Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Seleme Bin Akvâ (r.a)

E Çevrimdışı

Ebu Bekir

Üye
İslam-TR Üyesi
Seleme İbni Ekva radıyallahu anh sayılı arap okçularından... Sahabe arasında secaat ve cesareti ile şöhret kazanmış bir yiğit... Ok ve mızrak atışıyle, ata binişiyle usta bir süvari... Yaya olarak düşmanı takip eden piyadelerin kahramanı...



O, hicretin 6. senesinden önce islam'la şereflendi. Çoluk çocuğunu Mekke'de bırakıp Medine'ye hicret etti. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'den aldığı nurla gönlünü yıkadı ve orada hiçbir şirk kalıntısı bırakmadı. İslam'a ihlasla sarıldı. Kahramanlıkda, cömertlikte, hayır işlerde yarışan bir cihad eri oldu.



Seleme (r.a.) Medine'ye geldikten sonra bütün gazvelere katıldı. İlk önce Hudeybiye gazvesine iştirak etti. Bu gazvede cesaret ve secaatiyle kendini gösterdi. İslam tarihinde muhim bir yeri olan Rıdvan bey'ati de bu gazvede gerçekleşti. Seleme (r.a.), burada Efendimize iki defa bey'at etti. Bu tarihi hadise şöyle oldu:



"Sevgili Peygamberimiz ve ashabı hicretin altıncı yılında Kabe'yi ziyaret maksadıyla yola çıkmıştı. Kureyş buna engel oldu. Rasul-i Ekrem (s.a.) efendimiz onlara, savaşmaya değil ziyarete geldiğini Umre yapmak istediklerini haber vermek üzere Osman İbni Affan (r.a.)'i gönderdi. Kureyşliler Osman (r.a.)'a:"İstersen sen beyti tavaf et fakat hepinizin girmesine yol yok" dediler. Hz. Osman (r.a.) da: "Rasulullah (s.a.) tavaf etmedikçe ben tavaf edemem." dedi. Bunun üzerine Osman (r.a.)'ı tutuklayıp göz hapsine aldılar. Dönüşü gecikince ashab telaşa düştü. Bu arada onun öldürüldüğü haberi yayıldı. Bunun üzerine iki Cihan Güneşi efendimiz: "O kavimle çarpışmadan gitmeyiz." buyurdu. Sahabeden ölünceye kadar savaşmak ve kaçmamak üzere bey'at aldı. Ashab teker teker gelip bey'at ettiler. Seleme (r.a.) kendi bey'atını şöyle anlatıyor:"Ben Rasulullah'a ağacın altında bey'at ettim. Ölünceye kadar savaşmak ve kaçmamak üzere. Sonra bir kenara çekildim seyrediyordum. Bey'at edenler azalınca Rasul-i Ekrem (s.a.) bana: "Seleme! Sana ne oluyor da bey'at etmiyorsun?" dedi. Ben de: Ya Rasulallah bey'at ettim, dedim. "Yine bey'at et!" buyurdu. Tekrar koştum bey'at ettim."



Muhtelif vesilelerle üç kere bey'at eden Seleme (r.a.) Rasulullah (s.a.) ile birlikte yedi gazveye katıldı. O, piyadelerin kahramanı idi. Nerde biri gözetlenecekse onu gözler, nerde biri takib edilecekse onu takib eder yakalardı. Rasul-i Ekrem (s.a.) efendimiz Hudeybiye dönüşünde konaklarken Seleme'ye gözcülük vazifesi vermişti.



O, ok ve mızrak atmakta da ustaydı. Onun savaş tekniği bu günkü gerilla savaşlarındaki usûle benzerdi. Düşmanı kendisine saldırdığında onun önünden çekilir, düşman geri çekildiğinde veya dinlenmek üzere durduğunda süratle ona saldırırdı. O, bu usulle Zu Kared gazvesinde ve bazı seriyyelerde düşman kuvvetlerini tek başına püskürtmeyi başardı. Onun secaat ve kahramanlığı Zu Kared gazvesinde daha bariz bir şekilde görüldü. Şöyle ki:



"Rasul-i Ekrem (s.a.) efendimizin sağmal ve doğurmaları yaklaşmış yirmi devesi Gabe-Zu Kared mevkiinde otlatılıyordu. Burası Gatafan kabilesinin mıntıkası idi. Seleme (r.a.)sabahları erkenden, develerin sütlerini efendimize getirmek üzere atla buraya gelirdi. Birgün Gabe dağının eteklerine vardığında Abdurrahman İbni Avf (r.a.)'ın kölesi onu gördü ve koşarak yanına geldi. Çok heyecanlıydı. Kendisi anlatıyor: Ne oldu sana? dedim. O da:Rasulullah (s.a.)'ın çobanı Zerr şehid edildi, develeri de götürüldü! dedi. Kim götürdü diye sordum. Gatafanoğulları dedi. Bu hadiseden cok muteessir oldum. Hiç vakit kaybetmeden, derhal Medine'ye haber ulaştırdım. Yardımcı kuvvet gönderilmesini istedim. Kendim de tek başıma Gatafanoğullarının peşini takib ettim. Süratle onlara yetiştim. Hemen yayıma ok yerleştirip onlara ok yağdırmaya başladım. Okları atarken de: "Ben Ekva'ın oğluyum! Bugün alçakların öleceği gündür!" diyor onları oyalıyordum. Vallahi onlara, durmadan ok atıyor ve onları öldürüyordum. Bana yönelip de öldürmediğim hiçbir atlı yoktu. Dağ yolu daraldı.Müşrikler boğazın dar geçidindeyken ok yetişmez oldu. Dağın üzerine çıktım onlara tekrar atmaya başladım.Baskıncı müşrikler güneş batmadan önce Zu Kared denilen sulu bir vadiye saptılar. Çok susamışlardı. Su içmek istediler. Onları orada da tedirgin edip uzaklaştırdım. Bu arada Rasulullah (s.a.)sahabileriyle yetişti. Onlarla birlikte peşlerini takibe başladım.Yaya olarak tek başıma baskıncılara o kadar yaklaşmıştım ki; ashab ordusunu arkamda göremiyordum. Sabahdan akşama kadar kaçmaktan yorulan müşrikler beni arkalarında görünce çok şaşırdılar. Nihayet develeri bırakarak kaçmak zorunda kaldılar." İşte o gün Rasul-i Ekrem (s.a.) efendimiz ashabına: "Süvarilerin en iyisi Ebu Katade, piyadelerin en hayırlısı Seleme İbni Ekva'dır" buyurdu.



Seleme (r.a.)'ın kahramanlıkları her gazvede görülürdü. Sakif ve Hevazin gazvelerinde bir adam islam ordugahına gelmiş işbirligi yapmayı teklif ediyordu. Sonra sıvışıp gittiği anlaşıldı. Seleme onu takip etti ve yakalanacağı sırada vuruşarak onu öldürdü. Devesini, silahını eşyasını alıp getirdi. Hadise Rasul-i Ekrem efendimize arzedilince alınan ganimetlerin hepsinin Seleme'ye ait olduğunu söyledi ve onu bu şekilde taltif buyurdu.



O, Hz. Ebu Bekir (r.a.)'in başkanlığında Beni Kilab seriyyesinde de bulundu. Tek başına yedi aileyi dağıtan Seleme (r.a.) çoluk-cocuk, kadın-erkek hepsini toplayıp esir alarak getirdi. Hz. Ebu Bekir (r.a.) kadın ve cocukları niçin getirdin deyince müslüman esirlerin kurtarılması için dedi. Müşriklerle anlaşma yapıldı ve onlar da serbest bırakıldı.



O, cömertlikte de kahramandı. Allah için istendiğinde, olduğundan daha fazla verirdi. Halk onun bu özelliğini bildiği için; "Allah rızası için senden istiyorum." derdi. Seleme (r.a.) da "Allah rızası için istemeyen ne için ister ki?" diye onların gönüllerini hoş eylerdi. Tanımadıklarına bile ikramda bulunurdu. Kendisinden bir şey isteyen kimseyi reddetmezdi. Herkese de böyle öğüt verirdi.



Seleme İbni Ekva (r.a.) 77 hadis rivayet etti. Hz. Osman (r.a.)'ın şehadetinden sonra Rebeze'ye yerleşti. Hicretin 74. yılında Medine'ye ziyaret için geldiğinde vefat etti ve sevgilisinin toprağına defnedildi. Rabbimizden şefaatlerini niyaz ederiz. Amin.
 
Muaz ibni Cebel Çevrimdışı

Muaz ibni Cebel

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
SELEME b. AKVÂ

Kahraman Piyade


Oğlu İyâs onun faziletini tek cümleyle şöyle özetler:
“Babam asla yalan söylememiştir!..”
Bir insanın iyi ve salih insanlar arasında önemli bir mevki edinmesi için böylesi bir fazilete sahip olması yeterlidir.
İşte Seleme b. Akvâ bu fazileti elde etmiş ve ona layık olmuştur.
Seleme b. Akvâ toplum içinde keskin bir nişancı olarak ün yaptığı gibi aynı zamanda cesareti, cömertliği ve güzel amelleriyle de temayüz etmişti.
Zaten kendisini İslâm’a adarken saf ve katıksız bir imanı vardı. İslâm ise, bu cevheri yepyeni bir kalıba dökmüş, bundan o yüce şahsiyet meydana gelmişti.
İşte o şahsiyet “Rıdvan Biatı” nişanına sahip seçkin sahâbedendi.
* * *

Hicretin altıncı senesi Resûlullah ve mümtaz ashabı yollara koyulmuşlardı. Amaçları çok sevdikleri, çok özledikleri “Beytü’l-harâmı” ziyaret etmek, hasret gidermekti. Ama Kureyş yolları kapamış, geçit vermiyordu.
Resûlullah, Kureyş’e Hz. Osman’ı gönderdi. Hz. Osman onlara: “Biz savaşmak için değil; sadece ziyaret için geliyoruz.” diyecekti.
Bekleyiş uzun sürmüş; ama Osman hâlâ geri dönmemişti. Bu arada müşriklerin Hz. Osman’ı öldürdüğü söylentisi yayıldı. Bunun üzerine Resûlullah bir ağacın gölgesine oturmuş ve meşhur biat gerçekleşmişti. Sahâbe teker teker Resûlullah’ın huzuruna gelmiş, mübarek ellerini tutmuş ve biat etmişlerdi. “Ey Allah’ın Resûlü! Senin uğrunda ne zaman istersen derhal ölmeye hazırız, canımız sana feda olsun!..” demişlerdi.
Seleme de orada biat edenler arasındaydı. Olayı ondan dinleyelim:
“O gün ağacın altında Resûlullah’a biat ettim, uğrunda ölmeye söz verdim. Sonra bir kenara çekildim. Biat işi bitmek üzereydi ki, Resûlullah bana seslendi:
Ey Seleme! Sen neden biat etmiyorsun?
Dedim ki:
“Ben biatımı yaptım ey Allah’ın Resûlü!” Bunun üzerine Resûlullah:
Bir daha, bir daha..!” buyurdu. Ben de gelip ikinci kez biat ettim.” Hiç şüphesiz, o biatına tam olarak sadık kalmıştı.
Hatta o, bu biattan çok daha önce ahdini yerine getirmişti. “Allah’tan başka ilâh yoktur, Muhammed O’nun kulu ve elçisidir” dediğinden beri...
İşte isbatı... Diyor ki:
“Ben Resûlullah’la beraber tam yedi gazveye katıldım. Dokuz tane de Zeyd b. Hârise ile...”
* * *

Gerçekten Seleme, bu gazvelerde en yetenekli piyadelerden biriydi. Okunu ve mızrağını çok iyi kullanan keskin bir nişancıydı.
Savaşırken, günümüzün gerilla savaşlarına benzeyen bir taktik kullanırdı. Düşman saldırınca geri çekilir, bu şekilde düşmanını oyalayıp yorgun düşürür, sonra da yıldırım gibi üzerine çullanırdı.
Uyguladığı bu vurkaç taktiği sayesindedir ki, o meşhur “Zîkared” savaşında Üyeyne b. Hısn el-Fizârî komutasında Medine tepelerine saldırı düzenleyen düşman kuvvetlerini tek başına bozguna uğratmıştı.
Düşman kaçıyor, o kovalıyordu. Ansızın saldırıyor, vuruyor, kaçıyor, ortaya çıkıyor, yine vuruyor ve yine saklanıyordu. Bu şekilde onları Medine’den uzaklaştırırken takviye kuvvetleriyle beraber Resûlullah imdada yetişti.
O gün Resûlullah ashabına şunları söyledi:
En hayırlı piyadeniz Seleme b. Akvâ’dır.”
* * *

Seleme hayatı boyunca üzüntü ve ümitsizlik nedir bilmemişti. Ama Hayber savaşında kardeşi Âmir’in cansız bir şekilde yere serilmesi onu bir kedere ve ümitsizliğe sevk etmişti.
O gün Âmir, İslâm ordusunun önünde durmuş, sessizce şu beyitleri terennüm ediyordu:
“Senin bize hidâyetin olmasaydı Allah’ım,
Ne sadaka verebilir, ne de namaz kılardık.
Bize gönül huzuru ver, sekinet ver Allah’ım,
Düşmanlarının karşısında metanet ver Allah’ım”
Savaş başlamıştı. Kardeşi Âmir yalınkılıç bir müşriğe saldırdı. Kılıcını savurdu düşmanına. Fakat ne yazık ki, elindeki kılıç ters dönerek ucu kendisine dokundu ve cansızca yere yıkıldı. Kendi kendisini öldürmüştü Âmir. Bazı müslümanlar hayıflandılar:
“Zavallı Âmir, şehâdetten mahrum oldu.”
İşte o an vurgun yemiş gibi oldu Seleme. Öyle sarsıldı, öyle üzüldü ki... Şimdi gerçekten kardeşi yanlışlıkla kendini öldürdü diye cihad ve şehâdet sevabından mahrum mu olacaktı?
Hemen Resûlullah’a gitti:
“Ey Allah’ın Resûlü! Gerçekten Âmir’in amelleri heba mı oldu?”
Rahmet Peygamberi hemen heyecanını, endişesini gidermiş ve yüreğine su serpmişti:
Hayır, bilakis o bir mücahid olarak öldü.
Ve onun çifte sevabı vardır.
Şimdi o, cennetin ırmaklarında serinliyor.”
Seleme çok cömertti. Hele Allah için istenildiğinde taşardı cömertliği. Bir kimse ondan Allah rızası için canını bile istese, hiç tereddütsüz feda ederdi. Herkes onun bu özelliğini bildiğinden, bir şey istedikleri zaman “Allah rızası için istiyorum” derlerdi. O ise buna şöyle mukabelede bulunurdu:
“Allah rızası için vermeyeceğim de ne için vereceğim..?”
Halife Hz. Osman (r.a.) şehit edildiği gün bu cesur mücahid anladı ki, müslümanlar arasında artık fitne kapıları açılmıştır.
O ise bu zamana kadar hayatının çoğunu müşriklerle savaşarak geçirmişti. Kalan ömrünü şimdi kardeşleriyle savaşmakla mı bitirecekti. Hayır asla! Müşriklere karşı savaşırken Resûlullah’ın övgüsüne mazhar olmuş bir insan, bu yeteneğini bir mü’min, bir müslüman kardeşine karşı kullanamazdı...
Bu yüzden eşyasını toplayıp Medine’den ayrıldı. Doğruca Rebeze’ye gitti. Rebeze daha evvel Ebû Zerr’in de hicret ettiği yerdi. Kalan ömrünü Rebeze’de geçirdi..
* * *

Bir gün Medine’yi ziyaret etme arzusu uyandı içinde. Hicretin yetmiş dördüncü senesiydi. Medine’ye varmış, orada bir iki gün kalmıştı ki, ecel kapısını çaldı. Medine’de kaldığı üçüncü gün vefat etti...
Toprağa dönüyordu, aslına, Dost’una dönüyordu. Sevgilisi onu kanatlarına almak, bağrına basmak istiyordu. Tıpkı mübarek arkadaşlarını, salihleri, şehitleri kucakladığı gibi...


 
Üst Ana Sayfa Alt