Selamun Aleykum kardeşlerim.. dün akşam bir arkadaşla otururken bir soru sordu.dediki Peygamberin yüzü suyu hürmetine sözü şirk midir. bende evet dedim. oda Abdullah Azzam öyle demiyor dedi. bunun üzerine Abdullah Azzamın tevbe suresi tefsiri kitabını getirdi. ve onun bu konudaki yazısını okuduk.. ama tatmin edici değildi. yinede Adam Alim bir insan onun için hiçbirşey demedik.. Abdullah azzamın bu yazısını buraya yazıyorum. okuyun ve bu konudaki görüşlerinizi söyleyin inşaALLAH... birde yazının sonunda muska meselesi var.. uzatmadan yazıyı paylaşıyorum... CEvaplarınızı bekliyorum.. Selam ve dua ile...
Peygamber (s.a.v.)’i, Dualarda Aracı Kılmanın Hükmü
Bu hususta uyanık olun. Birçok genç meseleyi bilmiyor. Peygamber (s.a.v.)’i Allah’a duada aracı yapmanın ne demek olduğunu idrak edemiyorlar. Onlara, Peygamber (s.a.v.)’in vesile edilmesini söylediğinde, “Vesile edinmek nedir?” diye soruyorlar. Peygamber (s.a.v.)’i vesile etmenin ne demek olduğunu izah etmek gerekiyor. Onu vesile etmek; “Ey Allah’ım! Sen beni Rasulullah (s.a.v.)’in yüzü suyu hürmetine affet, onun vasıtasıyla bana merhamet eyle.”şeklinde dualardır. Bu tür dualar kişiyi müşrik yapmaz. Çünkü yüce Mevla ‘nın katında Rasulullah (s.a.v.)’in özel bir mevkiinin bulunduğunu kim inkâr edebilir? Zaten Peygamber’i aracı kılmak şirk değildir. Buna mukabil onun bizzat kabrinden yardım dilemek şirktir. Yine bizzat Peygamber (s.a.v.)’den yardım dileyerek, “Ey Muhammed! Yardım et bana.” Veya “Ey Muhammed, sen çocuğuma şifa ver.” yahut “Ey Allah’ın Rasulu, imdadıma koş (meded ya Rasulullah!)” ifadeleri şirktir. Allah bizleri affetsin.
Bir defasında meşhur âlimlerden biriyle tartışmaya gidiyordum. Orada bulunanlar, “Sen ‘Peygamber (s.a.v.)’in yüzü suyu hürmetine diyerek duada bulunmak, yani tevessül şirk değildir.’ Diyormuşsun, öyle mi?” dediler. Ben de, “Buna şirktir diyen hiçbir müslüman var mıdır?” dedim. Onlar da “Evet” dediler. “Şimdi kendisine gideceğimiz âlim mi şirk diyor?” dedim. Yine “Evet” dediler. Ben de onlara şöyle dedim:
“Bundan Allah’a sığınırım, bundan Allah’a sığınırım, bundan Allah’a sığınırım. Efendiler! Ne oluyor size, kendi kafanızdan şirkler çıkartıyorsunuz. Bu tür şirkleri nereden getiriyorsunuz?”
Hâsılı hocaefendiye gittik. Meseleyi ona sorduk. O da “Hayır, bu şirk değildir.” Dedi. Ben de benimle giden o insanlara yöneldim ve şöyle dedim: “Ey müslümanlar! Ahmed b. Hanbel, Rasulullah (s.a.v.)’i vesile yaparak dua etmeyi mübah görüyor. Bunu biliyor musunuz?”
Hülasa şirke düşmek; sözden söze, davranıştan davranışa göre farklı olduğu gibi kişiden kişiye göre de değişebilir. Bu nedenledir ki tevhid (akaid) ile ilgili kitapları okuduğunuz zaman, çölde yaşayan bir kimsenin hükmüyle şehirde yaşayan bir insanın hükmü arasında fark olduğunu görürsünüz. Âlimlerin yaşadığı bir şehirde bulunan kişiyle, âlimlerin olmadığı bir bölgede yaşayan insanın hükmü farklıdır. Hatta önce verilen bir fetva ile daha sonraki dönemlerde verilen fetvalar birbirinden farklı olabilir. Bu hususta çok dikkatli olmalısınız.
Bir defasında Konar cephesine gençler göndermiştik. Onlardan biri maşaAllah çok gayretli ve heyecanlı biriydi. Bir günde İslam devleti kurmak isteyen bir tipti. Cephede iki Afgan’ın boynunda muska olduğunu görünce birine, “Bu muskayı çıkar.” der. O da “Hayır, çıkartmam.” der. Afganlar böyle bir muska için bin rupi ödüyorlar. Afgan, “Ben bunu çıkartmam, bunu âlim birinden satın aldım.” der. Bunun üzerine genç, “Çıkart onu.” diye üsteler. Afgan da “Hayır” cevabını verir. Bunun üzerine aralarında tartışma büyür. Onların emiri olan Arap genci, adamın üzerine hücum eder. Onu yakalar, sonra da birlikleri çekip geri gelir.
“Niçin bu birlikleri çekip geri geldin?” dedim. “Onlar kâfir!” dedi. Ben de o gençlere şöyle dedim: “Yani onlar şimdi komünistler gibi kanları helal olan kâfirler mi? Gorbaçov’un benzeri mi?” Bakınız cehalet neler yaptırıyor!
Peygamber (s.a.v.)’i, Dualarda Aracı Kılmanın Hükmü
Bu hususta uyanık olun. Birçok genç meseleyi bilmiyor. Peygamber (s.a.v.)’i Allah’a duada aracı yapmanın ne demek olduğunu idrak edemiyorlar. Onlara, Peygamber (s.a.v.)’in vesile edilmesini söylediğinde, “Vesile edinmek nedir?” diye soruyorlar. Peygamber (s.a.v.)’i vesile etmenin ne demek olduğunu izah etmek gerekiyor. Onu vesile etmek; “Ey Allah’ım! Sen beni Rasulullah (s.a.v.)’in yüzü suyu hürmetine affet, onun vasıtasıyla bana merhamet eyle.”şeklinde dualardır. Bu tür dualar kişiyi müşrik yapmaz. Çünkü yüce Mevla ‘nın katında Rasulullah (s.a.v.)’in özel bir mevkiinin bulunduğunu kim inkâr edebilir? Zaten Peygamber’i aracı kılmak şirk değildir. Buna mukabil onun bizzat kabrinden yardım dilemek şirktir. Yine bizzat Peygamber (s.a.v.)’den yardım dileyerek, “Ey Muhammed! Yardım et bana.” Veya “Ey Muhammed, sen çocuğuma şifa ver.” yahut “Ey Allah’ın Rasulu, imdadıma koş (meded ya Rasulullah!)” ifadeleri şirktir. Allah bizleri affetsin.
Bir defasında meşhur âlimlerden biriyle tartışmaya gidiyordum. Orada bulunanlar, “Sen ‘Peygamber (s.a.v.)’in yüzü suyu hürmetine diyerek duada bulunmak, yani tevessül şirk değildir.’ Diyormuşsun, öyle mi?” dediler. Ben de, “Buna şirktir diyen hiçbir müslüman var mıdır?” dedim. Onlar da “Evet” dediler. “Şimdi kendisine gideceğimiz âlim mi şirk diyor?” dedim. Yine “Evet” dediler. Ben de onlara şöyle dedim:
“Bundan Allah’a sığınırım, bundan Allah’a sığınırım, bundan Allah’a sığınırım. Efendiler! Ne oluyor size, kendi kafanızdan şirkler çıkartıyorsunuz. Bu tür şirkleri nereden getiriyorsunuz?”
Hâsılı hocaefendiye gittik. Meseleyi ona sorduk. O da “Hayır, bu şirk değildir.” Dedi. Ben de benimle giden o insanlara yöneldim ve şöyle dedim: “Ey müslümanlar! Ahmed b. Hanbel, Rasulullah (s.a.v.)’i vesile yaparak dua etmeyi mübah görüyor. Bunu biliyor musunuz?”
Hülasa şirke düşmek; sözden söze, davranıştan davranışa göre farklı olduğu gibi kişiden kişiye göre de değişebilir. Bu nedenledir ki tevhid (akaid) ile ilgili kitapları okuduğunuz zaman, çölde yaşayan bir kimsenin hükmüyle şehirde yaşayan bir insanın hükmü arasında fark olduğunu görürsünüz. Âlimlerin yaşadığı bir şehirde bulunan kişiyle, âlimlerin olmadığı bir bölgede yaşayan insanın hükmü farklıdır. Hatta önce verilen bir fetva ile daha sonraki dönemlerde verilen fetvalar birbirinden farklı olabilir. Bu hususta çok dikkatli olmalısınız.
Bir defasında Konar cephesine gençler göndermiştik. Onlardan biri maşaAllah çok gayretli ve heyecanlı biriydi. Bir günde İslam devleti kurmak isteyen bir tipti. Cephede iki Afgan’ın boynunda muska olduğunu görünce birine, “Bu muskayı çıkar.” der. O da “Hayır, çıkartmam.” der. Afganlar böyle bir muska için bin rupi ödüyorlar. Afgan, “Ben bunu çıkartmam, bunu âlim birinden satın aldım.” der. Bunun üzerine genç, “Çıkart onu.” diye üsteler. Afgan da “Hayır” cevabını verir. Bunun üzerine aralarında tartışma büyür. Onların emiri olan Arap genci, adamın üzerine hücum eder. Onu yakalar, sonra da birlikleri çekip geri gelir.
“Niçin bu birlikleri çekip geri geldin?” dedim. “Onlar kâfir!” dedi. Ben de o gençlere şöyle dedim: “Yani onlar şimdi komünistler gibi kanları helal olan kâfirler mi? Gorbaçov’un benzeri mi?” Bakınız cehalet neler yaptırıyor!