Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Radyasyonun insan üzerindeki etkileri (tanıdık gelecekmi)!

Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Radyasyonun insan sağlığına olan etkileri üzerine pek çok araştırma yapıldı. Almanya, Amerika ve Fransa’daki araştırmalar nükleer tesislerin normal çalışma durumlarında dahi çevrelerinde yaşayan insanların sağlığını olumsuz etkilediğini ortaya koydu.
Araştırmaların içinde en etkileyici olanı, Almanya’da 2002 yılında Alman Federal Radyasyon Korunma Ofisi (BfS) tarafından görevlendirilen Alman Çocukluk Çağı Kanserleri Kayıt Dairesi (GCCR) tarafından yürütülen çalışma oldu.
Bulgularda göre; mevcut Almanya nükleer santrallerinin merkezinde olduğu yaklaşık 5 km çapındaki alanda yaşayan çocuklarda lösemi hızı beklenmedik şekilde 2,2 kat fazla çıktı. Benzer sonuçlar alınan ABD New Mexico’da ve Fransa La Hague’da yapılan çalışmalar da bu bulguları destekler nitelikte

Yüksek dozlarda radyoaktiviteye maruz kalındığında ise çok daha korkunç sonuçlar ortaya çıkıyor. Dahası radyasyona bağlı değişiklikler vücutta üreme hücrelerinde ortaya çıkarsa gelecek kuşaklara aktarılabilir.

Yüksek radyoaktiviteye maruz kalma radyasyon hastalığına neden olarak; mide bulantısı, yorgunluk, kusma, ishal, saç dökülmesi, kan kaybı, ağız ve boğazda yaralar, iltihaplar ve enerji kaybı gibi belirtilere sebep olur. Tüm vücudun radyasyona maruz kalmasından 5-10 dakika içerisinde ilk belirtiler ortaya çıkar. Çoğu vakada ölüm 2 hafta içinde gelir.


DNA’YI ÖLÜME YÖNLENDİRİYOR

Radyasyonun sağlık üzerindeki etkilerini anlatan İstanbul Bilim Üniversitesi’nden Radyasyon Onkoloğu Doç. Dr. Şefik İğdem, radyoaktif maddelerin vücuttaki en temel hedefinin DNA olduğunu belirtti. Doç. İğdem, radyasyonun insan vücudundaki seyri, kısa ve uzun vadedeki sonuçları hakkında şunları söyledi:

“Radyasyon, DNA üzerinde tamiri zor kırıklar meydana getirerek DNA’nın replikasyonunu yani çift sarmallı DNA'nın kendini kopyalaması işlemini engelliyor. Böylece hücre bölünemiyor veya bölünmeye çalıştığı zaman ölüme doğru yönlendiriliyor. Bu konudaki bir başka senaryo ise hücrede meydana gelen DNA kırığının, bir hata olarak bir sonraki nesle aktarılmasıdır. Bu aktarılma sonucunda mutant, yani bozulmuş ve hasarlı hücreler bir şekilde diğer hücrelerin kontrolünden kurtularak yeni bir kanserizasyona yol açar.

İnsan vücudu bir nükleer kaza sonucu radyasyona maruz kalırsa, maruz kaldığı radyasyon miktarıyla doğru orantılı şikayetler ortaya çıkıyor. Fakat önce maruz kalınan doz ne olursa olsun bir prodromal dönem yaşanıyor. Tüm vücudun radyasyona maruz kalmasından 5-10 dakika sonra prodromal dönem denilen ve iştahsızlık, bulantı, kusma ve yorulma ile giden şikayetler görülüyor.

BELİRTİLER BİRKAÇ GÜN SÜREBİLİYOR
Maruz kalınan doz ne kadar yüksek ise bu şikayetler o kadar çabuk ortaya çıkıyor ve bir o kadar şiddetli oluyor. Diğer erken belirtiler de buna eşlik edebiliyor. Bu belirtiler; ishal, kramplar, ateş, baş ağrısı, sıvı kaybı, dehidratasyon ve sonunda hipotansiyon, yani tansiyonun anormal derecede düşmesidir. Bu dönem birkaç saat veya birkaç gün sürebiliyor.

LATENT DÖNEM ÖLÜMLE SONUÇLANIYOR

Bu dönemin ardından latent dönem başlıyor. Hastanın kendini çok iyi hissettiği ve yaklaşık bir hafta süren bu latent dönemden sonra maruz kalınan doza bağlı olarak hematopoetik, (kan yapımına yönelik), gastrointestinal (sindirim), serebrovasküler (kalp-damar) sisteminin çökmesi üzerine ölüm gelişiyor.


Radyasyon riski, yüksek frekans ve baz istasyonlarının artışı
Özellikle Avrupa ülkeleri 5G teknolojisine radyasyon yaydığı gerekçesiyle karşı çıkıyor. Konunun uzmanı bazı firmalar ve bilim insanları, 5G teknolojisinin yaydığı radyasyon miktarının insan sağlığı için tehlikeli boyutlarda olabileceğini söylüyor.
Beşinci nesil mobil ağ ya da kısa adıyla 5G (5th Generation), yüksek frekans ve yüksek bant genişliği kullanıyor. 10 Gbit hızda ve çok düşük gecikmeye sahip internet sağlayabilen 5G, 28 ila 100 GHz frenkanslarda çalışıyor. Bu da 5G'nin, 4G'den yaklaşık 1000 kat daha hızlı olması anlamına geliyor. Ancak bu tarzda yüksek veri transferi yapılabilmesi için 5G baz istasyonlarının 4G'ye oranla daha sık döşenmesi ve ortalama her 150 metrede bir güçlendirici antenlerle desteklenmesi gerekiyor.

25469



Düşük radyasyon sağlığa zararlı değildir" varsayımı riskli
Helsinki Üniversitesi’nden moleküler biyoloji profesörü Dariusz Leszczynski 5G'nin sağlık açısından risklerini kimsenin tam olarak bilmediğini belirterek, "5G emisyonlu radyasyonun etkilerinin biyomedikal olarak araştırılmadı. 5G'nin güvenli olduğu görüşü, düşük seviyeli radyasyon sağlığa zararlı değildir varsayımına dayanıyor" diyor..
Almanya'da Aachen Üniversitesi Elektromanyetik Çevre Uyumluluğu Araştırma Merkezi, güçlü radyo frekans alanları ile kanser teşhisi konan fareler arasında açık bir bağlantı olduğunu gösteren bir rapor hazırladı. Buna göre, iki sene boyunca günde 9 saat elektromanyetik alana maruz bırakılan farelerin beyin, kalp ve sinir sistemlerinde değişimler yaşandığı ve hücre ölümlerinin arttığı görüldü.
Beyin tümörü vakarında yüzde 34 artış
İngiltere'de Kanser Araştırma Merkezi (CRUK) 90'lı yıllardan 2016'ya cep telefonu kullanımının yüzde 500 oranında arttığını, buna bağlı olarak beyin tümörü vakarının da eskiye nazaran yüzde 34 oranında artış gösterdiğini açıkladı. Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi ise cep telefonlarını 2011'de "kansere yol açabilecek etken" olarak tanımlamıştı.


Çin'in 5G ile küresel güç olmasına engel olmak için, ABD Huawei'e baskı uyguluyor iddiası
Dünyadaki operatörlerin çalışmalarını incelediğimizde 5G teknolojisinde Çinli Huawei firmasının altyapısının yoğun bir şekilde kullanılacağını görüyoruz.
Huawei, 5G mobil şebekesinde dünyanın en büyük tedarikçisi konumuna geldi. Ancak Huawei’in bu büyümesi ile ilgili farklı komplo teorileri ortaya atılıyor. Bunlardan en dikkat çekeni ise Pekin hükümetinin tüm dünyayı dinlemek istemesi ve bu sebeple Huawei’e büyük yatırımlar yapması.
"The End of Cheap China" (Ucuz Çin'in Sonu) ve The End of Copycat China (Taklitçi Çin'in Sonu) gibi kitapların yazarı China Market Research Group Genel Müdürü Shaun Rein, bu teoriden yola çıkarak Çin ile ABD arasında son dönemde yaşanan ticaret savaşlarının başka bir boyutu olduğunu söylüyor.
ABD'nin Çin'in büyümesini durdurmak istediğini öne süren Shaun, "Bu yüzden Huawei'nin peşindeler çünkü kim 5G'yi, telefonu ve interneti kontrol ederse küresel güç olacak. Çin ve ABD arasındaki gerilimden endişe ediyorum çünkü bu sadece ticarette değil askeri alanda da tansiyonun yükselmesine neden olabilir." diyor.



Kısa bir derleme idi.


Kaynak Ntv. euronews
 
B Çevrimdışı

Bulut

Üye
İslam-TR Üyesi
21.03.2011

Radyasyon başkalarına geçer mi?

Japonya'da Fukuşima Nükleer Santralinin reaktörlerinden sızan radyoaktif maddenin, çok zararlı olduğu ve kansere yol açabileceği belirtiliyor. Radyasyona maruz kalanların bunu giysileri, temasları ya da kan, ter gibi vücut sıvıları ile başkalarına bulaştırabileceği uyarısında bulunuluyor.

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, Japonya'da meydana gelen depremle birlikte Fukuşima Nükleer Santralinin reaktörlerinden radyoaktif sızıntının başladığını anımsatarak, bunun sadece Japonya'yı değil tüm dünyayı endişelendirmesi gerektiğini söyledi.

Radyasyonu yakından tanımanın ve zararlarını hatırlamanın vaktinin geldiğini ifade eden Küçükusta, biri iyonlaştırıcı, diğeri de iyonlaştırıcı olmayan iki tür radyasyon olduğunu anlattı. Küçükusta, kızılötesi radyasyon, radyo dalgaları, cep telefonu ve mikrodalga fırın radyasyonlarının iyonlaştırıcı olmadığını ve kimyasal bağlar üzerine etkileri bulunmadığını belirtti.

Bunların, çok yoğun olduklarında dokularda ısınmaya yol açabildiğini dile getiren Küçükusta, “İyonlaştırıcı radyasyon ise kimyasal bağları etkilediği için çok zararlıdır ve kansere yol açabilir” dedi. Küçükusta, X ışınları, gama ışınları ile alfa ve beta partiküllerinin bunların birer örneği olduğunu ifade ederek, “Fukuşima'daki sızıntıda gama veya X ışınları yayılması söz konusu değildir” diye konuştu. Radyasyonun başkalarına bulaşma riski bulunduğuna dikkati çeken Küçükusta, şöyle devam etti:

“Radyasyona maruz kalanlar, radyasyon başkalarına ve temas ettikleri yüzeylere bulaştırırlar. Mesela, elbiselerine radyasyon bulaşan kişiler bunu oturdukları sandalye ve koltuklara veya sarıldıkları insanlara bulaştırırlar. Radyasyon vücutlarının içinde olan kişiler ise bunu yakınlarında bulunan insanlara bulaştırabilirler. Kan, ter, idrar gibi vücut sıvılarında radyasyon bulunabilir. Bu tür sıvılarla temasla da radyasyon geçer.”

Küçükusta, radyasyon ölçüm biriminin “sievert” diye adlandırıldığını ve kısaca “Sv” olarak ifade edildiğini anlattı. Bunun binde birinin ise “milisievert” olarak isimlendirildiğini belirten Küçükusta, bir diğer birimin “rem” olduğunu, bir sievertin 100 rem'e denk geldiğini söyledi. Bir insanın bir senede maruz kalacağı radyasyon miktarının 100 milisievert olduğunu dile getiren Küçükusta, şunları kaydetti:

“Bu miktar yükseldikçe kanser riski de artar. Toplam bin milisievert radyasyon alınması kanser riskini yüzde 5 nispetinde artırır. Bir defada bin milisievert radyasyon alınması radyasyon hastalığına sebep olur; kanda akyuvarlar azalır ama öldürücü değildir. Beş bin milisievert radyasyon alanların yüzde 50'si bir ay içinde ölür.
Bir akciğer röntgeni 0,1 milisievert radyasyon alınmasına sebep olur. İnsanlar toprak ve kozmik ışınlardan senede 2 milisievert radyasyon alırlar.”
Anne karnındaki bebekler ve çocuklar risk altında

Küçükusta, Japonya'daki sızıntıda iyot-131 ve sezyum-137 radyoaktif maddelerinin sızıntısının söz konusu olabildiğinin ifade edildiğini belirterek, radyoaktif iyotun veya I-131'in havadan ağır olduğunu, fazla rüzgar olmaması halinde çok uzaklara gidemeyeceğini bildirdi. I-131'in yarı ömrünün (etkisinin yarı yarıya azalması için geçen süre) 8 gün olduğunu vurgulayan Küçükusta, etkinin iki ay sonra iyice azalacağı bilgisini verdi.

Küçükusta, radyasyonunun en çok “hücreleri hızlı bölünen anne karnındaki bebekleri ve küçük çocukları” etkilediğine dikkati çekerek, “Erken doğum, düşükler, doğumsal gelişim kusurları ve başta tiroit olmak üzere kemik kanserleri ve lösemiler çok sık görülür” diye konuştu.

İlk yapılması gereken test tam kan sayımı

Radyasyona maruz kalındığın nasıl anlaşılacağına ilişkin olarak da Küçükusta, insanların vücutlarında, elbiselerinde, saç ve derilerinde ne miktarda radyasyon bulunduğunun “Geiger” aletleri ile ölçülebildiğini söyledi. Küçükusta, şunları kaydetti:

“Radyasyon bulaşmış olanların kıyafetlerini değiştirmeleri ve duş almaları gerekir. Radyasyonlu elbiseler, zararlı atıklar olarak işlem görmelidir. Sodyum iyodür detektörleri ile tiroit bezinde radyoaktif iyot tutulup tutulmadığı anlaşılabilir.
Radyasyondan etkilendiği düşünülenlere yapılması gereken ilk test tam kan sayımıdır. Çünkü, ilk bulgu akyuvarların sayısındaki azalmadır. Yüksek miktarda radyasyona maruz kalındığında dakikalar içinde Akut Radyasyon Sendromu (ARS) gelişir. Bu tablo radyasyon zehirlenmesi veya radyasyon hastalığı gibi isimlerle de bilinir. Bu kişilerde, maruz kalınan radyasyon dozunun miktarına göre birkaç dakikadan birkaç güne değişen sürelerde bulantı, kusma, ishal ve deride yaralar meydana gelir. Bunlar bir ara iyileşmiş gibi görünebilirler ama daha sonra iştahsızlık, halsizlik, ateş gibi belirtilerle tekrar hastalanırlar. İlk etkilenenler kemik iliğindeki hücrelerdir; bununla ilgili olarak iç kanamalar ve enfeksiyonlar ortaya çıkmaya başlar. Havale ve koma da görülebilir. Bu dönem birkaç saat ile birkaç ay arasında sürebilir ve ölümle sonuçlanır.”



Radyasyon hücrelerin DNA'sını etkiliyor

Radyasyonun neden kansere yol açtığına dair Prof. Dr. Küçükusta'nın verdiği bilgiye göre, radyasyon hücrelerin DNA'sını etkiliyor. Meydana gelen hasar, DNA'nın kendini kopyalayamamasına yol açıyor ve hücre bölünmesi bozuluyor veya bölünürken hücre ölüme gidiyor. Bazı durumlarda ise DNA'da oluşan kırıklar, yeni hücrelere aktarılıyor ve DNA'da mutasyonlar meydana geliyor. Bu hasarlı ve diğer hücrelerin kontrolünden çıkmış hücreler de kanser oluşumuna yol açıyor. Hücreleri daha hızlı bölünen çocuklar, radyasyonun kanser yapıcı etkilerine karşı daha duyarlı oluyor. Radyasyon, yiyeceklere de bulaşıyor. 1950 ve 1960'lı yıllarda Nevada'da yapılan atom bombası testleri sırasında atmosfere I-131 radyoaktif maddesi karışıyor ve çayırda otlayan hayvanların sütüne geçiyor. Bu ineklerin sütünü içen çocuklarda trioit kanserleri ortaya çıktığı tespit ediliyor. Radyasyon göl ve akarsu balıklarına da geçebiliyor. Radyasyondan zarar görmemek için bu tür tehlikenin önceden tahmin edildiği durumlarda, insanların radyasyon kaynağından hızla uzaklaştırılması gerekiyor. Radyasyonun yayılmış olduğu durumlarda ise insanların dışarı çıkmaması öneriliyor. Solunum yoluyla bulaşmaya karşı maske kullanılması isteniyor.

Nasıl tedavi edilir

Potasyum iyodür verilerek, radyoaktif iyodun tiroit bezi tarafından alınması önlenebiliyor. Bu madde, vücudun diğer organlarını korumuyor ve kanser meydana geldikten sonra da bir faydası bulunmuyor. Potasyum iyodür, tükürük bezinde iltihap, mide-bağırsak bozuklukları, alerjik reaksiyonlar ve deri döküntülerine yol açabiliyor. Bu madde, guatr, hipertroidi ve hashimato hastalığı olanlar için zararlı olarak gösteriliyor.


Hürriyet
 
Üst Ana Sayfa Alt