Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Seyh Ebu Isa Muhammed El-Rifaee, Seyyit, Ehli Beytten hilafetini ilan etti

H Çevrimdışı

Hilafet Divanı

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Bu, Türkiye’deki tüm Müslümanlara Duyurudur...

Yüz yıla yakın süredir başsız kalan müslüman ümmete çağrı.

Seyh Ebu Isa Muhammed El-Rifaee, Seyyit, Ehli Beytten.

Hilafeti 1993'de başlattı. Bugün 53 ülkede onbinlerce müslüman ona tabi olarak birleşmiş durumda.

Hilafet davetini bugünden itibaren aleni olarak başlatıyor ve ümmeti birlik ve beraberliğe davet ediyoruz.

Hilafet Divanı

Web: Diwanul Khilafah

İrtibat: [email protected]
 
Ebukutub Çevrimdışı

Ebukutub

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
abi anadoluda'da biat alan birkaç kişi var. bu iş senin zannettiğin gibi değil. Öyle kafaya göre hilafet olmaz.Nerede senin gücün askerin toprağın? Nerde Ehli Hal vel Akd.
 
A Çevrimdışı

abdullah11

Guest
molla ömer dururken er rifaae de kımmıs :)
 
ser-a Çevrimdışı

ser-a

Üye
İslam-TR Üyesi
madem ki onbinleri kontrol ediyorsunuz,ilk önce cihad edenlere yardım etseniz daha iyi olmaz mı?
 
H Çevrimdışı

Hilafet Divanı

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Nubuvvet Minhac'ı üzerine olan Hilafet

Alemlerin Rabbi olan Allah’ı hamd ederiz; Salat ve Selam’ı Muhammed (sas) üzerine okuruz.
Ey İnanlar: Allah (a.c.) şöyle buyuruyor: "Biz ise memlekette güçsüz sayılanlara iyilik yapmak, onları önder kılmak ve onları memlekete varis yapmayı diliyorduk. Onları memlekete yerleştirip kuvvetlendirmek, Firavunla Hamana ve ikisinin askerlerine çekindikleri şeyi göstermek istiyorduk." (Kasas: 5-6)

Ebi Umame el-Bahili (r.a.) şöyle rivayet ediyor: Resulullah (sas) şöyle buyurdu: "İslamın bağları birer birer sökülüp yok olacak. Her bağ kaybolduğunda, insanlar bir sonrakine yönelecek. İlk yok edilen bağ Allah'ın hükümü ile hüküm vermek, sonuncusu ise farz namazlar olacak." [Sünen Ahmed]

Feyruz Deylemi şöyle rivayet etmekte: Resulullah (sas) dedi ki: "İpin bağları birer birer söküldüğü gibi, İslam bağlarıda sökülüp, ortadan kaldırılacak.” [Sünen Ahmed]

Resulullah efendimizin haber verdiği gibi Allah (a.c.)'in hükmü ile hüküm verme gerçeği yeryüzünden kayboldu ve insanların geneli uzun süredir açık ve muhkem olan şeriatten yüz çevirip beşeri sistemlere yöneldi. İnsanlar dini hükümleri hafife aldığı için, İslam'ın emrettiği farzları kaybetmeye devam ediyorlar. Geçmiş ümmetlerde olduğu gibi dinlerini paramparça edip bir kısmına uyup diğer kısmından uzak duruyorlar. Bu gerçekler içinde müslümanların kaybettiği en büyük farzlardan biri birlik ve beraberlik içinde Allah’ın kitabına bağlanmak emridir. Müslümanların sözü bir olması için Nubuvvet Minhacı üzerine olan hilafete bağlanmaları lazım ki bu da ancak bizlere farz kılınan ve bizleri Kuran ile yöneten imam ve halife nasb etmek ve ona biat etmek ile gerçekleşir.

Müslümanlar bu farzı kaybedince, Allah’ın hükmünü bir tarafa atıp yerine beşeri kanun ve anayasaları koyup, insanları bu cahiliye hükümlerine tabi olmaya zorunlu tutan Tağutların işleri oldukça kolaylaştı. Bunlar rablerinin ayetlerini red edip, resullerine isyan etmekle haddini aşmış, inatçı şeytanların yolunda yürümektedirler. Bu gerçeklerin gölgesinde ümmet arasında ayrılık ve ihtilaf her geçen gün arttı. Bir de bu zor duruma yanlış din adamlarının batıl görüşleri eklenince, işler iyice rayından çıkıp, zaten cahil kalan müminlerin zihninde ayrılığın dinin bir parçası ve rahmet olduğu görüşü tamamen sabitleşti.



Allah’ (a.c.) ın şu birlik ve beraberlik emri akıllardan iyice silindi: “İşte bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de rabbinizim. Benden sakının. Ama insanlar ayrılığa düştüler. Her fırka üzerinde bulunduğu durumdan razı oldu. Şimdi sen onları bir vakte kadar sapıklıkları içinde bırak. Onlar kendilerine verdiğimiz mal ve evlat ile, bizim hayırlarına acele ettiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, onlar işin farkında değiller.” (Mü’minun: 52-56)

İnsanlar Kur’an hidayetini ve burada emrolunan birlik ve beraberlik farziyetini terk edip, kavimcilik, milliyetçilik ve vatancılık gibi şeytani bağlara bağlanıp, dostluk ve düşmanlık anlayışını kaybettiklei için, yeryüzünde ve denizlerde fesad çıkıp, yaygınlaştı. O Kur’an ki, bizlere apaçık ve net bir dille birlik ve beraberliğin, dostluk ve düşmanlığın, sevgi ve buğzun hangi usul, kaide ve esas üzerine bina edileceğini beyan etmektedir.
Allah (a.c.) şöyle buyurmaktadır: “İman edip Allah için göç edenler, Allah yolunda cihat edenler, göçmenleri barındırıp onlara yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin dostlarıdırlar (miras konusunda). İman edipte göç etmeyenlere gelince; göç edinceye kadar, aranızda miras konusunda velayet yoktur. Bununla beraber eğer dine ait bir hususta sizden yardım isterlerse, aranızda anlaşma bulunan millete karşı olmamak şartı ile onlara yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yaptıklarınızı tamamıyle görücüdür.” (Enfal: 72)

Eğer ki müşriklerden beri olunup, onlarla olan dostluk bağları koparılmazsa ve müslümanlarla vela bağları güçlendirilip, hilafet bayrağı altında birlik ve beraberlik yerine getirilmezse, günümüzde devam ettiği gibi müslüman ve kafirler içli dışlı olup, haşır neşir olacaklar ve fesad yeryüzüne yayılmaya devam edecektir. Ama Allah (a.c.) bu ümmet üzerine olan minnet ve rahmeti ile, kafirler istemese de, nurunu tamamlayacaktır. Beyaz Saray’daki tağutlar yeni dünya düzeni altında kurdukları yapı ile küfür kelimesini yaymaya kalktığı anda, Allah (a.c.) bunları küçültmek için, muhacir ve ensarlardan oluşan mücahit gruplarını bir halife altında birleştirip bu dini ikamet etmek için yola çıkardı.

Allah’ın bu sistemine teslim olanlar, müslümanların kelimesi birleşmesi için attıkları adımlarla, islam adına çıkan ve bidat yollarla müslümanları değişik cemaatlere bölen ve kitap ve sünnetten hiç bir delile dayanmadan biat alan lider ve hareketlere hakkı beyan etmek için yola koyuldular. Yeryüzünü saran küfür ve tağuti sistemleri ortadan kaldırmak için, kulları yerlerin ve göklerin ve içinde bulunan tüm varlıkların rabbi olan Allah’a ve bizlere gönderdiği hilafet sistemine teslimiyete davet edip, Allah (a.c.)’in elinin tek halife altında toplanmış müslüman cemaati üstünde olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Resulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah’ın eli cemaat üzerinedir.” [Sünen Nisai]
Hepbirlikte Allah’ın emirlerine bağlanmanın ve tek İmam nasb edip ona biat etmenin farz olduğuna dair beyan

Allah (ac) şöyle buyuruyor: “Birlik ve beraberlik içinde Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılın. Parçalanmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün ki, İslamdan önce siz birbirinize düşman iken O, kalplerinizi uzlaştırdı. O’nun lütfu ile din kardeşi oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi oradan kurtardı. İşte Allah, doğru yolu bulasınız diye size ayetlerini böyle açıklıyor. İçinizden, sizi yapmaya çağıracak, size iyiliği emredecek ve sizi kötülükten uzaklaştıracak bir topluluk olsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir. Ey müminler, kendilerine açık deliller geldikten sonra da parçalanıp ayrılığa düşenlerden olmayın. İşte öyleleri için büyük azap vardır. (Ali İmran: 103-105)

Bu muhkem ve kat’i nass ile tüm müslüman ümmetine hitab edilerek, tek halife altında toplanmaları ve Allah’ın emirlerine birlik ve beraberlik içinde sarılmaları emrediliyor. Her kim halife nasb etmek için devlet, toprak, güç ve kuvvet varlığı gibi, Kur’an ve sünnette yeri olmayan, şartlar koşarsa, heva ve hevesine uyarak, haddini aşıp Allah’ın hükmünü takip etmiş bulunur. Allah (a.c.) bunlarla şöyle hitab ediyor: “Allah öyle hüküm verir ki, O’nun hükmünü takip edecek yoktur.” (Ra’d: 41)

Güç ve kuvvet varlığı halife nasb etmenin ve onun altında birlik ve beraberlik içinde toplanmamın şartı mı yoksa neticesi mi? Akıl sahipleri için bu sualin cevabı net ve açıktır. Kaldı ki Allah (a.c.)’in kitabında olmayan her şart batıldır. Resulullah (s.a.s.) bu konuda şöyle buyuruyor: “Allah’ın kitabında bulunmayan şartlar koşan kişilere ne oluyor ki? Allah’ın kitabında bulunmayan her şart batıldır. İsterse yüz tane şart olsun.” [Buhari, Müslim]

Bu şekilde ortaya atılan şartlar şeytani olmakla birlikte ümmetin günümüzde güçsüz ve başarısız olmasının en büyük sebebidir: “Allah ve Resulune ıttat edin birbirinizle çekişmeyin, sonra korkar zayıflarsınız ve kuvvetten düşersiniz.” (Enfal: 46)
Kaldı ki Resulullah (s.a.s.) birlik ve beraberlik emrini nasıl yerine getireceğimizi bizlere net şekilde açıklamıştır: “Sana da Kur’an-ı indirdik ki, insanlara indirileni açıklayasın.” (Nahl: 44)

Hakkı talep eden herkese efendimizden bu konudaki sahih hadislerle rivayet edilen sözlerini sergilemekteyiz:

1. Ebu Huraira (r.a.) Resulullah (s.a.s.)’den şöyle rivayet ediyor: Resulullah (s.a.s.) dedi ki: “Beni İsrail’in liderliğini nebiler yapardı. Her zaman nebi öldüğünde yerini yeni nebi alırdı. Benden sonra nebi yoktur ama çok sayıda halifeler olacak.” Dediler ki: “Ne emrediyorsun bizlere bu konuda?” Dedi ki: “ İlk nasb edilen halifeye biat edip hakkını ver.” [Buhari, Müslim]
Bu hadisi şerif Allah (a.c.)’ nin emirlerini birlik beraberlik içinde nasıl yerine getiriliceğini apaçık şekilde açıklayıp bunun ancak halife nasb edip ona biat etmekle ve onun sözünü dinleyip, ona itaat etmekle olacağını bildirmektedir.
2. Ebu Said el-Hudri (r.a.) diyor ki: Resulullah (s.a.s.) şöyle emretti: “Eğer iki halifeye biat edilirse bunların ikincisini öldürün.” [Müslim]
Bu ve bundan önceki hadis mutlak bir dil ile islamda lider sayısının birden fazla olmasını haram kılmıştır. Yine aynı anda iki halifeye biat etmek men edilmiştir. Bu hüküm darul islam’ın geniş ve büyük olması halinde de değişmez. Bu şartlar altında birinci halifeye yapılan biat geçerli olup ikincisi şer’an batıl sayılır.
3. Urfuca ibn Şerih (ra) Resulullah (sas)’den şöyle işittiğini söylüyor: Dedi ki: “Benden sonra şiddetli fitneler olacak. Her kim cemaati, ya da Muhammed (sas)’in ümmetinin sözünü ayırmaya teşebbüs ederse onu öldürün. Allah’ın eli cemaatin üstündedir. Cemaati terk edenin dostu ise şeytandır.” [Müslim, Nisai]
Bu hadisi şerif çok büyük faydalar içermektedir:
1-Resullah (sas) gelecekte büyük fitnelerin olacağını bildirmektedir ki bunların çoğu tarih boyunca bir bir gerçekleşti. Bu ilim de efendimiz (sas)’e verilen ilimlerden biridir ve onun gerçek nebi olduğunu ispatlamaktadır.

2-Resulullah (sas) ümmetin sözünü ayırmaya kalkan herkese ölüm hükmü vermiştir ki. Bu hüküm daha önce zahiren salih görünen kişileri de içermektedir.
3-İslam ümmetinin birliği Allah katında, bu cemaati ayırmaya kalkan müslüman ferdin akıtılan kanından daha değerlidir. Bu da müslümanlar cemaatinin birliğinin hürmetini göz önüne sergilemektedir.
4-Allah (a.c.)’in eli bir halife altında toplanmış müslüman cemaati üzerinedir. Bu cemaati terk edip ümmeti bölen tüm grup ve cemaatlerin başını asıl temsil eden şeytandır. Allah bunlarla ilgili şöyle buyuruyor: “Onlara, şeytanın peşine takdığı ve kendisine verdiğimiz ayetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat.” (A’raf: 175)
4. Ebu Bekir (r.a.) şöyle rivayet ediyor: Resulullah (s.a.s.) namaza giderken secde eden bir adamın yanından geçtiğini gördüm. Namazı kıldıktan sonra bu kişinin aynı şekilde secde ettiğini ve lider arkasında cemaat namazına katılmadığını görüyor ve şöyle soruyor: “Bu adamı kim öldürebilir?” Birisi ayağa kalkıp buna yelteniyor ama çekinip, elinden gelmiyor ve diyor ki: “Ya Nebi Allah, seni anne ve babamdan daha çok severim ama secde eden, La İlahe İllallah şehadetini getiren birisini nasıl öldürebilirim?” Efendimiz yine tekrarlıyor: “Bu adamı kim öldürebilir?” Bu sefer başka birisi bunu yapmaya kalkıyor ama onunda elinden gelmiyor ve aynı sözleri tekrarlıyor: “Ya Nebi Allah secde eden, La İlahe İllallah şehadetini getiren birisini nasıl öldürebilirim?” Resullullah (s.a.s.) bunun üzerine şöyle buyuruyor: “Muhammedin nefsi elinde bulunan Allah’a yeminler olsun ki eğer onu öldürseydiler bu fitnelerin ilki ve sonuncusu olurdu. [Ahmed ve Taberani, Müslimin şartlarına göre sahih]
Bu hadisi şerif şu faydaları içermektedir:
1-İslamiyette fitnelerin başı müslümanların halife altında toplanmış cemaati terk edip, ayrılığa düşmeleridir.
2- Cemaatten ayrılanlar din ve ibadet konusunda güçlü olabilirler ki bunu birlik ve beraberlik emrini terk edip, şeri olmayan cemaatlere ayrılan ve dini bu şekilde ikamet etmeye çalışan hareketlerden açık biçimde görebilmekteyiz.
3-Osman (r.a.) zamanında olduğu gibi Muhammed (s.a.s.)’in ümmetini ayıranları öldürmekten geri kalmak, fitnelerin ve şerin yayılıp, devam etmesine en büyük sebeb olan unsurdur.
5. Haris el-Eşari (r.a.) şöyle rivayet ediyor: Resulullah (s.a.s.) dedi ki: “Allah’ın bana emrettiği beş şeyi sizlere emrediyorum: Cemaat, söz dinleyip, itaat etmek, hicret ve cihad. Cemaatten bir adım bile ayrılan, bu yaptığından geri dönene kadar, İslam bağını boynundan çıkarmıştır. Cahiliye davet eden herkes cehennem ehlindendir” [Ahmed, Tirmizi sahih senedle]
Bu hadisin içerdiği faydalardan bazıları şunlardır:
1-Müslümanlar cemaatini dağıtmayı amaçlayan her davet cahiliye davetidir. Bunu yapanlar bunu değişik isim ve şekillerde yapsa da durum aynıdır.
2-Allah (ac), bu cemaate girmemekte ısrar edeni ya da ona tabi olduktan sonra ayrılanı ahirette azaba uğratacağını vaad etmekte.


6. İbn Ömer (ra) şöyle rivayet ediyor: Resulullah (sas) dedi ki: “(Halifeye) İtaatten elini çeken kıyamet günü hücceti olmaksızın Allah’ın karşısına çıkar. Boynunda biat olmadan vefat eden cahiliye üzerine ölmüştür. [Müslim]
Bu konuda birçok ayet ve hadis bulunduğu için yukarda zikrettiğimiz delillerle yetinmek istiyoruz.
Amacımız, insanların, muhacir ve ensarlardan oluşan bir grubun, Allah’ın dinini ikamet etmek ve birlik ve beraberlik emrini yerine getirmek için, bir halife nasb edip, ona biat ettiklerini bilip, algılamaları. Bunlar İmamı Azam’a karşı olan hak ve sorumluklarını Resulallah (sas)’in şu hadisiyle çok iyi bilmektedirler: “Hepiniz çobansınız ve altınızda bulunan sürüden sorumlusunuz. İmam da insanların üstüne çobandır ve sürüsünden sorumludur...” [Hadis]
Bugün ümmetin haline bakan, müslümanların uzun süredir ayrılık içinde, küfür kanunlarının tatbik edilen diyarlarda hayatlarını zillet içinde sürdürdüğünü görebilir. Bunun için akıl sahibi herkes müslümanların halifesine yardım etmenin ve Allah’ın kelimesini yüceltmek için onun altında cihad etmenin farz olduğunu idrak etmesi gerekmektedir. Halifeye düşen sorumluluk ise müslümanları Allah (a.c.)’in kitabı ve Resulullah (sas)’ın sünneti ile yönetip, şeriata aykırı olan tüm kanun ve yollardan uzak durmasıdır. Tabi ki tağutları ve müşrikleri red edip, bunların temsil ettiği yeni dünya düzeni altındaki kurulan küfür dolu sistemlerden yani parlementolardan, birleşmiş milletlerden ve hükümetlerden beri olması gerekmektedir. Yine müslümanları Allah’ın velayetine sokup, Allah’ın kelimesini yüceltmek için inananları cihad bayrağı altında toplaması üzerine düşen sorumluluklardandır. Ebu Huraira (r.a.) şöyle rivayet etmektedir. Resulullah (sas) dedi ki: “İmam kalkandır. Onun arkasında öldürülür ve ona sığınılır.” [Buhari, Müslim]
Kısacası elinden geldiği kadar Allah’ın indirdiği ile hüküm vermesi velayetinin devamı içi gerekli unsurlardandır. Ali ibn Ebi Talib (ra) Resulullah (sas)’den şöyle rivayet ediyor: Dedi ki: “İmam emanete riayet ettiği süre ve Allah’ın indirdiği ile hüküm ettiiği süre, onun sözünü dinleyip, itaat etmek ve davetine icabet etmek her müslümanın üstüne farzdır.” [el-Musannif, Sahih sened ile]
Bu hadisi rivayet eden Mus’ab ibn Sa’d (ra) şöyle ekte bulunuyor: “Ali ibn Ebi Talib’in bu sözü çok isabetliydi”
Evet, çok isabetliydi çünkü Allah (ac) şöyle emrediyor: “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerin ta kendisidir.” (Maide: 44)
“O halde, Allah’ın indirdiği kitap ile aralarında hükmet, Allah’ın sana indirdiği Kur’an’ ın bir kısmından seni vazgeçirmelerinden sakın, heveslerine uyma; eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. İnsanların çoğu gerçekten çok fasıktırlar. Cahiliye devri hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir millet için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır? (Maide: 49-50)
Halifenin mezheb taassubu yapması caiz değildir. Onun için geçerli tek tartı ve ölçü Kur’an ve sünnettir. Tüm konuları ve sözleri ona uygun şekilde uygular ve bunlara aykırı düşünce ve görüşleri red eder. Çünkü o, bağlanmak ile emrolunduğumuz Allah ipinin bizlere vahiy yolu ile indirilen Kitap olduğunu çok iyi bilmektedir. Zira Allah (ac) şöyle buyurmaktadır: “Kur’an’ı durup düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’tan başkasından gelseydi, onda çok ayrılıklar bulurlardı. (Nisa: 82)
“Ey İnananlar! Allah’a itaat edin, Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Eğer ki bir şeyde çekişirseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanmışsanız, onun halini Allah’a ve peygamberine bırakın. Bu, hayırlı ve netice itibariyle en güzeldir.” (Nisa: 59)
“Hayır, Rabbine and olsun ki, aralarında çekiştikleri konularda seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe inanmış olmazlar.” (Nisa: 64)
Halifeye biat eden Muhacir ve Ensarlar, emirlerine itaat etmenin vacib olduğunu ve ondan açık küfür görmeden ona karşı çıkmanın caiz olmadığını şu hadisi şeriflerle çok iyi bilmektedirler:
“Her müslüman, hoşnut olsun olmasın, günah olmadığı sürece, söz dinleyip, itaat etmesi lazım. Eğer günah olan bir şey emredilirse söz dinleyip, itaat etmek caiz olmaz.” [İbn Ömer’den, Buhari ve Müslim’de]
“Resulullah (sas)’e iyi ve kötü günde, kolaylık ve zorda, sözünü dinleyip, itaat etmek üzere biat ettik. Allah’ın kitabından delil ile sabit açık ve net küfür görmeden emirlere silah çekip, karşı gelmemek için ant içtik.” [Ubade ibn es-Samit’ten, Buhari ve Müslim’de]
Uzun araştırmadan ve istişareden sonra Emirul Mu’minun olarak şu zat üzerine ittifak edilip, 1993’te ona biat edildi: Şeyh Ebu İsa Muhammed Ali ibn İsa ibn Musa İbn Ahmed el-Rifai el-Huseini el-Haşimi el-Kureyşi. İbn Hasen Rifai el-Mekki, İbn es-Seyyid el-Mehdi, ibn es-Seyyid Muhammed el-Kasim, İbn es-Seyyid el-Hasen (Abbasi döneminde Mekke’de hapis yatan büyük bir alim), İbn es-Seyyid el-Huseyn, İbn es-Seyyid Ahmed al-Murtada, İbn es-Seyyid Musa es-Sani, İbn es-Seyyid el-Emir İbrahim el-Murtada (Me’mun döneminde Yemen emiri), İbn es-Seyyid Musa el-Kazim, İbn es-Seyyid Cafer es-Sadik, İbn es-Seyyid Muhammed el-Bakir, İbn es-Seyyid el-Cad Ali Zain el-Abidin, İbn Huseyin, İbn Emirul Mu’minin Ali İbn Ebi Talib (ra)’in oğullarından kendisi.
Evet uzun boşluktan sonra müslümanların emiri ve halifesi oldu. Ona biat edip, cemaatine bağlanmak, onun altında bu dine yardım etmek ve onun sözünü dinleyip, ona itaat etmek tüm ümmetin üzerine farzdır. Yine insanların Allah’ın kitabına boyun eğmesi, tağutların hükmü yer yüzünden kaldırılması ve Allah’ın kelimesi yüce kılınması için onun bayrağı altında cihad etmek tüm müslümanların üstüne farz-ı ayndır.









Biat misak’ı ile ilgili Resulullah (sas)’in vasiyeti

Huzeyfe ibn el-Yeman (ra) şöyle rivayet ediyor: “İnsanlar Resulullah’a hayır ile ilgili soruyorlardı. Ben ise, bana isabet etmesinden korktuğum için, şer ile ilgili soru sordum ve dedim ki: “Ya Resulullah, biz cahiliyede şer üzerine iken, bize bu hayır geldi. Peki bu hayırdan sonra tekrar şer olacak mı? Dedi ki: “Evet” Bunun üstüne şöyle sordum: “O şerden sonra tekrar hayır olacak mı?” Dedi ki:”Evet, ama içinde duman olacak” Dedim:”Nedir o?” Dedi ki:”Benim sünnetime ve hidayetime aykırı davranan kişiler. Onları bilip, inkar edeceksin.” Dedim:”Peki o hayırdan sonra tekrar şer olacak mı?” Dedi ki:”Evet, cehennem kapısına davet edenler olacak. Kim onlara icabet ederse onu oraya atarlar.” Dedim:”Bu kişileri biraz daha açıklar mısın?” Dedi ki:”Evet, onlar bizim cildimizden olan bir kavim ve bizim dilimizden konuşurlar.” Dedim:”Ya Resulullah, o gün hayatta olursam ne yapma mı emrediyorsun?” Dedi:”Müslümanlar cemaatine ve imamına bağlan!” Dedim:”Ya müslümanlar cemaati ve imamı yoksa?” Dedi:”Eğer tek başına ağacın köküne ısırarak ölüm gelse bile bu fırkaların hepsinden uzak kal.” [Buhari, Müslim]
İbn Abbas (ra) şöyle rivayet ediyor. Resulullah dedi ki:”Emirinden hoşnut olmadığı bir şey gören sabretsin çünkü onun emrinden bir adım bile çıkıp ölen, cahiliye ölümü üzerine ölmüştür.”

Biat Nass’ı
بسم الله الرحمن الرحيم
Bizler hilafet davasını ayakta tutup, devam ettirme konusunda ısrarlıyız. İslam ümmetinin yıllarca halifesiz kalmasının getirdiği ihtilaflar ve bundan gelen güçsüzlük ve ayrılık gözler önünde. Tağutlar ve bunlara tabi olan müşrikler ve sapık hocalar Allah’ın hükmünü ve dinini yeryüzünden yok ettikten sonra, bu dine karşı savaşmak için bir araya geldiler. Bu dine yardım edenlerin çok az olduğunu gördüğümüz için Havariler gibi olmaya kararlaştırdık: “Havariler:”Allah’ın dinine yardımcılar biziz demişlerdi.”
Allah’ın dinine yardım etmek için biraraya geldik ve bunun için söz verdik. Ümmeti, bu kaybolan farz-ı yerine getirme, kendilerini yöneten bir halife altında toplanmaları konusunda, uyandırmak için toplandık. Ey Şeyh Ebu İsa Muhammed Ali ibn İsa ibn Musa İbn Ahmed el-Rifai el-Huseini el-Haşimi el-Kureyşi sana Resulullah (sas)’ minhacı üzerine tüm müslümanlara emir ve halife olasın diye biat ettik. Bizleri Allah’ın kitabı ve Resulullah (sas)’ın sünneti ile yönetip, dini ikamet edip, küfür ve şirkten beri olduğun süre, iyide ve kötüde senin sözünü dinleyip, itaat de bulunacağımıza ve sana ve emir sahiplerine silah ile karşı çıkmayacağımıza dair yemin ettik. Allah’a and içeriz ki sen bu dine ve yaralı ümmete yardım ettiğin süre senin sağından, solundan, önünden ve arkandan bu din için cihat ederiz ve sana İsrailoğulları’nın Musa’ya dediği gibi demeyiz: “Sen ve Rabbin gidin savaşın, doğrusu biz burada oturacağız” demişlerdi. (Maide 24)
Resulullah (sas) ve Raşidi Halifeleri olan Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali (ra) yolu üzerine olduğun süre, duyduğun kulaklar, gördüğün gözler, ellediğin eller ve yürüdüğün ayaklar biz olacağımıza dair yemin ederiz. Bu misak’ı bozana da Allah (ac)’in şu sözünü deriz: “Verdiği bu sözden dönen ancak kendi aleyhine dönmüş olur.” (Fetih: 10)
Son olarak kendimize ve tüm müslüman kardeşlerimize Allah (ac)’in şu sözlerini hatırlatmak istiyorum:
“Ey inananlar! Allah’ın dininin yardımcıları olun.” (Saf: 14)
“Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını-Tevrat, İncil ve Kur’an’ da söz verilmiş bir hak olarak- cennete karşılık olarak satın almıştır. Verdiği sözü Allah’tan çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alışverişe sevinin, bu büyük başarıdır.”

Son dua olarak alemlerin Rabbi olan Allah’ı hamd ederiz – 11 Şevval 1413 h






Müslümanlar Emirin’in Divanı

Web: www.diwanulkhilafah
İrtibat: [email protected]
 
E Çevrimdışı

Ebu Halid

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kaplan Hilafeti gibi olmasın bu da tahta silahlarla, küfür topraklarında?
 
H Çevrimdışı

Hilafet Divanı

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Kaplan Hilafeti gibi olmasın bu da tahta silahlarla, küfür topraklarında?
Değerli Kardeşim Allah’tan kork ve şu Ayette zikredilenlerden olma:

Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi ‘olmadık-kötü lakablarla’ çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir. (Hucurat 11)

Ve bil ki; kiyamete kadar bir halife altında toplanmış Müslümanlar Cemaati, hadisi şerifte bildirilen Taifetul Mansura, Allahın dinini ikamet etmek için cihad edeceklerdir.
 
E Çevrimdışı

Ebu Halid

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ben müslümanlarla alay etmedim elhamdulillah. Hilafet iddiasında bulunmak ve ümmeti biata davet etmek önemli ve ciddi bir iştir güzel kardeşim. Bazı insanlar kendisine tabi oluyor diye o kimseye halife muamelesi yapamayız. Öncelikli olarak bir İslam Devleti kurulmalı, sonrasında da İslam Ümmeti'nin ileri gelen alimlerinin ve özel heyetin (Hal ve Akd ehli) halifeyi tayin ederek ümmet üzerinde bağlayıcı olmaları gerek. Ben öncelikli olarak bu hilafet ilanı hakkında şunu sorarım:

1-) Bu Halife'nin kurduğu İslam Devleti nerede? Tam bağımsız ve toprağı kendine mi aittir?
2-) Askeri gücü var mıdır? -Silahlı ordusu-
3-) Bu Devlete itaat eden halk var mıdır?

Eğer bu şartları taşımıyorsa ismi ne olursa olsun plastik bir devletten ve halifelikten öteye geçemez sevgili kardeşim. Kimsenin nübüvvet üzere olacak olan hilafetin geri dönmeyeceğini söylediği yok... Açıklayıcı olmuşumdur inşaallah.
 
S Çevrimdışı

satışın karı

Üyeliği İptal Edildi
Banned
adamın ismini ilk defa duydumda kardeşler söylemiş bu öyle ilan etme ile olacak iş değil silahın varmı askeri gücün varmı toprağın varmı öyle küfür topraklarında çıkıpda hilafet ilan etmek ne kadar doğrudur ve şu var bir adamın isminde seyyid kelimesi geçiyosa uzak durun derim iyi araştırın hele ehlibeyt kelimesi varsa iş dahada komikleşti demektir
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
molla ömerler şeyh eymen el-zevahiriler- usameler dururken bu da kimmiş..........cemalettin kaplanda Almanyada ilan etmişti...
 
Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ilan etmek falan iyi de,fiili olarak bir şey yok.bir grup müslüman savaşacaksa tc tağutuna karşı zaten Allah nasip ettiğinde biz de onların yanında oluruz.
 
K Çevrimdışı

Küresel Kitap

Üyeliği İptal Edildi
Banned
ah kardeşlerim, ah iki gözüm dostlarım!
hilafete giden yolu açmadan hilafet ilan etmenin ne kadar boş bir iş olduğu yaşanan onlarca tecrübeden hala anlaşılamadı mı? Bir tarafta hilafetin yolunu müslümanlara açan mücahidlerin gayretlerini görmemezlikten gel, bir taraftan kalk hilafet ilan et! Bu nasıl bir strateji, bu nasıl bir anlayıştır. Hizbu't-Tahrir'deki kardeşlerimiz cihadsız hilafeti getirmek için onlarca yıldır uğraşıyorlar, Cemaleddin Kaplan (rh) tahta tüfeklerle kendini Emirü'l Müminin ilan etti, ama hilafetin yolunu açan mücahidler henüz böyle bir ilan da bulunmadılar. Sizce hangisi hikmetli ve vakiaya uygun?
 
H Çevrimdışı

Hilafet Divanı

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
adamın ismini ilk defa duydumda kardeşler söylemiş bu öyle ilan etme ile olacak iş değil silahın varmı askeri gücün varmı toprağın varmı öyle küfür topraklarında çıkıpda hilafet ilan etmek ne kadar doğrudur ve şu var bir adamın isminde seyyid kelimesi geçiyosa uzak durun derim iyi araştırın hele ehlibeyt kelimesi varsa iş dahada komikleşti demektir

O Şeyh, Mücahid, Muhacir, Fıkıhcı, Şeref Sahibi, Müslümanların Emiri Muhammed İbn İsa İbn Musa El-Rifaee El-Haşimi El-Kureyşi’dir. Allah hem dünyada hem ahirette yardımcısı olup, derecesini artırsın. Şeyh efendi Seyyittir ve İbn Hasen Rifai el-Mekki, İbn es-Seyyid el-Mehdi, ibn es-Seyyid Muhammed el-Kasim, İbn es-Seyyid el-Hasen (Abbasi döneminde Mekke’de hapis yatan büyük bir alim), İbn es-Seyyid el-Huseyn, İbn es-Seyyid Ahmed al-Murtada, İbn es-Seyyid Musa es-Sani, İbn es-Seyyid el-Emir İbrahim el-Murtada (Me’mun döneminde Yemen emiri), İbn es-Seyyid Musa el-Kazim, İbn es-Seyyid Cafer es-Sadik, İbn es-Seyyid Muhammed el-Bakir, İbn es-Seyyid el-Cad Ali Zain el-Abidin, İbn Huseyin, İbn Emirul Mu’minin Ali İbn Ebi Talib (ra)’in oğullarından gelmektedir.
 
K Çevrimdışı

Küresel Kitap

Üyeliği İptal Edildi
Banned
O Şeyh, Mücahid, Muhacir, Fıkıhcı, Şeref Sahibi, Müslümanların Emiri Muhammed İbn İsa İbn Musa El-Rifaee El-Haşimi El-Kureyşi’dir. Allah hem dünyada hem ahirette yardımcısı olup, derecesini artırsın. Şeyh efendi Seyyittir ve İbn Hasen Rifai el-Mekki, İbn es-Seyyid el-Mehdi, ibn es-Seyyid Muhammed el-Kasim, İbn es-Seyyid el-Hasen (Abbasi döneminde Mekke’de hapis yatan büyük bir alim), İbn es-Seyyid el-Huseyn, İbn es-Seyyid Ahmed al-Murtada, İbn es-Seyyid Musa es-Sani, İbn es-Seyyid el-Emir İbrahim el-Murtada (Me’mun döneminde Yemen emiri), İbn es-Seyyid Musa el-Kazim, İbn es-Seyyid Cafer es-Sadik, İbn es-Seyyid Muhammed el-Bakir, İbn es-Seyyid el-Cad Ali Zain el-Abidin, İbn Huseyin, İbn Emirul Mu’minin Ali İbn Ebi Talib (ra)’in oğullarından gelmektedir.

güzel kardeşim,
Bu zat seyyid olabilir, şerif olabilir, Resululllah'ın (sav) soyundan gelebilir. Kendisi takva ehli bir kimse de olabilir. Ama Allah için soruyorum:Her tarafı işgal altındaki bir İslam dünyasında kendisi müminlerin emiri oldugunu ve herkesin kendisine biat etmesi gerektiğini söylemek kadar ferasetten yoksun, günübirlik, basiretsiz bir eylem olabilir mi? Diyelim ki birileri bu zata biat etti. Bu biatları ne işe yarayacak? Herhangi bir islam topragının kurtulmasına yarayacak mı? Veya dünya üzerindeki dagınık olan müslümanlar açısından bir bağlayıcılığı olacak mı? Üç tane internet sitesi açıp emirül müminin ilanı yapmak kadar müslümanın şahsiyetini küçülten, bırak dostları, düşmanların indinde dahi komik duruma düşüren bir fiil olabilir mi? Allah rızası için aklımızı başımıza alalım.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kardeşim Halifen şu an nerede? Hangi cihad bölgesinde kafirlerle cihad ediyor?
 
H Çevrimdışı

Hilafet Divanı

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Ben müslümanlarla alay etmedim elhamdulillah. Hilafet iddiasında bulunmak ve ümmeti biata davet etmek önemli ve ciddi bir iştir güzel kardeşim. Bazı insanlar kendisine tabi oluyor diye o kimseye halife muamelesi yapamayız. Öncelikli olarak bir İslam Devleti kurulmalı, sonrasında da İslam Ümmeti'nin ileri gelen alimlerinin ve özel heyetin (Hal ve Akd ehli) halifeyi tayin ederek ümmet üzerinde bağlayıcı olmaları gerek. Ben öncelikli olarak bu hilafet ilanı hakkında şunu sorarım:

1-) Bu Halife'nin kurduğu İslam Devleti nerede? Tam bağımsız ve toprağı kendine mi aittir?
2-) Askeri gücü var mıdır? -Silahlı ordusu-
3-) Bu Devlete itaat eden halk var mıdır?

Eğer bu şartları taşımıyorsa ismi ne olursa olsun plastik bir devletten ve halifelikten öteye geçemez sevgili kardeşim. Kimsenin nübüvvet üzere olacak olan hilafetin geri dönmeyeceğini söylediği yok... Açıklayıcı olmuşumdur inşaallah.

Buradaki asıl sorun Hilafet ve Halife kavramlarının mahiyetini anlamamaktan kaynaklanıyor. Eğer ki Hilafet devlet manasını taşıyıp, Halife’de bu devletin başkanı anlamına gelmiş olsaydı, yazılanlar kesinlikle doğruydu. Hilafeti kurmak ve Halife nasb etmek için toprak, güç ve ordu varlığı şüphesiz hükmün sıhhatı ile koşulması gereken şart olurdu. Ama, durum böyle değil. Çünkü Hilafet şer’i hükümlerin tatbik edildiği nizam ve sistemdir, devlet değildir. Halife’de bu sistemin başını temsil eden, ümmetin siyasetini yürüten liderdir. Evet, hilafet sisteminin en mükemmel şekilde tatbik edildiği, had ve hududların uygulandığı yer islam devletidir. Ancak bu devletin, güç ve kuvvetin varlığı bu sistemin kurulması için şart değildir. Kuran ve Sünnette halife nasb etme hükmünün sıhhatı ile ilgili bu şartları isbatlayacak hiç bir delil yoktur. Allahın kitabında olmayan her şart ise batıldır. İsterse yüz tane şart olsun.
Bunun tam aksine Kuran bizlere birlik ve beraberliği emretmekte, şartlar ne olursa olsun ümmeti cemaatlere bölüp şer’i olmayan liderler altında ayrılılığa düşürmeyi nehy etmekte. Bu beraberliğin de ancak tek ümmet olarak, bir halife altında toplanan müslümanlar cemaati ile gerçekleştiğini bildirmekte. Tek meşru olan yol budur.Huzeyfe ibn el-Yeman (ra) şöyle rivayet ediyor: “İnsanlar Resulullah’a hayır ile ilgili soruyorlardı. Ben ise, bana isabet etmesinden korktuğum için, şer ile ilgili soru sordum ve dedim ki: “Ya Resulullah, biz cahiliyede şer üzerine iken, bize bu hayır geldi. Peki bu hayırdan sonra tekrar şer olacak mı? Dedi ki: “Evet” Bunun üstüne şöyle sordum: “O şerden sonra tekrar hayır olacak mı?” Dedi ki:”Evet, ama içinde duman olacak” Dedim:”Nedir o?” Dedi ki:”Benim sünnetime ve hidayetime aykırı davranan kişiler. Onları bilip, inkar edeceksin.” Dedim:”Peki o hayırdan sonra tekrar şer olacak mı?” Dedi ki:”Evet, cehennem kapısına davet edenler olacak. Kim onlara icabet ederse onu oraya atarlar.” Dedim:”Bu kişileri biraz daha açıklar mısın?” Dedi ki:”Evet, onlar bizim cildimizden olan bir kavim ve bizim dilimizden konuşurlar.” Dedim:”Ya Resulullah, o gün hayatta olursam ne yapma mı emrediyorsun?” Dedi:”Müslümanlar cemaatine ve imamına bağlan!” Dedim:”Ya müslümanlar cemaati ve imamı yoksa?” Dedi:”Eğer tek başına ağacın köküne ısırarak ölüm gelse bile bu fırkaların hepsinden uzak kal.” [Buhari, Müslim]
Bu hadisin siyakını takib eden, burada açık şekilde günümüzde de olduğu gibi fetret ve zaafiyet dönemine işaret etmekte. Bizlere, dini bu durumda halifeye bağlanarak ikamet etmek zorunda olduğumuzu bildirmekte.

Liderlik daveti aslında tüm nebilerin ortak çağrısıdır. Ebu Huraira (r.a.) Resulullah (s.a.s.)’den şöyle rivayet ediyor: Resulullah (s.a.s.) dedi ki: “Beni İsrail’in liderliğini nebiler yapardı. Her zaman nebi öldüğünde yerini yeni nebi alırdı. Benden sonra nebi yoktur ama çok sayıda halifeler olacak.” Dediler ki: “Ne emrediyorsun bizlere bu konuda?” Dedi ki: “ İlk nasb edilen halifeye biat edip hakkını ver.” [Buhari, Müslim]
Bu hadis apaçık şekilde Nubuvvet makamının hilafet ve liderliği içerdiğine delalettir. Siyasi liderliği içeren bu silsile Beni İsrael nebilerinden Efendimiz (sas)’e ve onun ölümünden sonra ümmet içinde kendisinden liderlik konumunu üstlenen halifelere intikal etmiştir. Peki Beni İsrael nebisi olan Musa (as) Mısır döneminde ve İsa (as) ve yine Efendimiz (sas) Mekke döneminde güç, kuvvet, ordu ve devlete sahip midiler? Bu sorunun cevabı açık ve nettir. Ama yine de bu nass’ın içerdiği ifade ile ümmetin liderliğini yürütmekteydiler fetret döneminde oldukları halde. Bunun için halifenin liderliğiyle ilgili bu tür şartlar koşmak gerçekten isabetsizdir.
 
H Çevrimdışı

Hilafet Divanı

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
molla ömer dururken er rifaae de kımmıs :)

Halife Kureyştendir
1- Abdullah İbn Ömer’den (r.a.) Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Kureyşten iki kişi kaldığı müddetçe bu iş ( hilâfet işi ) kureyşten ayrılmaz”. Buhâri lafzı bu sekildedir, Müslim’de ise; “İnsanlardan iki kişi kaldığı müddetçedir”di
2- Utbe b. Abdân’dan (r.a.) Peygamberimiz (s.a.v.) “Hilâfet kureyşte’dir.” buyurdu. (Ahmed, Müsned)
3- Amr İbnu’l As’dan (r.a.) Peygamberimiz (s.a.v.) :”Kıyamet vuku buluncaya kadar hilâfet Kureyştendir.” (İbn Ebi Asım, es-Sünne)
4- Enes İbn Mâlik, Ebu Berzete’l-Eslemi ve Ali B. Ebi Talip’ten (r.a.) Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “İmamlar Kureyştendir” (Ahmed, Müsned)
Mollâ Aliyyu’l-Kâri, Nühbetu’l- Fiker kitabında bu hadis hakkında Hâfız İbn Hacer’in mütevatir bir hadistir dediğini nakletmektedir. Ayrıca Hâfız İbn Hacer bu hadisin tariklerini 40 tane sahabenin rivayet sayısına çıkararak bir kitapda toplamıştır. Mezkur hadisler ya sahih veya hasen derecesindedir.
İmam Nevevi sahih-i Müslim’in şerhinde mevzuu ile ilgili rivayetlerin akabinde şunları söylemektedir: “Bu ve benzeri hadisler, hilâfetin Kureyş’e hâs bir durum olduğuna delildir. Onlardan başkalarına akdetmek caiz değildir. Sahabe ve ondan sonraki devirlerde bunun üzerinde icmâ edilmiştir. Buna bidat ehlinden muhâlif olan kimselere, sahabe tabiin ve sahih hadislerle reddolunmuştur”.
Kâdi İyâd ise şöyle der; “kureyşli olması şartı bütün alimlerin görüşüdür. Sekife günü Ensar’a karşı Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer (r.a.), bu hadisi delil getirdiklerinde hiçbir kimse karşı çıkmamıştır. Alimler bu meseleyi icmâ’dan saymışlardır. Zikrettiğimize muhâlif olarak selef-i Sâlihin’den ne bir söz ve fiil, nakledilmemiştir. Ondan sonra gelen asırlarda da durum böyledir . Bu konuda (Mutezili) Nazzâm ve ona muvafakat eden Havâriç ve bidat ehlinin “Kureyş’den başkasıda olur” sözleri geçersizdir”.
Mollâ Ömer ve Şeyh Zavahiri Kureyşli değildirler ve Halifenin şartları kendilerinde tahakkük etmemiştir.
 
H Çevrimdışı

Hilafet Divanı

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
molla ömerler şeyh eymen el-zevahiriler- usameler dururken bu da kimmiş..........cemalettin kaplanda Almanyada ilan etmişti...

Halife Kureyştendir
1- Abdullah İbn Ömer’den (r.a.) Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Kureyşten iki kişi kaldığı müddetçe bu iş ( hilâfet işi ) kureyşten ayrılmaz”. Buhâri lafzı bu sekildedir, Müslim’de ise; “İnsanlardan iki kişi kaldığı müddetçedir”di
2- Utbe b. Abdân’dan (r.a.) Peygamberimiz (s.a.v.) “Hilâfet kureyşte’dir.” buyurdu. (Ahmed, Müsned)
3- Amr İbnu’l As’dan (r.a.) Peygamberimiz (s.a.v.) :”Kıyamet vuku buluncaya kadar hilâfet Kureyştendir.” (İbn Ebi Asım, es-Sünne)
4- Enes İbn Mâlik, Ebu Berzete’l-Eslemi ve Ali B. Ebi Talip’ten (r.a.) Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “İmamlar Kureyştendir” (Ahmed, Müsned)
Mollâ Aliyyu’l-Kâri, Nühbetu’l- Fiker kitabında bu hadis hakkında Hâfız İbn Hacer’in mütevatir bir hadistir dediğini nakletmektedir. Ayrıca Hâfız İbn Hacer bu hadisin tariklerini 40 tane sahabenin rivayet sayısına çıkararak bir kitapda toplamıştır. Mezkur hadisler ya sahih veya hasen derecesindedir.
İmam Nevevi sahih-i Müslim’in şerhinde mevzuu ile ilgili rivayetlerin akabinde şunları söylemektedir: “Bu ve benzeri hadisler, hilâfetin Kureyş’e hâs bir durum olduğuna delildir. Onlardan başkalarına akdetmek caiz değildir. Sahabe ve ondan sonraki devirlerde bunun üzerinde icmâ edilmiştir. Buna bidat ehlinden muhâlif olan kimselere, sahabe tabiin ve sahih hadislerle reddolunmuştur”.
Kâdi İyâd ise şöyle der; “kureyşli olması şartı bütün alimlerin görüşüdür. Sekife günü Ensar’a karşı Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer (r.a.), bu hadisi delil getirdiklerinde hiçbir kimse karşı çıkmamıştır. Alimler bu meseleyi icmâ’dan saymışlardır. Zikrettiğimize muhâlif olarak selef-i Sâlihin’den ne bir söz ve fiil, nakledilmemiştir. Ondan sonra gelen asırlarda da durum böyledir . Bu konuda (Mutezili) Nazzâm ve ona muvafakat eden Havâriç ve bidat ehlinin “Kureyş’den başkasıda olur” sözleri geçersizdir”.
Mollâ Ömer ve Şeyh Zavahiri Kureyşli değildirler ve Halifenin şartları kendilerinde tahakkük etmemiştir.
 
ser-a Çevrimdışı

ser-a

Üye
İslam-TR Üyesi
Muhterem kardeş,
Her şeyden önce halife olan birisinin cihad yolunda olması yada,cihad edenlerle beraber olması gerekmez mi?Onlarla beraber hareket edeceğini söylemeniz gerekir.
Allah yeryüzünde halife olarak belirli bir zümre yada şahısa atfen bir işaret vermemiştir.Halife haşa peygamber mi ki de belirli bir zümreye ait olarak önceden haber verilsin.Zaten öyle bir şey olduğunda Allah o kulunu seçkin kılmaz mı?O zaman bütün halife olanları tanımamış ve kabul etmemiş oluyorsun.İslamda zaten kavmiyetçilik te yoktur.Bu durumda bir zümreye üstünlük vermiş olursun ki üstün olmanın takvada olduğu ayetine ters bir durum olmaktadır.Halife olanın ümmeti bölme gibi bir olaya konu olmaması gerekmez mi?Kısacası bu strateji ile ümmete faydadan çok zarar verebilirsiniz.
 
Üst Ana Sayfa Alt