Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Şehid Süleyman Özbeki

  • Konbuyu başlatan Mutedeyyin
  • Başlangıç tarihi
M Çevrimdışı

Mutedeyyin

Guest
Şehid Süleyman Özbeki (Mansur) Biyografi


Süleyman’ı nasıl anlatsam hangi kelimelerle tarif etsem bilmiyorum. O benim için Allah yolunda bir kardeş,bir dava arkadaşı,hayatını cihad yoluna adamış bir yoldaş,arkadaşını satmayan bir sadık ve Allah yolunda durmak bilmeyen bir mücahit idi.
Onu size tanıdığım kadarıyla tanıtayım yanlış ya da eksik olursa benim hatamdır ben öyle biliyorum. Aslında buralarda hangi mücahidin hayatını anlatsam bir kitap olur her biri başka bir kahraman her birinin farklı hayat ve cihat hikayesi var ama ben şimdilik Süleyman’ı anlatayım ve inşallah Müslüman gençlere örnek olur ve Allah bu vesile ile ecrini bana da verir.
Süleyman 25 yaşında hayatının 10 yılını cihat meydanlarında geçirmiş bir Müslüman. Babası Özbekistan da Taşkent’te üniversitede matematik profösörü, annesi (halime teyze) ise yar. doç. matematikçi
Anne 90 lı yıllarda İslami seçiyor ve eşini islam’a girmesi için davet ediyor. Baba ise Rus komünist rejiminde yetiştiğinden İslami şiddetle red ediyor. Anne eğer Islama girmezsen senden boşanacağım diyor ve 3 ay sonra 3 çocuğunu yanına alarak babadan boşanıyor. Bu arada üniversitede ki görevinden de istifa ediyor. Çocukları 16 yaşında Usame, 12 yaşında Süleyman ve 8 yaşında İlyas’ı da alarak evden ayrılıyor. (bana hep 4 oğlum sensin derdi)
Annesi Taşkent’te bahçeli güzel bir ev tutmuş eve de bir kaç makineden oluşan bir hazır giyim atölyesi kurmuştu. Çıkan ürünleri Usame ve Süleyman pazarda satıyorlardı. Bu sırada babada anneyi şikâyet ederek oğullarını terörist yaptığını söyleyerek çocukların kendisine verilmesini istiyor, anne bu olaydan sonra hicret etmeye karar verir ve 3 çocuğunu yanına alarak 1999 da Çeçenistan hicret eder. Anneyle 3 çocuğunun hicretini duyan komutan Hattab onları sahiplenir ve yanına alır. O dönemde Hattab ve ailesi konteynır de yasamakta idiler
Süleyman ve ailesi de Hattab ın yanında kalmaya baslar. O dönemler Çeçenistan da 1. Cihad bitmiş ve Müslümanlar sıkıntısız rahat bir hayat sürmekte idiler, O dönemi Süleyman Çeçenistanda Vezeristan gibi şiddetli olamayan bir savaş sürmekte idi diyerek anlatıyordu. Süleyman’ın anlattığına göre ilk silahı ona öğreten Türk komutan Bilal imiş, kardeşi İlyas’ın dediğine göre de İlyas’a ilk kuranı öğreten Arap komutan Ebu Cafer imiş.
Yani o dönemde orada bir çok meşhur komutan vardı. annesi hattabın hanımıyla mücahitlere yemek yapıyor bulaşıklarını yıkıyor ve onun söylediğine göre bu ona çok haz veriyordu. Bu sırada oğulları ise büyük komutanların gözetiminde dini, askeri, ahlaki ve siyasi olarak eğitiliyor yaşamın ve ölümün yalnız Allah için olduğunu canlı olarak pratikte de öğreniyorlardı. Süleyman ile Ebu Yahya’nın tanışmasıda bu tarihlere denk geliyor. Bu sırada Ebu Yahya Komutan Hattab’ın yanında İGLA (rus yapımı bir füze) diye tanınıyordu. Çünkü Ebu Yahya iglayı çok iyi kullanıyordu duyduğuma göre içinde rus komutanların bulunduğu rus helikopterini bu füzeyle düşürmüştü. Bu olaydan sonra igla ismiyle anılmıştı.
Ebu Yahya Hattab’ın gurubunda en güvendiği savaşçılar arasında yerini almıştı. Ebu Yahya ‘nın askeri deneyimi rus ordusunda subayken istifa edip Çeçenistan’a gelerek mücahitlerin safına geçmesinden idi. Bir sohbette ona sorduğumda nasıl orduya girdin diye abim rus ordusunda pilot idi uçağı düşüp ölünce(gülüyor onlara göre şehit diyor) beni orduya aldılar dedi.
Bu dönemde Hattab’ın gurubu ve Şamil Baseyev’in grubunun Dağistan’ girişi ve 2.çeçen cihadının başlaması üzerine Hattap’ın kendi ailesi Süleyman’ın ailesi ile birlikte birçok aile ve yaralılar (Bu grubun içinde Ebu Yahya da dahil) Türkiye’ye gönderiliyor.İstanbul da bir süre kaldıktan sonra annesi oğullarından Usame ve İlyas’ı yanına alarak Azerbaycan’a geçerler. Süleyman ise Ebu Yahya ile İstanbul da kalır. 2000 yılında gelen bir haber Süleyman Ebu Yahya ve mücahitleri yıkar Süleyman’ın annesi,abisi Usame ve İlyas Azerbaycan da tutuklanmış ve Özbekistan teslim edilmiştir. Özbekistan hükümetinin Müslümanlara yaptıkları zulmü iyi bilen Ebu Yahya ne yapacağını bilemez. Bir mücahide,bir anne,bir mümine kafirin eline düşmüş ve işkencesiyle meşhur çölün ortasındaki bir cezaevine konmuştur. (la havvela ille bille) Tutuklanan kardeşlerinden Usame 20 yaşındadır. İşkencesiyle ünlü başka bir cezaevine konur. Özbekistanda suçu Müslüman cemaatlere üye olmaktan 20000 bin civarında Müslüman arasında Usame ve annesi de yerini alır. Bu ceza eviyle ilgili ilk duyduğum şey Müslümanlar tuvalete giderken gardiyanlar koridorda karşılıklı dizilir ortalarından gecen mahkum tuvalete girene kadar coplar iner kalkar çıktığın dada aynı şekilde koğuşuna ulaşana kadar coplar inip kalkar. Süleymanın annesi cezaevinden çıktığında Türkiye’de evimde 1 ay kadar onu misafir etmiştim. Teyzenin zindan hayatını kendi dilinden dinledim. ceza evinde beni öğle bir yere attılar ki burada hiç Müslüman yoktu hep kötü kadınlar hırsız, eroinci ve benzeri kadınlarla kalıyordum beni çok soğuk bir odaya attılar kemiklerime kadar donuyordum üzerimde ise çok ince bir elbise vardı yerde hiçbir şey yok soğuktan yere bile oturamıyordum ayakta yada yere çömelerek durabiliyordum getirdikleri su buzlu yemek buzlu idi. Bir süre sonra beni bu odadan çıkarıp başka bir odaya koyuyorlar burası ise tam tersine aşırı derecede sıcak gelen yemekler aşırı sıcak içecek su aşırı sıcaktı ve bu şekilde günlerce kalıyordum.bir gün namaz kılarken secdede kadın gardiyan gelip beni tekmelemeye başladı bende dışarıda mücahit olan bir oğlum var ona seni eve giderken yakalayıp kesmesini söyleyeceğim dedim çok korkmuştu o gardiyan bir daha bana karışmadı. Çok işkence yapıyorlardı .Usame den haber alamıyordum,ama ilyas’ın yaşı küçük olduğundan babasına teslim etmişlerdi. Süleymanın annesinin akademisyen olması ve Müslüman bir kadının cezaevinde olması kamuoyunda rahatsızlık yapmıştı, yaptığı işin hata olduğunu dinciler tarafından kandırıldığı ve benzeri şeyler söylemesini istemişlerdi fakat teyze hepsini ısrarla red etmiş asla böyle bir şey yapmayacağını diyeceği tek şeyin hasbiyallahu ve nimel vekil olduğunu söylemişti. Bu sırada Ebu Yahya’nın tedavisi bitmiş cihadı Afganistan da sürdürmeye karar vermiştir ve Afganistan’a geçerler. Burada Ö.İ.H(Özbekistan İslam hareketi) Safalarına katılırlar çünkü güçlenip ordu şeklinde Özbekistan’a saldırıp zindandaki binlerce müslümanı kurtaracak gözleri yaşlı Müslimeleri çocukların yüzlerini güldürecek, şeriatın hüküm sürdüğü bir ülke kurmak ancak bu cemaatte olacağını düşünüyorlardı. Bu niyet ile cemaate katılmışlardı. 1000-2000 civarı mücahit 500 civarı aileli büyük bir cemaat ve Afganistan ın kuzeyindeki Özbeklerden de büyük destek alıyorlardı çünkü buradaki Özbeklerinde ana vatanı buhara Semerkant Taşkent idi. Ruslar bu bölgeleri istila edince bir çok Özbek Müslüman buraya hicret etmişti onlarda ana vatan hasretiyle yanıyorlardı. O zamanda Ruslardan kaçan Özbeklerle şimdi diktatör kerimovdan kaçan Özbekler aynı davada kader birliği yapmışlardı.
Süleymanın anlattığına göre Afganistan’a geldikten sonra annesinden mektup alır, annesi mektubunda; Özbekistanda ki bir çok müftünün kendisini ikna etmek için geldiğini ifadesini mücahitler aleyhine vererek kurtulmasını söylediklerini yazmıştı. Süleyman da annesine mektup yazarak böyle yap kurtul anne der. Bu mektubuna cevap olarak annesinden bir mektup daha gelir bu mektup özet olarak şöyledir; beni yıkan burada zindanda olmam değil senin gibi bir oğlumun olmasını öğrenmemdir. Sen nasıl kendi özgürlüğüm için Müslümanlara iftira at tağuttan af dile dersin bunu benim oğlum söylemiş olamaz diye cevap yazar. Ebu Yahya bu mektubu okur ve gözyaşlarını tutamaz şöyle bir teklif sunar acil olarak Pakistan da ki Özbek konsolosluğuyla haberleşelim en çok arananlar listesindeyim ben teslim olayım anneni bıraksınlar der, ama Ebu Yahya’nın bu düşüncesi oradaki komutanlar tarafından kabul görmez.
moz-screenshot.png

Teyzenin bu esareti yaklaşık 3 yıl 3 ay sürer ve teyze bırakılır. Bırakıldığı an teyzeye ve İlyas a Özbekistan daki mücahitler sahte pasaport ayarlar ve Veziristan’a gönderirler zaten Süleymanla tanışmamızda bu tarihlere tekabül etmektedir teyze yanına ilyas’ı da alarak Veziristana Süleymanın yanına Çeçenistan da olduğu gibi Mücahitlere hizmete gelmiştir.
Ancak oğlu Usame cezaevinde kalmıştı.(son gelen habere göre tüberküloz hastalığına tutulmuştu) Allah onu kurtarsın. Süleyman bu hicret sürecinde Çeçenistan da çeçence’yi, oradaki Arap mücahitlerden Arapçayı,Türkiye de kaldığı dönemde yakın dil olan Türkçeyi öğrenmişti,rusça ve Özbekçe zaten ana diliydi. Böylece Süleyman ve İlyas eğitiliyordu. Süleyman hiper aktif denebilecek derecede hareketli idi dıştan bakanlara göre biraz şımarıktı. Çünkü daha çocuk yaşta cihada çıkmış kendini bir anda dünyaca tanınmış büyük komutanlardan Hattap,Ş amil Baseyev,Şyh Ebu Ömür daha sonra Afganistan’a geldiğinde Şeyh Usame Ebu Hafız, Tahircan,Cuma bay ve benzerlerinin yakınında bulmuştu. Bunun 2 sebebi vardı; Birinci sebep Ebu Yahya’nın ona kol kanat germesi ikinci sebep ise annesinin dava kadını ve esir olması idi. Bu onun yetişmesi için Allahın bir ikramı idi. Annesi hapiste o ise kabilde Ö.İ.H cemaatindeydi.Çeçenistan dan gelen Özbek mücahitlere cemaatte ayrı bir değer veriliyordu. Hattapta Çeçenistan dan sık sık arayarak oradaki Arap mücahitlere Afganistan a gelen Özbek mücahitlerden bahsediyor ve hatta onlara para bile gönderdiği oluyordu. Böylece Arap mücahitler içinde de bu grup Hattabın askerleri diyerek çok itibar görüyordu . Bahsettiğimiz tüm bu etkenlerden dolayı Süleyman Arapların kabildeki merkezlerine rahat girip çıkıyor yaşının küçüklüğü tatlı Arapçası bir çok Arap mücahidin hoşuna gidiyordu. Bu özel ilgi Süleymanın hoşuna gidiyor belkide kendi cemaatinde bulamadığı ilgiyi Araplarda buluyordu. Arapların merkezine çok gidip gelmesi Arap cemaati ile içli dışlı olması, disiplinli sıkı bir cemaat olan Ö.İ.H rahatsızlık yapmaya başladı ve bir süre sonra Süleyman ve bir kaç kişi cemaatten dışlandı. Böylece Süleyman artık Arapların içine gitmiş oldu. Bu sıralarda 11 eylül saldırıları oldu. Her şey değişmiş artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bu dönem de bende kabilde idim ama süleymanla daha sonraları tanıştım
SAVAŞ BAŞLIYOR
Savaş hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor Amerika 11 eylülün suçlusu olarak el kaideyi dolayısıyla da Talibanı görüyordu ve biran önce Afganistana saldırıp Taliban yönetimine son vermesi gerekiyordu. Buna karşılık diğer cephede yani Müslümanların safında ise Amerika saldırırsa neler olur nasıl saldırır müdafaa nasıl yapılır konularında bir çok istişareler yapılıyordu. O dönemde Afganistan da bir çok cemaat bulunuyordu bunlardan başlıcaları;El Kaide (Usame bin ladin ve Ebu Hafız), Cemaati İslamiye (eymen zevahiri), Cemaati Mukatil (Libya), Cundullah (k.ırak kütler), Cemaati İslamiye (Pakistan), Cemaati Ulemai İslamiye(Pakistan), Özbekistan İslam hareketi (tahircan), Doğu Türkistan hareketi (Ebu Muhammet) ve daha bir çok cemaat burada faaliyet gösteriyordu. Bu cemaatlerin ortak yönü ülkelerinde zulme uğradıkları için ülkelerinden hicret etmiş buraya sığınmış burası onların hicret diyarı yani Medineleri olmuştu,burada yaşıyor askeri eğitim alıyor faaliyetlerini sürdürüyorlardı,bu cemaatlar bize göre mücahit guruplar kendi ülke yönetimlerine göre ise terörist guruplardı.
Taliban hükümeti tüm imkanlarıyla Amerikaya karşı hazırlanıyordu. Amerikanın teklifi akıl çerçevesinde cazip idi.Amerika 11 eylülün faillerini Afganistan da olduğunu ve bu işle alakalı herkesi teslim etmesini istiyordu ve ayrıca bütün İslami cemaatlerin faaliyetlerine son vererek elebaşlarının teslim edilmesini,ülkenin Amerikan denetimcilerine açılmasını şart koşuyordu. Bunun karşılığında ise Afgan halkına sağlık ve eğitim yardımı Taliban hükümeti nede bir çok haklar tanıyacağını söylüyordu.
Taliban tarafından bakıldığında ise Amerika ya karşı bir saldırı olmuştur suçlu olarak Usame bin ladin ve cemaati gösterilmekte idi. Eger bir suç işlenmiş ise (islama göre) bunun delilleriyle ispat edilip eğer ceza gerekiyorsa şeriatta cezası ne ise o uygulanacaktı ama Amerika Talibanı tanımadığı için şeriatı da tanımayacaktı. Talibanda buna karşılık Müslümanlardan hiç birini Amerikaya teslim etmeyeceğini bunun İslam dininde haram olduğunu söyleyerek her şeye hazır olduğunu açıklayacaktı. Çünkü buraya gelen cemaatler hepsi ülkelerinde zulme uğramış Taliban topraklarını emin beldeler bilip hicret etmişlerdi. Kendilerinin emanı altındaki bir müslümanı kafire teslim etmek olmazdı ve 7 ekim 2001 de ilk bombardıman başladı. Bütün şehirler aralıksız bombalanıyordu. Kabilde savaş iyice kızışmıştı özellikle bagram tarafı güçlendiriliyordu. Ama bundan daha önemlisi kabilin içinde amerikayı destekleyen kuzey ittifakı taraftarı çok fazla idi.
Bu ve daha bir çok sebepten kabil fazla dayanamayacak 2 ay sonra düşecekti o düşüş gecesini çok iyi hatırlıyorum bende kabilde idim cephe düşmüş kabil içlerine kadar çekilmiştik çok yoğun bir bombardıman yasıyorduk öyleki beş saniye arayla sürekli sağımıza solumuza bomba düşüyordu taki bulunduğumuz konvoy vurulana kadar böyle devam etti. Yaralıları hastaneye getirdiğimizde hastanede yer kalmamıştı. Bu günler benim için çok acı anılarla dolacaktı. Bu gece kabul hilafetin baş kentini koruyamamıştık ve düşmüştü, ardından mezarı şerif,kunduz,logar host ve çok güzel günlerimin geçtiği Kandahar düşmüştü. Biz ise dağlara çekilmiştik hosta yakın şaikot adındaki bölgeye konuşlanmıştık. Bu sırada süleymanla aynı bölgedeymişiz ama ben Arapların yanında idim Süleyman da oradaymış ama hiç görüşmedik.
Süleymanın çocukça tavırları ve yanlış bir kaç hareketi Araplarla arasını açmış ve şimdi şehit şeyh habbab ona Özbeklerin arasına gitmesini söylemiş. ona Ebu Yahya sahip çıkmış ve yanında kalmasını söylemiştir. bu tür şeylerden hoşlanmayan cemaat emiri tahircan ise Ebu Yahya hatırına ses çıkarmamıştır.bu dönemde şaikot yoğun kar altında ve yokluk tam bu dönemde Amerika anakonda adı altında şaikota bir operasyon düzenliyor. Özbek mücahitler ve Arap mücahitlerden ise sadece Ebu Leys gurubu kalırken benimde içinde bulunduğum guruplar savaşmamayı tercih ederek şaikotu boşaltıyoruz. Özbekler ve kahraman komutan Ebu Leyse bağlı mücahitler burada savaşarak büyük kahramanlıklar gösteriyorlar,70-80 civarında Özbek sayısını bilemediğim Arap mücahit şehit oluyor,bir çok yaralı oluyor. Amerikalılarda ise 2 tane helikopter düşüyor otuza yakın ölü ve sayısını şuan bilemediğim esirler alınıyor.
Bu savaşta mücahitler büyük kahramanlıklar gösteriyor, emre itaat ederek nasıl şehit olunduğunu gösteriyorlar adeta ve böylece Allaha verdikleri ahti yerine nasıl getirdiklerini ispatlıyorlardı. bu savaşta Süleyman da yakınına düsen bir bombadan kafa bölgesinden ağır yaralanıyor. Mücahitler veziristan dağlarına çekiliyor artık mücahitler için veziristan sayfası başlıyor.
VEZİRİSTAN
Veziristan süreci Ebu Yahya ve Süleyman için çok farklı olacak Ebu Yahya,Süleyman ve 5 arkadaşı Ö.İ.H den ayrılacak ve kendi yollarını çizmeye karar verirler. Bu yol Ö.İ.H yolundan farklı olarak olan Özbekistan içerisinde seri operasyonlar düzenlemek zindanda bulunan ve şehit olana Müslümanların kısasını almak. Bunun için Arap mücahitlerle istişareler yapılıyor Arap komutanlardan siyasi ve iktisadi yardımlar alarak Özbekistan içinde operasyonlar için hazırlık yapılmaktadır. Bu çalışmalar 1 yıl gibi kısa surede verim verecek ve 2004 yılında taskentte es zamanlı bir çok bombalama eylemi olacaktır. Kerimov yönetimi panikliyecek tahtı sallanacak zindanlarda ki binlerce Müslüman mücahitlerin ayak seslerini duyarak umutları yeşerecekti,evet demek ki Müslümanlar kardeşlerini şehit eden bir çok müslümanı işkencelerden geçiren tağuttan hesap sormaya başlamıştı. Bu patlamalar anlam verilemeyen şekilde Ö.İ.H ni rahatsız etmiştir. Özbekistan konusunda yapılacak bir şey varsa biz yapmalıyız gibi Müslümanların tarih boyunca düştüğü hatalara yine düsülecek Müslümanlar arasına fitne tohumu ekilecekti.
Ebu Yahya ve gurubu kısa sureli çalışmadan verim alınca moral bulmuş bir çok mücahit komutanla istişareler başlamıştı. Hedef olarak Özbekistan hükümeti seçilip yeni bir programla çalışmak gerektiğine karar veriliyor böylece cemaat kuruluyor.
İSLAMİ CİHAT İTTİHADİ
Cemaatin programı bir çok mücahit alimle istişare yapılarak çiziliyordu. Bu program ana hatlarıyla özbekistanda ki zulme uğrayan, tek suçu İslami rejimi savunmak olan yada bir cemaatsel faaliyette bulunmak olan mazlum Müslümanların kısasını almak ve İslam şeriatına dayalı bir rejim kurmak. Yani ana hedef Ö.İ.H den farklı olarak Amerika ve Pakistan değil Özbekistandır. Çünkü;Kafkaslardaki büyük bir cihat potansiyeli emirlerin yanlış strateji hatası sebebi ile kullanılamıyordu. İ.C.İ ise bu Kafkaslardaki potansiyel enerjiyi kinetik enerjiye çevirmeyi hedeflemekte idi. Bu program çok uzun soluklu bir koşu idi bu yolda çok emek verilecek çok kan dökülecek ama Allahın dilediğinden başka bir şey olmayacaktı. Bu program çerçevesinde canını Allah davası yolunda satmış kahraman mücahitler bir çok proje geliştiriliyor ve uygulamaya konuluyordu.
Süleymanla tanışmamızda tam bu yıllara tekabül etmektedir. B en medresede iken oraya gelmiş yanında kardeşi İlyas vardı İlyas o zaman 13 yaslarında tatlı bir çocuktu. Süleymala Türkçe bildiğinden dolayı samimi sohbetimiz olmuştu. Süleyman daha sonraki yıllarda Peşaver de Pakistan istihbaratı tarafında yakalanacak ve Amerikalılar Pakistanlılar ve Özbekistan istihbaratı tarafında sorgulanır. 100 gün çeşitli sorgu teknikleri ile sorgulanır ve 100 günde Özbekistan hükümetine teslim edilmeye 2 gün kala Allahın yardımıyla kaçar ve mücahitlerin safına yetişir. Artık Süleyman için çok şey değişmiştir bu esaret hayatı onu çok olgunlaştırmış eski tanıdığım geveze Süleymanın yerini bambaşka bir Süleyman almıştı. Çünkü bu esaret döneminde mücahitlerin kıymetini cihadın kıymetini Allah yolunda mücadelenin kıymetini yakinen anlamıştı ve esaret hayatında Allah onun kişiliğini de terbiye etmişti. Allahın insanı eğitmesi böle bir şey demek ki.bana anlattığı bir iki esaret anısını paylaşayım;zindandaki hücremde beni ellerimden asıyorlar sonrada ellerinde ki sopayla Pakistanlı sorgucular vurmaya baslıyorlardı bayılana kadar sürüyordu bu nasıl ölmediğime hala hayret ediyorum. Bir gün yine üç sorgucu kafir geldi kollarımdan tavana asılıydım ellerinde beyzbol sopaları vardı dedim bana bununlamı vuracaksınız ( ben zaten zayıf bir adamım 50 kg bile gelmiyorum) artık dayanamıyorum dedim sizi Allaha şikayet edeceğim gelemeyin üstüme diye bağırıyordum tam vuracakları zaman Allahım diye çığlık attım. Bu çığlığımla zerzele gibi bir sallantı oldu(deprem sallantı) bu olay Allahın bana kerameti oldu çok korktular tüm sorgucular gardiyanlar arasında bu olay konuşuluyordu bu olaydan sonra bana aşırı bir saygı gösterdiler ve kaçana kadar rahat ettim en azından dayaktan kurtuldum. Bu habisin müdürü bir gün yanıma gelerek bak Süleyman biliyoruz sizin davanız Allah için İslam için ben biliyorum ki Allah ta sizi seviyor ama bizi anlayın bizde vatanımız için Amerikanın koordinesinde sizle mücadele ediyoruz yoksa bizimle de savaşırlarsa vatanımız içi çok kötü sonuçlar verir Afganistan gibi oluruz diyordu. Peki bu Allahın huzuruna gittiğinizde mazeret olarak kabul edilecek mi? diyordu. (gerçekten de yapılan analizlere göre Amerikanın dediklerine uyarak ülkesini Amerika ile savaştan koruyan müşerref böylece bir çok masum Pakistanlının öldürülmesini engellemişti ama ne yazık ki tarih şöyle bir not düşmüştü. Afganistan ın Amerika ile girdiği 6 yıllık savaşta kaybettiği Müslüman sayısının iki katını o tarihlerde olan Pakistan depreminde Pakistan kaybetmişti. Müşerref onları Amerikalılardan korumuştu belki ama Allahtan koruyamamıştı. yani ölmesi gereken insanlar yine ölmüştü. Sadece sebebler değişmişti. Allah hepsine rahmet etsin. ) Allahın mücahitlerin ayakları sabit kalsın diye verdiği kerametleri daha öncede Guantanamo dan bırakılan kardeşlerden dinlemiştim el hamd Allah her şeyi gören ve bilendir. Bir başka kıssa ise gece rüyamda çok uzun boylu beyaz elbiseli 4 kişi gördüm bunlar etrafımı sardı ve bana bugün kahvaltını mücahitlerle yapacaksın müjde dediler,uyandım ve hücredeki klima bozulmuş ve tamir için sökülmüştü (Pakistan da klima olmadan yasam olmaz çünkü) bu delikten hücre arkadaşının yardımıyla tırmanarak kaçmayı başarır,gerçektende sabah kahvaltısında Peşaver deki mücahitlerin evinde idim el hamd rabim esaret altındaki tüm Müslümanlara yardım etsin.
Annesi o çilekeş mücahide esaretten kurtulmuş bu defa da olgunun 100 günlük esir düşmesiyle imtihan olacaktı Süleymanın bu dönemde bir oğlu olmuştu. Annesi bu dönemde İlyas’la Türkiye ye gelmişti. Bunlar benim evimde 1 ay misafir olarak kalmıştı rabbim ecrini versin. Teyzeye çok üzülmüştüm bu yaslı halinde bu kadar imtihan oldun artık kal burada size rahat bir yaşam var zaten yıllardır cezaevindesin artık rahat et dememe rağmen duramayacağını benim yerim mücahitlerin yanı onların hizmeti diyordu. Ona açtığımız yatakta uyumuyor minder üstünde yada kuru yerde yatıyordu. Neden böyle yapıyorsun dediğimde bunlar beni dünya hayatına bağlıyor hakkını helal et diyordu.
Anlamıştım ki teyzeyi kendi yoluna bırakmak daha doğru bu yol ise cihat, hicret,muhacirlik,züht yolu cennet yolu dolayısıyla çile yoluydu.Suphanallah teyze tekrar cihat bölgesine veziristana dönüyordu ben ve ailem çok üzüldük ben de teyzeyi gönderdikten sonra ailemi alıp umre ve hac için suudiye gidiyorum. Hactan döndüğümde İlyas ve Süleyman beni acilen Afganistan’a çağırıyorlar Ebu Yahya seninle görüsmek istiyor diyorlar. Bende Afganistan’a gidiyorum bu defa İlyas ve teyze bana ensarlık yapıyorlar suphanallah Süleymanla ve Ebu Yahya ile uzun uzun ümmetin meseleleri nasıl islama hizmet edebiliriz neler yapmalıyız gibi konularda günlerce konuştuk. 1 yıl sonra tekrar görümsek üzere ayrıldık. Artık Süleyman ve Ebu Yahya ile yol arkadaşı kader arkadaşı olmuştuk buna en çok sevinende teyze olmuştu. Benim artık 3 değil 4 oğlum oldu diyordu. 1 yıl boyunca Süleymala bir çok defa görüştük 1 yıl sonunda kardeş Ebu Yahya ailenide alsın buraya hicrettesin diyor dedi. Senin yerin buralar oralarda ölmemelisin diyordu. Ailemi alarak uzun ve meşakkatli bir yoldan sonra Süleyman ın iki odalı çamurdan evinde idik odanın birini bizim için ayırmışlardı yani iki tane minder ile soba ve odun koymuşlardı benden önce burada teyze İlyas la kalıyormuş biz gelince onlarda başka bir yere gittiler. Artık Süleymanla aynı evi paylasan ahi olmuştuk el hamd hanımlarımızda çok iyi anlaşıyorlardı. Hanımları bir odaya gönderip sabahlara kadar yanımıza gelen misafirlerle ilgileniyor istişare yapıyorduk. Allah yolunda en faydalı nasıl olunur neler yapıla bilir bunları analiz yapıyorduk.
Evet Süleyman ın tüm hayatı gündemi Allahın dininin hakimiyeti için kurulan cemaatin çalışmalarıydı. Sabah erken saatte evden çıkıyor aksama kadar çalışmalar yapıyorduk. bazan arabayla bazanda ilyasın motorunu alarak ben önde Süleyman arkada silahlarımız çapraz sırtımızda gitmemiz gereken yere gidiyor işimiz bittiğinde de eve dönerken pazardan alış veriş yapıyorduk yani hayat devam ediyordu. Süleyman’ı bu süreç içerisinde çok iyi tanıyacaktım arkadaşlarına ne kadar sadık, davasına ne kadar samımı öğrenecektim. Uzun uzun Hattap la ve Çeçenistan daki komutanlarla geçirdiği günlerden bahsediyordu. Onların davasından dava adamının nasıl olması gerektiğinden yaşamanın ve kulluğun manasından bahsediyordu. Tarihte ki şahsiyetlerin yaptığından örnekler veriyordu yaşı bende küçük olmasına rağmen ondan bir çok şey öğreniyordum en çokta izzeti öğreniyordum. O hep ahi biz mücahidiz bu bize ayıp yakışmaz ve benzeri şeyler üzerinde çok duruyordu. Yaşam ve ahlak menhecimiz bu doğrultuda idi. Afganlı ensarlarla diyalogu mükemmel dene bilecek seviyede idi. Ensarlara olağan üstü bir değer verirdi. Anladığım şuydu Hattab ın Çeçenlerin kalbini kazanmak için yaptığı şeyleri Süleyman Afganların kalbini kazanmak için yapıyordu. Süleymanın anlattığına göre Hattap çok aktif biriymiş geceleri sürekli çeçen aileleri hastaları arkadaşlarını ziyaret edermiş. Hattap bir ziyaretinde eve ayakkabılarıyla girmiş çeçenler çok temizmiş bütün ev ahalisi oo Hattap ayakkabını çıkar ev kirleniyor diyorlar. O da gülerek kadınlara eğer basınızı örtmezseniz ayakkabımı çıkarmam diyor.
Süleyman bana hep kardeş biz nasıl öleceğiz düşünemiyorum bir türlü o anı kafamdan geçiremiyorum diyordu.Bbende düşünemiyorum diyordum ama abi herkes gidiyor ya cennete biz ne zaman gideceğiz? bende ahi sana da bana bir şey olmaz çünkü sendede bende de yamukluk var diyordum gülüşüyorduk ikimizin ortak arkadaşı olan bir çok şehit mücahitten bahsedip anıları tazeliyor ve rabbimizde bizi bu dünyada onlarla beraber ettiği gibi cennette de beraber etmesini diliyorduk.
Süleyman la çok yoğun tempoda çalışıyorduk çoğu zaman eve gelemiyorduk artık cemaat iyice büyüyor sorunlar çoğalıyor ve bu sorunların çözümü için çok enerji harcıyorduk.
Tarihler 2009 ramazan ayıydı Ebu Yahya Çeçenistan da beraber olduğu Hattabın kameramanı olan Dağıstanlı Aşur ve şoför olan Uygur Muhammet arabada Amerikan casus uçağı tarafından vuruldu. 3 ahide rabbine kavuşmuşlardı. üçü de geride neler bırakmıştı. hanımlarını, çocuklarını en önemlisi de sürdürülmesi gereken bir davayı sırtımıza yüklemiş ve artık bizden bu kadar demişlerdi. Ebu Yahyanın şahadeti bana da Süleymanada çok ağır gelmişti onunla geçirdiğimiz günler gözümüzün önünden gitmiyordu. Evet abimiz hocamız üstadımız arkadaşımız komutanımız takva timsali yiğitlik timsali Ebu Yahya şehit olmuştu cemaatin tüm fertlerinin dili tutulmuş sanki konuşulacak bir şey yoktu artık .söylenilecek tek şey ‘ inne lillah inne ileyhi raciun’ Ebu Yahya yı aklımızdan çıkaramıyorduk onun Çeçenistan daki yiğitliklerini hatırlıyoruz buda heykelinin yıkılması için patlayıcıyı hazırlarken hatırlıyoruz. Taşkent’teki 1999 ve 20004 İsrail ve Amerikan konsolosluklarına saldırıları tertip yaparken hatırlıyoruz. Afganistan içindeki bir çok Amerikan ve mürtet noktalarına saldırı planları yaparken hatırlıyorum. Amerikan kargo uçağını vurmak için günlerce sabırla yerinden ayrılmadan silahı başında beklediğini hatırlıyoruz. Ebu Yahya nın çok güzel ahlakı vardı örneğin hiçbir hediyeyi almazdı almak zorunda kalırsa hemen başkasına verirdi, Alınan ganimetlerden kesinlikle pay almaz beytülmale verirdi. Tek geliri beytülmalin verdiği 60 dolar civarında aylıktı Bunun için üzerinde fazla parası olmazdı. Hatta bazen arabada giderken kim dondurma ismarlıcak dediğimizde o ısmarlayamazdı. Çünkü aldığı para ancak ailesinin ihtiyacını görüyordu. Bana simdi sen ısmarla aylık aldığımda ben ısmarlarım diyordu. Hasbiyallahu ve nimel vekil rabbim onu Firdevs cenneti ile mükafatlandırsın. Onun sadece 2 tane elbisesi vardı birini yıkarsa diğerini giyerdi.
O ahiret hayatını dünya hayatına tercih etmişti. Bir çok engellememize rağmen operasyonlara bizzat katılıyordu şehit olmak benimde hakkım diyordu. Ona selam ediyor ey şehit yolun yolumuz diyoruz.
Ebu Yahya nın şahadeti bizi öksüz çocuk gibi bırakmıştı tam bu soku atlatmadan gelen 2 haber bizi bir daha sarstı İlyas evden pazara diye çıkmış ve bir daha dönmemişti. Ondan bir türlü haber alamadık. İlyasın akıbeti hakkında bir çok ihtimal vardı bunlardan bazıları şöyle; Pakistan istihbarat ajanları kaçırmış olabilir veziristan daki münafıklar kaçırmış olabilir yada i.c.i nin çalışmalarından rahatsız olan bir cemaat kaçırmış olabilir allahu alem ama bilinen bir şey vardı ki İlyas kafirleri çok kızdırmıştı. Hatta son birkaç ay içinde Amerika Ebu Yahya yı Süleyman ı ve İlyas ı en çok arananlar listesinde açıklamıştı çünkü cemaat son dönemde yaptıkları operasyonlarla Afganistan da en çok sesi duyulan cemaat olmuştu. Süleyman ve annesine çok üzülüyordum ama yapacak bir şey yoktu. Cemaatin yeni emiri şura tarafından seçilmiş mücahitler ona biat yeniliyordu. Artık Süleyman rabbine çokça dua ediyor rabbim beni de arkadaşlarımın yanına al diyordu. Çünkü artık onunda benimde ahretteki dostlarımız dünyadakinden çok fazla olmuştu. Bir sabah Süleyman benim ve Süleyman ın komsusu olan bedr-i tevhit stüdyo emiri Muhsin le ( aynı zamanda Ebu Yahya nın bacanağı) evden çıktılar hanımını her zaman ki gibi Cafercin anası boladı allahge emanet (Özbekçe)selam aleykum deyip arabaya bindiler ve arabada giderken bir casusu uçağın saldırısıyla şahadete kavuştu. Süleyman ve Muhsin de böylece muratlarına ermişti .
Evet o dostlarının yanına hocası Hattap, Ebu Ömer, Bilal Ebu Cafer , Şamil Baseyev, Ebul Bara , Ebu Yahya nın yanına gitmişti ve geride kalanlara dönüp nimetlerle müjdelemek istiyordu. Bu nimetleri gördükten sonra rabbine dönüp yarabbi beni bir daha gönder yine senin yolunda şehit olayım der. Rabbim bizi bu dünyada aynı safta ettiği gibi cennette de beraber etsin.rabbim şehadetinizi kabul etsin ve bizimde cihatta ayağımızı sabit kılsın ve şehit olarak size kavuştursun.
Ah diyor deli gönül ah bir olsam
Şimdi kardeşimin yanında
Sarılsam ona ve yüzüm sürü versem
Komşu olsam inci tahtına
Söyleyin ona kardeşin özler seni
Sahibi oldum düşlerimin
İsyan edermiş sana hasretlerimi
Bin nuru oldum gözlerinin
ALLAHIN KULU
 
Üst Ana Sayfa Alt