Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yalanci Şii Raviler Ve Bunlardan Faydalanan Bazi Islam Alimleri …

Ebu Muhammed ALİ Çevrimdışı

Ebu Muhammed ALİ

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
YALANCI Şİİ RAVİLER VE BUNLARDAN
FAYDALANAN BAZI İSLAM ALİMLERİ …
Hz Peygamberimizden sonra, sahabe arasındaki ihtilaflar, Kerbela
hadisesi gibi tarihi olaylar, yüz sene sonra kaleme alınmıştır. Bu
alanlarda kaynak yetersizliği olması nedeniyle Siyer ve İslam tarihçileri
hadiseleri nakletmekte olaylara test etmeden çok esnek davranmışlar
ve önlerine gelen her bilgiyi, senedin sıhhatine rivayetin yönünü
dikkate almadan nakletmişlerdir.
Hatta öyle ki, güvenilmez olduklarından hadis rivayetlerine itibar
etmedikleri ravilerin, tarih rivayetlerine itibar etmek durumunda
kalmışlardır. Söz konusu kişilerin tarihi rivayetlerine yer vermezsek,
eldeki bilgi az olur mantığı ile ne yazık ki bu kişilerin tarihi rivayetlerine
itimat etmek durumunda kalmışlardır.
Bu ravilerin kimler olduğu ve hangi sırada rivayet ettiği hususuna
gelince; Sıffın savaşı ile ilgi en çok kaynak gösterilen kişi yalancı olduğu
bilinen Ebu Muhannef azılı bir şiidir. Sahabe ile ilgili en çok rivayet
eden sahabe düşmanı olarak bilinen etrafta yalancılığı ile nam salan
Hişam bin Muhammed bin es Saib el Kelbi yine azılı bir şiidir.
1
Sahabe konusunu nakleden söz konusu kişi ile ilgili İslam alimleri;
“Sahabeler hakkında nakledilen kötü şeyler ve onlara tân teşkil eden
hakaretlerin çoğu yalandır.
O tür nakillerin tamamı ya yalandır ya da tahrif edilmiştir. Onlara
fazladan sözler katılarak ve bir kısım ifadeler de çıkartılarak yalanlar ve
hakaretlere dönüşmüştür. Onları Ebu Mihnef Lût bin Yahya, Hişam bin
Muhammed bin Said el-Kelbî gibi meşhur yalancılar rivayet etmişlerdir.
El-Kelbî bu hususta insanların en yalancısıdır. Kendisi Şii’dir. Babasından
o da Ebu Mihnef’ten rivayet eder. Oysa bunların ikisinin de muhaddisler
tarafından hadisleri reddedilmiştir ve yalancıdırlar.”
2
Yine, Hafız Abdullah Muhammed b. Osman ez-Zehebî, Munteka adlı
eserinde hem Ebu Mihnef hem el-Kelbi hem de oğlu Hişam için
aşağıdakileri derlemiştir.
El-Kelbî ve oğlu Hişam yalancı ve râfizîdirler.
El-Kelbî hakkında da İbn-i Hibban şöyle diyor: El-Kelbî, Sebeî idi. Onlara
göre Ali (r.a.) ölmemiştir. O dünyaya gelip zulümce dolan bu dünyayı
adaletle dolduracaktır.
Tebuzeki, Hemam'dan El-Kelbî'nin: “Ben Sebeîyim” dediğini işittim
diyor.
Buharî: Ebu'n-Nadr el-Kelbîyi, Yahya ve İbn-i Mehdî terk etmişlerdir,
dedikten sonra devamla şöyle diyor: Ali, Yahyadan O da Süfyandan
naklen Kelbî, Süfyana: “Ebu Salih'ten sana neyi nakletmişsem yalandır”
demiştir.
İbn-i Hibban devamla şöyle diyor: Kelbî'nin dindeki yeri ve açık olan
yalancılığı meydandadır. Başka yönlerini anlatmağa gerek yoktur.
Kelbî, tefsirinde, Ebu Salih'ten O da İbn-i Abbastan rivayet ediyor.
Halbuki Ebu Salih İbni Abbas'ı görmediği gibi El-Kelbî de Ebu Salih'ten
bir tek harf nakletmemiştir. Bu adamı kitaplarda zikretmek caiz bile
değildir. Artık nasıl olur da ondan delil getirilir.
Ahmet b. Zuheyr, diyor ki, Ahmed b. Hanbel'den Kelbî'nin tefsirini
okumanın caiz olup olmadığını sorunca, caiz değildir, cevabını aldım.
Yine; Ebu Avane, Kelbînin şöyle dediğini işittim diyor: Cibril vahyi
Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) yazdırıyordu. Tuvalete
gittiğinde, Ali'ye (r.a.) yazdırmağa başladı.
İbni Maîn şöyle diyor: Yahya b. Ya'la babasından naklen şöyle diyor:
Kelbî'ye gider gelir Kur'an okurdum.. Bir gün onun şöyle dediğini
işittim: Bana öyle bir hastalık geldi ki ezberlediğimi unutturdu. Sonra
Rasulullah'ın yakınlarına gittim. Ağzıma tükürdüler ve hemen
unuttuklarımı hatırladım. Ben de ona, vallahi bundan sonra senden
hiçbir şey nakletmeyeceğim dedim ve onu terk etim.
Ebu Muaviye, Kelbî'nin şöyle dediğini işittim diyor: “Kimsenin
ezberleyemediğini ben ezberledim. Kur'anı altı veya yedi günde
ezberledim. Kimsenin unutmadığını yine ben unuttum, sakalımı
tuttum ve tutamdan fazlasını kesmek isterken alt taraftan
keseceğime üst taraftan kestim.”
El-Kelbî'nin sahabe hakkındaki eksikliklerle ilgili olarak rivayet
ettikleri haberler ikiye ayrılır.
Birincisi: ya hepsi yalandır. Veya haberleri zemme götürecek kadar
tahrif etmiştir. Sahabe hakkında rivayet edilen eksikliklerin çoğu bu
tip haberlerin neticesidir. Bu haberlerin çoğunu da yalancılıkla
tanınan yalancılar nakletmişlerdir.
Ebu Mihnef Lut b. Yahya ve Hişam b. Muhammed b. Es-Sâib el-Kelbî
gibi. Bunun içindir ki kendisine reddiye yapılan râfizî, Hişam el-Kelbî'nin eserleriyle delil getirmeye kalkışıyor. Halbuki Hişam
insanların en yalancısı olan bir şiîdir. Babasından ve Ebu Mihnef'ten
rivayet ediyor ki, her ikisi de terkedilmiş yalancılardır.
Ahmed b. Hanbel, Hişam el-Kelbî hakkında şöyle diyor: “İlim ve söz
sahibi olan bir kimsenin ondan hadis naklettiğini zannetmiyorum.”
Dârekutnî onun için “Metruktür.” diyor.
İbn-i Adiy: “Kendisine fazla seminer verdirilen Hişam'ın güvenilecek
hiçbir şeyini bilmiyorum. Babası da yalancıdır,” diyor.
El-Leys ve Süleyman et-Teymî'de: “Hişam yalancıdır,” diyorlar.
Yahya da hakkında “O bîr şey değildir, yalancı ve değersizdir.” diyor.
İbni Hibban da şöyle diyor: “Hişam el-Kelbî'de yalancılık o kadar
açıktır ki diğer vasıflarını ortaya koymaya hacet yoktur.”
3
Dolayısıyla bugün bütün İslam dünyasında bu konularla ilgili
rivayetlerin büyük bir çoğunluğu bu kişilerden gelmedir. Bu rivayetler
acılı tarihin Kerbelanın yaşanmasından yüz yıl sonra yapılmıştır. HZ
Hüseyin’i Kufe’ye davet edip davetlerinin arkasında durmayan ihanet
şebekelerinin kerbela sonrası suçluluk duygularını bastırmak
vicdanlarını rahatlatmak amacıyla duygusallığın en ileri aşaması
kullanarak yaktıkları ağıtların, uydurulan destanların toparlanmasıdır.
Bulundukları ortamda kendilerini güçlü kılacak, anlayışların öne
çıkartıldığı, eformasyonun en zayıf dönemlerinde en küçük olayların
bile çok kolay bir şekilde dezenforma edildiği bir ortamda, dilden dile
anlatıldıkça sürekli katmaların yapıldığı ajite edilen olayların, en az bir
asır sonra, sun'i bir tarih kurgulama metodunun, Tarih Kitabına
dönüşümüdür.
Bütün olayların merkezine Şiiliğin yerleştirildiği bir anlatım şeklini, “Şii
bakış açısından kaleme alınan bütün eserlerde görmek mümkündür.
Öyle ki, özellikle Emeviler devrinde, neredeyse Haşimi muhalefet
cephesinde tezahür eden oluşumun büyük bir kısmı sanki Şiilikmiş gibi
gösterilmesi bunun açık örneğidir. İşin en ilginç yönü de geçmişteki
olaylarla Şiiliği irtibatlandırabilmek için uydurulan rivayetlerin, büyük
bir kısmı, Şii olmayan tarihçilerin pek çoğu; o dönemlerdeki tarih
anlayışı çerçevesinde bulabildikleri malzemeyi hiç araştırma yapmadan
olduğu gibi hiç tereddüt duyulmaksızın kitaplarına almışlardır. İşte bu
yüzden bugün şii olmayan İslam âleminde gerçek tarihi anlama
konusunda zengin kaynakları bulunmamaktadır. Şunu da bilmek
gerekir ki; Şii tarih kitaplarında bir birine taban tabana zıt olayları
görmek mümkündür.” (Prof. Dr. Hasan Onat’ın eserlerinden
faydalanılmıştır).
Bu rivayetlerinden daha sonraları Mesudi ile Yakubi nin yine aynı
konuları kaleme aldığı Muruc-uz Zeheb adlı tarih kitabıdır ki yine
bu kişiler de diğerleri gibi asla güvenilmez, emin olmayan
kişilerdir. Bunlardan gelen rivayetler zehirli bir ok gibidir. Çok
dikkat edilmesi gerekir. Yani bu rivayet; Hz Peygamberin en
yakınlarının dostlarının akrabalarının, hanımlarının ve
arkadaşlarının bir anda düşmana dönüşümünü sağlayan
metinlerdir. Yalan ve uydurma rivayetleri merkeze oturtanlar, bu
mealde yüz binlerce hadis uyduracak, Kuran’a tezat olan bu
hadislerin gerçekliğini de, yine Kuran’ı en iyi anlayan kişilere,
kendilerine uygun bir metotla teyit ettirme yoluna gitmişlerdir!.
Kuleyni’nin El Kafi’sinde olduğu gibi!.. Bazı şii âlimleri, Kuleyni’nin
el-Kâfi’yi İmam Kâim (Mehdi aleyhisselam)’a arzettigi ve İmamın
da bu eserin güzel olduğunu belirttiği ve << Sia’mız için kâfidir>>.
Dediği inancındadırlar.
4
(Ravdatu’l Cennat sh.533)” (Usul-u
Kâfi/Önsöz sayfa XI.) Yani, Kuley’ni, Şiilerce en itibar edilen hadis
alimi olarak kabul edilir. Onun derlediği El Kafi’yi, güya kayıp olan
yani çocukken bir mağaraya girip oradan kaybolan ve kıyamete
yakın bir zamanda mehdi olarak geleceğine inanılan (Kaim ) e bu
kitap sunulmuş. O da bu kitabı okumuş, onaylanmıştır. Dolayısıyla
hem Allah’ın, hem de Mehdi’nin onayından geçen bu kitap, nas
hükmünde olacağından kimse tarafından sorgulanamayacaktır. Bu
metotla içinde binlerce yalan ve iftiranın bulunduğu bir kitap
masumlaştırılarak sorgulanamaz hale getirilmektedir.
Daha sonraları yukarda isimleri gecen yalancıların rivayetlerinden
Taberi, Hafız İbn Asakir, İbn Kesir gibi tarihçiler de daha sonraları
söz konusu yalancılardan rivayet toplama ve derleme yoluna
gitmişler bunlardan da nakiller alarak, maalesef ki eserlerine
güvenilmez bazı hususları koymuşlardır. Güvenilir kişilerin
güvenilmeyen kişilerden zayıf rivayetleri almasının açıklamasını
Muinuddin el Hatib bakınız nasıl yapmış?
"Taberi ve onun gibi güvenilir âlimlerin zayıf rivayetleri
zikretmedeki durumları bu zamandaki kadıların durumu gibidir.
Şöyle ki, onlar bir meseleyi araştırmak istediklerinde, her şeyin
kendi kıymetine göre değerlendirileceğine güvenerek bu mesele
ile ilgili ellerine ulaşan, delil olabilecek bütün meseleleri bir kısmın
zayıf ve değersiz olduklarını bilmelerine rağmen toplarlardı. İşte
Taberi ve seleften büyük tarihçiler ilmin bazı meselelerini bazı
noktalardan olsan bile kaçırma endişesi ile nakledenin durumunun
zayıf olduğunu bildikleri halde nakletmeyi ihmal etmiyorlardı.
Ancak, onlar her rivayeti senedi ile birlikte zikrederlerdi ki okuyucu
haberin kuvvetliliğini ravilerin sağlamlığından, zayıflığını da ravinin
güvenilir olmayıp zayıf olduğundan anlasın. Böylece, emaneti eda
ettiklerine ve ellerine ulaşan her şeyi okuyucuların önlerine
serdiklerine kanaat ediyorlardı."
5
Daha sonra gelen tarihçilerden Suyuti Tarihi Hulefa'sına, Ebul Fida
El Muhtasar fi Ahbari'l Beşer adlı eserine, Abdulvahhab en Neccar
"El Hulefa ur Raşidun'a ve Şiblenci "Nur'ul Ebsar'ına ve diğerleri
başka eserlere sağlam çürük ayırt etmeden bir sürü bilgiyi boca
etmişlerdir. Özellikle Nur'ul Ebsar uydurma söz ve hadiselerle
doludur.
İbn Esir de aynı şekilde davranmış, sadece bilgileri toplamış ama
süzgeçten geçirmemiştir.
İbn-i Kuteybe'nin yazdığı iddia edilen "El İmame ve's Siyase" adlı
kitap da bunlardandır. Sahabelerin hiçbirisini bırakmamış ve bütün
faziletlerini yıkmış olan bu eserin İbn Kuteybe gibi bir büyük
dimağa ait olduğunu düşünmek çok güçtür. İbni kuteybenin bütün
eserlerini inceleyenler, söz konusu kitabın İbni Kuteybeye ait
olacağı konusuna en basit örneği ile şüphe ile yaklaşmaktadırlar.
Büyük bir kısmı da şüphenin ötesinde kesinlikle ibni kuteybe
dışında biri yada birileri tarafından tezgahlandığına inanılmaktadır.
Çünük ibni kuteybe büyük bir isimdir. Sahabenin kötülenmesi
hususunun inandırıcı olmasını sağlamak için karalama kitabına
onun adı verilmiştir.
6
Mesela Kadı Ebubekir İbnül Arabî “El Avasım
Minel Kavasım kitabında İbn-ül Hacer el Heytemi, Tathîr’ul
Cenan’ında bu eseri şiddetle tenkid etmiş ve onun İbn-ül
Kuteybe’ye ait olduğuna şüpheyle bakmışlardır. Muhibiddün el
Hatip de bu kitabın kötü niyetli birileri tarafından İbnül Kuteybe’ye
isnad edildiğini belirtmektedir. “Muhammed Salih Ekinci”
Hadis rivayetlerinde her hangi bir kaçağa izin vermemek için
özelikle senetler konusunda gösterdikleri hassasiyetin bir kısmını
bile, tarih ravileri konusunda gösteremeyen alimlerimiz, Tarih
konusunda gerekli hassasiyeti gösterip önlerine gelen rivayetleri
almamış olsalardı bugün tarihi geçmiş daha açık ve net
anlaşılacaktı. Dolayısıyla bugün tarihle ilgili yaşanan kaosun çoğu
görülmeyecekti. Ayrıca, günümüz Müslümanlarının, dinin
kaynakların yorumunu kurgulanan tarih perspektifinden
yapanların oyununa gelmesi engellenmiş olacaktı.!
Çok şükür ki, tarih kitaplarına yansıyan iftira ve yalanlar dinin asıl
kaynaklarına dokunamamıştır. Çok şükür onlar hala dim dik
ayakta.
“İmam Malik rahimehul-lah’a Râfızîler (ehlibeyt yanlısı görünüp
islama ilaveler yapan, ana mecradan uzaklaştırmaya çalışan ve
fitne cıkaranalar) soruldu. Dedi ki: “Onlarla konuşma ve onlardan
rivâyet etme! Zira onlar yalan söylerler.”
Yine İmam Malik dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
ashabına sövenlerin İslam’dan nasibi yoktur.
1
Hafız Abdullah Muhammed b. Osman- Ez-Zehebi, Muntaka adlı eseri Fasl-ul Hitap. Muhammed Salih Ekinci
2
Minhacü’s-Sünne, C:3, S:39)
3
İbni Kesir’in el-Bidaye ve’n-Nihaye’den alınan metin kısaltılarak verilmiştir
4
(Ravdatu’l Cennat sh.533)” (Usul-u Kâfi/Önsöz sayfa XI
5
Muinuddin el Hatib
6 Kadı Ebubekir İbnül Arabî “El Avasım Minel Kavasım kitabı

DOWNLOAD
http://www.sapitanlar.com/wp-content/uploads/YALANCI-Şİİ-RAVİLER-VE-ESERLERİ.pdf
 
Üst Ana Sayfa Alt