Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Sosyal Ortamlarda Tebliğ

Bir Müslümanın Günlüğü Çevrimdışı

Bir Müslümanın Günlüğü

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla...

hands-giving-water-young-tree-planting-earth-day-concept_53476-1705.jpg


Es selamu aleykum kardeşlerim,

Konumuz:

Sokakta, ofiste, okulda, bahçede, meydanda, Youtube'da, Twitter'da, forumlarda, Whatsapp durumlarda... vb. vb. vb.

Tebliğ Nasıl Yapılır?

Tebliğ Nasıl Yapılmaz?


Bunları anlatırken, aşama aşama gidelim mi? Hadi gidelim:

Aşama 1:

İslam'ı (hakiki İslam'ı, İslam'ın gerçek halini) öğrenirsiniz...


Bu zaman diliminde, "İslam'ı bugüne kadar öğrenmenize imkan bırakmayan" herkese müthiş bir öfkeye sahipsinizdir. Falan sözde hoca, filan cemaatler, kişiler... vs.; aman aman, isimler mühim değil, hiç girmeyelim... Önemli olan: Siz bilinçli bir şekilde -birilerinin kurulu düzeni bozulmasın diye- pek güzel uyutuldunuz, kullanıldınız. E uyanınca; tabi ki, elbette ki: öfke kaçınılmaz... O anda: "Bana bir damla su verin, tamamını o suda boğayım!!" dediğinizi duyar gibiyim. Tamam haklısınız; hem de gerçekten, gerçekten hak ediyorlar. Ama yapmanız gereken bu değil. Durun ve sakinleşin...

Aşama 2:

Bu aşamada öğrendiğiniz birkaç parça bilgiyle, hiç vakit kaybetmeden hemen tebliğe başlarsınız...


Ama o da ne? Siz 2-3 yazı sonrası -derin şekilde kavramaksızın- hak olduğunu öğrendiğiniz bir konuda, filanca cemaat üyesinin karşısına dikilmişsiniz; ama o kişi -batıl da olsa- kendi savunmasında sizden daha kuvvetli çıktı: ne söyleseniz reddiye veriyor, ayet, hadis sıralıyor... Sizin eliniz boş... Oldu mu şimdi? Cık... Olmadı.

Ne yapmak gerekti? Karşı cephenin -boş/uydurma/batıl da olsa- ne gibi delillere tutunduğunu bilip; karşı savunma için sahih delillerinizle birlikte o kişinin karşısında hazır bulunuyor olmalıydınız. Öyleyse durun ve tekrar sakinleşin; ve daha çok okuyun, araştırın...

Aşama 3:

Öğrendiniz, öğrendiğiniz konuda derinleştiniz ve artık tam donanımlı olarak: Tebliğ meydanlarında kükremeye hazırsınız!!!


Durun, durun, öyle de değil... Sakin olun. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- nasıl tebliğ yaptı, araştırdınız mı? Ciddi, çok ciddi, hem de çok çok ciddi bir işin başında bulunduğunuzun farkında mısınız? Bir örnekle yola çıkmaya ne dersiniz? Evet, en güzel örnekle: Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile... Birkaç ayet eşliğinde bakalım mı O GÜZEL ÖRNEĞİMİZE? (sallallahu aleyhi ve sellem)

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Bu söze inanmayanların ardından üzülerek nerdeyse kendini helak edeceksin!"
Kehf: 6

"İman etmiyorlar diye diye âdeta kendini helâk edeceksin!"
Şuara: 3

"Sen onlara sırf Allah’ın lutfu sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi..."
Al-i İmran: 159

"Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin."
Kalem: 4

İşte örnek ahlak ve ahlakınıza yön verecek temel psikoloji: Yumuşaklık ve yumuşaklığın sebebi olan: "batıldaki kişiler için ÜZÜNTÜ DUYMAK"

Bu donanıma sahip misiniz? Sanırım değilsiniz, çünkü sizi en son bıraktığımızda öfke eşliğinde kendi kendinizi yiyordunuz. Evet, öfke... Bu duygunuz için: "haklısınız" demiştim değil mi? Evet, hala da haklısınız. Ancak öfkenizin hedefi kimdi? Hedefi unutmayın, öfkenizin hedefi: sizi kandıranlardı... Peki siz, şu an kime tebliğ yapıyorsunuz? Tıpkı sizin eski haliniz gibi: "kandırılmış olanlara..." Yani karşınızdaki kitle ile, sizi kandıranların bir alakası yok; tamam? Kavradık mı?

Hadi şimdi gelin öfkenizi doğru kullanın, yanlış kişilere yönlendirmeyin. Şu an muhataplarınız: Merhamet edilmesi gerekenler... Bunu aklınızda tutun. Tuttunuz mu? Tamam, bir daha da bırakmayın sakın...

Ve son not:

"Bir topluluğa karşı" konuşurken, merhamet duymamız gereken kandırılmış insanları düşünüyoruz, burası tamam. Ve öfkemizi hak eden "o önde giden saptırıcılar" için ise... ?

Üzgünüm ama istediğiniz şeyi söylemeyeceğim, onun yerine: "öyle bir ortamdayken" kendi öfkemizi, yine kendi içimizde saklıyoruz. Neden? Çünkü bizim "iç yüzünü bildiğimiz" bu kişilerin iç yüzünü bilmeyen cahil halk, "doğru yolda sandıkları bu saptırıcıları" sevip sayıyor. Birilerinin sevip saydığı kişiler için alaylı davranış ve hakarette bulunursanız, sizi sakin kafayla dinlerler mi? Ben olsam dinlemezdim, nitekim kan beynime sıçratılmışken sağlıklı düşünemem... E karşıdaki de insan yani, değil mi?

Bu yüzden ne yapıyoruz?

İnsanız ya, öfkemiz dolmuş taşıyor ya: kendi kendimizeyken, evde, eşimizle, çocuğumuzla, arkadaşımızla konuşurken vs vs zamanlarda; bu öfke duyduğumuz kişilere karşı canımız istediği gibi konuşuyor (Müslümanın bunları "Allah'ın bizi her zaman gördüğü bilinciyle" dozunda bırakacağını biliyorum), ancak böyle herkesin göreceği ortamlarda frenlere sıkıca basıyoruz. Bu ortamlarda basıyoruz çünkü, bu kişiler öfkeyi hak etmedikleri için değil, yapmakta olduğumuz TEBLİĞ bunu gerektirdiği için. Bu kişiler saygı hak etmiyor olabilir ama siz tebliğ yaptığınızı söylüyorsunuz: Yaptığınız tebliğe, hak ettiği değeri: "saygın ve kontrollü davranarak" vermek istemez misiniz?

Ve son son not:

Bilhassa anlık olmayan, paylaşımların yıllar boyu kaydedilebildiği ortamlar (yani internet) için düşünürsek:

Üzgünüm ama tüm yukarıda saydıklarım, sadece siz "karşınızda batıl kesimden birilerini görebildiğinizde ve onlarla birebir konuşuyorken" değil; batıl kesimlerden herhangi bir kişinin, bugün veya ileride, sizin yazdıklarınızı görebildiği her yerde de aynen geçerli. Yine mi öfke kontrolü? Evet yine... Misal sizler kendi aranızda sosyal bir ortamda şakalaşmaya dalmışsınız ve o da ne? Sosyal ortam işte, adı üstünde: o kişiler sizin kendi aranızdaki bu ciddiyetsiz tutumlarınızı görmüş...

Yani demek istediğim herkesin "herhangi bir zaman diliminde" ulaşabildiği yerde, "kimsenin arkasından konuşma durumunuz" da yok. Her zaman karşınızdalar... Ne söyleseniz...: bugün değilse yarın, yarın değilse bir başka gün, o yazdıklarınız birileri tarafından görülecek ve sizin hakkınızda hiç iyi düşünmeyecekler. Oldu mu şimdi?

Cık... Yine olmadı.

Evet, "bu kadar söz, arif olana yeter, hatta çok fazla bile" diyor, yazımı sonlandırıyorum.


Es selamu aleykum kardeşlerim; ahlakınız güzel, bakışınız ileri görüşlü ve vesilenizle hidayete erenleriniz bol olsun, amin.

Bir Müslümanın Günlüğü
 
Üst Ana Sayfa Alt