Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

11 Hanım Sahabenin Kıssası

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bize Suleyman ibnu Abdirrahmân ile Alî ibnu Hucr tahdîs edip şöyle dediler:
Bize îsâ ibnu Yûnus haber verdi. Bize Hişâm ibnu Urve (kardeşi) Abdullah ibnu Urve'den; o da babası Urve ibn Zubeyr'den tahdîs etti ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir:


Bir zaman onbir kadın bir yerde oturmuşlar ve kocalarının haberlerinden birşey saklamayıp birbirlerine bildireceklerine dâir aralarında taahhud edib bağlanmışlardı.

Bunlardan Birinci Kadın: — Benim kocam taşlık bir dağ başındaki arık bir devenin etidir. Kolay değil ki yanına çıkılsın, semiz değil ki insanlar tarafından (evlerine) naklolunsun! demiştir. (Hadîsin bu fıkrası murekkeb teşbih ile belîğ bir zemmi ifâde etmektedir. "Sert taşlık dağ" tâbîriyle- zevcin kötü huyluluğuna; "Dağın yüksekliği" ile zevcin kibir ve gururuna, bununla beraber "Arık bir deve eti"yle de zevcin hayâtından ailenin istifâde etmediğine işaret olunmuştur ki, mevhumu mahsûsa teşbihten ibarettir.)

İkinci Kadın da: — Kocamın hâlini meydana koyup yayamam. Zîrâ ben onları birşey bırakmadan sayamayacağımdan korkarım. Çünkü onun fenalıklarım sayacak olursam, gizli açık her hâlini sayıp dökmek zorunda kalacağım. Bu ise imkânsızdır, demiştir.

Üçüncü Kadın da: — Benim zevcim upuzun bir beyinsizdir. Ayııplarını söylersem beni boşar; susarsam (aklı başında bir kimse olmadığından sebebsiz) beni kendisinden uzak bırakır, demiştir.

Dördüncü Kadın ise: — (Kocasını medhederek) Kocam Tıhâme sahasının gece hayâtı gibidir. Ne sıcaktır, ne soğuk (Orta seciyyetie halûk bir kimsedir). Evimizde ne korku vardır, ne kırgınlık! demiştir.

Beşinci Kadın da şöyle medhetmiştir: — Benim kocam da evine geldiğinde sanki (avdan gelen) bir parstır. (Avını bana getirir, koynumda mışıl mışıl uyur.) Evden çıkınca dışarıda o bir arslandır. Evdeki masrafımı hiç sormaz. (Âsim Molla, pars'ın Âdem oğlu için vasıflanmaya ve ibret almaya değer özellikleri olduğunu, avım yemeyip sahibine getirdiğini, pis şey yemeyip temiz et yediğini, aynı zamanda uykucu bir mahlûk olduğunu söylemiştir)

Altıncı Kadın da şöyle kötüler: — Kocam oburdur. Yemek yerken siler süpürür, içerken de su kabını kurutur. Yatarken de yorganına bürünür, (evin bir köşesinde tek başına) uyur. Ve benim hüznümü anlamak ve gidermek için elbiseme elini sokmaz!

Yedinci Kadın da: — Kocam erlik vazifesini yapmaktan âciz ve işini bilmez, ahmak bir kişidir. Her dert onun derdidir. (Vücûdu hastalık karargâhıdır ve huysuzdur), başımı yarar, vücûdumu yaralar. Herşey onun vurmak ve yarmak âletidir, demiştir.

Sekizinci Kadın da kocasını şöyle över: — Onun vücûduna dokunurken tavşana dokunur gibi yumuşaktır. O güzel kokulu bir bitki gibi hoş kokar.

Dokuzuncu Kadın da şöyle över: — Kocamın evi yüksek direklidir. Kılıcının hamaili uzundur. Ocağının külü çoktur. Evi de insanların toplantı yerine yakındır (yânı evi şahanedir, kendisi uzun boyludur, evi de konuk kabul edecek yerdedir).

Onuncu Kadın da kocasını şöyle övmüştür: — Zevcim mâliktir; hem ne kadar mâlik ve sâhibdir? Artık hatır ve hayâlimizden geçen her hayra mâlik ve sâhibdir! Zevcimin bir sürü develeri vardır ki, onların çökecek geniş eylek yerleri vardır. Fakat yaylım yerleri azdır. (Bununla: Develer yayılmaya gönderilmeyip misafire kesilmek için evin yanında eylek yerinde bulundurulur, demek istiyor.) Develer çalgı - eğlence sesi duyunca -ki misafiri eğlendirmek üzere ahenk âletlerinin çalmmasıdır- o zaman develer boğazlanacaklarını anlarlar.

Onbirinci Kadın (ki Ummu Zer'dir ve kocasının güzel muaşereti cihetinden en bahtiyar olanıdır) aile hayâtını şöyle anlatmıştır (Bu Ummu Zer' bintu Ukeymil ibn Sâide el-Yemenîyye'dir. İsmi, İbn Dureyd'in naklinde Âtike'dir. (Kastallânî): — Kocam Ebû Zer'dir. Bilesiniz Ebû Zer' ne semâhatli ve ne ahlâklı bir kişidir! O, iki kulağımı mucevherlerle hareket ettirir. Pazularım yağdan dolup tombullaştı (vücûdum semirdi) ve beni ferîh, fahur kıldı ve yüceltti. Ben de hemen yüceldimve ferîh-fahûr oldum. O beni, Şıkk denilen bir dağ kenarında küçük koyun sürücüğü olan bir kabîle içinde buldu. Sonra beni atları kişner, develeri böğürür, ekinleri sürülüp dâneleri samanından ayrılıp muraffeh ve mes'ûd bir cemiyet içine getirdi. Şimdi ben onun yanında ne söylersem reddolunmam, sabaha kadar uyurum, (beni kimse uyandırmaz). Bol süt içerim, artık içecek hâlim kalmaz.
— Bundan sonra Âişe, Ebû Zer' ailesinin ferdlerini birer birer Ummu Zer'e şöyle anlattırıb rivayet ediyor :
- Ummu Zer' der ki: — Ebû Zer'in anası var. Âh bilesiniz, Ummu Ebî Zer' ne kadındır! Onun zahîre anbarları, eşyasını koyduğu hararları gayet büyüktür. Evi de geniştir.
Ebû Zer'in oğlu, bilesiniz o ne zarâfetli gençtir! Onun yattığı yer kılına çekilmiş kın gibidir, düzgün, boylu poslu olup karnı çıkık değildir. O dört aylık bir kuzunun kol tarafıyle doyar (çok yemez).

Ebû Zer'in kızı! O ne terbiyeli kızdır! Babasına itaatlidir, anasına da itaatlidir. O dilber kızın vucûdu elbisesini doldurur, güzelliği, edeb ve iffeti ortağının veya akran ve emsalinin kıskançlığını ve hayretini çeker.
Ebû Zer'in cariyesi! Bilseniz o ne sadakatli câriyedir! Aile sırlarımızı kimseye söylemez. Evimizin azığını asla bozmaz ve israf etmez.
Evimizde çer-çöp bırakmaz, temiz tutar. Namusludur, evimize kir getirmez.

Ummu Zer' anlatmaya devam edib der ki:
Bir gün Ebû Zer' evden çıktı. Her tarafta süt tulumları yağ çıkarılmak için çalkanmakta idi (Bolluk bir bahar mevsimi idi). Yolda bir kadına rastgeldi. Kadının yanında pars gibi çevik iki çocuğu vardı. Koltuğunun altından kadının iki nâra benzeyen memeleriyle oynuyorlardı. (Kocam bu kadını sevmiş), beni bıraktı, onu nikâh edip aldı. Ondan sonra ben şeref sahibi bir adamla evlendim. O da futursuz yürür ve en güzel, ata binerdi. Hatt beldesi (Bahreyn eyâleti sahil kısmı) mâmûllerinden olan mızrağını alır, akşam üzeri deve ve sığır nev'inden birçok hayvan sürüp bana gelirdi. Getirdiği her çeşit hayvanlardan, kölelerden, cariyelerden bana birer çift verirdi.
Bu kocam da bana:
Ey Ummu Zer'! İstediğin gibi ye, iç ve akrabana da ihsan et! derdi.
Ummu Zer' dedi ki: — Bunanla beraber ben bu ikinci kocamın bana verdiği şeylerin hepsini bir araya toplasam, Ebû Zer'in en küçük kabını doldurmaz.

Hadîsin râvîyesi olan Âişe dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) -hatırımı hoş ederek-:
— "Yâ Âişe! Ben sana Ebû Zer'in Ummu Zer'e nisbeti gibiyim... (Şu farkla ki, Ebû Zer' Ummu Zer'i boşamıştır, fakat ben seninle beraber yaşayacağım)" buyurdu.
(İki parantez arasındaki ziyâde, bu hadîsin diğer rivayetinden alınarak konulmuştur. O rivayette Âişe de Rasûlullah'a: Babam anam Sana feda olsun yâ Rasûlallah! Hattâ Sen bana Ebû Zer'den daha hayırlısın! demek suretiyle yüksek bir zekâ ve fetânet göstermiştir. Hadîsin sonuna eklenen bu rivayete göre Âişe, bu onbir kadın kıssasını, bir edeb şiiri örneği olan yüksek bir uslûb ile Rasûlullah'ın huzurunda hikâye etmiştir.

Hadîsin başlığa uygunluğu gizli olmayacağı üzere, aile İle muaşerette ihsan yânî güzel geçinmek husûsundadır. Hadîsçiler arasında Ummu Zer' Hadîsi adıyla meşhur olan bu haber, kişinin hayât yoldaşı ile muaşeretine dâir iyi kötü birtakım aile örneklerini içim almaktadır.)

(Buhari, Nikah, Bab 83, Hadis no: 119; Muslim, Fedâilu's-Sahâbe, Bab 14, Hadis no: 92, (2448)



Hadisden Anlaşılması Gerekenler:

1- Meçhul kadınların güzel yerleri erkeklere anlatılabilir. Malûm kadınların güzelliklerini anlatmak ise yasak edilmiştir.
2- Karısından emin olmak şartıyla onu sevdiğini kendisine söylemek caizdir.
3- Özenme, bezenme olmamak şartıyla seci yapmak câizdir.
4- Kocasının iyiliklerine karşı kadının teşekkür etmesi mustehabdır.
5- Şımarmayacağını bilmek şartıyle bir kimseyi yüzüne karşı medhetmek câizdir.
6- Talâkın kinâyeleriyle ancak niyet olduğu takdirde kadın boş düşer. Çünkü Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Âişe'ye :
«Ben senin için Ebû Zer' gibiyim.» demişti. Halbuki Ebû Zer'in fiilleri arasında karısını boşaması da vardı. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu kasdetmediği için, Âişe'nin talâkı bahis mevzuu değildir. Hattâ hadîsin bir rivayetinde Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Şu kadar var ki, Ebû Zer', Ummu Zer'i boşamıştır. Fakat ben seni boşamadım.» buyurmuştur.
 
Y Çevrimdışı

yahya cuheyman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bize Suleyman ibnu Abdirrahmân ile Alî ibnu Hucr tahdîs edib şöyle dediler:
Bize îsâ ibnu Yûnus haber verdi. Bize Hişâm ibnu Urve (kardeşi) Abdullah ibnu Urve'den; o da babası Urve ibn Zubeyr'den tahdîs etti ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir:


Bir zaman onbir kadın bir yerde oturmuşlar ve kocalarının haberlerinden birşey saklamayıp birbirlerine bildireceklerine dâir aralarında taahhud edib bağlanmışlardı.

Bunlardan Birinci Kadın: —
Benim kocam taşlık bir dağ başındaki arık bir devenin etidir. Kolay değil ki yanına çıkılsın, semiz değil ki insanlar tarafından (evlerine) naklolunsun! demiştir. (Hadîsin bu fıkrası murekkeb teşbih ile belîğ bir zemmi ifâde etmektedir. "Sert taşlık dağ" ta'bîriyle- zevcin kötü huyluluğuna; "Dağın yüksekliği" ile zevcin kibir ve gururuna, bununla beraber "Arık bir deve eti"yle de zevcin hayâtından ailenin istifâde etmediğine işaret olunmuştur ki, mevhumu mahsûsa teşbihten ibarettir.)

İkinci Kadın da: — Kocamın hâlini meydana koyup yayamam. Zîrâ ben onları birşey bırakmadan sayamayacağımdan korkarım. Çünkü onun fenalıklarım sayacak olursam, gizli açık her hâlini sayıp dökmek zorunda kalacağım. Bu ise imkânsızdır, demiştir.

Üçüncü Kadın da: — Benim zevcim upuzun bir beyinsizdir. Ayıblarını söylersem beni boşar; susarsam (aklı başında bir kimse olmadığından sebebsiz) beni kendisinden uzak bırakır, demiştir.

Dördüncü Kadın ise: — (Kocasını medhederek) Kocam Tıhâme sahasının gece hayâtı gibidir. Ne sıcaktır, ne soğuk (Orta seciyyetie halûk bir kimsedir). Evimizde ne korku vardır, ne kırgınlık! demiştir.

Beşinci Kadın da şöyle medhetmiştir: —
Benim kocam da evine geldiğinde sanki (avdan gelen) bir parstır. (Avını bana getirir, koynumda mışıl mışıl uyur.) Evden çıkınca dışarıda o bir arslandır. Evdeki masrafımı hiç sormaz. (Âsim Molla, pars'ın Âdem oğlu için vasıflanmaya ve ibret almaya değer özellikleri olduğunu, avım yemeyip sahibine getirdiğini, pis şey yemeyip temiz et yediğini, aynı zamanda uykucu bir mahlûk olduğunu söylemiştir)

Altıncı Kadın da şöyle kötüler: — Kocam oburdur. Yemek yerken siler süpürür, içerken de su kabını kurutur. Yatarken de yorganına bürünür, (evin bir köşesinde tek başına) uyur. Ve benim hüznümü anlamak ve gidermek için elbiseme elini sokmaz!

Yedinci Kadın da: — Kocam erlik vazifesini yapmaktan âciz ve işini bilmez, ahmak bir kişidir. Her derd onun derdidir. (Vücûdu hastalık karargâhıdır ve huysuzdur), başımı yarar, vücûdumu yaralar. Herşey onun vurmak ve yarmak âletidir, demiştir.

Sekizinci Kadın da kocasını şöyle över: — Onun vücûduna dokunurken tavşana dokunur gibi yumuşaktır. O güzel kokulu bir bitki gibi hoş kokar.

Dokuzuncu Kadın da şöyle över: — Kocamın evi yüksek direklidir. Kılıcının hamaili uzundur. Ocağının külü çoktur. Evi de insanların toplantı yerine yakındır (yânı evi şahanedir, kendisi uzun boyludur, evi de konuk kabul edecek yerdedir).

Onuncu Kadın da kocasını şöyle övmüştür: — Zevcim mâliktir; hem ne kadar mâlik ve sâhibdir? Artık hatır ve hayâlimizden geçen her hayra mâlik ve sâhibdir! Zevcimin bir sürü develeri vardır ki, onların çökecek geniş eylek yerleri vardır. Fakat yaylım yerleri azdır. (Bununla: Develer yayılmaya gönderilmeyip misafire kesilmek için evin yanında eylek yerinde bulundurulur, demek istiyor.) Develer çalgı - eğlence sesi duyunca -ki misafiri eğlendirmek üzere ahenk âletlerinin çalmmasıdır- o zaman develer boğazlanacaklarını anlarlar.


Onbirinci Kadın (ki Ummu Zer'dir ve kocasının güzel muaşereti cihetinden en bahtiyar olanıdır) aile hayâtını şöyle anlatmıştır (Bu Ummu Zer' bintu Ukeymil ibn Sâide el-Yemenîyye'dir. İsmi, İbn Dureyd'in naklinde Âtike'dir. (Kastallânî):Kocam Ebû Zer'dir. Bilesiniz Ebû Zer' ne semâhatli ve ne ahlâklı bir kişidir! O, iki kulağımı mucevherlerle hareket ettirir. Pazularım yağdan dolup tombullaştı (vücûdum semirdi) ve beni ferîh, fahur kıldı ve yüceltti. Ben de hemen yüceldimve ferîh-fahûr oldum. O beni, Şıkk denilen bir dağ kenarında küçük koyun sürücüğü olan bir kabîle içinde buldu. Sonra beni atları kişner, develeri böğürür, ekinleri sürülüb dâneleri samanından ayrılıp muraffeh ve mes'ûd bir cemiyet içine getirdi. Şimdi ben onun yanında ne söylersem reddolunmam, sabaha kadar uyurum, (beni kimse uyandırmaz). Bol süt içerim, artık içecek hâlim kalmaz.
— Bundan sonra Âişe, Ebû Zer' ailesinin ferdlerini birer birer Ummu Zer'e şöyle anlattırıb rivayet ediyor :
- Ummu Zer' der ki: — Ebû Zer'in anası var. Âh bilesiniz, Ummu Ebî Zer' ne kadındır! Onun zahîre anbarları, eşyasını koyduğu hararları gayet büyüktür. Evi de geniştir.

Ebû Zer'in oğlu, bilesiniz o ne zarâfetli gençtir! Onun yattığı yer kılına çekilmiş kın gibidir, düzgün, boylu poslu olup karnı çıkık değildir. O dört aylık bir kuzunun kol tarafıyle doyar (çok yemez).

Ebû Zer'in kızı! O ne terbiyeli kızdır! Babasına itaatlidir, anasına da itaatlidir. O dilber kızın vucûdu elbisesini doldurur, güzelliği, edeb ve iffeti ortağının veya akran ve emsalinin kıskançlığını ve hayretini çeker.
Ebû Zer'in cariyesi! Bilseniz o ne sadakatli câriyedir! Aile sırlarımızı kimseye söylemez. Evimizin azığını asla bozmaz ve israf etmez.
Evimizde çer-çöp bırakmaz, temiz tutar. Namusludur, evimize kir getirmez.

Ummu Zer' anlatmaya devam edib der ki:
Bir gün Ebû Zer' evden çıktı. Her tarafta süt tulumları yağ çıkarılmak için çalkanmakta idi (Bolluk bir bahar mevsimi idi). Yolda bir kadına rastgeldi. Kadının yanında pars gibi çevik iki çocuğu vardı. Koltuğunun altından kadının iki nâra benzeyen memeleriyle oynuyorlardı. (Kocam bu kadını sevmiş), beni bıraktı, onu nikâh edib aldı. Ondan sonra ben şeref sahibi bir adamla evlendim. O da futursuz yürür ve en güzel, ata binerdi. Hatt beldesi (Bahreyn eyâleti sahil kısmı) ma'mûllerinden olan mızrağını alır, akşam üzeri deve ve sığır nev'inden birçok hayvan sürüb bana gelirdi. Getirdiği her çeşit hayvanlardan, kölelerden, cariyelerden bana birer çift verirdi.
Bu kocam da bana:
Ey Ummu Zer'! İstediğin gibi ye, iç ve akrabana da ihsan et! derdi.
Ummu Zer' dedi ki: —
Bunanla beraber ben bu ikinci kocamın bana verdiği şeylerin hepsini bir araya toplasam, Ebû Zer'in en küçük kabını doldurmaz.

Hadîsin râvîyesi olan Âişe dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) -hatırımı hoş ederek-:
— "Yâ Âişe! Ben sana Ebû Zer'in Ummu Zer'e nisbeti gibiyim... (Şu farkla ki, Ebû Zer' Ummu Zer'i boşamıştır, fakat ben seninle beraber yaşayacağım)" buyurdu.
(İki parantez arasındaki ziyâde, bu hadîsin diğer rivayetinden alınarak konulmuştur. O rivayette Âişe de Rasûlullah'a: Babam anam Sana feda olsun yâ Rasûlallah! Hattâ Sen bana Ebû Zer'den daha hayırlısın! demek suretiyle yüksek bir zekâ ve fetânet göstermiştir. Hadîsin sonuna eklenen bu rivayete göre Âişe, bu onbir kadın kıssasını, bir edeb şiiri örneği olan yüksek bir uslûb ile Rasûlullah'ın huzurunda hikâye etmiştir.


Hadîsin başlığa uygunluğu gizli olmayacağı üzere, aile İle muaşerette ihsan yânî güzel geçinmek husûsundadır. Hadîsçiler arasında Ummu Zer' Hadîsi adıyla meşhur olan bu haber, kişinin hayât yoldaşı ile muaşeretine dâir iyi kötü birtakım aile örneklerini içim almaktadır.)
(Buhari, Nikah, Bab 83, Hadis no: 119; Muslim, Fedâilu's-Sahâbe, Bab 14, Hadis no: 92, (2448)


Hadisden Anlaşılması Gerekenler:

1- Meçhul kadınların güzel yerleri erkeklere anlatılabilir. Malûm kadınların güzelliklerini anlatmak ise yasak edilmiştir.
2- Karısından emin olmak şartıyla onu sevdiğini kendisine söylemek caizdir.
3- Özenme, bezenme olmamak şartıyla seci yapmak câizdir.
4- Kocasının iyiliklerine karşı kadının teşekkür etmesi mustehabdır.
5- Şımarmayacağını bilmek şartıyle bir kimseyi yüzüne karşı medhetmek câizdir.
6- Talâkın kinâyeleriyle ancak niyet olduğu takdirde kadın boş düşer. Çünkü Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Âişe'ye :

«Ben senin için Ebû Zer' gibiyim.» demişti. Halbuki Ebû Zer'in fiilleri arasında karısını boşaması da vardı. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu kasdetmediği için, Âişe'nin talâkı bahis mevzuu değildir. Hattâ hadîsin bir rivayetinde Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Şu kadar var ki, Ebû Zer', Ummu Zer'i boşamıştır. Fakat ben seni boşamadım.» buyurmuştur.
Güncel
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt