Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

14 asırlık mutluluk reçetesi

Murf Çevrimdışı

Murf

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
14 asırlık mutluluk reçetesi

Yaratılışın ilk gününden bu yana insanoğlu, huzuru (kafa, kalp ve vücut rahatlığı) ve mutluluğu (saadeti) aramıştır. Dili, dini ve ırkı ne olursa olsun insan iç huzura ulaşmaya çalışmakta, mutluluğu bulabilme ihtimali en ufak olan yönlere dahi yönelmektedir. Kimisi maneviyatta huzuru aramaktadır. Kimiside huzuru dünya malında bulabileceğini düşünmektedir. Kah zenginliğin, kah otoritenin/gücün iç huzuru sağlaması ümit edilmekte, bundan dolayı bunlara ulaşabilmek için zaman zaman tüm insani ve ahlaki değerlerin sınırları zorlanmakta, hatta aşılmaktadır. Görüldüğü gibi insan aklına bırakıldığında mutluluğu ve huzuru sağlayabilecek şeyler hakkındaki düşüncelerde çok büyük farklılıklar meydana gelmektedir.

Mutluluk ve huzur arayışlarındaki bu yolda insanlar, bir türlü karanlıklardan aydınlığa çıkamayınca, kendilerine huzur vereceğini düşündükleri hedefleri, ulaşıldıklarında kendilerine huzur vermeyince veya hedeflerine bir türlü ulaşamadıklarında, hayatın tüm gerçeklerinden ve sorumluluklarından kendilerini bir an dahi olsa uzaklaştırabilecek, zifiri karanlık yollara sapmaktadırlar. Hayat çekilmez hale gelir, kah rızık kaygısı onları bunaltır, kah doğru mefhumlara sahip olmadıkları için hastalık veya ecel gibi hayatın parçası olan zorluklar onları bunalımlara iter. Bazende bir anlık sahte huzuru hissedebilmek için uyuşturucu, alkol, vs. kullanımına yönelip dibi görünmez uçurumlara, kendi iradeleriyle, kendilerini atmaktadırlar.

Hal böyle olunca, huzursuzluğun ve mutsuzluğun yolaçtığı stres ve depresyon "çağın hastalığı" haline geldi. Stres ve depresyonla hızla gündemde yerini almaya başlayan "mutsuzluk" hastalığı da çağın hastalıkları listesine eklendi.

Söz konusu "çağın hastalıkları" çoğu insanları vurmuş ve maalesef çoğu Müslümanlarda bu hastalıklardan nasiplerini almışlardır. Bir zamanlar Kisra'yı devirmiş, Haçlı ordularını geri püskürtmüş, İspanya kapılarını İslam devletine açmış olan Tarık bin Ziyad gibi nice komutanları bağrından çıkarmış olan Ümmeti Muhammed bugün bir çok problemlerin yanı sıra piskolojik sorunlar ve bunlardan doğan fiziksel rahatsızlıklarla boğuşmaktadır.

Fakat bu rahatsızlıklarla boğuşan Ümmeti, aynı rahatsızlıklarla cedelleşen diğer ideoloji takipcilerinden ayıran çok çarpıcı ve tek bir büyük fark vardır. O da; İslam ideolojisinden fışkıran hayat görüşü (hayatın anlamı). Buda Müslümanların yaratılmış olduklarını inkar etmemelerini yani Allah'a ve sadece O'nun vahyettiği ideolojiye/hayat nizamına iman etmiş olduklarını içermektedir.

Evet, bizler Müslümanlar olarak Allah'a ve dinine iman etmiş bir Ümmetin, aydın mensuplarıyız. Allah (cc) bizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmıştır. Rehber olarak Kuranı Kerim'i ve Rasul'u (sav) göndermekle, bizlere aydın şahsiyetler haline gelebilme imkanını sunmuştur. Nitekim Maide suresi 15 ve 16. Ayette Allah Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır:

يَاأَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيرًا مِمَّا كُنْتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُو عَنْ كَثِيرٍ قَدْ جَاءَكُمْ مِنَ اللَّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُبِينٌ يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِي
"Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir." (Maide 15-16)

Ayeti kerime'den anlaşıldığı üzere, kurtuluş yollarına kitap yani Kurani Kerim götürecektir.

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّطِيحَةُ وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ إِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَأَنْ تَس
"Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim." (Maide 3)

Bizler için bu yolu Allahu Teala belirlemiştir. Karanlıktan aydınlığa çıkarabilme gücüne sahip tek yol İslam yoludur. Çünkü İslam dini, insanın zihninde oluşan tüm sorulara doğru cevap verebilen, insanın yaratılışına uygun ve bunun yanı sıra kalpte güven hissini meydana getirebilen tek ideolojidir. İslam, insanın yaratıcısıyla olan ilişkisini (akide ve ibadetler), kendisiyle olan ilişkisini (ahlak, yiyecek ve giyecekler) ve diğer insanlarla olan ilişkisini (muamelat ve cezalar) kapsaması ve düzenlemesi hasebiyle, insanoğlunun karşılaştığı ve karşılaşabileceği tüm problemlere çözüm gösterebilme kudretine sahiptir.

Fakat Müslümanlar, problemlerinin çözümünün İslam'da olduğunu unuttular. Bu sarsılmaz hakikat zihinlerinde bulandı. Kuran'i Kerim raflarda tozlanmaya terkedildi...

Allahu Teala'nın, Müslümanlar olarak bizlerden istediği, vahyettiği ideolojiye harfi harfine uyup, aydın şahsiyetlere bürünmemizdir. Yapmamız gerek, Allahu Teala'ya karşı itaatımızı artırıp, İslam şahsiyetinin zirvesine ulaşabilmek için var gücümüzle çalışmaktır.

Şüphesiz vahye kulak vermekle, dünaya ve ahirette karlı çıkacak olan bizleriz inşallah!

Ömer (ra) şöyle söylemiştir: "Biz ne zaman izzeti İslam'ın dışında aradıysak zelil olduk (aşağılandık). Ne zaman izzeti İslam'da aradıysak izzetlendik (şereflendik)." (Hakim-Müstedrek, Beyhaki)

Tüm hayatı kuşatan İslam nizamı, insanın, fıtratı gereği sürekli huzur arayışındaki yolda ona yardımcı olmakta, onu doğru yola yönlendirmektedir. Allahu Teala'nın kullarına olan merhameti, rahmeti ve lütfu bir kez daha tecelli etmiştir. Çünkü bizlere bu hususta rehberlik etmekte, huzuru nerede aramamız gerektiğini açıklamaktadır:

الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ
"Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükunete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ın zikriyle mutmain olur (Allah'ı anmakla huzur bulur)." (Rad 28)

Katade, Mücahid ve diğerleri, ayette geçen "Allah'ın zikrinden" kasıt Kurani Kerim'dir, demişlerdir. Süfyan bin Uyeyne ise "Allah'ın zikri'ni" Allah'ın emridir, diye açıklamıştır.

Ayette geçen zikir kelimesini, anmak olarak tercüme edenlerde olmuştur. Yani ayet; "gönülleri yüce Allah'ı anmakla huzura kavuşanlardır" şeklindede meal edilmektedir. "Allah'ı anmanın" ise; Allah'a (cc) itaat etmek anlamına geldiğini, demişlerdir.

وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَيُؤْمِنُوا بِهِ فَتُخْبِتَ لَهُ قُلُوبُهُمْ وَإِنَّ اللَّهَ لَهَادِ الَّذِينَ آمَنُوا إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
"Bir de, kendilerine ilim verilenler, onun (Kur'an'ın) hakikaten Rabbin tarafından gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar, bu sayede kalpleri huzur ve tatmine kavuşsun. Şüphesiz ki Allah, iman edenleri, kesinlikle dosdoğru bir yola yöneltir." (Hac 54)


قَالَ اهْبِطَا مِنْهَا جَمِيعاً بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَى
"Artık size Benden bir yol gösterici gelecektir; kim Benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz (Artık Benden size hidayet geldiğinde kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz.)" (Taha 123)

Ayette geçen "hidayetime" kelimesi, peygamberlere ve kitaplara işaret etmektedir. İbn Abbas; "Şanı yüce Allah, Kuran'ı okuyup içindekilerle gereğince amel eden kimseye dünya hayatında sapıtmamayı, ahirettede bedbaht olmamayı garantilemiştir," diyerek bu ayeti kerime'yi okumuştur. Yine ondan nakledildiğine göre o şöyle demiştir: "Kim Kuranı okur, içindekilere uyarsa, Allah onu şaşkınlıktan, sapıklıktan kurtarıp hidayete iletir. Kıyamettede kötü hesaptan onu korur." Sonrada bu ayeti kerime'yi okudu:

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى
"Kim de Benim zikrimdem (beni anmaktan) yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz." (Taha 124)
"Kim de Benim zikrimdem (beni anmaktan) yüz çevirirse...", Benim dinimden, kitabımı okumaktan ve içindekilerle gereğince amel etmekten yüz çevirirse... şeklinde izah edilmiştir.

Huzursuzluk ve mutsuzluk hastalığının reçetesi, ayetlerden ve izahlarından anlaşılacağı üzere, sadece Allah'a (cc) yönelmek ve O'na itaat etmektektir. Bir Müslüman, hayatının merkezine İslam'ı oturttuğu, problemlerini Şer'i hükümlere göre çözdüğü ve hayatı boyunca sadece ve sadece Allah'ın rızasını gözettiği takdirde mutlaka mutluluğa erişecektir. İçerisinde bulunduğu ortam ne şekilde olursa olsun, kah duvarlar kah zalimin demir yumrukları onu ne kadar sıkarsa sıksın, kalbi mutmain ve içi huzur dolu olacaktır. Çünkü o yaratılış gayesini, yani Allahu Teala'ya karşı vazifesini yerine getirmiş, Allahu Teala'yı razı etmiş olacaktır. Nitekim gerçek mutluluk sadece ve sadece Allah'ı (cc) razı etmektir.

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat 56)

Şayet Müslüman huzuru İslam'da aramazsa, kalbimindeki imanın selameti tehlikeye girer. Çünkü Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
"Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar." (Nisa 65)


مَّا أَفَاء اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَى فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْأَغْنِيَاء مِنكُمْ وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
"...Peygamber, size ne verirse onu alın, neden de neyhederse ondan sakının. Ve Allah'tan korkun. Muhakkak ki Allah, azâbı şiddetli olandır." (Haşr 7)

Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden birinizin, arzusu benim getirdiğime (Kur'an'a ve şeriata) uymadıkca, kamil imanla iman etmiş olamaz." (Nevevî, Erbaîn)

Allah'ı (cc) razı edip, cennete girebilmenin yolu sağlam bir imandan geçmektedir. Sağlam bir imanın yanı sıra Allah'ın (cc) indirdiği hükümlere tam bir teslimiyet gerekmektedir. Ancak o zaman kemale ermiş bir imandan söz edilebilir. Şayet Müslümanın imanı ‘kemale ermemiş' olursa elinde geriye ne kalır?! Daraldığında kime sığınabilir?! Onu kim korur ve gözetir?!

İnsanoğlu bu kadar muhim uyarılara rağmen, Allah'a itaati değilde arzularını takip etmesi durumunda, henüz ahirete intikal etmeden, sıkıntılı bir yaşam ona isabet edecektir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى
"Her kim de benim zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse mutlaka ona dar bir geçim vardır." (Taha 124)

Dinden yüzünü çeviren mutlaka dünyalığa yönelir. Mutluluğu dünyada arayıp gözünü dünyaya dikenin, gözünü hırs bürür. Ona cimrilik musallat olur. Böyle bir kişinin yaşayışı dardır, hali kapkaranlıktır. Halbuki mal ömrün rahatı içindir, yoksa ömür mal biriktirmek için değildir. Allahu Teala'nın uyarıları bu kadarla kalmıyor:

وَمَن يَعْشُ عَن ذِكْرِ الرَّحْمَنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَاناً فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ
وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُون
حَتَّى إِذَا جَاءنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَرِينُ

"Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur. Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar. Sonunda bize geldiği zaman, der ki: "Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen)." (Zuhruf 36-38)

İbn Abbas bu ayeti kerime ile ilgili şöyle demiştir: "Şeytan onu helalden alıkoyar, harama iter, itaat yapmasını engeller, masiyet işlemesini emreder."
Dünya hayatında Kuran ve Sünnetullaha uymayan insanın, hayatı boyunca, arkadaşları şeytanlar ve yandaşlarıdır. Bu şeytanlar bu hal üzere olan kişiye, yanlışları telkin ederek, kişiyi harama sürükler. Daha sonra telkinlerinin arttırarak ona, doğru yolda olduğunu söyler. O kişide şeytana kanıp, bu telkinleri doğru olarak kabul eder ve Allah'ın (cc) yolundan uzak durur. Kişinin küçük kıyameti kopup ahirete göç ettiğinde ise, bu arkadaşın kendisi için bir dost değil, azılı bir düşman olduğunu anlar ama artık iş işten geçmiştir...maalesef çok geç kalınmıştır.

Ne kötü bir dost...! Dostu şeytan olan hidayeti, Allahu Teala'nın çizdiği aydınlık yolu görebilir mi?! Şeytanın şerrinden, vesveselerinden ve dostluğundan Sana sığınırız ya Rabbi!

Taha süresindeki 124. ayetin devamında ise Allah (cc) zikrinden yüz çevirenin ahirette nasıl bir hal üzere olacağını bizlere şöyle aktarmaktadır:

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى
قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَى وَقَدْ كُنتُ بَصِيراً
قَالَ كَذَلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا وَكَذَلِكَ الْيَوْمَ تُنسَى
وَكَذَلِكَ نَجْزِي مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِن بِآيَاتِ رَبِّهِ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَى

"...ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz. O da (şöyle) demiş olur: -Ben görmekte olan biriyken, beni niye kör olarak haşrettin Rabbim?" (Allah da) Der ki: "İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın." İşte Biz ölçüsüzce davrananları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız; ahiretin azabı ise gerçekten daha şiddetli ve daha süreklidir." (Taha 124-127)

Bir Müslüman bu ayetleri iyice kavrayıp, kalbine yerleştirdiği ve tam bir teslimiyetle Rasulun (sav) getirdiğine teslim olduğu an kendisine hiçbir şekilde mutsuzluk, huzursuzluk, depresyon ve stress hastalığı isabet edemeyecektir. Bir an yüreği daralsa dahi mutlaka Allah'ın kelamı ile feraha erişecektir. Çünkü bilir ki huzur sadece İslam'dadır. Huzuru heva ve hevesinin otoritesinde değil, Allahu Teala'nın otoritesinde arar.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً

"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ululemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resul'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir." (Nisa 59)


Huzuru dünya malındada aramaz. Bilirki dünya geçici, ahiret ebedidir.

وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الْآخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
"Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hala akıl erdiremiyor musunuz?" (Enam 32)

Allahu Teala kendisine iman ve itaat edenlere ebedi ahiret saadeti nasip etsin!

yazar: Esma Sıddık
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt