Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale PSİKOLOJİK SAVAŞ

Ebu Suheyb Çevrimdışı

Ebu Suheyb

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
resim1.jpg


Kişilerin olaylara bakışları, olayları ele alışları, göstermiş oldukları tepkilerle doğrudan bağlantılıdır. Şüphesiz olaylara bakışlarını etkileyen birçok etken bulunmaktadır. İçinde yetiştikleri kültür, inandıkları inanç, eğitim ve daha birçok etken… Hayatında gerçekleştireceği tüm tercihlerinde, önceliklerini belirlemede, hep bakış açısının etkisi bulunmaktadır. Bu bağlamda Müslüman doğru bir bakış açısına sahip olmalıdır. Nedir bu doğru bakış açısı? Kaynağı nedir? Diğerlerinden farkı nedir? Diye soracak olursan. Bu bakış açısı yegâne doğru olan Tevhid akidesinin bakış açısıdır. Kaynağı her şeyi yoktan yaratan, ibadetin yalnızca kendisine yapıldığı Allah-u Teala dır. Diğer bakış açılarından farkı ise; ahlak ve terbiyesini bir kaynaktan, şeriat ve kanunlarını diğer bir kaynaktan, sosyal veya ekonomik düzenlerini başka bir kaynaktan, sanat ve düşüncesini de dördüncü bir kaynaktan almayan bir bakış açısıdır. Hem zaten bu karmaşa içinde, mümkün değil doğru bir bakış açısı yakalansın! Parçalanıp, çökmüş böylesi bir şuurun olaylar karşısında doğru bir tutum sergilemesi nasıl mümkündür? Böylesi bakış açısına sahip olanlar, önceliklerini belirlemeyi başaramayıp kararsızlık ve tereddüt içinde, düzensiz ve karmaşık bir hayat sürerler. Bu kimseler, meselelere yaklaşmada bir değer yargısına sahip değildirler. İşte bunu çok iyi kavra! Müslüman olarak karşılaştığın her türlü olay ve durum karşısında hangi bakış açısına sahip olman gerektiğini anladıktan sonra… Bugün İslam’ın güneş gibi parlak aydınlığı sönüp yeryüzünden çekilmiştir. İslam belli kalıp ve şekillere hapsedilip, elindeki komuta dizginleri tamamıyla cahiliye’nin eline geçmiştir. Durum böyle olunca dünya coğrafyası Müslümanlar için emniyet ve huzuru olmayan darul harbe dönüşmüştür. Bu ortamda düşman çeşitli savaş taktikleri uygulayarak İslam’a ve dolayısıyla Müslümanlara saldırmaktadır. İşte bu savaş taktiklerinden en tehlikeli ve sinsi olanı psikolojik savaş taktiğidir.

trans.gif

Darulharp’de yaşamını sürdüren Müslüman, düşmanlarını çok iyi tanımak zorundadır. Mevzilerini-sayılarını-komutanlarını-teçhizatlarını en önemlisi savaş stratejilerini bilmek mecburiyetindedir. Zira Birkaç satır yukarda da belirttiğimiz gibi düşman çeşitli savaş taktikleri uygulamakla beraber en çok ve en güçlü bir şekilde psikolojik savaş taktiğini kullanmaktadır. Çünkü, Psikolojik savaş ile kan dökmeden dahi tarihin en büyük zaferini kolayca kazanmak mümkündür. Müslüman için en büyük düşman şeytan ve yandaşlarıdır. Çünkü Şeytan ve yandaşları, her türlü imkanı kullanarak belirlenmiş bir süreye kadar İslam ve taraftarlarına düşmanlığını sürdürmek için mühlet verilmiştir. "İblis, "Bana insanların tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver" dedi.Allah "Sen mühlet verilenlerden birisin" dedi. Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.” (Araf Suresi 14.den18. Ayete kadar)

Kendisine mühlet verilen şeytan Müslümanları korkutmak-saptırmak-doğru yoldan çıkarmak için çeşitli vesileler kullanmaktadır. Şüphesiz Müslümanlara karşı uygulanan Psikolojik savaş’da bunlardan biridir. Fakat Müslüman, karşı karşıya kaldığı bu psikolojik savaşa, Tevhid akidesini pratik hayatında yaşamakla mukavemet gösterecektir. Bunun böyle olacağını Allah-u Teala şu şekilde bildirmektedir; "O şeytan sizi yardakçıları ile korkutur. O halde eğer gerçekten mümin iseniz onlardan değil, benden korkunuz." (Ali-İmran Suresi 175. Ayet) Karşı-karşıya olduğumuz Psikolojik savaşla ne demek istediğimizi biraz daha açalım;

Psikolojik savaş, Müslüman’ın Tevhid akidesini (müşrik,putperest) sosyal hayatta ortaya koyabilme sınavıdır. Terim olarak Psikolojik savaş; klasik anlamdaki savaşın kazanılması veya kaybedilmesinde; savaştan sonra da üstünlüğün devam etmesinde, yahut sorunların çözülmesinde insanların ruh haline etki ederek sonuç almak olarak tanımlanır. General Eisenhover, II. Dünya Savaşı'ndan sonra, "Askerî bilimlerde yaşadığımız en büyük değişim, psikolojik savaşın belirli ve tesirli bir silah olarak gelişmesidir" demiştir. Psikolojik savaşın birinci adımı, hasmını ve kendini iyi tanımaktır. İkinci adımı, baskı ve ikna yöntemlerini ustaca kullanarak karşı tarafta psikolojik çöküntü uyandırmaktır Düşmanını tanımayan, savaşta yenilir. Hem kendisini hem düşmanını tanımayan, savaşta yenildiği gibi savaştan sonra da toparlanamaz. Düşmanını tanımayıp kendisini tanıyan, savaştan sonra başarıya ulaşabilir. Hem kendisini hem düşmanını tanıyan gücün ise, yenik düşme ihtimali yok gibidir. Kendisini tanımayıp düşmanını iyi tanıyan gücün, savaşta yenik düşme ihtimali çok yüksektir. Bu verilen ışığında, Müslüman öncelikli olarak kendini iyi tanımalıdır. Yani, kendi zaaf, eksik ve yeteneklerinin farkında olup, bunları İslam’ın tornasından geçirmelidir. Bunun ardından da düşmanın bu tip özelliklerini bilmelidir.

Peygamberin ölümü ile ümitsizlik ve endişe içinde dağılmaya yüz tutan halka hitaben Hz. Ebu Bekir'in; "Ey insanlar, eğer Hz. Muhammed'e tapıyorsanız, bilin ki o ölmüştür. Fakat eğer Allah'a tapıyorsanız, bilin ki O Hayy'dır, birdir ve Kadir-i Mutlaktır." söyleminde bulunması çok etkili olmuş ve dağılmayı önlemiştir.
Küfür ehlinin Müslümanlara uyguladığı psikolojik savaşın amaçlarını şu şekilde sıralayabiliriz;

1-) Müslüman’ı sarsılmaz ve yıkılmaz olan arı-duru Tevhid akidesinden ayırmak suretiyle karşı koyma gücünü kırmak. Umutsuzluk batağına batırıp, tüm ümitlerini söndürmek.

Müslüman gücünü Tevhid akidesinden alır. Ne sayısının üstünlüğü ve teçhizatının modernliği ve nede sahip olduğu tecrübeden değil. Evet, bunların savaş ortamında faydası ve etkisi çoktur. Ama gücün aslını teşkil etmezler. Gücün (kuvvetin) tek kaynağı, gücü yaratan Allah-u Teala dır. Bu din sadece itikad ve inançdan oluşmaz. Bu din aynı zamanda inandığı itikadı amel olarak ortaya koymaktır. O halde Müslüman, İtikadının gücünü kendi hayatında ve faaliyetlerinde hissetmeye ve müşahede etmeye gayret etmelidir. Aksi takdirde şeytan ve yandaşlarının vesvese ve desiselerine kapılarak ümitsizlik ve korku deryasında kaybolur… İşte böylece düşman; korku, dehşet, ümitsizlik, gelecek kaygısı, uyandırarak kendi etkisi altına almış olur.

Moğol orduları savaş alanına gelmeden önce çevrede kendilerinin çok büyük bir ordu olduğunu, karşı taraftan daha güçlü olduklarını, ortalığı yakıp yıkacaklarını propaganda ederler ve düşmanı psikolojik olarak çökertirlerdi. Bu taktik bugünde çokça kullanılmaktadır. Onların modern orduları var. Uyduları ve casus uçaklarıyla her şeyi(!) görüyorlar, geliştirdikleri savaş robotlarıyla karşılarına çıkanları ezip geçiyorlar…Gücün ve zaferin yalnızca Allah’ın elinde olduğunu bilen bir kişi bunlara hiç kulak asar mı? Bu ilizyondan hiç etkilenir mi?

"O şeytan sizi yardakçıları ile korkutur. O halde eğer gerçekten mümin iseniz onlardan değil, benden korkunuz." (Ali-İmran Suresi 175. Ayet)

Akidede gösterilen eksiklik ve işlenilen günahlar sonucu açık kalan kapıdan şeytan kişiye sızar. Adeta onun içinde dolaşan kan gibi ona etki eder. Artık o savaş ortamında yer yer yalpalar yer yer kaybeder.

İki topluluğun karşılaştığı gün savaştan geri dönenlerinizi şeytan bazı günahkar duyguları yüzünden ayartmaya girişmişti. (Ali-İmran Suresi 155. Ayet)

Düşmanlarımız bizi aciz ve ümitsiz bırakacağını sanma sakın! Çünkü onlardan daha güçlü ve daha şiddetli olanları da bunu yapamamıştır. Allah-u Teala şöyle buyurmakta;

Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir. (Fatır Suresi 44. Ayet)

“Kafirler yakalarını kurtarıp kaçacaklarını sanmasınlar. Onlar kimseyi aciz bırakamazlar.” (Enfal Suresi 59. Ayet)

“İnkâra sapanların, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacaklarını sanma. Onların son barınma yerleri ateştir. Ne kötü bir dönüştür o.” (Nur Suresi 57. Ayet)

2-) Propaganda aracılığıyla korku ve teslimiyet ruhunu aşılamak.
Psikolojik savaşın saldırı ve savunma silahının başında propaganda gelmektedir. Cephanesi ise; söz, yazı, resim, sinema, broşür ve e-posta şeklindeki bilgi kırıntılarıdır.
Propaganda etkili bir silahtır. Düşmanlarımız bu silahı yalan haberler yaymak, yanıltmak ve şaşırtmak suretiyle ikna etmek ve bizleri üzerinde durduğumuz dosdoğru yolu değiştirmek için kullanırlar. Bu işi yukarda da belirttiğimiz (söz, yazı, resim, broşür, sinema-e-posta) argümanlarını vasıtasıyla beyin yıkama yöntemiyle yaparlar.
Psikolojik savaş yöntemi olarak I. ve II. Dünya Savaşlarında en çok, havadan ve yerden atılanbeyannameler kullanıldı. Kore ve Vietnam Savaşlarında, iki taraf da ilginç örnekler gösterdiler. II. Dünya Savaşı'nda Japonların pearl hap bor baskını sırasında kasten tedbir alınmaması ve karşı koyulmamasını, Abd. kamuoyuna savaşa girme olayını onaylatmak olarak yorumlayanlar vardır. Nitekim Vietnam, Somali, Irak, Afganistan örneklerinde olduğu gibi, kamuoyunun desteklemediği savaşlarda Abd. başarılı olamamıştır. (Burada başarılı olamamalarının nedenlerinden biri olan Propagandaya vurgu yapsak da esas neden, kendisine şirk koşan bu müstekbirlere (haddini aşan) Yüce Allah’ın izin vermemesidir!!!)

Propaganda ise; Bir topluluğun düşüncelerini, duygularını, davranışlarını, tavır ve hareketlerini etki altında tutmak ve onları değiştirmek amacıyla yayınlanan bilgi, belge, doktrin ve görüşlerdir. Düşmanın moral gücü olan maneviyatının çökmesi ancak psikolojik savaş yöntemi olan propaganda ile mümkündür.
Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Bir kimsenin insanlar helak oldu! Dediğini duyarsanız, bilin ki o kendisi, herkesten daha çok helak olandır.” (Müslim)

İnsanlar helak oldu! Sözünü söyleyen kimse, gerçekte böyle olmadığı için kendisi helak olmuş olur. Diğer bir değişle; insanlar helak olmadıkları halde onları helak etmiştir.( Nevevi Şerhi 16-175)

Bugün yazılı ve görsel (medya) propaganda küfrün elinde bulunmaktadır. Bu nedenle istedikleri gibi borularını öttürmektedirler. Bazen güven sağlayıcı haberler yayarlar ki böylece onlara karşı gevşeyelim elimizden silahları bırakalım. Bazen de korku saçan haberler yayarlar ki korkup ardımıza bile bakmadan kaçalım ve ipleri onların ellerine verelim!

“Kendilerine emniyet ve korku hususunda bir haber geldiğinde onu yayarlar. Eğer onu Peygambere ve kendilerinden olan Ulul’emre havale etmiş olsalardı, onlardan hüküm çıkartmaya kadir olanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi.” (Nisa Suresi 83. Ayet)

Küfür tarafından dikta edilen bu uydurmaları sorgulayabilir, gözlemleyebilir, tecrübelerden faydalanabilir ve sonuçları İslam’ın süzgecinden geçirebilirsek, ellerindeki propaganda silahı geri tepecektir. Şüphe yok ki hakkı yerine getiren kişileri kınayan, onların morallerini bozan, aleyhlerinde propaganda yapan ve ayak bağı olanlar olacaktır. Ancak bu muhalifler ve iş bozanlar Allah-u Teala’nın izni ile Müslümanlara zarar veremeyeceklerdir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem )şöyle buyurur: “Ümmetimden bir grup Allah’ın emrini yerine getirmeye devam edecektir. Onları yalnız bırakanlar veya kendilerine muhalefet edenler, Allah’ın emri gelinceye kadar onlara bir zarar veremezler ve onlar insanlara karşı muzaffer olacaklardır. (Buhari-Müslim)

Yeri gelmişken propaganda silahını biz nasıl kullanabiliriz? Sorusuna değinmek yerinde olacaktır.

Öncelikli olarak Tevhid akidesinin hak olduğu, desteklenmesinin gerektiği ve, müşriklerin yollarının batıl olduğu ve Müslümanlara karşı işledikleri cinayetlerin, İslam aleminin hemen her yerinde Müslümanları İslam’dan uzaklaştırmak için düzenlenen şeytanca planların insanlara duyurulması ve onlara nasıl karşı konulacağının anlatılması da cihadın bir şeklidir. Bu davet ve propaganda faaliyeti her Müslüman’ın, özellikle fakirlik, hastalık gibi mazeretleri olan Müslümanların bile yapabileceği bir iştir. Bu da “Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad edeniz” (Ebu Davud) emri kapsamına girer. Rasulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şairlerinden Hassan bin Sabit (Radıyallahu Anhu), Rasulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) emri ile müşrikleri kötüler ve karalardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona şöyle derdi: “Ey Hassan, Allah’ın Rasulü adına cevap ver. Allah’ım onu Ruhu’l-Kudüs ile destekle.”(Buhari) Başka bir rivayette ise Hassan’a (Radıyallahu Anhu); “Onlara hakaret et ve onları küçümse, Cebrail seninle beraberdir”(Buhari) buyurmuştur.

3-) iç karışıklık ve iç yenilgiyi kabullenmek;

“Muhakkak ki insanlar sizin için ordu topladılar, onlardan korkun” dediklerinde bu onların imanını artırdı ve: “Allah bize yeter, O, ne güzel vekildir” dediler.” (Ali İmran: 173)
Karışıklık ve karmaşa çıkararak iç yenilgi zeminini hazırlamak Aslında şeytandır, dostlarının durumunu büyük gösteren, dostlarını kuvvet ve kudretle tanıtan, dostlarının güç ve varlık sahibi olduklarını gönüllere fısıldayan..Dostlarının yarar ve zarar verebileceğini odur yayan..

Şeytanın amacı, dostlarının eliyle yeryüzünü şer ve fesada boğmaktır. Boyunduruğuna girip emirlerine sarılan kuklalar hazırlamaktır. Şeytan ister ki, dostlarını reddedecek hiç bir ses çıkmasın. Hiç kimse dostlarını alaşağı edip şer ve fesadı önlemesin. Çünkü o, şeytandır.
Ama kıyamet saatine kadar Tevhid akidesi için çalışan bir gurup insan var olacaktır. Ve bu insanlara ne şeytanlar ve nede şeytanların dostları zarar veremeyecektir. Onlar Allah’ın kelimesinin yüce olması için zamanın ve imkanlarının şartlarını kullanarak şeytanların maskelerini düşürecek ve bulundukları yerden al aşağı edecektir.

” (Böylece onlar) kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan Allah’ın nimeti ve fazlı ile geri döndüler ve (bu hareketleriyle) Allah’ın rızasına uydular. Şüphesiz ki Allah, son derece büyük lütuf sahibidir.” (Ali İmran: 174)

Batılın şişinmesinde, şerrin büyümesinde ve küfrün güçlü, kudretli, saldırgan, vurucu ve zorba görünmesinde muhakkak ki şeytanın çıkarı vardır.
Şeytan batılın; karşısında durulmaz, karşısında direnilmez ve yenilgiye uğramaz bir güç olduğunu yayar durur. İşin böyle görünmesinde hiç kuşkusuz şeytanın maslahatı vardır.
Korku ve dehşet perdesi altında, şiddet ve terörün gölgesinde şeytanı rahatlatan işler yapıyor dostları. Öyle ki iyiyi kötüye ve kötüyü de iyiye çeviriyor; fesat, batıl ve dalalet yayıyor, doğruluğun, hak ve adaletin sesini kısıyor ve böylece kendilerini yeryüzü ilahları haline getiriyorlar. Şerri koruyup hayrı katleden putlar haline.Hem de karşılarına çıkabilecek, iktidarlarına son verecek kimselerin cesaretini kırarak…Süslü gösterdikleri batılın sahteliğini boğmaya çalıştıkları hakkın parlaklığını ortaya koyacak kimseleri sindirerek…

Her konuda Allah-u Teala’ya tevekkül eden bir Müslüman’ı hiçbir kimse, hiçbir güç psikolojik harple esir edemez. Tam aksine onun imanın artmasına vesile olacak ve İslam’ın hakimiyeti ve Allah-u Teala’nın rızasına ermek için daha bir şevkle çalışacaktır.
“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimselerseniz üstün olacak sizlersiniz.” (Ali-İmran Suresi 139. Ayet)

Şirk düzenleri içinde, darul harp’de yaşamak zorunda kalan Müslüman, her gün kendisine dikta edilen psikolojik savaşa karşı akidesinden aldığı güçle Tevhidi duruşunu ortaya koymak zorundadır. Tevhidin aydınlığına alışık olmayan müşrik düzenlerin sahipleri Müslümanlara gözdağı vererek, korkutarak, horlayarak, kovuşturarak duruşundan taviz vermeye, duruşunu değiştirmeye azami çalışacaklardır. Zavallılar bu yaptıklarıyla Tevhidi duruşu alıkoyacaklarını sanmaktadırlar.
Hanif Cihad
__________________________________
Kaynaklar: Fizilal Kuran – Seyyid Kutup
Fizilal Kuran’da Davet Yolu – Ahmet Faiz
El-Umde – Abdulkadir Bin Abdulaziz
 
Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Pskolojık savas yerını canı ve vahsı katlıamlara bıraktı.
 
Üst Ana Sayfa Alt