Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Sufyan b. Uyeyne,nin (Akaid) ile İlgili Bazı Görüşleri

E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sufyan b. Uyeyne,nin (Akaid) ile İlgili Bazı Görüşleri



Sufyan b. Uyeyne, “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat”ın genel anlayışına uygun olarakimanın artabileceği ve azalabileceği kanaatindedir. İbn Uyeyne imanı tarif ederken; “iman, söz ve ameldir” demektedir. Kendisine; “İman artıp eksilir mi?” diye sorulunca da:

“Evet, ta ki -yerden bir şey kaldırarak- şu kadar bile kalmaz” diye cevap verdi ve sonra da: “Mü’minler ancak Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp, güvenen kimselerdir.ayetini okudu. Enfal Sûresi, 8/2. Ebu Nuaym, Hilyetül-Evliya VII/290.

ez-Zehebî’nin naklettiğine göre ise Sufyan b. Uyeyne imanı şöyle tarif etmektedir: “İman, söz ve ameldir, artar ve azalır.” ez-Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nubelâ, VIII/468.

İbn Uyeyne Enfal sûresinin 2. ayetinin tefsirinde de bu görüşlerini tekrarlar ve şöyle der: “Kur’an-ı Kerim’in bizzat kendisi imanın artması ve azalmasını dile getirmektedir. Zira “…imanlarını artıran…” ifadesiyle imanın artmasına işaret etmektedir. Şayet bizler gafil davranır ve Allah’ı unutursak işte bu da imanın azalmasını sağlar.” Muhayirî, A.g.e, s. 254

Bir keresinde adamın biri Sufyan b. Uyeyne’ye: “Ya Eba Muhammed! İmanın artması ve azalması konusunda ne dersin?” diye soru sordu. Bunun üzerine Sufyan da: “Allah dilerse artar veya o imandan sende (bunu üç parmağını yumup baş parmağıyla işaret parmağını birleştirip göstererek) hiçbir şey kalmayıncaya kadar da azalır.” Diye cevap verdi ve sonra da şöyle devam etti:

“Bir topluluk; “iman sözdür” demektedir. İmanın ahkâmı ve sınırları vahyedilinceye kadar söz onların sözüdür. Zira Allah, Peygamberini (s.a.v.) insanlara, “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur” demesi için gönderdi. İnsanlar da bunu söyleyince, yani Kelime-i Tevhid’i getirince, şer’i hukukun gösterdiği durumlar müstesna olmak üzere, mallarını ve kanlarını koruma altına almış oldular.

Allah, mü’minler imanı kalpleriyle tasdik edince, onlara namaz kılmayı emretmesini Peygamberine vahyetti. O da bunları insanlara (mü’minlere) emretti. Onlar da bunun gereğini yerine getirdiler. Şayet bunun gereğini yerine getirmeselerdi, yani namaz kılmasalardı, onların ilk ikrarı ve tasdikleri onlara fayda vermezdi.

Onlar bunu da yerine getirince, Allah Peygamberine (s.a.v.) Medine’ye hicret etmelerini emretmesini vahyetti. O (s.a.v.), bunu da mü’minlere emretti ve onlar da hicret ettiler. Şayet bunu yapmasalardı, onların ilk ikrarları da namazları da kendilerine fayda vermezdi.

Bu durumu da kalpleriyle tasdik ettikleri ortaya çıkınca, Allah, Peygamberine mü’minlerin Mekke’ye yönelip babaları ve çocuklarıyla, onlar da tıpkı kendileri gibi iman edinceye kadar, savaşmalarını emretmesini vahyetti. O (s.a.v.) da, mü’minlere böylece emretti. Onlar bunun da gereğini yerine getirdiler. Şayet bunu yapmasalardı, onların ne ilk ikrarları, ne namazları, ne de hicretleri kendilerine fayda vermezdi.

Allah, onların bu durumu da kalpleriyle tasdik ettiklerini görünce, O’na (s.a.v.), kulluklarının gereği olarak Ka’be’yi tavaf etmelerini ve kendilerini küçük görmek için de tıraş olmalarını kendilerine emretmesini vahyetti. Onlar da bunu hemencecik yerine getirdiler. Şayet yapmasalardı, ilk ikrarları da, namazları da, hicretleri de, Mekke’ye savaş için yönelmeleri de onlara fayda vermezdi.

Allah, mü’minlerin bunu da kalpleriyle tasdik ettiklerini görünce, O’na (s.a.v.), az ya da çok zekat vermelerini kendilerine emretmesini vahyetti. O da böylece onlara emretti. Onlar da bunun gereğini yerine getirdiler. Şayet bunu yapmasalardı, ilk ikrarları da, namazları da, hicretleri de, Mekke’ye savaş için yönelmeleri de, Ka’be’yi tavaf etmeleri ve traş olmaları da onlara fayda vermezdi.

Allah, onların farz ibadetleri yerine getirdiklerini görünce şöyle buyurdu: “Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâmı seçtim.” Maide Sûresi, 5/3.

Her kim ki, bunlardan herhangi birini tembellikten veya laubalilikten dolayı terk ederse, biz onu cezalandırırız ve bize göre o “nakısu’l-iman” olur. Kim de bunlardan herhangi birisini kasıtlı olarak terk ederse kafir olur.” Ebu Nuaym, Hilyetül-Evliya VII/295–296; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî bi Şerhi Sahîhi’l-Buharî, Daru’l-Fikr, Beyrut, 1416/1996, I/143.

Buharî hocası Sufyan b. Uyeyne’den şöyle nakletmiştir Sufyan şöyle demişti: “İman, söz ve ameldir, artar ve azalır.” Kardeşi İbrahim’in: “Azalır deme” demesi üzerine, kızdı ve; “sus ey çocuk! İman kendisinden geriye hiçbir şey kalmayacak şekilde azalabilir” diye karşılık verdi. Aynî, Bedruddin Ebu Muhamed Mahmud b. Ahmed, Umdetu’l-Kârî Şerhu Sahihi’l-Buharî, Mısır 1392/1972, I/125.

Ahmed b. Nasr dedi ki: “Ben, İbn Uyeyne’ye nefes aldırmaksızın sorular soruyordum. Bunun üzerine bana: “Bırak biraz nefesleneyim” dedi. Ben de O’na: “Abdullah b. Mesûd’un Nebi’den (s.a.v.) rivayet ettiği şu hadisleri nasıl açıklarsın? diye sordum:

“Allah gökleri bir parmağının üzerinde tutacak. Buharî, Tevhid, 19,26,36, Tefsiru Sûre 39, 39; Müslim, Münafikûn, 19,21; Tirmizî, Tefsiru Sûre 39, 39.

“Muhakkak ki, kulların kalpleri Allah’ın parmaklarından iki parmağı arasındadır.” Müslim, Kader, 17 (2654)

“Muhakkak ki Allah, çarşı ve pazarda olan şeyler kendisine zikredildiğinde hayret eder ve güler.” ez-Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nubelâ, VIII/467.

Bunun üzerine Sufyan b. Uyeyne şöyle cevap verdi: “Onlar nasıl gelmişlerse öyledirler. Keyfiyetini bilmeksizin öylece kabul ederiz ve aynı şekilde de rivayet ederiz.” ez-Zehebî, Siyeru Alâmin-Nubelâ,VIII/466–467.

el-Humeydî dedi ki: “Sufyan b. Uyeyne’ye; “Bişr el-Merîsî : “Allah kıyamet günü görülmeyecektir” diyor, denildi.” Bunun üzerine Sufyan: “Allah o hayvancığın (yaratığın) belasını versin. Allah’ın şu sözünü işitmedi mi?: “Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O’nu görmekten) mahrum kalmışlardır”dedi ve şöyle devam etti: “Şayet Allah’ın veli kulları da Allah’ın düşmanları da mahrum kalacaksa, o zaman Allah’ın veli kullarının Allah düşmanlarına üstünlüğü ne olacak.” ez-Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nubelâ, VIII/468.

Muhammed b. Mansur şöyle der: “Ben Sufyan b. Uyeyne’ye bir adamın şöyle bir soru sorduğuna şahit oldum: “Kur’an hakkında ne dersin?” o da: “O, Allah’ın kelamıdır. O’ndan çıkmıştır ve yine O’na dönecektir” ez-Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nubelâ, VIII/466.

Ebu Abbas es-Serrac “Tarih”inde Ebu Bekir Abdurrahman b. Affan’dan naklen şu bilgiyi vermektedir: “Sufyan b. Uyeyne Mina’da Bişr b. el-Mureysî’yi gördüğü sene, oturduğu meclisinden sinirli bir şekilde ayağa kalktı ve şunları söyledi:

“Mu’tezile ve Kaderiye hakkında ileri geri konuşuyorlar. Biz bu topluluklardan uzak durmakla emrolunduk. Biz, Amr b. Dinar, İbnu’l-Munkedir, Eyüp b. Musa, el-‘Ameş, Mansur ve Mis’ar gibi âlimlerimizi, Kur’an’ı ancak ve ancak “Allah’ın kelamı” olarak tanımlarken gördük. Biz de onu (Kur’an’ı) “Allah’ın kelamı” olarak bilmekteyiz. Kim ki bunun ötesinde bir şey söylerse, Allah’ın laneti iki kez onların üzerlerine olsun. Dolayısıyla onlarla oturmayın. Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliya VII/296; ez-Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nubelâ VIII/468.

Abdullah da es-Sünne (s. 24)’de şu rivayeti nakletmektedir: Bana Osman b. Ebî Şeybe de tahdis edip dedi ki: “Ben, Ebû Bekr ve Ebû Muhammed -iki kardeşi Abdullah ve Âsım’ı kastetmekte*dir- Süfyân b. Uyeyne’nin yanında idim. Mansûr b. Ammâr ona Kur’ân’ın mahlûk oluşu hakkında soru sorunca, Süfyân onun bu sorusuna karşı çıktı ve son derece kızdı. Sonra Süfyân ona şöyle dedi: Ben senin bir şeytan olduğunu zannediyorum.

Ebû Bekr el-Hallâl dedi ki: Bize Harb el-Kermânî bildirdi bize İshâk b. Râhûye, Süfyân’dan tahdis etti. O Amr b. Dînâr’dan dedi ki: Ben yetmiş yıldan beri insanlara Rasûlullah sallallâhu aleyhive sellem’in ashâbına ve onlardan sonra gelenlere yetiştim, şöyle di*yorlardı: Allah yaratıcıdır. O’nun dışındaki her şey ise yaratılmıştır. Kur’ân müstesnâ. O’ndan çıkmıştır ve O’na dönecektir.Zehebi Uluvv.no:173
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt