- Yazar
- Ebû Musab es-Sûrî
- Yayınevi
- La tedri
Allah'ın lütfu ve inâyetiyle ve yine Onun ihsân buyurduğu kadarıyla [kaleme alınan] bu eser birçok konuyu ihtivâ etmektedir: Kimi bölümler bazı târîhî olayları, kimi bölümler ise bu târîhî olaylarla ilgili siyâsî ve fikrî tahlîlleri; kimi bölümler bazı fikrî ve felsefî denemeleri; kimi bölümler terbiyeyle, fıkhî hükümlerle, şerî derslerle, usûl ve yöntem konusundaki birtakım yönlendirmelerle ilgili husûsları içermektedir. Kimi bölümler ise İslâmî ve cihâdî hareketlerin -son on yıllarda yaşadığı gidişata ve tecrübelere dâir olup eleştireldir. Eser içinde ahlâk ve zühdle ilgili konulara da belli bölümler ayrılmıştır. Cihâda ve cihâda teşvîkle ilgili meselelere dâir birtakım şerî nasslara da yer verilmiş ve benzeri başka konular ele alınmıştır. Ayrıca cihâdla ilgili -askerî, siyâsî, eylem, güvenlik vb.- pek çok konuda belli tecrübelerin ve derslerin özeti de sunulmuştur.
Bu eserde, tecrübelerimin ve çeyrek asırlık birikimlerimin bir özetini sunmaya çalıştım. Bunlar, İslâmî hareket içinde ve maruz kaldığı iç ve dış mihraklı saldırılar karşısında mücâdeleyi elden bırakmayan cihâd kâfilesinde geçirdiğim yılların bir hâsılasıydı. Bu yıllar 1980‒2004 arasına tekâbül eder. Bütün o yıllar boyunca fikrî, edebî, askerî, siyâsî vb. pek çok alanda bizzât mücâdelenin merkezinde yer aldım ki Allah'tan niyâzım amellerimizi kabûl buyurmasıdır.
Bu eserde yer alan düşünceler ondört yıllık bir süreç içinde gelişip olgunlaştı. Eseri kaleme almak düşüncesi, Yeni Dünya Düzeni'nin kurulduğu ve Amerika'nın -1990 yılında patlak veren Kuveyt Harbi'yle Orta Doğu'yu işgal sürecine girdiği ândan itibâren başladı. Eserin müsveddeleri ise ilk defa 1997‒2001 yılları arasında Kâbil'de ve Tâlibân'ın döneminde kaleme alındı. Esere son şeklini verdiğimiz dönem ise bizim için nihâî derecede sıkıntılı geçen 2001 ila 2004 yılları arasıydı. Bu üç yılı, Amerikalılar ve onların mürted müttefikleri tarafından kovuşturularak ve sığınaklar arasında intikâl ederek geçirdik. En sonunda eser -Allah'a sonsuz kerre hamdolsun elinizdeki nihâî şeklini kazandı. Her hâlükârda hamd yalnızca Allah'adır ki Onun fazlı ve keremi olmasa bu eseri kaleme alamazdık.
Farklı alanlarla ilgili çeşitli konuları geniş bir şekilde içeren bu eserin, muhtelif okuyucu kesimlerine, İslâmî davetin farklı sâhalarında hizmet eden öncülere, İslâmî cemâatlerin ve farklı teşkîlâtların mensûblarına, özellikle de cihâd kervanının yiğit gençlerine ve geleceğin direniş erlerine istifâde imkânı sunması dileğimdir. Umarım ⌠30⌡ konu çeşitliliği, herkesin kendine göre istifâde imkânı bulabileceği bir [Halîl İbrâhîm] sofra[sı] [mesâbesinde] olur.
Sözkonusu istifâdenin hâsıl olmasını ve istifâde eden kardeşlerimizden Allah için bizlere duâ etmelerini dilemekle birlikte şunu vurgulamak isterim ki, bu büyük eseri yazmakla gözettiğimiz temel hedef, cihâda ve hareket usûlüne ilişkin daveti/ çağrıyı perçinlemektir.
Binâenaleyh, bir ömrün kitâbı ve bana rahmetini nasîb etmesini dilediğim Rabbimin huzuruna varmadan önce edâ etmeyi arzuladığım kalem emânetinin bir nüvesi olarak gördüğüm eserimin ilk ve temel hedefi budur. Bu yüzden eserimin adını "Küresel İslâmî Direniş Çağrısı" olarak belirledim. Dolayısıyla bu eser, esâsı itibâriyle, bir farzı edâ etmek, yani işgalci kâfirlerin ve onların müttefiki ve dostları olan mürted‒münâfık düşmanlarımızın karşısında cihâd farîzasını -ve bu uğurda üzerlerine düşeniyerine getirmek isteyenlere yol göstermek amacıyla yazılmıştır.
Eser boyunca yaptığımız çağrıya inanan herkes bu kervana katılabilir. Ne onun bizi görmesine ne de bizim onu görmemize ihtiyâc vardır. Kitâbın iki kapağı arasında -o[kuyucu]nun da göreceği gibibu kervana katılmasını ve etkin bir şekilde faâliyyet göstermesini sağlayacak derecede ve bağlayıcı nitelikte bilgi vardır. İletişim araçlarının alabildiğine yayıldığı ve çağrının bir yerden başka bir yere kolaylıkla ulaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Bunun için birebir görüşmeye gerek yok. Allah'a şükürler olsun birebir görüşme olmaksızın da sözlerimiz muhâtabımıza ulaşıyor. Terbiyevî konuları birbirimize kolaylıkla aktarmak imkânına sâhibiz. Ama bunun için gerekli bir şey var ki o da irâde ve azimdir.
[Şunu tekrar vurgulamak isteriz ki] bu eser, okuyuculara okuma zevki tattırmak veya genel kültür kapsamında bir şeyler aktarmak maksadına matûf olarak yazılmış değildir. Ne acıdır ki günümüz Müslüman okuyucuların çoğunun hedefi budur; [yani onlar] öylesine kitâb veya gazete okurlar; uydu kanallarını takîb eder veya internette sörf yapıp dururlar.
Okuyucuların, sorumluluklarının bilincinde olarak ve Allah yolunda cihâd için yapılan çağrının ağırlığını omuzlarında hissederek, böyle bir anlayışla ve böyle bir rûhla bu kitâbı ele alıp okumalarını dilerim. Allah Teâlâ'nın huzurunda dîvân durup hesâb vereceklerini bir ân için olsun akıllarından çıkarmasınlar. Ümmet karşısındaki sorumluluklarını da asla unutmasınlar. Bilsinler ki boyunlarında, son birkaç on yılda şahâdet şerbetini içen onbinlerce şehîdin, aynı şekilde bütün bir neslin sorumluluğu bulunmaktadır. Onlar ki bu Dîn var olsun, varlık sâhasına hâkim olsun, cihâd sancağı Kelime-i Tevhîd'le hiç durmadan dalgalansın, "Lâ İlâhe İllallah Muhammedun Resûlullah" şahâdeti en yüce olsun diye şehîd oldular. İlâ-yı Kelimetullah için, bütün zamanlar ile bütün mekânlarda bütün inkârcı kâfirlerin sözleri en süflî olsun diye şahâdet şerbetini içtiler.
«De ki: Çalışın! Yaptıklarınızı hem Allah görecek, hem Resûlü, hem de müminler; ve hepiniz mutlaka gaybı ve şahâdet âlemini [/görülen ve görülmeyen âlemi] bilen Allah'ın huzuruna götürüleceksiniz; [işte o zaman] O, size neler yaptığınızı haber verecek.» (9/et-Tevbe, 105)
