Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Video Tevessül Meselesinde Deliller !

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ey Allahın Kulları Tutun hadisi hakkında ehli ilmin görüşü:

İbn Teymiyyenin talebelerinden olan Şemsuddin İbn Muflih (708-763 h/1308-1362) “El Edeb Eş Şeriyya” adlı kitabında şöyle der:فصل فيما يقول من انفلتتْ دابته أو ضلّ الطريق

وروى ابن السني في كتابه عن عبد الله بن مسعود رضي الله عنه عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : { إذَا انْفَلَتَتْ دَابَّةُ أَحَدِكُمْ بِأَرْضٍ فَلَاةٍ فَلْيَقُلْ يَا عِبَادَ اللَّهِ احْبِسُوا فَإِنَّ لِلَّهِ فِي الْأَرْضِ حَاضِرًا سَيَحْبِسُهُ } قال عبد الله بن إمامنا أحمد سمعت أبي يقول : حججتُ خمسَ حججٍ منها اثنتين راكبا وثلاثا ماشيا او ثلاثا راكبا واثنتين ماشيا، فضللتُ الطريقَ في حجة وكنت ماشيا، فجعلت أقول : يا عبادَ الله دُلُّونا على الطريق، فلم أزل أقولُ ذلك حتى وقعتُ على الطريق


“Fasl: Hayvanı ürküb kaçan ve ya yolda kaybolan kişi nesöylemelidir?

İbnus Sunnikendi kitabında Abdullah bin Mesuddan – Allah ondan razı olsun – Rasulullahın – sallallahu aleyhi vesellem – şöyle dediyini rivayetetmiştir:
“Sizden birinin hayvanıkimsesiz bir çölde ürküb kaçarsa şöyle desin: “Ey Allahın kulları! Onu benim için tutun! Çünki, Allahın yer yüzünde (bu iş için) hazır olan kulu vardır ve onu tutar.”
İmamımız Ahmedin oğlu Abdullah dedi: Babamışöylesöylerkenduydum: “Beş defeHaccagitdim. İki defebinikle, üç defe ise piyada. Ve ya üç defebinikle, iki defe piyada. Piyada gitdiyim bir Haccyolculuğunda yolumu kaybettim. “Ey Allahın kulları! Bize yolu gösterin” demeye başladım ve yolu bulana kadar bunu söylemeyedevamettim.”
Kaynak: İbn Muflih: El EdebEş Şeriyya: 1/457
Beyrut: 1419/1999
İmam Ahmedden bu hadise sabittirmi?
Evet! Çünki, bunu onun doğma oğlu Abdullah rivayet etmiştir.
Ayrıca ilim ehlinden bir çoğu bunu kendi kitablarında zikr etmişler. Mesela İbn Asakir “Tarihu Dimeşk” (Senedi Sahihdir deyerek), İmam Beyhaki “Şuabul İman”, İmam İbn Kesir “El Bidaye ven Nihaye”, İmam CelaluddinEs Suyuti “El Habiik fi Aberil Meleik” adlı kitablarda ve sitat getirdiyimiz Allame İbn Muflih.

Muslih ; şu soruma cevap ver inşeallah,

Bu rivayetin senedinin ravileri arasında Maruf b. Hassan es-Semerkandi isimli ravi var mıdır?
Eğer cevabın "evet vardır" ise muhaddisler bu kişinin güvenilirliği hakkında ne demişlerdir?
Yok cevabın "hayır yoktur" ise, ravileri Abdullah ibn Mesud'a kadar sırasıyla yazar mısın?
Ayrıca ravi zincirinde kopukluk var mıdır? Var ise hangi raviler arası senedde kopukluk vardır?



Abdul Muizz Fida!
Sen böyle bir dua şekline ne diyorsun? Şirkmi? Bu soruma cevap ver inşa Allah sorduğunun sorulara Allahu Tealanın izi ile cevap vermeğe çalışacam.
Boş konuşma, Önce sorularımın cevabını vereceksin , sonra soracaksın.
Şirk veya değil , bu ikinci mesele. Önce rivayet sahih mi, zayıf mı neyle itikad edip amel ediyorsun bir görelim.
Ayrıca ehl-i sunnete göre rivayetteki Allahın kullarından kasıt nedir? Rasulullah (s.a.v.)in devesi kaybolduğunda bu rivayeti uygulamış mıdır?
Abdul Muizz Fida! Boş konuşan sen ve senin gibilerdir biz nerede ve nasıl konuşulacağını iyi biliyoruz. Konuşmalarına dikkat et!
Rivayetin zayıf olup olmadığı bir şeyi ifade etmez benim için böyle konularda. Bu kadar fukahanın böyle bir dua şeklini caiz görmesi ve Ehli Sünnetin İmamı Ahmed bin Hanbelin ve İmam Nevevinin bu hadisle amel etmesi benim için yeterlidir. Her halde sen bu kadar fukahadan daha iyi “anlamışsın” bu meseleni. Ya da İmam Ahmedden daha fazla“Selefisin”ve ya “Ehli Hadis”. Şimdi sen sorduğum soruya cevap ver. Şirkmi değilmi?
İnadkarlık yapacağının yerine otur iyice tefekkür et. Allah celle ve azze[ seni islah etsin ve doğruya yöneltsin eğer gerçekten de hakkı arıyorsansa.

Edebsizliğin sebebiyle 1 hafta yazma yasaklısın. Haftaya kadar araştır ve sorduğum soruların cevablarını bekliyorum!
Sorularıma yoruma, demogojiye kaçmadan cevabını yazdıktan sonra istediğini sorabilirsin!
 
yusuf Çevrimdışı

yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ibn kayyim,ahmet b. hanbel,ibn teymiyye ölüden evliyadan yardım istemeyi şirk görüyorlar ama ey allah'ın kulları diyerek koruyucu meleklerinden yardım istemeyi caiz görüyorlar



ALLAH SENI SEVSIN KARDES ..

zaten mesele bu .. hadiste gecen bir lafiz var insanlar bunu goz ardi ediyor ..

Ey Allahın kulları onu tutun!"
Çünki, Aziz veCelil olan Allahın yer yüzünde (bu iş için) hazır olan kulu vardır ve onu tutar ...


hazir olan kuldan istemek, MEDDET YA ABDULKADIR GEYLANI DEMEK degildir .. ikisi arasinda fark vardir .. insanlar neyin neden sirk oldugunu bilmedikleri icin boyle hadisleri alip bak felanca alimde bu sekilde amel etmistir diye ortaya cikiyorlar ..

insanlarin once sirk kavramini ogrenmeleri lazim SIRK ALLAH SWT YA ORTAK KILMAKTIR yani ALLAH SWT YA AIT BIR ISIM SIFATI, BIR FIILI ALLAHTAN BASKASINA VERMEKTIR ..


simdi

1- kabirde bulunanin isitigine inanmak ve yani basindaki kabir ehline seslenmek
2- bir zata mezari, kabri nerede olursa olsun onun duyacagina isitecegine konustugu dili anlayacagina bulundugu yeri bildigine vb sekilde seslenmek

ikisi ayni sey degildir .. birincisinde kabirde yatana Allah swt ya ait hic bir fiilin, sifatin , ismin verilmemesi var .. cunki o itikat olarak olulerin duyduguna inaniyor ki hepiniz bilirsiniz bedirde olen musriklere Allah resulu asv seslenmistir, ayrica Aise annemiz de resulullahin kabrini ziyaret ettiginde babasina, omer ra ve Resulullah asv ma selam verirdi ..

bu sekilde resulullah sav min kabri basina gelip ona seslenerek ALLAHTAN SEFAATINI DILIYORUM vb sozlerde sirk unsuru yok .. sirk unsuru olmasi icin ORTADA ALLAH SWT YA ORTAKLIK OLMASI LAZIM .. ZATEN BU HADISLERDE BU SEKILDE BASLIYOR "Allah Rasulunun (s.a.s) kabrine gelerek şöyle dedi"

ikincisinde ise hasa Allah swt nin ilim sifati, her daim dirilik sifati, gaybi bilme kullari Allah swt ya benzetme vb unsurlar o sahsa verilmis olur iste buda bizim cehenemlik dedigimiz musrik dedigimiz buyuk sirktir

MUSLIH'INDE PAPAGAN GIBI YAZMIS OLDUGU HADIS te yine Allah swt ya ortaklik verme yoktur .. kisi resulullah sav'den bir soz duyacak "(bu iş için) hazır olan kulu vardır" ve onunla amel edecek sonra bazi samanla sapi karistiranlar bunu BUYUK SIRKi isleyenleri temize cikarmak icin kullanacak ..kisi once HAZIR OLAN kuldan istemenin, ister olu ister diri olsun yaninda HAZIR OLMAYAN kuldan istemesiyle bir oldugunu ispatlamasi lazim .. ( bunuda acalim, yanlis anlasilma olmasin HAZIR OLANDANDA gucu yetigini istersin ornegin kisi babasindan para ister, ben karimdan sabah beni erken kaldirmasini isterim, ama HAZIR OLAN'ada Allah swt nin isim ve sifatlarini vererek istersek buda yine buyuk sirk olur)

vallahi bu hadis sahih ise ben bu hadilse amel edecegim .. yolumu kaybetsem yada binegimi, dogru sozlu peygamberin dedigini yapacagim .. ZATEN BU FIILDE ( HAZIR OLAN KULDAN ISTEMEDE) HIC BIR SIRK AMELI ( ALLAH SWT YA ORTAK KILMA ONUN ISIM, SIFAT VE FIILINI KULA VERME ) YOKTUR ..


o yuzden muhammed 87 nikli akhi dogru soyluyor ibni teymiye, ibni kaym "Allah Rasulunun (s.a.s) kabrine gelip ondan seffat isteyene sirk ehli dememislerdir, yada hazir olan kuldan isteme hadisi ile amel edenleri, lakin yukarida acikladigimiz gibi .. kendi yakistirmalari ile gavs kainatta tasaruf sahibi gordukleri veli diye cagirdiklari kislere, yada peygamberlere ALLah swt nin isim ve sifatlarini verenler kesinlille musriktirler, ve bu ehli sunnet alimlerince sirk ehli olarak isimlendirilmislerdir


 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Guest
ALLAH SENI SEVSIN KARDES ..

zaten mesele bu .. hadiste gecen bir lafiz var insanlar bunu goz ardi ediyor ..

Ey Allahın kulları onu tutun!"
Çünki, Aziz veCelil olan Allahın yer yüzünde (bu iş için) hazır olan kulu vardır ve onu tutar ...


hazir olan kuldan istemek, MEDDET YA ABDULKADIR GEYLANI DEMEK degildir .. ikisi arasinda fark vardir .. insanlar neyin neden sirk oldugunu bilmedikleri icin boyle hadisleri alip bak felanca alimde bu sekilde amel etmistir diye ortaya cikiyorlar ..

insanlarin once sirk kavramini ogrenmeleri lazim SIRK ALLAH SWT YA ORTAK KILMAKTIR yani ALLAH SWT YA AIT BIR ISIM SIFATI, BIR FIILI ALLAHTAN BASKASINA VERMEKTIR ..


simdi

1- kabirde bulunanin isitigine inanmak ve yani basindaki kabir ehline seslenmek
2- bir zata mezari, kabri nerede olursa olsun onun duyacagina isitecegine konustugu dili anlayacagina bulundugu yeri bildigine vb sekilde seslenmek

ikisi ayni sey degildir .. birincisinde kabirde yatana Allah swt ya ait hic bir fiilin, sifatin , ismin verilmemesi var .. cunki o itikat olarak olulerin duyduguna inaniyor ki hepiniz bilirsiniz bedirde olen musriklere Allah resulu asv seslenmistir, ayrica Aise annemiz de resulullahin kabrini ziyaret ettiginde babasina, omer ra ve Resulullah asv ma selam verirdi ..

bu sekilde resulullah sav min kabri basina gelip ona seslenerek ALLAHTAN SEFAATINI DILIYORUM vb sozlerde sirk unsuru yok .. sirk unsuru olmasi icin ORTADA ALLAH SWT YA ORTAKLIK OLMASI LAZIM .. ZATEN BU HADISLERDE BU SEKILDE BASLIYOR "Allah Rasulunun (s.a.s) kabrine gelerek şöyle dedi"

ikincisinde ise hasa Allah swt nin ilim sifati, her daim dirilik sifati, gaybi bilme kullari Allah swt ya benzetme vb unsurlar o sahsa verilmis olur iste buda bizim cehenemlik dedigimiz musrik dedigimiz buyuk sirktir

MUSLIH'INDE PAPAGAN GIBI YAZMIS OLDUGU HADIS te yine Allah swt ya ortaklik verme yoktur .. kisi resulullah sav'den bir soz duyacak "(bu iş için) hazır olan kulu vardır" ve onunla amel edecek sonra bazi samanla sapi karistiranlar bunu BUYUK SIRKi isleyenleri temize cikarmak icin kullanacak ..kisi once HAZIR OLAN kuldan istemenin, ister olu ister diri olsun yaninda HAZIR OLMAYAN kuldan istemesiyle bir oldugunu ispatlamasi lazim .. ( bunuda acalim, yanlis anlasilma olmasin HAZIR OLANDANDA gucu yetigini istersin ornegin kisi babasindan para ister, ben karimdan sabah beni erken kaldirmasini isterim, ama HAZIR OLAN'ada Allah swt nin isim ve sifatlarini vererek istersek buda yine buyuk sirk olur)

vallahi bu hadis sahih ise ben bu hadilse amel edecegim .. yolumu kaybetsem yada binegimi, dogru sozlu peygamberin dedigini yapacagim .. ZATEN BU FIILDE ( HAZIR OLAN KULDAN ISTEMEDE) HIC BIR SIRK AMELI ( ALLAH SWT YA ORTAK KILMA ONUN ISIM, SIFAT VE FIILINI KULA VERME ) YOKTUR ..


o yuzden muhammed 87 nikli akhi dogru soyluyor ibni teymiye, ibni kaym "Allah Rasulunun (s.a.s) kabrine gelip ondan seffat isteyene sirk ehli dememislerdir, yada hazir olan kuldan isteme hadisi ile amel edenleri, lakin yukarida acikladigimiz gibi .. kendi yakistirmalari ile gavs kainatta tasaruf sahibi gordukleri veli diye cagirdiklari kislere, yada peygamberlere ALLah swt nin isim ve sifatlarini verenler kesinlille musriktirler, ve bu ehli sunnet alimlerince sirk ehli olarak isimlendirilmislerdir


Ayrıca ,yardım çığlığını görünmeyen bu kullarına işittirecek olan Allahtır.Çünkü o dilediğine dilediği kişiyi işittirir.Bu niyet ve bilinç ile dua edilmeli.Yardım isteme bu kelime ile de sınırlı olmaz.Hadisin dayandığı temelleri ve maksadını iyi düşünmek,peygamberimizin sünnetine uygun bir yaşayış ve anlayış temelinin bulunması gerekir.Yoksa,böyle bir hal miskinlikten başka bir şey olmaz.Vakıanın bütününden bakılmalı.Aynı şekilde Allahtan da bu kullarının yardımcı kılınması için dua edilmeli ve kişinin kendi gücü kadar elinden geleni yapıp tevekkül etmesi gerekir.

“İnsanın önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan ve devamlı takip eden melekler vardır.”(Ra’d/11)

Bazı tasavvufçular bu konuda da olayın miskinlik boyutuna sarılıyorlar ve hata buradan doğuyor.
 
muhammet87 Çevrimdışı

muhammet87

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır. Oysa O'ndan başkaları anıldığında ise, hemen sevince kapılırlar.(zümer 45)

Allah'ı bir tek olarak anmayanların imansız kafirler olduğunu Allah kuranda söylüyor..ayrıca tevessülü savunan bu yazılar saadeti ebediye kitabından..kitabın yazarı hüseyin hilmi ışık denen kafir tsk'dan emekli bir albay...
 
A Çevrimdışı

Ahmed1

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Tekfir etme kimseyi bizim ilmimiz yok.Ya müslüman olarak ölmüşse ne yapacaksın.
 
A Çevrimdışı

Ahmed1

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ben zaten şahidim demedim ama yukarıdaki kardeş küfür olarak gittiğine şahitmiş gibi konuşuyor.Üstelik benim gibi,sizin gibi ilim ehli olmayanların tekfir etme meselesinden kaçınmasını şiddetle tavsiye ediyorum.Vesselam..
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Ben zaten şahidim demedim ama yukarıdaki kardeş küfür olarak gittiğine şahitmiş gibi konuşuyor.

MÜSLÜMAN ZAHİRE GÖRE HÜKMEDER


Rasulullahın sözünden ancak İslamdan nasibini alamamış olanlar bir şey anlamazlar.

Rasullulah (s.a.v)´dan Kutubi Sitte sahiplerinin rivayet ettiği şu hadisi şerif bu konuyu ne güzel açıklar:

"Ben ancak bir beşerim, siz bana dava getiriyorsunuz. Bazılarınız diğerlerinden delilini sunmakta daha becerikli olabilir. Ben de dinlediğim şekliyle onun lehine hükmederim. Bu şekilde kime bir müslüm hakkını verirsem, o ancak ateşten bir parçadır,, onu alsın veya bıraksın."

Bu hadisi şeriften anlaşılıyor ki hüküm zahire göre verilir.

Hadis-i şeriften gördüğümüz ve anladığımız gibi Rasulullah zahire göre hüküm vermektedir. Bir dava hakkında diğeri haklı olsa dahi delilleri kimin kuvvetli ise ona bakarak hüküm verileceğini , bu da ümmeti için kıyamete kadar bir metoddur . Çünkü Rasulullah aramızdan ayrılmış , bir mesele hakkında vahy inmesini bekleyemeyeceğiz.


Bir mesele hakkında müslüman batına göre hükmedemez. Hükmediyorum diyen ilim olarak Hz. Musa'yı solladım , Hz. Hızır a.s. verilen özel ilim bende de var demiştir. Bu da tasavvufun sapkın anlayışlarından biri olan " benim ümmetimin alimleri beni israilin peygamberleri gibidir" uydurmasının bir adım ötesidir !

Bir başka hadis-i şerif ile konuya ışık tutmaktadır :


AbduIIah b. Utbe b. Mes'ud (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:
Ömer (r.a)'den işittim. O şöyle diyordu:

«İnsanlar Rasulullah (s.a.s) zamanında vahiy ile gizli hallerinden de sorumlu tutulurlardı. Rasulullah'ın vefatı ile vahiy kesilmiştir. Bugün sizi gördüğümüz amellerinizden dolayı sorumlu tutarız. Bu yüzden kim bize hayır ve adalet gösterirse onu emin sayar ve güvenilir kabul ederiz. Onların gizli hallerini araştırmak bize düşmez. Gizli hallerinin hesabını da ALLAH görür. Bize zahiren fena hal gösterenlerden de emin olamayız. Niyetinin iyi olduğunu söylese bile ona inanmayız
(Buhari)

Hükmün zahirde görülen söz ve amellere göre olmasının delili açık bir beyanat.
İnsanın kalbinden geçirdiği düşünce ve niyetler, gelecekte olacak olaylar, ancak ALLAH’ın bilebildiği gaybi bilgilerdir. Hiçbir kulun bu gibi şeyleri bilmeye veya bu gibi konularda fikir beyan etmeye kudreti ve izni yoktur. Ancak ALLAH (c.c) bazı zamanlarda gönderdiği vahiy vasıtasıyla insanların kalblerinden geçenleri veya gelecekte olacak bazı olayları Rasullerine bildirmiştir. Onlar da vahiy sayesinde bu gibi konularda insanlara haberler verebilmişler veya zahirde gösterdikleri alametlere rağmen, insanlara kalblerinden geçenlerle hükmetmişlerdir. Fakat bu hal ancak Rasullere mahsus bir özelliktir.

Şu günümüzde kim kalblerden geçenleri bilebildiğini iddia ederse; ya kendisine vahiy geldiğini iddia ederek, Kur'an'ın vahyin kesilmiş olduğuna dair haberini yalanlamış ya da gaybi bildiğini iddia ederek, ALLAH'ın ilmine sahib olduğunu söylemiş olur. Bu iki hal de ALLAH'a ve kitabına karşı büyük bir cürüm ve apaçık bir küfürdür.
Kalblerden geçenlere ait ilmin sadece ALLAH'a ait olduğunu ısrarla bildiren İslam dini, bu nedenle, insanların birbirlerine dair verdikleri hükümleri, ancak ve ancak zahire yani söylenen söz ve işlenen amellere dayandırmalarını emretmiştir.
Hüküm ancak zahire göredir. Zahiren imanın gereklerini gösteren kimse, kalben bunu tasdik etmese bile, insanlar katında müslüman kabul edilir. Fakat kalblerden geçeni hakkıyla bilen ALLAH indinde hükmü, kafirden başka birşey değildir, şüphesiz. Aynı şekilde zahiren La ilahe illALLAH inancını bozan bir amel ya da söz sarfeden kişi -niyetinin iyi olduğunu söylese veya sarfettiği söz ve amele kalben inanmadığını iddia etse bile- bu amel ve sözden döndüğünü gösterene dek, müslümanlar gözünde kafirdir. Zira, ortada iki altematif vardır: Ya zahiren görülene itibar etmek ya da zahirde tam tersi bir durum devam ettiği halde, kalbte iyi niyetin olduğuna inanmak. Kalblerden geçenleri ancak ALLAH'ın bilebileceğine hakkıyla iman eden herkes, zahirde görülenlere itibar edilmesinin gerekliliğini savunacaktır şüphesiz.
Nitekim ALLAH'ın kitabının, Rasulünün ve bunlara hakkıyla bağlanmış olan sahabelerin bildirmiş olduğu gerçek de budur. Aksi bir iddia ancak işledikleri şirk ve küfürlere, İslam reddettiği halde İslam'dan delil getirmek isteyen ya da ALLAH'ın ilim ve kudretine sahib olduklarını iddia ederek insanlar üzerinde yücelip, rabblik ve ilahlık taslayan kafirlerce ortaya atılabilir. Rabbimizi bu tür iftiralardan tenzih ederiz.


https://www.islam-tr.org/konu/hallacin-oldurulmesi.20880/
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
sirati mustakim Çevrimdışı

sirati mustakim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ya kardeslerim bitirin su isi ALLAH rizasi icin.
giriyorsun islam-tr.org foruma bi bilgini artirasan,bi kardeslerle muhabbet edesen bilgi paylasasan
yoksa her kim isterse giriyor uye oluyor kendi kafasina,akidesine gore bi konu aciyor.ummet ne halde bunlar oz seyhlerini sahte ilahlarini savunma pesinde.bu tipten konu acanlara bakarsaniz hepsinin 10-15 mesaji bulunuyor.sonra ban alip tekrar baska nikle kayit oluyorlar.
kisa konusacagim onerim su-bildiginiz kisiler haric kimse yeni konu acamasin veya 300=400+500 mesaji bulunamayan acamasin yeni konu.orasina yoneticiler karar versin.vessalam
Allah hepinizden razi olsun Assalamu aleykum va rahmatullah
 
A Çevrimdışı

Ahmed1

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Sigara haram demeyen, dolgu yapanların gusullerinin sahih olmadığını cenabet olduklarını söyleyen , bazı uydurma hadisleri nakleden , hoparlorle ezana caiz değil diyen , namaz vakti geçince üzülmeyen kafir olur diyen kitap mı ehli sünnet?
 
D Çevrimdışı

Daşdemir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
TSK'dan emekli olan kafir olur diye bir şey mi var? Herkesi kendi kafanızdan kafir ilan ediyorsunuz.İbn Ömer(ra) dan Rasulullah(sav) şöyle buyuruyor: “Kişi Müslüman kardeşini tekfir ettiğinde o küfür ikisinden birine geçer. Müslim’in bir rivayetinde ise: “Eğer adam dediği gibi ise kâfirdir, değilse küfür ona döner.” (Buhari-Ebu Davud) Tekfiri şer'i alimler yapar (kadılar vs.)

İbni Battuta, ibni Hacer-i Mekki, imam-ı Sübki, kendi oğlu Abdulvehhab, izzeddin bin Cema'a, Ebu Hayyan Zahiri, Zahid-ül Kevseri, Yusuf-i Nebhani, imam-ı Şarani, Ahmed bin Seyyid Zeyni Dahlan, Şeyh-ül-İslam Mustafa Sabri Efendi gibi nice âlimler İbni Teymiye’ye reddiyeler yazmışlar, dalalet ve küfürlerini açıklamışlardır. Üstad Necip Fazıl da, (14. asrın irşad kutbu seyyid Abdülhakim Arvasi,“İbni Teymiye dini içinden zedeleyen mülhiddir” buyurdu) diyor.

Ayrıyeten Seadet'i Ebediyye'de Hüseyin Hilmi Hocaefendi'nin kendi kafasından aldığı hiçbir şey yoktur. Tamamı kaynaklıdır. Ahmed Mekki hazretleri ''bu kitapta Ehl-i Sünnet'e muhalif tek kelime yoktur'' buyurmuştur.


Senin Ahmed Mekki hocanda, Arvasi kutup da, Hilmi ışık efendinde büyük kafirler, birde bu küfür dolu kitabı onaylıyorlarmış ha?

Hakikatın bastığı namaz kitabında diyor ki : Kim iman artar azalır derse KAFİR olur.

Bu ingiliz ajanı, mason destekli yahudilerin dediğine bakın??? Yani tüm ehli sünnet kafirmiş, Malik, Şafii Ahmed Buhari ve diğer tüm ulema, İMAN ARTAR EKSİLİR diyor. Buhari ve tirmizi bu konuda icma naklediyorlar.

Senin ajan hocalarının ilmide bu kadar.
 
A Çevrimdışı

Ahmed1

Üyeliği İptal Edildi
Banned
1-Eserde bol miktarda zayıf –ve hatta bazen uydurma– rivayetlere rastlanmaktadır. Mesela Hz. Peygamber (s.a.v)'in, Hz. Ali (r.a)'ye, "Benden sonrahalife Ebû Bekr olacaktır. Ondan sonra Ömer, ondan sonra Osman, ondan sonra da sen" buyurduğunun söylenmesi (60) böyledir.

2. Eserde yer alan birtakım fıkhî hükümler muteber değildir. Mesela hoparlörle ezan ve radyoda Kur'an okunmasının caiz olmadığının söylenmesi (206) böyledir. Hatta "Saadet-i Ebediyye" yazarı bu meselede o denli ileri gitmiştir ki, belirttiğim sayfada şöyle demektedir: "Görülüyor ki, radyo (mizyâ') ile ve minarede hoparlör (mükebbirussavt) ile ezan okumak (...) ve bunları ezan diye dinlemek caiz olmaz. Bunlar hem kabul olmaz, hem de günah olur. (...) Küçük günaha devam, büyük günah olmaktadır."
"... İbadetlerde değişiklik yapmanın bid'at olduğunu, büyük günah olduğunu biliyoruz. Resulullah'ın (sallallahu aleyhi ve selem) kabul etmediği, red ettiği bir şeyi ibadete karıştırmak ise, bid'atten daha büyük, ondan daha çirkin günah olur..." (722)
"... Radyodan ve hoparlörden çıkan sesler, şimdi Hıristiyanların ve Yahudilerin ellerinde bulunan İncil ve Tevratlar gibi Allah kelamı değildir... (724)
3. "... Yani mü'min namaz kılar, kâfir kılmaz. Münafıklar ise bazen kılar, bazen kılmaz. (...) Hadis imamları söz birliği ile bildiriyor ki, bir namazı vaktinde, amden kılmayan, yani namaz vakti geçerken namaz kılmadığı için üzülmeyen kâfir olur veya ölürken imansız gider..." (210)
Oysa bu konuda Hadis imamlarının söz birliği ettiğini söylemek mümkün değildir. Daha önce (2003 Ekim'inde) bu köşede, yine bizzat Ehl-i Hadis'ten birisinden, İmam el-Buhârî'nin çağdaşı Muhammed b. Nasr el-Mervezî'den, Ehl-i Hadis'in bu konuda ikiyi ayrıldığını nakletmiştim.
4. "İmam-ı Şafiî hazretleri, İmam-ı a'zamın içtihadının inceliğinden az bir şey anlayabildiği içindir ki, "Bütün müçtehidler, İmam-ı a'zam Ebû Hanîfe'nin çocuklarıdır" demiştir." (49)
Oysa İmam eş-Şâfi'î'nin bu sözü, İmam Ebû Hanîfe'nin içtihadlarından ancak az bir şeyi anlayabildiğini değil, hüküm istinbat metotlarının, özellikle de Kıyas'ın inceliklerini sistemli bir şekilde ilk önce ortaya koyan kişinin İmam Ebû Hanîfe olduğunu tesbit ve itiraf ettiğini gösterir. Aksi halde İmam eş-Şâfi'î'nin İmam Ebû Hanîfe'ye ve onun talebelerine muhalefet etmesini açıklamak mümkün olmaz. Daha da önemlisi, bu durumda İmam eş-Şâfi'î'nin mezhebinin "yüzeysel" ve "daha az değerli" olduğu gibi bir garabet ortaya çıkar ki, aklı başında bir kimsenin böyle bir iddiada bulunması mümkün değildir.
Bir de İmam Ebû Hanîfe'nin, "Sünnet'e ittibada herkesten ileri gittiği"nin söylenmesi (49), "diğer mezheplerin Sünnet'e daha az ittiba ettiği"nin tersinden ifade edilmesidir ve oldukça düşündürücüdür.
5. Bir diğer tesbit hatası da, Sahabe'nin tümünün müçtehid olduğunun söylenmesidir (50). Oysa muhakkık ulema, Sahabe'den içtihad seviyesine yükselenlerin sayısının 20 civarında olduğunu söylemiştir.
6. Bir kısım Hadis alimlerinin (es-Sehâvî, Ali el-Kârî gibi), sırf mevzu hadis konusunda eser verip, mevzu hadisleri diğerlerinden ayırdıkları için hedef tahtasına oturtulduğu görülmektedir ki, "Din kitaplarında uydurma hadis olmaz" diyen "âllame"nin buradan beslendiği açık. İmam el-Gazzâlî ve İmam es-Süyûtî'nin eserlerinde hiç uydurma hadis bulunmadığı iddiasında da öyle...
Bir takım kitaplarda uydurma hadis bulunduğu gerçeğinin savunulacak yanının kalmadığı görüldüğü zaman da "O kitaplar dinin temel bilgilerini bildiren kitaplar değildir" denerek güya çıkış yolu bulunuyor!...
7. Bir "garib hadis" tarifi: "Yalnız bir kimsenin bildirdiği hadis-i sahihdir." (423)
Demek ki Usul-i Hadis ilminde ya bütün garip hadisler sahih kabul ediliyor veya uydurma hadisler arasında, garib hadisler gibi tek kişi kanalıyla nakledileni yok!! Mezkûr kitap hakkında elbette daha fazla şey söylenebilir. Ancak muhtelif konulardan seçtiğim bu örnekler, kitabın, tam anlamıyla güvenilerek okunamayacağını göstermeye yeterlidir.
 
muhammet87 Çevrimdışı

muhammet87

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
"sıkıştığınızda kabir ehlinden yardım isteyin" uydurma hadisi nerde yazıyor..milleti kabirperestliğe teşvik ediyorsunuz

bu söz kuranda yok,buhari,müslim,tirmizi,ibn mace,ebu davud,beyhaki de yok..acluni uydurma hadisler bölümünde bu sözün uydurma olduğunu yazmış..Allah'dan korkmuyor musunuz peygamber adına yalan söylemeye

Allah yahudi ve hıristiyanları kahretsin. Çünkü onlar, peygamberlerinin kabirlerini mescid edindiler"(Buhârî, Salât 48, Cenâiz 69, 96; Müslim, Mesâcid 19)

"Peygamberlerinin kabirlerini mescid edinen kimselere Allah'ın gazabı şiddetlidir" (Muvatta', Kasru's-Salât fi's-Sefer 85.)

"Benim kabrime ikide bir gelip orayı bayram yerine döndürmeyin" (Ebû Dâvûd, Menâsik 100)


Sizden öncekiler, kabirleri mescid ediniyorlardı. Kabirleri mescid edinmeyin. Sizi bundan sakındırıyorum, bilesiniz"(Muvatta', Kasru's-Salât fi's-Sefer 85)

Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Ey Allah'ım, benim kabrimi, kendisine ibadet edilen bir put hâline getirme"(Muvatta', Kasru's-Salât fi's-Sefer 85)


"Bir bedevi Hz. Peygamber'e:

"İnsanlar kuraklığa mâruz kaldılar; evlâdları aç kaldı, mal-mülk telef oldu. Bizim için Allah'a dua et. Biz sana karşı Allah'tan şefaat diliyor, Allah'a karşı senden şefaat istiyoruz" dedi.

Bunları duyunca Peygamber Efendimiz, ashabının yüzlerinden durumu vehâmeti anlaşılacak derecede:
"Sübhânallah, fesübhânallah!" demeye başladı ve arkasından ilâve etti:
"Yazıklar olsun sana, ne söylediğinin farkında mısın? Allah'ın şânı bundan yücedir. Hiç şüphe yok ki mahlûkâtından birine karşı Allahtan şefaat istenmez..." (Ebû Dâvûd, Sünnet 19).
Görülüyor ki Hz. Peygamber, bedevinin "Sana karşı Allah'tan şefaat diliyoruz" sözünü reddetmiştir.

 
E Çevrimdışı

ebu ûmeyr

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İftirada sınır yok.

Osmanlı devletinin Şeyh-ül-İslamlarından dokuzuncusu, büyük âlim, müfti-üs-sekaleyn, yani insanlara ve cinne fetvalar vermiş olan Ahmed Şemseddin ibni Kemal efendi, Kırk hadiskitabında diyor ki:
İza tehayyertüm fil-umur,
feste’inu min ehlil-kubur!
Yani, işlerinizde şaşırdığınız zaman, kabirdekilerden yardım isteyiniz! İnsanın ruhu, bedenine aşıktır. Ölüp, ruh bedenden ayrılınca bu sevgisi yok olmaz. Ruhun bedene olan bağlılığı ve çekmesi, öldükten sonra yok olmaz. Ölünün kemiğini kırmak ve kabir üzerine basmak, hadis-i şerifle, bunun için yasak edilmiştir. Bir kimse, bir Velinin kabrini ziyaret edince, ikisinin ruhu buluşurlar. Çok fayda hasıl olur. Kabir ziyaretine izin verilmiş olması, bu faydanın hasıl olması içindir. Bundan başka, gizli faydaları da yok değildir.

Bre zır cahil ibni kemal paşa dediğin kişi ile resulullah sav arasında kaç yüz sene var be ahmak buhadisi ibni kemalden önce kim demiş hiç kimse.varsa delilinj yaz işkembeden konuşma....
 
E Çevrimdışı

ebu ûmeyr

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah seni ve senin gibileri ıslah etsin..sizin dininiz tamamıyla babalarınız ve atalarınıza dayalı zandan ibarettir. ..........Onlara, "Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Peygamber'e gelin" denildiğinde onlar, "Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter" derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı? Maide 104...muhammed kardeş sana kabirlerin mescid edilmesiyle ilgili yukarda sahih nakil getiriyor.sen hala saadeti ebeyiye denen kafirlerin baş ucu kitabında saçmalıyorsun...yazıklar olsun bu konuda artık seni kaideye alıp yazmicam...
 
muhammet87 Çevrimdışı

muhammet87

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Mişkat tercümesi Eşiat-ül-lemeatMevlana Celaleddin-i RumiHülasat-ül-kelam bunlar benim için kaynak değiller...yazdığın ayetlerinde kabirden yardım istemeyle hiçbir ilgisi alakası yok..sizin bu yaptığınız animist(ruhlara tapanların) akidesi..yani ruh ölmez her yerde tasarruf eder...İslamla bir ilgisi yok.

Aşağıya ruhlara tapan sabii müşriklerin akidesini yazıyorum..aynı bugünkü tasavvufcular gibiler

Sabii fırkaları

Tevhid çizgisinden ayrılan insanların çeşitli gruplara ayrıldıkları bir gerçektir. Sâbiîler de başlıca dört fırkaya ayrılmışlardır. Bunları şöylece özetleyebiliriz

Ruhlara tapanlar
Bu grupta olanlara göre, bu âlemin alçak şeylerden münezzeh, her şeye hâkim olan mukaddes bir yaratıcısı vardır. O yaratıcıya ise bu âlemdeki bazı vasıtalar ile yaklaşılır ki, bunlar da ruhanî varlıklardır. Ruhanîler dünyaya yıldızlarla hükmederler. Sâbiîlerin bu grubu, yıldız ve gezegenlerin, söz konusu bu ruhanîlerin heykelleri olduklarına inanırlar ve onları tâzim ederler. Yine onlara göre Allah’a yaklaşmak için yıldızlar birer vâsıtadır. Ruhlara tapan sâbiîlerin bu grubu, tıpkı müşrik Araplar gibi Cenâb-ı Hak ile aralarına bazı aracılar koymaktadırlar ki, bu halleriyle onların durumları ile müşrikler arasında fark yoktur

Heykellere tapanlar

Bu gruba dahil olanlara göre, eğer bir insan gerçek yaratıcısına ibadet etmek istiyorsa bir aracıya ihtiyacı var demektir. Bu aracının da görünen bir şey olması gerekir. Ancak ruhanîler böyle değildir. İşte bu görüşten yola çıkan sâbiîlerin bu grubu yedi gezegeni temsil eden heykeller yaptılar; daha sonra da onlara tapınmağa başladılar. Böylece putperest bir yolu takip ettiler

Şahıslara tapanlar

Bu gruba dahil olanların görüşleri şudur: Yıldızlar her ne kadar görünen varlıklar olsalar da bazı vakitlerde görünüp bazı vakitlerde görünmezler. O halde bu yıldızlar için putlar yapmak gerekir. Böylece putlara tapan bu insanlar, heykellere tapanlardan farklı olarak asıl ibâdeti heykellerin ötesinde Allah’a yaptıklarını söylemektedirler. Yani bu heykelleri Allah ile aralarında bir aracı kabul ederek müşrikçe bir yol takip etmektedirler

Hululiye

İbn Batuta (703-771) ve diğer bazı tarihçiler bu gruba girenleri “Harranîler” olarak tanımlarlar. Bunların inançlarına göre dünyayı ve içindeki yıldız ve gezegenleri yaratan Allah’tır. Ancak, Allah yaratmış olduğu basit şeylere bürünür. Böylece Harranîler de yıldızları tâzim ederek ve onlara ibadet ederek putperest bir yol takip etmektedirler.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, sâbiîlerin tarih boyunca dinlerinde geçirdikleri değişim devrelerini şöylece özetleyebiliriz: Başlangıçta Allah tarafından gönderilen dinden inhiraf etmeleri, ruhanî varlıklara ibadet etmeleri, yıldızları tâzim etmeleri ve onlara ibadet etmeleri, nihayet bu yıldızları temsilen yeryüzünde yaptıkları putlara tapmaları. Aslında sâbiîlerin, Hz. İbrahim’in yolunu seçmeyerek kendisine muhâlefet, hatta düşmanlık etmeleriyle, sapık bir yolda oldukları belirgin bir hal almıştı. Bu olaydan sonra onların iddiaları ne olursa olsun, sahip oldukları inançları tevhid’in temsilcisi olan Hz. İbrahim tarafından reddedilmiştir. İnsanların, inançlarını ve hayatlarını yönlendirecek vahiyden uzak düştüklerinde, inançlarının ne denli bozulmaya uğradığını, insanların nasıl gruplara bölündüğünü, dinlerinin asılları konusunda bile nasıl kargaşalar yaşandığını görmek için, sâbiîler konusu önemli bir örnektir. Neye, niçin, nasıl inanılması ve ne şekilde ibâdet edilmesi gerektiğini düşünmeyen ve atalarından miras aldıkları geleneksel dinlerini oyuncak edinen insanlar için, sâbiîlik benzeri bir durum kaçınılmazdır.

(ahmet kalkan- kavram tefsiri)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kardeşim madde madde cevap vermeye çalışacağım inşaAllah:

1.O hadis Gunye-tüt-Talibin ve Mektubat-ı Rabbani'de geçmektedir.

2.Hoparlörle ezan konusunda merhum Hamdi Efendi'den yaptığımız nakli okuyunuz.

3.Namaz Allahu Teala'nın emridir. Namazı kasten ve bilerek (tembellikle değil) terk edip üzülmeyen Hak Teala'nın emrini hafife aldığından kafirdir.

4.Bu konuda Ebubekir Hocaefendi'ye katılmaktayım. Bir yanlış anlaşılma olmuştur fakat bu eseri küçültmez.Zira Mecmua'tul Ahzab'da Cevşen'in bulunması Ne Ömer Ziyauddin Efendi'yi ne de eserini küçültmez.

5.“Ashabım gökteki yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz” hadisi göstermektedir ki eğer ashab doğru yolu gösteriyorsa müctehiddir.

6.Bir alimin mevzu' dediği hadise başka bir alim Sahih diyebilir zira bu takva, vera' ve zühd ile de ilgilidir.Bir alimin sahih demesi amel ve kaynak için yeterlidir. Iraki hazretleri İhyau Ulumiddin'i incelediğinde hiçbir hadise uydurma dememiştir.

7.Şamil İslam Ansiklopedisi ve Diyanet İslam İlmihali'nde de garib hadis tanımı budur.

Ayrıyeten Ebubekir Sifil Hocaefendi yeri geldiğinde bu ilmihali övmüştür. Yazının tamamını okumanızı tavsiye ederim.



"Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidâyet bulursunuz"
(İbn Abdi’l Berr, Camiul- İlm (2/91), İbn Hazm, İhkâm (6/82)
أصحابي آالنجوم ، بأيهم اقتديتم ؛ اهتديتم
Bu hadis uydurmadır.

Ravilerinden olan Sellâm b. Suleym yalancı olup, İbn Hibban’ın da dediği gibi uydurma hadisler rivayet etmiştir. Diğer bir râvi olan Hâris b. Gusayn ise bilinmemektedir. Buna rağmen Şa’rânî şöyle der:
«Bu hadis hakkında muhaddisler (zayıflığına dair) konuşmuş olsalar bile, keşf ehline göre sahihtir! »[Mizân (1/28)]

Ancak Şa’rânî’nin bu sözü hiç şubhesiz batıldır! Çünkü keşf yoluyla hadislerin tashih edilmesi tasavvufi bir bid’attır. Bunu asıl kabul etmek, biraz önceki hadis gibi aslı olmayan batıl hadislerin sahih olduğunu kabule götürmesi demektir. Keşf, sahih olarak vukû bulur ise, en iyi durumda bile, rey ile aynı derecededir. Rey ise, hata da eder isabette edebilir. Tabi ki buna heva karışmamış ise bu böyledir. Allah’ın rızası olmayan herşeyden selâmet dileriz.
El-Hatib’in[Kifâye s.48] rivayet ettiği daha uzun metinden oluşan diğer bir uydurma hadis hakkında es-Suyutî şöyle der:
«Bu hadiste bazı faideler vardır, şöyle ki ; Rasûl (s.a.v.)’in kendisinden sonra furu’da ki ihtilafları haber vermesi onun mucizelerindendir, çünkü bu gaybtan haber vermektir. Ve onun buna rızası ve onayı söz konusudur. Öyle ki bunu rahmet kılmış ve mükellefi istediğini almakta serbest bırakmıştır...»!

Buna cevap olarak şöyle denir;
önce es-Suyutî’nin rivayetin sahih olduğunu isbat etmesi gerekir ki, sonradan da o rivayetten hükümler çıkarabilsin.
Bu rivayetin uydurma olduğuna bir başka delil de; nasıl olur da Peygamber (s.a.v.) sahabeden olan her bir ferde uymamızı tavsiye edebilir? Kaldı ki sahabe arasında âlim olduğu gibi, ilimde orta seviyeli ve daha da aşağı olanlar vardı.
Konuyla ilgili gelen rivayetlerin uydurma olduğunu söyleyen İbn Hazm şöyle devam eder: « Çünkü Allah Teala Peygamberi (s.a.v)’i ( O, arzusuna göre konuşmaz. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir)[Necm 3-4] şeklinde nitelendiriyor ise, Peygamber (s.a.v.)’in şeria’ta dair bütün sözlerinin gerçek ve şüphesiz olarak Allah’tan geldiği anlaşılır. Allah’tan gelen şeyde de ihtilaf olmaz. Çünkü ayette (Eğer o (Kur’an), Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı) [Nisa 82] buyurulmuştur.
Allah "Birbirinizle çekişmeyin" ayetiyle bizlere tefrika ve ihtilafı yasaklar. Dolayısıyla sahabeden her birine tâbî olmamızı Allah Rasulu (s.a.v)’in bizlere emretmesi imkansızdır. Çünkü sahabenin içerisinde birisinin helal kıldığını haram kılan bulunabilmektedir.
Eğer durum böyle olsaydı, Semure b. Cundup’a uyarak içkinin satışı helâl olurdu. Ebû Talha’ya uyarak ta oruçlunun dolu yemesi helâl olurdu (orucu bozulmazdı). Bunlar diğer sahabelere tâbî olunduğunda da haram oluyor.
İbn Hazm Allah Rasulu (s.a.v.)’in ölümünden önce ve sonraki dönemde sahabe’den sadır olan sünnete isabet edemedikleri bazı görüşleri uzunca anlattıktan sonra şöyle der; « Nasıl olurda hem hata hem de isabet eden bir kavmi taklid etmemiz caiz olur?»

RASULULLAH'I KURUTAN SÖZLER
- UYDURMA HADİSLER -
https://www.islam-tr.org/konu/rasulullahi-kurutan-sozler-uydurma-hadisler-kitap.8091/
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kardeşim madde madde cevap vermeye çalışacağım inşaAllah:

1.O hadis Gunye-tüt-Talibin ve Mektubat-ı Rabbani'de geçmektedir.

2.Hoparlörle ezan konusunda merhum Hamdi Efendi'den yaptığımız nakli okuyunuz.

3.Namaz Allahu Teala'nın emridir. Namazı kasten ve bilerek (tembellikle değil) terk edip üzülmeyen Hak Teala'nın emrini hafife aldığından kafirdir.

4.Bu konuda Ebubekir Hocaefendi'ye katılmaktayım. Bir yanlış anlaşılma olmuştur fakat bu eseri küçültmez.Zira Mecmua'tul Ahzab'da Cevşen'in bulunması Ne Ömer Ziyauddin Efendi'yi ne de eserini küçültmez.

5.“Ashabım gökteki yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz” hadisi göstermektedir ki eğer ashab doğru yolu gösteriyorsa müctehiddir.

6.Bir alimin mevzu' dediği hadise başka bir alim Sahih diyebilir zira bu takva, vera' ve zühd ile de ilgilidir.Bir alimin sahih demesi amel ve kaynak için yeterlidir. Iraki hazretleri İhyau Ulumiddin'i incelediğinde hiçbir hadise uydurma dememiştir.

7.Şamil İslam Ansiklopedisi ve Diyanet İslam İlmihali'nde de garib hadis tanımı budur.

Ayrıyeten Ebubekir Sifil Hocaefendi yeri geldiğinde bu ilmihali övmüştür. Yazının tamamını okumanızı tavsiye ederim.

1- Peygamber efendimizin buyurduğunu iddia ettiğiniz bu rivayet hangi hadis kitabında geçmektedir. Muhaddisler bu rivayet hakkında ne demişlerdir? Sahih midir? Ravi zincirini tafsili tahric edermisin?

Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri de (Gunyet-üt-Talîbîn) kitabında buyuruyor ki Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki:
“Allahü teâlâdan istedim ki, benden sonra Ali (r.a.) halife olsun. Melekler dedi ki: Yâ Muhammed Allahü teâlânın dilediği olur. Senden sonra halife, Ebû Bekr-i Sıddîkdır”, Abdülkâdir-ı Geylânî yine buyurdu ki: Ali (r.a.) dedi ki: Peygamber (s.a.v.) bana dedi ki: “Benden sonra halife Hz. Ebû Bekir olacaktır. Ondan sonra Ömer, ondan sonra Osman, ondan sonra da Sen (r.a.) olacaksın!”
 
Üst Ana Sayfa Alt