Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Oy Kullanmakla Alakalı Geniş Kapsamlı Bir Konu Vardı, Linkini Verebilir misiniz?

ا Çevrimdışı

الطلب

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Oy kullanmayan muslimlere laf edenler, bu ülkeyi terk et hain diyenler, müşrik diyenler, azıcık Kur'an okuyun, anlamaya çalışın, onu yapamıyorsanız azıcık akledin. Bu vatanın ekmeğini yiyomuşuz da suyunu içiyomuşuz da acaba tam tersi olmasın o dediğin gafile bak hele sen. Devletin kurucusu, yöneticisi vekili bilmem nesi geçinen kodamanlar halk sırtından geçiniyor olmasın sakın sen bu kafayla Musa'ya, Muhammed'e, İbrahim'e aleyhimüsselam laf etmiş olmuyor musun be cahil, onlarda yöneticilerine karşı geldi kavmine karşı geldi, kavminin ekmeğini yedi. türkiye cumhuriyetinin bize beş kuruş faydası olmamıştır ancak bizi sömürmüştür eğer bu lafım hainlikse evet ben hainim, teröristlikse teröristim elhamdulillah.
 
Son düzenleme:
direkli Çevrimdışı

direkli

Üye
İslam-TR Üyesi
abdülmuiz fida verdiğim cevaplar hem ilmi hem vicdani hem insani hemde şer idir. verdiğin ve konuya delilgösterdiğin ayetlerden hiç birisenin fikrine delil ittihaz edilmez. kendini aşılmaz,allemegösterme çabanda cabası.bak buraya ehli sünnet ilmi kelamından alıntı yaparak aynen kopyalıyorum.her ne sebepse tekfir konusunu işleyen kelam müçtehidleri seninle hem fikirdeğiller.

küfür ile iman arasındaki sınırı tesbit etmek kolay bir şey değildir. Fakat şu da sabit olmuştur ki tekfir çok ağır bir hükümdür. Bu hükme varırken çok iyi araştırmalı, durumu tarafsız olarak muhakeme etmeli, bir müminin kâfir olduğunu ilân etmenin İsiâm dinine getireceği faide ve zararları çok iyi hesap etmelidir. Nasıl olsa kendimize deği! başkalarına tevcih edilen bir silahtır, diyerek tekfirin dikkatsiz, insafsız, ciddiyet ve ehliyetten uzak olarak kullanılmasının ne büyük tehlikeler doğurduğunuda görmüş olduk.
Râğıb el-lsfahânî (v. 502/1108), mutlak manada kâfir kelimesinin : Allah'ın birliğini, nübüvveti veya şeriatı, yahut da her üçünü İnkâr eden insan için kullanıldığını söyler.[29]
Gazzâlî, küfre düşmek demek : Muhammed aleyihsselâmı Allah'tan getirip tebliğ ettiği şeyler hususunda tekzibetmek demek olduğunu belirttikten sonra tekzib için altı derece ayırır [30]:
1) Yahudi, hıristiyan, ateşperest, putperest gibi İslâmın dışındaki dinlere mensub olanlar. Bunların kâfir öldükten Kur'an ile sabittir. Bütün ümmet de bunda müttefiktir.
2) Nübüvveti inkâr eden Brahman'larla Allah'ı inkâr eden materyalistler. Bunlar da birinci gurup gibi kâfirdir.
3) Allah'ı ve nübüvveti kabul etmekle beraber dinî naslara aykırı görüş beyan eden islâm filozofları. Gazzâlî islâm filozoflarını üç noktada tekfir eder: a) Haşrin cismânî olmıyacağı görüşü, b) Allah'ın cüzi eşya ve hadiseleri bilmediği görüşü, c) Kâinatın kadim olduğu görüşü. Yalnız Gazzâlfnin, bu tekfirinde müfrit olduğunu, islâm filozoflarının bu noktalarda tekfir edilemiyeceğini ileri sürenler de vardır [31]
4) Mu'tezlle, Müşebbihe ve diğer bütün fırkalar. Bunlar tevillerinde hataya düşmüşlerdir. Bu fırkaların durumu içtihada bağlıdır. Ağır basan taraf odurkî elden geldiği kadar tekfirden kaçınmalıdır. Zira Lâ ilahe illallah Muhammedu'r-rasûlüllah deyip de Kâ'beye doğru namaz kılan insanların kâfir olduklarını ilân ederek can ve mal masuniyetlerini ortadan kaldırmak yanlış bir tutumdur. «Bin kâfiri hayatta bırakmak suretiyle işlenen hata, hacamet şişesiyle bir müs-lümanın kanını akıtarak işlenen hatadan daha ehvendir».
5) Hz. Muhammed'i açıkça tekzibetmemekle beraber Rasûlül-lah'tan tevâtüren sabit olmuş esaslardan birini, «dinden olduğu bence sabit değildir» bahanesiyle inkâr eden kimse. Meselâ : beş vakit namaz farz değildir, diye iddia eden kimseye Kur'an âyetleri ve gerekli naslar okunduğunda, «Bu okuduklarınızın Rasûlüllahtan sâdır olup olmadığını bilmiyorum, belki de yanlışlık ve tahrif vardır» derse kâfir olur. Meğer ki böylesi yeni müslüman olmuş ve bu hususlara henüz vâkıf olmamış bulunsun. Böylesine öğrenmesi için mühlet verilir.
6) Sadece icma yoluyla sabit olmuş dinî bir hususu inkâr eden
kimse [32] Bunun tekfir druumu şüphelidir, müctehidin zannına göre değişir.
Tekfir mevzuunda Gazzâlî'nin isabetli ölçülerini naklederken aynı konuda bize ışık tutacak İki hadisi de zikredelim : «Allah'tan başka Tanrı bulunmadığını ve benim onun elçisi olduğumu kabul eden bir müslüman ancak üç sebepten biriyle öldürülebiliri : Üzerinden nikâh geçtiği halde zina eden, kasden adam öldüren ve bir de dinini terk ederek cemaatten ayrılan» [33] Bu hadiste dinini terk eden kimsenin ölüm cezasına çarptırılması için cemaatten ayrılmasının şart koşulması dikkati çekmektedir. Demek ki küfr eden ve küfrünü, içinde yaşadığı cemiyette başçekmek suretiyle ilân eden kimse öldü-rülebilir.
Peygamber efendimiz bir gün, ashabına, iieride çıkacak zâlim emirlerden bahsetmiş, onlara uyanların kötülüğünü belirtmişti. As-hâb-ı kiramın : Yâ RasûiâNah, Öyleleriyle savaşalım mı? tarzındaki sorularına şöyle cevap vermiştir: «Namazlarını kıldıkları, müddetçe hayır!» [34] Bu hadiste de namazın bir ölçü kabul edildiği görülmektedir.
«İman ile küfür arasındaki sınır» başlığını taşıyan bu küçük araştırmaya son vermeden, günümüzün Türkiyesînde eksik olmayan, hatta esefle belirtelim ki oldukça yaygjn görünen ve başlı başına bir inceleme konusu teşkil eden tekfir hareketinin âmilleri üzerinde kısaca durmak isterim.
Umumiyetle ciddiyet, samimiyet ve ehliyetten uzak görünen bu hareketin bilmem ki istisnası var mıdır? yaygın âmillerinden biri tabirimi ma'zur görünüz lâubaliliktir. Günümüzde tekfirin ucuz, hafif, arzu edildi mi hemen kullanılabilecek bir nesne olduğunu sananlar var. Böylelerfne «Tekfirin tehlikeleri» meyamnda zikredilen hadisleri hatırlatmak gerekir.
Başkalarını küfre nisbet etmenin sebeblerinden biri hased, bir diğeri de menfaat olsa gerektir. Hased zaten dinen ve ahlâkan yasak edilmiş bir şeydir. Maddî servet İle manevî nüfuz ve şöhret peşinde başkalarını tekfir etmenin çirkinliği ise meydandadır. Kendi tealisi için nefsinde istidat ve irade bulamayınca başkalarına taarruz eden insanların durumu ne kadar hazindir!
Şüphe yok ki tekfir hastalığının mühim bir âmili de cehalet ve onun doğurduğu taassubdur. Bundan dokuz asır önce koca İmam Gazzâlî (v. 505/1111) aynısebeplerle tekfir edilmişti. Büyük imam bu münasebetle kaleme aldığı meşhur ve değerli risalesinin mukaddimesinde (Faysalu't-tefrika) hadiseden çok müteessir olan bir dostuna şöyle hîtabediyor :
«Gönlü şefkat dolu kardeşim,
«Seni kızgın ve şaşkın görüyorum. Çünkü dinî muamelelerin sırlarına dair kaleme alınmış bazı kitaplarımız hakkında kıskananların yaralayıcı tenkidleri senin de kulağına çalmış. Onların anlayışına göre bu kitaplarımızda, geçmiş âlimlerin ve mütehassıs kelâmcıların mezhebine aykırı fikirler vardır; yine o hasedcilere göre Eş'arî mezhebinden, bir milim olsun, ayrılmak küfürdür, en basit meselede ona aykırı düşünmek sapıklık ve zulmüdür...
«Şefkatli ve hassas ruhlu kardeşim! Bu hadise sebebiyle kendi özüne kıyma, gönlünü üzme. Taşkınlığının bir kısmını olsun at; «Onların dedi-kodusuna katlan, sızıltı çıkarmadan onları kendi hallerine bırak» [35]. Kıskanılmıyan ve itham edilmeyen kimseyi küçümse, kâfir veya sapık diye tanıtılmıyan kişiyi basit gör! Düşün, hangi mür-şid Peygamberlerin Efendisinden (s.a.) daha kâmil ve daha akıllı olabilir, oysa ki onun için «delinin birisi» [36] dediler; hangi söz âlemlerin Rabbı olan Allafı taâlânın kelâmından daha yüce ve daha doğru olabilir, halbuki onun için «geçmişlerin masalı» [37] sözünü sarf-ettiler.
«Vefakâr kardeşim! Bu gibilerle mücadele etmekten sakınmalı, bunları susturmaya ümid bağlamamalısın. Aksi takdirde boş bir hevese kapılmış, işittîremiyecek yerde seslenmiş olursun. Duymadın mı :
Her düşmanlığın barışa dönüşmesi umulur, Kıskançlıktan doğan düşmanlığa çare bulunmaz denildiğini.
«Bilmelisin ki küfr ile imanın mahiyet ve sınırı (tarifi), hak İle sapıklığın içyüzü makam, şan ve servet arzusuyla kirlenmiş kalbler tarafından anlaşılamaz. Bu mânâlar,
- Önce dünya kirlerinden arınmış,
- Sonra tam bir riyazetle cilalanmış,
- Hâlis bir zikirle nurlanmış,
- Doğru düşünüşle beslenmiş
-Ve nihayet dinin talimatına riayetle süslenmiş kalbler tarafından anlaşılabilir. Öyle ki bu çeşit kalblere nübüvvet fanusundan nur taşar, iman yatağı gönüller sanki parıldayan aynalar haline gelir. Artık böylesinin sırça kalbinde bulunan iman kandili ışık huzmeleri yayan bir kaynaktır, öyle bir kandil ki ateş dokunmasa bile ışık saçandır [38]
«İlâhî âlemin sırları o hasedci zümreye nasıl açılır! Onlar ki ne-fîs arzularını tanrı, liderlerini ma'bud edinmiş. Onların kıblesi para, şeriatı bönlük ve gevşeklik, azim ve iradesi makam ile şehvet, ibadetleri zenginlere hizmetten ibarettir. Yine bunların zikirleri hile, hazineleri kuruntu, düşünceleri kendi saltanatlarının devamı İçin desise ve çare aramaktır.
«İşte bu gibiler küfür karanlığını iman aydınlığından nasıl ayır-dedebilirler? Allah'tan gelen bir ilham ile mi, oysa ki bunu alabilmesi için kalblerini dünya kirlerinden arıtmamışlar; yoksa ilmî bir olgunlukla mı, halbuki bütün ilmî sermayeleri necasetten temizlenme meselesi ile za'feran suyunun hükmü ve benzeri şeylerdir.
«Uzak, pek uzak! Bu yüce gaye kuruntularla ulaşılacak, basitlikle elde edilecek bir şey değildir. O halde sen, vefakâr kardeşim, kendi işinle meşgul ol, arta kalan ömrünü onlar uğrunda harcama».
«Bizi anmaktan vazgeçen, dünya hayatından başkasını arzu etmeyen kimseden yüz çevir. Onların erişebildikleri ilim seviyesi işte bu kadardır. Şüphesiz ki senin Rabbin, yolundan sapan kimse île hidayeti bulan kimseyi çok iyi bilendir» [39][40]


[1] Bu âyetler için bk. M. Fuad Abdülbâkî, el-Mu'cemu'1-mufehres li elfâzı'l-Kur'âni'l-kerîm, «münafık» md.
[2] Bu nevi hadisler için bk. Wensinck, el-Mu'cemu'1-mufehres li elfâzı'l-hadîsi'n-Nebevî, «kfr. md.
[3] Bu hususta geniş malûmat için bk. el-Âmidî, Ebkâru'l-efkâr, Süleyma-niye ktp., nr. 747. vr. 262/a-265/b.
[4] Bu konu için bk. Taşköprüzâde, Mevzuâtu'1-ulûm, I, 597-607.
[5] el-Gazzâlî, Faysalu't-tefrika, s. 33.
[6] İbn Kuteybe, el-İhtilâf fi'1-lâfz, s. 6-7.
[7] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:271-273.
[8] el-Eg'arî, Makalât, I, 1.
[9] Aktdetu't-Tahâvî, şahsi kütüphanemdeki yazttıa nüsha, vr. 8/a - 8/b.
[10] el-Fark beyne'l-fırak, s. 361.
[11] Şerhu'l-Fıkhi'l-ekber, s. 136.
[12] et-Teftâzânî, Şerhu'l-Akaid, s. 77.
[13] msl. bk. Ebu'l-Berekât en-Neeefl, el-İ'timad, vr. 99/b-190/a; et-Teftâzânî, Şerhu'l-Makasıd, n, 197; el-Curcânî, Şerhu'l-Mevâkıf, in, 258-259; el-Bağdâdî, ag.e., a. 12; el-Beyâzî, İgârâtu'l-meraih, s. 51.
[14] el-Bağdâdî, ag.e.( a. 12-13.
[15] el-Gazzâlî, Tehâfut, s. 82-83.
[16] el-Âmidî, ag.e., vr. 275/a - 275/b.
[17] el-Curcânî, ag.e., III, 259-261.
[18] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:273-276.
[19] Müslim, el-îman, 8; bk. el-Buhârî, ez-Zekâh, 1; İbn Mâce, el-Fiten, 1. çarşılı, Osmanlı Tarihi, IV, I, 197, 223).
[20] el-Buhârî, es-Salâh, 28; bk. Ebû Dâvûd, el-Cihâd, 95.
[21] el-Buhârî, el-Eymân, 7; et-Tirmizî, el-îman, 16.
[22] Müslim, el-îman, 7.
[23] Müslim, el-îman, 26; et-Tirmizî, el-îman, 16; el-Muvatta', el-Kelâm, 1.
[24] Ebû Dâvûd, es-Sünen, 5.
[25] el-Âmidî, ag.e., vr. 275/a.
[26] İbn Sa'd, et-Tabakat, II, 248-250.
[27] Müslim, el-îman, 41; Ebû Dâvûd, el-Cihad, 95.
[28] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:276-278.
[29] Râğıb el-Isfehânî, el-Müfredât, -kfr. md.
[30] el-Gazzâlî, el-İktisad fi'1-i'tikad. s. 248-253,
[31] bk- el-Gazzâlî, Tehâfut, s. 307-313.
[32] Aynı görüş İçin bk. el-Âmidî, ag.c, vr. 275/b.
[33] Müslim, el-Kasâme, 6.
[34] Müslim, el-îmâre, 16,
[35] el-Müzzemmil (73), 10.
[36] bk. el-Kalem (68), 51.
[37] el-Kalem (68), 15.
[38] bk. en-Nûr (24), 35.
[39] en-Necm (52), 29-30.
[40] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:278-282.
 
direkli Çevrimdışı

direkli

Üye
İslam-TR Üyesi
Mesela “direkli” şahsının dediği gibi “tekfirci,aşırı tekfir hastası “ olsaydık şuan ilk olarak “direkliyi” tekfir ederdik.
8 yıldır bu foruma üye olup hala böyle asılsız ve iftira içerikli düşüncelere nasıl dalıyor insan gerçekten merak edilecek bir durum.ehveni şerreyn kaidesini getirirkende tam bir telefi ve kralcı tarikatçı ağzıyla konuşmuş,klasik...

Kulaklarına küpe olsun ehli kıble tekfiredilemez. müslümanların memleketlerinde oy kullanmaları başlarına idareci seçmeleride üzerlerine bir vazifedir. asılsız iddialer sizin cevap diye yazdıklarınızdır. tasavvuf ve tarikat meselesine gelince ilmi bir konudur kenar mahalle kahvahene ağızıyla konuşulmaz bu tür konular![/QUOTE]
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
abdülmuiz fida verdiğim cevaplar hem ilmi hem vicdani hem insani hemde şer idir. verdiğin ve konuya delilgösterdiğin ayetlerden hiç birisenin fikrine delil ittihaz edilmez.
Sen ne cahil edebsiz, utanmaz bir mahlukmuşsun. Verdiğim delil dolu cevaba cuhela tavrınla yanıt diye verdiğin ilimsiz, delilsiz, alakasız yazıları panikle toplayıp buraya boca etmen senin gibi 8 senedir ayet ve hadisten anlamayan seviyesizlerin işidir.
Sen ne kadar ısrarla edebsizlik yapıp , sanki oy vermeyenleri kayıtsız şartsız istisnasız tekfir etmişiz gibi gidip gelip tekfirin gereksizliği üzere zırvalıyorsun. Buradan anlıyoruz ki senin ısrarla demokrasi yaran olduğuna göre buna iman ediyorsun ve seni tekfir ettiğimizi bilerek bu konuda duruyorsan. Sen kendini daha iyi bilirsin.

kendini aşılmaz,allemegösterme çabanda cabası.
Öyle bir derdim ve halim/ilmim yok. Bu senin küfürden kaynaklanan ezikliğinden kaynaklanıyor. Aynaya bakarak, alakasız konuları toplayıp buraya atarak sen çukur rakımını deniz seviyesine çıkarmaya çalışmayasın sakın hı?


bak buraya ehli sünnet ilmi kelamından alıntı yaparak aynen kopyalıyorum.her ne sebepse tekfir konusunu işleyen kelam müçtehidleri seninle hem fikirdeğiller.
küfür ile iman arasındaki sınırı tesbit etmek kolay bir şey değildir. Fakat şu da sabit olmuştur ki tekfir çok ağır bir hükümdür. Bu hükme varırken çok iyi araştırmalı, durumu tarafsız olarak muhakeme etmeli, bir müminin kâfir olduğunu ilân etmenin İsiâm dinine getireceği faide ve zararları çok iyi hesap etmelidir. Nasıl olsa kendimize deği! başkalarına tevcih edilen bir silahtır, diyerek tekfirin dikkatsiz, insafsız, ciddiyet ve ehliyetten uzak olarak kullanılmasının ne büyük tehlikeler doğurduğunuda görmüş olduk.
Kelam ilmiyle; Allah'ın "el Hakim" sıfatını, mahuk olan insanların toplantığı meclise girerek şirk koşarlarsa, yahud ne halt işlerlerse işlesinler "Allah yoktur" diye itikat etmedikleri sürece küfre , şirke düşmez, dinden çıkmaz mı sanıyorsun? Bre cahil bu akidevi meseleyi bıraktın kelam ile, demogoji ile kendine helal kılabileceğini mi sandın? Hangi kelam eserinde demokrasinin helal olduğu delillendirilir! Sen şirk / necaset sızan murcie akideni buradan bize onaylatamazsın!

Râğıb el-lsfahânî (v. 502/1108), mutlak manada kâfir kelimesinin : Allah'ın birliğini, nübüvveti veya şeriatı, yahut da her üçünü İnkâr eden insan için kullanıldığını söyler.[29]
Bak cahilcim, Demokratik rejimleri seçimler ile destekleyenler yukarıdaki gibi "mutlak manada kafir" diyen oldu mu? İftiracı mahluk!
Gazzâlî, küfre düşmek demek : Muhammed aleyihsselâmı Allah'tan getirip tebliğ ettiği şeyler hususunda tekzibetmek demek olduğunu belirttikten sonra tekzib için altı derece ayırır [30]:
1) Yahudi, hıristiyan, ateşperest, putperest gibi İslâmın dışındaki dinlere mensub olanlar.
Bunların kâfir öldükten Kur'an ile sabittir. Bütün ümmet de bunda müttefiktir.
Konuyla alakasız.
3) Allah'ı ve nübüvveti kabul etmekle beraber dinî naslara aykırı görüş beyan eden islâm filozofları.
Gazzâlî islâm filozoflarını üç noktada tekfir eder: a) Haşrin cismânî olmıyacağı görüşü, b) Allah'ın cüzi eşya ve hadiseleri bilmediği görüşü, c) Kâinatın kadim olduğu görüşü. Yalnız Gazzâlfnin, bu tekfirinde müfrit olduğunu, islâm filozoflarının bu noktalarda tekfir edilemiyeceğini ileri sürenler de vardır [31]
Konuyla alakasız.
4) Mu'tezlle, Müşebbihe ve diğer bütün fırkalar.
Bunlar tevillerinde hataya düşmüşlerdir. Bu fırkaların durumu içtihada bağlıdır. Ağır basan taraf odurkî elden geldiği kadar tekfirden kaçınmalıdır. Zira Lâ ilahe illallah Muhammedu'r-rasûlüllah deyip de Kâ'beye doğru namaz kılan insanların kâfir olduklarını ilân ederek can ve mal masuniyetlerini ortadan kaldırmak yanlış bir tutumdur. «Bin kâfiri hayatta bırakmak suretiyle işlenen hata, hacamet şişesiyle bir müs-lümanın kanını akıtarak işlenen hatadan daha ehvendir».
Konuyla alakasız

5) Hz. Muhammed'i açıkça tekzibetmemekle beraber Rasûlül-lah'tan tevâtüren sabit olmuş esaslardan birini, «dinden olduğu bence sabit değildir» bahanesiyle inkâr eden kimse. Meselâ : beş vakit namaz farz değildir, diye iddia eden kimseye Kur'an âyetleri ve gerekli naslar okunduğunda, «Bu okuduklarınızın Rasûlüllahtan sâdır olup olmadığını bilmiyorum, belki de yanlışlık ve tahrif vardır» derse kâfir olur. Meğer ki böylesi yeni müslüman olmuş ve bu hususlara henüz vâkıf olmamış bulunsun. Böylesine öğrenmesi için mühlet verilir.
Konuyla alakasız
6) Sadece icma yoluyla sabit olmuş dinî bir hususu inkâr eden kimse [32] Bunun tekfir druumu şüphelidir, müctehidin zannına göre değişir.
Konuyla alakasız
Tekfir mevzuunda Gazzâlî'nin isabetli ölçülerini naklederken aynı konuda bize ışık tutacak İki hadisi de zikredelim : «Allah'tan başka Tanrı bulunmadığını ve benim onun elçisi olduğumu kabul eden bir müslüman ancak üç sebepten biriyle öldürülebiliri : Üzerinden nikâh geçtiği halde zina eden, kasden adam öldüren ve bir de dinini terk ederek cemaatten ayrılan» [33] Bu hadiste dinini terk eden kimsenin ölüm cezasına çarptırılması için cemaatten ayrılmasının şart koşulması dikkati çekmektedir. Demek ki küfr eden ve küfrünü, içinde yaşadığı cemiyette başçekmek suretiyle ilân eden kimse öldü-rülebilir.
Konuyla alakasız
Peygamber efendimiz bir gün, ashabına, iieride çıkacak zâlim emirlerden bahsetmiş, onlara uyanların kötülüğünü belirtmişti. As-hâb-ı kiramın : Yâ RasûiâNah, Öyleleriyle savaşalım mı? tarzındaki sorularına şöyle cevap vermiştir: «Namazlarını kıldıkları, müddetçe hayır!» [34] Bu hadiste de namazın bir ölçü kabul edildiği görülmektedir.
Konuyla alakasız
«İman ile küfür arasındaki sınır» başlığını taşıyan bu küçük araştırmaya son vermeden, günümüzün Türkiyesînde eksik olmayan, hatta esefle belirtelim ki oldukça yaygjn görünen ve başlı başına bir inceleme konusu teşkil eden tekfir hareketinin âmilleri üzerinde kısaca durmak isterim.
Umumiyetle ciddiyet, samimiyet ve ehliyetten uzak görünen bu hareketin bilmem ki istisnası var mıdır? yaygın âmillerinden biri tabirimi ma'zur görünüz lâubaliliktir. Günümüzde tekfirin ucuz, hafif, arzu edildi mi hemen kullanılabilecek bir nesne olduğunu sananlar var. Böylelerfne «Tekfirin tehlikeleri» meyamnda zikredilen hadisleri hatırlatmak gerekir.
Başkalarını küfre nisbet etmenin sebeblerinden biri hased, bir diğeri de menfaat olsa gerektir. Hased zaten dinen ve ahlâkan yasak edilmiş bir şeydir. Maddî servet İle manevî nüfuz ve şöhret peşinde başkalarını tekfir etmenin çirkinliği ise meydandadır. Kendi tealisi için nefsinde istidat ve irade bulamayınca başkalarına taarruz eden insanların durumu ne kadar hazindir!
Konuyla alakasız
Şüphe yok ki tekfir hastalığının mühim bir âmili de cehalet ve onun doğurduğu taassubdur. Bundan dokuz asır önce koca İmam Gazzâlî (v. 505/1111) aynısebeplerle tekfir edilmişti. Büyük imam bu münasebetle kaleme aldığı meşhur ve değerli risalesinin mukaddimesinde (Faysalu't-tefrika) hadiseden çok müteessir olan bir dostuna şöyle hîtabediyor :
«Gönlü şefkat dolu kardeşim,
«Seni kızgın ve şaşkın görüyorum. Çünkü dinî muamelelerin sırlarına dair kaleme alınmış bazı kitaplarımız hakkında kıskananların yaralayıcı tenkidleri senin de kulağına çalmış. Onların anlayışına göre bu kitaplarımızda, geçmiş âlimlerin ve mütehassıs kelâmcıların mezhebine aykırı fikirler vardır; yine o hasedcilere göre Eş'arî mezhebinden, bir milim olsun, ayrılmak küfürdür, en basit meselede ona aykırı düşünmek sapıklık ve zulmüdür...
«Şefkatli ve hassas ruhlu kardeşim! Bu hadise sebebiyle kendi özüne kıyma, gönlünü üzme. Taşkınlığının bir kısmını olsun at; «Onların dedi-kodusuna katlan, sızıltı çıkarmadan onları kendi hallerine bırak» [35]. Kıskanılmıyan ve itham edilmeyen kimseyi küçümse, kâfir veya sapık diye tanıtılmıyan kişiyi basit gör! Düşün, hangi mür-şid Peygamberlerin Efendisinden (s.a.) daha kâmil ve daha akıllı olabilir, oysa ki onun için «delinin birisi» [36] dediler; hangi söz âlemlerin Rabbı olan Allafı taâlânın kelâmından daha yüce ve daha doğru olabilir, halbuki onun için «geçmişlerin masalı» [37] sözünü sarf-ettiler.

Konuyla alakasız
«Vefakâr kardeşim! Bu gibilerle mücadele etmekten sakınmalı, bunları susturmaya ümid bağlamamalısın. Aksi takdirde boş bir hevese kapılmış, işittîremiyecek yerde seslenmiş olursun. Duymadın mı :
Her düşmanlığın barışa dönüşmesi umulur, Kıskançlıktan doğan düşmanlığa çare bulunmaz denildiğini.
«Bilmelisin ki küfr ile imanın mahiyet ve sınırı (tarifi), hak İle sapıklığın içyüzü makam, şan ve servet arzusuyla kirlenmiş kalbler tarafından anlaşılamaz. Bu mânâlar,
- Önce dünya kirlerinden arınmış,
- Sonra tam bir riyazetle cilalanmış,
- Hâlis bir zikirle nurlanmış,
- Doğru düşünüşle beslenmiş
-Ve nihayet dinin talimatına riayetle süslenmiş kalbler tarafından anlaşılabilir. Öyle ki bu çeşit kalblere nübüvvet fanusundan nur taşar, iman yatağı gönüller sanki parıldayan aynalar haline gelir. Artık böylesinin sırça kalbinde bulunan iman kandili ışık huzmeleri yayan bir kaynaktır, öyle bir kandil ki ateş dokunmasa bile ışık saçandır [38]
«İlâhî âlemin sırları o hasedci zümreye nasıl açılır! Onlar ki ne-fîs arzularını tanrı, liderlerini ma'bud edinmiş. Onların kıblesi para, şeriatı bönlük ve gevşeklik, azim ve iradesi makam ile şehvet, ibadetleri zenginlere hizmetten ibarettir. Yine bunların zikirleri hile, hazineleri kuruntu, düşünceleri kendi saltanatlarının devamı İçin desise ve çare aramaktır.
«İşte bu gibiler küfür karanlığını iman aydınlığından nasıl ayır-dedebilirler? Allah'tan gelen bir ilham ile mi, oysa ki bunu alabilmesi için kalblerini dünya kirlerinden arıtmamışlar; yoksa ilmî bir olgunlukla mı, halbuki bütün ilmî sermayeleri necasetten temizlenme meselesi ile za'feran suyunun hükmü ve benzeri şeylerdir.
«Uzak, pek uzak! Bu yüce gaye kuruntularla ulaşılacak, basitlikle elde edilecek bir şey değildir. O halde sen, vefakâr kardeşim, kendi işinle meşgul ol, arta kalan ömrünü onlar uğrunda harcama».
«Bizi anmaktan vazgeçen, dünya hayatından başkasını arzu etmeyen kimseden yüz çevir. Onların erişebildikleri ilim seviyesi işte bu kadardır. Şüphesiz ki senin Rabbin, yolundan sapan kimse île hidayeti bulan kimseyi çok iyi bilendir» [39][40]
Yorumu yapan şahıs, makam , mevki, şan söhret için delilsiz ve ilimsizce tekfiri hak etmeyenleri cahilce tekfir edenlerden bahsediyor ki bunun en çok sıkıntısını burada çeken biziz. Hatta bu cahilce tekfirin engellerini tatbik etmeden, her oy kullananı (direkli üye gibi) tekfir etmediğimiz için bizi dahi tekfir ettiklerinden bu aşırı tekfir hastalarını sitede dahi barındırmadığımızı 8 senelik bazı üyelerimiz daha iyi bilmesi lazım.

***

Gördüğün gibi panikle alelacele bulup paylaştığın yazı senin savunduğun demokrasi küfrünün müdafasıyla alakası yoktur. Demokrasi, Allah'ın hakimiyet sıfatında şirk koşmaktır. Bunu senin gibi cahil sofimtrakların kavrayacak hacmi yoktur.

Biraz ahlak ve çapın olsaydı, buraya alakasız yazıyı atarak 'altta kalmadım' mesajı vermeye çalışırken rezil olacağına , benim bir önceki yazımdan istifade etmeye çalışır, yanlışlarımı delillerinle çürütmen gerekirdi. Hatta o mesajımda sana soru sormuş, ve buna cevab vermeden yazmamanı söylemiştim!!
 
Son düzenleme:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
3- emri maruf nehyi anil münker devlet eliyle, alimler diliyle, avam kalbiyle yapar.

Konuyla alakası tam olarak yok fakat böyle bir kâideyi nereden buldun bu iddianı delillendirmeni bekliyorum. Bundan sonra ilk mesajın iddia ettiğin bu kaidelerini (yukarıdaki 2. madde ve bu 3. madde) delilini ortaya koyacaksın.

Kafanı kumdan çıkarınca bekliyoruz..
Bu iddia ve ithamını (iftira) delillendirmen gerektiğini bekliyorum. Aksi taktirde aynı aymazlığa devam edersen ilk mesajda uzun bir süre yaptırım alacaksın!
 
Son düzenleme:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Mesela “direkli” şahsının dediği gibi “tekfirci,aşırı tekfir hastası “ olsaydık şuan ilk olarak “direkliyi” tekfir ederdik.
8 yıldır bu foruma üye olup hala böyle asılsız ve iftira içerikli düşüncelere nasıl dalıyor insan gerçekten merak edilecek bir durum.ehveni şerreyn kaidesini getirirkende tam bir telefi ve kralcı tarikatçı ağzıyla konuşmuş,klasik...
Kulaklarına küpe olsun ehli kıble tekfiredilemez. müslümanların memleketlerinde oy kullanmaları başlarına idareci seçmeleride üzerlerine bir vazifedir. asılsız iddialer sizin cevap diye yazdıklarınızdır. tasavvuf ve tarikat meselesine gelince ilmi bir konudur kenar mahalle kahvahene ağızıyla konuşulmaz bu tür konular!
[/QUOTE]
İbn Humam "Hidaye Şerhi"nde şöyle diyor :
Sonra bil ki , kıble ehlinden maksad , alemin yaratılmış olması , cesetlerin tekrar dirilmesi ve eczasının bir araya getirilmesi, Allah'ın hem bütünleri , hem de parçaları bildiği ve benzeri dini bakımdan inanılması zaruri olan inançlar üzerinde ittifak eden kimselerdir. Ömrü boyunca , bu alemin kadim olduğu , yani yaratılmamış olduğu yahut Allah'ın parçalara ait bilgisinin bulunmadığı inancı ile ömrü boyunca taat ve ibadetlerle meşgul olan bir kimse kıble ehlinden değildir. Ehl-i Sünnet'e göre Kıble ehlinden hiç kimseye kafir denilmeyeceğinden , kasdedilen küfür alâmetlerinden herhangi bir emare bulunmadıkça kıble ehline kâfir denilemez.


344282_1.jpg


İMAM AZAM FIKH-I EKBER
Aliyyul- Kari Şerhi,
Sayfa : 297 - 298

 
Ebu Tahir Çevrimdışı

Ebu Tahir

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Kulaklarına küpe olsun ehli kıble tekfiredilemez. müslümanların memleketlerinde oy kullanmaları başlarına idareci seçmeleride üzerlerine bir vazifedir. asılsız iddialer sizin cevap diye yazdıklarınızdır. tasavvuf ve tarikat meselesine gelince ilmi bir konudur kenar mahalle kahvahene ağızıyla konuşulmaz bu tür konular!

Asılsız bir şekilde iftira atarak insanlara tekfirci diyemezsin demek istemiştim onuda almamış aklınız. Yazımda “tasavvuf “ kelimesi nerede geçiyor?? Ama şu doğru ki çoğu tasavvuf ehline vede kendini selefi olarak lanse edenlerin bazılarına baktığın zaman bunlarda kralcılar.ben selefi, maturudi, eşari bilmem ben elhamdulillah müslümanım ve bir Müslüman.benim bildiğim kadarıyla bir Müslüman tağutlara sevgi besleyemez,onları destekleyemez,onların yanında hele ki başka müslümanlara karşı savaşamaz velevki bu tağutların isimleri bizim isimlerimiz gibi olsun, velev ki kendilerini islama nisbet etsinler.
Bu forumu iyi araştırmanı tavsiye ederim. Tağut nedir, kimdir neden onlardan ictinab etmemiz gerektiğine dair BİR ÇOK haklı bilgilere ulaşacaksın inşeAllah.
Rabbim hidayet nasib etsin
 
direkli Çevrimdışı

direkli

Üye
İslam-TR Üyesi
sözde kur an ve sünnet perspetifinden hareketle meselelere çözüm getirdiklerini yırtına yırtına atlanmaya çalışan beyefendiler açıklamalarınız sizin yorumlarınızdan ibaret ve sırıtıyor.müslümanları sapıklıkla itham etme hakkını kimden aldınız ve bu hakkı size kim verdi? oy vermeyerek kaçtığınızda zalimin başa gelmesi sebebiyle siz mes ul olmayacakmısınız? daha az zararlı olanı seçerek müslümanların güçlerini bierleştirmesi zorunuzamı gidiyor? cevap sadedinde getirdiğiniz delileri 35 yıldan beri ehli sünnet ulemadan okuruz. lakin sizin vardığınız sonuçlara ulaşan birmüçtehid ulemada görmedik..nefsani olmaktan müslümanları küfürle şirkle itham etmekten vaz geçin tevbe edin. eğer şayet samimi iseniz.
sayın tayyib erdoğan ın eyyüb sultanda namaz kılıp dua etmesimi zorunuza gitti yoksa müslümanları tek çatı altında toplamasımı ağırınıza gitti?birşeyler midenizedokunmuşa benziyor.partici değilim hiçbirzamanda olmadım.mesele böyle ortamlarda az yada çok müslümanlaranefes aldırabilmektir. yukarıda birisi nurettin yıldız hoca dediği için sayın nurettinyıldız hocadan bu anlamda bircevabı buraya aynen alıyorum.. maksadınız üzümyemekse.

Bizler yıllarca İslam adına, bu memleket dinsizlerin elinde kalmasın diye partiler vesilesi ile mücadeleler verdik, meclise vekiller gönderdik. Onlar bizlerin adına kanunlar çıkardılar, ellerini indirip kaldırdılar. Ama şöyle bir baktığımızda mecliste alınan kararlarda, çıkarılan yasalarda Kur’an’ın hiçbir hükmü yok. Rabbimiz bize bir yasa göndermişken ve mü’minlerin tek vekili Allah’tır derken, Kur’an’da her gün, hakimiyet ve egemenlik Allah’ındır, ayetlerini okurken kalkıp seçimle kendimize vekiller seçiyoruz, o vekiller de yasalar çıkarıyor, bizler de o yasalara uyuyoruz. Şimdi anlıyorum ki mücadelemiz hep boşunaymış. Hala bu devlet içki üretiyor, hala zina yaptırıyor ve hala meclis denilen yerde Kur’an hükümleri hiçe sayılıyor. Hocam acaba biz bunlara oy vermekle şirk günahına mı bulaşıyoruz? Niyetimiz iyi olsa bile din adına olsa bile o meclise vekil göndermek için oy kullanmamız doğru mu? Yaptıkları anayasayı desteklemek şirk mi?



Keşke bütün Müslümanlar, sizin bu düşüncelerinizi kendilerine dert edinmiş olsalar. Verdik o gitti mantığıyla yaşayan yığınların arasında siz gerçekten cılız kalıyorsunuz. Bu düşüncelerinizde haklısınız, yanlış olmayan şeyler söylüyorsunuz. Ancak bilmemizde fayda bulunan başka meseleler de vardır:
a- Bunları düşünmek gibi uygulama imkânımız olmayabilir. Nitekim de yoktur. Siz, mecliste yapılan kanunları zikrediyor ve endişenizi dile getiriyorsunuz ama o kanunlarla iş gören tüccarın şirket kuran Müslüman’ın -ki, belki siz de öyle birisiniz- ne yapacağını söylemiyorsunuz. Söyleyemezsiniz de! Çünkü ne yapacağımıza dair bir sözümüz, alternatifimiz maalesef yoktur. Hilafetsiz yaşadığımız günden beri bu sıkıntımız bizi kemirmektedir.
b- Sorunumuz sadece kanunlarla sınırlandırılabilecek bir sorun değildir. Ahlâktan muamelata kadar pek çok konuda bir kanun zorlamasına gerek kalmayacak şekilde git gide erimekteyiz. Ve Müslümanlar olarak da elimiz kolumuz bağlı gibi yaşıyoruz.
c- Bu tür içtihat gerektiren yani, ‘şu konu şu şekilde hallolur’ şeklinde bir kesin bilgimizin bulunmadığı konularda kesin ve aceleci kararlar Ümmet için zarar oluşturabilmektedir. Sabırlı ve istişareli kararlar vermeliyiz. ‘Filan konuda şu karar yanlıştı.’ diyenden çok, ‘şöyle yapılması daha uygundur.’ şeklinde pratik çareler üreten Müslüman daha hayırlısını yapmış olur. Müslümanlar olarak, Mısır’dan Özbekistan’a kadar her yerde, daha iyi neler yapılabilirin araştırması içindeyiz. Bu araştırma belki elli yıl daha da sürebilir. Henüz böyle konuları araştıracak enstitülerimiz bile yoktur. Yolumuz uzun, işimiz çetindir. İki hususa çok dikkat edelim. Birincisi: Bu konuları abartıp evham haline getirirsek, pireye kızıp yorgan yakabiliriz. Bu bir tehlikedir. İkincisi: Hallolmaz işler görüp kenara çekilirsek kendimizi yakabiliriz. Gereken şudur:
Bunu da imtihanlarımızdan biri kabul edip, üzerimize düşeni yapmaya gayret edeceğiz. Körü körüne teslim olmayacağımız gibi çözümsüzlük yandaşı olup kör inatçı da olmayacağız.
Allah Teala, rızası uğruna gayret etmeye bizleri muvaffak kılsın.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Attığın iftiranın delilini ısrarla cevab vermekten kaçındığın ve yazmama durumunda ise ağır bir ceza alacağı uyarısı yapılmasına rağmen kaale almadığın sebebiyle 20 hafta yazamama cezası aldın! Akli melekelerinde problem düzelince istersen gelirsin
sözde kur an ve sünnet perspetifinden hareketle meselelere çözüm getirdiklerini yırtına yırtına atlanmaya çalışan beyefendiler açıklamalarınız sizin yorumlarınızdan ibaret ve sırıtıyor.müslümanları sapıklıkla itham etme hakkını kimden aldınız ve bu hakkı size kim verdi? oy vermeyerek kaçtığınızda zalimin başa gelmesi sebebiyle siz mes ul olmayacakmısınız? daha az zararlı olanı seçerek müslümanların güçlerini bierleştirmesi zorunuzamı gidiyor? cevap sadedinde getirdiğiniz delileri 35 yıldan beri ehli sünnet ulemadan okuruz. lakin sizin vardığınız sonuçlara ulaşan birmüçtehid ulemada görmedik..nefsani olmaktan müslümanları küfürle şirkle itham etmekten vaz geçin tevbe edin. eğer şayet samimi iseniz.
sayın tayyib erdoğan ın eyyüb sultanda namaz kılıp dua etmesimi zorunuza gitti yoksa müslümanları tek çatı altında toplamasımı ağırınıza gitti?birşeyler midenizedokunmuşa benziyor.partici değilim hiçbirzamanda olmadım.mesele böyle ortamlarda az yada çok müslümanlaranefes aldırabilmektir. yukarıda birisi nurettin yıldız hoca dediği için sayın nurettinyıldız hocadan bu anlamda bircevabı buraya aynen alıyorum.. maksadınız üzümyemekse.

Bizler yıllarca İslam adına, bu memleket dinsizlerin elinde kalmasın diye partiler vesilesi ile mücadeleler verdik, meclise vekiller gönderdik. Onlar bizlerin adına kanunlar çıkardılar, ellerini indirip kaldırdılar. Ama şöyle bir baktığımızda mecliste alınan kararlarda, çıkarılan yasalarda Kur’an’ın hiçbir hükmü yok. Rabbimiz bize bir yasa göndermişken ve mü’minlerin tek vekili Allah’tır derken, Kur’an’da her gün, hakimiyet ve egemenlik Allah’ındır, ayetlerini okurken kalkıp seçimle kendimize vekiller seçiyoruz, o vekiller de yasalar çıkarıyor, bizler de o yasalara uyuyoruz. Şimdi anlıyorum ki mücadelemiz hep boşunaymış. Hala bu devlet içki üretiyor, hala zina yaptırıyor ve hala meclis denilen yerde Kur’an hükümleri hiçe sayılıyor. Hocam acaba biz bunlara oy vermekle şirk günahına mı bulaşıyoruz? Niyetimiz iyi olsa bile din adına olsa bile o meclise vekil göndermek için oy kullanmamız doğru mu? Yaptıkları anayasayı desteklemek şirk mi?

Keşke bütün Müslümanlar, sizin bu düşüncelerinizi kendilerine dert edinmiş olsalar. Verdik o gitti mantığıyla yaşayan yığınların arasında siz gerçekten cılız kalıyorsunuz. Bu düşüncelerinizde haklısınız, yanlış olmayan şeyler söylüyorsunuz. Ancak bilmemizde fayda bulunan başka meseleler de vardır:
a- Bunları düşünmek gibi uygulama imkânımız olmayabilir. Nitekim de yoktur. Siz, mecliste yapılan kanunları zikrediyor ve endişenizi dile getiriyorsunuz ama o kanunlarla iş gören tüccarın şirket kuran Müslüman’ın -ki, belki siz de öyle birisiniz- ne yapacağını söylemiyorsunuz. Söyleyemezsiniz de! Çünkü ne yapacağımıza dair bir sözümüz, alternatifimiz maalesef yoktur. Hilafetsiz yaşadığımız günden beri bu sıkıntımız bizi kemirmektedir.
b- Sorunumuz sadece kanunlarla sınırlandırılabilecek bir sorun değildir. Ahlâktan muamelata kadar pek çok konuda bir kanun zorlamasına gerek kalmayacak şekilde git gide erimekteyiz. Ve Müslümanlar olarak da elimiz kolumuz bağlı gibi yaşıyoruz.
c- Bu tür içtihat gerektiren yani, ‘şu konu şu şekilde hallolur’ şeklinde bir kesin bilgimizin bulunmadığı konularda kesin ve aceleci kararlar Ümmet için zarar oluşturabilmektedir. Sabırlı ve istişareli kararlar vermeliyiz. ‘Filan konuda şu karar yanlıştı.’ diyenden çok, ‘şöyle yapılması daha uygundur.’ şeklinde pratik çareler üreten Müslüman daha hayırlısını yapmış olur. Müslümanlar olarak, Mısır’dan Özbekistan’a kadar her yerde, daha iyi neler yapılabilirin araştırması içindeyiz. Bu araştırma belki elli yıl daha da sürebilir. Henüz böyle konuları araştıracak enstitülerimiz bile yoktur. Yolumuz uzun, işimiz çetindir. İki hususa çok dikkat edelim. Birincisi: Bu konuları abartıp evham haline getirirsek, pireye kızıp yorgan yakabiliriz. Bu bir tehlikedir. İkincisi: Hallolmaz işler görüp kenara çekilirsek kendimizi yakabiliriz. Gereken şudur:
Bunu da imtihanlarımızdan biri kabul edip, üzerimize düşeni yapmaya gayret edeceğiz. Körü körüne teslim olmayacağımız gibi çözümsüzlük yandaşı olup kör inatçı da olmayacağız.
Allah Teala, rızası uğruna gayret etmeye bizleri muvaffak kılsın.
Ahlaksız seviyesiz alakasız yazıları buraya koyarak cevab verebildiğini mi sanıyorsun? Hangi sözümüze hangi delilimize demogojii burayaa koyunca yanıt verdiğini mi sanıyorsun.

İman iddiasında bulunduğun Kitabullah'da Tağutların kötülerinden iyisini seçmeni değil, kaçınmanı emrediyor ki mujdeyi hak edesin .


وَالَّذ۪ينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُٓوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰىۚ فَبَشِّرْ عِبَادِۙ
اَلَّذ۪ينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ هَدٰيهُمُ اللّٰهُ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
Ve Onlar ki; tağuta kul olmaktan ictinab ederek Allah’a yönelenlere müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
Onlar ki, sözü dinler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın kendilerini hidayete erdirdikleridir ve onlar akıl sahibleridir. (Zumer 17 - 18)
Kral Çıplak.jpg


 
Son düzenleme:
K Çevrimdışı

kabara

Üye
İslam-TR Üyesi
Benim bir sorum olacak bu konu hakkında. Oy vermek haram tağuta hizmet edilmiş olur fakat biz şeriat kurallarına göre mi yaşıyoruz ki. Oy kullanmazsak bizim kullanmadığımız oy bir nevi kimin seçileceğini belirlemiş olmuyor mu ? Bundan dolayı bizde oy kullanmış kadar olmuyor muyuz. ? Örnek vererek açıklamaya çalışayım. Diyelim ki biz Türkiye'de oy kullanmanın haram olduğunu ve bir nevi şirk olduğunu düşünen % 20 lik bir kısım var.
Bu kısım oy kullanmadığında dini değerlere saldıran parti kazandı ama bu kısım oy kullandığı takdir de dini değerlere ılımlı yaklaşan bir parti gelecekti diyelim. Yada başka bir örnek vereyim. Diyelim ki bir seçim var A partisi diyor ki ben kazanırsam şeriatı getireceğim B partisi ise diyor ki ben seçimi kazanırsam dini tamamen yok edeceğim. Bu durumda yine mi oy kullanmayacağız.? Bu konularda ne düşünüyorsunuz merak ettim.
Yani demek istediğim diğerleri bizi kimin yöneteceğine karar veriyorken bizde durup onları mı izlemeliyiz. Dur bakalım bunlar kimi seçecekler başımıza diye.
 
Son düzenleme:
Ebu Tahir Çevrimdışı

Ebu Tahir

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Benim bir sorum olacak bu konu hakkında. Oy vermek haram tağuta hizmet edilmiş olur fakat biz şeriat kurallarına göre mi yaşıyoruz ki. Oy kullanmazsak bizim kullanmadığımız oy bir nevi kimin seçileceğini belirlemiş olmuyor mu ? Bundan dolayı bizde oy kullanmış kadar olmuyor muyuz. ? Örnek vererek açıklamaya çalışayım. Diyelim ki biz Türkiye'de oy kullanmanın haram olduğunu ve bir nevi şirk olduğunu düşünen % 20 lik bir kısım var.
Bu kısım oy kullanmadığında dini değerlere saldıran parti kazandı ama bu kısım oy kullandığı takdir de dini değerlere ılımlı yaklaşan bir parti gelecekti diyelim. Yada başka bir örnek vereyim. Diyelim ki bir seçim var A partisi diyor ki ben kazanırsam şeriatı getireceğim B partisi ise diyor ki ben seçimi kazanırsam dini tamamen yok edeceğim. Bu durumda yine mi oy kullanmayacağız.? Bu konularda ne düşünüyorsunuz merak ettim.
Yani demek istediğim diğerleri bizi kimin yöneteceğine karar veriyorken bizde durup onları mı izlemeliyiz. Dur bakalım bunlar kimi seçecekler başımıza diye.
Kardeşim bir kere muasır alimlerimiz (tevhid ehli,kralcı olmayan) şeriat olmayan gayri İslami her hangi bir sistemde oy verme fiilinin küfür ve şirk olabileceğini/olduğunu söylemişlerdir..bundan sonrada bir Müslüman ahiretini riske atıp yok A partisi şeriatı getirecek falan diye girişimlere girmez/girmemeli..hatta bu konuyla alakalı güzel bir yazı okumuştum paylaşayım inşaallah.

 
K Çevrimdışı

kabara

Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeşim bir kere muasır alimlerimiz (tevhid ehli,kralcı olmayan) şeriat olmayan gayri İslami her hangi bir sistemde oy verme fiilinin küfür ve şirk olabileceğini/olduğunu söylemişlerdir..bundan sonrada bir Müslüman ahiretini riske atıp yok A partisi şeriatı getirecek falan diye girişimlere girmez/girmemeli..hatta bu konuyla alakalı güzel bir yazı okumuştum paylaşayım inşaallah.

Paylaştığın yazıyı okudum teşekkürler yazı için. Fakat benim soruma cevap niteliğinde değil.
Tamam biz oy kullanmayalım ama yine demokrasi adı altında yaşamaya devam edeceğiz. Bizim kullanmadığımız oy bir şeyleri değiştirmiyor. Oy kullanmayalım ama ne yapalım. Bunun bir çözümü olması gerekmiyor mu ? Sonuç olarak bu seçim olayı devam edecek oy kullanmayarak buna bir çare olamıyoruz ki. Diğerlerinin bizi kimin yöneteceğine karar vermesini izlemiş olacağız.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Oy vermek küfürdür itikadında olan ehli sünnet, oy vermeyin oturun izleyin demiyor, aksine Nebevi metodla çalışarak İslamı hakim kılmaya çalışılmalı diyor. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) , muşriklerin Daru'n Nedve meclisin yönetimini vermeyi teklif etmelerine rağmen Rasulullah kabul edememiş, ashabı da sen kabul etmezsen Ebu Cehil başta kalmaya devam edecek diyerek Nass'a rağmen felsefe yapmamışlardı.

Rasulullah'ın sünnetini namazda, sakalda, yemekte takib edenler, İslam devleti kurarken nedense boncukluyor....
 
طالب بن عايد Çevrimdışı

طالب بن عايد

انا لله وانا اليه راجعون
Süper Moderatör
Benim bir sorum olacak bu konu hakkında. Oy vermek haram tağuta hizmet edilmiş olur fakat biz şeriat kurallarına göre mi yaşıyoruz ki. Oy kullanmazsak bizim kullanmadığımız oy bir nevi kimin seçileceğini belirlemiş olmuyor mu ? Bundan dolayı bizde oy kullanmış kadar olmuyor muyuz. ? Örnek vererek açıklamaya çalışayım. Diyelim ki biz Türkiye'de oy kullanmanın haram olduğunu ve bir nevi şirk olduğunu düşünen % 20 lik bir kısım var.
Bu kısım oy kullanmadığında dini değerlere saldıran parti kazandı ama bu kısım oy kullandığı takdir de dini değerlere ılımlı yaklaşan bir parti gelecekti diyelim. Yada başka bir örnek vereyim. Diyelim ki bir seçim var A partisi diyor ki ben kazanırsam şeriatı getireceğim B partisi ise diyor ki ben seçimi kazanırsam dini tamamen yok edeceğim. Bu durumda yine mi oy kullanmayacağız.? Bu konularda ne düşünüyorsunuz merak ettim.
Yani demek istediğim diğerleri bizi kimin yöneteceğine karar veriyorken bizde durup onları mı izlemeliyiz. Dur bakalım bunlar kimi seçecekler başımıza diye.
Kardeşim önceki yorumları da okursan cevabları(gerçekten arıyorsan) bulursun inşaAllah..
Ek olarak;
 
K Çevrimdışı

kabara

Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeşim önceki yorumları da okursan cevabları(gerçekten arıyorsan) bulursun inşaAllah..
Ek olarak;
Tamam ben bunları anlıyorum ve ne anlama geldiğini biliyorum.
Bu kadar yıldır müslümanlar ne yaptı acaba.? Oy kullanmak haramdır,küfürdür demek dışında ne yapabildi.
Yine bizler değil miyiz onların Allah'ın kanunları dışında kanunlara yaparak bizi yönetmesine sebep olan.
 
طالب بن عايد Çevrimdışı

طالب بن عايد

انا لله وانا اليه راجعون
Süper Moderatör
Tamam ben bunları anlıyorum ve ne anlama geldiğini biliyorum.
Bu kadar yıldır müslümanlar ne yaptı acaba.? Oy kullanmak haramdır,küfürdür demek dışında ne yapabildi.
Yine bizler değil miyiz onların Allah'ın kanunları dışında kanunlara yaparak bizi yönetmesine sebep olan.
Sâdıklar hicret ve cihâd yaptı ve Allah swt birgün onlara zafer(İslam devleti/şehâdet) verene kadar Allah yolunda şehîd olup cennete gittiler/gidiyorlar inşaAllah. Bu soruyu "Müslümanlara" değil kendi nefsimize sormamız lazım kardeşim!
Hâla önceki yorumları okumadığını ve videoları izlemediğini/dinlemediğini anlıyorum..
 
Son düzenleme:
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Benim bir sorum olacak bu konu hakkında. Oy vermek haram tağuta hizmet edilmiş olur fakat biz şeriat kurallarına göre mi yaşıyoruz ki. Oy kullanmazsak bizim kullanmadığımız oy bir nevi kimin seçileceğini belirlemiş olmuyor mu ? Bundan dolayı bizde oy kullanmış kadar olmuyor muyuz. ? Örnek vererek açıklamaya çalışayım. Diyelim ki biz Türkiye'de oy kullanmanın haram olduğunu ve bir nevi şirk olduğunu düşünen % 20 lik bir kısım var.
Bu kısım oy kullanmadığında dini değerlere saldıran parti kazandı ama bu kısım oy kullandığı takdir de dini değerlere ılımlı yaklaşan bir parti gelecekti diyelim. Yada başka bir örnek vereyim. Diyelim ki bir seçim var A partisi diyor ki ben kazanırsam şeriatı getireceğim B partisi ise diyor ki ben seçimi kazanırsam dini tamamen yok edeceğim. Bu durumda yine mi oy kullanmayacağız.? Bu konularda ne düşünüyorsunuz merak ettim.
Yani demek istediğim diğerleri bizi kimin yöneteceğine karar veriyorken bizde durup onları mı izlemeliyiz. Dur bakalım bunlar kimi seçecekler başımıza diye.

Bu dediğin Arap ülkelerinde mümkündür, ki buna binaen bir çok alim davet amaçlı siyasi sürece katılmaya cevaz vermiştir (diğer bir kısım meclisteki uygulamaya ve çıkarılan kanunlara bakarak Allah'ın hakimiyeti inkar ediliyor diyerek bunu reddetse de). Ancak Türkiye'nin anayasasına bakarsak, A partisi "şeriatı getireceğim" diyemez, ki demiyor da kimse, çünkü demesi yasak.

Anayasanın başlangıcı:
Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

Ayrıca üstüne basmak için 4. maddede bir daha belirtmişler:
Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Üzücü olan bu anayasanın 1982'de Türk halkının yüzde doksanı tarafından kabul edilmiş olması. Demek ki eğitim ve bilinçlendirme açısından yapılacak çok şey var.

Maalesef bu konu hakkında konuşanlar Arap alimlerinin kendi ülkelerinde verdikleri cevazı Türkiye'ye uyguluyorlar, oysa Türkiye'nin siyasi nizamını bilseler aynı alimler tahrim fetvası verirdi. Parti kuran herkes anayasayı tasdik etmek zorundadır ve bunun ötesinde bir çok meselede gevşeklik göstermeye, kimliğini ve gayelerini çarpıtması kaçınılmazdır. Küfür mahiyetinde bir yeminde bulunmak asla caiz değildir. Ancak ikrah halinde olur ki bu söz konusu değildir bizim durumumuzda. İşkence ve zulme katlanmak gerekir.

Meselenin şeri hükmü yanında ortada yanlış bir algı var mevcut siyasi durum hakkında. Senin kasdettiğin zulmü kaldırma ve şeriatı tepeden indirme oyunu eskiden gerçekten vardı, Milli Selamet Partisi / Refah Partisi vs. dönemlerinde. Bunu partinin programlarından ve sloganlarından anlardın. Ama şimdi AKP'nin programına bakarsan, en fazla muhafazakar bir parti olarak tasnif edebilirsin, laik dinsiz partilerden bir farkı yok. Bunun sebebi de İslamcı hareket içerisinde gerçekleşen bir dönüşümdür. Batılı araştırmacılar bu yeni akıma "post-İslamcılık" adını vermişler, yani İslamcılığı geride bırakmışlık. Tunus'taki en-Nehda hareketi ve Türkiye'de AKP bu akımın en bariz örnekleridir. Bu partilerin siyasette İslam diye bir derdi yok, sadece refah ve özgürlük getirmek hedefleri. Bunu kendileri söylüyor. Şeyh Moro (en-Nehda kurucusu) biz davetçi değiliz, siyasetçiyiz diyor açıkça. İnsanlar eskiye bakarak halen "içeriden şeriat gelecek" diye inanıyorlar ama büyük yanılgı içerisindeler. Erdoğan'ın sözleri takiyye falan değil, gerçekten düşündüğüdür. Kendisi maaleesef modernist akıma kapılmıştır. 2018 Dünya Kadınlar Günü'nde söyledikleri mesela, "İslam'ın güncellenmesi gerektiği" ve Nureddin Yıldız hocaya hakaret etmesi buna yeterli delildir. Ama bu daha eskiye dayanır. Belediye Başkanı yıllarında da modernist müsteşrik Fazlur Rahman'ı övüyordu.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Konuyu baştan sona okudum, bitmiş bir tartışmayı tekraren alevlendirmek istemem ancak bir kaç sorum olacak gibi duruyor:

A partisi "şeriatı getireceğim" diyemez, ki demiyor da kimse, çünkü demesi yasak.

Şeriat lafzı Türkiye de sıkıntılı bir lafız. Bunu açıktan zikredemiyor olsalar da Milli Görüş partileri eskiden Laiklik karşıtı mottolar benimserdi. Veya geçenlerde Zekeriya Yapıcıoğlu'nun, Habertürk'te partiyi tanıtırken "Biz İslamı hayatının merkezine almış insanların kurduğu bir partiyiz" demesinin de ne anlama geldiğini Sunucuda gayet bildiği için ikinci soruyu direk "Peki bu İslami anlayış Laiklik ile çelişiyormu" diye karşılık vermişti.
Bu işin bizim cebhemizde ki boyutu. Selahaddin Demirtaş, Türkiye'nin rahat %80'i tarafından lanet okunan birisi için "Başkan Apo'nun heykelini dikeceğiz" demişti. HDP bu gün anayasal pek çok ilkeyi değiştireceğini Anayasa da 21 anayasısına benzer şekilde Kürt ve Türklerden ibarettir mottosu kullanacağını vs açıkça söylüyor. Zaten Sosyalist olduklarını ise 7 cihan biliyor.

Parti kuran herkes anayasayı tasdik etmek zorundadır ve bunun ötesinde bir çok meselede gevşeklik göstermeye, kimliğini ve gayelerini çarpıtması kaçınılmazdır. Küfür mahiyetinde bir yeminde bulunmak asla caiz değildir.

Bu meselede de zaten yapılan tevil Mecliste edilen yeminin şer'i açıdan geçerli olmamasıdır. Dolayısı ile "Biz zaten hiç yemin etmedik xD" demektedirler.
 
K Çevrimdışı

Kerbela Şehidi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Üzücü olan bu anayasanın 1982'de Türk halkının yüzde doksanı tarafından kabul edilmiş olması. Demek ki eğitim ve bilinçlendirme açısından yapılacak çok şey var.

İşte benim anlamadığım mesele tam burası...
O zamana yetişip oy kullanan kime sormuşsam anayasa ya evet deme sebeplerini genel olarak Askeri idareinin düzeni sağlamasına ve ülkeyi istikrara kavuşturmasına bağlamıştı. Yani anayasayı kabul için değil bir nevi askeri idareyi o zaman için desteklemek amacı ile evet vermişlerdi. Diğer ufak bir kısım ise "Anayasa geçsin de asker bir an evvel defolup gitsin başımızdan" mantığı ile evet verdiğini söylemişti. Her iki taife de anayasayı tasdik için değil başka sebeplerle burada evet oyu kullanmış. Şu halde bu durumdaki insanların hükmü sizce ne olur?
 
Üst Ana Sayfa Alt