Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Şiilerin Yasini 12. Ayetteki İmam-ı Mubin İfadesini İmamete Delil Görmeleri?

Z Çevrimdışı

ziyad el türki

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum,
Şia fırkası Yasin suresi 12. Ayette geçen "imamin mubin" lafzının imamete delil olduğunu iddia ediyorlar. Bunu söyleyen birine karşı nasıl müdafaa yapmalıyız?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullah;
إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ
مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ

"Şubhesiz ki ölüleri Biz diriltiriz Biz. İşlediklerini ve geride bıraktıklarını (izlerini) Biz yazarız. Biz, herşeyi apaçık bir kitabda (imâm-ı mubîn) saymışızdır." (Yasin 12)

İmâm-ı mubîn diye geçen ifadeden maksad, tüm mufessirlere göre ummu'l Kitab olan Levh-i Mahfuz'dur!

"Önder kitab (imam)"dan kasıt ise, delil teşkil eden, kendisine uyulan kitab demektir. Mucahid, Katâde ve İbn Zeyd bununla Levh-i Mahfuz'u kastetmektedir, demişlerdir. Bir kesim de bununla amel defterlerini kastetmiştir, demişlerdir.

Bu, ayetteki "yazarız, sayarız" ifadesini te'kid etmektedir. Çünkü, bazı kâğıtlara birşeyler yapıp, onu atan kimse, onu bir daha bulamayabilir. Böylece de o, sanki yazılmamış gibi olur. İşte bu sebeble Cenâb-ı Hak, "Biz yazarız ve yazdığımızı, İmam-ı Mubîn'de muhafaza ederiz" demiştir. Bu tıpkı, "O (Kıyametin bilgisi), Rabbimin yanındaki bir kitabtadır. Rabbim ne yanılır, ne unutur" (Ta ha, 52) ayetinde beyan edildiği gibidir.
Cenâb-ı Hak sanki, "Önden gönderdikleri şeyleri ve eserlerini biz yazarız. Bu yazı, sadece bunlara da has değildir. Aksine herşey bir Kitab-ı Mubîn'de yazılıp toplanmıştır" demiştir ki bu, söz ve fiillerden hiçbirinin, Allah'ın ilminin dışında kalmadığını, Allah Teâlâ'nın her şeyi bildiğini bildirir. Bu tıpkı, "Onların yaptıkları herşey, defterlerdedir. Her küçük ve büyük şey satırlara yazılmıştır." (Kamer, 52-53) ayetinde ifade edildiği gibidir, yani kaydedilen şeyler onların yaptıkları fiillere munhasır olmaksızın, yaptıkları büyük-küçük her şey de yazılmaktadır.

Ayetteki, "Onu saymışızdır" cümlesi, "yazdık" ifadesinden daha beliğdir. Çünkü, bir şeyi parça parça yazan kimse, ne kadar yazdığını anlamak için toplamaya muhtaçtır. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Hak, "Bu yazılan şeyler, o kitapta sayılıdır" buyurmuştur. Burada kitaba, İmam-ı Mubîn denilmiştir. Çünkü melekler ona uyar, onu takib ederler. Binâenaleyh "siz de, o kitabda yazılı olan, ecel, rızık, diriltme ve öldürme gibi şeylere uyun" anlamındadır. Buradaki "İmâm" sözüyle, Levh-i Mahfuz'un kastedildiği söylenmiştir. "İmâm" kelimesi, "Her insanı, imamlarıyla birlikte çağırdığımız o gün" (İsra, 71) ayetinde, cemî olarak getirilmiştir. Binâenaleyh "İmâm" kelimesi mufred olursa, "kitab" ve "hicâb" gibi olur, cemî olursa, "cibâl" ve "hibâl" gibi olmuş olur. Mubîn, herşeyi ortaya koyan, apaçık gösteren demektir. Kitaba bu ad konulmuştur. Çünkü bu hem meleklere yaptıklarını hem de insanlara ne yapılacağını göstermektedir. O halde bu, insanların durumlarını ayırıp, gösteren bir fârık (ayırıcı) demektir. Böylece bir kısmını cennete, bir kısmını cehenneme sokar.


Tirmizî'nin Muhammed ibnu'l-Vezîr kanalıyla Ebu Saîd el-Hudrî'den rivayetine göre Selime oğulları, Medine'nin bir köşesinde (Mescid-i Nebevî'ye biraz uzak) bir yerdeydiler. Mescid yakınlarında bir yere evlerini nakletmek istediler de "Şubhesiz ki ölüleri Biz diriltiriz Biz. İşlediklerini ve geride bıraktıklarını (izlerini) Biz yazarız...." âyet-i kerimesi nazil oldu ve Rasûlullah (s.a.v.) onlara: "Mescide gelirken ki adımlarınızın izleri sayılmaktadır." buyurdular.
Onlar da bunun üzerine evlerini Mescid-i Nebevî'nin yakınlarına taşımaktan vazgeçtiler.
(Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Yâsîn, 36/1, hadis no: 3226;
Ahmed ibn Hanbel, Musned, 111, 332 - 333; İbn Hibban, Sahih, I, 339, IV, 503, V, 392; el-Heysemî, Mevarîdu'z-Zam'an, I, 119; Beyhaki, es-Sunenu'l-Kubra, III, 62; İbn Ebi Şeybe, Musannaf, II, 223)

Ebu Saîd'den gelen başka bir rivayette "Selime oğullarının "evlerinin Mescid-i Nebevî'ye uzaklığından şikâyette bulundukları, bunun üzerine âyet-i kerimenin nazil olmasıyla Peygamber (s.a.v.)'in "Ey Selime oğulları, mescide gelirken attığınız adımlar sayılmakta, yazılmaktadır, evlerinizde kalın." buyurması üzerine Mescid-i Nebevî yakınlarına evlerini nakletmekten vazgeçtikleri" ifade edilmektedir.
(Vahidî, Esbab-ı Nuzûl, s. 258; Muslim, Mesâcid, Bab 280,281, Hadis no: 665)

Tirmizî'nin tahric ettiği hadiste olayın, âyet-i kerimenin nuzul sebebi imiş gibi gösterilmesini İbn Kesîr gârib görmektedir. (ibn Kesîr, Tefsiri, C. VI, Sf: 553) Fakat Abdullah b. Abbas, Cabir b. Abdulah, Ebu Said el-Hudri ve Hasan-ı Basrî bu âyet-i kerimenin, Seleme oğulları hakkında nazil olduğunu söylemişlerdir. Taberi de bu görüştedir.
Sûre bütünüyle Mekke'de nazil olmuş ve istisnası da zikredilmemiş olduğuna göre Selime oğulları evlerini, Mescid-i Nebevî yakınlarına taşımak istediklerinde herhalde Peygamber (s.a.v.), daha önce Mekke-i Mukerrame'de kendisine inen bu âyet-i kerimenin hükmünü onlara hatırlatmış olmalıdır. Zaten Muslim'deki rivayette de nuzul kaydı bulunmamaktadır.

Sabit el-Bunanî dedi ki: Ben Enes ile namaza gitmek üzere yürüyordum. Hızlıca yürümeye koyulunca, namaz bittikten sonra beni tuttu ve şöyle dedi:
Peygamber (s.a.v.) ile birlikte yürüyorken hızlanıverdim. Beni namaz bittikten sonra alıkoydu ve bana dedi ki: "Sen izlerin dahi yazıldığını bilmiyor musun?" (Enes b. Mâlik kendisini Zeyd b. Sabit'in alıkoyduğunu belirten bir rivayet olarak: İbn Ebi Şeybe, Musannaf, II, 138; İbn Abdi'l-Berr, et-Temhîd, XX, 233)
İşte bu, bu âyet-i kerimenin bu hususa delil gösterildiğini ortaya koymaktadır.

Katâde, el-Hasen ve -yine- Mucahid şöyle demişlerdir: Bu âyet-i kerimedeki "izler"den kasıt atılan adımlardır.
es-Sa'lebî de Enes'den şöyle dediğini nakletmektedir: İzlerden kasıt, cuma namazına gitmek üzere atılan adımlardır. "İzler (el-asar)"in tekili "eser" diye gelir. "Esr" diye geldiği de söylenmiştir.(Kurtubi tefsiri)


Bu ayetteki "İmâm-ı Mubin" ifadesini Şia'nın "İmamet"liğe yorumluma zırvasına ayrıca şunu diyebiliriz:

Âyetteki “İmam” kelimesi tekildir ve "Bir"i ifade eder. Oysa Şia'nın imamları 12 tanedir.
Ayette insanların yaptığı iyi ve kötü amellerinin hepsinin yazıldığı bir “İmam”dan söz edilmektedir. İmamlarda böyle bir şeyin yazılması mümkün mü?
İmam kelimesinin bulunduğu her yerde “Şii İmamlarına” işaret ettiği bilgisi, hangi ayet veya hadiste yer almaktadır?

- Kur’an-ı Kerim'de (Bakara, 124) İbrahim (a.s.) için de “imam” unvanı kullanılmıştır. Yine Kur’an-ı Kerim'de (Hud, 17, Ahkaf, 12) Tevrat için de “İmam” sözcüğü kullanılmıştır.

- Binlerce İslam âlimi, ayette yer alan “kitab-ı mubin”den maksat Levh-i mahfuz olduğunda ittifak ettiğini bildiği halde, bunun Şia imamlarına işaret ettiğini söylemek için cahillik yetersiz kalır, ayrıca sapkın olmayı gerektirir!
 
Üst Ana Sayfa Alt