Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Necip Fazıl Kısakürek - N(i)f(a)k Kimdir ?

T Çevrimdışı

Tarık Yıldız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Linkini verdiğin yazıyı okuyorum.Dediğim gibi yazıda İbn Teymiyye'nin kendi eserlerinden delil yok.Kevseri gibi İbn Teymiyye düşmanlarından aktarmış,ayrıca Şeyh Albani başka bir adamın böyle bir reddiye yaptığını bildiriyor.Ancak o adam olmayan şeye reddiye yapmış...
ve linkini verdiğin yazıdan bir alıntı:

“İbnu’l-Vezîr” diye bilinen, el-Avâsım sahibi Muhammed b. İbrahim el-Yemânî[5], Sübülü’s-Selâm sahibi Muhammed b. İsmail es-San’ânî[6] ve Zâhid el-Kevserî, kâfir ve müşrikler için Cehennem hayatının sonsuz olmadığı görüşünü İbn Teymiyye ve İbnu’l-Kayyım’a nisbet etmiştir.[7]

tekrar ediyorum: "Nisbet etmiştir."

Akıllarına gelen her sapıklığı zaten ona isnad ederler.Akidetül Vasitiyye'de "Keramet haktır." diye başlık attığı halde onu kerameti inkar ile suçlamıyorlar mı? Evet.Şefaati inkarla da suçluyorlar.Müçtehitleri küçük görmekle suçluyorlar...Ama hiçbirinin aslı yok.Tıpkı bunun gibi.
 
T Çevrimdışı

Tarık Yıldız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İbn teymiyye bi yerde a bi yerde b diyor ha?Başkalarının isnadı yerine kendi kitaplarından çelişkisini getir o halde!

Velev ki çelişsin.İmam Ebu Hanife oğlu Hammad'a(RahimehumAllah) şuna benzer birşey demişti:
"Benim görüşlerime aşırı bağlanma! Ben bir gün böyle derim ertesi gün fikir değiştiririm."

Madem kendiyle çelişen bir adamı takip etmemeli.O halde Hanefi mezhebinde olmayı da bırakın!..
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
https://ebubekirsifil.com/ibn-teymiyye-ve-ibnul-kayyimin-cehennemin-ebediligi-meselesindeki-gorusunun-tesbiti/
Bu makalede ibn teymiyyenin bu konu hakkında dile getirdiği,değiştirdiği görüşlerine kaynakları ve İbn Teymiyye taraftarı el-Albânî nin bu konudaki itirafına ulaşabilirsiniz.
el-Albânî nin itirafı :
“Bundan 20 yıl önce Silsiletu’l-Ahâdîsi’d-Da’îfe’de (II, 71-5) o ikisinin (İbn Teymiyye ve İbnu’l-Kayyım’ın), bazılarını “fena-i nar” görüşüne delil olarak kullandıkları bir kısım merfu ve mevkuf rivayetlerin tahrici münasebetiyle onların bu görüşüne red sadedinde kısaca değinmiştim.[35] Orada bu rivayetlerin zaafını da beyan etmiştim. İbnu’l-Kayyım’ın, Cehennem’in hiç son bulmayacağı şeklinde bir görüşü daha vardır.[36] İbn Teymiyye’nin de Cennet ve Cehennem’in son bulacağını söyleyenlere reddiye sadedinde bir eseri (kaide) mevcuttur.

“O zaman İbn Teymiyye’nin, İbnu’l-Kayyım’ın bu ikinci görüşünü paylaştığını sanmıştım.[37] (Ancak Ref’u’l-Estâr’da gördüm ki) Müellif es-San’ânî, İbnu’l-Kayyım’dan yaptığı nakille, yukarıda işaret edilen reddiyenin[38], Cehennem’in son bulacağını söyleyenlere değil, sadece Cennet’in son bulacağını söyleyen Cehmîler’e reddiye mahiyetinde olduğunu beyan etmekte ve kendisi, yani İbn Teymiyye de Cehennem’in son bulacağını söylemektedir. Hatta sadece bunu söylemekle kalmamakta, Cehennem son bulduktan sonra cehennemliklerin, altından ırmaklar akan cennetlere gideceğini de ileri sürmektedir…”[39]
ibn teymiyyenin konu hakkındaki farklı beyanlarından bir kesit
“… (Allah Teala Cennet nimetleri hakkında “kesintisiz bir lütuf…” buyurduğu halde) Cehennemlikler(in akıbeti) hakkında ne dilediğini haber vermemiştir. Sünnet ve Hadis uleması bu konuda Sahabe ve Tabiun’dan çeşitli rivayetler nakletmiştir. (…) Şu halde Cehennem’in son bulacağına Kitap, Sünnet ve Sahabe akvaliyle ihticac edil(ebil)irken, Cehennem’in baki olacağını söyleyenlerin elinde ne Kitap, ne Sünnet, ne de Sahabe akvalinden bir delil vardır!” (…)
Allah ın fiilleri konusunu,pirin cehmiyye ile ilgili sözünü, bu sözün mahiyetini vs araştırıcam. Rabbim hak yoldan ayırmasın.

Kehf suresi yeterince açık değil mi ? Hızır a.s. Musa a.s. ın sabredemeyeceğini neyle biliyor. Musa a.s. ın bilmediği meseleleri neyle biliyor?

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]65 - Nihayet kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
66 - Musa ona: "Allah'ın sana öğrettiği ilim ve hikmetten bana da öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" dedi.
67 - (Hızır) dedi ki: "Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin.
68 - "İçyüzünü kavrayamadığın şeye nasıl sabredeceksin?"
69 - Musa: "İnşaallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmeyeceğim" dedi.
70 - (Hızır) dedi ki: "O halde bana tabi olacaksın; ben sana sırrını anlatmadıkça, hiçbir şey hakkında bana soru sorma!"
71 - Bunun üzerine ikisi beraber yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman, o kul (Hızır) gemiyi deldi. Musa, ona şöyle dedi: "Geminin içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın."
72 - (Hızır:) "Sen benimle asla sabredemezsin, demedim mi?" dedi.
73 - Musa dedi ki: "Unuttuğum şeyden dolayı beni suçlama ve bu işimden dolayı bana bir güçlük çıkarma."
74 - Yine gittiler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında Hızır hemen onu öldürdü. Musa: "Kısas olmadan masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu sen çok fena bir şey yaptın" dedi.
75 - Hızır dedi ki: "Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi sana?"
76 - (Musa) dedi ki: "Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam bana arkadaş olma! Hakikaten benim tarafımdan ileri sürülebilecek son mazerete ulaştın.
77 - Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır hemen onu doğrulttu. Musa: "İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın" dedi.
78 - Hızır dedi ki: "İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim."
79 - "Gemi, denizde çalışan bir kaç yoksula aitti. Onu kusurlu kılmak istedim, çünkü onların ilerisinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı."
80 - "Oğlana gelince, onun ana-babası mümin kimselerdi. Çocuğun onları azgınlık ve inkâra sürüklemesinden korktuk."
81 - "İstedik ki Rabbleri onun yerine kendilerine ondan temizlikçe daha hayırlı ve daha çok merhamet eden birini versin."
82 - "Duvar ise, o şehirde iki yetim oğlana ait idi. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Onun için Rabbin istedi ki o iki çocuk erginlik çağlarına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ve ben bunların hiçbirini kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzleri budur."
[/FONT]

Yahut Rabbim yalnızca peygamberlerine mi hitap edebileceğini kaidesinde misiniz ? haşa Musa a.s. ın annesi peygamber miydi
O esnada Musa'nın anasına "Onu emzir, kendisine zarar geleceğinden kaygılandığında onu denize (Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup kaygılanma, çünkü biz onu tekrar sana vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız" diye bildirdik.
vesselam
Hızır (as)ın Tasarruflarını Şerf Hükümlerden Sıyrılmaya Delil Gösterenler:
Hocamız İmam Ebu't-Abbas der ki: Bâtıniye’nin zındıklarından bir kesim bir rakım şer'î hükümlerin (haklarında) uygulanmasını gerekli kılan bir yol izlemeye kalkışmışlar ve şöyle demişlerdir: Bu genel şer'î hükümler ile, peygamberler ve avam hakkında hüküm verilir. Veliler ile havasa gelince, onların bu gibi nasslara ihtiyaçları yoktur. Onlardan istenen, kalplerinde doğan şeylerden ibarettir. Kalplerinde etkin olarak geçen düşünceler ile onlar hakkında hüküm verilir. Yine bunlar derler ki: Buna sebep ise kalplerinin bulandırıcı konulardan arınmış, ağyardan uzak düşmüş olmasıdır. Bu sebepten ötürü onlara ilahi ilimler ve Rabbani hakikatler tecelli eder. Kâinatın sırlarına vakıf olurlar, cüz'iyyâtın ahkâmını bilirler. Böylelikle şeriatın külliyâtına dair hükümlere ihtiyaçları kalmaz. Nitekim Hızır da böyle davranmıştır. O kendisine tecelli eden ilimler vasıtası ile Musa'nın nezdinde bulunup Kitaptan anlaşılan hükümlere ihtiyaç duymamıştır.
Onların yaptıkları nakiller arasında şu da vardır: Müftüler sana fetva verecek olsa dahi sen fetvayı kalbine sor.
Hocamız -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Böyle bir söz söylemek zındıklıktır ve küfürdür. Bu sözleri söyleyen öldürülür ve tevbe etmesi dahi istenmez. Çünkü bu sözler kat'î olarak bilinen şer'i hükümleri inkâr etmektir. Yüce Allah'ın sünneti, hükümlerinin ancak kendisiyle kulları arasında elçilik vazifesini yapan rasûlleri aracılığıyla bilinmesi şeklindedir ve hikmeti bunu gerektirmiştir. Rablerinin mesajlarını ve kelâmını alıp tebliğ edenler onlardır. Onun şeriat ve hükümlerini onlar açıklarlar. Yüce Allah bu görev için onları seçmiş ve bu önemli vazifeyi onlara vermekle, onları ayrıcalıklı kılmıştır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah, meleklerden ve insanlardan rasûller seçer. Muhakkak Allah herşeyi işitendir, herşeyi görendir" (el-Hacc, 22/75) 'Allah peygamberliğini kime vereceğini çok iyi bilendir." (el-En'âm, 6/24); "İnsanlar tek bir ümmetti. Allah da peygamberleri müjdele-yici ve korkutucular olmak üzere gönderdi..." (el-Bakara, 2/213) ve buna benzer daha başka âyet-i kerimeler. Özetle söyleyecek olursak, Yüce Allah'ın emir ve nehiylerini ihtiva eden, hükümlerini bilmenin tek yolunun ancak peygamberler olduğu ve ancak onlar vasıtasıyla bunların öğrenileceği konusunda kat'î bir bilgi ve kesin bir yakîn vardır. Bu konuda ümmetin selefi de, halefi de icmâ1 halindedir. Her kim: Peygamberlerin dışında ve peygamberlere ihtiyaç bırakmayacak şekilde Allah'ın kendisi vasıtasıyla emir ve yasaklarının bilinebileceği başka bir yol bulunduğunu söyleyecek olursa bu kimse kâfirdir, öldürülür, tevbe etmesi de istenmez. Bu konuda onunla tartışıp, ona soru sorup cevap vermeye de gerek yoktur. Diğer taraftan böyle bir iddia Peygamberimiz Muhammed (sav)dan sonra bir takım peygamberlerin varlığını da kabul etmek demektir. Oysa yüce Allah onu peygamberlerinin ve rasûllerinin sonuncusu kılmıştır. Ondan başka ne bir nebî ne de bir rasûl gelecektir.
Bunu şöyle açıklayabiliriz: Ben hükümleri kalbimden alırım, kalbimde geçen ne ise yüce Allah'ın hükmü odur ve gereğince amel ederim. Bu varken ayrıca Kitab ve sünnete ihtiyacım yoktur, diyen bir kimse özel olarak kendisinin nebî olduğunu iddia etmiş demektir. Böyle bir iddia, Peygamber (sav)ın: "Ruhu'l-Kudüs (Cebrail) Benim kalbime şunu üfledi (telkin etti)" hadisinde söylediklerini andırmaktadır.

Kurtubi kehf suresi tefsirinden.
 
Son düzenleme:
M Çevrimdışı

MUTEFEKKİR

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Üstad Necip Fazıl Kısakürek ilk zamanlarda kadın şairi olarak tanınırdı. İkinci dönemde İslam'a yöneldi. Bu yüzden ilk döneme bakarak onu eleştirmek bana göre fitne çıkarmaya çalışmaktadır. Geçmişini eleştirilere ise üstadın sözüyle cevap veriyorum.

Benim Geçmişim bir çöplüktür ve çöplüğü ancak kedi ve köpekler karıştırır.

Necip Fazıl Kısakürek

Kumarhane'de bulunmasının sebebi kumar oynamak için değil kumar oynayanları gözlemleyip yazacağı yazı için gözlem yapmasıdır.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt