Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Tekfir Mes'elesi..(Okumakta fayda vardır!)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Y Çevrimdışı

Yed-i Beyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Tekfir Meselesi


Fıkıh kitaplarımızın "Elfâz-i Küfür" başlığı altında verdikleri ve çok basit fiilleri dahi küfür sayan ifadelerle; "bir kimsenin doksan dokuz işi kâfirce, biri müslümanca olsa onu yine müslüman saymalıyız" kanaatini nasıl bağdaştıracağız? Bir kimseyi kâfir sayabilmemiz için ne yapmış olması gerekir?

Bir çok yönü olan ve pek çok izahlar gerektiren bu meselenin bazı yönlerini belirtip, bir-iki ölçü vermeye çalışacağız: Öncelikle insan için en büyük olayın ve varlığın "iman" en korkunç şeyin de "imansızlık" olduğunu bilmek gerekir. "Bir kişinin imanına vesile olabilmek, insan,için üzerine Güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır" buyurulmuştur. Müslümanlar, olabildiğince çok kişinin iman nimetine kavuşmasını ve küfür karanlıklarından kurtulmasını arzu ederler. Esasen o bunun için yaşar, bunun için yaşamalıdır.

"Her günahta küfre açılan bir kapı vardır" denmiştir. Küfür ise insanın bütün iyi amellerini götürür. Bu kadar korkunç bir uçuruma düsülmemesi için âlimlerimiz âdeta titremişler ve küfre açılan her kapıyi küfür diyerek kapamak istemişlerdir. "Elfâz-i küfür" denilen sözlerin çoğu bununla beraber aynı zamanda "uluhiyyet" dairesine tecavüz sayılabilecek anlamlar taşırlar. Meselâ: Ben onunla Cennet'e dahi girmem" ifadesinde dolaylı olarak Allah'ı reddetme anlamı vardır. Eğer o Cennet'e girerse, onu oraya koyacak olan Allah'tır ve yaptığını bilerek yapmıştır (Alîm'dir), yaptığı yerli yerindedir (Hakîm'dir). Bu sözü söyleyen adam sanki: "Bu, Cennet'e girmeye layık değildir, oraya konulursa isabetsizlik yapılmış olur" demiş gibidir. Bu da Allah'â hata nisbet etmektir ki küfürdür. Bu söz de dolayısı ile küfür olmuş olur. Ancak -Allah'u a'lem- bunu şöyle anlamak gerekir: Bu söz, dolaylı olarak ifade ettiği mânâ ile küfür anlamı taşır. O dolaylı mânâyı ancak kâfirler öyle düşünebilirler. Müslüman öyle düşünemez, düşünmemelidir. Yoksa; "Bu sözü söyleyen hüküm bakımından kâfir olmuştur. Yani, bütün amelleri boşa gitmiştir, karısı boş olmuştur, katli gerekmiştir, mirastan mahrum olmuştur... vb." demek doğru değildir. Belki; "Böyle tehlikeli bir zemine götürecek bir adım atmıştır, Islâm bağına küfür ormanının dikenini dikmiştir. Derhal tevbe etmeli ve papatyaları kurutacak bu dikeni oradan söküp atmalıdır biçiminde anlamalıdır. Bu ifadenin sahibi bununla bizzat küfrü (Allah'ı kabullenmemeyi) kastetmiş olmadıkça kâfir sayılmaz (Karafi, el-Furuk, IV/295). "Elfaz-i küfür" denilen bu sözlerin pek çoğu ile de "küfür" fetvası verilemez denilmiştir.( Tekmiletül-Furuk, 22)

Diğer söze gelince: Halk arasında böyle söyleniyorsa bu yanlıştır. Çünkü "yüz amelinden birisi müslümanca olmayan" hiç kimse düşünülemez. En katmerli kâfirlerde bile, merhamet, cömertlik, iyilik severlik, büyüge saygı... vb. müslümanca bir davranış mutlaka bulunur. Bu takdirde kimseye kâfir denilememesi gerekir. Oysa bu söylentinin aslı şudur: "Bir kimsenin küfür mü, değil mi, diye tereddüt edilen bir işi, ya da sözü, doksan dokuz ihtimalle küfre yorulsa (hamledilse), bir ihtimalle de imana hamletme imkânı bulunsa biz onu imana hamleder ve o iş ya da sözüyle ona kâfir denilemeyeceğini söyleriz." Bu gerçeği Ö.N. Bilmen merhum şöyle anlatır: "Herhangi bir müslümanın sözünü güzel bir vecihle tefsir ve tevil kâbil oldukça fena bir cihete hamletmek, ona göre fetva vermek câiz değildir. Hatta bir hususta küfrü müstelzim (gerektiren) bir çok vecihler bulunduğu halde küfre münafi (zıt) yalnız bir vecih bulunsa, bu bir veche göre fetva verilmesi muvafık olur. Hakikat-i halin (işin gerçeğinin) neden ibaret olduğu ise ilm-i ilahîye havale olunur.(Bilmen, IV/8 (ed-Durru'1-Muhtâr, Hindiye ve Kâdihândan))

Yoksa Islâm'dan olduğu açıkça (bedihî olarak) bilinen bir esası inkâr eden birisi, yüz işinin doksandokuzu müslümanca olsa dahi maalesef, kâfirdir.

"Müslümanın her fiili müslümanca olmayabilir. Müslüman kâfire ait fiiller de işleyebilir. Kâfirin de her fiili kâfirce olmayabilir. Onda da müslümana ait meziyetler bulunabilir" mealinde bir söz vardır. Fıkıh, ya da akâid kitaplarında zikredilen "Elfaz-i küfür" (küfür sözler)'in anlaşılmasına bu söz de yardımcı olur. Yani bu sözler kâfire ait fiillerdendir. Bunu müslüman yaparsa, kâfire ait bir vasfı üzerinde taşımış olur. Ama sırf bununla zahiren onun kâfir olduğuna hükmedilemez. Içini ise ancak Allah bilir. Tıpkı: "Münafıkın alameti üçtür: Konuştugunda yalan söyler, vadettiğinde cayar, emanet edildiğinde hiyanet eder" hadis-i şerifinde olduğu gibi. Yalan, hulf ve hiyanet münafık işidir. Ama bir müslüman bunları sırf yapmakla münafik olmuş olmaz, bir münafik işi yapmış olur. Bu konuda Ibn Nüceym der ki: Küfür sözlerin çoğu ihtilâflıdır. Böyle ihtilafli sözlerle insanlar tekfir edilemez. Ben böyle bir fetva vermemeye kesin kararlıyım".(Ibn Abidîn, NI/285 (Amira)) Bizim ilk imamlarımızın koyduğu ölçü şudur: "Kişiyi imandan çıkaran şeyler ancak onu imana sokan şeyleri inkâr etmektir." Ibn Âbidîn "Câmiul-Fusûleyn"de bunun bir ölçü olarak kaydedildiğini söyler.(agk) Ayrıca: "Müslümandan küfür ithamini kaldıran her söz, zayıf olsa bile tercihe daha layıktır".(Ibn Abidîn, Resmü'l-Müfti, 34)

Mes'elenin fıkıh usulü kitaplarımızı ilgilendiren yönü de vardır. Meselâ farzları inkâr etmenin küfr olduğu söylenir ama hemen şu ölçüye dikkat çekilir: "Farzların bedihi (apaçık) olanları vardır ki, bunları her kim inkâr ederse kâfir olur. Iman, namaz, hac, zekât... gibi. Buna göre meselâ, namaz, dua demektir, böyle yatıp kalkmak diye bir şey yoktur diye te'vil eden dahi kâfir olur. Ya da meselâ, erkek kardeşim babamın mirasından iki alırken ben bir almayı kabul etmem; böyle şey olmaz diyen kadın kâfir olur. Çünkü bu bedihidir. Ama arkada kızını ve oğlunun kızını bırakan varisin kızı mirasın yarısını değil de tamamını istese ve diğerinin hakkını reddetse kâfir olmaz. Çünkü bu bedihi değildir. Bunu çoğu hocalar bile bilemezler. Böyle bedihi olmayan farzları inkâr eden te'vil ederek inkâr ediyorsa kâfir olmaz. Kesin delillerle sabit olmuş böyle bir farzı tutarsız te'villerle dahi te'vil eden ve farzıyetini kabul etmeyen kâfir olmaz, fasık olur (Mevlana Muhammed Emin el-Lüknevî, Kamerul-Ekmâr, I/293). Ayrıca bir de ictihâdi farzlar vardır. Meselâ Hanefilere göre erkeğin diz kapağı ile göbeği arasını kapatması, gusülde ağzına-burnuna su vermesi farzdır. Birincisi Malıkî, diğeri Şafiî mezhebinde farz değildir. Bunlardan birisini benimseyenin, diğerinin farz dediğini inkâr etmesi küfür de değildir, fisk da değildir. Bunun gibi, zannî delillerle sabit olan vacipleri (amelî farzları) zannî oldukları için inkâr edenler de kâfir olmazlar. Meselâ, kurban kesme hakkında dalaleti kesin bir delil yoktur, onun için ben kurban diye bir şey kabul etmiyorum ve kesmiyorum, diyen birisi kâfir olmaz, ama fasık olur. Ancak bunu böyle değil de, "kurban kesme, caniyâne bir şey. Ben öyle bir ibadet kabul etmiyorum" diye delilinin zanîliğine bakmaksızın küçümsemek küfürdür.

Bir de İslam'ın duyurulmadığı bir ülkede herhangi bir farzı bilmediği için reddeden, ama Islâm'dan olduğu söylendiğinde kabul eden birisi de (Allah'u-a'lem) kâfir olmaz. Hatta İslam'ın duyurulmuş olduğu yerlerde bile bedihî (apaçık) olmayan farzlar için de aynı şey söylenebilir.

Görüldüğü gibi, küçük bir söz ya da fiilden dolayı müslümanları tekfir etmek, müslümanca bir davranış değildir. Rasulüllah (sav) hiç böyle yapmamıştır. Ashabı arasına giren ve kimliklerini tanıdığı münafıkları dahi ifşa etmemiştir. Onun ashabı, tabiîn ve tebe-i tabiîn de tekfirden siddetle kaçınmışlardır. Bu işi daha çok H. 8. asırdan sonra, yaygın bir hastalık haline gelmiştir.(Cemaleddin Kâsimî, el-Cerh vet-Tâdil, 39 vd.) Imam Ebu Hanife oğlu Hammâd'ı itikadî konuları tartışmaktan yasaklarken, oğlunun, kendisinin de konuştuğunu hatırlatması üzerine: "Biz tartışırken, aman karşı tarafı küfre nispet ederiz endişesiyle, kafamızda kuş varmış da uçacakmış gibi konuşuyoruz, oysa siz, pervasız davranıyorsunuz" cevabını vermiştir.

Aliyyu'1-Kâri der ki: "Bid'at ehlinin kötü taraflarından biri, birbirlerini tekfir etmeleridir. Ehli sünnetin güzel yönlerinden biri ise tekfir etmeyip, hatalı saymalarıdır".(Serhii 1-Fıkhı 1-Ekber, 243) Onun için ehli sünnet olarak bizler itikaden bozuk mezhepleri bile kâfir değil, batıl mezhepler olarak vasıflandırırız. Bu yüzden: "Bir kâfiri müslüman sanmakla yapılacak hata, bir müslümanı kâfir saymakla yapılacak hatadan çok daha hafiftir" denmiştir.

Böyle hassas ve tehlikeli bir konuda Rasûlullah'ın şu öğütlerini göz önünde bulundurmak gerekir: "Bir mü'mini küfr ile itham eden onu öldürmüş gibi olur" (Buharî, Iman 7; Tirmizî, Iman 16)

"Bir kimse müslüman kardeşini tekfir ederse, küfür ikisinden biri üzerine döner."(Müslim, Iman 26; Müsned, N/142)

"Her hangi bir müslüman diğer bir müslümanı tekfir ettiğinde o kâfirse kâfirdir, değilse kendisi kâfir olur."(Ebu Davûd, Sünnet 15)




Kaynak: İslam Fıkıh Ansiklopedisi
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

MÜSLÜMANLARA KARŞI KAFİRLERE YARDIM ETMEK VE ONLARI DESTEKLEMEK TEVHİDİ BOZAR


Bu Mesele Hakkında Ortaya Atılan Bazı Şüpheler Ve Onlara Reddiye


Dördüncü Şüphe:

Kafirlere Yardım İki Kısımdır Şüphesi

Müslümanları kandırmak, aldatmak ve meseleyi saptırmak için atılan şüphelerden bir tanesi de müslümanlara karşı kafirlere yardım etmenin iki türlü olduğu şüphesidir.

Bu şüpheyi ortaya atan kimseler, müslümanlara karşı kafirlere yardım etmenin iki türde olduğunu söylediler:

1 - Küfür Olan Yardım:
Bu; müslümanlara karşı kafirlere, kafirlerin küfürleri ve müslümanların İslam’ı sebebiyle müslümanlara karşı yardım etmektir.

2 - Küfür Olmayıp Mübah Olan Hatta Yapılması Gereken Yardım:
Bu ise; kafirlere zulmeden müslümanlara karşı adaleti yerine getirmek için kafirlere yardım etmektir.
Bu Şüpheye Cevap:
Geçersiz olan bu şüpheye de Allah-u Teâlâ'nın yardımı ile şöyle cevap veriyorum:
1 -
Müslümanlara karşı kafirlere yardım etmeyi bu şekilde iki kısma ayıran kimse; şer’i hiçbir delile dayanmayan, selefi salihin yapmadığı bir şeyi kendi kafasından uydurarak şüphe olarak ortaya atan bir kimsedir.
2 -
Müslümanlara karşı kafirlere yardım etme meselesini iki kısma ayıran kimse tıpkı Allah-u Teâlâ'nın şeriatı dışında bir şeriate (tağuta) muhakeme olunmasının hükmü kendisine sorulan ve bu konuda şöyle diyen kimseye gibidir:
"Bu mesele iki kısımdır.
a - Şayet bu kimse Allah-u Teâlâ'dan başkasına ibadet etmek niyetiyle Allah-u Teâlâ'nın şeriatı dışında bir şeriate (tağuta) muhakeme olursa kafir olur.
b - Şayet Allah-u Teâlâ'dan başkasına ibadet etme niyeti olmaksızın Allah-u Teâlâ'nın şeriati dışında bir şeriate (tağuta) muhakeme olursa bu ise mübahtır.
Her müslüman bilmelidir ki müslümanlara karşı kafirlere yardım etmek Allah-u Teâlâ'nın şeriatı dışında bir şeriate (tağuta) muhakeme olmak gibidir. Böyle yapan kimse, niyeti her ne olursa olsun kafir olur.
Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim bir kavme hidayet etmez. Kalplerinde hastalık olanların: "Bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz" diyerek onlara koştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, katından bir fetih veya bir emir getirir de onlar nefislerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar." (Maide: 51-52)
Allah-u Teâlâ bu ayette kafirlere yardım eden kimselerin yardım etme sebeblerinin ilerde başlarına bir eziyet gelmesinden çekinmeleri olduğunu söylemiştir. Bu kimseler buna rağmen kafir olmuşlardır. Ayette kafirlere yardım edip destek olmanın sebebinin kafirlerin küfrü olduğunu zikretmemiştir.
3 -
Bu şüpheyi ortaya atan kimsenin söylediği her iki görüş de batıl olup İslam’a uygun değildir. Bunu şu şekilde ısbatlayacağım:
A - Bu görüşlerden birincisini ortaya atmak, yani; müslümanlara karşı kafirlere yardım etmenin küfür olma sebebinin sadece kafirlerin küfrü ve müslümanların ise İslam’ı nedeniyle olduğunu söylemek apaçık bir şekilde batıldır.

Bunun sebebi şöyledir:
a - Bir söz veya amelle olmasa bile zaten kafire küfürleri sebebiyle meyletmek bizatihi küfürdür.
b - Bu görüş, daha önce apaçık bir şekilde bir kısmını zikrettiğimiz Kuran ve sahih sünnete zıt olan bir görüştür. Zira ayetlerde küfür sebebinin sadece kafirleri dost edinme olduğu belirtilmiştir. Yani kafirlere yardım (tevelli), her ne sebeble gerçekleşirse gerçekleşsin, gerçekleştiği anda küfür olur. Şayet bu dostluk, kafirlerin küfürleri sebebiyle gösterilmişse bu durumda iki kat küfür işlenmiş olunur. Bu küfrün temeli ise kafirleri sevmeye dayanır, kafirlere yardıma dayanmaz.
c - Bu görüş, İslam tarihinde olmuş ve hakkında İslam alimlerinin fetva verdiği sabit olaylara zıddır. Çünkü tarihte sırf kafirlerin küfürleri sebebiyle müslümanlara karşı kafirlere yardım eden olmamıştır. Müslümanlara karşı kafirlere yardım eden bir kimse, bunu ya onlardan korktuğu için ya da mevki makam, mal elde etmek için yapmıştır. Buna rağmen o zaman ki İslam alimleri böyle yapan bir kimsenin kafir olduğunda ittifak etmişlerdir.
Bunu daha iyi anlamak için İbni Teymiye’nin müslümanlara karşı tatarlara yardım edenler hakkında verdiği fetvayı oku!
Bu fetvada; böyle yapan kişinin ikrah altında olduğunu söylese bile irtidadına hüküm vermiştir. (Fetvalar c:28 s:539, El Furuğ c:9 s:163)
Ayrıca Süleyman al’eş-Şeyh ile Şeyh Hamd b. Atik’in; "kafirlere buğz etmesine ve müslümanları sevmesine rağmen müslümanlara karşı müşriklere yardım edenlerin hakkındaki" fetvalarını oku. Bu kitapta bunlara değindik.
d - İslam alimleri müslümanlara karşı kafirlere yardım etmenin bizatihi küfür olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Bu konudaki yardımın küfür olabilmesi için kafirlerin küfründen dolayı olması şartını hiç bir alim söylememiştir. Daha önce naklettiğimiz gibi bazı alimler kafirlere buğz etse ve müslümanları sevse bile müslümanlara karşı kafirlere yardım edenin kafir olacağına hüküm verdiler.

Şeyh Muhammed b. Abdulvahhab şöyle dedi:
"Salih müslümanı şirk koştuğu veya şirk koşmayıp sırf müslümanlara karşı müşriklere yardım ettiği için tekfir eden delillerin Allah-u Teâlâ'nın kelamı, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti ve bütün alimlerin sözlerinde çokça olduğunu bilin." (Ed-Dürerü’s-Seniye c:10 s:8)

Şeyh Abdullatif b. Abdurrahman şöyle dedi:
"Kişi şirki sevmeyip ona buğz edebilir, tevhidi de sevebilir. Buna rağmen müşriklerden beri olmaması ve tevhid ehlini dost edinip onlara yardımcı olmaması sebebiyle akidesi bozulur. Böylece heva ve hevesine tabi olmuş, İslam’ı bozulmuş, şirke girmiş ve tevhidin bazı asıl ve kollarını terketmiş olur. Bu terk ettiği asıl ve kollar olmaksızın kendisinden razı olduğu ve seçtiği imana sahip olması asla mümkün olmaz.
Bu kimse Allah-u Teâlâ için sevmediği, Allah-u Teâlâ için buğz etmediği ve Allah-u Teâlâ için düşmanlık göstermediği müddetçe tevhidi dosdoğru olarak yerine getirmiş olmaz. Bu hükümlerin hepsi "Lâ ilâhe illallah"ın manasından anlaşılmaktadır."(Ed-Dürerü’s-Seniyye c:8 s:396)

Şeyh Hamed b. Atik şöyle dedi:
"Müslümanlara karşı müşriklere yardım etmek, müslümanların gizli hallerini onlara söylemek veya müşrikleri dille savunmak ya da bulundukları duruma rıza göstermek küfür olan amellerdendir. Müslümanlardan kim ikrah durumu olmadığı halde kafirlere buğzetse ve müslümanları sevse bile bunlardan herhangi birisini yaparsa mürted olur."(Ed-Difa an Ehli’s-Sünne ve’l-Etba s:31)


B - Bu görüşlerden ikincisini ortaya atmak yani; kafirlere zulmeden müslümanlara karşı adaleti yerine getirmek için kafirlere yardım etmek mübahtır, hatta vaciptir şeklinde söylemek de apaçık batıldır.

Bu iddia şu yönlerden batıldır.

a - Anlaşmalı veya zımmi bir kafiri uğradığı zulümden kurtarmak için bir müslümanın İslam şeriatine göre yardım etmesi İslam’da meşrudur ve böyle yapmasını ona İslam emretmiştir.
Fakat hiçbir alim bu yardımı müslümanlara karşı kafirleri desteklemek olarak isimlendirmemiş ve bu şekilde vasıflandırmamıştır.
Bu sebeble herkim müslümanlar tarafından zulme uğrayan anlaşmalı ya da zımmi olan bir kafiri uğradığı zulümden kurtarmaya çalışmayı, müslümanlara karşı kafirlere yardım etmek olarak isimlendirirse işte o kimse insanların en cahilidir.


b - Bir müslüman tarafından zulme uğrayan antlaşmalı veya zımmi bir kafirin hakkını o müslümandan ancak bir müslüman alabilir. Bu sebeble kafir kimsenin, hakkını kendisi veya bir başka kafir yardımı ile alması caiz değildir. Çünkü kafir her zaman müslümandan daha düşük mertebelidir ve müslümanın hükmü altındadır. Eğer kafir hakkını kendi eliyle veya başka kafirin yardımıyla müslümandan alacak olursa işte o zaman müslümandan daha üstün konuma gelir. Halbuki Allah-u Teâlâ müslümanın kafirden daha üstün olduğuna hüküm vermiştir.

Son olarak şöyle diyorum:

Rabbimiz bizi İslam dinine yardım eden, Allah-u Teâlâ'yı ve mü’minleri veli edinenlerden eylesin.
Bütün tağutlardan ve onların yardımcılarından beri olanlardan kılsın.
Allah-u Teâlâ yolunda şehit olmamızı nasib etsin.
Allah-u Teâlâ yolunda ileriye giden, geriye dönmeyen ve sabırlı olanlardan kılsın.
Bizi nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber haşretsin.
Son duamız şudur ki;
Alemlerin rabbi olan Allah-u Teâlâ'ya hamd olsun. Nebisi Muahmmed’e, ahalisine, sahabesine ve kıyamete kadar ona tabi olanlara salat ve selam olsun.
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
KÜFRE RIZA KÜFÜRDÜR


Bilindiği gibi küfür, inkarî ve inadî parçalardan meydana gelmiş bir bütündür. Küfrün bir parçasına rıza göstermek, küfrün hepsine rıza göstermek gibidir. Bu münasebetle din-i mübin-i İslam’da, küfre rıza göstermek değil, küfre isyan ile karşı koymak esastır. Allah-u Teala değişmez hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Ne sizden önce kitab verilenlerden dininizi oyuncak ve eğlence yerine tutanları ne de diğer kafirleri dost edinmeyin. Eğer gerçek mü’minlerseniz Allah’tan korkun.” (Maide Suresi 5/57)
Dikkat edilirse bu ayet-i kerimede hükm-ü küfür gündeme getirilmiştir. Hükm-i küfür; dinimiz islamca (şer’an) iman edilmesi gereken şeyleri hafife ve alaya alma neticesi meydana gelen küfürdür. Cenab-ı Allah değişmez hayat programımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Allah (Teala)nm ayetlerini (ahkâmına muhalefet etmekle maskara, oyuncak ve) eğlence ittihaz etmeyin (alaya almaymız.)” ( Bakara Suresi 2/231)
Cenab-ı Allah’ın ahkâmını beyan eden ayetlerle amel etmemek ve ayetleri maskara ittihaz etmek caiz değildir. Hiç kimsenin Allah-u Teala’nın hükümlerini hafife ve alaya almaya, eğlence ittihaz edinmeye hakkı yoktur. Binaenaleyh şer’an inanılması gereken şeylere önem vermek, saygı göstermek, İslamî gerçekleri ciddiyete alarak son derece hürmetle karşılamak gerekmektedir.
( Elfaz-ı Küfür (Hüseyin Aşık) Sh: 25, İST/1981)
Aksi halde küfür meydana gelir. Şunu bilmekte fayda vardır: İslam diniyle Şeriat-I Garra ile alay eden ve Şeriat-ı Garra’yı çağdışı ilan eden günümüz demokratlarını, laiklerini, liberallerini ve sosyalistlerini herkim destek verirse, o kimse şeksiz kafirdir. Çünkü zerre miktarı kadar imanı olan bir kimse, ne demokratları, ne laiklikleri, ne liberalleri ve ne de sosyalistleri tasdik eder. Aksine zerre miktarı kadar imanı olan kişi, bütün bu sayılan-ları red ve inkar eder. Tevhidin, Şeriat-ı Garra’yı çağdışı ilan eden kafirlere rıza göstermeye tahammülü yoktur. Şeriat düşmanlarına razı olanlar, doğrudan doğruya şeriatı yalanlayanlardır.
Müslüman; Allah’ın şeriatına dayanmayan hiçbir eylem ve söze rıza göstermeyen insandır. Allah’ın şeriatına dayanmayan eylem ve sözlere kalbî ve fiifî rıza gösterenler, İslam dinine karşı göstermiş oldukları teslimiyetlerini bilfiil bozmuş olanlardır. Dolayısıyla gayr-i şer’i olana rıza göstermek, sebeb-i küfürdür. Esasen küfrü imana tercih edenleri kalben ve fiilen sevmek, kafir olmaya yeterli bir sebeptir. Allah-u Teala değişmez hayat mektebimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz, iman üzerine küfrü tercih edip seviyorlarsa, onları dostlar edimneyiniz. Sizden kim, onları veli edinirse, işte onlar, zalimlerin tâ kendileridir.” (Tevbe Suresi 9/23)
Müfessirin-i ulemadan Şehid Seyyid Kutub (Rh.a.) bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: “Buradaki “Zalimler” sözünden murad; hiç şüphe yok ki, müşrikler kastedilmektedir. Böyle bir kavmi eğer onlar, küfrü imana tercih ediyorlarsa, dost edinmek şirktir.” (Fizilal-il Kur’an (Seyyid Kutub) C:3, Sh: 1615, Beyrut/1982) Çünkü böyle bir durumda küfre rıza söz konusudur.
Nitekim bu ayet-i kerimenin tefsirinde İmam-I Kurtubî (Rh.a.) şöyle diyor: “Herkim şirke razı olursa, o müşriktir.” (E1-Cami-u Li Ahkami’l Kur’an (İmam-ı Kurtubî) C: 8, Sh: 94, Mısır/1967)
İmam-i Kurtubî (Rh.a.) tefsirinin başka bir yerinde de şöyle diyor: “KÜFRE RIZA KÜFÜRDÜR. MA’SİYETE RIZA MA’SIYETTİR.” ( E1-Cami-u Li Ahkami’l Kur’an (İmarn-ı Kurtubî) C: 5, Sh: 418, Mısır/1967)


Dolayısıyla Müslüman, küfrün icra edildiği hiç bir yerde yer alamaz. Kelime-i küfrü telaffuz edeni dinleyip tasdik edemez.
Evet, küfre ve kafirlere rıza göstermek, başlı başına bir küfür ve kafirliktir. Bakınız bu konuda Molla Husrev (Rh.a.) şunları haykırıyor: “Siyeru’l Ecnas’ta kaydedildiğine göre; bir kimse, başkasına küfr ile emretmek için azmeylese, sırf bu azmi sebebiyle kafır olur. Şayed BİR KİMSE, KELİME-İ KÜFRÜ KONUŞSA VE BİR CEMAATTE 0 KONUŞANIN SÖZÜNÜ KABUL EYLESE, 0 CEMAATİN HEPSİ KAFİR OLUR.” (Durerü’l Hükkam Şerhu Gureri’l Ahkam (Molla Hüsrev) C: 1, Sh: 244,İST/1258)
Molla Hüsrev (Rh.a.)’ın bu açıklaması da bize gösteriyor ki; küfre kalben ve fiilen rıza göstermenin küfür olduğunda şüphe yoktur.
Akaid ulemasından Molla Aliyyül Kari (Rh.a.) şunları kaydediyor: “Yüz sene sonra olsa bile, kim ki küfretmeye azmederse, o kimse hemen o anda kafir olur. Küfür kelimesini konuşan kimseye, bu işinden dolayı rıza göstererek gülen kimse kafır olur. Bu söz şunu ifade ediyor: Kim küfür kelimesini konuşan kimseye, bu işinden dolayı rıza göstererek gülerse kafir olur. Ama rızası olmadan gülerse o kimse kafır olmaz. Bu hususta mühim olan nokta rıza göstermektir. Bir kişi küfür kelimesini konuşur, insanlar da onu o adamdan kabul ederse şöyle ki, küfür kelimesiyle bir vaiz, bir muallim veyahut bir yazar konuşur da insanlar, buna muttali olduklarında doğruluğuna itikad ederlerse kafir olurlar. Onlar için hiç bir mazeret yoktur. Ancak küfür kelimesi fukaha arasında ihtilaf edilen bir kelime olursa, böyle değildir.
El-Muhit adlı kitapta şu meseleden ziyade bahsedilmiştir: İnsanlar küfür kelimesini söyleyen kimseye hiçbir şey söylemeyip, küfür kelimesini konuştuktan sonra mecburiyet yok iken onun yanında otururlarsa, küfre iştirak etmiş olur1ar.” (Fıkh-ı Ekber Şerhi (Aliyyül Karı) Sh: 246, Beyrut 1984) Demek oluyor ki içerisinde ahkâm-ı küfür icra edilen mecisler de hiç bir mecburiyet yokken oturmak, küfre ve kafirlere rıza göstermektir. Bu da küfürdür.
Sonuç olarak küfre ve kafirlerin küfrî fiillerine kalbî ve fiilî rıza küfürdür. Küfre rıza, küfrü kabul edip tasdik etmek demektir.



KAFİRLERE BENZEMEK KÜFÜRDÜR


Kafirleri kafir yapan, hür iradeleriyle tercih ettikleri, kalp ve kalıplarına egemen kıldıkları küfürdür. Ka1bî ve fiilî olarak kafirlere benzemeye çalışmak, kafir olmaya kafidir.
Bilindiği gibi, Arap lügatında bir kavmin itikad ve amellerini taklit etme işine “Teşebbuh” denilmiştir. Teşebbüh, arzu duyarak batıl din ve ideoloji bağlısı topluluklardan biri veya birkaçına onlara ait alâmet-i farika vasfındaki hususiyetlerinde benzemektir. (Mirkatü’l Mefatih Şerhu Mişkatu’l Mesabih (Aliyyül Karî) C: 4, Sh:431, Beyrut/ty.) Dikkat edilirse kafirlere teşebbüh; İslam’ın hududlarını aşma olayıdır. Yani kafirlere benzemek, İslam’ın hudutlarından çıkıp batılın hudutlarına ayak basmaktır.
Ferdî, ailevî ve içtimaî hayatta İslam’ın çerçevesini aşmaya, ilahî yasaları ihlale sebeb olan her bir sözü, davranışı ve işi Allah ve O’nun peygamberi yasaklamıştır. (El Helal-u vel Haramu Fil İslam (Yusuf Kardavî) Sh: 82, Beyrut/ty.) Nitekim bu konuda şanlı önderimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) şöyle buyuruyor:
“Her kim bir kavme benzemeye özenirse o da onlardandır “ ( Sünen-i Ebi Davut (Ebu Davud) C: 4, Sh: 44, Beyrut/ty.)

İslam uleması yukarıdaki hadis-i şerifin ışığında kafirlere benzemenin hükmünü izah etmişlerdir. Gümüşhanevî (Rh.a.) bu konuda şöyle diyor: “Kafirler arasında yerleşip bina yapan, onların bayramlarına iştirak eden ve onlara benzeyen kişi bu hal üzere öldüğünde kıyamet günü onlarla haşrolunur.” (Camiu’l Mutun (A. Ziyauddin Gumüşhanevî) Sh: 40, İST/ty.)
Dikkat edilirse kafirlere benzemek, küfre giden bir yoldur. Kafirlere benzemek, İslam dininden vazgeçip, batıl ve muharref dinlere intikal etmenin alametidir.
Biz müslümanlar kafirlere benzemekten, yaşayışları reddedilmiş olan bid’at ehline uymaktan nehyedildik. Kendisini mizah ve şaka yolu ile suret ve sireten Yahudi ve Hıristiyanlara benzetirse kafir olur. (Şerhu Kitabi’l Fıkhı’l Ekber (Aliyyul Karî) Sh: 279-280, Beyrut/1984) Sırrı Paşa (Rha.) bu konuda şunları kaydediyor:
“Bele zünnar (papazların bellerine bağladıkları kuşağı) bağlamak gibi bazı meası/günahlar dahi var ki Hz. Şari (şeriat’ın sahibi) onları alamet ve emaret-i tekzibden addetmiş (saymış) bu da edille-i şer’iyye ile bilinmiş olduğundan o misillü measinin mürtekibi (günahların failinin) kafir olduğundan niza/ihtilaf yoktur.” (Nakdü’l Kelam Fi Akaidi’l İslam (Sırrı Paşa) Sh: 248, İST/ty.)


Görü1düğü gibi din-i mübin-i İslam’a göre; şer’i şerifi tekzibe alamet olan herhangi bir davranışı kafirlere özenerek işlemek küfürdür.
İslam ulemasından Şehid İskilipli-Atıf Hoca (Rh.a.) yukarıdaki hadis-i şerifin ışığında şunları söylüyor: “Bu hadis-i şerif mantuku itibariyle adetlerinde ve yaşayışlarında gayr-i müslim milletlere benzemekten kaçınmayı mutazammın olduğu gibi süret ve siretlerinde müslümanların en iyilerine benzemeyi de ifade etmektedir.
Şu halde bu hadis-i şeriflerin yüce manasınca müslümanlar küfür adet ve yolu, çirkin bid’at alâmeti sayılan şeylerde kafirlere ve çirkin bid’at sahiplerine teşebbüh/benzemekten men ve nehy olunmuştur.
Bir müslümanın küfür adet ve alâmeti sayılan bir şeyi zaruret olmadan giyinmek veya takınmak suretiyle gayr-i müslimleri taklidi ve kendisini onlara benzetmesi şer’an yasaktır. Bu hususta icma-i ümmet dahi in’ikat etmiştir. Bunda hiç bir şüphe yoktur.
Teşebbuh, başkalarının yaptığı bir işi onlara tabi olarak yapmak demektir. Şu halde hadis-i şerifin manası, bir millete benzemeye özenenler, benzemek istenilen ortak değerde onlardandır. 0 ortak değer küfür ise küfürde, ma’siyet ise ma’siyette, salah-ı hal ise salahta, bunların âdeti ise âdette o milletin hükmüne tabi olurlar, demektir.” (Frenk Mukallitliği ve İslam (Atıf Hoca/Ter: Sadık Albayrak) Sh: 2-3, İST/ty.)
Evet, kafirlere kalbî ve fiilî olarak benzemek, başlı başına bir küfürdür. Şu bir hakikattır ki; müslümanlara benzeyen kişi müslümanlardandır, kafirlere benzeyen kişi de kafırlerdendir.
İslam ulemasından Menâvî (Rh.a.) özetle şöyle diyor: “İçi dışını onaylar bir şekilde bir kişi bir toplumun Adetlerini benimser, onların ahlaki ile ahlaklanır, onlara has işleri yapmakla tanınır, kılık-kıyafette ve benzeri bazı işlerde onlarla bütünleşirse onlardan olmuş olur.
İmanlı ve ahlaklı kişilere benzemeye çalışan kişi de pek tabii ki onlardandır. Onlara saygı duyulduğu gibi ona da saygı duyulur. Büyük günahları açıktan işleyen fasıklara benzeyen kişi de hiç şüphesiz onlar gibi küçümsenir ve aşağılanır. Yücelik nişanını takınan kişi bilfiil yücelmemiş olsa da ikram görür.
Açıktan büyük günahları işleyen kişilerin kendilerine has giysileri olsa diğer insanlar bu giysileri giymekten yasaklanır. Çünkü bu durumda tanımayan kişi onların giysisini giyinen kişiyi onlardan sanabilir. Bu da hem zanda bulunan kişiyi günahkar kılar, hem de böylesine bir kötü zanna sebebiyet veren kişi günahkar olur.
Benzeşmeler inançlar ve arzular gibi kalbî tasarruflarda olduğu gibi sözler ve işler gibi duyulur-görülür nevinden hususlarda da olabilir. Yemek, içmek, giyinmek, ev edinmek, evlenmek, birleşmek: ayrılmak, binmek - inmek gibi âdet1erde de gerçekleşebilir.
Allah, Hz. Muhammed (SAV)’i hikmetle, sünnet, şeriat ve minhacla göndermiştir. Bu şeriatte Yahudiler ve Hıristiyanların semaviliğini yitirmiş değer yargıları ve hayat tarzlarına muhalif ve yepyeni kanunlar koymuştur. Bu sebeple Hz. Muhammed (S.A.V.) açık bir şer ve zarar görülmeyen hususlarda bile onlara aykırılığı emretmiştir.
Kıymet hükümlerinde ve kılık kıyafette müştereklik benzeşenler arasında, ahlakta ve amelde duygu ve davranış birliğine sebeb olur. Bu, tercübe edilmiş bir gerçektir. Mesela; İlim adamlarının toplumca bilinen giysilerini giyinen kişi onlara katıldığı duygusunu taşır. Savaşçıların techizatını takınan kişi de onların duygu ve davranışlarından etkilenir. Hareketleri onların hareketlerini andırır.
Dış görünümde aykırılık zıtlığa neden olur. Bu da kişiyi bir taraftan Allah’ın öfkesi altına sokacak, sapıklığa götürecek işlerden hakikat ehli kullarla irtibatlanmaya yöneltir.
Zahirde benzerlik karışıma da sebep olur. Artık müslümanlarla batıl din ve ideoloji mensublarını ilk bakışta ve pek çok hususta ayırmak zor olur. Bu nedenle İbn-i Teymiyye (Rh.a.) şöyle diyor: “Her ne kadar: “... Sizden Yahudi ve Hıristiyanları dost edinen kişi onlardandır.“ ( Maide Suresi 5/51) anlamındaki ayet-i kerime onlara benzeyenin kafirliğine işaret ediyorsa da bu hadis ve benzerleri „gayr-i müslimlere en basit ahvalde benzerliğin bile haram olacağına delalet etmektedir.”
Kısacası benzeme küfürde ise küfür, haramda ise haram, şiar da ise şiarın hükmü tahakkuk eder.” (Feyzu’l Kadir Şerhu Camiu’s-Sağir (Menavî) C: 6, Sh: 104, Beyrutlty.) Şunu bilmekte fayda vardır: Müslümanların itikat ve amelleri kafirlerin itikad ve amellerine benzemez. Bu nedenle müslümanlar, her yerde ve her zaman itikaden ve amelen kafırlerden farklı ve haklı olduklarını ortaya koymakla mükelleftirler. İtikat ve amelde kafirlere benzeyenler, kafirler gibi olurlar. Çünkü itikaden ve amelen kafire benzemek küfürdür.



MÜSLÜMANI TEKFİR ETMEK KÜFÜRDÜR


Yeryuzünde tağutu tekzib ederek Allah’a iman etmiş bir müslümanı küfürle damgalamak, küfürdür. Çünkü böyle bir durumda küfrü kuvvetlendirip güçlendirme söz konusudur. İslam’a göre küfrü kuvvetlendirip güçlendiren her emare küfürdtür.
İman esaslarına riayet ederek müslüman olmuş ve hayatında “elfaz-ı küfür” ile “efal-i küfür” meydana gelmemiş bir kişi, sırf bir, başkasının “sen kafirsin” sözüyle kafir olmaz. Aksine böyle birisine “sen kafırsin“ diyen kişi kafır olur.
Bakınız bu konuda Şanlı önderimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) şöyle buyuruyor:
Kim bir insanı kafır diye çağırırsa, yahut öyle olmadığı halde, “Ey Allah düşmanı” derse, söylediği söz kendisine döner.” (Sahıh-ı Muslim Terceme ve Şerhı (A Davudoğlu) C 1 Sh 321 İST/1977)


Mü’mine lanet etmek onu öldürmek gibidir. Bir mü’rnini küfr ile itham eden onu öldürmüş gibi olur.” (Sahih-i Buhari (İmam-ı Buhari) C: 7, Sh: 233, İST/ 1315)

Bizim gibi namaz kılan, kıblemize yönelen ve kestiğimizi yiyen kimse, Allah’ın ve Resulünün teminanı elde etmiş kabul edilir. 0 halde (böylelerini öldürmek suretiyle) Allah’ın verdiği teminat ve ahdi bozmayın.” (Sahih-i Buhari (İmam-ı Buhari) C: 1, Sh: 102, İST/ 1315)
Bir insan (müslüman) kardeşine: “Ey kafir” diye hitabettiği zaman, ikisinden biri bu sözü üzerine almış olur. Şayet söylediği gibi ise küfür onda kalır, değilse söyleyene döner.” (Sahih-i Buharı (İmam-ı Buhari) C: 7, Sh: 97, İST/ 1315)


Bir kimse müslüman kardeşini tekfir ederse küfür (tekfir edilen veya edenden) biri üzerine döner.” (El Müsned (Ahmed b. Hanbel) C: 2, Sh: 142, Beyrut/ty.)

Bu hadis-i şerifleri dikkate alan İslam uleması, müslümana karşı ileri sürülen te’vilsiz tekfirin küfür olduğu hususunda görüş birliği içerisindedir. Müslümanı tekfir etmenin küfür olmasının birçok sebebi vardır. Ancak en büyük sebep, imana taarruzdur. Bakınız bu konuda Said Havva şöyle diyor: “Her kim bir mü’mini kafirlikle damgalarsa şüphesiz kafir olur. Bir mü’mini kafirlikle suçlamanın küfre yol açmasının sebebi, bu suçlamanın iman özüne karşı girişilmiş bir saldırı niteliği taşımasıdır. “ (El-İslam (Said Havva) Sh: 95, Beyrut/1981)
Bu nedenle İslam alimleri, sürekli müslümandan küfür ithamını iptal eden söz ve davranışlara önem vermişlerdir. Bakınız bu konuda İbn-i Abidin şöyle diyor: “Müslümandan küfür ithamı düşüren her söz tercihe daha layıktır, velev ki zayıf olsa bi1e.” (Mecmua’tur-Resail (İbn-i Abidin) C: 1, Sh: 34, İST/1325)
Unutmayalım ki, müslümanı tekfirde gayret edenler, küfre eleman kazandırmada gayret gösterenlerdir.
La ilahe illallah Muhammedün Resulüllah dedikleri ve bununla tenakuz teşkil eden bir vaziyette bulunmadıkları müddetçe ehli kıbleye dil uzatmaktan, imkan nisbetinde sakınmak lazımdır. Çünkü tekfirde tehlike vardır, sükutta yoktur. Tekfir, tekfir edilenin malının alınması, kanının dökülmesi, cehennemde ebedî kalınmasına hükmedilmesi gibi önemli hukukî neticeler doğuran şer’i bir hükümdür.( İslam’da Müsamaha (İmam-ı Gazali [Ter: Süleyman Uludağ Sh: 43-46,İST/1972) Bu münasebetle müslümanlar hakkında rastgele tekfirden uzaklaşılmalıdır. Aksi halde kişi müslümanı tekfir etmek suretiyle kendi imanını kaybeder. Elbette ki, kendi imanını kaybeden bir kimse, iman yerine küfre sahip olmuş olur.
Evet, İslam’a teslim olanı teslimsizlikle itham etmek, teslimsizliğin ta kendisidir. İslam’a karşı teslimiyetsizlik de küfrün ta kendisidir. İbn-i Manzur bu konuda şöyle diyor: “Müslüman kardeşine kafir diyen ya doğru söylemiştir veya yalan söylemiştir. Doğru söylemişse tekfir ettiği şahıs kafir olur. Eğer yalan söylemişse müslaman olan kardeşini tekfir ettiğinden, küfür kendine döner ve kerdisi kafir olur.” (Lisanü’l Arab İtbn-i Manzur) C: 5, Sh: 146, Beyrut/1955) Bu münasebetle haksız yere yani elfaz-ı küfür ve efal-i küfür hayatında meydana gelmemiş bir müslürnanı küfürle damgalayıp tekfir etmek küfürdür. Bu küfrü işlemeye teşebbüs eden de kafirdir.


KAFİRLERİ TEKFİR ETMEMEK KÜFÜRDÜR


Küfür küfürdür, İslam da İslam’dır. Küfre küfür, İslam’a İslam demek, Allah’a imanın alametidir. Açıktan iman esaslarını red ve inkar edenlere kafir demekten kaçınmak, kafirleri küfürleriyle birlikte sevip saygı duymak demektir. Küfrü ve kafiri sevip saygı duymak ise, Allah-u Teala’yı inkar etmekle eşdeğerdir.
İslam’a göre iman iddiasında bulunanlar, küfrü ve küfrün menbaı sayılan Tağutu inkar etmekle mükelleftirler. Allah-u Teala değişmez hayat düsturumuz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Sana indirilen Kur’an’a ve senden önce indirilen kitablara iman ettik, diye boş iddiada bulunanlara bakmaz mısın? Onlar Tağut’un (İslam’la çatışan ve çarpışan şahıs, ilke, anayasa ve rejimlerin ölçüleriyle) muhakeme olmak istiyorlar. HALBUKİ ONLAR ONU (TAGUT’U) İNKAR ETMEKLE EMROLUNMUŞLARDIR. Şeytan ise, onları çok uzak bir sapıklığa düşürmek ister.” (Nisa Suresi 4/60)


Dikkat edilirse bu ayet-i kerime’ye göre Allah-u Teala’nın inzal ettiği nizama mukabil ve onun yerine geçmek üzere hukuk ve nizam vaad edenlere tağut dememek, kendilerini reddetmemek, tağutluktur. Dolayısıyla “Kafirleri küfürleriyle vasıflandırmaktan kaçınmak küfürdür” hükmü Kur’an’a muvafık olan bir hükümdür.
Kafirleri tekfır etmemek/küfür ile damgalamamak, şehadet davasını bozar. Yani imanı bozan durumlardandır.
Bakınız bu konuda Said Havva şöyle diyor: “Şehadet kelimesini reddedenleri kafir saymamak, şehadet davası ile çelişen bir durumdur. Bu konudaki genel kaide şudur:
KAFİRİ TEKFİR ETMEYEN/KAFİR SAYMAYAN ŞÜPHESİZ KENDİSİ KAFİR OLUR. HER KİM DE KAFİRİN KÜFRÜNDE ŞÜPHE EDERSE ŞÜPHESİZ 0 DA KAFİR OLUR. Kafirin, kafirliğine şüphe ile bakmanın veya onun inanç sistemini doğru görmenin ya da bu inanç sistemini küfre götürücü saymanın küfre yol açması da, bu tutumun Allah’ı ve Peygamberimizi yalanlama anlamına gelmesinden, ötürüdür. “ ( El İslam (Said Havva) Sh: 95, Beyrut/1981)


Evet, Allah-u Teala’yı ve Allah-u Teala’nın inzal ettiği sistemi açıktan red ve inkar edenlere kafir dememek başlı başına bir kafirliktir. Çünkü Allah’ı ve Allah’ın kanunlarını açıktan reddedenlere kafir demeyen kişi, bu işi yapanın küfrüne rıza göstermektedir. Gayr-i müslim olan bir kimseye müslüman ismini vermektedir. Bu da, müslümanı kafir yapacak bir cinayettir.
Ahkâm-ı şirk’in istilası altındaki İslam coğrafyasında kafirleri tekfir etmeme hastalığı, Şeriat düşmanı Laik Müslüman(!) tiplerin çoğalmasına sebep olmuştur. Şu bir hakikattır ki hem laik, hem müslüman olmak mümkün değildir. Çünkü bir insan ya laiktir ya müslümandır. “Laik Müslüman(!)” iddiası, iki ayrı ilaha teslimiyetin bir ifadesidir. Bu da tamamen müşrikliktir Bunun için diyoruz ki, ‘Devlet ayrı, din ayrı, Devlet dine hükmedecek fakat din devlete karışmayacaktır” diyen laiklerin müşrikliklerini gizleyip ikrar etmemek imana münafidir. Yani imanı bozar.


Sonuç olarak yeryüzünde Allah-u Teala’nın gönderdiği şeriat nizamını çirkin görüp reddedenlere “müslüman” ismini verme konusunda hiçbir müslüman muhayyer değildir. Yine hiç bir müslüman şeriat nizamını çirkin görerek ona mukabil ve yerine geçmek üzere kanun, yasa, anayasa ihdas edenlerin küfründen şüphe etme konusunda muhayyer değildir. Şeriat nizamını reddettiğini ilan ve iddia edenleri kafirlikle isimlendirmekten kaçınmak kafirliktir. Kur’an-ı Ke rim’de kafirlerin yollarının daha doğru olduğunu iddia eden gavur kayırıcıları tağut’a iman edenler olarak takdim edilmişlerdir. Nitekim Allah’u Teala şöyle buyuruyor:
“Kendilerine kitaptan nasib verilmiş olanların cibte ve tağut’a iman edip, küfredenlere: “Bunlar müminlerden daha doğru yoldadırlar” dediklerini görmedin mi?” (Nisa Suresi 4/51)

Şunu unutmayalım ki; Demokrasiyi şeriata tercih edenleri, hakimiyet kayıtsız şartsız halkındır ilkesine sarılanları, laiklik ilkesine iman edenleri, karısını kızını meydanlarda açık saçık dolaştıran deyyusları, faizi serbest eden vampirleri, parlamentolarda Şeriat-ı Garra’ya muhalif anayasa metinlerini uyduran sahte ilahları, ahkâmda Avrupa’ya dilencilik eden Avrupaperestleri, Şeriatı Demokrasi’ye tercih edenden, hakimiyet kayıtsız şartsız Allah’ındır düsturuna iman edenden, laiklik ilkesini red ve inkar edenden, karısını kızını İslamî tesettüre büründürenden, faizi yasaklayan savaşçılardan, Parlamentolarda uydurulan anayasa metinlerine toptan La/hayır diyenden ve Avrupa Topluluğuyla bütünleşmeyi reddedenden daha doğru yolda görenler, cibt ve tağut’a iman etmiş gayur kayırıcılardır. Bu böyle biline...
 
Y Çevrimdışı

Yed-i Beyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Yönetici olarak, konu ile alakalı olamayan bir mesajın atılamsını engellemeniz lazımdı...:) Ben burada sadece tekfir'i paylaştım. Siz ise, saptırarak farklı yerelere götürmüşsünüz konuyu. Ders alınacağını zannediyorum..

Esenle kalın..
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Yönetici olarak, konu ile alakalı olamayan bir mesajın atılamsını engellemeniz lazımdı...:) Ben burada sadece tekfir'i paylaştım. Siz ise, saptırarak farklı yerelere götürmüşsünüz konuyu. Ders alınacağını zannediyorum..

Esenle kalın..

Fazla bilgi göz çıkarmaz , o konuda işleniyor
 
Y Çevrimdışı

Yed-i Beyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Seninkiler eksik ve yanlış kişiden alıntı :)

Şeyh Muhammed b. Abdulvahhab şöyle dedi:

Vahhabilik başlı başına sapkınlıgın kaynagıdır islam alimlerimiz bunlara beyan getirmiştir vahhabilik dalalettir bunu savunacak degilsin yahudi dönmesi muhammed abdul vehhab islama fitne sokmuştur nurcularla degil yahudi uşakları ile uğraşmak lazım.

NURCULARA (F.G.) HEDİYE :
arkadaşım bilmeden konuşma Nurculuk Bediüzzamanın yoludur.Fettulahcılık ayrı, Nurculuk ayrıdır fetullah hoca Bediüzzamandan ders dahi almamıştır.bir araştır istersen.

Vehhabiligin dalaletleri üzerine:

Mekke-i mükerreme şafii müftüsü Esseyyid Ahmed bin Zeyni Dahlan, El-Fütuhat-ül-islamiyye kitabının 2.cüz 228.sayfasından başlayarak, Fitnet-ül-vehhabiyye başlığı altında bunların bozuk inançlarını ve müslümanlara yaptıkları işkenceleri anlatmaktadır. Bunun 234.sayfasında diyor ki:

(Mekkedekive Medinedeki Ehl-i sünnet âlimlerini aldatmak için, buralara kendiadamlarını gönderdiler. Bu adamlar, İslam âlimlerine cevap veremediler.Cahil ve sapık oldukları anlaşıldı. Kâfir olduklarını ispat eden birkarar yazılıp her tarafa gönderildi.)

Yusüf Nebhani’nin (Şevahid-ül-hak)kitabında, ikinci Abdülhamid hanın bahriye mirlivası [amirali] EyyubSabri Paşanın (Tarihi Vehhabiyan) ve (Mirat-ül-Haremeyn) kitaplarındada iç yüzleri yazılıdır.

İbni Abidin’in üçüncü cildindebagileri anlatırken ve (Nimet-i İslam) kitabının nikah bahsinde,Vehhabilerin ibahi yani dinsiz oldukları açıkça yazılıdır.

İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:

Vehhabiler,kendilerini Müslüman sayıp, vehhabilere muhalif olanların müşrikolduğuna inanırlar. Bundan dolayı Ehl-i sünneti ve Ehl-i sünnetâlimlerinin öldürülmesini mubah görürler. (Redd-ül-muhtar)


Vehhabilerin kâfir oldukları, Nimet-i İslam kitabının nikah bahsinde de yazılıdır.



Diyorlar ki:

1- Amel [ibadet],imanın parçasıdır, azalır çoğalır. Bir farzı yapmayan, mesela farzolduğuna inandığı halde, tembellikle namaz kılmayan kâfir olur. Buöldürülür, malları vehhabilere taksim edilir.

2-Peygamberlerin ve Evliyanın ruhlarından şefaat isteyen, bunlarınmezarını ziyaret edip, bunları vesile ederek dua eden kâfir olur.Kabirde olandan işitmeyenden dua istemek şirktir. Ölü ve uzakta olandiri, işitmez ve cevap vermez. Bunların fayda ve zararları olmaz. Ölmüşpeygamberden de bir şey istemek şirktir.

3- Mezarlar üzerinetürbe yapmak ve türbelerde namaz kılmak ve ölülerin ruhlarına sadakaadamak, caiz değildir. Haremeyn halkı şimdiye kadar kubbelere,duvarlara tapındı. Sünniler ve Şiiler bunun için müşriktir. Bunlarıöldürmek, mallarını yağma etmek helaldir, kestikleri leş olur.

Diğer yanlış inançlarından bazıları:

1- Bir Mezhebe uymayı kabul etmezler.

2-(Türbelerdeki Evliyaya tevessül etmek, şirktir. Peygamberlerin veEvliyanın mezarlarına türbe yaptırmak, Allah’tan başka şeyleretapınmaktır. Her türbe puthanedir. Bunların çoğu Lat ve Uzza putlarıgibidir. Müslümanların çoğu müşrik oldu) derler.

3- Şefaate inanmazlar.

4- Keramete inanmazlar.

5- Tasavvufa inanmazlar. Bu konuda şöyle diyorlar:
(Tasavvufunbaşlangıcı, Hind yahudilerinin bir oyunudur. Eski yunanlılardanalınmıştır. Tasavvufcular, şirk ve küfür üzeredir. Bunların kitapları,Ebu Cehlin hatırlarına gelmeyen şirk ile doludur. Mürid şeyhinetapınıyor. Evliyanın mezarlarını putlaştırıyorlar. Onlara tapınıyorlar.Mısırlıların en büyük mabudları Ahmed Bedevidir. Muhyiddin-i Arabi,yeryüzünün en büyük kâfiridir.)

6- Allahü teâlâ için adak yapmakve hayvan kesmek ve bunların etlerini fakirlere dağıtıp, sevaplarınıPeygamberlere ve Evliyaya hediye etmek şirk diyorlar.

7-Resulullahı övmeye, Ondan şefaat istemeye şirk, böyle yapanmüslümanlara müşrik, yani puta tapan kâfir damgasını basarlar. (Ölülerkendilerine söylenileni duymazlar. Ölüden dua, şefaat istemek, onatapınmak olur. Mescid-i nebeviye namaz kılmak için girenin, selamvermek için, kabre gitmesi, Hücre-i saadeti ziyaret için, uzakyerlerden gelmek yasaktır) derler.

Resulullahı metheden imam-ıBusayri’nin (Kaside-i bürde)sinden örnek vererek: (Bu sözler Allah’tanbaşkasına güvenmek, mahluku büyültmektir. Şirktir) derler.

8- (Arş kadimdir), (Allah Arş'ın üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması için Resulullaha da yer bırakır) derler.

9- Sebeplere yapışmaya, vesileye, tevessüle şirk derler.

Vehhabi mantığına bakın!

Vehhabi Feth-ul- mecid kitabının önsözünde, (Süud torunu Abdülaziz tevhidi yeniledi. Arabistan yarım adasına sulh ve emniyet getirdi. Oğlu Süud da, geçmişlerinin yoluna hayat verdi. Hulefa-i raşidinin yolunu açtı) diyor. Süud oğullarının kılıçlarının keskin olmasına dua ediyor. Yunanistanda, Atinanın en lüks otellerinde, yüzlerce gayrı meşru cariye ile, Yunan kızları arasında, yıllarca sefalet, içki ve fuhuş âlemleri sürerek 1964 yılında zevk, safa, işret içinde ölen Süudü ve dedelerini övmek için (hayat verdi, yol açtı) gibi methiyeler söylemesi, ondan yardım dilemesi şirk, suç olmuyor da, imam-ı Busayrinin, Allahü teâlânın sevgili Peygamberini övmesi, o yüce Peygamberin, mahlukların en yüksek derecesinde olduğunu bildirmesi, (Her istediğini vereceğim) müjdesi ile şereflenmiş olan o en yüksek Peygamberden yardım ve şefaat istemesi, suç ve şirk oluyormuş!

işde sapkınlıgın daniskası.Allah bizi muhafaza etsin.
 
ensarullah Çevrimdışı

ensarullah

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
8 de yazdığını hangi vehabi sahipleniyor bir göstersne :) Allah aşkına sen yazarken buna inandınmı.baştan yazayım
1-mezhebe uymayı kabul etmezler dersin mezhebe uymak farzmı sünnet mi vacipmi nedir.mezhep e bağlı olmayabilirler ama kör bi taassupla bağlananlar dışındakilere lafları olduğunu sanmam

2-islamda türbe yasaktır.mezarlar yükseltilmez kaynağını tam hatırlamıyorum(galiba muslim) " gördüğün her putu yık her mezarı yerle bir et(düzle)"İslamda ölülerden yardım yoktur ayrıca.Allah peygamber a.s ma bedir de melekleriyle yardım etmiştir.

3ve4 ü kendine göre yazmıssın inanmazlar diye.sizin gibi değil olnara bakış açımız doğrudur abdulhakem hocanın galiba sitede onlarla ilgili yazıları mevcut incelersin.

diğerlerini zaten yazmıssın kafana göre ama ALlah için tekrar soruyorum 8 de yazdfığına kendin inanıyormusun?
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Yedi Beyza isimli SAPIĞA !!!

Nimeti İslam kitabını din edindiğinden bu sapıklığının akidesi ortaya çıkmış oluyor.
Hayatında hiç vahabi gördün mü ki sen , ordan buradan alıntılarla bir toplumu kafir ilan ediyorsun be sapık !

Şimdi aktardığın yazıdan bazı alıntılar yaparak başta yazıyı aldığın TGRT ihlascıların olmak üzere senin de sapıklığını deşifre edeceğim:

Vehhabilerin kâfir oldukları, Nimet-i İslam kitabının nikah bahsinde de yazılıdır.

Diyorlar ki:
1- Amel [ibadet],imanın parçasıdır, azalır çoğalır. Bir farzı yapmayan, mesela farzolduğuna inandığı halde, tembellikle namaz kılmayan kâfir olur. Buöldürülür, malları vehhabilere taksim edilir.


Ehli sünnet mezheb imamlarından Amel artamaz, azalmaz diyen sadece hanefilerdir.
Diğer 2 mezheb imamı ( İmam şafii ve Ahmed b. Hanbel) "İman artar azalır" der. İmam Malik "İman artar , fakat azalmaz" der.
Bunlara da kafir demiş olduğunun farkındasın !!!! sapık .
Mezheb imamlarına kafir diyenlerin hükmü nedir ?

2-Peygamberlerin ve Evliyanın ruhlarından şefaat isteyen, bunlarınmezarını ziyaret edip, bunları vesile ederek dua eden kâfir olur.Kabirde olandan işitmeyenden dua istemek şirktir. Ölü ve uzakta olandiri, işitmez ve cevap vermez. Bunların fayda ve zararları olmaz. Ölmüşpeygamberden de bir şey istemek şirktir.

Kabir sevici olduğunuzu itiraf ediyorsunuz. Allahtan değil Ölülerden isteyenler tabi ki Abdulvahabi sevmez. Şirklerini ortaya çıkarıyor !
Adam sana şirk mi işle diyor ? Seni şirkten sakındırıyor sen adama kafir diyorsun. Halbuki o sana en başta demiş bile !!

3- Mezarlar üzerine türbe yapmak ve türbelerde namaz kılmak ve ölülerin ruhlarına sadakaadamak, caiz değildir. Haremeyn halkı şimdiye kadar kubbelere,duvarlara tapındı. Sünniler ve Şiiler bunun için müşriktir. Bunlarıöldürmek, mallarını yağma etmek helaldir, kestikleri leş olur.

Subhanallah , sapık yedi beyza Türbede namaz kılmayı , Kabir izerine türbe yapmayı savunuyor !! Sen şaka mı yapıyorsun yoksa Bizi mi deniyorsun bre sapık !!!
Bir Mezhebe uymayı kabul etmezler.

Mezhebe uymayınca kafir mi olunuyor cahil sapık ! Senin mezhebe uyduğun imam kime uymuştu . Mezhebler çıkana kadar insanlar kafir mi idi ?
2-(Türbelerdeki Evliyaya tevessül etmek, şirktir. Peygamberlerin veEvliyanın mezarlarına türbe yaptırmak, Allah’tan başka şeyleretapınmaktır. Her türbe puthanedir. Bunların çoğu Lat ve Uzza putlarıgibidir. Müslümanların çoğu müşrik oldu) derler.

Müslüman Türbedeki evliyanın Rabbine yalvarır. Ara kabloları kullanmaz. Türbe tapınak yaptırmaz !!
3- Şefaate inanmazlar.

Ayeti inkar eden kafir olur. Bu denileni ispatlayın ! Abdulvahabın hiç bir kitabında böyle bir şey yazmaz. İddia eden delilini sunsun ! Şefaati sizin gibi sapıkça anlamaz , Allahın dilediği zaman dilediği kimselere vereceği şefaat haktır. Tasavvufçuların bol kepçe şefaat anlayışı sapıklıktır !
4- Keramete inanmazlar.

Yine Şefaat mevzuunda olduğu gibi Tasvvufçularda görülen hokkabazlıklar ve sapık sihir ve menkıbeler İslamdan değildir. Keramet haktır , sapık hikayeler ve İslam dışı palavralar keramet adı altında İslama sokuşturulma ve beyin iğfal etme yalanları Reddedilir!


5- Tasavvufa inanmazlar. Bu konuda şöyle diyorlar:
(Tasavvufunbaşlangıcı, Hind yahudilerinin bir oyunudur. Eski yunanlılardanalınmıştır. Tasavvufcular, şirk ve küfür üzeredir. Bunların kitapları,Ebu Cehlin hatırlarına gelmeyen şirk ile doludur. Mürid şeyhinetapınıyor. Evliyanın mezarlarını putlaştırıyorlar. Onlara tapınıyorlar.Mısırlıların en büyük mabudları Ahmed Bedevidir. Muhyiddin-i Arabi,yeryüzünün en büyük kâfiridir.)

Subhanallah ne isabetli tesbitlerde bulunmuş yıllar önceden
6- Allahü teâlâ için adak yapmakve hayvan kesmek ve bunların etlerini fakirlere dağıtıp, sevaplarınıPeygamberlere ve Evliyaya hediye etmek şirk diyorlar.

Allahtan korkun !! Bu kadar iftira yetmez mii ? Bir kimsenin inancını aktarıyorsanız kitabından sayfa noları vererek delilleyiniz ki karşılaştıralım . İTTAKULLAH

El İnsaf ; Adam sizin sapıklığınızı , şirklerinizle mücadele etmiş , sizin müşrik inancından önlemek istediği için adama kafir diyorsunuz . Yoksa siz adama başka bir inancındna dolayı KAFİR DEMEMİŞSİNİZ!!

ALLAH sizi ıslah etsin , ıslahınız mümkün değilse en güzel şekilde hakkınızdan gelsin . Sapıklığınızla kininizle geberin .

Sizin ilim anlayışınız delilsiz mesnetsiz sapık tasavvuf anlayışını körü körüne savunmak , tasavvufçu olmayanları KAFİR diye damgalamak . Oysa şirk küfür haram olan kabir tapıcılığı , türbe aracılığı , Rabıtacı ve vahdeti vücudcu , ener hak sapıklığı , yahudi mesleği ebced cifir işleri dininiz olmuş .

ALLAHIM BUNLARDAN BERİYİM ,
ŞAHİD OL YA RAB
ŞAHİD OL YA RAB
ŞAHİD OL YA RAB

 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
İSLAM'DAN ÇIKARTAN 10 MADDE ve ŞERHİ





1-ALLAH’A ŞİRK KOŞMAK İMANI BOZAR :



İslam dininden çıkaran ilk maddemiz Allah’a şirk koşmaktır. Şirk en büyük günahtır. Yeryüzüne gelen her peygamber şirkten sakındırmış ve kavimlerini şirke karşı bilinçlendirmiştir.


Şirk Lüğatta; ortak olmak manasına gelir.
İslami terimde ise; Allah’ın Rububiyet’inde,[2] Uluhiyyetinde,[3] İsim Ve Sıfatlarında[4]ortağı olduğuna inanmaktır.
Şirk, günümüzde pek bilinmeyen bir gerçektir. Bu sebeple şirk mutlaka bilinmesi gereken ilk emirdir. Her müslüman ilkin şirk ve çeşitlerini bilmelidir. İzin verirseniz şirkten sakındıran bir ayet okuyalım.



وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا


1.Delil : "Allah'a ibadet edin,O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın." (en-Nisa, 36)
Delil Cümlemiz : “……hiçbir şeyi ortak koşmayın."
Açıklama : Ayet, Allah’a kulluk etmeyi, yalnız onu birlemeyi ve şirk koşmamayı emretmektedir. İzin verirseniz Kuranda şirkle alakalı bir ayeti anlayalım :




إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدِ افْتَرَى إِثْمًا عَظِيمًا



2.Delil : “ Hiç şüphe yok ki Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, bunun dışındaki günahları dilediği kimse için bağışlar. Her kim, Allah’a ortak koşarsa, hiç şüphe yok ki büyük bir günah ile iftirâ etmiştir. ”(Nisâ 48)
Delil Cümlemiz : “…Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz…”
Açıklama : “Ayet; şirkin asla bağışlanmayacağını, en büyük günahın şirk olduğunu ve şirkin ebedi cehennemlik bir amel olarak beyan edildiğini öğreniyoruz. “




تَاللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ



3.Delil : “ Allah’a yemin olsun ki biz gerçekten apaçık bir sapıklıkta idik. Çünkü sizi alemlerin Rabbi ile bir tutmuştuk (ona eş koşmuştuk) (Şuara, 97-98)

Delil Cümlemiz : ”…Çünkü sizi alemlerin Rabbi ile bir tutmuştuk (ona eş koşmuştuk) ”
Açıklama : Bu konuşmalar cehennem ehlinin dünyada taptıkları putlar (sistemler, liderler, sanatçılar…) arasında geçen konuşmalardır. Dünya hayatında Allah’a şirk koşmuş olan bu insanlar sapık bir yolda yaşadıklarını itiraf ediyorlar. Ayet içinde bildirilen şirk koşanlar, taptıkları putların rızık veren, hayat bağışlayan, yoktan var eden ve öldüren olduğuna inanmazlardı. Zira onlar bunları hak edenin Allah olduğunu bilirlerdi. Onlar putlara duydukları sevgide, onlara duydukları tutkuda, onlara her hususta itaatte şirk koşmuşlardı. Onlar, Allah ve peygamberlerinden gelen hükümleri hayatlarında tatbik etmeyip bilginlerini, atalarını Allah’a eş koşmuşlardı. Onlar yüceltmeleri gereken Allah’ı yüceltmeyip putları yüceltmişlerdi.[5] Bu yüzden şirke düşmüşlerdi. Allah’a şirk koşmak kişiyi ebedi cehenneme düşürür.



الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَـئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ



4.Delil : “ İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık, zülüm (şirk) bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlaradır ve onlar doğru yolu bulanlardır. ” (En’am, 82) ayeti inince ashab “imanlarına herhangi bir haksızlık karıştırmayanlar ” (cümlesini) anlamakta zorlandılar ve Ey Allah Rasulu “Bizden kim nefsine zulmetmez” diye sordular ? Rasulullah bu sizin sandığınız gibi değildir bu Lokman’ın (a.s.) “ Ey yavrucuğum muhakkak ki şirk büyük bir zülümdür” sözü gibidir. (Buhari-Müslim-Ahmed bin Hanbel)
Delil Cümlemiz : ” Ey yavrucuğum muhakkak ki şirk büyük bir zülümdür …”
Açıklama : Rasulullah nefse zulmetmenin şirk koşmak olduğunu Lokman’ın (a.s.) oğluna söylediği sözle açıklamıştır. Şirk koşmak, Allah’a karşı işlenen en büyük günahtır. Şirk asla affolunmayan ve sahibini de ebediyen cehenneme sürükleyen bir ameldir.


5.Delil: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur : “ Kulların Allah üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi şirk koşmayana azap etmemesidir. ” (İmam Buhari-Müslim)
Delil Cümlemiz: “………………şirk koşmayana azap etmemesidir.”
Açıklama : Rasulullah (s.a.v.) kulların Allah üzerinde hakkı olduğunu ve bu hakkın da kul şirk işlemediği takdirde azaba düşmemesi olarak açıklamaktadır. Hadis, Şirk işlendiği takdirde azabın hak olduğunu beyan etmektedir.


İzin verirseniz gelin hep birlikte şirkin çeşitlerini öğrenelim :



Şirk : Büyük, Küçük, gizli olmak üzere üç türlüdür.


1-Büyük Şirk:
Bir kimsenin ibadetlerde işlemiş olduğu şirktir. Bu şirk, insanı dinden çıkarır. Örn : Kainatı yöneten düzenleyen olarak salihleri, efendileri, gavs azamları[6] bilmek, kabirlerden fayda-zarar- rızık ve şifa beklemek, kanun koyma hakkını beşeri düzenlere vermek, putların veya bir insanın önünde eğilmek, türbeler önünde mumlar yakarak zenginlik istemek…


Büyük şirk altı kısımdır.
a-Duada şirk:
Kişinin duada Allah'ın dışında birine yönelmesidir. Bir kimsenin yardımı, Allah’tan beklemeyip, istemeyip, ummayıp bir Peygamberden – salihten – veliden - yatan ölüden – alimden - istemesi durumunda gerçekleşen şirktir. Diyelim ki; “ Ey Abdulkadir Geylani derdime şifa ver, Ey Efendim sen sıkıntımı görüyorsun derdime derman ver, Ey filan hazretleri oğlumun rızkını genişlet, kızımın bahtını aç gibi sözlerle dua etmekle…”



فَإِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ إِذَا هُمْ يُشْرِكُونَ


1.Delil : " Gemiye bindiklerinde, dini yalnız Allah'a halis kılanlar olarak O'na yalvarırlar. Onları karaya (ulaştırmakla) kurtarınca da, bakarsın ki, onlar ortak koşarlar." (el-Ankebut, 65)
Delil Cümlemiz : “……dini yalnız Allah'a halis kılanlar olarak O'na yalvarırlar…………..”
Açıklama : Ayet, gemide bir boğulma tehlikesi geçirince hemen Allah’a dönen insanların halini beyan etmektedir. Bu insanlar ne zaman gemi içinde bir boğulma tehlikesi yaşasalar hemen Allah’a dönerler boğulma tehlikesinden kurtulunca da Allah’a şirk koşmaya başlarlardı. Ayet, sıkıntı anında duayı Allah’a yaptıklarını, sıkıntı bitince de duayı (ibadet) putlara doğru yaptıklarını belirtir.
Günümüzde bir çok insan bir kaza, musibet, deprem anında Allah diyerek dua eder sonra kurtulunca da Allah’a yine çeşitli varlıkları Allah’a şirk koşarlar.[7]


b- Niyet ve kasıtda şirk :
Kişinin, amelini Allah için ihlaslı kılmayıp, kişiler ve kurumlar adına yapması ve dünya çıkarlarını Allah’ın rızasını kazanmaktan daha hoş görmesidir.



مَن كَانَ يُرِيدُ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا نُوَفِّ إِلَيْهِمْ أَعْمَالَهُمْ فِيهَا وَهُمْ فِيهَا لاَ يُبْخَسُونَ أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الآخِرَةِ إِلاَّ النَّارُ وَحَبِطَ مَا صَنَعُواْ فِيهَا وَبَاطِلٌ مَّا كَانُواْ يَعْمَلُونَ



1.Delil : “Kim (yalnız)dünya hayatını ve onun ziynetini istemekte ise, onların işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve onlar orada hiçbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar ahirette ateşten başka hiçbir şeyleri olmayacak kimselerdir. Orada işledikleri şeyler boşa gitmiştir. Zaten yapa geldikleri de hep batıldır.” (el-Hud,15-16)
Delil Cümlemiz : “…………………..Kim (yalnız) dünya hayatını ve onun ziynetini istemekte ise,…………”
Açıklama : Bir kimse Allah için değil de bir başkası için bir amel işlerse o amelin sevabını Allah’tan alması mümkün değildir. Ameliyle dünya nimetlerini kazanmak amacında ise; Allah’ın rızasını aramadığı kesindir. Bu ameliyle Allah rızası aramadığı için şirk koşmuş olur. Zira ameller ancak Allah için yapılır.


c-İtaatte Şirk:
Bir kimsenin, Allah’ın emrine hükmüne bildirdiklerine itaat etmeyip kişilerin sistemlerin kurumların- patronların şıhların emrine uyması durumunda gerçekleşen şirktir. Allah ve Resulünün ilkesine muhalif hüküm koyanlara itaat etmek bu şirk içine girer.



يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا أَعْمَالَكُمْ


1.Delil : "Ey İman edenler, Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin,işlerinizi boşa çıkarmayın " (Muhammed-33)
Delil Cümlemiz :“……Allah’a itaat edin,………”
Açıklama : Ayet itaatin ancak Allah ve Rasulune olması gerektiğini beyan eder. Bir kimse Allah’ın namaz kılma emrini hiçe sayarak bir patronun-müdürün-amirin emrini dinleyerek namaz kılmaz ise, bu Allah’a değil de emir verene kul olmuş ve Allah’a şirk koşmuş olur. Müslüman ancak Allah’ın emrini dinler ve ona itaat eder.



اتَّخَذُواْ أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ


2.Delil : "Onlar hahamlarını ve rahiplerini Rabler edindiler." (et-Tevbe, 31)
Delil Cümlemiz : “…….Rabler edindiler."
Açıklama : Yahudiler ve Hıristiyanlar Allah’ın emirlerine ve hükümlerine itaat etmeyip bilginlerine itaati seçince, Allah onların bilginlerini Rabler (kanun belirleyenler-nizam koyanlar) edindiler buyurmuştur. Bir kimse Allah’ın emrini yerine getirmeyip bir insanın veya kurumun emrini yerine getirirse bu yaptığı şirk olur. Zira bu amelle Allah emrini küçük görüp uygulamamış ve emredenin hükmünü ise üstün görmüş olur.


d-Sevgide Şirk:
Kişinin, bir kimseyi -sistemi- kurumu- alimi- Şeyhi- takımı- partiyi- artisti- sanatçıyı- ideolojiyi Allah’tan daha çok düşünmesi ve sevmesidir. Kişinin, bu varlığı, Allah’tan daha çok düşünme ve sevme sebebi, bu varlığa Allah’tan daha çok değer vermesindendir.



وَمِنَ النَّاسِ مَن يَتَّخِذُ مِن دُونِ اللّهِ أَندَاداً يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّهِ


1.Delil : "İnsanlardan bazıları vardır ki Allah'tan başka ilahları Allah'ı sever gibi severler." (el-Bakara,165)
Delil Cümlemiz : “……Allah'tan başka ilahları Allah'ı sever gibi severler."
Açıklama : Ayet, bir kimseyi veya sistemi Allah’ı sever gibi sevmenin şirk olduğunu beyan eder. Bir insan Allah’ın emirlerine, hükmüne itaat etmek için hiçbir çaba harcamayıp, dünyanın çeşitli varlıklarını daha çok sevmeye çalışırsa bu amel kişiyi şirke düşürebilir. Zira bir kimse, birini Allah’dan daha çok düşünmesi, onu daha çok sevmesi, ona her emirde itaat etmesi onun kulu olduğunun delilidir.


e-Tasarrufta Şirk:
Allah’ın, Alemi düzenleme- oluşturma- yağmuru yağdırma- öldürme- diriltme- rızık verme hususlarda ki hakkını, Salihlerin ve velilerin hakkıdır, diyerek onlara vermek, onların güç sahibi olduğuna inanmaktır.


وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ فَأَنَّى يُؤْفَكُونَ


1.Delil : "Eğer sen onlara Göklerle yeri kim yarattı ve güneşi ve ay'ı kim emrinize verdi diye sorsan onlar elbette Allah diyeceklerdir. O halde nasıl yüz çevirip döndürülüyorlar." (el-Ankebut, 61)
Delil Cümlemiz : “…….Göklerle yeri kim yarattı ve güneşi ve ay'ı kim emrinize verdi diye sorsan onlar elbette Allah diyeceklerdir……”
Açıklama : Yerde ve gökte düzenleyen, meydana getiren, yaratan sadece Allah’tır. Kim yerde ve gökte seyyidlerin, efendilerin, kutbu Azamların, ölülerin, şıhların düzenleyen, meydana getiren, yardım eden olduğunu kabul ederse tasarrufta şirk işlemiş olur. Zira Allah’ın yerdeki ve gökteki tasarruf hakkını bir insan vermiş olur ki buda Allah’a ortak koşmaktır.


f-Korkuda Şirk:
Kişinin; Allah dışında birilerinin, kendisine aleme fayda ve zarar verdiğine inanması-onlardan korkması ürkmesidir. Kişinin, Şirk sistemlerin baskısından-tehdidinden korkması.Allah korkusunu hiçe sayması, Rabbinin hesap soruculuğunu hiçe sayarak beşerden ve sistemlerden korkması, Ölülerin yaşayanlara zarar vereceğine inanılması, Şeyhlerin haram işlendiği takdirde çarpmasından korkulmasıdır.



الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُواْ لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ



1.Delil : " Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar kendilerine "Düşmanlarınız olan insanlar size karşı bir ordu hazırladılar. O halde onlardan korkun dediler de bu söz onların (müminlerin) imanlarını artırdı. Ve "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir" dediler." (Al-i İmran, 173)
Delil Cümlemiz : “…O halde onlardan korkun dediler de bu söz onların (müminlerin) imanlarını artırdı…”
Açıklama : Müslüman ancak Allah’dan korkar. Eğer bir kimse ölülerden, efendilerden, cinlerden zarar gelecek diye onlardan korkup, Allah’dan korkmuyorsa bu insan şirk işlemiş olur. Diyelim ki cinlerin, şıhların beni çarpmasından korkuyorum demek caiz değildir. Zira zarar ve fayda veren ancak Allah’dır.



يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ


2.Delil : "Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz." (Al-i İmran, 200)
Delil Cümlemiz : “….Allah'tan korkun ki……..”
Açıklama : Ayet Allah’dan korkmak gereğini beyan eder. Müslüman ancak Allah’dan korkmalıdır.


2-Küçük şirk: Bu şirk çeşidi, Tevhidin kemaline zarar verir. Küçük şirk, insanı dinden çıkarmayan şirk olup, büyük şirke taşıyan bir vesiledir. Örn: Namazda gösterişte bulunmak,


a-Sözlü şirk :
Kişinin, Allah adına değil de bir başkası adına yemin etmesi, (namusuma-şerefime-ulusumun üzerine…) veya kuran çarpsın-iki gözüm aksın-şeyhim çarpsın -ekmek çarpsın gibi sözlerle koşulan şirktir.



قُلْ بَلَى وَرَبِّي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ


1.Delil : "De ki Hayır, Rabbime Andolsun ki mutlaka diriltileceksiniz." (et-Tegabun, 7)
Delil Cümlemiz : “…Rabbime Andolsun……….”
Açıklama : Ayet, Allah üzerine yemin edilmesi gerektiğini açıkça beyan etmektedir. Yemin ancak Allah üzerine olur.


2.Delil : "Kim yemin edecekse ya Allah'a yemin etsin, ya sussun." (İmam Buhari-Müslim)
Delil Cümlemiz : “..ya Allah'a yemin etsin, ya sussun."
Açıklama : Hadis, yeminin ya Allah üzerine edilmesi gerektiğini ya da susmanın zorunluluğunu ispat eder. İnsanlar günümüze değişik varlıkların üzerine yemin ederek Allah’a şirk işlemekteler.


b-Fiili şirk:
Kişinin, insanı-kuşu-kediyi-yaşlı birini-şeyhi-at nalını-koç boynuzunu-mavi boncuğu uğurlu sayması ve şans getirdiğine inanması, -fala inanması-şeyh ekmeklerini bereketli sanması-ellerinden şifa beklemesi-yüzünden nurlar dökülerek kalbinde nur pınarlarının aktığına inanması- gibi farklı farklı akıl almaz, Şeriat kabul etmez, ayet emretmez, hadis bahsetmez, sapık ve hurafe akidelere inanmasıdır.



وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدُيرٌ


1.Sem’i Delil : "Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur." (En'am, 17)
Delil Cümlemiz : “….Allah seni bir zarara uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur."
Açıklama :Ayet, zarar ve fayda verenin ancak Allah olduğunu, koç boynuzlarının – boncuklarının - uğur getirdiğine inanmanın batıl olduğunu beyan eder. Bize hayır ve bereket ancak Allah’dan gelir.


2.Delil : “ Uğura inanmak şirktir." ( Müslim)
Delil Cümlemiz : Hadisin tümü delil cümlemizdir.
Açıklama : Uğur asla yoktur. Bir insandan, bir yerden, bir ağaçtan, bir boncuktan, asla uğur gelmez. Zira fayda ve zarar ancak Allah’dan gelir. Hadis çok açık bir şekilde uğura inanmanın şirk olduğunu beyan eder.


Eser delil : " Şansa ve uğura inanmak şirktir." (İmam İbn Kayyim)
Delil Cümlemiz : İbn Kayyım’ın tüm sözü delil cümlemizdir.
Açıklama : İbn kayyım’ın sözü çok açık bir şekilde şansa ve uğura inanmanın şirk olduğunu beyan eder. Günümüzde insanlar şansım yok gibi tabirleri çok kullanırlar, bu tabirler ise asla caiz değildir.


c-Kalbi Şirk:
Kişinin, kendini insanlara-kurumlara-patronlara sevdirmek için gösterişte bulunması. Riyakar amellerle insan takdiri toplamak bu çeşit şirktir.



إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ


1.Delil : “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder.”( Maide-27)
Delil Cümlemiz : Ayetin tümü delil cümlemizdir.
Açıklama : Allah ancak amellerini sırf kendi rızasını kazanmak için yapanlardan kabul eder. Allah riyakar olarak yapılan ameli asla kabul etmez. Razı edilemeye bir insan veya kurum değil de Allah’dır. Kim Allah’ı değil de bir başkasını razı etmek için amel edilirse bu amel Allah’a kalbi boyutta işlene şirktir.


2.Delil : Rasulullah (s.a.v.) “Her kim ki Allah için yaptığı bir amele başkasını da ortak koşmuş ise; o amelin sevabını gidip ortak koştuğu kimseden istesin. Allah,kendisine ortak koşulan şeylerden münezzehtir.” ( Ahmed İbn Hanbel)
Delil Cümlemiz : “…bir amele başkasını da ortak koşmuş ise; o amelin sevabını gidip ortak koştuğu kimseden istesin…”
Açıklama : Hadis, amellerin ancak Allah için olması gerektiğini ve bir başkası için yapılan amelin sevabının alınmayacağını, beyan eder.


3.Delil : Rasulullah (s.a.v.) “ Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey küçük şirktir.”buyurdu. Ya Rasulullah “küçük şirk nedir ? ” diye sorduklarında şu cevabı verdi.“ Riyadır." ( Ahmed İbn Hanbel)
Delil Cümlemiz : “……“küçük şirk nedir ? ”
Açıklama : Bir ameli Allah için değil de bir başkasının rızasını kazanmak için yaparsak bu amel küçük şirk olur ki bu amelin sevabı olmaz.


3-Gizli şirk:
Kişinin, Allah ve sen dilersen diye konuşması ve o kişiyi Allah’a farkında olmadan denk koşması ki, tehlikeli bir sözdür. Kişi “ senin sayende- sen olmasaydın- sen el atmasaydın- sen dilersen olur ” gibi sözlerle kişiyi "her işi o yapanmış" gibi Allah’a denk koşmasıdır.



قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا



1.Delil : “ De ki Ben de ancak sizin gibi bir beşerim.Yalnız bana,ilahınızın ancak tek bir ilah olduğu vahy ediliyor. Artık kim Rabbine kavuşmayı ümit ediyorsa; Salih bir amel işlesin ve Rabbine ibadetinde kimseyi ortak koşmasın."( el-Kehf, 110)
Delil Cümlemiz : “..kim Rabbine kavuşmayı ümit ediyorsa; Salih bir amel işlesin ve Rabbine ibadetinde kimseyi ortak koşmasın."
Açıklama : Müslüman bir işe başlarken ilkin Allah dilerse sonra da filan veya sen dilersen demelidir. Aksi halde ameline şirk katmış olur. Müslüman bilmeli ki Allah diledikten sonra kimse Allah’ın dilemesini ortadan kaldıramaz. Allah bir şeyi diledi mi o oluverir.






2-İNSANIN ALLAH İLE KENDİ ARASINDA YARDIM DİLEDİĞİ, TEVEKKÜL ETTİĞİ, DUADA YÖNELDİĞİ VASITALAR [8] KILMASI İMANI BOZAR :



İnsanın, Allah dışında birilerini vasıta kılmasıdır. Günümüz insanın en çok yaptığı ameldir. Bu dua şekli iki şekildedir.



a-Allah’a yönelerek dua etmeyip direk peygamberlere, nebilere, salihlere, velilere, seyyidlere, ölülere, türbelerde yatırlara doğru duada yönelerek şirk işlemektir.
Örnek, “ Ya Muhammed şifa ver, sıkıntımı gider, rızkımı gönder. Ya seyyidim dertlerime derman ver, başımdaki şu sıkıntımı al. Ya Abdulkadir Geylani şu şu işimi hayra çevir. Ey yüce gök kurtar beni, ey yüce güç sen yardımcımsın ” gibi dualarla dua etmektir. Bu dua şekli şirki duadır ve icma ile küfürdür.[9] Bu amel ebedi cehennem getiren bir ameldir.


b-Bir peygamberin, nebinin, seyyidin, efendinin, Allah katında faziletli olduğunu düşünerek ihtiyaçları, sıkıntıları, dertleri, Allah katında gideren defeden olarak onu görmekle işlenen şirktir.
Örnek, “Ey Seyyidim, Ey Efendim, Ey Abdulkadir Geylani hazretleri bana Allah katında yardım et, şifa ver, beni azaptan koru ” gibi dualarla Allah ile kendi arasında vasıta (aracı) kılmakla meydana gelen şirktir. Bu duayı (ibadeti) başkasına yapmaktır ki bu şirktir ve icma ile küfürdür. Çünkü kişi Allah dışında birinin duayı işittiğine ve duasına icabet ettiğine inandığı takdirde onu ilah konumuna koymuş olur ki bunun şirk olduğunda ihtilaf yoktur.[10]


له دَعْوَةُ الْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَيْءٍ



1.Delil : “ Hak olan davet yalnız O’nadır. O’nu bırakıp çağırdıkları ise,kendilerine hiçbir şekilde cevap veremezler.”(Rad 14)
Delil Cümlemiz : “…………O’nu bırakıp çağırdıkları ise, kendilerine hiçbir şekilde cevap veremezler.”
Açıklama : “Ayetten, Allah dışında duaya layık görülen, ibadet edilen kim varsa asla fayda ve zarar veremediklerini, fayda ve zarar verenin ancak Allah olduğunu, Allah ile kul arasında duada asla kimsenin olamayacağını öğreniyoruz.”



وَلاَ تَدْعُ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَنفَعُكَ وَلاَ يَضُرُّكَ فَإِن فَعَلْتَ فَإِنَّكَ إِذًا مِّنَ الظَّالِمِينَ



2.Delil : “Allah’tan başka (zatlara ölülere seyyidlere) sana fayda ve zarar vermeyen şeylere de ibadet etme. Eğer böyle yaparsan, o takdirde şüphesiz ki sen zalimlerden olursun.” (Yunus, 106)
Delil Cümlemiz : “Allah’tan başka(zatlara-ölülere-seyyidlere-) sana fayda ve zarar vermeyen şeylere de ibadet etme............”
Açıklama : Ayet açık bir ifade ile Allah dışında kime yönelerek dua (ibadet) edilirse bunun fayda ve zarar vermediğini, bunun da şirk olduğunu beyan eder.



فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ


3.Delil : “Allah ile birlikte başka bir İlah dua etme. O takdirde azab edilenlerden olursun.” (Şuara, 213)

Delil Cümlemiz : Ayetin tümü delil cümlemizdir.
Açıklama : Allah ayetinde, Allah dışında birine dua edildiği takdirde bu duanın şirk olduğunu beyan eder.[11]






3-MÜŞRİKLERİ ŞİRK EHLİ GÖRMEMEK, ŞİRKLERİNDE ŞÜPHEYE DÜŞMEK VEYA YOLLARINI DOĞRULAMAK İMANI BOZAR.[12]



Müşrikleri ve akidelerini[13]şirk saymamak ve şirklerinde tereddüt etmek, gittikleri yolu desteklemek insanı müşrik eder. Yahudilerin, Hıristiyanların, Allah’ın şeriatı ile hükmetmeyenlerin, küfründe şüphe duymak onları doğrulamak küfürdür. Onların belirledikleri sistemleri, menheçleri, yolları benimsemek, desteklemek küfürdür.




يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ



1.Delil: “Ey İman edenler,Yahudileri de Hıristiyanları da dostlar edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar.” (el-Maide 51)
Delil Cümlemiz : “………………….Yahudileri de Hıristiyanları da dostlar edinmeyin.”
Açıklama : “Ayet, Yahudilerin, Hıristiyanların, müşriklerin, asla dost-sevilen-desteklenen olmaması gerektiğini beyan eder. ”



فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا




2.Delil : “Kim Tağutu inkar sonra da Allah’a iman ederse sapasağlam bir kulpa yapışmış olur.” (Bakara, 256)
Delil Cümlemiz : “ ….Tağutu inkar sonra da Allah’a iman ederse…”
Açıklama : Allah ilkin Tağutun (şeytan-küfür-Allah dışında tapılan varlıklar, Allah’a isyana çağıran her kişi ve sistem) inkar edilmesini sonra da Allah’a iman edilmesini emretmektedir. Tağut inkar edilmeden iman gerçekleşmez.


3.Delil : Rasulullah (s.a.v.) : “Herkim Allah’tan başka hak üzere bir ilah olmadığını kabul eder ve Allah’ın dışında kendisine ibadet edilen her şeyi inkar ederse, artık onun kanı ve malı (diğer Müslümanlara) haram olmuştur.” (İmam Müslim )
Delil Cümlemiz : “……………Allah’ın dışında kendisine ibadet edilen her şeyi inkar ederse,…”
Açıklama: Allah Rasulu, Allah dışında tapılanların, müşriklerin, küfür ehlinin asla inkar edilmesi gerektiğini söylemektedir.[14]


4.Delil : Rasulullah (s.a.v.) : “Allah müşrik birinin müslüman olduktan sonra müşrikleri terk edip müslümanlara dönmedikçe yaptığı ameli kabul etmez.” (Nesai ve diğer sünen kaynakları/senedi ceyyid )
Delil Cümlemiz : “…….müşrikleri terk edip müslümanlara dönmedikçe yaptığı ameli kabul etmez.”
Açıklama : Rasulullah müslüman olmuş bir müşrikin müşrikleri terk etmedikçe onun amelini kabul etmeyeceğini söylemekle müşriklerden uzak kalmanın önemini beyan etmektedir.



4-ALLAH RASULUNUN GETİRDİĞİ TERTEMİZ SÜNNET [15] YOLUNDAN DAHA ÜSTÜN, BİR YOL-SİSTEM OLDUĞUNA İNANMAK İMANI BOZAR :



Bir kimsenin Rasulullah’ın getirdiği saf ve tertemiz sahih sünnet yolunu, ortaya koyduğu tertemiz ameli, söylediği şerefli sözü hakir görerek, basite indirerek bir başka yolu, ameli üstün görmesi-tutması durumunda düştüğü küfürdür. Kim Allah Rasulunun ortaya koyduğu tertemiz sünnet yolunu, şeriat yolunu bir başka yolla kıyas ederek hafif görürse icma ile kafirdir.[16] Diyelim ki; Tağutun hükmünü Allah ve Rasulunun hükmü önüne geçirmesi, Rasulullah’ın sünnetinden dışarı çıkma hakkım vardır demesi, Rasulullah’ın hükmü beni ilgilendirmez ben batılı kanunları üstün görürüm diyerek düşünmesi, Yahudilerin ve Hıristiyanların dinini-yollarını şeriattan üstün görmesi, beşeri bir kanunu-düşünceyi Kuran ve sünnetten öne alması, karşılıklı rıza oldukça zina suç değildir inancını savunması, günümüzde hırsızın elini kesmek çağdışılıktır düşüncesi benimsemesi gibi ... [17]




أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّهُ مَن يُحَادِدِ اللّهَ وَرَسُولَهُ فَأَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدًا فِيهَا ذَلِكَ الْخِزْيُ الْعَظِيمُ


1.Delil : “Hala bilmezler mi ki, Kim Allah’a ve Resulüne karşı sınır mücadelesine kalkışırsa ona, içinde ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır.” (et-Tevbe 63)
Delil Cümlemiz : “…Kim Allah’a ve Resulüne karşı sınır mücadelesine kalkışırsa…….”
Açıklama : ”Ayetten, Allah ve Rasulunun koyduğu hükümler-emirler- karşısında hüküm koyanların, kanun belirleyenlerin, bir başka dini veya ideolojiyi üstün görenlerin imanı olmadığını öğreniyoruz.



ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ


2.Delil : “ Onlar, Allah’ın indirdiğini hoş görmediler. Bundan dolayı amellerini boşa çıkartmıştır. ” (Muhammed 9)
Delil Cümlemiz : “ Allah’ın indirdiğini hoş görmediler. Bundan dolayı amellerini boşa çıkartmıştır.”
Açıklama : Allah, indirdiği hükümleri hoş görmeyenleri kafirler olarak kitabında zikretmiştir. Bir kimse Allah ve Rasulunun emrettiklerin hoş görmediği takdirde küfre düşer.



يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً



3.Delil : ” Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah’a ve Rasulune götürün, bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir. ” (Nisa, 59)
Delil Cümlemiz : ”……………… onu Allah’a ve Rasulune götürün, bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir. ”
Açıklama : Allah ve ahirete iman eden müslüman gerçekten imanında ihlaslı ise ihtilafa düştüğü bir meseleyi Alalh ve Rasulune götürmek zorundadır. Bir kimse Allah ve Resulünün şeriatını en üstün şeriat, yol, nizam görmediği müddetçe dini ve imanı istikamet etmez.


4.Delil : “ Sözlerin en güzeli Allah’ın, yolların en güzeli de Muhammed’indir. ” (Müslim ve diğer sünen kaynakları)
Delil cümlemiz : “………..yolların en güzeli de Muhammed’indir. ”
Açıklama : Rasulullah (s.a.v.) hadislerinde çok açık bir dille yolunun en güzel yol olduğunu beyan eder. Yoldan maksat; Rasulullah’ın sözlerini, amellerini, takrirlerini içeren sünnetidir.[18]



5-ALLAH RASULUNDEN GELEN BİR SÖZE-AMELE BUĞZETMEK, BU BUĞZ EDİLEN AMEL KİŞİ TARAFINDAN YAPILSA BİLE İMANI BOZAR:



İnsanın, Allah Rasulunden duyduğu bir söze, amele, itikadi prensibe, ameli bir ibadete, yasaklanan bir emre, bu söylenenleri bizzat amel etse de buğz etmesi durumunda imanı bozulur. Zira her insan Rasulullah’dan gelene iman etmeli, kalben doğrulamalı, hükmünü ameli olarak uygulamalıdır. Rasulullah’ın sünneti vahiy hükmündedir. Ehli sünnet kuran ve sünneti iki vahiy görür. Zira Rasulullah hevasından asla konuşmaz. Onun konuşması ancak Allah’ın emri iledir. [19] İki kadının bir erkeğe denk olmasını inkar eden, sakalı uzattığı halde hakir gören, Rasulullah’ın iki elini rüku öncesi ve sonrası kaldırmasını inkar eden veya bu sünneti küçümseyen bir kimse gibi.




ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ


1.Delil : “Onlar, Allah’ın (Muhammed’e) indirdiği Kuran’dan hoşlanmayıp onu yalanladılar. Bundan dolayı Allah, onların amellerini boşa çıkardı.” (Muhammed 9)
Delil Cümlemiz : “………Allah’ın (Muhammed’e) indirdiği Kuran’dan hoşlanmayıp onu yalanladılar..”
Açıklama : “Ayetten, Kuran’a buğzedenlerin, onu inkar edenlerin, hükmünü istemeyenlerin imanı olmadığını öğreniyoruz.”


2.Delil : Rasulullah (s.a.v.) “ Kim muhlis bir kalple La İlahe İllallah derse cennete girer. ” (Ahmed bin Hanbel-İbn Hibban )
Delil Cümlemiz : “ Kim muhlis bir kalple La İlahe İllallah derse……….”
Açıklama : Muhlis kalple iman ve amel eden münafıklıktan kurtulur. Kişinin İslamın veya Rasulullah’ın bir amelini yaparken muhlis bir kalple yapması durumunda cennete girmesi mümkündür. Müslüman Rasulululah’tan gelen bir sözü ve ameli hem kalbiyle hem de ameliyle kabullenmelidir.



6-RASULULLAH’IN DİNİNDEN SAYILAN CENNETİN SEVAP CEHENNEMİNDE CEZA YERİ OLDUĞU GİBİ HUSUSLARLA ALAY ETMEK İMANI BOZAR :



Rasulullah’ın dininden bir emirle, hükümle, alay etmek, sakalla, el kesmekle, şeriatla, cennetle alay etmek icma ile küfürdür. Bir kimse cennet müminlerin gideceği bir yerde bizlerin gideceği yerde cehennem mi diyerek cennet ve cehennemle alay etse küfre düşer. Zira bu Allah ayetiyle alay etmektir. Münafıklar Tebuk Gazvesinde Rasulullah ve ashabı hakkında “Onlar gibi çok yiyenler, yalan konuşanlar, düşman önünde onlardan daha korkaklar yoktur ” demiş alay etmişler Allah da şu ayeti indirmiştir. [20]


قُلْ أَبِاللّهِ وَآيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنتُمْ تَسْتَهْزِؤُونَ لاَ تَعْتَذِرُواْ قَدْ كَفَرْتُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ


1.Delil : “(Ey Muhammed! Onlara) de ki: Siz, Allah ile, âyetleri ile ve elçisiyle mi alay ediyordunuz? Hiç özür dilemeyin.Çünkü siz, alay ettiğiniz bu sözünüzle îmân ettikten sonra kâfir oldunuz.” (Tevbe : 65-66)
Delil Cümlemiz : “………elçisiyle mi alay ediyordunuz?...................................... ...”
Açıklama : Münafıklar Rasulullah ve ashabıyla yukarıda söylediğimiz şekilde alay etmişlerdi, peki Diniyle alay edenin durumu nasıl olur kardeşim ?



ذَلِكَ جَزَاؤُهُمْ جَهَنَّمُ بِمَا كَفَرُوا وَاتَّخَذُوا آيَاتِي وَرُسُلِي هُزُوًا


2.Delil : “ İşte böyle onların cezası kafir oldukları, ayetlerimi ve peygamberlerimi alaya aldıkları için, cehennemdir. ” (Kehf, 106)
Delil Cümlemiz : “…ayetlerimi ve peygamberlerimi alaya aldıkları için…..”
Açıklama : Allah ayeti, ayetleri ve Resulleri alaya alanların akıbetini çok açık beyan eder.



7-SİHİR YAPMAK, ONA RAZI OLMAK İMANI BOZAR :



İnsanın Sihirle Uğraşması, Yapanların Yanına Giderek Doğrulaması, Razı Olması, imanı bozar. Sihirbazlar kişiye sihir yaparak zevcesinden ayıra bilmekteler, kişiye rahatsızlık-hastalık tattırabilmekteler, sihirle bir başaksına zarar verdirebilmekteler. Sihirbazların insan üzerindeki etkileri Allah’ın izniyledir. Sihirbaz, cin şeytanlarla bağ kurarak şeytani ameller yapar. [21]



وَمَا أُنزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّى يَقُولاَ إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ




1.Delili: “Oysa o iki melek, (Hârût ve Mârût) insanlara (nasihat ederek sihri öğrenmemeyi îkâz eder ve) : ‘Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın sihri öğrenerek şeytanlara itaat edip kâfir olma demedikçe de hiç kimseye sihir ilmini öğretmezlerdi” (Bakara 102)
Delil Cümlemiz : “……sakın sihri öğrenerek şeytanlara itaat edip kâfir olma» demedikçe de hiç kimseye sihir ilmini öğretmezlerdi ”
Açıklama : İki melek, Harut ve Marut insanlara nasihat ederek bildikleri sihir öğretmezlerdi. Öğrettiklerine de sakın şeytan yolunda giderek, ona itaat ederek küfre düşmeyin diyerek uyarırlardı.


وَلَـكِنَّ الشَّيْاطِينَ كَفَرُواْ يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ


2.Delil : “ Lakin şeytanlar kafir oldular. Çünkü insanlara sihri öğretiyorlardı. ” (Bakara, 102 )
Delil Cümlemiz : “Ayetin tümü delil cümlemizdir
Açıklama : Allah Şeytanların kafir olduklarını, sebebinin de İnsanlara sihir öğretmeleri olduğunu beyan etmektedir.


3.Delil : Rasulullah (s.a.v.) : “ Yedi helak edici şeyden kaçınınız, Allah’a şirk (eş) koşmak, sihir yapmak ve……..” (Müslim )
Delil Cümlemiz“………sihir yapmak………….”
Açıklama : Rasulullah (s.a.v.) sihir yapmanın helak edici olduğunu beyan ederken, Allah’a şirk koşmak olduğunu da söylemektedir.



8-MÜŞRİKLERE SEVGİ GÖSTERMEK, MÜSLÜMANLAR KARŞISINDA ONLARA DESTEK VERMEK, İMANI BOZAR :



Kafirlere ve dostlarına sevgi duymak, onları desteklemek, yollarında gitmek, müslümanlara karşı mücadelelerinde onlara yardım etmek, kişiyi kafir eder.
Kafirlere yapılan yardım müslümanların gücünü, izzetini, nusretini, mücadelelerini kırıyorsa yapılan yardım ve destek kişiyi kafir eder. Kafirleri izzetli müslümanları zelil kılacak her söz ve amel kafirlere destek hükmündedir.
Günümüzde bazıları müslümanların İslam uğrandaki izzetlerine leke, kafirlerin İslam önündeki düşmanlıklarına destek verebilmekteler. Kafirler karşısında hoşgörü ilkesini bilenler, Müslümanlar karşısında nefret tohumlarını ekebilmekteler.



يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ




1.Delil : “ Sizden her kim, onları (Yahûdî ve Hıristiyanları)dost edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah, (kâfirleri dost edinen) zâlimleri asla doğru yola iletmez.” (Mâide 51)
Delil Cümlemiz : “…………………….Yahûdî ve Hıristiyanları)dost edinirse, o da onlardandır………………”
Açıklama : Allah Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmemek gerektiğini beyan eder.



يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَكُمْ هُزُوًا وَلَعِبًا مِّنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ وَالْكُفَّارَ أَوْلِيَاء وَاتَّقُواْ اللّهَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ




2.Delil : “ Ey iman edenler ! sizden evvel kendilerine kitap verilenlerden dininizi bir eğlence ve bir oyuncak edinenleri ve kafirleri veli edinmeyin. ” (el-Maide, 57)
Delil Cümlemiz : “ …………..dininizi bir eğlence ve bir oyuncak edinenleri ve kafirleri veli edinmeyin. ”
Açıklama : Allah, dinimizi oyun ve eğlence edinen kafirleri asla dostlar edinmememiz gerektiğini ortaya koymaktadır.



9-ALLAH’IN ŞERİATININ [22] VE RASULULLAH’IN ORTAYA KOYDUKLARININ DIŞINA ÇIKILABİLECEĞİNE, MÜSLÜMANIN BUNA HAKKI OLDUĞUNA İNANMAK, İMANI BOZAR :



İnsanın İslam’ın dışında ki bir başka şeriata, yola, sisteme, nizama, dine, hayat programına uyabileceğine inanması kişiyi kafir eder. Müslüman için İslam ve onun hükümden başka seçeceği bir din ve hüküm yoktur. Her müslümanın Şeriatı, Rasulullah’ın sünnetini yüceltmesi farzdır. Kim Demokrasiyi, Komünizmi, Liberalizmi, Sosyalizmi ve diğer beşeri ideolojileri İslam’ın önüne geçirerek bir başka dine uyma-itaat etme hakkı olduğuna inanırsa kafir olur. Zira bu seçim Allah ve Rasulunun şeriatını dışlamak o batıl şeriatlara uymaktır ki hiçbir alim bunun küfür olduğunda şüphe etmemiştir.


وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ


1.Delil : “Her kim, İslâm’dan başka bir dîn ararsa, o dîn ondan asla kabul olunmayacaktır.Ve o, âhirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” (Âl-i İmrân 85)
Delil Cümlemiz : “ Her kim, İslâm’dan başka bir dîn ararsa, o dîn ondan asla kabul olunmayacaktır…..”
Açıklama : Ayet, İslam dışında bir dine mensup olanın, şeriatın dışında nizam arayanın, Allah ve Rasulunun emirlerini hiçe sayanların Allah huzurunda hüsrana düşerler.

وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيماً فَاتَّبِعُوهُ وَلا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ


2.Delil : “ Şüphesiz ki bu benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. Başak yollara uymayın. Sonra sizi O’nun yolundan ayırırlar. “ (Enam, 153)
Delil Cümlemiz : “ Şüphesiz ki bu benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun……”
Açıklama : Allah peygambere de ki bu yol (tevhid-iman-sünnet) benim yolumdur, bu yola uyun, asla başka yola uymayın.


3.Delil : Rasulullah (s.a.v.) bir gün ashabının huzurunda bir çizgi çizdi : Bu Allah’ın yolu sonra da sağına soluna çizgiler çizdi ve dedi ki, “ Bunlar şeytanın yolu bu yol üzerinde birer şeytan yoluna davet eder. “ (Ebu Davud, Ahmed, Darimi )
Delil Cümlemiz : “…… “ Bunlar şeytanın yoludur, bu her bir yol üzerinde şeytan (bulunur) yoluna davet eder. “
Açıklama : Kim Allah’ın dininden çıkabileceğine, bu hakkı olduğuna inanırsa kişi küfre düşer.


4.Delil : Müfessirlerin İmamı Mücahid “ O, dini dosdoğru tutun, onda ayrılığa düşmeyin, diye dinden Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim, Musa ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi, size de şeriat yaptı. ” ayetinin tefsirinde, diyor ki ; “ Ey Muhammed sana bir tek dini emrettik. ” ve “Sana ve tüm nebilere bir tek dini emrettik.” demektedir. ( İbn Hacer Askalani, Fethul Bari şerhu sahihu’l Buhari, İbn Cerir et-Tabari Tefsirinde )

Delil Cümlemiz : “……..diye dinden Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi,……… size de şeriat yaptı. ”
Açıklama : Allah tüm Resullere ve nebilere bir tek din olan İslam’ı tavsiye etmiştir. Gelen tüm peygamberlerin dini birdir. Allah’ın emrettiği tek dine tutunmak her müslüman üzerine farzdır. Kim resullerin dini olan İslam’dan başka bir din ararsa ondan kabul edilmez.



10-ALLAH’IN DİNİNDEN, YÜZ ÇEVİRMEK, ÖĞRENMEMEK, AMEL ETMEMEK İMANI BOZAR :



Kişi kendisini müslüman kılan, imanlı eden, şirke götüren, azaba düşüren hükümleri bilmekten-öğrenmekten kaçınması imanını bozar. Kişinin Allah’ın ayetlerinden, emirlerinden, hükümlerinden, yüz çevirmesi, dinini öğrenme hırsı taşımaması, amel etmemesi, İslam zıddına hayat sürmesi kişiyi küfre düşürür. Müslüman dünya ve ahirette kendisini selamete götürecek emirlere hükümlere önem verir, öğrenir, onlarla amel eder ve müslüman kimliğinin izzetini bilir.



وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ ذُكِّرَ بِآياتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا إِنَّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ مُنْتَقِمُونَ



1.Delil : “Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatıldığı halde, onlardan yüz çevirerek öğüt almayıp kibirlenen kimseden daha zâlim kim olabilir. Şüphesiz ki biz, (âyetlerimizden yüz çevirerek onlardan faydalanmayan) günahkârlardan intikam alacağız.” (Secde 22)
Delil Cümlemiz : “Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatıldığı halde, onlardan yüz çevirerek öğüt almayıp kibirlenen kimseden daha zâlim kim olabilir…………”
Açıklama : Allah, ayette kendisine Allah ayetleri okunan sonra bu ayetin hükmünden-emrinden yüz çeviren-öğüt almayan bir kimsenin zalim olduğunu beyan etmektedir. Allah ayetlerini öğrenmemek, onlarla amel etmemek ayetler okunduğunda rahatsızlık duymak kişiyi Allah korusun küfre düşürür.





وَالَّذِينَ كَفَرُوا عَمَّا أُنْذِرُوا مُعْرِضُونَ



2.Delil : “ İnkar edenler ise, uyarılıp korkutuldukları şeyden yüz çevirmektedirler. ” (Ahkaf, 3)
Delil Cümlemiz : “ ……………….uyarılıp korkutuldukları şeyden yüz çevirmektedirler. ”
Açıklama : Yüz çevirmek, inkar etmek kafirlerin sıfatlarındandır. Kafirlere Allah’ın ayetleri ve Rasulullah’ın hadisleri öğretildiğinde, hatırlatıldığında hemen yüz çevirirler, dinlememek için kaçınırlar, öğüt almamak için çalışırlar. Bu sıfatlar ayette çok açık beyan edilmektedir.



وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكا


3.Delil : “ Kim de zikrimden yüz çevirirse, gerçekten onun için dar bir geçim vardır.” (Taha, 124)
Delil Cümlemiz : “ ………….zikrimden yüz çevirirse, gerçekten onun için dar bir geçim vardır.”
Açıklama : Allah dünyada kullarının geçim darlığını ayetlerinden yüz çevirmek olarak beyan etmektedir. Eğer kişi Allah ayetinden yüz çevirince dünyada dar geçime düşüyorsa sizce ahirette ki cezası nasıldır ? O halde Allah ayetlerinden yüz çevirenleri, Allah cezalandırmaz mı ?


4.Delil : “ Kişinin kulağını ve kalbini Rasulullah’a çevirmemesi, (Rasulullah’dan gelenleri ) ne yalanlaması ne doğrulaması, ne dost ne de düşman bilmesidir. ” (İbn Kayyim, Medarucu’s Salikin)
Delil Cümlemiz : İbn Kayyım’ın tüm sözü.
Açıklama : Kişi dünya ve ahiret selameti taşıyan dinin aslını, temelini öğrenmekten yüz çevirmek, kulak asmamak, hak ve batılı öğrenmek için umursamamak kişinin imanını bozar.



Kulunu bu risalede muvaffak kılan Allah’a hamd olsun.






[1]Değerli müslüman ! Aşağıda okuyacağınız maddeler müslümanı ilmi delillerle tevhid ve şirk hakkında bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Okuyacağınız maddelere muhalif bir müslüman gördüğünüzde hemen ona sen kafirsin, müşriksin diyemezsiniz Zira hakkı bilmeyene, hakkı tebliğ etmek kuranın, sünnetin ve davet usulünün gereğindendir.Bu risale insanlara hükmetmek için hazırlanmadı.Bu risalenin amacı tevhidle şirk arasındaki farkı beyan etmektir..
[2] Rububiyyet : Allah’ın rab, yaratan, düzenleyen, hakim, alemi tasarrufu altında bulunduran, yöneten, olarak tanımak ve iman etmektir.
[3]Uluhiyyet: Allah’ın ibadete, kulluğa, itaate, layık tek hak mabud, ilah olarak tanımak ve iman etmektir.
[4] İsim ve sıfatlar:Allah’ın şerefli isimlerinin (Metin-Samed-Hakim-Halık) ve yüce sıfatlarının(Semi, Alim, Basir) tek hak sahibinin Allah olduğunu bilmek Allah’ın zatının benzerliğine inanmamaktır.
[5] Süleyman Ulvan, Şerhu navagidu’l İslam 5
[6] Gavs azamlar : Bazılarına göre, göklerde salihler yaşar ve bu salihler ihtiyaçları-sıkıntıları-dertleri giderir. İşte bu insanlara gavs azamlar denilir. Buna inanmak Allah’ın rububiyyetinde şirk işlemektir.
[7] 17 Ağustos depreminin ilk günleriydi. İnsanlar depremin henüz acısını atamamışlardı. O gün deprem bölgesinde her cami tıklım tıklım dolmuş, eller Allah’a doğru açılmış, alınlar secde yüzü görmüş ve namaz kılanların sayısı artmıştı. Fakat aradan çok zaman geçmeden insanlar yeniden Allah’a yapmaları gereken kulluğu bırakarak çeşitli varlıklara doğru yöneldiler ve isyan etmeye başladılar. Endonezya’da meydana gelen Tsunami depreminde de aynı şeyleri yaşadık. Tsunami depreminde tüm sahiller Lut kavminin helakı gibi helak olmuşlardı fakat şimdilerde ise sahiller aynı haramlara yönelmişlerdir.
[8] Vasıtalar : insanın sığındığı-dayandığı-andığı-yöneldiği şeyhler-efendiler- babalar evliyalardır. oysa, müslüman,Allah’a sığınır.
[9] Abdulaziz er-Racihi, Şerhu navagidu’l İslam-5
[10] Abdulaziz er-Racihi, Şerhu navagidu’l İslam-6
[11] Lütfen konumuzla alakalı şu ayetleri de okur musunuz,

(Lokman-13,Müminun 117, Fatır,13-14, Cin- 18 ve 20, Zümer-38,
Bakara-186)
[12] Müşrikleri şirk içinde görmemek kişiyi şirke sokar. Kuran ve sünnet bu
hususu açık beyyinelerle açıklamıştır.
[13] Akide: İnsanın kati delillerle inandığı, kabullendiği din, düşüncedir.
Müslümanın akidesi ehli sünnet akidesidir.
[14] Lütfen konumuzla alakalı şu ayetleri de okur musunuz,
(Ali-İmran, 28 / Zuhruf, 26-27 / Tevbe,123 / Mücadele 22
Mümtehine,1)
[15] Sünnet: Allah Rasulunun sözleri, amelleri takrirleridir.
Sünnete uymak farzdır.
[16] Abdulaziz er-Racihi, Şerhu navagidu’l İslam, 9 er-Racihi diyor
ki; Kim Rasulullah’ın yolundan daha güzel bir yol olduğuna
inanırsa veya Rasulullah’ın koyduğu hükümden daha güzel bir hüküm
olduğuna inanırsa icma ile kafirdir. Çünkü bu şahıs Allah’ın Rasulu
Muhammed olduğuna şehadet etmiş olmaz zira ona şehadet etmek ona itaat
etmeyi, bildirdiklerini doğrulamayı, yasaklarından sakınmayı gerektirir.
[17] Zina, içki, faiz, helaldir haram değildir diyerek Allah ve Rasulunun ortaya
koyduklarını küçük görmek ve beşeri kanunları üstün görmekle düşülen
küfür.
[18] Lütfen konumuzla alakalı şu ayetleri de okur musunuz, Nisa, 60-65
[19] İmam Buhari“ Nebinin Rabbinden rivayet ettikleri” diyerek

başlık atmış ve sünneti Rabbinden aldığına dair delil getirmiştir.
Darimi, Ebu Davud-Hatip Bağdadi, Abdulber, Mervezi, Evzai
yoluyla Hasan bin Atiyye’nin şu sözünü beyan eder “ Cibril,
Kuran’ı indirdiği gibi sünneti de indirirdi.” Abdulaziz et-
Tarifi Rasulullah’ın sünneti hakkında :
“ Kuran ve sünnet iki vahiydir.” demektedir
(B k.z : Abdulaziz er-Tarifi Şerhu Navagidu’l İslam 28)
[20] Dinle , şeriatla, alay edenlerle oturmak kişiyi o alay edenlerin safına sokar.
[21] İmam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Ahmed (r.a) sihirbazın tövbesinin asla kabul edilmeyeceğine ve öldürülmesi gerektiği hükmetmişlerdir. (B k.z : Abdulaziz er-Tarifi Şerhu Navagidu’l İslam 43)
[22] Şeriat: Allah’ın insanoğlu için sunduğu saadet-huzur-yolu-nizamının adıdır
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
İftira dolu kaynaksız yazılar silinecektir !!
Yazdığın yazılardaki iftiraların kitaplarının linki ver ya da kitabından yazısını resimli ekle. Aksi taktirde ağzından klozete dökülen iftira dolu yazılar burada tutulmayacaktır . Bilesin.
 
Y Çevrimdışı

Yed-i Beyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
topic kabadayılıgı yapmak yakısıyor mu? orda kitab adı da yazdım gereken bilgileride bırakda okuyanlar karar versin kendi uzun uzadıya "copy paste" yazılarından bahsetmiyorsun?

---------------------------------------------------


ABDULHAK DİYOR Kİ :

İftira yazın silindi

KARALADIĞIN , DÜŞMANI OLDUĞUN MUVAHHİDLERİN KENDİ KİTAPLARINDAN İFTİRA ATTIĞIN YANLIŞ YAZILARINI İNANÇLARINI GÖSTER


Ben muhalifimin kitabından yayınevi , kitab adı , sayfa nosuna kadar veririm. Senin gibi kendi sapık itikadinde olan Nimeti islamda geçiyor demem . Bozacı şıracı dostluklarını bırak .

Kitaplar yayınlanıyor mesela darulkitap. com da. Linkini sayfasını bul yayınla .
Allahtan kork , amigoluk yapma , okumadığın yazıyı , görmediğin kitabın müfteriliğine soyunma . İTTAKULLAH
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
topic kabadayılıgı yapmak yakısıyor mu? orda kitab adı da yazdım gereken bilgileride bırakda okuyanlar karar versin kendi uzun uzadıya "copy paste" yazılarından bahsetmiyorsun?

Ben muhalifimin kitabından yayınevi , kitab adı , sayfa nosuna kadar veririm. Senin gibi kendi sapık itikadinde olan Nimeti islamda geçiyor demem . Bozacı şıracı dostluklarını bırak .
Kitaplar yayınlanıyor mesela darulkitap. com da. Linkini sayfasını bul yayınla .
Allahtan kork , amigoluk yapma , okumadığın yazıyı , görmediğin kitabın müfteriliğine soyunma . İTTAKULLAH
 
Y Çevrimdışı

Yed-i Beyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
bu konuda 9 nolu mesajımda ıpatlayarak ve 15 nolu mesajımda link vererek eklemiştim.ama batıl inanclarına ve mezhebsiz sapkın teymiye ve ehli dalalet ve yahudi donmesi muhammed el vahhabiye ters düşüyor diye siliniyor yoksa kaynak vermek miş bunlar silinmek için bahane topick kabadayılıgı var resmen ;)
 
kskaya Çevrimdışı

kskaya

Üye
İslam-TR Üyesi
bu konuda 9 nolu mesajımda ıpatlayarak ve 15 nolu mesajımda link vererek eklemiştim.ama batıl inanclarına ve mezhebsiz sapkın teymiye ve ehli dalalet ve yahudi donmesi muhammed el vahhabiye ters düşüyor diye siliniyor yoksa kaynak vermek miş bunlar silinmek için bahane topick kabadayılıgı var resmen ;)
suphanallah yazık neyi savunuyorsun peygamber efendimiz (sav) bir hadiste nediyor ahir samanda kim benim sünnetime ve kurana sımsıkı sarılırsa onlar kurtuluşa erenlerdir diyor ...ehli sünnet vel cemat senin saydıkların hangisi sünnettendir
kabirden bir şeyler ummak kabirleri süslemek birilerini övüp ALLAH cc. aracı koymak ..sence mantıklımı sakal vacip olduğu halde nursi bıyık bırakmış die onun sünnetini uygulayıp kuranı sünnetleri terk edip risalemi okumakmı sünnet kabirde meshep die sormazlar ALLAHUALEM BİDATLARDAN VE TAĞUTLARDAN BERİ olmak sünnetullaha uymak sapkınlıkmı tekfir cok derin bir konu vede şuan yedi beyzada küfür amelini görmediği halde ya kıble ehlini tekfir ediyor ya tekfir ettikleri hakkında yanılıyorsa şuan kendi hangi sıfatta ALLAHUALEM
 
S Çevrimdışı

slf-71

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
sa


kisi imanini ancak ilim (kitab ve sünnet) ögrenmekle muhafaza edebilir.
ilm,e de (kitab ve sunnete de) ancak ashabin inandigi gibi inanmak ve uyguladigi gibi uygulamak ile ulasir.

ilim sahibi olmadan fikir sahibi olanlar, iman sinirlari dahilinde kalamayacgi gibi , bu hastalikli virüsünde tasiyicisi durumuna düserler.

kabir perestlik virüsü.........!.

evvela su tesbiti yapmak yerinde olacaktir: bunlar ülcüsüz insanlardir....!.
adabi ve erkani bilmezler; abdest alirken , namaza baslarken ,namazin icerisinde ,namazin sonunda , namazin akabinde zikir yaparken vs vb amellerde (ibadetin sahih olabilmesi icin gereken iki sarttan birisi olan sunnete sekil ve sayi itibariyle ibadetin uygun olmasi zorunlulugu) adabdan ve erkandan uzakdirlar. ne adabiyla abdest almasini nede erkaniyla namaz kilmasini bilirler.....!. bu ölcüsüzlükleri kabir ziyaretinde tavan yapar ve bid at lari sirk,e dönüsür........!. bunlarin bu babdaki fiilleri özet olarak söyledir ;

cennetlikmi , cehennemlikmi oldugu hakkinda hic bir bilgisi olmadigi kimseleri temize cekmek.........! temize cekip , masumuyet etiketi vurdugu kimseleri , haklarinda cennet mujdesi olanlardan dahi fazla ululamak ......! , hatta haklarinda hic bir yazili bilginin olmadigi kimselerin kabirlerini dahi sirf birileri basinda dikildi onu ululadi diye ayni nakarat,i söyleyecek kadar papaganlasmak.......... ! , ne mukarreb bir meleg,e nede mukarreb bir peygamber,e dahi verilmeyen vasiflari , haklarinda zandan baska bir seylerinin olmadigi ((,ki zan özünde ilimden birsey barindirmaz...!...ki ; ( bir cogunun küfrü sabit olmustur) kimselere vermek...........!.BU KIMSELERIN AZABI GÖRÜNCE , AHIRETTEKI HALLERI, PISMANLIK DOLU SU SÖZLERDIR;

""«Ey Rabbimiz, doğrusu biz, beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler.Ahzab - 67

kendilerine hüccet ulastigi halde ; cahillikte direnen , hakka yönelmeyen , nasihata kulak tikayan her kafire HUTEMA ve HAVIYE ne kötü YATAKTIR.

sa
 
S Çevrimdışı

snedeniz

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
"Dileyen Rabbine giden bir yol bulsun"
bak kardeşim
iyi niyetli bir müslüman olduğunu varsayarak ikaz mahiyeti ile yazıyorum
1.tarikatler sadeceAllah'a giden yolu öğreten birer okuldur.
2.bir öğretene muhakkak ihtiyaç vardır.öyle olmasaydı peygamber gelmez,Allah kelamını herkesin kalbine yerleştirirdi.yine öyle olmasaydı,Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) "Ashabım yıldızlar gibidir,hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz" mealli sözünü söylemezdi.
3.tarikat ve tasavvufun ana hedefi benliği,nefsi terbiyedir.Bu yolda olan kimseler benim dinim,benim yolum en güzeldir deyip tartışarak dini anlatmazlar
4.Müslümana düşen görev ehli sünnete uygun yaşayan kamil bir öğretici,şeyh,hoca bulup,ben demeyi terk etmektir.Aksi halde hocası şeytan olup,böyle teferruatlara kalbi boğulur gider,
5.Sizin bu Haktır deyip feryat ettiğiniz mevzular yeni değildir.bkz.hariciler
6.Kur'an Allah'ın koruması altındadır,bunun dışındaki bütün eserlere sonradan ilaveler olmuş olabilir.sahih hadislere ve kur'an ın mihengine vurularak kolayca bunlar ayırt edilir.İmam-ı Rabbaniler ,birgiviler daha pekçokları dini bidat ve hurafelerden temizlemek için çalışmışlardır.
7.Sizin reddettiğiniz şey müşahadedir,kalp açıklığıdır.Onun için önünüze gelen bin tekme savuruyorsunuz.Kardeşim insan her şeyi bilemeyebilir,siz o makamı bilmiyorsunuz diye o yok olmaz,Efendimiz cismen görünmeyebilir,Ama ehil olan salihler O'nu görür,konuşur,talimat alır.Bize düşen Takip ettiğimiz zatların yaşantılarıdır.(Kıble istikametine tüküren bir kişiyi Abdülkadir Geylani şeyh kabul etmemiştir.)
8.doğru sözlü,güzel yaşayışlı insanların sözünü inkarla nereye varılır.(İnsan bir yerde nesebini ancak annesinin veya karısının sözüyle doğrular.)
9.Gecenin bu saatinde kalkıp siteye üye olup bunları yazmama sebep "bir yerde müslümanın izzetini alçaltana müdahale etmektir." Kimseyi küfürle suçlamayın.Sıradan bir mümini bile.Kim bir kimseyi küfürle suçlar,o sıfatta o kişide yoksa kendi kafir olur.
10.Mezhepler dinin kolaylığıdır.Hangisine uyarsanız sahihtir,doğrudur.Tartışacak bir şey yok.
11.Esad Coşan hoca'nın rabıta hakkında güzel videoları var.şirk Allah'ın emirlerinin önüne başkasını geçirmektir.Bunun dışında irini sevmek,yardım istemek şirk değildir. O zaman doktorlara tedavi olmamız gerekir ki,Bu da hadise muhalefettir.(tedavi olunuz,Allah her derdin devasını yaratmıştır.)
12.Türbe ziyaretlerinin ,mum yakmanın,cahil insanların din diye yaptıklarının yanlışlığını bugün herkes anlatıyor,bunların ardına saklanıp Allah dostlarını tekfir etmenin iyi niyetle açıklanması biraz zor.
Hüküm Allah'a aittir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt