Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Tevhid ve Allah'ın zatı

leyligöz Çevrimdışı

leyligöz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hz. Aişe şöyle dedi: "Bir gece uyandığımda Rasulullahı yatakta bulamadım: onu elimle yoklamaya başladım. Elim birden ayaklarının ortasına değdi .Ayakları dikili olduğu halde(secdede) şöyle diyordu: Allahım! Senin rızan ile gazabından ve affın ile azabından sana sığınıyorum. Sen'den yine sana sığınırım .Ben seni övmeye takat getiremem. Sen kendi zatını övdüğün gibisin"
Müslim(261/875),Malik bin Enes(179/795),İbn Ebi şeybe(235/849),Ahmed bin Hanbel(241/855),İbni Mace(273/887,Ebu Davud(275/889),Nesai(303/915),Darekutni(385/995) ve Beyhaki(458/1066) farklı senetlerle rivayet etmiştir.Senetlerinde hadisin sıhhatine zarar verecek şekilde tenkide uğrayan bir ravi bulunmamaktadır.

Hattabi Mealimüs Sünende(I,214) hadisi izah ederken şöyle demektedir: "Bu hadiste ince manalar var. Şöyle ki; Nebi(s), Allahın gazabından kendi rızasını tevessül ederek O'na sığındı. Yine azabından sığınırken affedicilik sıfatını zikretti. Halbuki rıza ve gazap birbirine zıt iki sıfattır. Aynı şekilde azap ve bağışlama da böyledir. Bu sıfatların her birinin sahibi de Allahtır ve Onun zıttı yoktur. Bundan dolayı Hz. Peygamber(s) onların her birinden yine Allaha sığındı"

Gazzali ise İhya'da(V,432) konuyu şu şekilde açıklamıştır:"Hz.Peygamberin(s) "Affın ile azabından sana sığınıyorum sözü Allahın fiillerini müşahadesinden(gözlemleme,kavrama) kaynaklanmaktadır. Yani Allahın fiilerinden yine Allahın fiillerine sığınmış olmaktadır.Sonra yaklaştı ve fiillerin müşahadesinde(gözlemleme,kavrama) fani olup(tam kavramış olarak) fillerin kaynağı olan sıfatlara terakki etti(geçti) ve şöyle dedi:Senin rızan ile gazabından sana sığınırım".Bu iki sıfatta Allahın sıfatlarındandır.Daha sonra tevhid hususunda bunda da bir noksanlık gördü ve sıfatları müşahede(gözlemleme) makamından zatı müşahedeye(gözlemleme) terakki etti(geçti).Sonra da "Senden yine sana sığınırım" dedi.

Alliyülkari ise Mirkatül Mefatih'de (II,721)hadisin yorumunu şöyle ifade etmektedir: "Nebi(s),Allah Teala'nın rızası ile tevessülde bulunarak gazabına sığınmıştır.Bu ise Rahman sıfatıyla gazap sıfatına sığınma şeklindedir."Senden sana sığınırım" ifadesiyle de Allahın zatı ile diğer sıfatlarının eserlerine (Allahtan yine kendisine) sığınma vardır.Allah ile beraber bir mülk sahibi yok ki ona sığınılsın. Bunun için Ondan yine ancak Ona sığınılır "

HATTÂBÎ;
الخطّابي
(ö. 388/998)
İlk öğrenimine Büst’te başlayan Hattâbî daha sonra Nîşâbur, Bağdat, Basra ve Mekke gibi ilim merkezlerini dolaştı. Nîşâbur’da Şâfiî mezhebinin Horasan bölgesindeki temsilcisi Muhammed b. Ali Kaffâl eş-Şâşî’den fıkıh dersi aldı. Arap dili ve edebiyatındaki öğrenimini Bağdat’ta Gulâmu Sa‘leb’in derslerine devam ederek tamamladı. Hadis ilmini Mekke’de Ebû Saîd İbnü’l-A‘râbî; Bağdat’ta Ebû Ali İsmâil b. Muhammed b. İsmâil es-Saffâr, Ebû Amr İbnü’s-Semmâk, Ebû Bekir en-Neccâd; Basra’da Ebû Dâvûd’dan es-Sünen’i rivayet eden ve İbn Dâse diye tanınan Ebû Bekir Muhammed b. Bekir el-Basrî gibi muhaddislerden tahsil etti.
Hattâbî’yi yakından tanıyan Ebû Mansûr es-Seâlibî, onun Arap dili ve edebiyatı, fıkıh, hadis ve kıraat âlimi Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’a denk olduğunu söyler. Hattâbî, hadisin hem rivayet hem dirayet alanlarında seçkin bir âlim ve aynı zamanda hadis hâfızı olup bu ilimdeki yeri “sika, müsebbit, sadûk” gibi tabirlerle belirtilmiştir. IV. (X.) yüzyıla kadar tasnif edilen hadis rivayet kitaplarının çoğuna vâkıf olan Hattâbî, dirâyetü’l-hadîs ilminin kapsamına giren konulardaki bilgisi itibariyle de devrinin önde gelen âlimlerindendir. Hadisleri “sahih”, “hasen” ve “zayıf” olmak üzere üçlü bir taksime tâbi tutmuş olup sahih hadisin ilk kapsamlı tarifi de ona aittir. Hasen hadisi Tirmizî’den farklı olarak tarif etmiş ve bu tarif İbnü’s-Salâh tarafından “hasen li-zâtihî” için esas alınmıştır.
ALİ el-KĀRÎ
علي القاري
(ö. 1014/1605)
Zamanındaki bid‘at ve hurafelere cesaretle karşı koyan Ali el-Kārî, bazı konularda İmam Mâlik ve Şâfiî’ye itirazda bulunması, Hanefîler’i tenkit eden Şâfiî fukahasına ağır bir dille cevap vermesi ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin vahdet-i vücûd felsefesine şiddetle karşı çıkarak onu tekfir etmesi gibi sebeplerle bazı çevrelerin antipatisini kazanmıştır. Hanefî mezhebine son derece bağlıydı. Tasavvufa olan ilgisi yanında İbn Teymiyye ve İbn Kayyim’in ilmî kudretlerini takdir etmiş ve onları savunmuştur.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt