Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Şeyhulislam Ebu's Suud Efendi'nin, Yunus Emre'nin Şiirine Küfür Fetvası

Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Şeyhulİslam Ebu's Suud Efend'nin, Yunus Emre'nin Şiirine Küfür Fetvası



ebussuud.jpg

1697136573454.png


Şeyhulislâm Ebusuud Efendi / Yunus Emre


(İskilip 30.12.1490 – İstanbul 22.08.1574) / H.638 (M.1240) - H.720 (1320)

“İkinci Ebu Hanife” namıyla anılan alim, hukukçu ve tefsirci. / Tasavvuf, felseve Şairi


.......
. . .
Bu kanunlar ve fetvalarla ehl-i sünnet inancına ve Hanefi fıkhına dayalı bir devlet ve toplum düzeni oluşturulmuştur. Bu inanç ve düzene ters düşen her tür davranış ve düşünce akımlarına Ebussud Efendi şiddetle karşı çıkmıştır. Tüm batıni (içrek) inanç ve davranışların yanı sıra vahdet-i vucud (varlık birliği) inancına dayalı bir tasavvuf (gizemcilik) anlayışını bile zındıklık (dinsizlik) ve ilhad (dinden çıkma) saymış, bu inanç sahiplerinin şer’an öldürülmelerinin gerektiği yolunda fetvalar vermiştir. (Ebu's Suud Efendi, Oğlanşeyhi diye anılan İsmail Mâşuki’nin katli için İbn Kemal’in verdiği fetvayı desteklediği gibi, şeyhulislamken kendisi de Melâmi Bayrami tarikatından şeyh Husameddin Ankaravî’nin halifesi Bosnalı şeyh Hamza Bali’nin ve Halvetiye tarikatının Gülşeni kolundan şeyh Karamani’nin öldürülmeleri yolunda fetva vermiştir.)


Bunda o kadar ileri gitmiş ki Yunus Emre’nin kimi şiirlerini açıkça dinden çıkma (kufr-i sarih) saymış, okuyanların öldürülmelerinin şer’an mubah olduğu yolunda fetva vermiştir. (İstanbul Millet Kütüphanesi şeriye no. 80’de kayıtlı Fetâvâ-yi Ebu's Suud adlı esrin 217a ve 217 b’de kayıtlı bulunan bu fetvanın metni şudur)

--------------------------------------

Mesele: “Bir zaviyenin mescidinde eşhâs-ı muhtelife ile oğlanlar muhtelit olup envâı teganniyat ile tevhid ederler iken kelime-i tehvidi tağyir edip gâh dil men, gâh canmen ve gâh

Sen bir ulu sultansın
Canlar içinde cansın
çün âyan gördüm seni
Pinhan kayusu değil

Deyüp ve gâh

Cennet cennet dedikleri
Bir ev ile birkaç hûri
İsteyene ver sen anı
Bana seni gerek seni

Deyü göğüslerini döğüp evzâ-ı garibe ettiklerinde ahâli-i mahalleden bazı kimesneler zâviye-i mezbûrede şeyh olan Zeyd’e;
- Bu makule evzâa niçün râzı olursun? Dediklerinde, Zeyd:
- Ne lazım gelir? Ve mâ haleket-el cinne vel inse illa liyabudün demekle cevap verse şer’an Zeyd’e ne lazım gelir?

El cevap: Evza ve akval-i mezbure kemal mertebe fuhuş olduğundan gayri, cennet hakkında söyledikleri kelime-i şenia küfr-i sarihtir. Katilleri mubahtır, şeyhleri olan bi-din hikâyet olan ef’al ve akvâl men’e mubaşeret olunmazsa dahi ne lazım gelür demekle kâfir olduğundan gayrı o kabayihi ibadet kabilinden addedüb âyet-i kerimeyi ana delil getirmekle tekrar kâfir olur. Ve bu itikattan rücu etmezse katilleri vâcib olur.”

KAYNAK :
(İstanbul Millet Kütüphanesi şeriye no. 80’de kayıtlı Fetâvâ-yi Ebussuud adlı esrin 217a ve 217b’de kayıtlı bulunan bu fetva)


Ete kemiğe büründüm …. Yunus diye göründüm.
Sıyırın eti kemiği, işte onun sesi, işte onun kendisi.
Ol kadiri kün feye kün, lutfedici sübhan benem.
Kesmeden rızkı veren cümlelere sultan benem.
Nutfeden Adem yaradan, yumurtadan kuş türeten.
Kudret dilini söyleten, zikreyleten sübhan benem.

Hem batinem hem zahirem, hem evvelem hem ahirem.
Bu cümlesini yaratıp tertib eden Yezdan benem.
Yoktur anda tercüman, andaki iş bana ayan..
Bin bir adı vardır bir adı da Yunus, ol sahibi Kur’an benem.

(Yunus Emre; Kültür Bakanlığı, 1275 Kültür eserleri 161, sayfa 361)


Yunus'un Şiirlerini Okumak Açıkça Küfürdür

ebussuudaaa.jpg



[GULYARASI]9122[/GULYARASI]
Muhteşem Yüzyıl İsimli Tv Filminde, "Yunus'un Şiirlerini Okumak Açıkça Küfürdür" fetvası!


Aynısı
 
MuhacirSelman Çevrimdışı

MuhacirSelman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Akhi Allah sana merhamet etsin bu konu hakkında bir sorum olucak

Cennet cennet dedikleri
Bir ev ile birkaç hûri
İsteyene ver sen anı
Bana seni gerek seni

Bir ortamda bu sözlerde şirk olmadığını söylediler cenneti küçümsemiyor mu dedim cevap olarak hayır burada Allah'ın cemalini görmeyi arzuluyor Allah'ın cemali karşısında cennet ve huriyi istemem anlamına geldiğini söyledi.. Bu ne kadar doğrudur?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Zahirine bakmazsak kimleri aklayamayız ki?
Bahsettiğin şekilde yorumlayanlar Yunus emre'nin bu şiirlerine ait tefsirini mi okumuşlar? Yoksa bir gönül (mevlana, tasavvuf, irca, vs) bağı mı var?


Peygamberler , sahabeler, Tabiinler ve muctehid muvahhid alimlerden böyle bir şeyler duyulmaması düşündürücü değil midir?

"Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler.
Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır.
Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar
." (Şuara 221 - 224)



Bir şair ki tasavvuf kültürüyle düzdüğü şiir tarzı sözlerinin zahirinin küfür olması üzerine, Ehl-i sunnet alimlerince, zahirine hamletmekten başka çare kalmamıştır. Çünkü bu kişinin eserlerine, akidesine, yaşamına bakarak sadece bir defaya mahsus olmak üzere böyle bir curum işlenmiş olsa, diğer eserleri ve tevhid anlayışı ve mucadelsi muvahhidlik üzerine olsa, bu kendisinde görülmüş bir zelle olarak görülüp, kufurden kurtaran bir teville yorumlanmaya çalışabilirdi. Fakat nerde heyhat !
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Cennet cennet dedikleri
Bir ev ile birkaç hûri
İsteyene ver sen anı
Bana seni gerek seni

bu sözlerde kesinlikle küfür akıdesi mevcut değil bu şiirin tevilide ancak bu şiirde anlatılmak istenilen anlaşılınca olur,bu konuda şiirde azun var,vezin var..söz var..mecaz var ...onun için şiir anlaşılmadan kesin söze bakarak küfür denilmez.kısaca orada anlatılan mana şudur..
cennet cennet dedikleri
değilmidir bir ev birkaç huri,
Rabbim ver sen onu isteyenlere,
ben senin cemalini isterim ancak
değilmidirki cennette en büyük nimet Rabbimizin cemalini görmek..diğerleri olmasada olur diyerek Rabbinden en büyük nimeti cemalini görmek istek ve arzusunu o şirrde dile getiriyor..
ama tabiki sözü düz bir nesir yazı gibi okursak ve öyle anlarsak sanki cenneti küçümsüyor gibi görülür ki buda çok yanlış olur,onun için orada o sözden küfür akıdesini çıkarmak için sadece fıkıh yeterli gelmez,Ebu suud efendi hz.leride o şekilde söylemiş isede bu ancak hataen söylenmiştir.ayrıca küfür arabçada pek çok manaya gelmektedir..ancak bizim burada tek anladığımız küfür dinden çıkmak manasında anlaşılmaktadır.
 
Ebukutub Çevrimdışı

Ebukutub

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Yalnız hoca iyi dedin hoş dedin ama benim bilgidiğim bi kural var '' Şeriat Zahire göre hükmeder.''
Ki öyle olmasaydı Hallac(Mansur) öldürülmezdi.Tabi bu kendi düşüncem.
 
R Çevrimdışı

rebel

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Cennet cennet dedikleri
Bir ev ile birkaç hûri
İsteyene ver sen anı
Bana seni gerek seni

bu sözlerde kesinlikle küfür akıdesi mevcut değil bu şiirin tevilide ancak bu şiirde anlatılmak istenilen anlaşılınca olur,bu konuda şiirde azun var,vezin var..söz var..mecaz var ...onun için şiir anlaşılmadan kesin söze bakarak küfür denilmez.kısaca orada anlatılan mana şudur..
cennet cennet dedikleri
değilmidir bir ev birkaç huri,
Rabbim ver sen onu isteyenlere,
ben senin cemalini isterim ancak
değilmidirki cennette en büyük nimet Rabbimizin cemalini görmek..diğerleri olmasada olur diyerek Rabbinden en büyük nimeti cemalini görmek istek ve arzusunu o şirrde dile getiriyor..
ama tabiki sözü düz bir nesir yazı gibi okursak ve öyle anlarsak sanki cenneti küçümsüyor gibi görülür ki buda çok yanlış olur,onun için orada o sözden küfür akıdesini çıkarmak için sadece fıkıh yeterli gelmez,Ebu suud efendi hz.leride o şekilde söylemiş isede bu ancak hataen söylenmiştir.ayrıca küfür arabçada pek çok manaya gelmektedir..ancak bizim burada tek anladığımız küfür dinden çıkmak manasında anlaşılmaktadır.

madem anlatılmak istenen bu değil, neden başka sözlerle anlatamamış da küfre kapı araladığı açık olan bu sözleri tercih etmiş?
azun, vezin, mecaz diyorsun... ne yani bunlar tevhidden daha mı önemli; bir kafiye için Allah'ın dinini mi zedelemiş? bu tamamen zorlama bir te'vil. ayrıca yunus emre anlatmak istediğini başka sözlerle de çok iyi ifade edeilirdi. bu sözleri seçmesinin nedeni Allahualem kendisini tipik mutasavvıflar gibi maddeye önem vermeyen birisi olarak göstermek istemesidir. bu kanıya varmamızın nedeni de Abdulmuizz akhinin dediği gibi kelam sahbinin muvahhid olmayışı, tasavvuf girdabında fazlaca mesai yapmış olmasıdır.

kardeşim bence burada hatalı düşünüyorsun. bu konuya bir kere de bizim gösterdiğimiz açıdan bak istersen. esselamu aleykum...
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yalnız hoca iyi dedin hoş dedin ama benim bilgidiğim bi kural var '' Şeriat Zahire göre hükmeder.''
Ki öyle olmasaydı Hallac(Mansur) öldürülmezdi.Tabi bu kendi düşüncem.
ne yazıkki Hallac-ı Mansur islam aleminde en çok suistimal edilen konulardandır..ve oradaki amaçda zaten Tasavvufa karşı verilen mücadele içerisinde o günün siyasi iradesinin vermiş olduğu zahire göre verilen karar görünüşte haklıdır..neydi çünkü oradaki söz "En-el Hak" mana itibari ile bu söz küfürdür..ama orada istenilen neydi ona bakmak lazım..
Allahü teâlânın aşkı ile kendinden geçtiği bir sırada; "Enel-Hak dedi. Bu sözün anlamı, (Ben Hakkım) demek ise de, (Haktan başka hiç kimse yok) demek istemişti.

Kalbin masivadan arınarak Hakk'ın esma, sıfat ve zılâl nûrlarına ayna olması sonucu meydana gelen şiddetli sevgi ve aşk sebebiyle salik, akis ve gölgeleri Hakk'ın kendisi zanneder. Hallac'ın "Ene'l-Hakk" dediği makam burasıdır. Elini ateşe sokan kişinin yandığında can havliyle: "Yandım, ateş oldum." demesi nasıl mecazi bir hakikati ifade ediyorsa ve bu söz; söyleyenin gerçekten ateş olduğunu göstermiyorsa "Enel-Hak" sözü de böyle bir mecazi idraktir. Kulun kendi fiil ve davranışlarını görmez olup kendisinde olan fillerin Allah'a aid olduğunu idrak etmesidir.

"Sen çekilince aradan- Kalır seni Yaradan" bu anlamda söylenmiştir. Bu anlamda söylenmiş bir söz, elbette küfür değildir. Ancak iltibasa müsaid olduğundan bu tür sözleri, sadece beşerî sıfatlardan soyutlanıp ilahî sıfatlarla muttasıf olanlar söyleyebilir. "Ene'l-Hakk" sözünün söylendiği makam Cenab-ı Hakk'ın sıfatlarıyla idrak olunduğu makamdır. "Hakk" ismi, esma ve sıfat tecellîsidir. Bu yüzden sûfîlerden "Ene'l-Hakk" diyenler çıktığı halde "Enallah" diyenler çıkmamıştır.

kısaca birde olayın Tarihcesine bakılınca konu dahada manidar olmaktadır..Hallâc-ı Mansûr Allahü teâlânın aşkı ile kendinden geçtiği bir sırada; "Enel-Hak= (Ben Hakkım)" sözünü söyledi. Bu sözünü, zâhir âlimleri dalâlete ve ilhâda hükmedip katline fetvâ verdiler.

Hallâc-ı Mansûr, Enel-Hak sözünü söyleyince tasavvuf ilmine vâkıf olmayan zâhir ulemâ bu söze şiddetle karşı çıktı. Sözünü Halîfe Mu'tasım'ın yanına götürerek fesâd çıkardılar. O sırada vezir olan Ali bin Îsâ'yı ona karşı kışkırtarak aleyhine çevirdiler. Halîfe, Hallâc'ın bir sene zindana atılmasını emretti. Fakat halk yine ona gidip bâzı meseleler soruyordu. Daha sonra, insanların onu ziyâreti de yasaklandı. İbn-i Atâ'nın ve Ebû Abdullah bin Hafîf'in yaptıkları ziyâretler müstesnâ beş ay müddetle kimse onu ziyâret edemedi.
Nakledilir ki; bir gece Mansûr hazretlerini zindanda bulamadılar. İkinci gece ne zindan vardı ne de Mansûr... Üçüncü gece, zindan da Mansûr da yerindeydi. Kendisine bunun hikmeti suâl edildiğinde; "İlk gece O'nunlaydım, beni bulamadınız. İkinci gece, Obenimleydi, ne beni ne de zindanı görebildiniz. Üçüncü gece, her şey yerli yerindeydi. Tâ ki mukaddes dînimizin emrini yerine getiresiniz. Beni idâm edesiniz diye." buyurdu.

Hallâc-ı Mansûr'un idâmına sebeb olan "Enel-Hak" sözü, onun tasavvuf yolunda sâhib olduğu kendi hal ve derecesine uygun ve kendi aşk sarhoşluğu içinde söylediği doğru bir sözdür. Zâhiren kelime mânâsı; "Ben Hakk'ım" demek olan bu sözün hakîki mânâsı: "Ben yokum. Hak vardır." demektir. Nitekim İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabının 2. cild 44. mektûbunda bu husûsu şöyle açıklamaktadır: "O büyüklerin "Her şey O'dur" demeleri, hiçbir şey yoktur. Yalnız O vardır demektir. Meselâ, Hallâc-ı Mansûr Enel-Hak (Ben Hakk'ım) dedi. Böylece, ben Hakk'ım, Hakk teâlâ ile birleştim, demek istemedi. Böyle diyen kâfir olur ve öldürülmesi lâzım olur. Onun sözünün mânâsı "Ben yokum, Hakk teâlâ vardır." demektir. İşte sofiyye her şeyi Hakk teâlânın isimlerinin ve sıfatlarının görünüşü, onların aynası bilir. Zâtın (kendisinin) bunlarla birleştiğini, zâtında değişiklik olduğunu söylemez. Meselâ, bir insanın gölgesi, kendinden hâsıl oluyor. Gölge, o kimse ile birleşmiş, onun aynıdır veya o kimse o gölge şekline girmiştir, gibi şeyler söylenemez. O kimse, kendi kendinedir. Gölge, onun bir görünüşüdür. Bu kimseyi aşırı seven, gölgeyi filân görmez. Ondan başka bir şey görmez. Gölge, o kimsenin aynıdır, diyebilir. Yâni gölge yoktur, yalnız o insan vardır, der. Bundan anlaşıldı ki, sofiyye, eşyâya, Hakk teâlâdan meydana gelmiştir. Hakk teâlâ değildir, diyor. O halde, sofiyyenin; "Her şey O'dur." sözleri; "Her şey O'ndandır." demektir ki, âlimler de böyle söylemektedir. İki taraf arasında bir fark yoktur. Yalnız şu fark vardır ki, sofiyye, eşyâya, Hakk'ın görünüşü diyor. Âlimler bunu söylemekten çekiniyor. Eşyâ ile birleşmek, eşyânın içinde bulunmak anlaşılmasın diye, bu sözü söylemiyor."
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
madem anlatılmak istenen bu değil, neden başka sözlerle anlatamamış da küfre kapı araladığı açık olan bu sözleri tercih etmiş?
azun, vezin, mecaz diyorsun... ne yani bunlar tevhidden daha mı önemli; bir kafiye için Allah'ın dinini mi zedelemiş? bu tamamen zorlama bir te'vil. ayrıca yunus emre anlatmak istediğini başka sözlerle de çok iyi ifade edeilirdi. bu sözleri seçmesinin nedeni Allahualem kendisini tipik mutasavvıflar gibi maddeye önem vermeyen birisi olarak göstermek istemesidir. bu kanıya varmamızın nedeni de Abdulmuizz akhinin dediği gibi kelam sahbinin muvahhid olmayışı, tasavvuf girdabında fazlaca mesai yapmış olmasıdır.

kardeşim bence burada hatalı düşünüyorsun. bu konuya bir kere de bizim gösterdiğimiz açıdan bak istersen. esselamu aleykum...
Eskinin Müçtehid alimleri sadece din alanında değil cümle ilimlere sahipdiler kısaca hem ulvi,hem fenni ,hemde edebi ilimlere sahip idiler..Çünkü Allah Resulüde öyleydi o mevcut bütün ilimlerle donaltılmıştı..Alimlerde onların varisleri olduğuna göre bir Alim ne kadar çok ilimle donaltılırsa o kadar çok derecesi makbuldür..onun için güzel sözde,hitadda Allah vergisi olan hususlardır ki bunlar İslam Tebliğinde çokça etkili uslüplerdir..Bizler Arap Yarımadasında islamın nasıl bir hızla yayıldığını zannediyoruz işte o etkli yol Allah Resulünün ve Ashabının izlediği etkili konuşma ve hitap tarzlarının yer aldığını hiçmi düşünemiyoruz..Allah Resulünün zamanında cahiliye döneminde en etkili yöntemin şiir olduğunu hiçmi okumadık ,Kuran nazil olmaya başlayınca okunan ayetleri kafirler duyuyunca nasıl olurda bu kadar etkli sözler Muhammedden(s.a.v.) den nasıl çıkar ve o nedenle sihirbaz demedilermi..?
onun için herkes ne kadar okursa okusun ancak anladığı kadar ilim sahibi olur...
 
Muhammed Yusuf Çevrimdışı

Muhammed Yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allahü teâlânın aşkı ile kendinden geçtiği bir sırada; "Enel-Hak dedi. Bu sözün anlamı, (Ben Hakkım) demek ise de, (Haktan başka hiç kimse yok) demek istemişti.

ee ahi tamam işte vahdeti vucud sapıklığından doğan bir söz bu....
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Birde olaya şöyle bakalım bir hocanın ilim talebelerine anlatımı başkadır çünkü onların seviyesi daha üst olduğu için onlara anlatımı daha bilimsel olur ve onlar anlar ,ama bizim seviyemiz avam olursa o zamanda mutlak halk dilinde anlatmak lazımdır.onun için kişinin yazdığı eserleri niye halkın dilinden yazmamış demek gibi bir kıstasımız olamaz..
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ee ahi tamam işte vahdeti vucud sapıklığından doğan bir söz bu....
Ya Akhi hani bir söz vardır bakmakla görmek ayrı hususlardır diye..şöyle hiç düşündünmü görerek hiç bir tarafa çarpmadan yürüdüğümüz yollarda,birden sorsalar dönüp geçdiğin yerlerde ne gördün diye birden afallarız acaba ne görmiştük evmi ,arabamı,renkleri neydi hiç hatırlamayız..ama yinede hatırlamadığımız için biz görmedikmi diyeceğiz.. o nedenle sen o gözle bakarsan bende sana derim bakmakla görmek birbirinden farklı terimler diye..
 
Muhammed Yusuf Çevrimdışı

Muhammed Yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ahi aynen lisede ki tasavvufçu edebiyat öğretmenim gibi konuştun o da böyle demişti...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Alperenler şu soruma cevap verir misin?

Aşağıdaki sözleri söylemenin caiz olduğu bir kul olabilir mi?




Ene'l Hakk

Cubbemin içinde Allah'tan başka kimse yok

Velilik rütbesi nübüvvet rütbesinden daha büyüktür. Çünkü velî vasıtasız olarak alır, nebî ise vasıtalı olarak alır. Böylece kendisini peygamberden daha meziyetli hâle getiren faziletin (yâni veliliğin), hem kendisinde, hem peygamberde bulunan özellik (zahirî ilim makamın) dan daha büyük olduğunu söylemiş oluyor.


İbn Arabî bir şiirinde şöyle der: Nübüvvet makamının mevkii rasûlün üstünde ve velinin altında bir yerdir.
(Şerhu Akidetu’t-Tahaviye,II/743). (Buhari.C:7 s.3331,3332)

İbn Arabî gibi ya Benden sonra peygamber yoktur.sözünün sahibinin (Peygamberimizin) doğru söylediğine inanarak veya başka bir endişeye dayanarak kendilerini peygamberlik sevdasına kaptırmayanlar ve bu iddia ile ortaya çıkmayanlar peygamberlikten bile daha yüksek bir derecenin cazibesine kapılarak velilerin sonuncusu, peygamberlerin sonuncusundan daha büyüktür. Çünkü peygamberler ancak bir aracı vasıtası ile ALLAH’tan bilgi alabilirken veli bu bilgiyi aracısız olarak doğrudan doğruya alabilmektedir demişlerdir.
(İman Risalesi. M. İslâmoğlu. S98,99; Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm. s.154-155,193; İbn Arabî ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: İmam İbn Teymiyye Külliyat C:2, s. 163)

Velinin Peygamberden üstünlüğünün bir diğer sebebi de dinin onun eliyle tamamlanmış olmasıymış.
(İman Üzerine, İbn Teymiyye, Pınar Yay. S.192; Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm.s.193; Bkz: Said Nursi’nin; vahyin vasıtalı ilhamın vasıtasız oluşuna dair görüşleri. İlmi ve Hukuki Açıdan Nurculuk Davası. Said Nursi. S.291)


images
images

Çünkü bu kitap, nefis arzularından münezzeh ve içine fesad karışmamış olan en kudsî makamdan indirilmiştir. Çünkü ben ancak bana ilham olunan şeyi söyledim ve bu yazılı kitapta ancak bana indirilmiş olan hakikatleri dile getirdim
(Fusûsül Hikem. Muhyiddin-i Arabî. M.E.B Çev:Nuri Gençosman s.20)

Söylediğim her şeyi, bana Tanrı haber verdi… O, bana imlâ ediyor ve ben (bunları) kendi elimle yazıyordum… Benim lisânım, Hakk’ın lisanıdır, sözüm O’nun sözüdür
(El Futûhât El-Mekkiyye. Muhyiddin-i İbn Arabî. Kültür Bakanlığı/1184

Çev: Prof.Dr.Nihat Keklik divandan nakille s.455)



Aynı olduğu halde eşyayı ızhar edeni tesbih ederim.
Benim gözüm, Onun vechinden başkasına bakmadı.
Kulağım Onun kelamından başkasını işitmedi
.”

(el-Futuhat, c.II, s. 604)


Onların cennetine tatlılığından dolayı “azab” denir. Bu azap sözü onda gizli olan lezzet için bir
kabuk gibidir. Kabuk ise özü koruyan bir şeydir
.”

Küfür ve isyan ehli cehenneme girseler de, orada kendileri için bir zevk ve lezzet vardır. O da
onlar için bir cennettir.
Ancak onların cennetleri Huld cennetlerinin nimetlerine benzemez. İkisi de birdir ama aralarında
tecelli farkı vardır.”

(Fususu’l-hikem, s.94)

Biz, bütün söylediklerimizde ancak ALLAH’ın bize ilka ettiği (ulaştırdığı) şeye dayanırız
(El Futûhât El-Mekkiyye, S.19)
Sufiler delil ikame etmekten münezzehtir.
(El Futûhât El-Mekkiyye. S.25)

İster Hakk ol, ister Halk ol, ALLAH ile Rahman olursun (Fusûsül Hikem.s.83,93,95,104,190)
diyen İbn Arabî;



vs. devamı :

 
A Çevrimdışı

Ahl Sunnah

Guest
Hallac-ı Mansur "Ene-l Hak" dediğinde, İslam mahkemesi kendisini muhakeme etti ve gereken cezayı verdi, herşey çok açık, bunca asırdır buna rağmen bu şahıs ve sözü nasıl savunuluyor anlamış değilim.

Cenneti hafife alanlar, Allah (Subhanehu ve Teala) hakkında yakışıksız sözler edenler, kendilerinin İslamın kurallarını aştığını iddia edenler v.s, Allah şahiddir ki dini sözümona yalancı bir "Allah sevgisi" adı altında yıkmaya çalışan bu şahıslara ve sözlerine diğer batıl dinlere olandan daha büyük bir tiksinme ve buğz besliyorum.

Zaten bakıldığında bugünde İslamı tahrif etmek isteyen, onu kendi ideolojilerine uydurmak isteyenler de bu isimleri kullanıyor hep nedense.

Halbuki Allah (Subhanehu ve Teala) bize Rasullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) aracılığı ile bu dini bildirdi, elimizde Kur'an ve Sünnet gibi bir nimet var. Yine Allah bizi bu iki kaynağı doğru anlamamız için Selef-i Salihin ve onların yollarından giden ulema ile (Rahimahullah) de nimetlendirdi.

Böyle her şey arı duru iken niçin böyle sözlere anlayışlara ihtiyaç duyuluyor? Cevab basit, hepsi Şeytan'ın kandırmacası...


De ki: Size amel bakımından en çok kayıpta bulunanları haber vereyim mi? Onlar ki; güzel iş yaptıklarını sandıkları halde dünya hayatındaki çalışmaları boşa gitmiştir. (Kehf 103-104)
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ben tasavvufçu,selefi gibi kavramlarla uğraşmıyorum..çükü benim Delilim KUR'AN,SÜNNET VE ASHABIN GİTTİĞİ YOLDUR..Gayrısı benim için teferruattır...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ben tasavvufçu,selefi gibi kavramlarla uğraşmıyorum..çükü benim Delilim KUR'AN,SÜNNET VE ASHABIN GİTTİĞİ YOLDUR..Gayrısı benim için teferruattır...

Derdin ne o zaman; ne zaman bir tasavvufçu sapıtsa ortaya atlıyorsun? Az önce Hallacı aklıyordun, şimdi caiz olmaz diyorsun.

Bahsettiğin delillere sadık kal ve o delillerden kaynak vererek konuşursan, sözün ve amelinle bir olursun. İnşeallah
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ya Akhim ne diyeyim sana anlamakla,kavramakta bir birinden farklı oluyor..selametle..
 
Üst Ana Sayfa Alt