Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Tevbe Ve Tevbenin Şartlari Kimlerin Tevbesi Kabul Olmaz

E Çevrimdışı

Ehlitakwa

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
TEVBE VE TEVBENİN ŞARTLARI KİMLERİN TEVBESİ KABUL OLMAZ

Muhakkak ki Allah katında (kabul gören) tövbe, ancak bilmeden kötülük işleyip de sonra hemen tevbe edenlerinkidir. İşte Allah bunların tövbesini kabul eder. Allah Alim'dir, Hakimdir. (Nisa:17)

Bu ayete göre; Allah (c.c)'nun kabul edeceği tevbenin iki şartı vardır:

1 - İşlenen günah bilmeden işlenmiş olmalıdır.

2 - İşlenen günahtan en kısa zamanda tevbe edilmelidir.

Ayette geçen "bilmeden kötülük işleyip" lafzından kasıt; işlenen amelin günah olduğunu bilmemek manasında değildir. Çünkü günah olduğunu bilmeden günah bir amel işlemek, tevbeyi gerektirmez ve Alah (c.c) işlediği amelin günah olduğunu bilmeyen kişiye ceza vermez.

Ayetteki bilmeden günah işlemekten kasıt; şehvetin ve kızgınlığın akla hakim olduğu zaman işlenen suçun sonunu düşünmeden günah işlemektir. Çünkü kişi, Allah'ın vereceği mükafaat ile vereceği ceza arasında doğru bir değerlendirme yapsaydı bu günahı işlemezdi. O kişi, işlediği amelin günah olduğunu bildiği halde, cahilce bir değerlendirme yaptığı için günah işlemiştir.

Bu nedenle sahabeler günah işleyenler hakkında şöyle demişlerdir: "Her günah işleyen cahildir."

Katade (r.a) şöyle demiştir:
"Rasulullah (s.a.s)'in ashabı toplanmış ve şöyle demişlerdi:

"Allah'a karşı ister bilerek, ister bilmeyerek yapılan suçlar cehaletten meydana gelmiştir." (Abdurrezzak, İbn-i Cerir)

Ebu Aliye (r.a) şöyle demiştir:

"Rasululah (s.a.s)'in sahabeleri şöyle derlerdi:

"Kulun işlediği her günah cehaletindendir." (İbn-i Cerir, İbn-i Münzir, Abd b. Humeyd)

Bir kimsenin, işlediği amellerin günah olduğunu bildiği halde günah işlemesi, onun cahil olduğunu gösterir. Çünkü, kişi o anda menfaatinin nerede olduğunun iyi bir değerlendirmesini yapmadığı için günah işler. Bunun sebebiyse; ya şehvetinin ya da kızgınlığının aklına hakim olmasıdır.

Ayetin; "bilmeden kötülük işleyip" kısmındaki cahillikten kastın; günah olduğunu bilmemek olmadığını şu ayet de desteklemektedir:

Allah (c.c), Yusuf (a.s)'ın şöyle dediğini haber vermektedir:

"Eğer onların tuzaklarından beni uzaklaştırmazsan onlara uyar ve cahillerden olurum" (Yusuf: 33)
Her iki ayetteki "cahillerden" sözü aynı manadadır. Yani günah olduğunu bilerek bir takım sebeplerden dolayı işlemek...

İşlenen günahtan en kısa zamanda tövbe etme şartına gelince:

Ayetteki; "hemen tevbe edenlerin" sözünden kasıt; ölmeden önce tövbe edilmesidir.

Ölümün ne zaman geleceği bilinmediği ve her an vuku bulması ihtimal dahilinde olduğu için; "nasılsa tövbe kapısı daha kapanmadı" deyip günahlarından tövbe etmede ihmalkar davrananların ne kadar büyük bir yanlışta oldukları açıktır. Çünkü bu tövbe fırsatını her an kaybedebileceğini düşünen aklı başında kişiler işlemiş oldukları günahlardan tevbe etmekte bir an geri kalmazlar.

İnsanlar bu ayeti ve tefsir alimlerinin sözlerini yanlış anlayarak; "nasılsa tevbe kapısı daha açıktır. Ölmeden önce tevbe ettiğimizde, Allah'ın affedeceği söylenmektedir. Tefsir alimleri de böyle söylemişlerdir" diyenler günahlara ve tevbede ihmale ise devam etmişlerdir. Halbuki ölümün her an başlarına gelebileceğini düşünseydiler, bir an bile tevbe etmekte tereddüt etmezlerdi. Allah (c.c) bu sebeple ayette; "min karib" (hemen) kelimesini zikretmiştir. Bu ise; ölümün ne zaman geleceğinin belli olmadığını, herkese çok yakın olduğunu göstermektedir.

Ayetteki; "hemen tevbe edenler" bölümünü Tefsir alimlerinin; "ölünceye kadar tevbe ederler" şelinde tefsir etmeleri, günah işleyen kimselerin tevbeyi ihmal etmeleri için değil, tevbenin geçerli olduğu zamanın süresini göstererek, insanların ümitsizliğe düşmemelerini sağlamak ve Allah (c.c)'nun, yapılan tevbeleri her zaman kabul edeceğini bildirmek içindir. Rasulullah (s.a.s)'in, tevbenin ölüm anına kadar geçerli olduğunu haber veren hadisleri hep bu sebeple söylenmiştir. Bundan sonraki gelecek ayet de bunu ifade etmektedir.


Ebu Hureyre (r.a)'dan, Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Kim, güneş batıdan çıkmadan önce tevbe ederse Allah, onun tevbesini kabul eder." (Müslim)
Ebu Zerr (r.a)'dan, Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:
"Allah (c.c), ta ki hicab (örtü) ininceye kadar kulun tevbesini kabul eder ve onu affeder."

Sahabeler:

"Ya Rasululah! Hicabtan kasıt nedir?" diye sorduklarında Rasulullah (s.a.s):

"Nefesin müşrik olarak ölmesidir" diye cevap verdi. (Ahmed, sahih senedle)

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

"Allah (c.c), kulun tevbesini, ruhu boğazına gelmeden önceki zamana kadar kabul eder." (Tirmizi, Ahmed, İbn-i Mace, Hakim) (Zehebi ve Hakim bu hadis için sahih dediler)

İşte bu hadisleri ve ayeti açıklayan tefsir alimleri şöyle demişlerdir:

"Bu hadisler ve ayet; ruh gırtlağa gelmeden önceki zamana kadar tevbe kapısının açık olduğunu göstermektedir. Bu sebeple insanlar tevbe konusunda umutsuzluğa kapılmamalı tevbe etmekten vazgeçmemelidir. Yaşantının her anında işlenen günahtan tevbe etmek mümkündür. Yoksa bu söz insanların: "hala yaşıyoruz, tevbe kapısı da açık, tevbe etmeye ne gerek var" deyip günah işlemeye devam etmeleri için söylenmemiştir. Bu ancak cahillerin düşünebileceği bir şeydir."

Bu ayet; haram olduğu bilindiği halde, nefse veya şehvete uymaktan ya da kızgınlıktan dolayı düşünmeksizin, cahilce günah işleyenlerin akılları başlarına geldiğinde ölümü hatırlayarak fırsatı kaçırmadan, pişman olup, hemen tevbe etmeleri gerektiğini bildirmektedir. Böyle yapmayan ve düşünmeyen kişi tevbe imkanını her an kaçırabilir.

Günahlardan tevbe etmek farzdır.

Allah (c.c) bu konuyla ilgili olarak başka ayetlerde şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Bir daha dönmemek üzere Allah'a tövbe edin..." (Tahrim:

"Bütün bunları yapıp da kim tövbe etmezse, işte asıl zalimler onlardır." (Hucurat: 11)

"Şüphesiz ki (o kitap), Rabbinizden mağfiret dilemeniz, sonra da tevbe etmeniz içindir." (Hud: 3)

Allah (c.c), tevbenin şartlarını yerine getiren bir kişinin tevbesini muhakkak kabul eder. Fakat bu, Allah (c.c)'nun kullarına vermiş olduğu bir ikramıdır. Yoksa mecbur olduğu için bunu yapmış değildir.

Allah (c.c) bu konuda şöyle buyuruyor:

"Şüphesiz ki O (Allah) kullarının yaptıkları tevbeyi kabul eden, günahları bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir" (Şura: 25)

"Muhakkak ki ben tevbe eden, iman edip salih amel işleyenleri ve doğru yola girenleri bağışlayıcıyım." (Taha: 82)

Günahtan tevbe etmeyen kişi için iki ceza vardır: Hem işlediği günahın, hem de tevbe etmemenin cezası...

Haddi gerektiren suçlarda yapılacak tevbe, o haddi engellemez. Bilerek adam öldüren kimse tevbe etse bile had uygulanır. Aynı şekilde hırsızlık yapan, zina eden kimseler için de durum aynıdır.


Sahih Tevbenin Şartları:

“İşte bunların tevbesini Allah kabul eder.”

Günah olduğunu bildiği halde, cehaletinden dolayı günah işleyen ve sonra hemen kendine gelerek sahih bir tevbe ile tevbe eden kimsenin günahını Allah (c.c) muhakkak affeder.

Sahih tevbenin şartları dört tanedir:

1 - İşlenen günahtan dolayı kalben pişmanlık duymak.

2 - İşlenen günahı hemen terk etmek.

3 - Bir daha böyle günah işlememek için kesin karar almak.

4 - Günahı, insanlardan değil, Allah'tan utandığından terk etmek.

İşlenen günaha devam edildiği halde, pişman olunduğunu söylemek, sözde istiğfar etmek veya hayır ameller yapmak, tevbe edildiğini göstermez.

Zikredilen bu dört şart tahakkuk etmedikçe, özellikle günah olan amel terk edilmedikçe gerçekten tevbe edilmiş olunamaz.
Bir zamanlar İhvanı Müslimin'in liderlerinden sayılan S- Havva'ya şöyle sormuşlar:

"Bu devlette İslam'dan alınmayan kanunlar var. Biz o kanunlara göre parti kuracağız. Şayet bizden milletvekili ve hele de bakan çıkarsa, mecliste, Allah (c.c)'nun şeriatine zıd olan bu kanunlara bağlı kalacağımıza dair sadakat ve bağılılık sözü vereceğiz. O zaman halimiz ne olur. Böyle yapmak küfür değil midir? Bunu yapanın hükmü nedir?"

S- Havva, bu soruya şöyle cevap verdi:

"Mecliste vermiş olduğunuz bu söz her ne kadar küfürse de söz ve yeminden sonra tevbe etmeniz yeterlidir."

S- Havva ve onun gibi düşünenlere göre; bir küfür işlendiğinde, o küfüre devam edilse bile, küfrü işleyen kişinin diliyle; "ben tevbe ettim" veya "Allah beni affetsin" demesi yeterlidir.

Böyle bir zihniyete sahip olanlara şöyle denir:

"Allah (c.c), tevbenin kabul şartlarını, Kur'an'da açık olarak bildirmiştir.

"Eğer tevbe eder ve düzelirlerse..."(Nisa: 16)

"Muhakkak ki ben tevbe eden, iman edip salih amel işleyenleri ve doğru yola girenleri bağışlayıcıyım." (Taha: 82)
Bu ve benzeri ayetler açıkça gösteriyor ki; Allah (c.c) ancak, işlediği günah ve küfrü terk edenlerin tevbesini kabul eder. İşlediği günahı ve küfrünü terk etmediği halde Allah (c.c)'dan bağışlanma dileyen Allah'la alay etmiş olur.

Bu, hiç bir baskı söz konusu olmadığı halde puta devamlı secde eden ve bu küfürden dolayı Allah'tan af dileyen kimsenin haline benzer.

Allah (c.c)'nun şeriatini tatbik etmeyen bir devlette milletvekili veya bakan olmak küfürse, ki küfürdür, bu küfürden kurtulmanın tek çaresi oradan ayrılmak, istifa etmektir. Yoksa her türlü tövbe ve istiğfarı yapıp bununla birlikte milletvekilliğine veya bakanlığa devam etmek, tövbe etmek demek değildir. Tıpkı puta secdeye devam edip diliyle tevbe ve istiğfar da bulunmak gibi...

S- Havva ve onun zihniyetindeki kişileri, Allah (c.c)' nun ayetlerine göre hareket etmeğe ve fetva verirken Allah (c.c)'nun ayetlerini anlayarak fetva vermeğe çağırıyoruz. Allah onlara hidayet etsin. Aksi taktirde şu ayetler onlara uygun olur:

"İşte bunlar, Allah'ın kendilerine lanet ettiği ve bu yüzden kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir. Bunlar Kur'an'ı hiç düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?" “Allah Alim'dir, Hakimdir.” (Muhammed: 23-24)

Allah (c.c), her şeyi gizlisi ve açığıyla en ince noktasına kadar bilir. Kimin sahih bir şekilde, kimin geçersiz bir şekilde tevbe ettiğini bilir. O, Hakimdir. Hikmeti, sahih tevbe etmeyen kişinin tevbesini geçersiz, sahih tevbenin şartlarına uygun olarak tevbe edenin tevbesini de geçerli kılar. Çünkü O, her şeyi yerli yerine koyandır.
 
Üst Ana Sayfa Alt