Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Vefat Ettikten Sonra Ruh Nereye Gider?

TUVEYLİB Çevrimdışı

TUVEYLİB

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
VEFAT ETTİKTEN SONRA RUH NEREYE GİDER?

Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“…Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Mü’min kulun dünya ile alakası kesilip, ahirete yönelmeye başladı mı semadan yüzleri güneşi andıran beyaz yüzlü melekler iner. Beraberlerinde cennet kefenlerinden bir kefen ve cennet kokularından bir koku bulunur. Nihayet ondan gözün görebildiği kadar uzak bir mesafede otururlar. Sonra ölüm meleği gelir ve başının yanında oturup, şöyle der:

−‘Ey hoş ve mutmain olan nefis! Allah’tan bir mağfirete ve bir hoşnutluğa gitmek üzere çık.’ Onun canı su kabından damlanın akması gibi akarak çıkar. Ölüm meleğide o canı alır. Nihayet canı çıktı mı sema ile yer arasındaki bütün melekler ona duâ eder. Semanın kapıları ona açılır. Bütün kapılarda bulunanlar, yüce Allah’a ruhuyla yükselmesi için duâ ederler. Ölüm meleği onun canını aldı mı bir göz açıp kapatacak bir süre kadar dahi onu bırakmazlar. Hemen onu alır ve canını o kefene koyarlar. İşte yüce Allah’ın:

−“Nihayet birinize ölüm gelse elçilerimiz onun ruhunu alırlar. Onlar eksik de yapmazlar.” En’am: 61. Ayeti bunu anlatmaktadır ve yeryüzünde bulunan en güzel misk kokusundan daha hoş olarak çıkar. Onun ruhunu alıp yükselirler. Meleklerden bir topluluğun yanından geçtiler mi mutlaka melekler:

−‘Bu hoş ve temiz ruh kimin derler?’ Onlara:

−‘Bu filan oğlu filandır’ diyerek dünyada iken ona verilen isimlerin en güzelini söylerler. Nihayet bu ruh ile dünya semasına ulaşırlar. Onun için kapının açılmasını isterler. Ve kapı açılır. Herbir semadan o semanın mukarreb olan melekleri bir sonraki semaya uğurlarlar. Nihayet onu yedinci semaya ulaştırırlar. Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

−‘Kulumun kitabını illiyyinde yazınız. İlliyyinin ne olduğunu sana ne bildirdi? O yazılmış bir kitabtır. Mukarreb olanlar onu müşahede ederler.’ Onun kitabı illiyyin arasında yazılır, sonra Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

−‘Kulumu tekrar yeryüzüne götürünüz. Çünkü ben onlara şunu vadettim. Ben onları ordan yarattım, onları oraya iade ederim. İkinci bir defa daha onları oradan çıkartacağım.’ Bunun üzerine yere geri döndürülür ve tekrar ruhu onun cesedine geri verilir. O arkadaşlarının onu bırakıp gittikleri vakit ayak seslerini duyar. Onlar geri dönmekte iken Bu sefer ona şiddetle bağırıp çağıran iki melek gelir ve ona şiddetle bağırırlar ve onu oturtarak ona şöyle derler:

−‘Rabbin kim?’ O:

−‘Rabbim Allah’tır’ der. Melekler ona:

−‘Dinin ne’ diye sorarlar? O:

−‘Dinim İslamdır’ der. Melekler ona:

−‘Size gönderilen bu adam kim’ diye sorarlar? O:

−‘O, Allah’ın Rasulüdür’ der. Melekler ona:

−‘Amelin ne’ diye sorarlar? O:

−‘Allah’ın kitabını okudum, ona iman ettim ve onu tasdik ettim’ der. Melek ona şiddetlice:

−‘Rabbin kim, dinin ne, Rasulullah kim?’ diye sorar. İşte bu mü’minin karşı karşıya kalacağı son fitne olacaktır. Allah Azze ve Celle’nin:

−“Allah, müminleri dünya hayatında da ahiret hayatında da sabit bir sözde sebat ettirir...” İbrahim: 27. ayetinde anlatılan budur. Kişi: Rabbim Allah’tır, dinim İslamdır, Rasulüm Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’dir der. Bunun üzerine semadan bir münadi şöyle seslenir:

−‘Kulum doğru söyledi, ona cennetten yaygılar yayınız, cennetten elbiseler giydiriniz, ona cennete açılan bir kapı açınız.’ Ona cennetin esintisi ve hoş kokusu gelir. Kabri göz görebildiği kadar onun için genişletilir. Yüzü güzel, elbiseleri güzel, kokusu hoş bir adam ona gelir ve der ki:

−‘Seni sevindirecek şeyleri sana müjdeliyorum. Allah’tan bir rıza ve içinde ebedi nimetlerin bulunduğu cennetlerin müjdesini getirdim. İşte bu sana vaadolunan günündür.’ Mü’min ona şöyle der:

−‘Allah sana da hayırlı müjdeler versin sen kimsin? Senin yüzün hayırlı şeylerle gelen kimsenin yüzüne benziyor.’ O kişi ona:

−‘Ben senin salih amelinim der. Allah’a yemin ederim ki ben seni şöyle bildim. Allah’a itaat hususunda çabuk bir kimse idin. Allah’a masiyet hususunda ağırdan alırdın. Bundan ötürü Allah seni hayırla mükâfatlandırdı.’ Sonra ona cennette bir kapı ve cehenneme açılan bir kapı açılır ve denir ki:

−‘Eğer Allah’a isyan etmiş olsaydın, gideceğin yer bura olacaktı. Allah onun yerine sana bunu verdi.’ O cennette olanları görünce şöyle der:

−‘Rabbim kıyametin kopmasını çabuklaştır ki ben aileme, malıma kavuşayım. Ona:

−‘Sen burada kal’ denilir.

Kâfir veya facir dünya ile alakası kesilip, ahirete yöneldi mi ona semadan kaba ve güçlü kuvvetli yüzleri siyah melekler semadan iner. Beraberlerinde cehennem ateşinden kaba elbiseler, gözün görebildiği kadar uzak bir yerde otururlar. Sonra ölüm meleği gelerek başının ucunda oturur ve:

−‘Ey murdar nefis der. Allah’tan bir gazab ve öfkeye doğru çık.’ Ruhu cesedinde dağılır. Dalları budakları çok, demir çubuğun ıslak yünden çekilmesi gibi onu çekip alır. Bu hal ile birlikte damarları ve sinirleri paramparça olur. Gök ile yer arasındaki herbir melek ve semadaki bütün melekler ona lanet eder. Semanın kapıları kapanır. Allah’a ruhu çıkmaması için duâ etmeyen hiçbir melek kalmaz. Ölüm meleği o ruhu, bu bedeni ezmek maksadıyla nimetlerden yararlanmamak amacıyla, bedenin üzerine giyilen kıldan dokunmuş elbiselere gir der.

Melekler göz açıp kapatacak kadar bir zaman kadar dahi olsa onun elinden bırakmazlar ve hemen o getirdikleri kaba elbiselere sararlar. Ondan yeryüzünde görülmüş en kötü kokan leşin kokusu gibi bir koku çıkar. Onu alıp yükselirler. Meleklerden bir topluluğun yanından geçtiklerinde mutlaka melekler:

−‘Bu murdar ruh kim derler. Onu götürenler bu filan oğlu filandır’ diyerek dünya hayatında ona verilen en kötü ismiyle onu anarlar. Nihayet dünya semasına getirilir. Ona kapının açılması istenir. Ona kapı açılmaz.

Daha sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu ayeti okudu:

−“Ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı büyüklenenlere hiç şüphesiz gök kapıları açılmayacaktır. Onlar deve iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler.” Araf: 40

−‘Bunun üzerine Allah Azze ve Celle şöyle der:

−‘Onun kitabını siccinde yerin en alt tabakasında yazınız. Kulumu tekrar yeryüzüne götürünüz. Çünkü ben onlara şunu vadetmiştim:

−Ben onları oradan yarattım, oraya iade edeceğim ve ikinci bir defa daha onları oradan çıkartacağım.’ Bu sefer ruhu semadan atılıverir nihayet gelip cesedine düşer. Sonra şu ayetler okudu:

−“Kim Allah’a ortak koşarsa o sanki gökyüzünden düşüp, kuşların kaptığı yahut rüzgârın kendisini uzak bir yere attığı kimseye benzer.” Hac: 31

−‘Nihayet ruhu cesedine iade edilir. O arkadaşlarının kendisini bırakıp gittikleri vakit ayak seslerini duyar. Bu halde iken şiddetle azarlayan iki melek gelir ve onu oturtur. Ona şöyle derler:

−‘Rabbin kim?’ O:

−‘Hı, hı bilmiyorum’ der. Melekler ona:

−‘Dinin ne’ diye sorarlar? O:

−‘Hı, hı bilmiyorum’ der. Melekler:

−‘Bu size gönderilen adam hakkında ne dersin’ diye sorarlar? Onun ismini hatırlayamaz. O Muhammed denilir. O:

−‘Hı, hı bilemiyorum’ der. İnsanların o sözü söylediklerini duydum. Bu sefer ona:

−‘Hay bilmez olasın ve hiçbir şey söyleyemez olasın.’ Semadan bir münadi:

−‘O yalan söylemiştir’ diye nida eder. Ona cehennem ateşinden yaygılar yayınız, ona cehennem ateşine giden bir kapı açınız. Cehennemin sıcağından ve deri gözeneklerinden işleyen sıcak havasıda ona ulaşır. Kabri o kadar daraltılır ki kaburgaları birbirine geçer ve ona yüzü ve elbiseleri çirkin, kötü kokan bir adam gelir ona şöyle der:

−‘Ben sana hoşuna gitmeyecek şeyleri bildiriyorum. İşte bu sana daha önce vaadolunan günündür.’ Oda şöyle der:

−‘Sana da Allah hayır sözü işittirmesin. Sen kimsin yüzün kötü şeylerle gelen kimsenin yüzüne benziyor.’ O şu cevabı verir:

−‘Ben senin kötü amelinim. Allah’a yemin ederim ki: Ben seni Allah’a itaatte işi ağırdan alan, Allah’a isyana hızlıca koşan bir kişi olarak biliyorum, Allah sana kötülüğünün karşılığını versin.’ Sonra ona gözleri görmeyen, kulakları duymayan ve konuşmayan, elinde bir balyoz bulunan bir kişi görünür. Bu balyozu bir dağın üzerine indirecek olsa o dağ toprak olur. Ona bu balyozla öyle bir darbe indirir ki bu darbe ile kişi toprağa döner. Daha sonra Allah Azze ve Celle onu tekrar eski haline getirir, ona bir darbe daha indirir. Öyle bir feryad eder ki insanlar ve cinler dışında herşey onun feryadını duyar. Sonra ona cehennem ateşine giden bir kapı açılır, cehennemden ona yaygılar yayılır. Rabbim kıyamet kopmasın der’ buyurdu.” (Ebu Davud, Hâkim, Tayalisi, Ahmed, Acurri Eş-Şeria, Nesei, İbni Mace)


Bazı alimler ise şöyle demiştir: ”Bulundukları yer yok olmaktadır." Bu söz şöyle diyenlerin sözüdür: "Ruh, bedenin varlığıyla bilinen ve kendi başına boşlukta yer tutmayan şeydir. Aynı onun yaşaması, düşünmesi gibi. Ruh bedenin ölmesiyle yok olur, aynı hayatı devam ettiren şartların yok olması gibi." Bu söz Kur’an, Sünnet ve sahabe ve tabiin’in icmaına terstir.[İbn Teymiyye bunu "Mecmu’ul-Fetevâ"da (4/ 262-270) geniş olarak açıklamaktadır.

Başka bir yerde (4/292) şöyle diyor: "Sapık kelamcıların sözlerinin aksine ruhlar bedenden ayrıldıktan sonra yok olmamaktadır. Felsefecilerin sözünün aksine de ruhlar yükselirler ve inerler”] Ruhların öldükten sonra nerede olduğunu kabul etmeyen bu grubun esas amacı onun kesinlikle yok olduğunu söylemektir.

Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh) 'dan Re-sûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: «Melekler gelir, eğer adam salih ise Ölüm meleği ona şöyle der:

— Ey güzel cesedde olan güzel nefis! Övülmüş olarak çık. Rahat ve reyhanla müjdelen. Senden razı olan ve sana kızmayan Rab-bine kavuş.

Ruhunu teslim edinceye kadar ona öyle söylenir. Ruhu çıktıktan sonra, göğe çıkartılır. Gök ona açılır. Ordakiler «kimdir bu?» derler. Onlara:

«Filan oğlu falan» denilir. Orda da, ona:

— Ey güzel cesedde olan güzel ruh, övülmüş olarak gir. Rahat ve reyhanla müjdelen. Senden razı olan ve sana kızmayan Rabbine kavuş, denilir. Yedinci göğe çıkartılıncaya kadar ona öyle söylenir.

Eğer adam kötü ise, Ölüm meleği ona şöyle der:

— Ey pis cesette olan pis nefis! Sövülmüş olarak çık. Kaynar su, irin ve o tipten katmerli şeylere çık. Ruhu çıkıncaya kadar ona böyle söylenir. Sonra göğe çıkartılır, açmak isterler. Denilird «kimdir bu?» filan oğlu filan» derler. Ona:

«Kahrolsun pis cesette olan pis nefis! Sövülmüş olarak dön» denilir ve ona gök kapısı açılmaz.

Sonra o gökten yere gönderilir. Kabrine sokulur. (İbni Mace, 4262)

Bu iki hadiste ruhun vefat ettikten sonra definden önceki hali anlatılıyor. Şayet vefat eden kimse mümin ise bu ruha melekler ruh kabzedilmeden önce Allahın onu bağışlayacağı, affedileceği müjdeler veriyorlar.

Daha sonra melekler; bu mutlu ve huzurlu ruha misk ve esanslar sürüyorlar ve semeye yükseltirler. Daha sonr Rabbimiz şöyle buyurur: “Kulumun kitabını illiyyine yazın ve onu yeryüzüne indirin.” Nihayet ruh cesede geri dönderilir. Daha sonar ruh kabirde sorguya tabi tutulur. Rabbimiz bu müminin ayaklarını sabit sözle (Lailahe illallah Muhammed Rasulullah) sabit kılar. Kabride gözün alabildiğince genişletilir.

Şayet vefat eden kimse kâfir ise melekler bu ruhu kabzedilmeden önce Allahın azab ve gazabını kendisine haber verirler.

Zelil ve aşağılık bir şekilde bu ruh semaya yükseltilir ancak kendisine sema kapıları açılmaz ve yeryüzüne atılır ve cesedine geri döner. Bu ruh kabirde büyük bir fitneye armuz kalır ve kendisine kabir daraltılır. Ateş ve dumanı kendisine azap olarak gelir.

Ruhun kabzedilmesi, defnedilmesi ve kabir suali; mümin için ilk huzur ve saadet yolculuğudur. Çünkü bu ruh cennetle müjdelenmiş ve nimetler içerisinde kalmış, kitabıda illiyyine yazılmıştır. Böyle bir ruh mutluluk içerisindedir ve hiçbir şekilde bedbaht olmaz.

Ruhun kabzedilmesi, defnedilmesi ve kabir suali; kâfir için ise ebedi bir azap ve Allahın gazabı yolunda ilk yolculuktur. Bu ruha semanın kapıları açılmaz, rahmet kapıları açılmaz. Kitabı ise siccin de yazılır. Nihayet bu ruh ebedebi bir bedbahtlık ve huzursuzluk içerisindedir.

İbn Kayyım şöyle devam etmektedir: ”Yukarıdaki hadisler ile âlimlerin sözleri arasında bir çelişki yoktur. Çünkü ruhların berzah âlemindeki durumları çok değişiktir. Bazıları peygamberlerin ruhları gibi İlliyyun’un en üstündedir. Onlarda orada makamlarında farklı farklı yerlerdedir. Bazıları ise kuşların kursaklarındadır. Bazıları cennet kapılarında tutulmakta iken bazıları cennet kapılarındadır. Bazılarının ruhları ise henüz göğe çıkmadan yeryüzünde beklemektedir. Bunlar alt taraftaki ruhlardır. Bazıları ise zina edenlerin yanacağı fırındadır. Bazıları ise kendi nehrinde yüzmektedir. İyi ruhlar ile kötü ruhlar hiçbir zaman aynı yerde bulunmazlar. İlliyyun’un en üstünde ruhlar olduğu gibi yeryüzünde alçakta olan ve yukarıya yükselmeyen ruhlar da vardır. Eğer siz bu konuda hadisleri ve âlimlerin sözlerini dikkatlice incelerseniz ruhun nerede olduğuna dair delili bilirsiniz. Sakın bu konuda sahih eserler arasında bir takım çelişkiler olduğunu zannetmeyin."

Şeyhul islam İbni Teymiyye şöyle demiştir: Sahih ve mütevatir hadisler ruhun bedene döneceğine delalet eder. Çünkü bedensiz bir ruh olmaz, bu bir kısım insanların sözleridir. Cumhurun bu görüşü çirkin görmüştür. Aynı şekilde bir ruha bedensiz sual sorulmaz. Bu görüşler: İbni hazım ve İbni Meysereninde görüşüdür. Kabir de şayet beden ruhsuz olursa buunn bir anlamı olmaz. (Mecmu Featava, 5/446) Bkz: Nurun Ala Ed-Derb Bin Baz, 4/310)

İkincisi:

Bu tür konular gayb konularındandır. Mümin üzerine düşen bildirildiği şekilde iman etmesi ve teslim olmasıdır. Keyfiyetinin nasıl olduğunu bizler bilmeyiz çünkü berzah hayatı dünya hayatı gibi değildir.

İbni Useymin’e bu konu sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:

Peygamber efendimizden (s.a.v) sabit olmuştur ki: kişi vefat ettiğinde ruhu bedenine geri döndürülür. Kendisine: Dinin, kitabı, Rabbi ve peygamberinin kim olduğu sorulur. Allah mümini dünya ve ahiret hayatında sabit sözle sabit kılar. Rabbim: Allah. Peygamberim: Muhammed (s.a.v). Dinim: islam diye cevap verir.

Kafir ise: Hı.Hı…insanların bir şeyler söylüyorlardı beden onların söylediklerini söylüyorum der. Cevap veremez.

Ebu Ömer İbn Abdilber şöyle demiştir: "Şehitlerin ruhları cennettedir. Çoğu mü’minlerin ruhları ise kabirlerinin uçlarındadır."[Bu söz genel manada yanlıştır. Çünkü biraz sonra İmam Maliki’n rivayet ettiği hadiste de görüleceği gibi mü’minlerin ruhları da cennettedir. Eğer bu bazı zamanlarda oluyorsa veya kabirlere nezaret etmek için oluyorsa o söz doğru olur. Bak: "Kitabu’r-Rûh" (s: 100)]


Abdullah b. Ebî Yezid, İbn Abbas’ın şöyle dediğini duymuştur: “Şehitlerin ruhları, yeşil renkli kuşların içinde cennet meyvelerinden yiyerek dolaşır."[Bunu Bakîy b. Mahled rivayet etmektedir. “Kitabu’r-Ruh"da (s:96) da geçtiği gibi senedinde Yahya b. Abdulhamid vardır ki o zayıf ravidir. Fakat "Mişkat"ta (no: 3853) ve "Sahihu’l Cami"de (no:5081) O’ndan merfu olarak gelen hadis bunu kuvvetlendirir]

Abdullah b. Amr ise: ”Şehitlerin ruhları sığırcık kuşları gibi kuşların içinde birbirleriyle tanışırlar ve cennet meyvelerinden rızıklanırlar." demiştir.[Bunu Abdullah b. Mübarek "Zuhd"de (no:446) rivayet etmektedir. Senedi sahihtir] Müslim’deki rivayette: ”Yeşil renkli kuşların içinde" diye geçmektedir.

Yukarda da belirttiğimiz gibi durmak gerekir sadece bildirilen şeylere, bizlere bildirildiği kadar teslimiyet gerekir ve nasıl olduğunu bizler bilmeyiz. Bunun ötesine de geçerek bilgi sahibi olmaya çalışmayız. Çünkü bu konular berzah hayatı ve gaybi bir âlemdir hiç kimsenin bu âlemden haberi yoktur.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt