Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Peygamberlerin Hikmet Pınarından - Sorumlulukları Yerine Getirmede Titizlik

Strangers Çevrimdışı

Strangers

Şam Bir Sabır Kalesi Oldu...
İslam-TR Üyesi
Allah'ın adıyla...

Peygamberlerini apaçık delillerle, mizan/ölçü ve hikmetle gönderen Allah'a hamdolsun. Salât ve selam şefkatli bir babanın evladına öğüdü gibi ümmetlerine öğüt veren Nebilere, onların ashabına ve pak ailelerinin üzerine olsun.

"Allah, Yahya ibni Zekeriyya'ya beş kelime söyleyip bunlarla amel etmesini ve onlarla amel etmelerini Ben-i İsrail'e de söylemesini emir buyurdu. Ancak o, bu hususta ağır davrandı. İsa kendisine:

— Allah sana beş kelime öğretip onlarla amel etmeni ve Ben-i İsrail'e de onlarla amel etmelerini emretmeni söyledi. Ya sen bunları onlara emredersin veya bunları onlara ben emredeceğim, dedi. Yahya:

— Onları emretmede benden önce davranacak olursan yere batırılmam veya azap görmekten korkarım, dedi ve halkı Beytu'l Makdis'te topladı. Mescid ağzına kadar doldu. Mahfillere dahi oturdular. (Söz alıp şöyle dedi):

— Allah bana beş kelimeyi emretti, onlarla amel etmemi ve size de emretmemi istedi:

Bunlardan birincisi Allah'a ibadet etmeniz, ona hiçbir ortak koşmamanızdır. Allah'a ortak koşanın misali şudur: Bir adam, kendi öz malından altın veya gümüş mukabilinde bir köle satın alır ve: 'Bu benim evim, bu da işim (çalış kazandığını) bana öde!' der. Köle çalışır, fakat kazancını efendisinden başkasına öder. Kölenin böyle yapmasına hanginiz razı olur?

Allah da size namazı emretti. Namaz kılarken (sağa-sola) bakınmayın. Zira Allah yüzünü, sağa-sola bakmadığı müddetçe namazda bulunan kulunun yüzüne karşı diker.

Allah size orucu emretti. Bunun misali şu insanın misaline benzer: O bir grup içerisindedir. Beraberinde bir çıkın, onun içinde de misk var. Herkes onun kokusundan hoşlanmaktadır. Oruçlunun (ağzında hasıl olan) kokusu, Allah indinde miskin kokusundan daha hoştur.

Allah size sadakayı emretti. Bunun misali de şu adamın misaline benzer: Düşmanlar onu esir edip ellerini boynuna bağlamışlar ve boynunu vurmaları için cellatlara teslim etmişlerdir. Adam: 'Ben az veya çok (bütün malımı) vererek kendimi fidye mukabilinde kurtarmak istiyorum' der ve nefsini fidye ödeyerek kurtarır.

Allah size, Allah'ı zikretmenizi de emretti. Bunun da misali, peşinden hızla düşmanın geldiği bir adamdır. Bu adam muhkem bir kaleye gelip, düşmandan kendini korur. Kul da böyledir. Şeytana karşı kendisini sadece Allah'ı zikrederek koruyabilir. (Yahya'nın vasiyyetini naklettikten sonra) Allah Rasûlü şöyle buyurdu:

'Ben de size beş şeyi emrediyorum. Allah onları bana emretti. Dinlemek, itaat etmek, cihad, hicret ve cemaat. Zira, kim cemaatten bir karış ayrılırsa boynundaki İslam bağını çıkarıp atmıştır, geri dönen hariç. Kim de cahiliye davası güderse o cehennem molozlarından biridir!

Bir adam:

— Ey Allah'ın Rasûlü! O kimse namazını kılar, orucunu tutarsa yine de cehennemlik mi olur, diye sordu.

Nebi:

— Evet, namaz kılsa, oruç tutsa da! Ey Allah'ın kulları! Sizi Müslimler, müminler diye isimlendiren Allah'ın davasını güdün! buyurdu." [1]

Hadisin Şerhi

Sorumlulukları Yerine Getirmede Titizlik

"Allah, Yahya ibni Zekeriyya'ya beş kelime söyleyip bunlarla amel etmesini ve onlarla amel etmelerini Ben-i İsrail'e de söylemesini emir buyurdu. Ancak o, bu hususta ağır davrandı. İsa kendisine:

— Allah sana beş kelime öğretip onlarla amel etmeni ve Ben-i İsrail'e de onlarla amel etmelerini emretmeni söyledi. Ya sen bunları onlara emredersin veya bunları onlara ben emredeceğim' dedi. Yahya:

— Onları emretmede benden önce davranacak olursan yere batırılmam veya azap görmekten korkarım, dedi ve halkı Beytu'l Makdis'te topladı. Mescid ağzına kadar doldu. Mahfillere dahi oturdular..."

Allah (cc), Yahya'yı (as) görevlendiriyor. Görev, Allah'ın beş emrini kavmine ulaştırması ve onlarla amel etmesi. Yahya (as) bilmediğimiz bir nedenden ötürü işi ağırdan alıyor ve ilkeleri kavmine ulaştırmıyor. İsa (as) bir Peygamber ve dava arkadaşı olarak onu uyarıyor. Rabbinin buyruğu ihmal edilsin istemiyor. 'Sen yapmayacaksan ben yapacağım' diyor. Durumun hassasiyetini anlayan Yahya (as), Allah'ın azabına duçar olmaktan korkuyor, kavmini mescide toplayıp onları uyarıyor. Rivayetin ilgili bölümünün özeti bu. Peki bu pasaj bize başka neler anlatıyor?

• Davet makamında olan insanlar, sadece anlatmakla yükümlü değildirler. Onlar, önce amel etmek daha sonra insanlara anlatmakla emrolunmuşlardır. Bunun önemli bir sebebi vardır. Davete muhatap olan insanlar mesajın tamamını veya bir kısmını anlamayabilir. Böylesi durumlarda mesajın açıklaması, davetçinin hayatı olur. Eğer mesajın açıklaması ikinci bir sözlü mesaj olursa bu davet eksik ve geçici demektir. Ve Allah eksik ve devamı olamayan geçici bir davetten razı olmaz. Allah kökleri yerde sabit, dalları gökte, Rabbinin izniyle sürekli meyve veren kelimelerden razı olur. Bu nedenle Allah (cc) Rasûllerine önce ameli daha sonra daveti farz kılmıştır. Böylece söz ve amel birbirini tamamlar, açıklar.

"Oku! Yaratan Rabbinin adıyla..." [2]

"Ey örtüsüne bürünen! Gecenin azı müstesna (namaz için) kalk..." [3]

"Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar. Rabbini yücelt..." [4]

Rasûl'e ilk gelen ayetler ve içerdiği emirlerin tamamı amele yöneliktir. Amel hayatına yerleştikten sonra insanlara anlatması istenmiştir. Uyaran Peygamberin insanlara 'Uyarın' deme hakkı vardır. Ve böyle bir Peygamberin ümmeti hakkıyla uyarır. Ne uyarıyı bir kenara atanlardan ne de ölçüsüzce uyaranlardan olur. Onun uyarın emrini, nasıl ve neyi önceleyerek uyardığına bakarak tatbik eder; böylece vasat, adil ve şahit ümmet olmayı başarırlar.

Davetçinin davetini başarıya ulaştıran şey ameldir. Davet sahibinin amelsizliği manevi bir hastalıktır. Sözün etkisini zayıflatır. Anlatılanın başkalarının hayatında görünür olmasına engel olur. Böylesi bir davet, kulaklarda ve zihinlerde etki oluşturabilir, insanlara mantıklı gelebilir. Ancak kalp ve vicdanlarda etki bırakmaz. Kalpte etki bırakmayansa hayata dönük değildir.

• Davetle yükümlü olanlar insandır, insan ise zayıftır. Sorumluluklarını yerine getirmesine engel olan zaafları vardır. Yahya (as) seçilmiş bir elçi olmasına rağmen vazifeyi ağırdan almıştır. Böylesi zamanlarda dava arkadaşları çok önemlidir. Uyaran, hatırlatan ve insana kendine gelmesini sağlayan yol arkadaşları...

Yahya (as), yanında İsa (as) gibi bir dava arkadaşı olduğu için bahtiyardı. Yunus (as) örneğinde ise tam tersi vardı. İnsanların ilgisizliğinden dolayı görev yerini terk ettiğinde onu uyaracak bir arkadaşı yoktu. Vazifeyi terk etmesi ona pahalıya mâl oldu. Allah (cc), onu balığın karnında hapsetmek suretiyle cezalandırdı. Cezaya sebep olan ayak sürçmesini tevbe ve istiğfarla silince, Rabbi ona icabet etti ve onu kurtardı.

Eğer çevrenizde sizi uyaran ve hatırlatan dava arkadaşlarınız varsa, Allah'a çokça hamd etmeli ve arkadaşlarınızın kıymetini bilmelisiniz. Uyarılmak insanı zorlayıp, yaratılışında var olan özelliklerinden ötürü ağır gelebilir. Uyarılmaktan doğan rahatsızlık, uyarılmamaktan ve kendi başına olmaktan doğacak olumsuz neticelerin yanında çok hafiftir. Çünkü yol arkadaşlarının uyarmasından rahatsız olanlar, ilahi uyarıya muhatap olurlar. İnsanlık tarihi, ilahi uyarı karşısında dağılmış ve bir daha toparlanamamışların kıssalarıyla dolup taşmaktadır. İlahi uyarı geldikten sonra ders almış insan sayısıysa, iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır.

• Allah tarafından vazifelendirilmiş ya da verdiği sözlerle kendini muvazzaf kılmış insanlar vardır. Sorumluluğunu yerine getirmeyen biri olursa, onu uyarmalı ve hatasından dönmesini sağlamalıyız. Taşın altına elimizi sokmalı ve Allah'ın (cc) emirlerinin yere düşmemesi için biz öne atılmalıyız. İsa (as) örnekliğinde bunu müşahede ediyoruz. Biri vazifesini yerine getirmedi diye, Müslüman banenecilik yapamaz. 'Ben, kendi sorumluluklarımdan mesulüm' demez. Mevzu bahis Allah'ın diniyse, 'Ben ne yapabilirim?' diye düşünür.

Allah Rasûlü (sav), yirmi üç yıl boyunca bu ahlakta insanlar yetiştirmek için çabaladı. Cemaatle hareket eden, bireyselciliği bir kenara bırakan; insanlar sorumluluklarını ihmal ettiği zamandaysa istikamet üzere kalıp elinden gelenin en güzelini ortaya koyan şahsiyet...

— "Onları emretmede benden önce davranacak olursan yere batırılmam veya azap görmekten korkarım!"

Bu sözlerde, uyarıya açık olan bir kalp ve Allah'tan hakkıyla korkan bir vicdanın sesi vardır. Tevhid davasına gönül veren müminler de böyle olmalıdırlar. İmamlarına uyarak nasihatlere kulak vermeli, uyarıyı Allah'ın rahmeti olarak bilmelidirler. Uyarı ve nasihatin, Allah'ın gazap ve azabından önceki son duraklardan biri olduğunu bilmelidirler.

Devamı gelecek İnşaAllah...

[1] . Müsned 17800, Tirmizi 2867.


[2] . 96/Alak, 1


[3] . 73/Müzzemmil, 2


[4] . 74/Muddessir, 1-3
 
Üst Ana Sayfa Alt