Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Suriye Kiyamina Nasihatler - Mehmet Emin Akın

M Çevrimdışı

Murat76

Üye
İslam-TR Üyesi
نصائح أخوية هامة للمقاتلين فى بلاد الشام


SURİYE KIYAMINA NASİHATLAR


I


أَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُواْ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ

“Allah’a ve Rasulü’ne itaat ediniz sakın çekişmeye düşmeyiniz yoksa gücünüz gider. Sabredin. Allah sabredenlerle beraberdir.”
(Enfal: 46)

وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِإِخْوَاناً وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

“ve Allah’ın ipine sımsıkı sarılın.! Sakın fırkalara ayrılmayın. Ve Allah’ın üzerinizdeki nimetlerini hatırlayın..Hani siz -birbirinizin- düşmanı idiniz de bunun üzerine Allah sizin kalplerinizin arasını buldu da O’nun nimetiyle kardeş oldunuz. Hâlbuki siz daha önce ateş çukurunun kenarında idiniz de Allah sizi sizi oradan kurtardı. İşte böylece Allah hidayete erersiniz diye ayetlerini size açıklıyor.”
(Al-i İmran:103)

Suriye’de çok acımasız ve zalimane tek tarafın ceberutuyla tarihin görmediği bir vahşeti ortaya koyan bir savaş var. Bir yönüyle İran ve ehl-i sünnet savaşı; diğer yönüyle İsrail, ABD ve Rusya’nın taraf olduğu ve Daru’l-İslam’da (Ortadoğu diyorlar ya) İsrail’in ve haçlı ordularının modern saldırهlarıyla İslam âlemini kalbinden vuran bir savaş devam ediyor.

Bu savaşı Batı ve doğu kâfirleri lehlerine çevirmek istiyorlar. Sorun oraya yabancıların girip savaşması değildir. Amerika ve Nato da yabancı idi ama İslam topraklarında Müslümanların kanlarını akıtıyor hem de münafıkların ve yerli kafirlerin işbirliğiyle.
Batı ve Doğu dedikleri; ABD-AB, Rusya ve Çin İslam’ın yeniden dirilmesini istememektedir. Müslüman ülkelerdeki hükümetler; ya Rusya ya da Amerika’ya çalışıyorlar ve ABD’nin ve diğer küfr milletlerinin çıkarları için İslam’ı feda ediyorlar.
Suriye savaşı, Hacer-i Esved’i kaçırıp kıranlarla Müslümanların savaşıdır. Bir farkla o gün Müslümanların mürtedleri ve münafıkları henüz bu kadar kâfirlerle işbirliği içinde değildiler. Bugün İslam ülkelerini idare eden bütün devletler ve hükümetler irtidaddan sonra nifak sahasına geri dönmüşler ve Müslümanlara karşı verilen savaşı ABD hatırı için “terör” olarak adlandırıyorlar.
İslam ülkelerinde terör diye adlandırılan vakıa gerçekten terör değil İslam’a dönüştür Allah’a ve Rasulü’ne (salalllahu aleyhi ve sellem) yeniden iman etme ve bey’at mücadelesidir.
Batlı küfr ehli kültürel bir Din olarak İslamı diğer ideolojilere entegre etmek ya da en dar olan daireye sıkıştırmak için yerli münafıklarımızla çok derin çalışmalar yürütüyorlar. Müslüman olduğunu söyleyen yöneticilerin çoğu; namaz kılanı da kılmayanı da kâfirleri dost edinmiş ve onlarla çıkar nikâhı yapmışlar.
Namazı emreden rabbin, Haccı emreden Rabbin orucu emreden rabbin dini yetim o dini kâfirlerin ve o dinin düşmanlarıyla birkikte terör ilan etmeye çalışıyorlar.
Demokrasi ve batılı yasaları bunların Dini ve ilahı oldu.
Bu nedenle; nasıl ki İsa’yı (as) Roma İmpratoru’nu ilah olarak tanımadı diye kendilerine nebi ve rasul olarak geldiği İsrailoğulları canlarının ve rahatlarının teminini sağlamak için onu Romalılara şikâyet etmişlerse bugün de İslamoğulları (kendilerine İslam nisbet edenler) batının tanrılarının kapılarında Müslümanları bu tanrılarla birlikte terörist ilan ediyorlar. Batıyla stratejik işbirliği yaptığı ler Kur’an’a iman ettiklerini mi zannediyorlar?

Çünkü Allah Azzer ve Celle kitabında;

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
“ Ey iman edenler; Yahudileri ve Nasarayı veli edinmeyiniz. Sizden kim onlara tevelli (velayetine girerse, hevasını hevası ile bir görürse, dost olursa)de bulunursa o da onlardandır.”
(Maide:51)

Allah’ın dininde kâfir de olsa kendileriyle anlaşmalarda bulunduğumuz kimseleri aldatmak haramdır caiz değildir. Ancak fiili savaşta hile vaciptir bunun tartışmasını bile yapılmaz.
Müslüman ülkelerin yönetimleri Amerika ve Nato’ya karşı savaşan bu Müslümanlardan Allah için ve insanlık haysiyeti namına oturup da bir şeyleri öğrenmeyi istemiyorlar? ABD, dünyanın efendisi konumuna oturtan politikalar ve ABD’den vb. devletlerden icazet almadan hiç bir şey yapamama ve onun İslam karşıtı isteklerine ve zalimane çıkarlarına ve vahşi savaşlarına destek vermek kişiyi Allah’ın dininden çıkaran sarih bir ameldir; bunun hakkında hiçbir İslam alimi ihtilaf etmemiştir. Ancak Müslümanların kuvvetinin azlığı sebebiyle kâfirlerle belli bir zaman kadar savaşmama (Hudeybiye’de olduğu gibi) şeri bir maslahata binaendir.
Fakat Müslümanların yeniden dirilişlerini kırmak için İslam topraklarını işgal eden ve dünyada dökmedik kan bırakmayan Amerika ile emellerimizi tevhid eylemek; ya İslamı inkâr etmektir ya İslamı tanımamaktır ya hain olmaktır.
Müslümanlar; yıllardır Irak’ta, Somali’de, Afganistan’da Filistin’de ve şimdi de Suriye’de sosyalist bozuntusu Baas ev Nusayri rejimiyle savaşmaktadır.
Müslümanlardan yana olduğunu söyleyen devletlerin tamamı İsrail’in ve ABD’nin çıkarları için seferber olmuşlar Amerika’ya ; yeter ki sen emret efendimiz” diyecek bir seviyeye düşmüşler. Zalim laik rejimler ve İslam düşmanı müstemleke ve geri kalmış doğu demokrasileri (icazetli kölelik rejimleri) değil Suriye’de İslam beldelerinin hiç birinde İslam ile hükmedilmesini istemiyorlar. Bu Türkiye’de dâhil diğer tüm İslam ülkeleri işçin de söz konusudur. Tunus’un nasıl bir emperyalist İslamcılığa ev sahipliği yaptığı ma’lum. Türkiye ne yazı ki, İslam’dan her gün daha uzaklaşıyor ve kısa günlerin politikası diyebileceğimiz kişilikten yoksun olan bir uluslararası politika ile kendini avutuyor.. Bugün Afganistan “kuzu”sunu yiyen kurtun bize de göz dikmediğini söylemek ne kadar saf bir duygudur değil mi?
Artık PKK ‘de ABD’nin de isteği ve ricasıyla silahı bırakıyordu. Buna teşekkür olarak Suriye’de Amerika’nın korkulu rüyasının gerçeklemesine mani olmak ve ona bunda destek olmak gerekiyordu. Çünkü Suriye’de İslam’ın hakimiyeti demek, bölgede İslam’ın yücelmesi demektir. Çünkü İslam sadece Suriye’de durmayacak bölgeye yayılacak; Kudüs’ü Yahudi’nin elinden alacak bir savaşa başlayacaktı. Ulusçu devletler batıya düşman da olsalar niçin İslam’la savaşmasınlar ki?
Bu savaş; doğrudan Kur’an’a, namaza ve Hacca düşmanlıkla olacak değil ya! Orada Suriye’de bir sürü “it ve kopuk varmış” diyenler de bir başka tarzda Irak’taki ağabeyleri ABD’nin savaşına destek oluyorlar. Kendini bilmezler böyle diyorlar. Sistani 200 Milyon Dolara Müslümanların topraklarını, namuslarını ve ırzlarını ABD ordusuna helal kılarken, Türkiye’deki ukalaların ve şimdi Suriye’nin geleceği hakkında Müslümanlara ders verenlerin ne söylediklerini merak ediyoruz. Müslümanlara “it kopuk” diyenler Amerikan ordusu Irak’a girdiğinde aynı sözleri söyleyemediler. Suriye’deki it kopuklar (!) kınayanlar kendi mollalarının 200 Milyon Dolar rüşveti ABD’den nasıl aldığını da bir izah etseler; acaba Sİstani’nin Hums’una halel mi geldi de onu ABD’den tamamladı?
ABD’nin Irak’a da neler getirdiğini biliyorlar mı? Acaba ABD orada kime ne getirdi? Suriyey rahmet getirmeyen ABD acaba Irak’a rahmet mi getirmişti?
Suriye’de İslam’a karşı işbirliği bütün gerçekliği ortaya çıkmıştır. Batı yıllarca Nusayri ve Baas dinine neden itiraz etmediğini, Suriye’deki savaşta çok nazik bir şekilde Beşşar’ın yanında durarak göstermiştir. Zira onların ataları da Haçlılara tarihte aynı lütufta bulunmuşlardı. Bugün İran faktöründen sonra, Suriye’ye müdahale etmemelerinin en önemli sebeplerinden birisi de budur. İran, Irak ve Afganistan’da ABD’nin yanında oldu ve ona çok büyük kolaylıklar sağladı. Elbetteki bu alicenâb hizmetler “teşekkürsüz” kalmamalıydı. ABD, her ne kadar Türkiye’nin tavrından memnunsa da, Suriye hadisesinde “büyük teşekkür”ü Türkiye’ye değil İran’a yapmaktadır.
Bu senaryonun içimde herkes kendine düşeni oynuyor Türkiye’de bu oyunun içinde gücünü yetmediğini anladığı bir kaldıracı kaldırmaya çalışıyor fakat büyüklerin oyunu küçüklerini oyununu bozuyor. ABD bizimle dost öyle mi? Ya Reyhanlı onların eseriyse, Ya Reyhanlı İsrail ile derinden bir işbirliği yapanların eseri ise? Daha birçok soru yu sormak mümkün. Yıllarca İsrail Türkiye’deki komünistlere silah sağladı bunu bilmiyor muyuz?. Niçin acaba? Marksist ve Leninist örgütler Alman Milliyetçiliğine ve Alman Faşizm’ine düşmanlık ettikleri için. Böylece Marksisit hareketler Yahudi soykırım iddiasını desteklemiş oluyorlardı. Yani Rusya ve İsrail aynı amaç için bölgemizde siyaset yapmaktalar. Biz bunu pek bilmeyiz. Suriye’de uluslar arası desiseler şimdi meyvesini vermeye başlayacak.
Suriye’deki Müslümanları bekleyen büyük tehlikeler yeni ortaya çıkıyor. Bugüne kadar savaşan Müslümanları silahsız bırakarak sürdürenler ve onların gücünün tükenmesini isteyenler Beşşar’a bir uzatma hakkı daha verdiler ve kıyamın kan kaybetmesi için hep birlikte ellerinden geleni yapıyorlar.
ABD ve Türkiye Beşşar’ın gitmesini istiyormuş.., Rusya da oynayıp gülüp bayram edecek öyle mi? Sanki İran Mehdi gelmiş gibi sevinecek öylemi? Hayır, her kes birbiriyle anlaşmış olarak hareket ediyor. Amerikancı AKP hükümeti de İran Şii Cumhuriyeti de. Rusya ve İsrail ise, mutfakta yemeğin en yağlı tarafından zıkkımlanıyor.
Beşşar için savaşanlar da İsrail’e hizmet ediyorlar. Tarihin en ahlaksız ve en büyük yalanının ve takiyyenin en zehirlisini ortaya koyarak İsral’in güvencesi oluyorlar. Aksi takdirde ABD Irak’ta yeni bir savaşı başlatır ve bu kez de silahı Sünnilere verir. Ya da Afganistan’dan çekilir ve Karzai’sini yanına alır gider. O zaman nice olur Irak’ın ve İran’ın hali? Filistin devletini de tanıyarak Hizbullah’ın da Hamas’ın da işini bitirir.
Bu hayalleri ve senaryoları daha da artırabiliriz. Doğrusu ancak Allah bilir.
Bütün bu sözlerden sonra bundan daha önemlisi Suriye’deki bütün Müslümanlara bir uyarım olacak. BU sözümü öncelikle Suriye’li kardeşlerime söylüyorum. Durum ciddidir. Şu anda var olan kazanım tehlikededir. Zaman aleyhinize işliyor, uluslararası camia dedikleri emperyalist panayırda kanınız bir pula satılacak ve bu kadar can yakan ve ülkeyi yıkan Beşşar ve Nusayriler; demokrasinin nazlı çocukları olarak Batı'nın kucağına verilecek. Batı kucağına oturanı kendisini tırmalamadıkça kucağında besler.


II




SURİYELİ MÜSLÜMANLARA ÖNERİLERİM


1 ASKERİ ALANDA:
Bütün silahlı İslami güçlerin bir an önce teknik ya da yapısal ve akaidi ayrılıklara son vererek; askeri ve istihbari güçlerini tek çatı altında toplamalıdırlar.
2. KAMU HİZMETİ ALANINDA: Derhal kurtarılmış olan bölgelerde; gücü yeten ve beceri sahibi bütün gençleri kadınları ve erkekleri ayrım yapmadan halkın ihtiyaçlarını görecek sağlık, temizlik ve vb. hizmetleri görmeleri için örgütlemelidirler. (Bu bazı şehirlerde kısmen yapılıyor ama yetersiz)
3.DAVET VE BİLİNÇLENDİRME: Yanlış yönlendirmelere engel olmak için acilen “BİRLEŞMİŞ BİR İSLAMİ YÜKSEK DAVET VE İRŞAD KONSEYİ”ni kurulması gerekir. (veya olan yapılar buna benzer bir isim altında bir araya gelir) Bu Konsey en üst ortak ve birleşik tek komutanlık ve emir altında hizmet etmelidir.
4. ASKERİ ŞURA, SİVİL YARDIM VE HİZMET ŞURASI, DİNİ ŞURA
Bunun için yerli muhacir bütün Müslümanların ellerindeki imkanları sadece ve sadece Suriyeli komutanların ve Müminlerin emirliğini üstelenecek veya kendisine verilecek olan bir en üst seviyede bir İslami komutanlığa ya da emirliğe devredip Rasulullah’ın (salalllahu aleyhi ve sellem) buyurduğu gibi:
لا يؤمن الرجل الرجل في أهله ولا سلطانه


“ Kişinin (misafirin) ev sahibinin izni olmadan ona imamet etmez” (Muslim: 673)
Ebu Mes’ud Ukbe İbn Amr el-Ensari’den )dediği hadisini de hatırlayarak ve yaklaşan büyük tehlikeyi ve Müslümanlar arasında ekilmeye başlayan fitne tohumlarının nelere mal olacağını bilerek derhal bütün Muhacir “ketibeler”i lağvetmeliler ve isimlerini iptal ederek evlerine misafir geldikleri Suriye’li direnişçilere ağabeylik yapmayı veya daha münasip bir ibare ile emirlik taslamayı ve onlardan ayrı mücadeleyi terke etmeliler ve Allah’a ve Rasulüne (salalllahu aleyhi ve sellem) itaat eden Suriyeli ev sahibi Mücahidlerin Ortak Suriye komutanlığında bir araya gelmelidirler. Zira buna karşı çok yakında ciddi ve tehlikeli bir propagandanın başlayacağına dair hisler mevcut. Zaman geçirmeden ve bütün ihtilafları unutarak, üzerlerine aldıkları bu büyük sorumluluğun Allah katındaki değerini bilerek ve buna hiyanetin ne demek olduğunun bilincinde olarak, çekişmeyi ve operasyonları geciktirenlerin ve ileri cephelerden uzak duranların gelecek günlerde ne kadar büyük bir kayba sebebiyet vereceklerini bilmeleri gerekir. Bu “tensîk”in ve tertibin idaresinde Müslümanların âlimlerinden bilinen ve sahada bulunanlar veya sahaya davet edilmesi gerekenler varsa, bunların ülkelerine dönme çağrısı yapılarak, duruma müdahale etmeleri sağlanmalıdır.
Ulusal Konsey içerdekilerin kanlarını ve canlarını içerdekiler kadar düşünmemektedir. İslam âlimleri Suriye’yi yalnız bırakmışlaradır. Bu âlimlerin hepsi sorumluluk altındadır. İçerde âlimleri ve davetçileri bekleyen çok büyük görevler ve sorumluluklar onları beklemektedir.

Suriye’deki kardeşlerimizin yalnız bırakılması, II: Endelüs faciası olacaktır. Şu anda Suriye’de olanlar, Endelüs’te de aynısıyla cereyan etmişti. Çünkü Endelüs Şam’ın kardeşidir. Endelüs’ü kuranklar da Şamlılardı. Bunun için Şam’da şu anda bizimle savaşanlar aslında Endelüs’ü kuranların torunlarından intikam alıyorlar.
Suriyeli kardeşlerimiz, söz konusu dönüşümü başlatamazlarsa; kendilerini çok büyük bir tehlikenin beklediğini; Hizibullah ve İran ordusunun eğitimli ve savaş deneyimleri iyi militanlarının şu anda savaş olmayan bölgelere sızarak içerden çok kanlı ve yıkıcı bir savaşı başlatabileceklerini akıllarından çıkarmamaları gerekiyor.
5. Suriye dışından Suriye gelmiş olan hiçbir İslami cemaat ve ya lider Suriye’de kendisine bey’atı talep edemez ve böyle bir şey evine misafir olduğunuz insanın izni olmadan ona imamet etmek demektir ki; bu da namaz hususunda mekruh, harp ve hile hususunda ve düşmanın saflarımızı parçalayamaya çok yakın olduğu bir yerde ise haramdır. Evet başımıza kim geçerse geçsin velev ki Saçı üzüm siyahı gibi olan bir Habeşi de olsa itaat edeceğiz. Fakat içinde bulunduğumuz durum; kesinlikle bununla ilgili değil. Durum çok farklı ve bu savaşta sadece Batıcı bir rejimin tesisi ve İsrail’in güvencesi ile İran’ın korunması söz konusudur, bunu çok iyi bilmeliyiz. İran ve Hizbullah’tan gelenler Baas komutanlarının emirlerine harfiyyen uyarlarken Suriye’yeye gelen özellikle Irak’lı ve Çeçenistan’lı Müslümanlara sesleniyorum:
Mesele sizin cihadınızı iptal etmek veya küçük görmek değildir. Durum kötüye gidiyor, bu duruma bir çare bulmak hepinizin boynunun borcudur.
Allah Dinde de, cihadda da hilafı haram kıldı. Yoksa farklı komutanlıklar altında çelişkili stratejiler ve bölük pörçük bir halde oluşunuz; hezimetinizi daha da çabuklaştıracak ve sizden sonrakiler için çok kötü bir örnek olacaksınız..
Burası Bosna değil. Bosna’dan ayrılanlar şerefleriyle ayrıldılar, velev ki Bosna hükümeti Batının zoruyla onları sınır dışı etse de; Suriye’de Suriyelilerin size düşman olmasını ve bu günkü hayırlı ve güzel durumun tamamen aleyhinize dönmesini istemiyorsanız; bir ana önce Allah rızası için bütün ketibelerin Suriyeli Ortak bir komutanlığın emri altında birleşmesi farzdır.
Allah bize hep birlikte ipine sarılmayı emretti. Hükümde bu Kur’an ve Sünnettir. Cihad’da ise bu beldenin sahibi olan emirlerin ve komutanların emrine girmek ve bölgesel ve ırki olan bütün isimlendirmeleri bir an önce iptal ederek tek isim altında bu haklı ve mübarek cihadı sürdürmelisiniz. Müslüman ülkelerdeki yönetimler ABD ile işbirliği yapıp İran’ın da gönlünü almak istiyorlar.Yani sizlerin Allah korusun kanları heder edilecek. Zira onlar öldürülmelerine acıma edebiyatı yaparken sizin savaşınızın ne İslam’a göre ve ne de demokrasiye göre meşru olup olmadığını konuşuyorlar. Hele İslam’ın size bu hakkı verdiğini asla söyleyemezler. Çünkü onların mantığına ve Batıcı İslamlarına göre, Din için savaşılmaz. Sanki namaz dinden değil, namuslar dinden değil, sanki haysiyetimiz Din’den değil. Din için savaşı, yani Cihadı demokrasiyi benimsediğimizden bu yana inkâr ediyoruz. Tefsircilerimiz, yenilikçilerimiz, hermeonötikçilerimiz, hadis ve Sünnet inkarcısı zındıkların cümlesi Din için savaşı haram görüyorlar. Ama demokrasilerin İslam’a karşı savaşını ise alkışlıyorlar ve bunu teröre karşı mücadele olarak ibadetlere tapınan Müslümancıklar kitlelere yutturuyorlar.
6. MUHACİRîN DENEN KETİBLER:
Mühacir’in olan kardeşlerinizle elinizden geldiğince çok yakın bir ilgi kurun ve onların kimler olduğunu kaç kişi olduklarını nerelerde ribat tuttuklarını ve kimlerle birlikte oldukları kaç şehid verdiklerini ve imkânlarının ne olduğunu mutlak öğrenmelisiniz. Onları mutlak birlikte amel etmeye ve kuvvetler birliğinin hem sizi hem de onları en üst düzeyde bir yere çıkaracağını bilmeniz gerekir. Suriye’deki bütün Livaların, buna Özgür Ordu dahil olmak kaydıyla –Öncelikle İslam Livaları kasdediyorum- Mühacirlerin ellerinde silahların tamamı da Suriye halkınındır. Bunun böyle bilinmesi gerekir.
Baas ordularından ele geçirilen malların durumu hakkında bu mallar asli kafir olan bir beldenin ğanimet alınan malları hükmünde değildir. Kimse bu malları zimetine geçiremez zira bu hem “ğulûl”dür ve hem de “hiyanet”tir.
Savaşçıların kendi ihtiyaçları olandan istifade etmeleri ve savaş için kullanmaları bunun dışındadır. Ancak bunun için de derhal “ACİL DURUM BEYTU’L MAL BAKANLIĞI”ı veya kurumu tesis edilmeli ve kimi n elinde ne varsa mutlaka bunun bir envanteri yapılmalı.
Dışardan ve içerden kötü niyetli insanların ve çetelerin Suriye halkının helal malı olan bu malların telef edilmesi ve yurt dışına kaçırılmasına engel olunmalıdır. Zira birçok kurumu ve içindekileri,(hastaneleri ve fabrikaları) hırsızların ve Suriye Mafiya’sının talan ettiği gelen haberler arasında.
7. İslam âlimlerine düşen; içerde ve dışarıda bir an önce harekete geçecek Suriyeli kardeşlerimizin savaş sebebiyle eksik kaldıklarında kendilerine yol göstermeleri gerekir. Bu Müslümanların yardıma en çok muhtaç oldukları bir dönemde âlimler ve davetçiler; ilimleri, tecrübeleri onları irşad etmeli ve içinde bulundukları zor durumdan kurtulmaları için seferber olmalıyız. Müslüman ülkelerden âlimler mutlaka seferber olmalıdırlar. Sözden öteye geçemeyen çabaların onlara hiç bit fayda sağlamayacağını iyi bilmelidirler..
Âlimler bütün Livaları ve ketibeleri dolaşıp Mücahidlerin morallerini yükseltmeli ve içerde daha sağlam bir mücadelenin temellerini atmaya yardımcı olmalıdırlar.
Savaçşıların elindeki silahların tamamının envanteri çıkarılmalı ve bu silahlar “SURİYE DİRENİŞİ ANA KOMUTANLIĞI” adı altında Suriye’lilerin emrine verilmeli, yabancı hiçbir insan, bu silahlar üzerinde hak iddia etmemelidir. Bu onların hakkı değildir. Her ne kadar kendi imkânlarıyla da Suriye’de bunu temin etmişlerse de bugün birliklerini zedeleyecek olan davranışın haram olduğunu ve bunun Müslümanların akıtılan kanlarının heder edilmesi demek olacağını unutmamalıdırlar.
Böylece yabancların komutası Suriyeli Ortak Komuta Konseyinin elinde olacak ve düşmanlarınızın sizi ipsiz ve kopuk ve de ABD’nin sizi teröristler olarak adlandırmasının da önüne geçeceksiniz. Çünkü silah böylece Suriye’lilerin envanterinde görünecek. Dünya Müslümanlarının daha çok size yardım etmesine vesile olacak. Aranızda fitne yaymak ve moralinizi kırmak ve sizi mücadeleden alıkoymak isteyen istihbarat örgütlerinin de çabalarını önemli orada geçersiz kılmış olacaksınız.
Muaz el-Hatib içeriye çağırılmalı -şartlarınızı açıklayarak- kabul eder ve sizinle olursa; içerde kendisine daha önemli, stratejik veya siyasi bir görev verebilirsiniz. Ulusal Konseye karşı “İslamî bir konsey” mutlaka devreye sokulmalıdır.
Ulusal Konsey, emeklerinizi batıya ve demokrasiye “hibe” edecek. Bunun farkında olun. Bunlar hakkında Milli bir Mutabakatı yansıtan bir bildirge yayınlayarak içerdeki savaşçıların kararlarına uymayan hiçbir anlaşmaya imza koyma haklarının olmadığını bu anlaşmaların ve imzaların tamamen geçersiz olduğu, aksi halde hiç birisinin Suriye’ye alınmayacağına dair onları uyarıcı olan bir siyasi manifestoyu mutlaka yayımlamak zorundasınız.
Aksi takdirde; siz savaşırısınız, leş kargaları sizin cesedinizden beslenir ve amacına ulaşır.
8. ORTAK SİYASİ KONSEY: Bu konsey alimlerden ve Komutanlardan ve ülkenin ileri gelen aydınları ve işadamlarından mümkün oldukça biran önce kurulmalı ve ABD ve vd. lerinin oyununu bozabilecek bir imkana ve güce sahip olmalıdır. Siyasi bir gücü olmayan bir savaş kaybetmeye mecburdur. İçerdeki sadık savaşçıların ne yazık ki siyasi bir sesleri yok. Hatta bir radyoları ve TV’leri bile yok. Bunun sebebi nedir?


BURADAN ÇAĞRIMI BİR DAHA TEKRAR EDİYORUM
Suriye’deki bütün “Liva”ların ve “ketibe”lerin mutlaka ve derhal bütün ayrılıkları(Bununla onların hepsinin ihtilaf ve ayrılık içinde olduklarını söylemek istemiyorum. Ancak kısa zaman sonra savaşın rengi de değişebilir imkânlar da değişebilir ) unutarak ve verilen bunca kan ve şehidin ve ve katledilen insanların aziz hatırasını ayaklar altına almamak istiyorsanız, birleşin. İmkanlarınızı ve silahlarınızı sadece ve sadece Suriyeli komutanların emrine verin.,İnanın bu sizin başarınız artıracak kalplerinizi birbirine ısındıracak ve Suriye halkın daha güçlü
Bir biçimde size destek vermesine ve onların moralini de yükseltecektir. Bu girişlim “el-kaide” korkusu ve öcüsünü korkuluk gibi halkın ve dünya kamuoyuna sunanların da iddialarını zayıflatacaktır.
Bu savaş paralı askerlerin savaşı değil. Bu savaş Akide ve iman savaşı. Şam elinizden giderse İslam elinizden gidecek. Şam elinizden giderse Türkiye’yi kaybedeceksiniz. Şam elden giderse, Mekke ve Medine tehlikeye düşecek. Çünkü İran’ının bundan ısonra ki adımı Mekke ve Medine’yi ele geçirmektir, bunun için şu anda Arabistan’da ciddi rahatsızlıkların olduğu haberleri geliyor. S. Arabistan’da da savaş yakındır bunu bilesiniz.
Bütün komutanlıkları ve bütün silahları, Suriyeli emirlerin ve komutanların emrine verdiğiniz zaman onlarına siyasi, dini ve askeri olarak elini güçlendirmiş olursunuz.
Suriye’de bey’at sadece ve sadece, Suriyeli emirler ve komutanlara olur. Bunun dışındaki bey’at ve ğanimet kavgaları sizi yok edecek ve gücünüzü bitirecektir ve Beşşar’ın halk içinde çalışan istihbaratına yem olacaksınız. Çünkü onlar hala çalışıyorlar ve hala moralleri yerinde ve hala savaşmayı istiyorlar velev ki çok zayıflamış olsalar bile. Çünkü arkaları güçlü, arkalarında İsrail Rusya ve İran var.
Allah özellikle cihadda çekişmeyi ve mal üzerine tartışmayı haram kıldı. Enfal suresinin niçin indiğini bilenler bunun ne demek olduğunu da bilmelidirler. Zafer yakınken ve sabah çok yakınken bu zaferi ve cihadı kırmayın ve Suriye’de İslam’ın boynunu bükmeyin! Bütün Müslümanlar sizin böyle bir kardeşliği ve böyle bir fadakarlığı yapmanızı dört gözle bekliyor.
Siz bunu başarabilecek iman ve azme sahipsiniz. Her ne kadar, bu ümmet size kanlarınıza canlarınıza ve ırzlarınıza Gazze kadar değer vermediyse de, Ümmeti yetim ve ümmeti boynu bükük bırakamazsınız.
Muhacirler haklarını bana hela etsinler, Allah cümlesinden razı olsun..! Suriye’de cihadın ve savaşın bütün seyrinin ve komutasının bir “şura” dâhilinde Suriyeli kardeşlerimize verilmesinin daha hayırlı olacağına inanıyoruz. Bu fakir de bu hüsnü zanna katılıyorum.
Allah sizleri muvaffak eylesin ve Şam’ımızı bir ana önce Çağın Moğollarından ve Haçlılarının kirli ve iğrenç emellerine yem olmaktan kurtarsın…
Allah sizin kanınızla ve sizin cihadınızla Ömer’in (radiyallahu anhu) azmini ve Selahaddin’in (rh.a)cihad ruhunu yeniden ihya edecektir inşallah.
18.05.2013

Cumartesi,12:00


Mehmet Emin AKIN
 
Üst Ana Sayfa Alt