Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Yegâne Sevgi: Muhabbetullah

Murf Çevrimdışı

Murf

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Yeri, göğü yaratan, her şeye şekil veren Allahu Tealadır. İnsana sevme duygusunu veren O dur. Sevgi insanın nefsiyetini oluşturan meyillerdendir. Anne evladını, evlatta anneyi ne olursa olsun Allah'ın verdiği içgüdüsel duygulardan dolayı çok sever. Bazen de mefhumlara bağlı olarak insan sever. Mesela; insan yediği meyveyi lezzeti için sevdiği gibi.

Kafir sadece menfaati için sever, menfaati de onun mefhumudur zaten.
Müslüman ise sevdiği zaman sadece Allah için sever, O'nu her şeyden çok sever ve tek düşüncesi de Allah'ın sevgisini kazanmak için sürekli onun rızasını aramaktır. Ve bu Alimlerin ittifakıyla sevgi farzdır ve imanın gereklerindendir.
Resûlüllah (Sallâliahü Aleyhi ve Sellem) buyuruyor ki;

"Allahü Tealâ'yı ve Resûlü'nü, her şey'inden çok sevmeyenin îmânı sağlam değildir".

"İman nedir?" diye sorduklarında;

"Allah ve Resûlü'nü, bunlardan başkasından çok sevmektir", buyurdu.

Yine şöyle buyurdu:"Kul, Allahü Tealâ'yı ve Resûlü'nü, çoluk çocuğundan, malından ve bütün mahlûkattan çok sevmedikçe, mü'mîn olmaz"( imam suyutı, Camıussagır)

Hiç bir kul, Ben kendisine ehlinden, malından ve insanların tamamından daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz. ( Muttefıkun aleyh)

Enes (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Üç şey vardır ki, kimde bulunursa imanın tadını bulur: Allah ve Rasûlünün, kendisine başkalarından daha sevimli olması, bir kimseyi sadece Allah için sevmesi, tekrar küfre dönmeyi tıpkı ateşe atılmayı istemediği gibi istememesidir," buyurmuştur.

Buhari - Allah ondan razı olsun- bu hadisi şöyle tefsir etmektedir. "Bu büyük bir hadîs ve İslâm'ın asıllarından bir asıldır. İmânın tatlılığı tâatlerden lezzet almak, Allah ve Rasûl'ünün rızâsı uğrunda meşakkatlere tahammül etmek ve bunu dünya metaına üstün tutmak demektir.

İman tatlılığının bu üç şeyde olmasının hikmeti nedir, denilirse; buna şöyle cevap verilir: Bu üç şey bu lezzeti meydana getirici olan kâmil îmânın unvanıdır (yani sernâmesi ve önsözüdür). Çünkü nefsinde nimet verenin ancak Yüce Allah olduğu, O'ndan başka ne verici, ne de mâni' olucu bulunmadığı, başkalarının sadece arada vasıtalardan ibaret olduğu inancı yerleşip kuvvetlenmedikçe, bir kimsenin imanı tamamlanıp kemale eremez"

Kişi eşini sevmeyebilir ama onda Allah aşkı varsa sırf onun aşkından dolayı eşine tatlılıkla muamele eder. Kişi malına çok sevebilir ama Allah aşkından dolayı onu bir anda infak eder. Kişi evladını çok sevebilir ama Allah aşkı için onu cihada kendi elleriyle hazırlar ve yollar. İşte imanın tadını bulmak ve Allah'ı sevme farzını yerine getirmek budur.

Allah'ı sevmediğini söyleyen Müslüman yoktur. Ya Allah'ı nasıl sevmenin gerektiğini bilmeyenler vardır, ya da bildiği halde nefsine, iradesine ve şeytana mağlup olanlar vardır. Allah'ı sevmek sadece dilde ve kalpte yerleşen sürekli; 'Ben Allah'ımı da seviyorum, Peygamberimi de ' cümlelerini sarf etmekle yeterli olmuyor. Allah'ı seven O'nun emrine uyar ve O'na itaat eder. İtaat kuru bir sevgiyle değil amellerle sergilenir. Zaten o kuru olan sevgide asıl sevgi değildir kişinin kendini aldatmacasıdır. Allah'ı seven O'nun hükümlerini kılı kırk yararcasına araştırır, neyin helal neyin haram olduğunu öğrenir, bu çizgiden dışarı çıkmaz. Allah yolunda her şeyini gözünü kırpmadan feda eder, hiç bir şeyi buna tercih etmez. Allahu Teala şöyle buyurdu:

"İman edenler Allah'ı her şeyden daha çok severler."(Bakara; 165)

Mevdudi - Allah ondan razı olsun- bu ayetin tefsirini şu şekilde yapmaktadır: Allah'a inanmak, kişinin O'nun isteğini kendi dileğiyle veya başkalarının isteklerine tercih etmesini ve tüm diğer arzuları O'nun yolunda feda edecek kadar O'nu sevmesini gerektirir. Tevbe suresinin 24. ayetinin mealinde buyrulduğu gibi:

De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız mes-kenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez."

Allah'ı sevmek sadece namaz kılmak ve oruç tutmak gibi ibadetlerle sınırlı değildir. Bu basite alınacak bir sevgi değil. Kişinin kalbini öyle kaplamalı ki canından, anadan, yardan vazgeçmeli. Rabbimiz de bizi ikaz ediyor ve eğer sevginiz böyle bir sevgi değilse bekleyedurun diyor.

Bazıları Allah'a denkler tutarak, Allah'ı sever gibi severler. Onların emirlerine, yasaklarına, arzularına itaat ederler de Allah'a isyan içinde bulunurlar.
Şüphe yok ki; böyle yapmak, gerek Allah'ı inkar ederek olsun ve gerekse olmasın, ilâhlık manasında onları Allah'a ortak yapmaktır. Günümüzde bu çokça görülmektedir. Sırf patronuna yağ çekmek için, biraz fazla prim alabilmek için yapmış oldukları amellerle Allah'ın hükmüne isyan içine düşenler vardır. Devlet yönetiminde bulunanlar her an Allah'ın yönetimine isyan etmektedirler.

Yanlış anlaşılan bir mesele vardır ki o da şudur: Allah için sevmek ve Allah'ı sever gibi sevmek arasındaki farkı bilmek lazımdır. Allah için sevmek, Allah'ın kulunu Allah'a olan imanı ve itaatinden dolayı sevmektir. Bu çok sevap olan bir ameldir. Onlar kıyamet gününde hiç bir gölgenin olmadığı günde Allah'ın gölgesinde olacaklar, onlara nebilerin ve şehidlerin gıpta edeceği nurdan minberler olacak. Allah'ı sever gibi sevmek ise az önce de bahsettiğimiz gibi ilahlık manasında Allah'a ortak yapmaktır. Yanlışa düşülen hususta şudur ki: Allah'ın peygamberleri, melekler ya da sahabeler gibi ruhani duygularımızı kabartan kutsalları severken sevgiyi, Allah sevgisi derecesine vardırmaktan kaçınılmalıdır. Çünkü Allah için sevmekle, Allah'ı sever gibi sevmek arasındaki farkı bilmek gerekir. Allah'ı sevenler, Allah'ın yolunda giden ona itaat eden sadık kullarını da severler. Fakat Allah'ı sever gibi değil, Allah için severler ve bu sevgi ile Allah yolunda onlara uyarlar. Mesela; Hz Ali'yi -haşa- Allah gibi seven Hz. Hasan'ın çektiği acıyı çekmek hissederek sevap alıp Allaha yaklaşmak isteyen, kendini bunun için kırbaçlayanlar vardır. Oysa İslam bize her şeyi bildirmiş ve Rabbimizi nasıl seveceğimizi de bize bildirmiştir.

İnsan bilmediklerine karşı yorum yapamaz, bir şeyi tanıdıkça ona karşı mefhumları oluşur. Ve Allah-u Zülcelal'i tanımak ve bilmek lazımdır. Çünkü O'nu sevmenin kuvveti O'nu tanımanın ve bilmenin derecesiyle orantılıdır. İnsan başka şeyleri tanıdıkça ve öğrendikçe sevgisi azalır ya da artar, Allah-u Zülcelal'i tanıdıkça da sevgisi artar. Bundan dolayıdır ki, Allah-u Zülcelal'i en çok seven, O'nu en çok tanıyan ve bilen Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) olmuştur. Allah-u Zülcelal'i daha çok tanımanın ve bilmenin yolu ise daha çok araştırmak, daha çok okumak, daha çok tefekkür, zikir ve ibadet ve itaat etmektir. Kul Allah'ın isimlerini öğrendikçe onun kudretini, merhametini, rahmetini, şefkatini, gazabını, ondan başkasından gidilecek başka kimse olmadığını öğrendikçe muhabbeti daha da artar. Allah'la olan sevginin kuvvetlenmesi için ve Allah'a yakınlaşmak için dünyaya gerektiği kadar değer vermek, kalbi maddi sevgilerin kaplamasına izin vermemek gereklidir. Allah'ı sevmek gibi yüce bir makam varken ve o yüceler yücesinin katından bizler için vaat ettikleri varken, gafillerden olmak ne kadar budalalık olur. -Allah bizi korusun bundan- Ayette de buyrulduğu gibi;

İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır.( Alimran 14)

Hayatta her zaman insan istediğini elde edemeyebilir. Hatta geçmişinde yaşadığı mutlu anları kaybetmişte olabilir. Sağlıklı yaşamına, güzel hediyelere, takdir edici belgelere ve onur verici sözlere artık sahip olamıyor olabilir. Yıllarca emek verdiği işinden ya da okulundan hiçbir netice almadan da ayrılmak zorunda da kalabilir. İşte bunlar çok önemsiz ve değersiz şeylerdir. Asıl önemli olan güzel hediyelerin ve övücü sözlerin Allahu teladan gelmesidir. İnsanın ömür sermayesini nerede harcadığı ve kimin için çalıştığıdır. Allah'ı gerçek seven bir kul ona hakkıyla kulluk eder, itaat eder ve hakkıyla ondan korkarak kınayıcının kınamasından korkmaz. Başkasının onunla ilgili ne düşündüğü onu etkilemez.

Kerim kardeşlerim,

Allah'ı sevmek demek; bütün amellerimizde onu düşünerek hareket etmemizdir,

Allah'ı sevmek demek; Onun gazabından korkarak boynumuza beyat halkasını bir an önce geçirmek demektir,

Allah'ı sevmek demek; İslam'ı hayata toplumda ve devlete bir an önce hakim kılmak demektir,

Allah'ı sevmek demek; hain ve fasık yöneticileri alaşağı etmek demektir,

Allah'ı sevmek demek; zulüm altındaki dört bir köşedeki kardeşlerimizi bir an önce kafir zulmünden kurtarmak demektir,

Allah'ı sevmek demek; Kafirlerin kirli planlarını ortaya dökmek demektir,

Allah'ı sevmek demek; hayatımızdan söküp kopartılan hilafetin tekrar ikamesi için acele etmek demektir,

Allah'ı sevmek demek; bu en büyük farzı yerine getirmek için O'na itaat etmek demektir. Çünkü bu öyle bir farzdır ki farzların en üstünüdür.

Velhamdulillahİ Rabbul Alemın

(Yazar: Zeyneb Afra )
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt