir. Rişdîn için bk.31/73.hadis); Benzer rivayet için bk. VI/329, H.no: 26674 (57/365.badis); Nesâî, Fer', 5, H.no: 4245; Ebû Dâvûd, Libâs, 38, H.no: 4126 (Buradaki rivayeti, hadisimizin mukaddimesi olması sebebiyle kaydediyoruz

[61] Karaz, selem ağacının meyvesi oİup deri tabaklamakta kullanılır. Bk.Râzî, Muhtar, 530.

[62] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/117-118.

[63] Kâsânî, Bedâiu's-sanâi', 1/86.

[64] Şîrâzî, Mühezzeb, 1/245; İbn Kudâme, Muğnî, 1/59; İbn Rüşd, Bidayetti'l-müctehid, 1/57; Sanânî, Sübülü's-selâm, 1/42-43.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/118.

[65] Sened:
Sahih: Müsned, 1/327-328, H.no: 3027; Benzer rivayet için bk. 1/277, H.no: 2504.

[66] Âyetin tam metni:
"De ki: Bana vahyolunanda leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya
da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere kim (bunlardan) yemek zorunda kalırsa bilsin ki Rabbin bağışlayan ve esirgeyendir." Bk, En'âm, 6/145.

[67] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/118-119.

[68] sened:
Sahih: Müsrf, IV/348, H.no: 18960; îbn Ebî Şeybe, V/161, H.no: 24766; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/421; Ahmed eş-Şeybânî, i/iâJ, IV/169, H.no: 2150. İbn Ebî Şeybe'nin lafzı (parentez içi Beyhakî ve Ahmed eş-Şeybânî'den alındı):
Heysemî, senedinde Muhammed b. Abdurrahman b. Ebî Leylâ'nın bulunduğunu, bu râvinin hafızasının/ezber kabiliyetinin kuvvetli olmadığını, ancak Ebû Hâtim'in sika saydığını ifade etti. Bk. Mecma', 1/218.
Abdurrahman b. Ebî Leylâ'nın Buhârî'de 38, Müslim'de 32 rivayeti bulunmaktadır. Fakat bu zatın oğullan da İbn Ebî Leylâ olarak biliniyor. Meselâ Muhammed b. Abdurrahman b. Ebî Leylâ hakkında Tirmizî: "Babasından hiçbir hadis işitmemiştir. Onun babasının rivayetleri mutlaka bir aracı vâsıtasıyladır" der. Bk.Tirmizî, Salât, 28, H.no: 194; Kardeşi îsâ b. Abdurrahman vasıtasıyla da hadis almıştır. Bk.Tirmizî, Edeb, 3, H.no: 2741. Kardeşi İsa vasıtasıyla aldığı örnek için bk.73/381. hadis
Tirmizî diyor ki; "Biz onu hafızası sebebiyle zayıf sayıyoruz. Ahmed b. Hanbel'in bu zatla delil getirilemeyeceğini söylediğini Hocam Ahmed b. el-Hasan nakletti." BkJlel, s. 745-746 (Sünen'İn sonunda) Tirmizî, Cum'a, 76, H.no: 609 (garib); Abdullah b. îsâ isimli iki farklı râvi vardır. Biri: îbn Abdurrahman b. Ebî Leylâ (v. 135/752) ki bu râvi sahih hadis ricâlindendir.
Muhammed b. Abdurrahman b. Ebî Leylâ (v. 148/765) hakkında Zehebî de şunları söyler: Ahmed b, Hanbel hafızasının kötü olduğunu söyledi. Ebû Hâtİm de sıdk mahallinde olduğunu belirtti. Bk.Kâşif, Trc. no: 5000; Tirmizî 22, Ebû Dâvûd ve Nesâî 8, İbn Mâce 27, Ahmed b. Hanbei, 64 ve Dârimî 13 rivayetini nakleder. Tirmizî'nİn hakkındaki verdiği hükümler: "hasen-sahih" bk.Sünen, Taharet, H.no: 146; Hac, H.no: 919; Birr, H.no: 1955; "hasen" bkSünen, Cum'a, H.no: 552; Cenâiz, H.no: 1005; Sayd, H.no: 1485; Fezâilü'l-cihâd, H.no: 1629; Cihâd, H.no: 1715; Fezîlü'l-Kur'ân, H.no: 2880; Tefsir, H.no: 3071; Menâkib, H.no: 3658. Ebû Dâvûd ise bir rivayeti için: "hadis sahih değildir" (bk.Sünen, Salât, H.no: 752) derken diğerlerinde herhangi bir hüküm vermemiştir.

[69] Ebû İsa, Abdurrahman b. Ebî Leylâ'nın künyesidİr. Bk. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, IV/262.

[70] Babası Ebû Leylâ Yesâr el-Evsî el-Ensârî'dir (Radıyallahü anh). Bk. Ahmed eş-Şeybânî, Âhâd, İV/169, H.no: 2150. Tirmizî bir, Ebû Dâvûd, Dârimî ve İbn Mâce iki, Ahmed b. Hanbel ise dokuz rivayetini nakleder. Zehebî, Ebû Leylâ'nın Uhud Savaşında bulunduğunu, Sıffîn'de şehid edildiğini, Kûfe'de bir evinin bulunduğunu, isminin Bilâl veya Evs olduğuna dair bir bilginin de olduğunu söyler. Bk.Kâşif, Trc. no: 6803. İbnü'1-Esîr ise isminin Yesâr b. Bilâl (bk.Üsdü'l-ğâbe, V/478, Trc. no: 5625), Evs b. Haviî (bk.Üsdü'l-ğâbe, 1/320, Trc. no: 302), Dâvûd b. Bilâl (bk.Üsdü'l-ğâbe, 11/197, Trc. no: 1506) veya Büleyl b. Bilâl (bk.Üsdü'l-ğâbe, 1/420, Trc. no: 498) olarak ihtilaflı olduğunu söyler. İbnü'l-Kelbî'den de Ebû Leylâ'nın isminin Dâvûd b. Büleyl b. Bilâl (bk.Üsdü'l-ğâbe, n/197, Trc. no: 1506) olduğunu nakleder. Bk.Üsdü'l-ğâbe, VI/264, Trc. no: 6211).

[71] Giymekle ilgili mana İçin bk. îbn EbîŞeybe, V/161.

[72] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/119-121.

[73] Sened:
Hasen: Müsned, IV/310, H.no: 18684; İkinci rivayet: IV/31O, H.no: 18686; Üçüncü rivayet: İV/310, H.no: J8687; Dördüncü rivayet: 1V/310-311, H.no; 18688 (Bu rivayet Şerik sebebiyle hasendir); Beşinci rivayet: IV/310-311, H.no: 18689; Ebû Dâvûd, Libâs, 39, H.no: 4127-4128; Tirmizî, Libâs, 7, H.no: 1729 (Tirmizî "hasen" hükmünü verdikten sonra hocası Ahmed b. Hasan'dan, Ahmed b. Hanbel'in önceleri bu hadisle amel ettiğini, zira Allah Rasûlü'nün (Sallallahü aleyhi ve seliem) vefatından hemen önce bir mektupla bu hükmün bildirildiğini, fakat daha sonra bu hadisin muzdarip olduğuna kanaat getirince, bu hadisle ameli bıraktığını nakletti); Nesâî, Fer', 5, H.no: 4246, 4248 (Nesâî, bu rivayetleri verdikten sunra İbn Abbas'ın Meymûne validemizden naklettiklerinin daha sahih olduklarını söyler); îbn Mâce, Libâs, 26, H.no: 3613. Heysemî, hadisin Taberânî'nİn el-Mu'cemü'l-evsat'inde de nakledildiğini, senedinde zayıflığında icma edilen Ebeyde b. el-Mualtib'in bulunduğunu belirtir. Bk. Meana', 1/218. Aynı râvi hakkında "metruk" dediği de vakittir. Bk. Mecma', FV7134.
Emir San'ânî (v.l 182/1768) İbn Hacer'in Bülûğu'l-merûm'ına yazdığı şerhte derilerin tabaklanması hususunda yedi görüşün bulunduğunu söyleyerek delil ve cevaplan ile şöyle yorumlar:
'"1-Tabaklama leş derisinin içini ve dışını temizler. Buna İbn Abbas'ın ( j—ü^i v&l £? 'j-&) (bk.Miisned Trc. H.no: 49/357) hadisi delildir. Aynı zamanda Hz.Alİ ve İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahii anhiiın) da nakledilir.
2-TabakIamanın temizlikte hiçbir faydası yoklur. Hâdevîlerin geneli bu kanaatledir. Sahabenin bir çoğundan da bu hususta nakil vardır. Delilleri ise Şâllî hadisidir ki Ahmed b. Hanbel, Buhârî (et-Târihu'l-kebtr'de), Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Dârekutnî, Beyhakî ve İbn Hıbbân'ın Abdullah b. Ukeym'den (Radıyallahii anh) naklettiği (bk.Miisned Trc. H.no: 62/370) hadistir. Şâfi, Ahmed (yukarıda beş farklı rivayetle metni verilen hadis) ve Ebû Dâvûd bir rivayetle "vefatından bir ay önce", bir rivayette de "bir veya iki ay önce" denilmektedir. Tirmizî de hasen hükmü vererek Ahmed b. Hanbel'in önceleri bu görüşle olduğunu, daha sonra bu görüşünü bıraktığını söyler. Hâdevîler, bu rivayetin İbn Abbas'ın (Radtyaîiahü anhilmâ) hadisini neshettiğini iddia ederler. Bu iddiaya verilen cevaplar:
a-İbn Ukeym hadisinin senedi muzdariptir. Bir keresinde mektubun bizzat kendilerine geldiğinden, bir keresinde de Cüheync şeyhlerine geldiğinden ve o topraklarda okunduğundan bahsedilir. Ayrıca hadisin metni de muzdariptir. Çünkü bazı rivayetlerde mutlak olarak "vefalından Önce", bazı rivayetlerde ise "bir ay önce", "bir veya iki ay Önce", "kırk gün önce", "üç gün önce'' gibi değişik lafızlarla mukayyed olarak rivâyel edilmekledir.
b-Hadis mürsel oîuşu ile illetlidir. Çünkü İbn Ukeym (Radıyallahii anh) hadisi Hz.Peygamber'den (Sallallahü aleyhi ve seliem) duymamıştır. Ayrıca hadis munkatıdır. Çünkü Abdurrahman b. Ebî Leylâ, îbn Ukeym'den işitmemiştir. Ahmed b. Hanbel'in bu görüşten ayrılmasının sebebi de budur.
c-Nesh görüşü kuvvetli değildir. Çünkü Buhârî ve Müslim'in ittifak ettikleri tabaklama hadisi sahihtir. Ayrıca Müslim birçok sahâbî kanalı ile çokça tarikten bu hadisi nakleder. Meselâ: ibn Abbas'tan iki, Ümmü Seleme'den üç, Enes'ten iki, Seleme b. el-Muhabbik, Aişe, Muğîre, Ebû Ümâme ve İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahii anhUm) birer rivayet nakletmıştir. Şu da bir gerçektir ki nesheden hadisin tarihinin en son olduğuna dair kesinlik esastır. İbn Ukeym hadisinde de böyle bir kesinliği görmek mümkün değildir. Biraz önce de belirtildiği gibi tarihlerin farklı oluşu neshe delil olamaz. Tarihli rivayetler sahih olmuş olsa bile iki farklı rivayetin hangisinin sonra olduğuna dair bir kesinlik yoktur. Bu da delil olamayacağının bir ispatıdır. Bu takdirde şöyle de denilmez: "Mademki nesh mümkün değildir, o zaman İbn Abbas ve İbn Ukeym (Radıyallahii anhümâ) hadisleri birbiriyle çelişir. Çelişki durumunda "tercih" veya "vakf yoluna gitmek gerekir." Bu görüşe şöyle demeliyiz: "Çelişki sadece hadislerin hükümlerinin eşit olması durumunda söz konusudur.Bu ise iki rivayet arasında görülmemektedir.İbn Abbas ve onun rivayeti doğrultusundaki rivayetler sahihtir. İbn Ukeym'in hadisi İse böyle değildir.
d-"lhâb" Kâmûs ve Nihâye'dc bilindiği üzere iki görüşten birine göre: "tabak!amna-mış derinin adıdır". Nadr b. Şümeyl de: "Ihâb", tabaklanmamış, "kırba" ve "şenn" tabaklanmış deriye verilen isimdir. Cevheri* de bu görüşü tekîd eder. Bu keiime farkından hareketle şöyle bir yorum da dile getirilir: "İki hadisin çelişkili olduğunu kabul etliğimizde aralarını cem ederiz. Deri kullanımını yasaklayan hadis tabaklanmamış deri "Ihâb" ile ilgilidir. Tabaklandıktan sonra "İhâb" demlemeyeceğine göre yasağın sınırlan dışına çıkar ki bu güzel bir görüştür.
3-Eti yenen hayvanların derisi tabaklanmakla temizlenir, diğerleri temizlenmez. Fakat bu görüş umum ifâde eden İbn Abbas'ın (bk.Müsned Trc. H.no: 49/357)
hadisi ile çürütülür.
4-Domuzun dışında bütün hayvanların derisi tabaklanmakla temizlenir. Çünkü domuzun derisi yoktur. (Ebû Hanife'nin görüşü)
5-Domuzun dışında bütün hayvanların derisi tabaklanmakla temizlenir. Ancak gerekçe, derisinin olmaması değil, "o bizatihi neci sti r/p istir" (En'âm, 6/145) âyetidir. Çünkü zamir, domuza gitmektedir, bu İse onun tamamının necis olduğunu belirtir. Köpek de bu hükme kıyas edilir. (Şafiî'nin görüşü)
6-Bütün hayvanların derisi tabaklanmakla temizlenir. Fakat içi değil, sadece dışı temiz sayılır ve bu deri akıcı/sıvı işlerde değil, kuru işlerde kullanılmalıdır. Üzerinde/dış yüzünde namaz kılınır, fakat İç yüzeyinde namaz kılınmaz. (İmam Mâlik'in görüşü)
7-Tabaklanmasa biîe derinin hem iç hem de dış yüzeyi kullanılabilir. Çünkü Buhâri'nin "leşin sadece yenilmesi haramdır" (Bk.Müsned Trc.li.no: 57-58/365-366) hadisi buna delildir. Zührî'nin bu görüşüne şu şekilde cevap verilir: "Bu rivayet mutlaktır. Tabaklama hadisleri İse bu mutlak hükmü takyİd eder." Bk.Sübülü's-selârn, 1/65-67.

[74] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/121-123.

[75] İmam Şafiî, Ümm, 1/18; Merğmânî, age., 1/21; İbn Kudâme, age., 155.

[76] Şîrâzî, Mühezzeb, 1/236; Kâsânî, age., V63\ İbn Kudâme, age., 1/60; DesÛkî, Haşiye, 1/54-55.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/124.

[77] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/124.

[78] Sened:
Sahih: Müsned, IV/193, H.no: 17662 (Bu senedi, Haccâc sebebiyle basendir); İkinci rivayet; IV/193-194,H.no: 17666; Benzer rivayet için bk. ÎV/193, H.no: 17660; İV/] 95, H.no: 17679, 17681. Buharı, Zebâih, 4; Müslim, Sayd, 8; Ebû Dâvûd, Sayd, 23. H.no: 2857; Et'ıme, 45, H.no: 3839; Tirmizi, Sayd, 1, H.no: 1464 (Tirmizî, hasen-sahih hükmünü belirttikten sonra, Ebû Sa'lebe'nin (Radıyallahü anlı) İsminin Cürsünı (Cürhüm) b. Nâşib veya Cürsüm (Cürhüm) b. Kays olabileceğini söyler); Et'ıme, 7, H.no; 1796-1797; Tayâlisî, s.136, H.no; 1014; îbn Mâce, Sayd, 3, H.no: 3207; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXII/217, H.no: 580; Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 1/444, H.no: 783.
Müsned'in bazı nüshalarda senedde kalb bulunmaktadır, yani Yezid ile Haccac İsimleri yer değiştirmiştir. Yezid b. Ertâd isminde bir râvi yoktur. Haccâc b. Ertâd ise İbn Hacer'in ifadesiyle saduktur, hata ve tedlisleri çoktur. (Bk.Takrtb, Trc. no: 1119) Ancak hadis diğer rivayetlerle kuvvetlenmiştir. Hadisin avlanma ile ilgili bölümü Sayd konusunda 2/6726. hadiste zikredilecektir.
Abdullah b. Amr'dan şahidi için bk. l/6725.hadis.

[79] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/124-125.

[80] San'ânî, Sübülü's-selâm, 1/69-70.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/125.

[81] Sened:
Hasen: Müsned, III/326, H.no: 14438; Benzer rivayet için bk. IIJ/343, H.no: 14633; III/389, H.no: 15126 Bu rivayetler Muhammed b. Râşid el-Huzâî sebebiyle basendir. Çünkü bu râvinin hafızası hakkında tenkidler vardır. Kaderî olduğu da iddia edilir, fakat bu doğru değildir. En azından makbul sayılır. Heysemî, senedindeki râvilerin sika olduklarını dile getirmiş-^ tir. Bk. Meana\I/218.
Muhammed b. Râşid el-Huzâî el-Mekhûlî Dımeşklidir. Basra'ya yerleşmiştir. Ahmed b. Hanbel ve birçok kimse sika saymıştır. Dühaym: "Kaderî görüşieriyle hatırlanırdı" der. Ebû Müshir de: "Haricî görüşleri benimserdi, verâ sahibi biriydi" der. Bk.Zehebî, Kâşif Trc. no: 4842; Bu zatın, Tirmizî bir, Nesâî iki, Ebû Dâvûd sekiz, İbn Mâce ve Dârimî dört, Ahmed b. Hanbel ise 40 rivayetini nakleder. Tirmizî hadisini "hasen" sayar. Bk.Sünen, Diyât, H.no: 1387. Ebû Dâvûd ise Dımeşkii olan bu râvinin kati/ adam öidürme sebebiyle Basra'ya kaçtığını söyler. Bk.Sünen, Diyât, H.no: 4564. Ahmed b. Hanbel ise hocası Abdürrezzak'tan: "Muhammed b. Râşid'den hadiste daha verâ sahibi birini ben görmedim" dediğini nakleder. Bk.MUshed, D/182.
Müsned'deki benzer bir rivayet için bk. III/379, H.no: 14993 (Senedindeki Bürd b. Sinan eş-Şâmî (v. 135/752) Ali (İbnü'l-Medînî) zayıf, bunun dışındaki âlimler sika saymışlardır. Bk.Zehebî, Kâşif, Trc. no: 550; İbn Hacer İse "saduktur, kaderî olmakla suçlandı" der. Bk. Takrîb, Trc. no: 653; Bu zatın, Tirmizî iki, Nesâî altı, Ebû Dâvûd beş, İbn Mâce üç, Dârimî dört ve Ahmed b. Hanbel on bir rivayetini nakleder. Tirmizî hadisini "hasen" sayar. Bk.Sünen, Cum'a, H.no: 601; Sıfatü'l-kıyâme, H.no: 2506. Hadisin metni ise şöyledir:
Ebû Dâvûd, Et'ime, 45, H.no: 3838.

[82] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/126.

[83] sened:
Sahih: Müsned, IH/270, H.no: 13794; Benzer rivayet için bk. 111/133, H.no: 12301; m/180, H.no: 12797; III/208, H.no: 13103; 111/210-211, H.no: 13134; 111/232, H.no: 13369; III/238, H.no: 13431; IH/252, H.no: 13577, 13580; IH/288, H.no: 14001; III/289-290, H.no: 14018; Buhârİ, Buyu', 14; Rehn, 1; Meğâzî, 29; Nesâî, Buyu', 59, H.no: 4607; Tinnizî, Buyu', 7, H.no: 1215 (hasen-sahih); Bennâ hadisin senedinin ceyyid olduğunu ifade eder. Bk.Bülûğu'l-etnânî, 1/239. Rivayetlerin hepsi Enes (Radıyallahü anlı) kanalıyla nakledilmiştir.

[84] Rivayetin devamından bu Yahûdînin terzi olduğunu anlıyoruz.:

[85] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/126-127.

[86] sened:
Sahih: Müsned, 11/232-233, H.no: 7177; Benzer rivayet için bk. 11/265, H.no: 7591 {ıtt ÖlT jij £_£if lJi); 11/490, H.no: 10304; Abdürrezzâk, 1/84, H.no: 278; Ebû Dâvûd, Et'ıme, 47, H.no:
3842; Tinnizî, Et'ıme, 8, H.no: 1798 (Tircnizî, Ma'mer'in hata yaptığını, sahih olanın Meymûne'nin (Radıyallahü anhâ) rivayeti olduğunu söyler.) Meymûne'nin (Radıyallahü anhâ) rivayeti için bk.68/376.hadis. Bennâ hadisin râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını ifade eder. Bk.Bülûğu'l-emânt, 1/240.

[87] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/127.

[88] Sened:
Sahih: Müsned, 111/142, H.no: I46I8; Heysemî, senedinde zayıf kabul ettiği îbn Lehîâ'nın bulunduğunu belirtir. Bk. Mecma', 1/287. Bu râvî ve rivayetinin kabul edildiğine dâir geniş bilgi için bk.22/64.hadis. Aynca bir önceki (66/374) ve bir sonraki (68/376) hadisler bu rivayeti destekler.

[89] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/127-128.

[90] Sened:
Sahih: Müsned, VI/329, H.no: 26675; Benzer rivayet için bk. VI/330, H.no: 26682 VI/335, H.no: 26726; (Heysemî, "j—.ü," ziyadesinin bulunduğu bu rivayetin senedinde hocası Muhammed b. Mus'ab el-Karkasânî'nin bulunduğunu, bu zatı Ahmed b. Hanbel'in sika kabul edip kendisinden rivayetlerde bulunduğunu; Yahya b. Main ve cemaatin zayıf saydığını belirtir. Bk. Mecma', 1/287. Fakat diğer rivayetlerin senedlerinde bu zat yer almıyor); Bennâ, Şevkâni'den naklen İbn Hıbbân'ın bu ziyâdeyi sahih saydığını söylüyor. Bk.Bülûğu'l-emânî, 1/240. Mâlik, İsti'zân, 20; Buhâri, VudÛ', 67; Zebâih, 34; Ebû Dâvûd, Et'ıme, 47, H.no: 3841, 3843; Tirmizî, Et'ıme, 8, H.no: 1798 (hasen-sahih); Nesâî, Fer', 10, H.no: 4255-4257; Dârimî, Vudû', 60, H.no: 744; Et'ıme, 41, H.no: 2089-2092; Aynca Heysemî, Taberânî tarafından nakledilen benzer rivayetleri verir. Fakat "bunlar zayıf rivayetlerdir", der. Bk. Mecma', 1/287.

[91] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/128.
 
Üst Ana Sayfa Alt