Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Sesli (Cehri) ve Toplu Zikrin Bid'at Oluşu

mlevent Çevrimdışı

mlevent

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Tasavvuf hakkında hiç bir bilginiz olmadığı için yok sayıyor bir zenginliğimiz olduğunu inkar ediyor hatta onu çok necis bir şey yerine koyuyorsunuz son kez bu tasavvuf mevzusunu anlatacağım ve bitireceğim idrak gözüyle okuyunuz okumadan önyargılı davranmayınız iftiraya kadar gidiyorsunuz.


Eşya ve varlığın ruhuna nüfûz etmek, hadiseleri mârifet eksenli yorumlamak ve Cenâb-ı Hakk’ın her icraatını O’nu rasat etmeye bir menfez kabul edip, kemmiyet, keyfiyet ve tasavvurlar üstü bir iç müşâhede ile, ömrünü, O’nu temâşâ edebilme ve her hâlükârda O’nun, bizi görüyor olma mülâhazasıyla hep iki büklüm yaşamaktır. Bunu daha detaylı açarsak şöyledirki;
Tasavvufun esası,zâhiren şeriat âdâbına riâyet, bâtınen de o âdâba vukuftur ki, bu iki kanadı da sıhhatli kullanan sâlik, zâhirde olan ahkâmı bâtından görür, bâtında olan ahkâmı da zâhirde duyar ve yaşar. Böyle bir müşâhede ve duyuş sayesinde o, hedefe hep edeple yürür ve yakın dolaşır.
Tasavvuf, mârifet-i rabbâniyeye açık bir yol ve bir ciddiyet mesleğidir. Onda lâubâlilik ve hezlin yeri yoktur. Nasıl olabilir ki, o mesleğin esası, çiçek-kovan arası gelip giden arılar gibi sürekli mârifet nakşetmeye.. ağyârdan kalbi temizlemeye.. nefsi tabiî temâyüllerinden alıkoymaya, rûhâniyata açık bulunmaya.. ömrünü, sünneti seniyye çizgisinde sürdürmeye.. Hakk’ın istekleri karşısında kendi murâdâtından vazgeçmeye.. Hakk’a intisâbı en büyük pâye bilip O’nun huzurunu soluklamaya dayanır.


Tasavvufun temeli, dînin esaslarına sımsıkı sarılıp, emir ve yasaklarına da hassasiyetle riâyet ederek, açlığa, uyanıklığa mülâzemette bulunup, elden geldiğince nefsin haz duyduğu şeylerden mücânebettir.


Tasavvufun mevzuu; insanın, kalbî ve rûhî hayat seviyesine çıkarılması, kalbin tasfiyesi ve letâifin merci-i aslîlerine yönlendirilmesidir.


Tasavvufun fâidesi; insanın melekî yanlarının imanla inkişaf ettirilmesi ve îmânın de keşfen ve zevken duyulup yaşanmasıdır.


Tasavvufun esası; ibadet ü taate devamla, sathî olan kulluk şuurunun, derinleştirilerek insan tabiatının önemli bir yanı haline getirilmesi ve insan için ikinci bir fıtrat sayılan rûhânîliğin elde edilmesiyle, dünyanın kendisine ve bizim heveslerimize bakan fâni yüzüne karşı mesafe koyarak, ukbâya ve esmâ-i ilâhiyeye bakan çehresine uyanmaktır.


Tasavvufun erkânı

  1. Nazarî ve amelî yollarla hakiki tevhide ulaşmak..
  2. Hz. Kelâm’ı dinleyip anlamanın yanında Hz. Kudret ve İrâde’nin emirlerini de okuyup temâşâ etmek..
  3. Hakk sevgisiyle dolup-taşmak ve O’ndan ötürü de, bütün varlığa “mehd-i uhuvvet” nazarıyla bakarak herkesle ve herşeyle hüsn-ü muâşerette bulunmak..
  4. Her zaman îsâr ruhuyla hareket ederek, elden geldiğince başkalarını nefsine tercih etmek..
  5. Murâd-ı ilâhîyi kendi murâdâtının önünde tutarak, ömrünü “fenâfillâh”, “bekabillâh” zirvelerinde sürdürmeye çalışmak..
  6. Aşk u vecd ve cezb u incizâba açık bulunmak..
  7. Simalarda sineleri duyup anlamak ve hadiselerin çehresinde ilâhî esrârı okumak..
  8. Mânevî sefer niyetli ve hicret mülâhazalı uhrevîlikleri çağrıştıracak yerlere seferler tertip etmek..
  9. Meşrû dairede zevk ve lezzetlerle iktifâ edip, gayr-i meşrû daireye adım atmama mevzuunda kararlı olmak..
  10. Tûl-i emel ve onun menşei olan tevehhüm-i ebediyete karşı sürekli mücadele ve mücahede içinde bulunmak..
  11. Dîne hizmet ve bütün insanlığı Hakk’a ulaştırma yolunda bile olsa, kurtuluşun, yakîn, ihlas ve rızâ yolundan geçtiğini bir an dahi hatırdan çıkarmamaktır.
  12. Zâhir ve bâtın ilimlerle mücehhez olma ve bir kâmil insanın rehberliğine sığınma.

Tasavvuf son derece çetin ve ciddi bir yoldur din menfezli yaşama metodudur herkezin harcı değildir anlattığın hiçbir saçmalıklada alakası yoktur bunlar senin ön yargılarından yanlış yorumlarından ibarettir.

Bakalım Büyük imamlarımız gerçekten senin iddia ettiğin gibi tasavvufçuları kötülemişlermidir;

İslam Alimlerin Tasavvuf ve Sufiler Hakkındaki Görüşleri

İmam Malik: Tasavvuf bilmeyen fakih fasık, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zındık olur. Bu ikisini birleştiren eden ise hakikate ulaşır".


İmam Şafiî: "Sufiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey istifade ettim:


  1. Zaman bir kılıçtır, sen onu kullanmazsan, o seni keser.
  2. Kendini hakla meşgul etmezsen, batıl seni istila eder.
  3. Kendine hiçbir varlık isnad etmemek, erbab-ı ismetten olmak demektir”.

Ahmed İbni Hanbel: Sufîlerle sohbeti tavsiye ederim. Onlar ilimleriyle, murakabeden edindikleri feyz ile Allah korkusunu hakkıyla tanımalarıyla ve halkın mesavi ve abeslerinden uzak kalmakla ve yüce himmet olmalarıyla bizi geçmişlerdir". "Onlardan daha efdal bir zümre bilmiyorum"

İbni Teymiye: Hidayet üzere bulunan sufilerin tutulmasını emrettikleri Allah’ın yolu, Allah’a itaat etmek ve O’na asi olmamak esasına dayanır. Tasavvuf şeyhleri daima ilme ve şeriate uyulmasını mensuplarına tavsiye etmişlerdir.


İmam Gazali: “...O Zaman açıkça öğrendim ki, sufilerin en önemli özelliği iğrenme yoluyla ulaşılamayan, ancak tadarak, yaşayarak ve kötü sıfatları iyi sıfatlarla değiştirerek varılabilen özellikleridir. İnsanların faydalanması için söyleyeceğim şudur ki; Yakinen anladım ki; sufiler gerçekten Allah Tealanın yoluna suluk edenlerdir. Onların davranışları, davranışların en güzeli, gittikleri yol, yolların en doğrusu, ahlakları ahlakların en güzeli ve faziletlisidir. Dünyadaki bütün akıllı kimselerin akılları, hikmet sahiplerinin hikmetleri, şeriatın sırrına vakıf olan âlimlerin ilimleri, onların tutum ve ahlakını daha iyisiyle değiştirmek üzere bir araya getirseler buna çare ve yol bulamazlar. Onların içi ve dış yaşayışlarındaki bütün hareket ve hareketsizlikleri peygamberler kandilinin nurundan alınmadır. Bilindiği gibi, yeryüzünde peygamberlik nurundan başka kendisiyle aydınlanacak başka bir nur yoktur.
(El-Munkızu Mine’d Dalal; s, 83-84; 93-94)


İmam Şevkani: İnsanlardan niceleri vardır ki, ya dünya işleriyle meşgul olarak ya da başka bir hususu düşünür bir vaziyette Allah (c.c.)’ya ibadet ettiği için kendisinde ne huşu mertebesinden bir şey, ne kalp huzurundan bir nasip, ne de murakabeden bir parça hâsıl olabilir. Öylesi de vardır ki; Allahu Teala ona ihsanı nasip etmiş ve Rahman’a ibadet için göğsünü açmıştır. Bu hususta Allah dostlarının, kendilerinden başkasının ortak olamayacağı ve katılamayacağı bu meziyetlerden dolayı kuvvetli bir himmet ve muvaffakiyetleri vardır. Kim Allah (c.c.)’nun genel fazlından ve toplu ikramından ayırıp, onlara fazladan ihsan ettiği şeyi inkâr ederse. Bu o kimsenin bilmediği şeyi inkâr etmesi, anlamadığı şeyden hoşlanmamasıyla beraber şeriat ilmindeki bilgisizliğinden dolayıdır. Allah’ım sen mağfiret eyle!


İmam-ı Nevevî : "Tarik-i tasavvufta beş asıl vardır:1. Zahir ve batında takvayı şiar etmek, 2. Sözlerinde ve işlerinde sünnet-i Nebevîye uymak, 3.İkbal ve idbar zamanında halktan birşey beklememek, 4. Az olsun, çok olsun Hakk'ın herşeyde, her türlü vergisine içten boyun eğmek, 5. Ferah ve sıkıntı zamanında Hakk'ı düşünüp, O'na rücû' edebilmektir".
"el-Makâsıd"


Tâcüddin es-Subkî: "Onları hakikî hüviyetleri herkes tarafından bilinmediğinden, haklarında pek çok söz söylenmiştir. Şeyh Ebû Muhammed Cüveynî der ki: - Bilinen kat'î bir şey olmadığı için aleyhlerinde bulunmak doğru olmaz. Onlar dünyaya yüz çevirmişler ve birçok vakitlerini ibadete hasretmişlerdir, dedikten sonra: "Onlar havass-ı ehlullahdır. Zikirleriyle rahmet umulur, dualarıyla yağmur beklenir. Allah onlardan ve onların yüzü suyu hürmetiyle bizden razı olsun".

Seyyid Kutub: Yüce Allah'ın kullarından herhangi birine yönelik sevgisi, ifadenin vasfedemeyeceği bir olay olunca; kullarından birinin O'na yönelik sevgisi de zaman zaman sevenlerin sözlerinde örneklerini görmekle beraber, ifade ve tasvir edebilmesi son derece güç bir olaydır. İşte gerçek tasavvuf adamlarının yükseldiği kapı burasıdır. Ancak bunlar da, tasavvuf kisvesine bürünen ve uzun tarihlerinden bilinen bu, topluluğun içinde son derece azdırlar- Rabia el-Adeviye'nin şu beyitleri hâlâ o eşsiz sevginin gerçek tadını duygularıma taşımaktadır...

Seyyid Şerif Cürcani: Tasavvuf, Şeriatin zahir ve batınını, ahkâm ve adabını bilip yaşamaktır.

Bu alimlerin hiç biri tasavvuf ehli değildir Allah hepsinden razı olsun

 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Tasavvuf hakkında hiç bir bilginiz olmadığı için yok sayıyor bir zenginliğimiz olduğunu inkar ediyor hatta onu çok necis bir şey yerine koyuyorsunuz son kez bu tasavvuf mevzusunu anlatacağım ve bitireceğim idrak gözüyle okuyunuz okumadan önyargılı davranmayınız iftiraya kadar gidiyorsunuz.


Eşya ve varlığın ruhuna nüfûz etmek, hadiseleri mârifet eksenli yorumlamak ve Cenâb-ı Hakk’ın her icraatını O’nu rasat etmeye bir menfez kabul edip, kemmiyet, keyfiyet ve tasavvurlar üstü bir iç müşâhede ile, ömrünü, O’nu temâşâ edebilme ve her hâlükârda O’nun, bizi görüyor olma mülâhazasıyla hep iki büklüm yaşamaktır. Bunu daha detaylı açarsak şöyledirki;
Tasavvufun esası,zâhiren şeriat âdâbına riâyet, bâtınen de o âdâba vukuftur ki, bu iki kanadı da sıhhatli kullanan sâlik, zâhirde olan ahkâmı bâtından görür, bâtında olan ahkâmı da zâhirde duyar ve yaşar. Böyle bir müşâhede ve duyuş sayesinde o, hedefe hep edeple yürür ve yakın dolaşır.
Tasavvuf, mârifet-i rabbâniyeye açık bir yol ve bir ciddiyet mesleğidir. Onda lâubâlilik ve hezlin yeri yoktur. Nasıl olabilir ki, o mesleğin esası, çiçek-kovan arası gelip giden arılar gibi sürekli mârifet nakşetmeye.. ağyârdan kalbi temizlemeye.. nefsi tabiî temâyüllerinden alıkoymaya, rûhâniyata açık bulunmaya.. ömrünü, sünneti seniyye çizgisinde sürdürmeye.. Hakk’ın istekleri karşısında kendi murâdâtından vazgeçmeye.. Hakk’a intisâbı en büyük pâye bilip O’nun huzurunu soluklamaya dayanır.


Tasavvufun temeli, dînin esaslarına sımsıkı sarılıp, emir ve yasaklarına da hassasiyetle riâyet ederek, açlığa, uyanıklığa mülâzemette bulunup, elden geldiğince nefsin haz duyduğu şeylerden mücânebettir.


Tasavvufun mevzuu; insanın, kalbî ve rûhî hayat seviyesine çıkarılması, kalbin tasfiyesi ve letâifin merci-i aslîlerine yönlendirilmesidir.


Tasavvufun fâidesi; insanın melekî yanlarının imanla inkişaf ettirilmesi ve îmânın de keşfen ve zevken duyulup yaşanmasıdır.


Tasavvufun esası; ibadet ü taate devamla, sathî olan kulluk şuurunun, derinleştirilerek insan tabiatının önemli bir yanı haline getirilmesi ve insan için ikinci bir fıtrat sayılan rûhânîliğin elde edilmesiyle, dünyanın kendisine ve bizim heveslerimize bakan fâni yüzüne karşı mesafe koyarak, ukbâya ve esmâ-i ilâhiyeye bakan çehresine uyanmaktır.


Tasavvufun erkânı

  1. Nazarî ve amelî yollarla hakiki tevhide ulaşmak..
  2. Hz. Kelâm’ı dinleyip anlamanın yanında Hz. Kudret ve İrâde’nin emirlerini de okuyup temâşâ etmek..
  3. Hakk sevgisiyle dolup-taşmak ve O’ndan ötürü de, bütün varlığa “mehd-i uhuvvet” nazarıyla bakarak herkesle ve herşeyle hüsn-ü muâşerette bulunmak..
  4. Her zaman îsâr ruhuyla hareket ederek, elden geldiğince başkalarını nefsine tercih etmek..
  5. Murâd-ı ilâhîyi kendi murâdâtının önünde tutarak, ömrünü “fenâfillâh”, “bekabillâh” zirvelerinde sürdürmeye çalışmak..
  6. Aşk u vecd ve cezb u incizâba açık bulunmak..
  7. Simalarda sineleri duyup anlamak ve hadiselerin çehresinde ilâhî esrârı okumak..
  8. Mânevî sefer niyetli ve hicret mülâhazalı uhrevîlikleri çağrıştıracak yerlere seferler tertip etmek..
  9. Meşrû dairede zevk ve lezzetlerle iktifâ edip, gayr-i meşrû daireye adım atmama mevzuunda kararlı olmak..
  10. Tûl-i emel ve onun menşei olan tevehhüm-i ebediyete karşı sürekli mücadele ve mücahede içinde bulunmak..
  11. Dîne hizmet ve bütün insanlığı Hakk’a ulaştırma yolunda bile olsa, kurtuluşun, yakîn, ihlas ve rızâ yolundan geçtiğini bir an dahi hatırdan çıkarmamaktır.
  12. Zâhir ve bâtın ilimlerle mücehhez olma ve bir kâmil insanın rehberliğine sığınma.

Tasavvuf son derece çetin ve ciddi bir yoldur din menfezli yaşama metodudur herkezin harcı değildir anlattığın hiçbir saçmalıklada alakası yoktur bunlar senin ön yargılarından yanlış yorumlarından ibarettir.

Bakalım Büyük imamlarımız gerçekten senin iddia ettiğin gibi tasavvufçuları kötülemişlermidir;

İslam Alimlerin Tasavvuf ve Sufiler Hakkındaki Görüşleri

İmam Malik: Tasavvuf bilmeyen fakih fasık, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zındık olur. Bu ikisini birleştiren eden ise hakikate ulaşır".


İmam Şafiî: "Sufiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey istifade ettim:


  1. Zaman bir kılıçtır, sen onu kullanmazsan, o seni keser.
  2. Kendini hakla meşgul etmezsen, batıl seni istila eder.
  3. Kendine hiçbir varlık isnad etmemek, erbab-ı ismetten olmak demektir”.

Ahmed İbni Hanbel: Sufîlerle sohbeti tavsiye ederim. Onlar ilimleriyle, murakabeden edindikleri feyz ile Allah korkusunu hakkıyla tanımalarıyla ve halkın mesavi ve abeslerinden uzak kalmakla ve yüce himmet olmalarıyla bizi geçmişlerdir". "Onlardan daha efdal bir zümre bilmiyorum"

İbni Teymiye: Hidayet üzere bulunan sufilerin tutulmasını emrettikleri Allah’ın yolu, Allah’a itaat etmek ve O’na asi olmamak esasına dayanır. Tasavvuf şeyhleri daima ilme ve şeriate uyulmasını mensuplarına tavsiye etmişlerdir.


İmam Gazali: “...O Zaman açıkça öğrendim ki, sufilerin en önemli özelliği iğrenme yoluyla ulaşılamayan, ancak tadarak, yaşayarak ve kötü sıfatları iyi sıfatlarla değiştirerek varılabilen özellikleridir. İnsanların faydalanması için söyleyeceğim şudur ki; Yakinen anladım ki; sufiler gerçekten Allah Tealanın yoluna suluk edenlerdir. Onların davranışları, davranışların en güzeli, gittikleri yol, yolların en doğrusu, ahlakları ahlakların en güzeli ve faziletlisidir. Dünyadaki bütün akıllı kimselerin akılları, hikmet sahiplerinin hikmetleri, şeriatın sırrına vakıf olan âlimlerin ilimleri, onların tutum ve ahlakını daha iyisiyle değiştirmek üzere bir araya getirseler buna çare ve yol bulamazlar. Onların içi ve dış yaşayışlarındaki bütün hareket ve hareketsizlikleri peygamberler kandilinin nurundan alınmadır. Bilindiği gibi, yeryüzünde peygamberlik nurundan başka kendisiyle aydınlanacak başka bir nur yoktur.
(El-Munkızu Mine’d Dalal; s, 83-84; 93-94)


İmam Şevkani: İnsanlardan niceleri vardır ki, ya dünya işleriyle meşgul olarak ya da başka bir hususu düşünür bir vaziyette Allah (c.c.)’ya ibadet ettiği için kendisinde ne huşu mertebesinden bir şey, ne kalp huzurundan bir nasip, ne de murakabeden bir parça hâsıl olabilir. Öylesi de vardır ki; Allahu Teala ona ihsanı nasip etmiş ve Rahman’a ibadet için göğsünü açmıştır. Bu hususta Allah dostlarının, kendilerinden başkasının ortak olamayacağı ve katılamayacağı bu meziyetlerden dolayı kuvvetli bir himmet ve muvaffakiyetleri vardır. Kim Allah (c.c.)’nun genel fazlından ve toplu ikramından ayırıp, onlara fazladan ihsan ettiği şeyi inkâr ederse. Bu o kimsenin bilmediği şeyi inkâr etmesi, anlamadığı şeyden hoşlanmamasıyla beraber şeriat ilmindeki bilgisizliğinden dolayıdır. Allah’ım sen mağfiret eyle!


İmam-ı Nevevî : "Tarik-i tasavvufta beş asıl vardır:1. Zahir ve batında takvayı şiar etmek, 2. Sözlerinde ve işlerinde sünnet-i Nebevîye uymak, 3.İkbal ve idbar zamanında halktan birşey beklememek, 4. Az olsun, çok olsun Hakk'ın herşeyde, her türlü vergisine içten boyun eğmek, 5. Ferah ve sıkıntı zamanında Hakk'ı düşünüp, O'na rücû' edebilmektir".
"el-Makâsıd"


Tâcüddin es-Subkî: "Onları hakikî hüviyetleri herkes tarafından bilinmediğinden, haklarında pek çok söz söylenmiştir. Şeyh Ebû Muhammed Cüveynî der ki: - Bilinen kat'î bir şey olmadığı için aleyhlerinde bulunmak doğru olmaz. Onlar dünyaya yüz çevirmişler ve birçok vakitlerini ibadete hasretmişlerdir, dedikten sonra: "Onlar havass-ı ehlullahdır. Zikirleriyle rahmet umulur, dualarıyla yağmur beklenir. Allah onlardan ve onların yüzü suyu hürmetiyle bizden razı olsun".

Seyyid Kutub: Yüce Allah'ın kullarından herhangi birine yönelik sevgisi, ifadenin vasfedemeyeceği bir olay olunca; kullarından birinin O'na yönelik sevgisi de zaman zaman sevenlerin sözlerinde örneklerini görmekle beraber, ifade ve tasvir edebilmesi son derece güç bir olaydır. İşte gerçek tasavvuf adamlarının yükseldiği kapı burasıdır. Ancak bunlar da, tasavvuf kisvesine bürünen ve uzun tarihlerinden bilinen bu, topluluğun içinde son derece azdırlar- Rabia el-Adeviye'nin şu beyitleri hâlâ o eşsiz sevginin gerçek tadını duygularıma taşımaktadır...

Seyyid Şerif Cürcani: Tasavvuf, Şeriatin zahir ve batınını, ahkâm ve adabını bilip yaşamaktır.

Bu alimlerin hiç biri tasavvuf ehli değildir Allah hepsinden razı olsun

https://www.islam-tr.org/hadis-bahcesi/26911-zikir-halkalarinin-fazileti.html#post184332


aciklamalari iyi okuyun zikir olayinin ISLAM i anlama bilme baglaminda ve ondan sonra da ona gore amel etme vede yasama oldugunu anlamaniz gerekmekte diye dusunuyorum yoksa toplu cekilen tesbihler ve zikirler ile ISLAMA bir kurusluk faydaniz olmaz kardesim ......
 
S Çevrimdışı

Sadat-ı Kiram

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Vahdet-i Vucudu savunarak Allah'a iftira atan adamdan ne helallik istiyon mubarek?

Bir müslüman böyle olmamalı ! İslam bu dediğinizden beri'dir , Bizar'dır değerli kardeşim..

İslam , Müşrikte olsa , kafirde olsa , münafıkta olsa iyi davranmamızı , Hakk yememizi , adaletli olmamızı , eğer istemedende olsa Kırdıysak , hakk yediysek , adaletsiz olduysak Hakk talebi etmemizi ister..

bilmiyor olabilir bir kişi , yada bildiği halde ısrarda ediyor olabilir..ama bu kişinin böyle oluşu bizim '' Ne helallik istiyosun '' diye bir cümle etmemizi gerektirmez..

Taif'te RasulAllah s.a.v taşlandığı ve kanlar içinde kaldığı sıradaki Cibril a.s ile konuşmasını hatırlayın !!

bana müslüman , müşrik , kafir , münafık her kimin kalbini kırdıysam yada hakkına geçtiysem insaAllah hakklarını bana helal ederler !! AMİN !!
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Bir müslüman böyle olmamalı ! İslam bu dediğinizden beri'dir , Bizar'dır değerli kardeşim..

İslam , Müşrikte olsa , kafirde olsa , münafıkta olsa iyi davranmamızı , Hakk yememizi , adaletli olmamızı , eğer istemedende olsa Kırdıysak , hakk yediysek , adaletsiz olduysak Hakk talebi etmemizi ister..

bilmiyor olabilir bir kişi , yada bildiği halde ısrarda ediyor olabilir..ama bu kişinin böyle oluşu bizim '' Ne helallik istiyosun '' diye bir cümle etmemizi gerektirmez..

Taif'te RasulAllah s.a.v taşlandığı ve kanlar içinde kaldığı sıradaki Cibril a.s ile konuşmasını hatırlayın !!

bana müslüman , müşrik , kafir , münafık her kimin kalbini kırdıysam yada hakkına geçtiysem insaAllah hakklarını bana helal ederler !! AMİN !!


hicret kitabini anlayarak okuyabilme size nasip olursa yazmis oldugunuz yazilarin ne kadar gereksiz oldugunu goreceksiniz ..iyi davranma dediginiz sadece anlamasi kavramasi icin verilen zaman dilimidir...dikkatli olalim lutfen
 
S Çevrimdışı

Sadat-ı Kiram

Üyeliği İptal Edildi
Banned
hicret kitabini anlayarak okuyabilme size nasip olursa yazmis oldugunuz yazilarin ne kadar gereksiz oldugunu goreceksiniz ..iyi davranma dediginiz sadece anlamasi kavramasi icin verilen zaman dilimidir...dikkatli olalim lutfen

Evet degerli kardeşim zaman...

bende o zamanın , hangi zamanda geleceğini bilmediğimiz için diyorum zaten..

hadi o zaman o kardeşe hiçbirimiz hakkımızı helal etmeyelim , katı davranalım , sert konuşalım ne geçecek elimize ?

'' Habibim eğer sen katı ve sert olsaydın etrafından dağılıp giderlerdi '' ayeti ve buna benzer ayetler birşey ifade etmiyormu sizlere değerli kardeşim ?

neyse ben sadece muzdaribliğimi dile getirdim..

Hakkınızı helal ediniz..
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Evet degerli kardeşim zaman...

bende o zamanın , hangi zamanda geleceğini bilmediğimiz için diyorum zaten..

hadi o zaman o kardeşe hiçbirimiz hakkımızı helal etmeyelim , katı davranalım , sert konuşalım ne geçecek elimize ?

'' Habibim eğer sen katı ve sert olsaydın etrafından dağılıp giderlerdi '' ayeti ve buna benzer ayetler birşey ifade etmiyormu sizlere değerli kardeşim ?

neyse ben sadece muzdaribliğimi dile getirdim..

Hakkınızı helal ediniz..


hicreti .bediri tam okumak size nasip olsaydi kesinlikle farkli dusunurdunuz kardesim gec kalmis sayilmazsin dene ..selametle...
 
mlevent Çevrimdışı

mlevent

Üyeliği İptal Edildi
Banned
https://www.islam-tr.org/hadis-bahcesi/26911-zikir-halkalarinin-fazileti.html#post184332


aciklamalari iyi okuyun zikir olayinin ISLAM i anlama bilme baglaminda ve ondan sonra da ona gore amel etme vede yasama oldugunu anlamaniz gerekmekte diye dusunuyorum yoksa toplu cekilen tesbihler ve zikirler ile ISLAMA bir kurusluk faydaniz olmaz kardesim ......

tamam öylede bunu islama fayda olarak değerlendirmek hatalı olur, islama faydalı olmak; onu yaşamak ve örnek olmakla, tebliğ ve irşadda bulunmakla olur. toplu halde yapılan ibadetlerin ayrı bir fazileti vardır zikir meclislerinide bu şekilde düşünmek gerekir, efendimiz(sav) hep bunu teşvik etmiştir o mecliste bulunan onlardan olmayan bir kimsenin bile diğerleri ile birlikte aynı sevaptan mağfiretten hisse alacağı müjdeleniyor o mecliste zikirde olabilir sohbette olabilir orası hiç farketmez önemli olan Allahı anmak resulullahı yad edmektir. Efendimiz bir hadisi şerifinde "mecbur kalınmadıkça vakit namazlarınızı yalnız kılmayın" diyerek cemaatin faziletine vurgu yapıyor ama bizler yanıbaşımızda bir cami bile olsa son vakte uzatıp evimizde kılıyoruz Allah affetsin Ves'selam
 
S Çevrimdışı

Sadat-ı Kiram

Üyeliği İptal Edildi
Banned
hicreti .bediri tam okumak size nasip olsaydi kesinlikle farkli dusunurdunuz kardesim gec kalmis sayilmazsin dene ..selametle...

Okudum degerli kardeşim , Allah c.c sizden razı gele insaAllah :)

Ben acizane , hangi durumlarda katı ve sert , hangi durumlarda yumuşaklı huylu olacağımı RasulAllah'dan s.a.v öğrenenlerdenim Elhamdulillah...
 
A Çevrimdışı

abdullah11

Guest
Bakalım Büyük imamlarımız gerçekten senin iddia ettiğin gibi tasavvufçuları kötülemişlermidir;

İslam Alimlerin Tasavvuf ve Sufiler Hakkındaki Görüşleri

İmam Malik: Tasavvuf bilmeyen fakih fasık, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zındık olur. Bu ikisini birleştiren eden ise hakikate ulaşır".


İmam Şafiî: "Sufiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey istifade ettim:


  1. Zaman bir kılıçtır, sen onu kullanmazsan, o seni keser.
  2. Kendini hakla meşgul etmezsen, batıl seni istila eder.
  3. Kendine hiçbir varlık isnad etmemek, erbab-ı ismetten olmak demektir”.
Ahmed İbni Hanbel: Sufîlerle sohbeti tavsiye ederim. Onlar ilimleriyle, murakabeden edindikleri feyz ile Allah korkusunu hakkıyla tanımalarıyla ve halkın mesavi ve abeslerinden uzak kalmakla ve yüce himmet olmalarıyla bizi geçmişlerdir". "Onlardan daha efdal bir zümre bilmiyorum"

İbni Teymiye: Hidayet üzere bulunan sufilerin tutulmasını emrettikleri Allah’ın yolu, Allah’a itaat etmek ve O’na asi olmamak esasına dayanır. Tasavvuf şeyhleri daima ilme ve şeriate uyulmasını mensuplarına tavsiye etmişlerdir.


arkadas bak bu yazdıklarının bazıları bizzat tasavvufcular tarafından o zatların adını kullanıp halkı ıkna etmek için uydurulmus asılsız sözler . mesela iamam Şafii nin kim bir sufi ile öğleye kadar oturursa ahmak olur .. diye baslayan sozunu bizzat sufiler ondan yıllar sonra halk kendilerine itibar etsin diye değiştirmişler ve kim sufilerle öğleye kadar oturursa hakikati bulur seklinde degıstırılmıstır. ayrıca imam malık ve a. hanbele ve i. teymiyye ye de aynı sekilde iftira edilmiştir. bunu iyice belleyelim .
evet iamam nevevinin o yönde sözü olmustur ama zaten kendisinin bir dönem sufilerle görüştüğü bildirilmiştir .

seyyid kutub hadi tasavvufu savunuyorsa niye tasavvufçular ona ZINDIK, VAHABİ, MEZHEPSİZ, KAFİR ,YOLDAN CIKMIŞ gibi laflar edıyorsunuz . aynı şeyleri imam İbni Teymiyye içinde söylüyorsunuz . yav siz nasıl adamlarsınız ki kendinize yandaş çıkarmak için arkasından küfür ettiğiniz adamları bıle öne cıkarıyorsunuz . nede olsa cıkarınıza geliyor.



sen delil getir bak hala kurandan ve sunnetten getir .

yok marıfetmiş yok eşyaya nufuz etmekmiş tok zahin yok batin bu lafları tasavvuf erbapları hep yapar ama somuk kuran ve sunnetten 1 delil getirmezler. haydi getir bakalım


bana kuran ve sunnetten tasavvufun temeline , mevzune faidesine esasına dair delil getir ... getirmezsen havada kalır . bir kac adamın lafı olarak kalır ve delil değildir ...
 
mlevent Çevrimdışı

mlevent

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Beni kafir, münafık, müşrik, meczup, sapmış yerine koymanız, bana ne şekilde davranılması gerektiğini aranızda tartışmanız beni çok fazla üzdü. Alnı secdeye giden hiç kimseye böyle isnadlarda bulunulmaz bendeki önyargılarınızı yıkacak kadar bilgi verdim anlaşılmadıysa baştaki mesajdan itibaren sırayla tekrar okunsun ama bir evvelki mesajım daha dikkatli okunsun bana hakarette bulunan bazı kişiler gibi pervasız olmayalım karşınızda kefere yok bilgilerimizi paylaşıyoruz biraz anlayış gösterelim lütfen ilmine çok güvenen başkasınınkine itibar etmeyen kişiler ateist forumlarına girsin anlatsın ama dikkat etsin öyle uç sorular sorarlarki temeliniz yoksa imanınız şaşar dikkat edin. kimse üstüne alınmasın sözüm muhatablarını biliyor ves'selam
 
A Çevrimdışı

abdullah11

Guest
sana açıktan kafir müşrik münafık meczup diyen oldumu . bak kardeş ilmi munazaralarda fikirler konusulur yanı avama şahsa indirgenmez . bir mevzu varsa şirk ameli olarak sadece o fiil konuşulur . acıktan kimse sana KAFİR demedi . burdan söylüyoruz VAHDETİ VUCUT FELSEFESİ küfürdür . ama biz bunu diyen herkez kafirdir demiyoruz . tekfirin önünde engeller vardır . cehaletmi tevil mi nedit bu şartlar bakılır . anlata bildim mi...

bak kardes senden sadece bırsey istedik sen konuyu uzatıp degıstırdın sadece sadece sunu istiyorum şahsım adına

1 - eger cehri zikir bidat degılde caiz se delil ver ama kuran sunnetten

2- vahdeti vucut caiz se ve imanda üst mertebeyse bize delilleriyle kuran ve sunnetten izah et

istediğim bunlar. eger delil getirirsen kuran ve sunnetten dedım ya bende senın peşine gidecegim .

islami munazarada ilmi usul budur sadece delil konusur . hak delil gelince de herkes kabul eder.

ama tasavvufcuların genel mantıgında delil sormak yanlıstır örnek vereyım bu forum kullanıcısı esedullah1230 diye bir kardes vardı . şehid inş .

ismailağacı tasavvufcuların sitesi var ci.hadehli .com diye orda delil isteyip selef düzüncesini savundu diye kafir ve zındık edildi . kim tekfirci acaba ?
 
S Çevrimdışı

Sadat-ı Kiram

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Beni kafir, münafık, müşrik, meczup, sapmış yerine koymanız, bana ne şekilde davranılması gerektiğini aranızda tartışmanız beni çok fazla üzdü. Alnı secdeye giden hiç kimseye böyle isnadlarda bulunulmaz bendeki önyargılarınızı yıkacak kadar bilgi verdim anlaşılmadıysa baştaki mesajdan itibaren sırayla tekrar okunsun ama bir evvelki mesajım daha dikkatli okunsun bana hakarette bulunan bazı kişiler gibi pervasız olmayalım karşınızda kefere yok bilgilerimizi paylaşıyoruz biraz anlayış gösterelim lütfen ilmine çok güvenen başkasınınkine itibar etmeyen kişiler ateist forumlarına girsin anlatsın ama dikkat etsin öyle uç sorular sorarlarki temeliniz yoksa imanınız şaşar dikkat edin. kimse üstüne alınmasın sözüm muhatablarını biliyor ves'selam


Estagfirullah Değerli kardeşim...

Allah'a c.c sığınırım size böyle yaftalar yapıştırmaktan !! :'(

SubhanAllah !!

Ben kardeşlerimize Böyle davranmamız gerektiğini söyledim , sizin şahsınız üzerinden gitmedim olaya..

Eğer böyle bir kanı verdiysem size Hakkınızı Lütfen Helal ediniz !!

SubhanAllah !! :'(
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
bizim bu sözümüz bir görüştür ,yapabilecegimizin en iyisidir.kim bundan daha güzelini getirirse ,dogruya o bizden daha yakındır.....delilleri ile hanefı fıkhı sayfa 25

bu lafz imamı azam ebuhanifeye r.a aitdır kardesler farkındamısınız bazılarımız hala kafalarına gore takılıyor ebu hanıfe r.a bıle bu kelımeyı kullanmaktan cekınmez ıken bizlerin inatla söylemlerinde devam etmeleri manidardır... delılsız konusan arkaslara ihtar verebilir sevgılı adminimiz lütfen ALLAH celle celauhu rızası icin delilleri ile yazınız..selametle
 
laylay Çevrimdışı

laylay

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
habibullah abimizin yazdığı son mesaj uyarıdır..ben önceden uyarımı yaptım..islam ahide uyarmış...bu konuda delilsiz mesaj yazanlar...aleyhte lehte ...uzaklaştırma alıcak...bilgilerinize
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Ebu asma Nuh b.Ebi Meryem’e denildi ki
Kuranı Kerimin sure sure faziletiyle ilgili hadisi nereden buldun da,ikrime yoluyla İbni Abbas,tan rivayet ediyorsun.Halbuki İkrime’den rivayette bulunanlar böyle bir şey zikretmiyorlar.
Bunun üzerine şöyle cevap verir ;
‘’Ben insanların Kuranı bırakıp Ebu Hanife’nin fıkhıyla,İbni İshak’ın megazileri ile meşgül olduğunu gördüm bundan dolayı ALLAH rızası için bu hadisi uydurdum.’’Bunu Hakim senediyle Ebu Ammar el-merveziden rivayet etmiştir.

İbni Hibban da ed-duafa eserinde İbn Mehdi’den şunu rivayet eder dedi ki;
Meysere b.Abdurabbih’e dedim ki ;şunu okuyana şu kadar ecir vardır…Bunlarla ilgili hadisleri nereden çıkardın.Dedi ki ;İnsanları teşvik için bunları uydurdum.

Ebu davud en-Nehai de insanlar içinde geceleri uzun uzun namaz kılanlardan,gündüzleride en fazla oruç tutan biriydi buna rağmen hadis uydururdu.



diyorlar ki bari belli gün ve gecelerde gelsinler camiye bizim niyetimiz insanlara bişeyler anlatmak ALLAH için.


ALLAH içinde olsa bu islama zıttır.bidatle hidayet bulunmaz, tebliğ edilmez,
 
karafi Çevrimdışı

karafi

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bir müslüman böyle olmamalı ! İslam bu dediğinizden beri'dir , Bizar'dır değerli kardeşim..

İslam , Müşrikte olsa , kafirde olsa , münafıkta olsa iyi davranmamızı , Hakk yememizi , adaletli olmamızı , eğer istemedende olsa Kırdıysak , hakk yediysek , adaletsiz olduysak Hakk talebi etmemizi ister..

bilmiyor olabilir bir kişi , yada bildiği halde ısrarda ediyor olabilir..ama bu kişinin böyle oluşu bizim '' Ne helallik istiyosun '' diye bir cümle etmemizi gerektirmez..

Taif'te RasulAllah s.a.v taşlandığı ve kanlar içinde kaldığı sıradaki Cibril a.s ile konuşmasını hatırlayın !!

bana müslüman , müşrik , kafir , münafık her kimin kalbini kırdıysam yada hakkına geçtiysem insaAllah hakklarını bana helal ederler !! AMİN !!
ALLAH tan kork ve doğru ol!enbüyük hak yemek'en büyük adaletsizlik'en büyük zulüm'ALLAH svt ya şirk koşmak ona denkler tutmak değilmi?
taifte rasulullah sav.cebrail as. verdiği cevap sence bu günkü müşrikler içinde geçerlimi?bunu nasıl akledemiyorsunuz anlamıyorum.o günkü taif halkının elinde tamamlanmış bir kuran varmı idi?oysaki bu günkü insanların ellerinde tamamlanmış haramı'helalı'muhkemi'müteşabihi ile bir kuran var.ve cehaletin sınırlarıda apaçık çizilmiş.böyle olunca taif halkı bilmiyordu diyelim'bunlar nasıl bilmez?
sana tavsiyem ilk önce tevhidi anla ve yaşa.ve işte o zaman helal ve haram sınırlarından bahset yoksa ALLAH svt ya şirk koşarak haramı helalı gözetmişsin hiç bir şey fark etmez.
 
S Çevrimdışı

sheriffaruk

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamualeykumverahmetullahiveberekatuhu


TOPLU ZİKİR BİDATMİ ?.. SESLİ ZİKİR


Hatme, tarikatta yapılan ve insanların kalplerinin Allaha açılmasını sağlamaya sebep olan bir adaptır Dinimizdeki yerine gelince, bunlar tarıkatın adabıdır

Güzel olan ve yapılması durumunda insanlara çok şeyler kazandıracağına inanılan feyizli adetlerdir.

Hatme değişik şekilllerde yapılabilir toplanan cemaat Kuranı Kerimdeki ayet ve sureleri okuyarak ve salavat çekerek hatme yapabilirler



Ayrıca inşirah, ihlas süresini okumak ve salavat getirip "Ya Baki entel Baki" zikri çekilerek hatme yapılabilir Bu duaları okurken belli bir sayı da söylenmesi şart değildir



…….Ayrıca şu şekilde de hatme yapılabilir:


Önce 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İhlâs-ı şerîf okunur


Sonra: "Eûzu billâhis-semî'ıl-alîmi mineş-şeytânir-racîm Rabbi eûzu bike min hemezâtiş-şeyâtıyn Ve eûzu bike rabbi en yahdurûn“


Daha sobra şu âyet-i celîle okunur:


"Bismillâhir-rahmânir-rahîm Yâ eyyühellezîne âmenusbirû ve sâbirû ve râbitû vettekullâhe lealleküm tüflihûn Sadekallâhül-azıym“
Bundan sonra şu sıraya göre hatme devam edilir:


"Bismillâhir-rahmânir-rahîm İnnallâhe ve melâiketehû yüsallûne alen-nebiy Yâ eyyühellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ Sadekallâhül-azıym“


100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa: Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve in lem tağfir lena ve terhamnâ lenekûnenne minel-hasirîn“
100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa: "Rabbi ennî messeniyed-durru ve ente erhamür-râhimîn“
100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa: "Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn“
100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa: "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azıym“
100 defa: Salevât-ı şerîfe okunur






İmâm Rabbani:.. Bid’atin hepsi kötüdür, güzeli olmaz demektedir.
.
. Bid’atin, hasenesi/güzeli olmaz; Hepsi seyyiedir/kötüdür diyenler şer’i ıstılahı kastediyorlar; lügat ma’nasındaki bid’ati kastetmiyorlar.

Bid’atin güzeli de vardır diyenler Şer’i ıstılahı kastetmeyip lügat ma’nâsını murad ediyorlar.

Yani her iki guruba göre bid’atı hasene Şer’i manada bidd’at değildir.

İmâm Rabbânî Şer’i ıstılahı esas alarak şeriat’ı ve Sünnet’in temel esaslarına uyan ama şeklen sonradan ortaya çıkan bir şeye bid’at demez. Diğerleri de şeklen sonra ortaya çıkmasından dolayı lügat manasıyla bid’at, şeriat esasına dayandığından dolayı hasene demişlerdir.

Kısacası hilaf/anlaşmazlık lâfzîdir, manevi değildir. Esasta hepsi bir kapıya çıkmaktadır.



Nevevî şöyle demiştir: Nebî (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’in “her bir

bid’at sapıklıktır” sözü, sınırlandırılmış bir umûmî hükümdür. Kastedilen bid’atların çoğunluğudur.

Lugat âlimleri demişlerdir ki: Bid’at demek, geçmiş misali olmadan yapılan her bir iştir.

Âlimler bid’atın beş kısım olduğunu söylemiştir: Vacip, mendub, haram, mekruh ve mübah.

Vacip olan bid’atlerden birisi kelam âlimlerinin mülhid ve bid’atçılara karşı delilleri dizmeleri ve benzeri şeylerdir.


Mendub olan bid’atlerden biri de ilim kitaplarını yazmak, medreseleri, tekkeleri ve başka şeyleri bina etmektir.

Mübah olan bid’atlerden biri de değişik yemekler ve benzeri şeylerde genişliktir.

Haram ve mekruh olan bid’atler ise açıktır. Bu anlattığım bilinirse, hadisin aslında manası genel olan sınırları (başka deliller yüzünden) daraltılan bir hadis olduğunu bilir.

Ömer (RadıyALLAHu Anh)’ın “Ne güzel bid’at” sözü de bunu teyid etmektedir.



Feyyûmî el-Misbah’da şöyle dedi: “Allah (Celle Celalühü) mahlûkatı ibdâ’ etmekle ibdâ’ etti, onları modelsiz olarak yarattı, demektir. Ebda’tü ve Ebda’tühü onu çıkardım ve ihdâs ettim demektir. Bu mana’dan olarak muhâlif hale bid’at denilmiştir.

Bid’at ibtida’dan isimdir. Nasıl ki, rıf’at (yükseklik) irtifa’dan ise, sonra bulunan (bid’atın) dinde noksanlık ve yahut fazlalık olan şeylerde kullanılması galip oldu. Lakin kimi zaman bir kısmı mekruh olmaz ve mübah bid’at olarak isimlendirilir.”


Hafız Ğumârî şöyle diyor: “Yalnız başına terk, kendisiyle beraber, terk edilenin yasaklanan bir şey olduğuna dâir bir nass bulunmadıkça, onun (terk edilen şeyin) haramlığına delâlet etmez.

Aksine o işin en fazla, meşru olduğunu gösterir. O terk edilen (yapılmayan) işin mahsurlu oluşu ise tek başına terkten anlaşılmaz.”



İmâm Şafi’i şöyle demiştir: Şeriattan dayanağı olan her

şey, selef onu yapmasada bid’at değildir

Zira selefin onunla amel etmeyi terk etmesi, bazen o anda kendileri için mevcut olan bir mazeret sebebiyle yahut ondan daha üstün bir şey sebebiyle yahut da onun bilgisi tamamına ulaşmaması sebebiyle olmuş olabilir




İmâm Dârimi, Süneni'den yaptığı bir rivâyette

"Omer bin Yahya dedesinden nakletmiştir:

Sabah namazından önce Abdullah b. Mes'ud (ra)un kapısında oturuyorduk. Evinden çıkınca beraberce mescide doğru yürüyecektik. Ebu Musa El-Eş'ari (ra) yanımıza geldi:

"Abdullah daha dışarı çıkmadı mı?" diye bize sordu. "Hayır" dedik. O da bizimle birlikte beklemeye başladı. Derken Abdullah b. Mes'ud (ra) evinden çıktı. Hepimiz kalkıp etrafını sardık.

Ebu Musa O'na dedi ki: "Ey Abdullah, az önce mescitte garibime giden bir olay gördüm.

AMA HAYIRDAN BAŞKA BİR ŞEY GÖRMEDİM

Abdullah "Neydi o iş" diye sordu. Ebu Musa (ra): "Beklersen sen de görürsün" dedi. Sonra şöyle anlattı.

"Mescitte halka halinde oturmuş topluluklar gördüm. Her halkanın başında bir adam elinde çakıl taşları olduğu halde komut veriyordu.

"Yüz defa tekbir". Topluluk bu komutu aldıktan sonra yüz defa tekbir getiriyordu.

Sonra aynı adam: "Yüz defa la ilahe illallah deyin" diyordu. Topluluk gereğini yerine getiriyordu.

Sonra yine aynı adam "Yüz defa Sübhanallah deyin" diye komut veriyordu.

Ve topluluk yine emre uyuyor ve yüz defa Sübhanallah diyordu.

Abdullah b. Mes'ud (ra) "Sen onlara hiç bir şey söylemedin mi?" diye sordu.

Ebu Musa (ra) "hayır, hiç bir şey söylemedim ve senin görüşünü almak istedim" dedi.

Abdullah b. Mes'ud (ra): "Sen onlara: Siz o çakıl taşları ile günahlarınızı sayın, ben de size bu işin hayrınızı eksiltmeyeceğine garanti vereyim, diyemedin mi?" dedi.

Sonra Abdullah b. Mes'ud (ra) mescide yürüdü. Biz de birlikte gittik. Mescide gelince bu halkalardan birine rastladı. Tepelerine dikildi.

"Nedir, sizin şu yaptığınız iş?" dedi. Onlar ise:
"Ey Abdullah, bunlar çakıl taşlarıdır. Biz bunlarla tekbir, tehlil ve tesbihlerimizi sayıyoruz." dediler.

Abdullah b. Mes'ud (ra): "Siz o taşlarla günahlarınızı sayın, ben de size hayrınızın eksilmeyeceğine dair garanti vereyim.

Ey Muhammed'in ümmeti, helakiniz ne kadar da hızla yaklaşıyor.
Hem de sizin aranıza bu kadar sahabe varken, Rasulallah (SAV)in kefeni henüz nemlenmemişken, yemek tabağı henüz kırılmamışken... Beni kudretiyle saran Allah (cc) adına söyleyin ki, "Siz Muhammed (SAV) ümmetinden daha mı fazla hidayette olan bir ümmetsiniz?... Yoksa, siz dalalet (sapıklık) kapısını açanlar mısınız?

Onlar: "Ey Abdullah, Allah (cc)’a yemin ederiz ki, bizim hayır işlemekten başka hiç bir niyetimiz yoktur" dediler. Abdullah: "Nice hayır uman insanlar vardır ki asla umdukları hayrı bulamamışlardır.

Rasulallah (SAV) "Kuran okuyan fakat okudukları kalplerine işlemeyen" bir topluluk tarif etmişti; Yemin ederim ki sanki o tarife uyanların çoğunluğu sizin aranızda dedi.


Sonra onlardan yüz çevirip oradan ayrıldı.

Amr. b. Seleme diyor ki: “Nehravan olayında bu adamların çoğunluğunu Haricilerle beraber bize saldırırken gördük”

Kaynak: İmam-ı Darimi, Es-sünen cild: 1 Sahife: 79-80
Mukaddime'de Bab: 73 Rivayet No: 204 .



1....




RESULULLAH TESBİH ÇEKENLERİ GÖRDÜĞÜNDE YASAKLAYICI BİR SÖZ SÖYLEMEMİŞ VE O HALKAYA OTURUP HAMD ETMİŞKEN

SAHABELERDEN BİRİ BU İŞİ BİDAT OLARAK ANLAMASINIMI ?? YOKSA BİDAT GÖRMEYEN SAHABE VE YASAKLAMAYAN RESULULLAHIN

GÖRÜŞÜNÜMÜ KABUL EDİCEĞİZ




…. Ahmed İbn-i Hanbel, ez-Zühd'de Yunus İbn Ubeyd'in anasından şöyle dediğini rivâyet etti:

“Ebû Safiyye'yi ki O Rasulüllah (sav)'in ashabındandı ve komşumuz idi küçük taşlarla tesbih ederken gördüm.”


Bu rivâyet benzer bir lafızla, Hilal el- Haffar'ın Cüz'ünde, Beğavi'nin el- Mu'cemu's-Sahâbe’sinde ve İbn-i Asâkir'in Târih'inde dahi mevcuttur.

.... İbn-i Sad ve İbn-i Ebî Şeybe el-Musannef'de, Sad İbn-i Ebî Vakkas'dan, taşlarla tesbih ettiğini, rivâyet etmiştir.



Ahmed İbn-i Hanbel de Zühd'de, Ebu'd-Derdâ'nın hurma çekirdekleriyle tesbih ettiğini, rivâyet etmiştir. ....

İmâm Celâleddin es-Suyuti, el-Minha Fis-Sibha, el-Hâvî lil-Fetâvâ içinde:2/37-38)






Yine Efendimiz (s a v), mescitte halka şeklinde toplanmış bir grup ashabının yanına uğradı Onlara:

“Burada ne yapıyorsunuz? “ diye sordu Halkadakiler:


“Allah’ı zikrediyoruz, bizi İslam’a ulaştırdığı ve ihsanlarda bulunduğu için O’na hamd ediyoruz ” Dediler

Efendimiz (s a v) onlara:


“Allah için soruyorum, siz gerçekten bunun için mi oturdunuz?” diye sordu; Sahabeler:



“Vallahi biz ancak bunun için oturduk ” dediler Bunun üzerine Efendimiz (s a v):


“Yanlış anlamayın, ben sizi suçlamak için yemin etmenizi istemedim Ben sizin asıl niyetinizi öğrenmek ve size şu müjdeyi vermek için geldim

Bana Cibril geldi ve haber verdi ki: Allah sizinle melekleri yanında övünmektedir ”

[ Müslim, Zikir, 40; Tirmizi, Deavat, 6; Nesi, Kudat, 36 ]




Amir b Abdullah b Zübeyir anlatıyor:

"Bir gün eve geç geldim Babam:

-'Neredeydin?' diye sordu

-'Birkaç kişiyi gördüm Onlardan daha iyi müslüman görmedim Oturmuş

Allah'ı zikrediyorlardı İçlerinden kimisi titriyor ve o kadar cezbeye tutuluyordu ki, Allah kokusundan bayılıyordu

Onların bu halini görünce yanlarında oturdum,' dedim Babam:


-'Bir daha yanlarına gitme, dedi ve onun bu sözünü yadırgamış olduğumu zannetmiş olacak ki, sözlerine şöyle devam etti

-'Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hz Ebubekir ve Hz Ömer'i Kur'an okurken gördüm Hiç biri cezbeye tutulup bayılmıyordu, senin gördüğün bu adamlar Hz Ebubekir ile Ensar'dan daha mı çok Allah'tan korkuyorlar?'

Amir diyor ki:"Babamın doğru söylediğini düşündüm ve bir daha da onların yanında oturmadım " (Muhtasar Hayatü's Sahabe, Kandehlevi, sf 499; Mecmau'z-Zevaid, I, sf 189)…




Sahabeden ayet okununca ölen , bayılan , titreyen var bir sahabi o zamandaki her yerde olanı bilmeye bilir .


“Mü’minler onlara denir ki; Allah anıldığı zaman, kalpleri titrer”

(Enfal-2)



''Rabbini tazarruyla (titreyerek) ve korkarak zikret

(Araf/205)''


bir sahebe bunu doğru görmese ,bile bu olay sahabede ve tabinde böyle yapanların olduğuna delildir










Kimi âlimlerden sahabi kavlini hüccet görmediği rivâyet edilse de İslâm âlimlerinin Cumhuru onu delil görüp, bağlayıcı kabul ederler.

Hanefîler de onlardandır. Hatta bazı rivâyetlerde, bunu, İslâm âlimlerinin sadece cumhuru değil, hepsi kabul eder.

Yalnız bir sahabi kavline ters, başka bir sahabi kavli varsa tercihe gidilir, birisi alınır.

(Geniş bilgi için Menar ve şerhlerine (mesela, Fethu'l-Gaffar'a:347-348 ve İ'la mukaddimesi Kavâid Fi Ulûmi'l-Hadis (85-86-87'e) bakılsın.



Aleyhi’ssalatü ve’s-selâm Efendimiz: “Sünnetime ve benden sonraki raşid halifelerin sünnetine yapışınız [1] ve benden sonra iki kişiye Ebû Bekir ve Ömer’e uyunuz” buyurdu.[2]

Diğer “Her icad edilen bid’attır” hadisi bu te’vile hamledilir. Sadece şunu murad etmektedir; Şeriatın asıllarına ters düşen, sünnete uymayan şeyler.[3] (İbnü’l Esir’in sözleri burada son buldu.)

[1] (önceki Hadisin kendisi (Ebû Dâvûd ve Tirmizî hadisi)
[1] (Ahmet İbn-i Hanbel (5/382) Tirmizî, Menâkıp (3662,3805) İbn Mâce (97)
[1] (En-Nihaye fi Ğaribi’l –Hadis
icon_sad.gif
1/106, 1/107)



Nebî (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübahların tamamını işlememiştir. Hatta kendisi işlediği zaman, ümmetine farz olması yahut meşakkatli hale gelmesi korkusuyla bazı mendupları kasten terk etmiştir. O yüzden kim Nebî (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bir şeyi yapmadı davasıyla, bir şeyin haramlığını iddia ederse, hakkında delil bulunmayan bir şey iddia etti, demektir.






Hz.Ömer (ra)’ın “bu ne güzel bir bid’attir”, [4] sözü bu türdendir.

[1] (Buhârî, Terâvîh Namazı(2010



Bu (terâvîh namazın topluca kılınması) hayırlı fiillerden olunca ve

methedilen fiillere dâhil bulununca, onu bid’at diye isimlendirip

methetmiştir.

Halbuki Sahabeler Hz Ömere karşı çıkmış bu bidattir demişti




Yine Hz Ebubekir (ra) ve bazı Sahabiler

Kur’ân’ın toplanıp Mushaflaştırılmasını Rasulüllah (sav) tarafından yapılmadığını söyleyerek bid’at diyorlardı.

Hz. Ömer (ra) ise bid’at olarak görmedi. Resulullaha en yakın sahabeler bir konuda bidatmi deyilmi tertışması yapıyolar

.sonuç bizim şu anki mantığımızla Resullahın yapmadığı bidat tır bilgisine göre hz . Ebubekirin görüşü doğru olmalıydı ama öyle olmadı.

hz . Ömerin görüşü daha isabetli çıktı .











2….



O halkada zikredenlerin hepsini deyil bir kısmını hariciler saffında görmek . o sahabelerin yaptığının kötü olduğuna dair delil olmaz . Haricilerin saffında olmıyanların yaptıkları ne olucak .

Ayrıca hz. Ali ye karşı Hz Ayşe ,birçok sahabe, Hz Muaviye görüş farklıkları ve fitne yüzünden savaş açmıştır

şimdi biz bu sahabelerin her yaptığını yanlış diye bilirmiyiz
Hz Ali ye karşı olmalarını delil getirebilirmiyiz




ALLAHI ZİKRETMEYİ SINIRLANDIRAN LARIN GÖRÜŞLERİNMİ KABUL EDİCEZ



AYETLER BAKARSANIZ HEP ŞUNU GÖRECEKSİNİZ ALLAHI ÇOK ÇOK ZİKREDİN

AYETLERDE SAYIDA YOK SINIRLAMADA YOK


Hanefi müctehidlerinden Imam Tahtavi Dürr'ül Muhtar hasiyesinde mekruhlar faslinda diyor ki:


- Mescidde halka olup yüksek sesle zikretmekten (dervisleri) kimse menedemez. Zira mescitlerde zikrullahi men edenler Cenab-i Hakk'in:





“Kim Allah'in mescitlerinde Allah'in isminin zikredilmesinden mani olanlardan daha zalim olabilir”

(Bakara /114



yasak vermı. sayıyı artırmayın diye bir hüküm varmı




Edille-i şeriyyeyi bire, veya ikiye indirirseniz,bunları anlamanız mümkün değil

Kur'an ve sünnet'den sonra İslamın iki kaynağı daha var, Ehl-i sünnete göre
Dinimizin üçüncü temel kaynağı, icma-i Ümmettir


HANEFİ VE DİĞER MESHEBLERDE SAYIYI ARTIRMAYIN ÇOK ZİKRETMEYİN DİYE BİR HÜKÜM VARMI


RESULULLAH TESBİH ÇEKENLERİ GÖRDÜĞÜNDE YASAKLAYICI BİR SÖZ SÖYLEMEMİŞ VE O HALKAYA OTURUP HAMD ETMİŞKEN





Ebu Hüreyre(r a) Hazretlerinin rivayet ettiği şu Hadis-i Şerifte Resulüllah (s a v ) buyurmuşlardır ki:


"Şüphesiz Allah'ü Teala'nın sokaklarda dolaşıp zikir ehlini arayan birtakım melekleri vardır Onlar Aziz ve Celil olan Allah'ı zikir eden bir cemaat buldukları zaman birbirlerine"Geliniz!Aradığımı z buradadır " Diye seslenirler

Onlar zikir ehlini dünya semasına kadar kanatlarıyla kuşatırlar Cenab-ı Hakk onların hallerini meleklerinden daha iyi bildiği halde

"Kullarım ne söylüyorlar?" diye sorar Melekler " Seni tesbih ve tenzih ediyorlar, Allah'u Ekber diyerek seni tekbir ediyorlar, sana Hamd ve sena ediyorlar "

- Kullarım beni gördüler mi ki böyle tesbih ve tekbir ediyorlar ?
-Hayır Vallahi görmediler
- Kullarım beni görseler ne yaparlar?
-Onlar seni görseler, sana ibadet ve ubuduyyetleri takdisleri ve tahmitleri daha fazla olurdu
- Kullarım benden ne istiyor?
-Cenneti istiyorlar
- Onlar Cenneti görmüşler mi?
-Hayır Ya Rabbi Vallahi cenneti görmediler
- Cenneti görseler ne yaparlar?
-Cenneti görmüş olsalardı cennete karşı hırsları ve hevesleri daha çok olur ve cennete daha fazla rağbet ederlerdi
- Onlar neden Allah'a sığınıyorlar?
-Cehennemden istiaze ediyorlar
- Cehennemi görmüşler mi?
-Vallahi cehennemi görmediler
- Ya görselerdi?
-Eğer cehennemi görselerdi, ondan daha çok kaçar ve daha fazla korkarlardı

Deyince Cenab-ı Hakk Meleklerine hitaben:


- Şahit olun Ey meleklerim! O kullarımı mağfiret ettim Buyurur

Efendimizin beyanına göre melekler derler ki; " Ya Rabbi filanca onlardan sayılmaz Zira o zikir için değil şahsi bir iş için oraya gelmişti "
Cenab-ı Hakk Meleklerine
-
O zikre oturanlar öyle kamil insanlardır ki, onlarla oturanlar bile şaki olmazlar " Buyurur "


Buhari-Müslim--Riyazüssalihin sh 845





RESULULLAH ALLAHI ZİKRETMEDE ASLA 100 SAYISINI AŞMAYIN DİYE KESİN BİR YASAKLAMA SINIRLANDIMA YAPMAMIŞKEN KABUL ETMEYENLERİN HADİSİ YORUMLAMALARINIMI ÖLÇÜ ALICAZ


“Kim İslâm’da iyi bir çığır açar da, kendinden sonrakiler onunla amel ederlerse, onunla amel edenlerin sevaplarının aynısı, o çığırı açan kimseye yazılır ve öbürlerinin sevaplarından da hiçbir şey eksiltilmez.

Kim de İslâm’da kötü bir çığır açar da kendinden sonrakiler onunla amel ederlerse, onunla amel edenlerin günahlarının aynısı, o kötü çığırı açan kimseye yazılır ve öbürlerinin günahlarından hiçbir şey eksiltilmez.” (2)

...Müslim, İlim 15 “Zekat” 69, Tayâlisî, el-Müsned, s. 92 h. No: 670, Humeydî, el-Müsned, c. II, s. 353 h. No: 805, Ahmed b. Hanbel, c. 4 s. 360-361






İşte halka şeklinde yapılan Hatme-i Hâcegân da bu övülen zikir çeşitlerinden birisidir Görüldüğü gibi halka hâlinde cemaatle zikir yapmak övülmüş fakat halkada ne okunacağı konusunda bir şey belirtilmemiştir Bunun için, zikir sayılacak şeylerden ne okunsa zikir yapılmış ve bu müjdeye ulaşılmış olur

Hatmede okunan zikir ve dua çeşitleri de sünnet-i seniyyeden alınmıştır

Hatmeyi bugünkü usul üzere Abdulhâlik Gücdevani Hz leri tertip etmiştir Hâcegân, ulu zatlar, efendiler, büyük hocalar demektir Hatm-i Hâcegân büyük velilerin tertip, talim ve tatbik ettiği hatim demektir

Bu zikre hatim ve hatme denmesinin bir sebebi şudur: Bu yolun büyükleri müridleri ile bir meclis kurduklarında toplantıyı bu zikirle bitirirlerdi Onlara has bir uygulama olarak bu zikre “Hatm-i Hâcegân” denmiştir

Bu zikirlere hatim denmesinin bir diğer sebebi, içinde okunan Fatiha ve İhlasların hatim sevabına denk olmasındandır Çünkü Resûlullah (s a v) Efendimiz, ihlas sûresini üç defa okuyan kimsenin Kur’an’ı bir kere hatmetmiş gibi sevap elde edeceğini müjdelemiştir [ Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 261; Tirmizi, Fedailü’l-Kur’an, 11 ]

Büyük hatmede toplam bin defa İhlas sûresi okunmaktadır Bu da üç yüz otuz üç (333) Kur’an hatim sevabına denktir Onun için büyükler bu zikre çok önem vermişlerdir Öyle ki çok ciddi bir hastalık ve ağır yolculuk hâlleri hariç, bütün ömürleri boyunca bu zikri hiç aksatmamışlardır



Kur’an-ı Hakim’de sabah akşam dua, ibadet ve zikir edenlerle beraber bulunmaya şöyle teşvik edilmiştir:

“Resûlüm! Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını isteyerek dua (ibadet ve zikir) edenlerle birlikte bulunmaya candan sabret Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme ” [ Kehf 18/28 ]


Bu ayet indiği zaman Resûlulah (s a v) Efendimiz, bu kimseleri araştırmak için mescide çıktı Mescitte zikreden bir topluluk buldu Bunlar elbiseleri eski fakir ve garip Müslümanlardı Onları görünce hemen yanlarına oturdu ve: ”Ümmetim içinde benim kendileriyle birlikte olmamı emrettiği kimseleri yaratan Allah’a ham dolsun ” Buyurdu [ Taberi, Camiu’l-Beyan, İlgili ayetin tefsiri; İbnu Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, V, 153; Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, V, 381; Ebu Nuaym, Marifetu’s-Sahabe, III, No: 4634 ]

Bu ne büyük bir tevazu ve edep örneğidir Elbette Allah Resûlü (s a v) Efendimiz, kendileriyle birlikte olması emredilen kimselerden her yönüyle üstündü Fakat, Yüce Allah bu emirle önce onların oluşturduğu zikir meclisinin faziletini gösterdi Sonra, Efendimizin (s a v) yüksek tevazusunu bize gösterip kendisini örnek almamızı istedi Ayrıca Efendimizin (s a v) onların içlerinde bulunup kendilerini şereflendirmesi ve onlara feyiz vermesi için bu emri verdi

Bir rivayette, Efendimiz (s a v), mescitte zikredenlerin yanına gelerek: “Sizin üzerinize Allah’ın rahmetinin indiğini gördüm; ona sizinle ben de ortak olmak istiyorum ” Buyurdular ve halkaya oturdular [ Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, V, 382 ]

Rasululah (s a v) Efendimiz, bir defasında:

“Cennet bahçelerine uğradığınızda, oralardan çokça istifade edin ” buyurdu Ashab-ı Kiram: “Cennet bahçeleri neresidir?” diye sorduklarında, Rasul-i Ekrem (s a v) Efendimiz:

“Zikir halkalarıdır ” buyurdu [ Tirmizi, Deavat, 82; Ahmed, Müsned, III, 150 ]







Hatmeyi bugünkü usul üzere Abdulhâlik Gücdevani Hz leri tertip etmiştir “Hatm-i Hâcegân” diye de anılır Hâcegân, ulu zatlar, efendiler, büyük hocalar demektir Hatm-i Hâcegân büyük velilerin tertip, talim ve tatbik ettiği hatim demektir

Bu zikre hatim ve hatme denmesinin bir sebebi şudur: Bu yolun büyükleri müridleri ile bir meclis kurduklarında toplantıyı bu zikirle bitirirlerdi Onlara has bir uygulama olarak bu zikre “Hatm-i Hâcegan” denmiştir

Bu zikirlere hatim denmesinin bir diğer sebebi, içinde okunan Fatiha ve İhlasların hatim sevabına denk olmasındandır

Çünkü Resûlullah (s a v) Efendimiz, ihlas sûresini üç defa okuyan kimsenin Kur’an’ı bir kere hatmetmiş gibi sevap elde edeceğini müjdelemiştir

[ Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 261; Tirmizi, Fedailü’l-Kur’an, 11 ]

Büyük hatmede toplam bin defa İhlas sûresi okunmaktadır Bu da üç yüz otuz üç (333) Kur’an hatim sevabına denktir Onun için büyükler bu zikre çok önem vermişlerdir Öyle ki çok ciddi bir hastalık ve ağır yolculuk hâlleri hariç, bütün ömürleri boyunca bu zikri hiç aksatmamışlardır


Abdullah b Ömer (r anhuma) anlatıyor:
-Ya Rasulullah, zikir meclislerin ganimeti (ondan elde edilecek kazanç) nedir? diye soruldu
Rasulullah (s a s ):


"Zikir meclislerinin ganimeti, cennettir " buyurdu [2]
Cabir (r a ) anlatıyor:
Rasulullah (s a s ) şöyle buyurdu:
"Ey insanlar, Allah Teâlâ'nın meleklerinden birtakım birlikleri vardır Bunlar, yeryüzüne inip zikir meclislerinde dururlar Cennet bahçelerinde otlayınız!"
Ashab:
-Cennet bahçeleri nerededir? diye sordular
Rasulullah (s a s ):
"Zikir meclisleridir Sabah veya akşam Allah'ı zikretmeye gidiniz ve devamlı Allah'ı kendi kendinize zikrediniz Kim Allah katındaki derecesini öğrenmeyi severse, Allah'ın kendi yanındaki derecesine baksın Şübhesiz ki Allah kula, kulun kendisine verdiği değeri verir " buyurdu [3]

[2] İmam Hafız el-Munzirî, A g e , C 3, Sh 352, Hds 9 Ahmed b Hanbel, Hasen isnad ile rivayet etmiştir

[3] İmam Hafız el-Munzirî, A g e , C 3, Sh 352, Hds 10 İbn Ebi'd-Dünya, Ebu Ya'lâ, Bezzâr, Taberânî, Hakim ve Beyhakî rivayet etmiştir Hadis, Hasen'dir






TOPLU ZİKİR TESBİH BUNLARIN HEPSİNİN ASLI VAR ONUN İÇİN BİDAT OLMAZ

ASLI OLUPTA SONRADAN GELİŞTİRİLEN MESELELERE GİRERSEK MESALA KURANIN KİTAP HALİNE GETİRİLMESİ

,KURANIN HAREKELENMESİ, HADİS USULU GİBİ İŞİN İÇİNDEN ÇIKILMAZ


BUNLARIN ASLI VAR ONUN İÇİN BİDAT OLMAZ









İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:


Resulullah efendimiz, bir kadının tesbihleri, çekirdeklerle saydığını görmüş; fakat yasaklamamıştır.

Bu da, tesbihleri, taşla, çekirdekle ve tesbihle çekmenin caiz olduğunu göstermektedir.

Delili de şudur: Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbni Hibban ve Hâkim’in; Said bin Ebi Vakkas’tan [radıyallühü anh] rivayet ettikleri hadis-i şerifte,

Resulullah bir kadının çekirdeklerle veya çakıl taşlarıyla tesbih çektiğini gördüğü halde yasaklamadığını bildirmektedir. (Redd-ül-muhtar)

Peygamber efendimiz işin aslını bildirirdi. Mesela, (Ezanı yüksek yerde okuyun) buyurmuştur. Bunun için Minarede ezan okumak sünnete aykırıdır denmez.

Tesbihi hurma çekirdeğiyle, iğde çekirdeğiyle veya çakıl taşıyla saymak, sünnete aykırı değildir.








Ahmed b Hanbel'in naklettiği bir olay şöyledir: "Şeddad b Evs anlatıyor:


Hz Peygamberle beraber bir evde idik

Bize sordu: "İçinizde garib; yani ehl-i kitaptan bir kimse var mı?"

Biz: "Hayır" dedik Sonra kapıyı kapatmamızı emretti ve şöyle dedi

"Ellerinizi kaldırın ve Lâ ilahe illallah deyin " Ellerimizi kaldırdık ve la ilahe illallah dedik

Sonra Hz Peygamber: "Allah'a hamdolsun Ya Rabbi, sen beni bu kelime ile gönderdin, bana bunu emrettin ve onda bana cenneti vaad ettin Sen vaadinden dönmezsin " dedi Sonra da şöyle buyurdu:

"Sevinmez misiniz, Allah sizin hepinizi afvetti" (Müsned, IV, 124)


EL FETHU’R RABBANİ14CİLT 213 SAYFA; DARU İHYAİ’T-TURASİ’L-ARABİ
BASKİ BEYRUT LÜBNAN

Lilahe illallah sözü ile olan zikir üzerinde toplanmakta aslolanın babı başlığı altında 1hadis
NOT:EL FETHU’R RABBANİNİN arapcasının bütün kitaba göre rakamları yoktur
Lakin kitap rakamları vardırKitab ül Ezkar Ve’d-davat 32hadis

2KAYNAK:MÜSNED DARUL HADİS 1BASKI HADİS NO 17057 KAHİRE 1995

3KAYNAK:(Müsned, IV, 124)MEYMUNNİYYE BASKISI



Bu hadiste geçtiği gibi insanların tevhid kelimesi veya başka ilahî isimlerle zikretmek üzere bir araya gelmeleri sünnetteki uygulamaya uygundur






“Fezkirüni ezkirküm- Beni (Allah (ı) anın ki, Bende sizi anayım” (Bakara-152)
3-) “ Ey İman edenler! Allah’ı çok zikredin” (Ahzab-41)
4-) “Ayık olun! Kalpler, Allah’ı zikretmekle mutmain olur” (Ra’d-28)
5-) “Allah’ı çok zikredin ki kurtulasınız” (Cuma-10)
6-) “Onlar ayakta, oturarak ve yanlarına yatmış halde Allah’ı zikrederler ve göklerin yerini nesnelerini düşünürler” (Al-i imran-191)
7-) “Vezkürisme Rabbike- Rabbinin ismini zikret” (Ala-15)
icon_cool.gif
“Zikrim için namaza kalk” (Tâhâ-14)
9-) “Namaz, kötülüklerden münkerden kurtarır Zikrullah ise en büyük olandır” (Ankebut-45)
10-) “Unuttuğun zaman Rabbini zikret” (Kehf-24)
11-) “Ya Muhammed! Sabah akşam beni zikret” (A’raf-205)
12-) “Sabah akşam beni tesbih et! ” (Tâhâ-130)
13-) “İster Allah deyiniz, isterse Rahman; hangisini çağırırsanız çağırın; güzel isimlerin hepsi onundur” (İsra-110)
14-) “Güzel isimler onundur; onlarla çağırınız” (A’raf-180)
15-) “Mü’minler onlara denir ki; Allah anıldığı zaman, kalpleri titrer” (Enfal-2)


………………………….NUR


16-) “Bir kimsenin sinesini Allah açarsa, O Rabbi tarafından verilen bir Nur üzerine yürür Kalpleri Allah’ı zikretmeye katılaşan kimselere yazıklar olsun” (Zümer-22)



17-) “Sen ancak zikre uyan ve görmeden Rahman’a büyük saygı gösteren kimseleri uyarabilirsin…”(Yâ Sin-11)
1
icon_cool.gif
“Onlar, Allah’ın zikrine dalarlar” (Hadid-16)
19-) “Sümme telinu cülûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillah- Sonra ciltleri yumuşar ve kalpleri Allah’ın zikrine dalar… Allah’ın zikri üzerine olurlar…” (Zümer-23)
20-) “Allah size nasıl hidayet ettiyse, Allah’ı öyle zikrediniz” (Bakara-198)
21-) “Atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah’ı zikredin” (Bakara-200)
22-) “Sayılı günlerde Allah’ı zikredin (tekbir alın) ” (Bakara-203)
23-) “Bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah’ı zikredin” (Bakara-239)
24-) “Rabbini çok zikret ve sabah akşam (O’nu) tesbih et! ” (Âl-i İmran-41)
25-) “Namazı bitirdiğiniz zaman, ayakta,oturarak ve yanlarınız üzerinde (uzanarak) Allah’ı zikredin” (Nisa-103)
26-) “Rabbinin adını zikret ve bütün gönlünle O’na yönel” (Müzemmil-8)
27-) “Sabah akşam Rabbinin adını zikret” (İnsan-25)
2
icon_cool.gif
“Allah’ın mescidlerinde, Allah’ın adının zikredilmesine engel olan ve onların harâb olmasına çalışından daha zalim kim vardır? ” (Bakara-114)
29-) “Münafıklar (iki yüzlüler) , Allah’ı (güya) aldatmağa çalışırlar Oysa O, onları aldatır Namaza kalktıkları zaman da üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar Allah’ı pek az zikrederler” (Nisa-142)
30-) “Şeytan, içki ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı zikretmekten ve Namaz kılmaktan alıkoymak ister (istiyor) ” (Maide-91)
31-) “Nefsini, sabah akşam, rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber tut Gözlerin dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan başka yana sapmasın Kalbini bizi anmaktan (zikretmekten) alıkoyduğumuz, keyfine uyan ve hep aşırılık olan kişiye itaat etme” (Kehf-28)
32-) “O gün cehennemi kafirlere açıkça göstermişizdir Onlar ki beni zikretmeye karşı gözleri perde içinde idi Ve dinlemeye tahammül edemezlerdi” (Kehf-100-101)
33-) “Ama kim beni zikretmekten yüz çevirirse, onun için dar bir geçim vardır Kıyamet (Haşır) günü onu kör olarak süreriz” (Tâha-124)
34-) De ki; “Gece gündüz, sizi Rahman’dan kim koruyacak? ” “Hayır! Onlar, Rablerinin zikrinden yüz çeviriyorlar” (Enbiya-42)
35-) “Allah, tek olarak anıldığı zikredildiği zaman, Âhirete inanmayanların kalpleri ürker Ama O’ndan başka (ilâh) ları anıldığı zaman hemen sevinirler” (Zümer-45)
36-) “Kim Rahman’ın zikrine karşı kör olursa, ona bir şeytanı saldırırız; artık o, onun arkadaşı olur” (Zuhruf-36)
37-) “Şeytan onları kuşatmış, onlara Allah’ı zikretmeyi unutturmuştur Onlar şeytan’ın hizbi (tarafı-yandaşı) dır Muhakkak ki şeytan’ın hizbi kaybedecektir” (Mücadele-19)


Zikir tanımını genele bir tekrar sunmuş olalım:

Zikir, şükür kavramında olduğu gibi hem dil, hem kalb ve hem de bedenen yani amellerle olmalıdır


1- Dil ile zikir: Allah'ı isimleriyle anmak, hamd etmek, tesbih etmek, Kur'an okumak, Kur’ân’ı dinlemek ve dua etmektir Dil ile yapılan zikir, kalbi zikre yol açmalıdır


2- Kalb ile zikir: Kalbi zikir, bedenin zikrine yani ameli zikre zemin hazırlamalıdır Ameli zikirden kastımız, Allah’ın yapmamızı istediği kulluk vazifeleri, bir başka ifadeyle ibadetlerdir
Kalb ile zikir, Allah'ı gönülden anmaktır Bu da üç çeşittir (detay bilgiye SIE 'den ulaşabilir kardeşler )


3- Bedeni zikir: Vücudumuzdaki bütün organların, sorumlu oldukları vazife ile meşgul ve yasaklandıkları şeylerden de kaçınmalarıdır Bu noktada hem Allah ile ve hem de insanlarla olan muamelemizin dürüst ve samimi olması gerekir

Hakikate ulaşmak, cüz’î veya kısmî bakış açısıyla değil, ancak bütüncül olarak bakmakla mümkündür Binaenaleyh, namaz kılmak, namazda ve namaz dışında Kur’ân okumak, Kur’ân’da ve evrende mevcut olan ayetleri tefekkür ve tedebbür etmek, Allah’a itaat etmek;

Kur’ân’ın hükümlerini öğrenmek, öğretmek, yaşamak, yaşanmasına yardımcı olmak gibi dil, kalp ve bedenle yaptığımız ibadetlerin tümü zikirdir Kısaca her halimizde Allah’ı hatırlama ve hatırlatmaya yönelik olarak gerçekleştirdiğimiz bütün davranışlar, zikir kavramının anlam alanı içerisindedirler








…………………………………..SESLİ ZİKİR SAHEBE



……Rabbûl Âlemin; ''Rabbini tazarru ile gizli olarak dua ediniz (Araf/55)'' ve ''Rabbini tazarruyla (titreyerek) ve korkarak zikret (Araf/205)'' beyan buyuruyor

…HZ PEYGAMBER……ashabıyla birlikte topluca…sesli zikrederdi tesbih tehlillerde bulunurdu büstanü l enver ……




Rabbinizden fazl istemeniz size günah değildir. Artık Arafat’tan akın akın geldiğiniz zaman Meş’aril Haram’ın yanında Allah’ı zikredin. Ve sizi hidayete erdirdiği şekilde siz de O’nu zikredin. Doğrusu siz ondan önce (hidayetten önce) elbette dalâlette olanlardandınız. .BAKARA-198:





Böylece (hacca ait) ibadetlerinizi tamamladığınız zaman, artık atalarınızı zikrettiğiniz gibi, hatta daha da şiddetli (bir zikirle) Allah’ı zikredin. Fakat insanlardan kim: “Rabbimiz bize dünyada ver.” derse, ahirette onun bir nasibi yoktur. BAKARA-200:



/
Allah’ın, içinde İsmi’nin yükseltilmesine ve zikredilmesine izin verdiği evlerin içinde (Allah’ın nuru) vardır.
Orada O’nu, sabah akşam tesbih ederler. NUR-36:

Meshur fetva kitabi Fetavayi Hindiyye de söyle deniliyor:


“Büyük bir cemaat yapip, sesleri yükselterek, hep birlikte tesbih (Sübhanallah demek) Tehlil (La ilahe illallah demek), salâvat ve sair zikirleri söylemekte bir beis (zarar) yoktur. Ancak (Mahzurlu bir durum varsa) sessiz söylemek daha iyidir.” (Fetavayi Hindiyye C.5 Sh.315 Arapça)



Meshur ve son devir Hanefi müctehidlerinden Imam Tahtavi Dürr'ül Muhtar hasiyesinde mekruhlar faslinda diyor ki:


Mescidde halka olup yüksek sesle zikretmekten (dervisleri) kimse menedemez. Zira mescitlerde zikrullahi men edenler Cenab-i Hakk'in:

..“Kim Allah'in mescitlerinde Allah'in isminin zikredilmesinden mani olanlardan daha zalim olabilir”

(Bakara /114) ayeti kerimesindeki hükme dâhildirler.

Iste bu en zalimler arasina katilmamak korkusundan kimse mescitlerde zikri yasaklayamaz. (Nimet-i Islam)
Imam Birgivi Hazretleri Tarikat-i Muhammediye isimli kitabinda söyle buyuruyor:


Edepsizlik yapmadan Allah'i oturarak veya ayakta zikretmekten hiçbir beis yoktur. Tevhidin (La ilahe illallah) manasini kuvvetlendirmek kastiyla basi saga sola oynatmaktaysa, zanni galiple caizlik hatta kesinlikle müstehaplik vardir. (Arapça Ist. Haci Hüseyin Ef. Mat. Sh.185)

Bir kisi zikir yaparken sesini yükseltince, oradan birisi dedi ki:

- Keske sesini tutsaydi daha iyi olurdu”.

O zaman Hz. Peygamber (sav):

- Birak onu! Zira o (yüksek sesli zikir yapan) Allah için çok ah eden bir kimsedir.”
Bu hadisin benzeri, Ibn-i Diri ve Zülbecadeyn (ra) Hazretlerinin hadisleridir ki bunlari Beyhaki rivayet etmistir.

Imam Suyuti (ra) Neticetül Fiker isimli kitabinda söyle diyor:

“Allah'a hamd seçilmis kullarina selam olsun. Allah sana ikram etsin. Sofilerin adet ettikleri üzere mescitlerde zikir halkalari kurmalari ve yüksek sesle zikir yapmalari mekruh mu, degil mi?” diye soruldu.

Cevap; Bunda mekruh olmayi gerektirecek bir sey yoktur. Zikrin yüksek sesli olmasinin güzel bir sey oldugunu ifade eden çok hadisi serifler varid olmustur. Çok hadiste zikri gizli yapmanin güzel oldugu anlatilmistir. Bu iki hadislerin bir araya getirilmesi söyle olur:
Zikrin gizli veya açik olmasi; hallerin ve sahislarin durumuna göre degisir. (Fetavayi Ömeriye S. 43,44)




……………………………CEMAATLE ZİKRULLAH



Zikir meclislerinde hazır olmak ve Allah (CC) Hz.leri’nin zikri için toplantı yapmaya teşvik hakkında Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz topluca cemaat halinde zikrin münferid yani yalnız zikirden efdal olduğunu bildirmiştir.

Cemaatle zikirde asla bidat bulunmayıp bilakis bu vesile ile Peygamber (SAV) Efendimiz’in teşvik ve emir buyurduğu bir ibadet olduğu güneş kadar meydana çıkıyor. (Etterğibü Vetterhib. Cild2. S.401)

Bir kişi Resulüllah (SAV) Efendimiz’e gelmiş şikayet ederek: “İbni Revaha (RA) çok zikir meclisi kuruyor, Ashab’ı (RA) toplayıp zikir yaptırıyor demiş.

O zaman Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz: “Allah (CC) Hz.leri İbni Revaha’ya (CC) Rahmeti ile muamele eylesin.” buyurmuştur. Çünkü Allah’ın (CC) meleklere karşı zikir meclislerini ve bu meclisi tertib eden Adullah îbni Revaha (RA) Hz.leri’ni ona benzer bahtiyar kullarını Mucizel Beyanında şu şekilde medhü sena ederek

Resul'i Azamında beyan ediyor: “Habibim! Sabah ve akşam Rablarını (CC) zikreden sahabelerinle sen de otur. Onlarla zikre devam ve sabret.”[1]

buyurmakla, bu sabah ve ikindi namazlarından sonra cemaatle zikir yapan sahabelerin içlerine Peygamber (SAV) Efendimiz’in de teşrif edip onların zikrine katıldığını görmekle bu sahabelerin kalblerini takviye, neşe ve şetaretlerini arttırmak ve böylece bu iki kıymetli ve azim sevabı olan vakitlerin faziletini elde etsinler diye Cenab-ı Hak Celle ve Ala Hz.leri, Resulüllah (SAV) Efendimiz’e de onların aralarına katılmasını Ayet-i Kerime’siyle emir buyurmuştur.

Bundan sonra sabah namazını müteakip mescitten ayrılmayıp zikirle meşgul olan cemaatin tam bir hac sevabı kazanacakları ve günahlarının tamamiyle af edileceğine dair müteaddit Hadis-i Şerifler rivayet edilmiştir.

Bir gün Abdullah İbni Revaha (RA) Hz.leri Ashab’dan (RA) topladığı bir cemaate mescitte zikir yaptırıyordu.

Resulüllüh (SAV) Efendimiz bunlara uğradı, buyurdu ki: “Ey cemaat! Sizler öyle bir cemaatsınız ki, Cenab-ı Hak Celle ve Ala Hz.leri:

‘Sabah ve akşam beni zikreden kimselerle sen de otur nefsini onlarla sabret.’[2]

Ayet-i Kerime’sini sizin sebebiniz ile inzal etti.” Sonra Resulüllah (SAV) Efendimiz Ashab’ından (RA) halka kurarak oturmuş cemaatın üzerine vardı, onlara:

“Sizi burada oturtan sebep nedir?” diye sordu. Onlar: “Bizi İslam’a hidayet etmesi ve onu bize ihsan etmesine karşı Allah (CC) Hz.leri’ni zikir ve O’na (CC) hamd edelim diye oturmuş bulunuyoruz.” dediler.

Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz: “Allah (CC) H.leri’nin hakkı için söyleyin, sizi burada toplayıp oturtan sadece bu mudur?” diye sordu. Devamla dedi ki:

“Ben size şüphe etmiş olduğum için yemin teklifinde bulunmuş değilim. Bana Cebrail (AS) geldi ve Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin sizinle meleklere karşı iftihar ettiğini gerçekten bana haber verdi.” buyurdu.[3]


Bir Hadis-i Şerif’lerinde (SAV) Efendimiz buyururlar ki: “Bir cemaat Zikrullah için oturduklarında bunları melaike sarar bunlara dua ederler ve Cenab-ı Hakk’ın (CC) Rahmeti bunları kaplar ve üzerlerine rıdvan ve vekar iner. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri bu kullarını mukarrebin melekleri yanında anar.”[4]


Yine nakledildiğine göre, kıyamet günü olduğu vakit Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin emri ile yüzleri nur gibi parlayan bir takım kimseler, getirilip incilerden yapılmış minberler üzerine oturtulurlar. Hatta şehidler ve Peygamlerler (AS) bile onlara imrenirler.” denmiştir.

Ashab (RA) tarafından bunların kim olduğu sorulduğunda, Resul-i Ekrem (SAV): “Bunlar ayrı ayrı memleketlerden toplanarak Allah (CC) Hz.leri’ni zikreden ve birbirleriyle sevişen kullardır.” buyurdu.[5]

Resul (SAV) Efendimiz yine buyurdu ki: “Her kime ki, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri hayır murad ederse, ona salih bir arkadaş ve dost verir de, o arkadaş gaflete düşünce ta zikir yapıyorsa, o da iştirak edip yardım eder.[6] Ehli zikre bu vesile ile daima iyi arkadaş, iyi bir ihvan lazımdır.

İmam-ı Ali (KV) Hz.leri buyurdu ki: “Size ihvan, yani iyi arkadaş edinmenizi tavsiye ederim. Çünkü dünya ve ahirette size yardım edecek bir cemaattir.”[7]

İmam-ı Ahmed (RA) Hz.leri Müsnedinde şunları zikreder: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kuluyla beraber oluşu, başka hiç bir mahiyyet ve beraberliğe teşbih olunamaz

. Mesela Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, muhsinlerle, sabirlerle, müttekilerle beraber olduğunu Kur’an-ı Kerim’inde bildirir ve lakin bu beraberlik bunların hiç birine benzemez. Bu beraberliği tarife ve tavsife ne dil ne de ibareler kafi gelir. Bu ancak Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin verdiği manevi zevk ile tadılır ve bilinir.”[11]

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin zikriyle meşgul olanlar Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin emir ve yasaklarından, herkesten çok kaçtıklarından ve O’nun (CC) zikrini de dillerinden bırakmamayı kendilerine şiar edinmişlerdir.

Takva ise insanın cennete girmesine ve cehennemden kurtulmaya sebeptir. Zikrullah ise kulu Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne yakınlığa eriştirir.


Onun için aziz kardeşim! Mümkünse Zikrullahı hiç dilinden kalbinden ve azalarından hiç düşürme ki, selamete eresin. Nebiler Nebisi (SAV) buyurdu ki:

“Dilleri Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin zikriyle devamlı meşgul olan kimseleri, Cenab-ı Hak (CC) Hz.leri, yüzleri güler olduğu halde cennetine koyacağını beyan buyurmaktadır.”[12]


Camilerde cehren yapılan zikir halkaları nafile namazlar gibi değildir. Bu zikir meclisleri men edilemez, çünkü bunları yasaklayan kimselerin El-Bakara S. A.114’te beyan edilen zalimlerden olacağı bildirilmiştir.

Bundan sakınıp camilerde kurulan zikir meclislerinin yasak edilemeceğini bu Ayeti Kerime açıkça beyan etmektedir.[16]




[1] El-Kehf S. A.28; Mişkatül Mesabih Şerhi Mirkatül Mefatih. Cild3. S.17
[2] El-Kehf S.A.28
[3] Sahib-i Buhari, Müslim
[4] Riyazüssalihin (Ebu Said (RA) rivayet etti)
[5] Envarul Aşikin. S.505
[6] İhyau Ulumuddin. Cild2. S.106
[7] Allah’ı Niçin Anıyoruz? S.128
[8] Tasavvufi Ahlak. Cild2. S.58
[9] Haşiye-i İbni Abidin. Cild4. S.472
[10] Tasavvufi Ahlak. Cild2. S.83
[11] Tasavvufi Ahlak. Cild2. S.93
[12] Ebu Derda (RA) Hz.leri’nin riv.et.Had.Şer.
[13] Tasavvufi Ahlak. S.97
[14] Tasavvufi Ahlak. S.97
[15] El-Feth S. A.26
[16] Allah’ı Niçin Anıyoruz? S.30







….Camilerde cehri ve yüksek sesle zikrullah etmek caiz midir?



sorusuna fetva âlimleri söyle cevap vermislerdir:


Kerahat dahi olmadan caizdir. (Ali Cemali Efendi Fetvalari)


Fakih Ebul-Leys, Tenbihulgafilin isimli eserinde demistir ki;



“Mescitlerde zikrullah disinda sesi yükseltmek haramdir.”



Imam Gazali insanoglunun tek basina Allah'i zikretmesiyle cemaatin zikretmesini, tek basina ezan okumasi ve cemaatin (birkaç müezzinin birden) ezan okumasina benzetmis ve söyle buyurmustur

“ Nasil ki cemaatle ezan okuyan müezzinlerin sesleri havanin yogunlugunu tek müezzinden daha fazla yariyorsa; cemaatin zikri de kalbin üzerinde tesir ve kalin gaflet perdelerini kaldirmak bakimindan tek kisinin zikrinden üstündür. (Ibn-i Abdin Terc)


Ebu Said Hadimi Hz.leri El Berika kitabinda buyuruyor ki:


“Zikrin açiktan yapilmasina gelince onu bazilari men ettiler, digerleri de caiz gördüler. Fakat Bezzaziye isimli fikih kitabindaki sözün neticesi Cevaz yönünün tercih edilmesi eserlerden ve fakihlerin kavillerinden muhalif olan yönün ise te'vil edilmesidir.”


Ebussuud Efendi merhumun cehri zikir hakkinda ki risalesinin neticesi ancak cehri zikri caiz kilmaktir. Ve mutlak sekilde onun (asikâr zikrin)kilinmasidir. Iki tarafin delillerini birlestirmek ve tercih etmekle hususi bir risalede açiktan zikrin caiz olusunu genis bir sekilde anlatmis olduk.


Ayni konu, Mecmuunnevazil ve Fetva ve Haniye ve Sigiyye ve Sagir ve Mültekit Ve Tecnis kitaplarinda mevcuttur.


Su hususu da ilave etmek gerekir. Muhakkak ki hamamda yüksek sesle Kur'an-i Kerim okumak mekruhtur. Hafi (gizli) sesle okursa mekruh olmaz. Yüksek sesle de olsa tesbih (Subhanallah) demek, tehlil (Lailaheillallah demek) mekruh olmaz. (Umdetülekrar kitabi).


Necasetin bulunmasi ve avret yerlerinin açilmasi ihtimali varken bile hamamlarda yüksek sesle zikir caiz olurda; niçin mescidlerde yalnizken yüksek sesle zikir caiz olmasin? (Cami)
Çogu zaman olurdu ki; Nebi (sav) ashabiyla beraber zikirleri, tesbih ve tehlili yüksek sesle yapardi. (Bustanulen)





Tamamı alıntıdır
 
S Çevrimdışı

sheriffaruk

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Darimi’de geçen rivayet şöyledir:
Amr b. Yahya babasından, o da kendi babasından rivayet ediyor:
Biz, sabah namazından önce Abdullah b. Mes`ud`un kapısının önünde oturuyorduk, çıkınca beraber mescide gidecektik, yanımıza Ebu Musa el Eşari geldi ve "Ebu Aburrahman henüz evinden çıkmadı mı? diye sordu? O`na "Hayır, çıkana kadar bizle otur" dedik. Sonra Abdullah ibnu Mes`ud çıktı ve topluca ona yöneldik. Ebu Musa ona dedi ki: "Ey Ebu Abdurrahman, mescitte bilmediğim bir şey gördüm ve elhamdulillah bu gördüğümü ben hayır zannediyorum." . Abdullah b. Mes`ud "O gördüğün nedir?" diye sordu. O da, "Eğer yaşarsan sen de göreceksin..." "Mescitte halkalar şeklinde oturmuş namazı bekleyen bir topluluk gördüm, her halkada bir adam vardı ve halkadakilerin ellerinde taşlar bulunuyordu. O adam `yüz kere tekbir edin` diyor tekbir getiriyorlar, `yüz kere lâ ilâhe illâllah deyin diyor onlarda lâ ilâhe illâllah diyorlar, `yüz kere tesbih edin` diyor tesbih ediyorlardı." Abdullah b. Mes`ud peki, sen "Onlara ne dedin?" diye sordu? Ebu Musa da "Onlara bir şey demedim, senin görüşünü veya emrini bekledim." diye cevap verdi. Bunun üzerine Abdullah b Mes`ud "Onlara günahlarını saymalarını emretmedin mi, ve hasenatlarının zayi olmayacağını söylemedin mi?" dedi. Sonra bu halkalardan birinin başına hep beraber gidip, durduk. Abdullah b. Mes`ud halkadakilere şöyle dedi: "Sizler ne yapmaktasınız, bu gördüklerim de nedir?" "Ey Ebu Abdurrahman, bu taşlarla tekbirlerimizi, tehlillerimizi ve tesbihlerimizi sayıyoruz. Bunun üzerine İbn Mesud "Günahlarınızı sayın, ben size garanti ederim ki hasenatınızdan bir şey eksilmeyecek. Yazıklar olsun ey ümmet-i Muhammed ne çabuk helak oldunuz! İşte onlar Nebi -sallallâhu aleyhi ve sellem- in sahabesi, aramızdalar ve bakın (kullandığı) elbiseleri, kapları henüz eskimedi bile.. Nefsim elinde olana yemin ederim ki siz ya Muhammed`in dininden daha iyi bir din üzeresiniz ya da dalâlet kapısını açmaktasınız."
- Halka da olan insanlar da "Vallahi ey ebu Abdurrahman biz hayırdan başka bir şey yapma niyetinde değildik." dediler. Bunun üzerine İbn Mesud: "Nice hayır isteyen vardır ama ona muvaffak olamaz. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir kavimden bahsetti ki onlar Kur`an okuyacaklar boğazlarından geçmeyecek. Allah`a yemin ederim ki bilmiyorum belki de onların çoğu sizdendir" dedi ve onlara sırtını dönüp gitti. Amr bin Seleme diyor ki: "O halkadakileri, Nehrevan günü ( Haricilerle yapılan savaşta), haricilerin safında onlarla beraber bize karşı kılıç sallarken gördük." (Darimî, Sünen 204; Müsnedü’s Sahabe)



Bu rivayette, Abdullah ibni Mesud’un tenkit ettiği şey, yapılan toplu zikir değil, zikir çekenlerin kendisidir. Çünkü zikir çekmeyi kerih görseydi, öyle fakih bir sahabi açık konuşur ve “böyle zikir çekmeyin”, “böyle zikir Allah Resulü zamanında yoktu”, “sizin yaptığınız bidattir” gibi açıklamalarda bulunurdu. Tenkidin zikre değil de zikir çekenlere olduğunu hadisin sonundaki ifadeden de anlıyoruz. Zira en sonda buyruluyor ki: “Bazı Kur’an okuyanların okumaları gırtlaklarından aşağıya gitmez, belki onların çoğu sizdendir.” Bu ifadeden her halde Kur’an okumayın manası çıkmaz. Öyleyse Kur’an okuyanların okuyuş tarzlarına tenkit var demektir ve denilmektedir ki: Okurken şuurluca okuyun, kalbinize indirerek okuyun, zikri de böyle yapın. Öyleyse meseleyi zikrin değil zikir çekenlerin tenkit edilmeleri yönünde değerlendirmek gerekir. Ayrıca size gönderdiğimiz daha önceki cevapta, zikre teşvik eden, zikir meclislerini öven hadisler vardır. O kadar hadis dururken, neyi anlattığı ilk bakışta tam anlaşılmayan bir hadise dayanarak zikir şekillerini reddetmek usulsüzlük olur.
Bu rivayet hakkında şöyle de düşünülebilir: İbni Mesud gibi bir zat, Hariciler hakkında, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem'in söylediği sıfatları biliyordu ve mesciddeki şahısları görünce bunların harici olduğunu anlamıştı. Gerçi o zaman harici ismi yoktu ama bölge ve sıfat olarak tarif edilmişlerdi. Buna binaen İbni Mesud, onlara tavır aldı ve tesbih, tehlil ile değil, bu zamana kadar ümmet-i Muhammed’e (s.a.s) karşı işlediğiniz günahlarınızı sayın da onların istiğfarını yapın demek istemişti. Çünkü tarihen sabittir ki, hariciler, ümmet içerisinde dünya kadar büyük günah işlediler, pek çok adam öldürdüler, fakat hep kendilerini haklı gördüler. Bu kadar günah işlerken bir taraftan da, çok Kur'an okuyorlar ve namazlarını dikkatli kılıyorlardı. İşte İbni Mesud hazretleri, onların bu zıt hallerini ortaya koyuyor ve onları şuurlu olmaya, takvaya davet ediyordu. İşin en doğrusunu Allah bilir.

Alıntıdır..


Hamd ALLAH'a Salat ve Selam O'nun Resulünün üzerine olsun.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Sapıkların , Toplu halde sesli olarak zikir yapılır diye delil zannettikleri aleyhlerine olan yazılara cevabımız aralarda ve mavi renkte olacaktır.


sheriffaruk;203842' Alıntı:
Esselamualeykumverahmetullahiveberekatuhu

TOPLU ZİKİR BİDATMİ ?.. SESLİ ZİKİR

Hatme, tarikatta yapılan ve insanların kalplerinin Allaha açılmasını sağlamaya sebep olan bir adaptır Dinimizdeki yerine gelince, bunlar tarıkatın adabıdır

Biz Kur'an ve sunneti esas alıp, yok diyoruz, siz Tarikatta var diyorsunuz? İyi de Tarikat Ne Kur'an ne sunnettir. Rasulullah bize sahip çıkıp sarılmamız gereken 2 şey diye bıraktığı Hatme ve tarikat değil, Kur'an ve sunnettir. Peki buna göre bid'at nedir?


sheriffaruk;203842' Alıntı:
Güzel olan ve yapılması durumunda insanlara çok şeyler kazandıracağına inanılan feyizli adetlerdir.

Ehli sunnete göre Kur'an ve sunnete göre delilin ne ?

sheriffaruk;203842' Alıntı:
Hatme değişik şekilllerde yapılabilir toplanan cemaat Kuranı Kerimdeki ayet ve sureleri okuyarak ve salavat çekerek hatme yapabilirler

Nasılsa bid'attir, tabi ki standartınız olmayacak , herkes kafasına göre değişik şekillerde yapacaktır.



sheriffaruk;203842' Alıntı:
Ayrıca inşirah, ihlas süresini okumak ve salavat getirip "Ya Baki entel Baki" zikri çekilerek hatme yapılabilir Bu duaları okurken belli bir sayı da söylenmesi şart değildir

Bu surelerin okunmasını kim? nereden bulmuştur?

sheriffaruk;203842' Alıntı:
…….Ayrıca şu şekilde de hatme yapılabilir:

Önce 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İhlâs-ı şerîf okunur

Bu surelerin okunmasını kim? nereden bulmuştur?

sheriffaruk;203842' Alıntı:
Sonra: "Eûzu billâhis-semî'ıl-alîmi mineş-şeytânir-racîm Rabbi eûzu bike min hemezâtiş-şeyâtıyn Ve eûzu bike rabbi en yahdurûn“

Daha sobra şu âyet-i celîle okunur:

Bu surelerin okunmasını kim? nereden bulmuştur?

sheriffaruk;203842' Alıntı:
"Bismillâhir-rahmânir-rahîm Yâ eyyühellezîne âmenusbirû ve sâbirû ve râbitû vettekullâhe lealleküm tüflihûn Sadekallâhül-azıym“

Bu surelerin okunmasını kim? nereden bulmuştur?

sheriffaruk;203842' Alıntı:
Bundan sonra şu sıraya göre hatme devam edilir:
sheriffaruk;203842' Alıntı:
"Bismillâhir-rahmânir-rahîm İnnallâhe ve melâiketehû yüsallûne alen-nebiy Yâ eyyühellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ Sadekallâhül-azıym“

100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa: Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve in lem tağfir lena ve terhamnâ lenekûnenne minel-hasirîn“
100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa: "Rabbi ennî messeniyed-durru ve ente erhamür-râhimîn“
100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa: "Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn“
100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa: "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azıym“
100 defa: Salevât-ı şerîfe okunur

Bunların okunmasını, adetini kim? nereden bulmuştur?

sheriffaruk;203842' Alıntı:
İmâm Rabbani:.. Bid’atin hepsi kötüdür, güzeli olmaz demektedir.
.
. Bid’atin, hasenesi/güzeli olmaz; Hepsi seyyiedir/kötüdür diyenler şer’i ıstılahı kastediyorlar; lügat ma’nasındaki bid’ati kastetmiyorlar.

Bid’atin güzeli de vardır diyenler Şer’i ıstılahı kastetmeyip lügat ma’nâsını murad ediyorlar.

Yani her iki guruba göre bid’atı hasene Şer’i manada bidd’at değildir.

İmâm Rabbânî Şer’i ıstılahı esas alarak şeriat’ı ve Sünnet’in temel esaslarına uyan ama şeklen sonradan ortaya çıkan bir şeye bid’at demez. Diğerleri de şeklen sonra ortaya çıkmasından dolayı lügat manasıyla bid’at, şeriat esasına dayandığından dolayı hasene demişlerdir.

Kendi kendinize din uydurup, kendi fetvanızı vermeyin .
Ne Rasulullahın (s.a.v.) ne de sahabenin yapmadığı bir şey BİD'AT değildirdir de nedir? Ehli sunneti delil alın!


sheriffaruk;203842' Alıntı:
Kısacası hilaf/anlaşmazlık lâfzîdir, manevi değildir. Esasta hepsi bir kapıya çıkmaktadır.

Kendin söyle kendin dinle. Tarikatta din böyle desene bize.

sheriffaruk;203842' Alıntı:
Nevevî şöyle demiştir: Nebî (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’in “her bir

bid’at sapıklıktır” sözü, sınırlandırılmış bir umûmî hükümdür. Kastedilen bid’atların çoğunluğudur.

Sana kim dedi kastedilen bidatlerin çoğunluğudur dedi. Kafana göre değil, Ehli sunnete göre delille yaz.

sheriffaruk;203842' Alıntı:
Lugat âlimleri demişlerdir ki: Bid’at demek, geçmiş misali olmadan yapılan her bir iştir.
Âlimler bid’atın beş kısım olduğunu söylemiştir: Vacip, mendub, haram, mekruh ve mübah.

Alimler bid'atın 5 kısım olduğunu falan söylememiştir! Kimdi bu alimler? Ehli sunnet olmadığı aşikar! Neden delilsiz yazdığını düşünüyor musun?

sheriffaruk;203842' Alıntı:
Vacip olan bid’atlerden birisi kelam âlimlerinin mülhid ve bid’atçılara karşı delilleri dizmeleri ve benzeri şeylerdir.

Mendub olan bid’atlerden biri de ilim kitaplarını yazmak, medreseleri, tekkeleri ve başka şeyleri bina etmektir.

Mübah olan bid’atlerden biri de değişik yemekler ve benzeri şeylerde genişliktir.

Haram ve mekruh olan bid’atler ise açıktır. Bu anlattığım bilinirse, hadisin aslında manası genel olan sınırları (başka deliller yüzünden) daraltılan bir hadis olduğunu bilir.

Ömer (RadıyALLAHu Anh)’ın “Ne güzel bid’at” sözü de bunu teyid etmektedir.

Ömer (r.anh)'in dediği Bidatin istilahi anlamına değil , lugat anlamınadır. Kendi minarene kılıf bulmaya çalışarak aleyhine olanları bile lehine sanıyorsun.

sheriffaruk;203842' Alıntı:
Feyyûmî el-Misbah’da şöyle dedi: “Allah (Celle Celalühü) mahlûkatı ibdâ’ etmekle ibdâ’ etti, onları model*siz olarak yarattı, demektir. Ebda’tü ve Ebda’tühü onu çıkardım ve ihdâs ettim demektir. Bu mana’dan olarak muhâlif hale bid’at denilmiştir.

Bid’at ibtida’dan isimdir. Nasıl ki, rıf’at (yükseklik) irtifa’dan ise, sonra bulunan (bid’atın) dinde noksanlık ve yahut fazlalık olan şeylerde kullanılması galip oldu. Lakin kimi zaman bir kısmı mek*ruh olmaz ve mübah bid’at olarak isimlendirilir.”

Hafız Ğumârî şöyle diyor: “Yalnız başına terk, kendisiyle beraber, terk edilenin yasaklanan bir şey olduğuna dâir bir nass bulunmadıkça, onun (terk edilen şeyin) haramlığına delâlet etmez.

Aksine o işin en fazla, meşru olduğunu gösterir. O terk edilen (yapılmayan) işin mah*surlu oluşu ise tek başına terkten anlaşılmaz.”

İmâm Şafi’i şöyle demiştir: Şeriattan dayanağı olan her şey, selef onu yapmasada bid’at değildir

Zira selefin onunla amel etmeyi terk etmesi, bazen o anda kendileri için mevcut olan bir mazeret sebebiyle yahut ondan daha üstün bir şey sebebiyle yahut da onun bilgisi tamamına ulaşmaması sebebiyle olmuş olabilir

İmam Şafii'ye iftira atmayın, Allahtan korkun!. Kur'anda olmayan, Rasulullahın, Selefin yapmadığı nasıl dinden olur? Üstelik Selef ne zaman toplu halde sesli zikir yapmışta sonradan terk etmiş te sizde bunu yapıyor olasınız?

sheriffaruk;203842' Alıntı:
İmâm Dârimi, Süneni'den yaptığı bir rivâyette

"Omer bin Yahya dedesinden nakletmiştir:

Sabah namazından önce Abdullah b. Mes'ud (ra)un kapısında oturuyorduk. Evinden çıkınca beraberce mescide doğru yürüyecektik. Ebu Musa El-Eş'ari (ra) yanımıza geldi:

"Abdullah daha dışarı çıkmadı mı?" diye bize sordu. "Hayır" dedik. O da bizimle birlikte beklemeye başladı. Derken Abdullah b. Mes'ud (ra) evinden çıktı. Hepimiz kalkıp etrafını sardık.

Ebu Musa O'na dedi ki: "Ey Abdullah, az önce mescitte garibime giden bir olay gördüm.

AMA HAYIRDAN BAŞKA BİR ŞEY GÖRMEDİM

Abdullah "Neydi o iş" diye sordu. Ebu Musa (ra): "Beklersen sen de görürsün" dedi. Sonra şöyle anlattı.

"Mescitte halka halinde oturmuş topluluklar gördüm. Her halkanın başında bir adam elinde çakıl taşları olduğu halde komut veriyordu.

"Yüz defa tekbir". Topluluk bu komutu aldıktan sonra yüz defa tekbir getiriyordu.

Sonra aynı adam: "Yüz defa la ilahe illallah deyin" diyordu. Topluluk gereğini yerine getiriyordu.

Sonra yine aynı adam "Yüz defa Sübhanallah deyin" diye komut veriyordu.

Ve topluluk yine emre uyuyor ve yüz defa Sübhanallah diyordu.
Abdullah b. Mes'ud (ra) "Sen onlara hiç bir şey söylemedin mi?" diye sordu.

Ebu Musa (ra) "hayır, hiç bir şey söylemedim ve senin görüşünü almak istedim" dedi.

Abdullah b. Mes'ud (ra): "Sen onlara: Siz o çakıl taşları ile günahlarınızı sayın, ben de size bu işin hayrınızı eksiltmeyeceğine garanti vereyim, diyemedin mi?" dedi.

Sonra Abdullah b. Mes'ud (ra) mescide yürüdü. Biz de birlikte gittik. Mescide gelince bu halkalardan birine rastladı. Tepelerine dikildi.

"Nedir, sizin şu yaptığınız iş?" dedi. Onlar ise:
"Ey Abdullah, bunlar çakıl taşlarıdır. Biz bunlarla tekbir, tehlil ve tesbihlerimizi sayıyoruz." dediler.

Abdullah b. Mes'ud (ra): "Siz o taşlarla günahlarınızı sayın, ben de size hayrınızın eksilmeyeceğine dair garanti vereyim.

Ey Muhammed'in ümmeti, helakiniz ne kadar da hızla yaklaşıyor.
Hem de sizin aranıza bu kadar sahabe varken, Rasulallah (SAV)in kefeni henüz nemlenmemişken, yemek tabağı henüz kırılmamışken...
Beni kudretiyle saran Allah (cc) adına söyleyin ki, "Siz Muhammed (SAV) ümmetinden daha mı fazla hidayette olan bir ümmetsiniz?... Yoksa, siz dalalet (sapıklık) kapısını açanlar mısınız?


Onlar: "Ey Abdullah, Allah (cc)’a yemin ederiz ki, bizim hayır işlemekten başka hiç bir niyetimiz yoktur" dediler. Abdullah: "Nice hayır uman insanlar vardır ki asla umdukları hayrı bulamamışlardır.

Rasulallah (SAV) "Kuran okuyan fakat okudukları kalplerine işlemeyen" bir topluluk tarif etmişti; Yemin ederim ki sanki o tarife uyanların çoğunluğu sizin aranızda dedi.


Sonra onlardan yüz çevirip oradan ayrıldı.

Amr. b. Seleme diyor ki: “Nehravan olayında bu adamların çoğunluğunu Haricilerle beraber bize saldırırken gördük”

Kaynak: İmam-ı Darimi, Es-sünen cild: 1 Sahife: 79-80
Mukaddime'de Bab: 73 Rivayet No: 204 .



1....

RESULULLAH TESBİH ÇEKENLERİ GÖRDÜĞÜNDE YASAKLAYICI BİR SÖZ SÖYLEMEMİŞ VE O HALKAYA OTURUP HAMD ETMİŞKEN

SAHABELERDEN BİRİ BU İŞİ BİDAT OLARAK ANLAMASINIMI ?? YOKSA BİDAT GÖRMEYEN SAHABE VE YASAKLAMAYAN RESULULLAHIN

GÖRÜŞÜNÜMÜ KABUL EDİCEĞİZ

Allahtan korkmadan iftira atanlar, Rasulullah (s.a.v.) den mi korkarlar. Allah sizi ıslah etsin . Rasulullah ne zaman toplu halde emir komutayla sesli zikir yapmıştır. İspatlayamayan mufteri, sapıktır! Zaten Kur'an ve sunnetten delil getirmek sizin tasavvuf dininizde yoktur!

sheriffaruk;203842' Alıntı:
…. Ahmed İbn-i Hanbel, ez-Zühd'de Yunus İbn Ubeyd'in anasından şöyle dediğini rivâyet etti:
“Ebû Safiyye'yi ki O Rasulüllah (sav)'in ashabındandı ve komşumuz idi küçük taşlarla tesbih ederken gördüm.”

Bu rivâyet benzer bir lafızla, Hilal el- Haffar'ın Cüz'ünde, Beğavi'nin el- Mu'cemu's-Sahâbe’sinde ve İbn-i Asâkir'in Târih'inde dahi mevcuttur.

Sayı saymayı bilmeyen bir kişinin sessiz olarak kendi kendine tesbih çekmesini aleyhine anlayacağına utanmadan birde lehine sanıyorsun! Beyinsiz olduğun ne kadar açık? Yazdığını/yapıştırdığını okumuyormusun? Nerde toplu halde sesli zikir yapılmış? Allah sizi ıslah etsin. Islahınız mumkun değilse zaten helak olmuşsunuz.



sheriffaruk;203842' Alıntı:
.... İbn-i Sad ve İbn-i Ebî Şeybe el-Musannef'de, Sad İbn-i Ebî Vakkas'dan, taşlarla tesbih ettiğini, rivâyet etmiştir.
Ahmed İbn-i Hanbel de Zühd'de, Ebu'd-Derdâ'nın hurma çekirdekleriyle tesbih ettiğini, rivâyet etmiştir. ....


İmâm Celâleddin es-Suyuti, el-Minha Fis-Sibha, el-Hâvî lil-Fetâvâ içinde:2/37-38)
Yine Efendimiz (s a v), mescitte halka şeklinde toplanmış bir grup ashabının yanına uğradı Onlara:
“Burada ne yapıyorsunuz? “ diye sordu Halkadakiler:

“Allah’ı zikrediyoruz, bizi İslam’a ulaştırdığı ve ihsanlarda bulunduğu için O’na hamd ediyoruz ” Dediler
Efendimiz (s a v) onlara:
“Allah için soruyorum, siz gerçekten bunun için mi oturdunuz?” diye sordu; Sahabeler:
“Vallahi biz ancak bunun için oturduk ” dediler Bunun üzerine Efendimiz (s a v):
“Yanlış anlamayın, ben sizi suçlamak için yemin etmenizi istemedim Ben sizin asıl niyetinizi öğrenmek ve size şu müjdeyi vermek için geldim
Bana Cibril geldi ve haber verdi ki: Allah sizinle melekleri yanında övünmektedir ”

[ Müslim, Zikir, 40; Tirmizi, Deavat, 6; Nesi, Kudat, 36 ]

Allahı zikretmek için bir araya gelip oturanlar, toplu halde sesli şekilde tesbihat mı yapmış oluyorlar: Neden bu hadisi kafanıza göre yapıştırıp , Ehli sunnetin nasıl anladığı (Kur'an okumak, ilmi ders) şekilde anlamıyorsunuz? İşte hadisin aslı ve manası şöyledir

40- (2701) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Merhum b. Abdi'l-Aziz, Ebû Neâmete's-Sa'dî'den, o da Ebû Osman'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) :

Muâviye Mescidde bir halkanın yanma çıktı da : — Sizi (buraya) ne oturttu? diye sordu.
— Allah'ı zikretmek için oturduk, dediler.
— Allah aşkına mı; sizi ancak bu mu oturttu? dedi.
— Vallahi bizi ancak bu oturttu, cevâbını verdiler.
— Beri bakın, ben sizi itham ettiğim için yemin ettirmedim. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den benden daha az hadîs rivayet etmek hususunda benim mertebemde hiç bir kimse yoktur. Gerçekten Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabından müteşekkil bir halkanın yanma çıktı da :
«Sizi (buraya) no oturttu?» diye sordu.

Ashab : — Allah'ı zikretmeye, bizi İslâm'a hidâyet buyurduğu ve onlunla bize imtihanda bulunduğu için ona hamdetmeye oturduk, dediler.
«Allah aşkına mı? Sizi ancak bu mu oturttu?» buyurdu.

— Vallahi bizi ancak bu oturttu, dediler.
«Beri bakın! Ben sizi itham ettiğim için yemin ettirmedim. Lâkin şu var ki; bana Cibril geldi de Allah (Azze ve Celle)'nin sizinle meleklere iftihar ettiğini haber verdi.» buyurdular.

Ebû Hurayra rivayeti hakkında İmam Nevevî: «Bu hadîs bütün ilimleri, kâideleri ve âdabı bir araya toplayan büyük bir hadîsdir.» diyor. Hadîsin bölümleri evvelce izah edilmişti. Hadîs-i şerif, Müslümanların hacetlerini görmenin onlara ilim, mal, yardım ve nasihat gibi şeylerle faydalı olmaya çalışmanın kusurlarını örtbas etmenin faziletine ödelildir.

Sekînet: Asıl itibariyle vakar, itminan ve mehabet mânâlarına gelirse de, Kaadi Iyâz burada ondan murad rahmettir, demiştir. Mamaafih Nevevî, Kaadî'nin bu tefsirini zayıf bulmuş, ona vakar ve itminan mânâsı vermenin daha güzel olduğunu söylemiştir. Bu hadîs Mes'ud 'da toplanarak Kur'ân okumanın faziletine delildir. Cumhurun mezhebi budur. İmam Mâ1ik'in bunu kerih gördüğü rivayet olunmuşsa da Ma1ikiye ulemâsından bazıları onun sözünü te'vil etmişlerdir. Bu fazileti ihraz için medrese, kışla ve şâire gibi yerlerde toplanmak da mescid hükmündedir.

«Bir kimseyi ameli yavaşlatırsa, nesebi hızlandırmaz...» cümlesinden murad : Soy ve sülâlesinin şerefine güvenerek amelde kusur eden kimse, amel edenler mertebesine ulaşamaz, demektir.

Allah Teâlâ'mn meleklere iftiharda bulunması Kur'ân okuyanların faziletini onlara bildirerek haklarında medh-u senada bulunmasıdır Allâhi tâbiri yemin ifade eder. İstifham hemzesi kasem harfinden be deldir. Tıybî bu kelimenin «Allahc» şeklinde mansub okunacağını söyle mistir. Bu takdirde harf-i cer atılmış, sonra kelime fiile bitiştirilmiş, faka fiilde hazfedilmiş olur. Cümle «etuhlfûnellahe» takdirindedir.

(Sahih Muslim; Zikir, Dua, Tevbe ve İstiğfar, Hadis no : 40)

sheriffaruk;203842' Alıntı:
Amir b Abdullah b Zübeyir anlatıyor:
"Bir gün eve geç geldim Babam:
-'Neredeydin?' diye sordu
-'Birkaç kişiyi gördüm Onlardan daha iyi müslüman görmedim Oturmuş
Allah'ı zikrediyorlardı İçlerinden kimisi titriyor ve o kadar cezbeye tutuluyordu ki, Allah kokusundan bayılıyordu
Onların bu halini görünce yanlarında oturdum,' dedim Babam:

-'Bir daha yanlarına gitme, dedi ve onun bu sözünü yadırgamış olduğumu zannetmiş olacak ki, sözlerine şöyle devam etti


-'Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hz Ebubekir ve Hz Ömer'i Kur'an okurken gördüm Hiç biri cezbeye tutulup bayılmıyordu, senin gördüğün bu adamlar Hz Ebubekir ile Ensar'dan daha mı çok Allah'tan korkuyorlar?'

Amir diyor ki:"Babamın doğru söylediğini düşündüm ve bir daha da onların yanında oturmadım " (Muhtasar Hayatü's Sahabe, Kandehlevi, sf 499; Mecmau'z-Zevaid, I, sf 189)
Sahabeden ayet okununca ölen , bayılan , titreyen var bir sahabi o zamandaki her yerde olanı bilmeye bilir .


Subhanallah , bu ne sapıklıktır. Sahabenin açıklamasına rağmen; Hâla Rasulullahın (s.a.v.), cennetle mujdelenmiş sahabelerin yapmadığını sahabeden duymana rağmen , "yok yok yapmıştır, tarikatciler sahabeden daha iyi bilir anlamına gelen itiraz da neyin nesi. İman edin!


sheriffaruk;203842' Alıntı:
“Mü’minler onlara denir ki; Allah anıldığı zaman, kalpleri titrer” (Enfal-2)
''Rabbini tazarruyla (titreyerek) ve korkarak zikret (Araf/205)''
bir sahebe bunu doğru görmese ,bile bu olay sahabede ve tabinde böyle yapanların olduğuna delildir

Ehli sunnetten bir insan sapıp tasavvuf dinine girerse, İşine geldiği zaman batini olur, işine geldiği zaman zahiri olur! Bu ayetlere rağmen devamlı Kuran ve peygamberle bir arada olan sahabeleri hangi hadiste toplanıp tarikatcılar gibi sesli zikir yaptığını gördün/okudun?. Hiç mi bu ayetlerin tefsirine bakıpta ehli sunnet olmak istemezsin?

sheriffaruk;203842' Alıntı:
Kimi âlimlerden sahabi kavlini hüccet görmediği rivâyet edilse de İslâm âlimlerinin Cumhuru onu delil görüp, bağlayıcı kabul ederler.
Hanefîler de onlardandır. Hatta bazı rivâyetlerde, bunu, İslâm âlimlerinin sadece cumhuru değil, hepsi kabul eder.
Yalnız bir sahabi kavline ters, başka bir sahabi kavli varsa tercihe gidilir, birisi alınır.
(Geniş bilgi için Menar ve şerhlerine (mesela, Fethu'l-Gaffar'a:347-348 ve İ'la mukaddimesi Kavâid Fi Ulûmi'l-Hadis (85-86-87'e) bakılsın.

Sapıkça konuşuyorsun, Sapıklığınızı destekleyen bir tane sahabeden hadis olmamasına rağmen, hatta aleyhine , engelleyen, yasaklayan, bunların Rasulullahı ve Ebubekiri ömeri solladığını bildirmesine rağmen; hala bid'at üzerine kalmak için cahiliyye yollarına başvuruyorsunuz!
Görülmüştür ki, Toplu halde sesli zikir diye bir şey Dinden değildir. Delilleriniz ise sizin akidenize yakışan sapıklıkta gönüllerinizin pislikleridir! Ehli sunnet ile bir bağınızın olmadığı ortadadır.

Sapıklığınız ve Bidatçi oluşunuzun ispatı için bu kadar açıklama yeter.
 
Üst Ana Sayfa Alt