Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Resul'ün (as) Önderliğine Ikrar Vermek

eylemzayi Çevrimdışı

eylemzayi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
RESUL'ÜN (AS) ÖNDERLİĞİNE İKRAR VERMEK
LA İLAHE İLLALLAH dedikten sonra siz bu defa MUHAMMEDUN RESULÜ'LLÂH diyorsunuz. Bunun da manası şudur ki, siz Hz. Muhammed'i (as), peygamber tanıyorsunuz ki, Hak Teâla'nın kanunu, onun vasıtası ile sizlere ulaşmıştır.
Hak Tealayı kendiniz için sahib ve hükümdar bildikten sonra işte lâzım gelir ki, bu hükümdarın hükümlerinin neler olduğunu da bilesiniz. Şunu da düşünmek icab eder ki, biz nasıl davranacağız, hangi işleri yapacağız ki, Hak Teâla'nın rızasını elde etmek imkânı bulunacak, onun rızası olmayan hangi işleri yapmaktan çekineceğiz. Hangi kanuna uyarsak bizi bağışlar ve hangi kanuna muhalefet edersek bizi cezalandırır. İşte bütün bu hususları bildirmek için Hak Teâlâ Hz. Muhammedi (as), peygamber olarak göndermiş ve onun vasıtasiyle de kendi kitabını bize indirmiştir. Rasulullah da, Hak Teâla'nın hükmü dahilinde yaşayışını tanzim etmiş, bize de öğretmiştir.

Şimdi biz ne zaman MUHAMMEDUN RESULULLAH diyorsak, o zaman, onun peygamberliğini kabul edip onun getirmiş bulunduğu ahkâmı ve kanunu da kabul etmiş oluyor ve onun göstermiş bulunduğu yolu da tutup gitmeği kendimize gerekli sayıyoruz. Ona karşı gelenleri de onun hükmünü dinlemeyenleri de sevmiyoruz, nefret ediyor ve uzaklaşıyoruz.

Şimdi bu böyle olduktan ve siz Rasulullahın peygamberliğini kabul edip onun hükümlerine uymak yolunda ikrar verir de sonra kalkarsınız, her hangi bir kimseyi kendinize önder düşünür ve bu kimsenin keyfine uyar sapık yoldan yürür, dünya peşine takılırsanız, o zaman sizin ikrarınız hakiki ikrar olmaktan çıkıp yalancı ikrardan başka bir şey olmaz. Boş laftan ibaret kalır. Nitekim siz bu ikrarı vermekle müslümanlık halkasına dahil olmuş bulunuyorsunuz. Yani Zat-ı Risaletpenahilerinin Sallallahü aleyhi ve sellemin getirmiş bulunduğu hükümlere tabi oluyorsunuz. Cenab-ı Hak Teâla'nın göstermiş bulunduğu yoldan yürüyorsunuz. Bu ikrar ile siz müslümanlara kardeş oluyorsunuz. Bu ikrarla siz müslüman babanıza varis oluyorsunuz. Bu ikrarla siz bir müslüman kadınla evlenmek hakkına sahib oluyorsunuz. Bu ikrarla sizin evlâdınız meşru sayılıyor.

Bu ikrarla siz şuna da hak kazanıyorsunuz ki, bütün müslümanlar size yardımcı olsunlar. İhtiyaç içinde kalırsanız size zekât versinler. Sizin canınızı, malınızı, namus ve haysiyetini korumak için çalışsınlar. Bundan sorumlu olsunlar. Şimdi bunların hepsinin karşısında siz kalkıp da verdiğiniz ikrarınızı bozarsanız, o zaman ne olur? Bu da bir tarafa, artık dünya yüzünde bundan daha büyük imansızlık olur mu?

Siz eğer LA İLAHE İLLALLAH, MUHAMMEDUN RESULU'LLAH dedikten sonra, bunun manasını, ne demek olduğunu, bilerek ikrar verdikten sonra elbette ki siz, Hak Teâla'nın emirlerine ve hükümlerine uyacaksınız, uymak istersiniz, isterse sizin buna uymanızı sağlayacak, şu dünya yüzünde her hangi bir polis yahut da zabıta gücü bulunmasın.

Bir kimse şunu düşünürse ki, Hak Teâla'nın, her hangi bir şekilde polisi, zabıtası, adaleti, hapishanesi, cezası mevcut değildir, bu kimse için kanunları çiğnemek, bildiğini okumak, istediğini yapmak pek o kadar zor olmasa gerek. Çok kolaydır. Fakat bu kimse, hükümetin polisinden hükümetin zabıtasından hükümetin adliyesinden korktuğu içindir ki, kanunları çiğneyemiyor, yoksa bildiğini Çoktan okumuştur. Böyle bir kimse hakkında ben açıkça söyleyebilirim ki, bu kimse LA İLAHE İLL'ALLAH MUHAMMEDUN RESULU'LLAH diyerek ikrar vermiş ise yalancıktan ikrar vermiştir. Kendi Allah'ını da bütün dünyayı da, bütün müslümanları da, hatta kendi nefsini de aldatmak istemiştir.

VERİLEN İKRARIN SORUMLULUKLARI
Kardeşlerim, dostlarım! İmdi ben yine sizlere «kelimeyi Tayyibeden (kelimeyi şehadet) bahs ediyorum. Bunun manasını anlatmağa çalışıyorum. Bu mevzuda sizin de nazar-ı dikkatinizi bir noktaya celb etmek isterim.

Siz ikrar verip kabul ettiniz ve dediniz ki. Hak Teâla her şeyin ve hatta sizin kendinizin de sahibi ve malikidir. Şimdi gelin bakalım bunun manası ne demektir. Bunun manası şu demektir ki, sîzin kendi canınız da kendinizin değildir. Hak Teala'nın malıdır, ona aittir. Sizin kendi eliniz sizin değildir. Sizin kendi gözünüz de sizin değildir. Sizin kendi kulağınız da vücudunuzun her hangi azası da sizin değildir. Üzerinizde şu gezip dolaştığınız yerler de sizin değildir. Size hizmet eden şu hayvanlar da sizin değildir. Şu ev eşyanız malınız mülkünüz, faydalandığınız şu şeyler de sizin değildir. Her şey Hak Teâla'nın malıdır, O'na aittir. Hak Teâla tarafından atiye kabilinden ihsan kabilinden sizlere ata kılınmıştır.

Şimdi bu hususa ikrar verip kabul etlikten sonra birisi nasıl çıkıp da hak iddia eder ki, benim canım, kendimindir, benim malım kendimindir, falan şey de benimdir, feşmekân şey de benimdir. Başkasına malik, sahib demek ve bir şeyi kendi malı veya mülkü diye ortaya atılmak boş ve manasız sözden ibarettir. Eğer birisi hakikaten ve gönülden inanmış ise ki, her şeyin sahibi ve maliki Hak Teâla'dır, o zaman kendiliğinden iki mesele ortaya çıkar. Birincisi şu ki, mademki hakiki malik Hak Teâla'dır ve size her ne verilmiş ise, Hak Teâla tarafından emanet olarak verilmiş. Sahibi her ne şekilde emr ediyorsa, siz de bu nesneleri o şekilde kullanacaksınız. Şimdi onun rızası hilafına bu nesneleri kullanır ve bundan istifade etmeğe kalkarsanız, siz hilekâr dalavereci ve düzenbaz olursunuz.

Sizin, kendi ellerinizi ve ayaklarınızı dahi O'nun rızası hilâfına kullanmağa dahi hakkınız yoktur. Siz, kendi gözlerinizi, O'nun rızası hilafına bir şeye bakmak için kullanmağa haklı değilsiniz. Siz, O'nun rızası olmayan şeylerle karnınızı doyurmağa dahi hak sahibi değilsiniz. Siz elinizde bulunan arazi, tarlaları malikin rızası hilafına kullanamazsınız. Sizin kendi karınız, hani siz benim karım diyorsunuz, sizin evlâdınız, hani benim çocuklarım diyorsunuz ya, bunlar ancak şunun için sizindir ki, malik bunları emanet olarak size tevdi kılmıştır. Bu itibarla siz bunları kendi isteğiniz gibi değil, hakiki malikin isteği gibi muamele edeceksiniz. Onun hükmü gereğince davranacaksınız.

Eğer O'nun hükmü hilâfına hareket edecek olursanız, o zaman siz gasib (gasb eden) duruma düşersiniz. Nitekim, bir kimse başka birisinin arazisini gasb ederse, basıp işgal eylerse, bu kimseye siz nasıl, imansız, namussuz, haksız dersiniz, bu şekilde Allahu Teâla'nın verdiklerini de siz kendi keyfinize göre çalıştırır, kendi keyfinize göre kullanmağa kalkarsanız, yahut da Allahu Teâla'nın rızası hilâfına, her hangi bir kimsenin rızasını göz önüne olarak, faydalanmak isterseniz size de aynı, imansızlık, namussuzluk haksızlık ithamı lâzım gelmez mi? Şimdi malikin rızasına muvafık iş yaptığınız zaman, her hangi bir şekilde bazı zarar da olursa, olabilir, mesele yok. Can giderse gitsin. Ele ayağa zarar gelirse gelsin.. Evlâda aileye kaza ulaşırsa ulaşsın. Mal mülk dağılıp gidiyorsa gitsin. Tasa çekilecek bir şey yok. Demek ki hakiki malik, hakiki sahib böyle istemiş böyle olmuştur. Ne tasa yeridir?

Hakiki malik, her ne şekilde isterse haklıdır. Evet şimdi size malikin rızası hilafına iş görecek olursanız ve onun malik bulunduğu varlığa zarar getirecek olursanız, o zaman siz suçlusunuz. Çünkü başka birisine ait bulunan nesneyi siz zarara uğratmışsınız, bozmuşsunuz. Siz kendi canınızın sahibi değilsiniz. Ancak Malik'in rızasına muvafık olarak can verebilirsiniz. Malikin hakkını ödersiniz. Bunun hilâfına siz kendi canınıza kasd edersiniz, imansızlık haksızlık etmiş olursunuz.


-mevdudi-
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt