Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Su ve Toprak Olmaması Durumunda Abdest ve Namazın Durumu?

S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum,

1. Su bulundugu halde gusül alabilecek bir ortamda degilsek, su ile teyemmüm mümkün müdür yoksa toprakla mi yapilmasi gerekir?
2. Teyemmüm etmek icin bir sey bulunmadiginda ve namaz cem edilecek bir namaz degil ve vakti cikmak üzere ise namazi abdestsiz ve teyemümsüz mü kilariz?
3. Biraz tuhaf bir soru olacak ama sokakta yasiyor suya ancak yabanci kisilerin evinden ulasabilirsek, tanimadagimiz kisilerin evlerine girmeye izin isteyip gusül almaya mi calismaliyiz yoksa bu durumda teyemmüm edebilir miyiz?

Simdiden Allah razi olsun
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Salafimedia;304288' Alıntı:
Es selamu aleykum,

1. Su bulundugu halde gusül alabilecek bir ortamda degilsek, su ile teyemmüm mümkün müdür yoksa toprakla mi yapilmasi gerekir?
2. Teyemmüm etmek icin bir sey bulunmadiginda ve namaz cem edilecek bir namaz degil ve vakti cikmak üzere ise namazi abdestsiz ve teyemümsüz mü kilariz?
3. Biraz tuhaf bir soru olacak ama sokakta yasiyor suya ancak yabanci kisilerin evinden ulasabilirsek, tanimadagimiz kisilerin evlerine girmeye izin isteyip gusül almaya mi calismaliyiz yoksa bu durumda teyemmüm edebilir miyiz?

Simdiden Allah razi olsun
Aleykum selam we rahmetullah kardeşim ;

C 1- 2- Su ile teyemmum olmaz, su varsa zaten abdest alırsın.
فَاتَّقُوا اللهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ
"(Ey mûminler!) O halde gücünüz yettiği kadarıyla Allah’tan korkun (Allah’tan korkmada güç ve takatinizi harcayın)." (Teğâbun 16)

لاَ يُكَلِّفُ اللهُ نَفْساً إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا
"Allah, kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez." (Bakara 286)

Su olduğu halde gusul veya namaz abdesti alınamayacak şartların olması durumunda, temiz toprak cinsi bir madde ile gusle veya abdeste niyet ederek teyemmum edilebilir.

Hem su, hem de toprak bulamayan kişiye "Takidu't-tahûrayn" denir.
Meselâ, her ikisinin de bulunmadığı yerde veya temiz bir toprak çıkartma imkânı bulamayan necis bir yerde hapsedilen kişi veya su bulunmakla birlikte, içmek için ona muhtaç olan yahut ıslak toprak bulmakla birlikte onu ateşe yakınlaştırarak kurutmaya imkân bulamayan kimse, suya ulaşamayan gemi yolcusu gibi.
Hem abdest, hem de teyemmum almaktan hastalık ve benzeri bir sebeble acze düşen kişi de bu durumdadır.
Meselâ, bir kimsenin vucudunda abdest veya teyemmum ile tenine dokunamayacak durumda yaraların bulunması durumunda, Böyle bir kimsenin hükmü ile ilgili olarak iki görüş bulunmaktadır:

Cumhura göre böyle bir kimsenin namaz kılması vacibdir.
Hanefîler ve Şafiîlere göre namazını iade eder, Hanbelî'lere göre iade etmez. Ancak Malikî'lerdeki mutemed olan görüşe göre, böyle bir kimsenin üzerinden namaz düşer.
Bu konudaki mezheb muctehidlerin görüşleri ise şöyledir :

Hanefî'lere göre: Hanefî mezhebinde muftâbih olan Ebu Yusuf ile Muhammed'in görüşüdür. Toprak ve su bulamayan kimse; vucuben namaz kılanlara benzer hareketler yapar. Şayet kuru bir yer bulduysa, rukû ve secde eder. Yoksa ayakta olduğu halde ima ile kılar. Kıraet ve niyet etmez. Su veya toprak kullanabilecek imkân doğunca namazı iade eder. Elleri ve ayakları kopuk bir kimse, yüzünde de yara var ise, taharatsız ve teyemmumsuz olarak namaz kılar ve esah olan görüşe göre de iade etmez.
Teyemmum ile namaz kılmış bulunan, eğer mukim ise namazını iade eder, çünkü zaruret yoktur. Zaruratin olmayışının sebebi ise, hazarde (yani mukimin bulunduğu yerde) suyun bulunma ihtimalinin varlığıdır. O halde zarûrat hâlinden söz edilemez. Şayet seferî ise iade etmez. Çünkü seferde çoğunlukla su bulunmaz. Bu Şafıîlerin de görüşüdür.

Malikî'lere göre: Mutemet olan görüş şudur: Su ve toprak bulamayan veya bunları kullanabilecek güce sahib olamayan mukreh ve salbedilmiş (çarmıha gerilmiş) kimsenin durumunda olduğu gibi; böyle bir kimseden namaz eda olarak da kaza olarak da sâkıt olur. Bu kişi tıpkı hayız olan kadın gibi, ne namaz kılar, ne de kaza eder. Çünkü namazı eda etmenin vucubunda su ve toprağın varlığı da şarttır. Bunlar ise bulunmamaktadır, kazanın vucubunda ise edanın, namaz kılanın zimmetine taalluk etmesi şartı aranır. Böyle bir durumda olan kimsenin ise zimmetinde namazı eda etme hitabı taalluk etmemektedir.

Şafiî'lere göre: Su ve toprak kullanamayan kişi Şafıî'nin mezheb-i cedidinde tek başına, durumuna göre niyet ve kıraat ile sadece farzı kılar. Bunu da vaktin hürmeti dolayısıyla yapar. Nafileyi kılmaz ve suyu bulduğu zaman yahut da su bulunmayan bir yerde toprak bulduğu zaman namazı iade eder. Çünkü böyle bir özür nadirdir ve bunun devamlılığı söz konusu değildir. Diğer taraftan taharetten acizlik, namazı terk etmeyi mubah kılmaz. Avretin örtülmesi ve necasetin giderilmesi, kıbleye yönelme, kıyam ve kıraatte olduğu gibi. Bedeninin üzerinde necaset bulunup da onu yıkamaktan korkan ve namaz kılmaktan alıkonulan bir kimse de su ve toprak bulamayan "fâkidu't-tahûrayn"e benzemektedir. Bunlar da yalnızca farzı kılarlar. Şu kadar var ki cunub olan bir kimse sadece Fatiha'yi okumakla yetinir.
Bu görüşe göre tercih olunan, namaz mutada göre olursa, böyle namaz kılanın hükmü konusunda sarih bir nas olmadığından namazı iade eder.

Hanbeli'lere göre: Su ve toprak bulamayan bir kimse, durumuna göre vâcib olmak üzere sadece farzı kılar. Çünkü Ebû Hurayra (radıyallahu anh)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
Herhangi bir konuyu size emredip yasaklamadığım sürece, siz de beni kendi halime bırakınız. Sizden önceki ummetleri çok sual sormaları ve peygamberlerine karşı munakaşaya dalmaları helâk etti. Size herhangi bir şeyi yasakladığım zaman ondan kesinlikle sakınınız, bir şeyi emrettiğimde de onu, gücünüz yettiği ölçüde yerine getiriniz."
(Buhârî, İ’tisâm 2; Muslim, Hac 412, Fezâil 130–131. Ayrıca bk. Tirmizî, İlim 17; Nesâî, Hac 1; İbni Mâce, Mukaddime 1)

Diğer bir sebeb ise, şartı yerine getirmekten acze düşmek, şart koşulanı terk etmeyi gerektirmez. Nitekim örtünmekten ve kıbleye yönelmekten âciz olanın durumu da böyledir. Yani Hanbelîler de bu konuda Şafıîler gibi söylemektedir.
Bu durumda olan kimsenin üzerine namazı iade etmek yükümlülüğü yoktur. Çünkü Aişe (r.anha)'dan şu rivayet gelmiştir:
"O (kızkardeşi) Esma'dan bir gerdanlık emanet almış ve bunu kaybetmişti. Rasulullah (a.s.) da bu gerdanlığı aramak üzere adamlar göndermiş, onu bulduklarında da namaz vakti girmişti. Yanlarında su yoktu. Onlar da abdest almaksızın namaz kıldılar. Peygamber (a.s.)'e durumu arz edince şanı yüce Allah bu ayeti indirdi."
(Buhari; Muslim)

Rasulullah (a.s.)da onlara namazı iade etmelerini emretmedi. Çünkü abdest namazın şartlarından birisidir. Acze düşülmesi hâlinde diğer şartların sakıt olması gibi, o da sakıt olmuştur.
Su ve toprak bulamayan kişi, namazda yeterli olan Kur'an okumak ve benzeri diğer fiillerin asgarî olanını yapar. Yalnızca Fatiha'yı okur, sadece bir kere teşbih eder. Tuma'nîne (Namazı sukûnet ve vakar içinde kılmak), rukû ve sucudun, iki secde arasında oturmanın yeterli olan asgarî miktarını yapar. Nitekim ilk ve son teşehhudde de yeteri kadarını yapar, ondan sonra da hemen selâm verir.
Nafile kılmaz, su veya toprak ile taharatlenmiş bir kimseye imam olmaz. Çünkü taharat almış bir kimse, hades sahibine bile bile uymaz. Ancak kendisi durumunda olan kimsenin imamlığını yapabilir.
Şayet cunûb veya buna benzer hayız ve lohusa olursa, namazın dışında Kur'an okumaz.
Namaz esnasında hadeste bulunmakla namazı batıl olduğu gibi, bağışlanamayacak şekildeki bir necasetin ortaya çıkmasıyla da namazı batıl olur. Çünkü bu durum namaza aykırıdır.
Teyemmum etmiş olanın hilâfına, namaz vaktinin çıkmasıyla namazı batıl olmaz. Çünkü teyemmumun kendisi batıl oluyor ve dolayısıyla namazı da ibtal ediyor.
Su ve toprak bulunmadığı için yıkanmamış ve teyemmum yaptırılmamış ölü üzerine kılınan namaz batıldır. Bununla birlikte henüz vucudu dağılmamış ise gusledilmek veya teyemmum için kabrinin açılması câizdir. Çünkü bu, her hangi bir lafza göre sebeb teşkil etmeyen bir maslahattır. Şayet dağılmasından korkulacak olursa, o vakit kabri açılmaz.

(ed-Durru'l- Muhtâr, I, 232 vd.; Merâkı'l felâh, 21; eş-Şerhu's-Sağîr, 1,200 vd.; eş-Şerhu'l-Kebîr, 162; el-Mecmu, II, 351; el-Muhezzeb, I, 35; Muğni'l-Muhtâc, I, 105 vd.; Keşşâfu'l-Kına, I, 9'.vd.)

Özetle; Bir yerde hapsedilen ve abdest alacak su veya teyemmum yapacak temiz toprak cinsinden bir şey bulamayan kişi;
Hanefi mezhebinde tercih edilen görüşe göre vakte hürmeten namaz kılanların hareketlerini yapar, çıktığında da namazlarını kaza eder. (Kâsânî, Bedâi’, I, 50; Haskefî, ed-Durru’l-Muhtâr, I, 184-185, 423)
Şâfiî mezhebinde sahih kabul edilen görüş de bu şekildedir. (Nevevî, el-Mecmû‘, II, 323)
Hanbelilere göre ise bu haldeyken namaz kılınabileceğinden daha sonra kaza edilmesi gibi bir durum söz konusu olmaz. (İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 328)


C 3 - Utanma Sebebiyle Gusul Abdesti Alınamaması Mazeret midir?
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt