Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

ABD ve AB Trakyadan Saldırırsa Müslümanlar Ne Yapacak?

Ahıskalı Çevrimdışı

Ahıskalı

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
29569
Bir aralar kafama takılmıştı bu konu, ABD ve kafir türevleri sürekli trakya civarına asker yığıyor, Türkiyede nato mensubu olması hasebiyle bu duruma ses çıkarmıyor. Buradan ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz. Diyelimki siyasi ahval ters-yüz oldu ve bu ülkeler bulunduğumuz devleti istila etti. Bu durumda müslümanların ne yapması gerekiyor? Önümüzde üç seçenek var;
  • TSK'yı desteklemek​
  • Savaştan uzak durmak (Pek hayırlı bir ihtimal olarak gözükmüyor çünkü bu istila neticesinde illaki canımız yanıcak)
  • Müslümanların birlik olması ve kendi başlarının çaresine bakması ve fırsatları değerlendirmesi.​
İhtimalleri göz önünde bulundurduğumuzda en mantıklı hamlenin TSK'yı harben desteklemek ve müslümanların maslahatını gözetecek adımlar atmanın olduğu kanaatine vardım. Mesela 15 Temmuz olaylarında FETÖ denen şebekeye karşı Türk ordusunu desteklemek de caiz gözükecekti. Ama ihtimal dahilindeki bir istilada Türk ordusuyla beraber savaşmanın sahabe menheci olduğunun farkına vardım.

İmam Serahsinin bu konuda bir fetvası var, bunu size nakledince demek istediğimi sizde onaylayacaksınız;

29571


Eğer müslümanlardan oluşan bir kavim daru'l-harb memleketinde eman içinde yaşıyorlar ve akabinde harb ehlinden bir güruh bu daru'l-harb'e saldırıyorlarsa bu istilacılara karşı müslümanların savaşması caiz olmaz.

Çünkü savaşmak can ortaya koymaktır ve bu ancak dini aziz kılmak için ya da Allah'ın kelimesini yüceltmek için caiz olur, bu şartlarda bu durumda mevcud gözükmemektedir. Çünkü şirk ehlinin ahkamı hüküm sürmektedir ve müslümanlar da ehlu'l-islam'ın ahkamıyla hükmedememektedirler. Bu durumda savaşmak şirk kelimesini yüceltemek olur böyle bir durumda savaşmak ancak kendi canlarından endişe duydukları zamanda caiz olur. O zaman şirk kelimesini yüceltmek için değilde nefislerini müdafaa etmek için savaşmakta bir beis yoktur.

Bu fetvanın aslı Ca'fer رضى الله عنه'ya dayanır, zira o (ve müslümanlar) Habeşlilerle birlikte Necaşi'ye kasteden düşmana karşı savaşmışlardı. Evet bunu yaptı, çünkü Necaşi'nin devletinde emniyet içerisinde yaşarlarken kendilerini canlarının telaşeşi yakalamıştı.
(tercüme sona erdi)

Son olarak aklıma gelen bir kafa karışıklığını da izale edeyim, Müslümanlar bu devlette eman içinde değil ki... Şimdi şöyle bir durum var, AKP iktidarından önce din camilere evlere hapsedilmişti, sosyal çevrede ve iş hayatında bile dinini ikame edemiyordun. Yiğidi öldür hakkını yeme; Bu hükümet zamanında her ne kadar şeriat isteyince hapse tıkılsak da, şeriatın ikamesi için harekata geçmeyen müslümanlar dilediği görüşünü kitap halinde bastırabiliyor, davetçiler selef menhecini youtube gibi mecralarda en ayrıntılı detaylarına kadar anlatabiliyor ve selefi mescid/derneklerine de göz yumuluyor, kısacası islama dair her bir davete göz yumuluyor. Tasavvufçular devasa külliyeler inşa edip orada talebe yetiştiriyor. Askeriyyede bile müsbet adımlar atılabiliyor, mesela tanrımıza hamdolsun sözü yerine Allahımıza hamdolsun sözü söylenmesi, namaza karışılmaması hatta cemaatle bayram namazı kılınması gibi... eğer söz konusu bir istilada ABD, Rusya gibi dev ülkeler başımıza çökerde canımızın, namusumuzun, dinimizin endişesine düşersek TSK ile işbirliği yapılabileceği kanaatindeyim. Allahu A'lem








 
M Çevrimdışı

musab99

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
2015- 2016 yillarinda Suriyenin o gunku konjukturu itibariyle tsk ile muslumanlarin ortak hareket edebilceklerini yazmistim , cunku menfeaat ve dusman ayniydi , burda tekfire varan elestirilere maruz kalmistim.

Gerci burda ben cok linc yedim de buda bunlardan biriydi.
 
Ummetbilinci Çevrimdışı

Ummetbilinci

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
2015- 2016 yillarinda Suriyenin o gunku konjukturu itibariyle tsk ile muslumanlarin ortak hareket edebilceklerini yazmistim , cunku menfeaat ve dusman ayniydi , burda tekfire varan elestirilere maruz kalmistim.

Gerci burda ben cok linc yedim de buda bunlardan biriydi.
Tsk ile operasyon caiz mi değil mi bilmiyorum ama Suriye şu an htş için dar alanda kaldı gibi geliyor uzaktan bakılınca anlamıyorum bu işlerden sadece uzaktan izliyorum israil bir yanda amerika bir yanda rusya bir yanda türkiye bir yanda pkk bir yanda öso bir yanda orası şu an açmazda gibi geldi bana mücahidler nasıl o bolgede rahat bir devlet kurabilir ki?Allah dilerse her şey mümkün tabi
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Eğer müslümanlardan oluşan bir kavim daru'l-harb memleketinde eman içinde yaşıyorlar ve akabinde harb ehlinden bir güruh bu daru'l-harb'e saldırıyorlarsa bu istilacılara karşı müslümanların savaşması caiz olmaz.

Çünkü savaşmak can ortaya koymaktır ve bu ancak dini aziz kılmak için ya da Allah'ın kelimesini yüceltmek için caiz olur, bu şartlarda bu durumda mevcud gözükmemektedir. Çünkü şirk ehlinin ahkamı hüküm sürmektedir ve müslümanlar da ehlu'l-islam'ın ahkamıyla hükmedememektedirler. Bu durumda savaşmak şirk kelimesini yüceltemek olur böyle bir durumda savaşmak ancak kendi canlarından endişe duydukları zamanda caiz olur. O zaman şirk kelimesini yüceltmek için değilde nefislerini müdafaa etmek için savaşmakta bir beis yoktur.

Bu fetvanın aslı Ca'fer رضى الله عنه'ya dayanır, zira o (ve müslümanlar) Habeşlilerle birlikte Necaşi'ye kasteden düşmana karşı savaşmışlardı. Evet bunu yaptı, çünkü Necaşi'nin devletinde emniyet içerisinde yaşarlarken kendilerini canlarının telaşeşi yakalamıştı.
(tercüme sona erdi)
İmam Serahsi'nin açıklamasından anlaşılan:
"İki kâfir idarecinin (Dâru'l harb) hükmettiği ülkeler birbiriyle savaşması durumunda; o ülkenin vatandaşı veya emanla güven içerisinde yaşayan müslümanlar, kendi vatanlarını korumak için ülkelerine savaş açan diğer kâfir ülkeye karşı savaşmasının câiz olmayacağını" net olarak söylemiştir.

Devamında ise;
"Müslümanlar, içinde yaşadıkları ülkenin savaşı kaybetmesi durumunda , diğer kâfir ülke tarafından müslümanların öldürüleceklerini veya savaş esnasında kendilerinin de öldürüleceğini biliyorlarsa bu durumda o kâfirlere karşı savaşmaları câiz olur"

Buraya kadar her şey net.

Bundan sonra gerek alıntıda ve gerekse Ahıskalı kardeşin "kanaati" olan yorumlamada izâhata muhtaç ve düzeltilmesi gereken yerler var. Bunlar ;

a) Müslümanlar, yaşadıkları küfür beldelerine başka bir kafir devletin saldırması durumunda ancak müslümanlarla birlikte, emir komutasında savaşabilir. Bu da müslümanların kendi cebhelerini oluşturup savunmaları demektir. Küfrün ordusunun emri altında savaşamaz!

b) Câfer (r.anh)'ın fetvasının aslı veya yazının Arabcasında tekil şahıs "O" denmesine rağmen parantez içinde (ve müslümanlar) diyerek 'sahabelerin, Necaşi'ye kasteden diğer kâfir düşmana karşı savaşmışlardı' Sebeb olarak da "kendilerini canlarının telaşeşi yakalamıştı" denmiş.
Ahıskalı kardeşim, Necâşi'ye savaş açan düşmana karşı sahabelerin, Necaşi'nin ordusuna katılarak destek verdiğini veya kendi cebhelerini savunduklarını siyerden destekleyebilir misin?
Çünkü benim ulaştığım kaynaklarda Necaşi müslümanları gemiye bindirip savaşın durumuna göre geri gelmelerini veya uzaklaşmalarını söylemiş. Savaşı Necaşi'nin kazanması üzerine de müslümanlar sevinmiştir.


Necâşi'nin ülkesine Hicret eden Müslümanların, başka bir kâfir ülkenin Saldırması durumunda Müslümanların Tavrı

Necaşi'nin ülkesine hicret eden sahabeler, Necaşi'ye karşı yapılan bir darbe (savaş) girişimi sonucunda Necaşi'nin safında birebir (fiziken - madden) bulun(a)mamış, fakat iki tarafın savaşında gönülleri (manen) Necaşi'nin yanında olmuş, Necaşi'nin savaşı kazanmasını birbirine muştulayıb sevinmişlerdir:


Necaşi'ye Savaş Açılması :

Allah'a yemin ederim ki, biz bu durumda iken Melik'in üzerine, saltanatını, mülkünü elinden almak isteyen Habeş'ten bir adam savaş için yürüdü. O zaman üzüldüğümüz gibi hiçbir zaman üzülmemiştik..
O adamın Necaşi'ye galip gelmesinden endişeleniyorduk. Çünkü o gelseydi bize burada durma hakkı veren Necaşi gibi davranmazdı. Bunun üzerine Necaşi de onun üstüne yürüdü. Savaş cephesi Nil nehrinin bulunduğu yerde idi. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabı dediler ki:
- "Savaş alanına gidip, olub bitenden bize kim haber getirir?"
Zubeyr b. el-Avvam Radıyallahu Anhu - "Ben gidip getiririm" dedi.
Dediler ki: - "Pekâla Sen git."
Zubeyr yaşça müslümanların en genç olanı idi. Ona bir su tulumu şişirdiler ve göğsüne astılar. Sonra Zubeyr Nil'de yüzerek iki ordunun karşılaştığı Nil'in öbür yakasına geçip onların yanında hazır bulundu.
Biz ise Allah Teâlâ'ya; Necaşi'nin düşmanına gâlib gelmesi ve onu yurdunda bırakması için dua ediyorduk.
Allah'a yemin ederim ki sonucun ne olacağını beklerken Zubeyr koşarak geldi.
Elbisesini kaldırarak sallıyor ve şöyle bağırıyordu: - "Müjde! Zafere Necaşi ulaştı. Allah onun düşmanını mahvetti. Onu memleketinde kalmaya muvaffak kıldı."
Necaşi bütün bu sayılan iyiliklere kavuşmuş olarak, yurduna belli bir istikrar içerisinde döndü. Biz de Mekke'de bulunan Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına dönünceye kadar onun yurdunda hayırlı bir yaşam geçirdik."
(Siyeri Ibn-i Hişam, es-Sîre ; es-Serahsî, Muhammed İbn Ahmed Ebî Sehl, Şerhu’s -Siyeri’l-Kebîr, IV, 191,192; İbnu’l-Esir, el-Cezerî, Teysîru'l-Vusûl ilâ Câmi'i'l-Usûl , II, 195-200; İbn Kesir, İmâduddin Ebû’l-Fida İsmâil İbn Ömer, el-Bidâye ve’n-Nihaye, Mektebetu’l- Meârif, Beyrut 1966, IV, 262; Ebû Zehra, Son Peygamber Hz. Muhammed, II, 408 )

Bu haberi İmam Ahmed (rahimehullah) Musned’inde, el- Beyhaki (rahimehullah) Sunen’inde ve ibni İshak (rahimehullah) Siyer’inde tahriç etmişlerdir.
El-Heysemi (rahimehullah) şöyle der: “Ravileri sahih hadis ravileridir. İshak mustesna. Ama o da işittiğini açık ifade etmiştir.” (Nureddin el Heysemi, Mecmeu’uz-Zevâid, 6/27) Yani ravilerden Muhammed bin İshak’ın mudellis olduğunu kast ediyor. Lakin haberi işittiğini açıkça ifade ettiği için haberin illeti düşmüştür demek istiyor. Bunun için Allame Ahmed Şakir (rahimehullah) bu haberi Musned’e f talikinde sahih demiştir ve Şuayb el-Arnavuti hasen demiştir.



Hafız el-Beyhaki (rahimehullah) Sunen’inde şu lafızla tahriç etmiştir:
“İktidarı ele geçirmek için bir Habeşli Necaşi’ye karşı çıktı. Necaşi bizi gözetip koruyordu. Bizim hakkımızı gözetmeyecek bir kralın ona gâlib geleceğinden korkuyorduk. Bunun için Allah’a ona yardım etmesi için dua ettik.
Sonra Necaşi ona karşı yürüyünce Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)’in ashabı kendi aralarında “kim savaşta hazır olup kimin gâlib geleceğine bakacak” dediler.
Zubeyr (radıyallahu anhu) “ben” dedi.
O yaşça en küçüklerindendi. Sonra ona bir kırba şişirdiler ve göğsüne bağladılar. Sonra savaşın vâki olduğu Nil’in diğer tarafına kadar yüzdü ve savaşı gözlemledi. Allah kralı hezimete uğrattı ve onu öldürdü ve Necaşi ona gâlib geldi.
Zubeyr geldi ve ridasını bize doğru sallayarak: “Haydi müjde olsun size! Sevinin! Allah Necaşi’yi gâlib getirdi” diyordu.
Allah’a yemin olsun ki Necaşi’nin zaferinden dolayı sevindiğimiz gibi bir şeye sevinmedik.”
Bu haberi İmam Ahmed (rahimehullah) Musned’inde, el-Beyhaki (rahimehullah) Sunen’inde ve ibni İshak (rahimehullah) Siyer’inde tahriç etmişlerdir.
Nuraddin El-Heysemi (rahimehullah) şöyle der: “Ravileri sahih hadis râvileridir. İshak mustesna. Ama o da işittiğini açık ifade etmiştir.” (Mecmeu’uz-Zevâid 6/27)

Habeşliler'in Necaşi'ye İsyan Etmeleri

Habeşliler toplandılar ve Necaşi'ye:
- "Şubhesiz sen bizim dinimizden ayrıldın" dediler ve ona isyan ettiler. O da Cafer ve arkadaşlarına haber gönderdi ve onlar için gemiler hazırlatarak şöyle dedi:
- "Onlara bininiz ve olduğunuz gibi kalınız. Eğer yenilirsem yolunuza devam ediniz, dilediğiniz yere gidiniz. Eğer zafer bulursam burada kalırsınız."
Sonra bir deftere yöneldi ve şöyle yazdı:
"Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur. Muhammed O'nun kulu ve rasulüdür. Ve şehadet ederim ki, İsa b. Meryem O'nun kulu, rasulu, ruhu ve Meryem'e ilka ettiği (attığı) kelimesidir."
Sonra onu sağ omuzunun altına, kaftanın içine koydu. Habeşlilerin yanına çıktı. Onlar onun için saf olmuşlardı.
Onlara şöyle dedi: - "Ey Habeş topluluğu! İnsanlar içerisinde size kral olmaya en layık olan ben değil miyim?"
Dediler ki: - "Evet en uygun olanısın."
Dedi ki: - "Benim sizin içinizdeki gidişatımı nasıl buldunuz?"
Dediler ki: - "Hayırlı bir siret (gidiş) olarak bulduk."
Dedi ki: - "O halde size ne oluyor?"
Dediler ki: - "Dinimizden ayrıldın ve İsa'nın bir kul olduğunu iddia ettin."
Dedi ki: - "Siz İsa hakkında ne diyorsunuz?"
Dediler ki: - "Diyoruz ki o, Allah'ın oğludur."
Bunun üzerine Necaşi elini göğsüne kaftanının üstüne koyarak: - "Şehadet ederim ki İsa bundan başka bir şey değildir." dedi.
Fakat bununla yazdığı şeyi kastediyordu. Bunun üzerine onlar Necaşi'nin kendi dediklerini kabul ettiğini zannederek ondan radı oldular ve ondan ayrıldılar. Bu haber Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ulaştı. Necaşi öldüğü zaman namazını kıldı ve onun için istiğfar etti." (Siyeri İbn-i Hişam)



İlgili Konular :

-----
 
Ahıskalı Çevrimdışı

Ahıskalı

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"O" denmesine rağmen parantez içinde (ve müslümanlar) diyerek

evet burada gaflete düşmüşüm, Cafer رضى الله عنهyu tek savaşır halde düşünemedim de. kusuruma bakmayın

Necaşi'nin ordusuna katılarak destek verdiğini veya kendi cebhelerini savunduklarını siyerden destekleyebilir misin?

tsk üniforması giyip yemin edelim öyle savaşalım manasında söylemedim, Allaha sıgınırım. Cafer'in de رضى الله عنه habeş zırhı giyip necaşiye biat ettip onun askeri oldugunu da söylemedim. sadece 15 temmuzda orduya karşı polisi destekleyen avam tabaka gibi düşünelim, polis olmadılar ama polisi desteklediler. serahsinin anlattıgı haberde بالحبشة ibaresi geçiyor; buradaki ب harfu ceri musahabe(arkadaşlık) yani مع manasında alabiliriz, ya da istiane(yardım istemek) olarak telakki edebiliriz, zarfiyye manasını düşünecek olursak Habeşlilerin içinde manası çıkar. Yani son manasına göre Cafer رضى الله عنه habeşlilerle omuz omuza savaşmış.

hah şimdi aklıma geldi. müttefik oluruz ya, ankara savaşında osmanlı timura karşı sırp hristiyan askerler kullandı. hristiyan sırplar ile müslüman türkler timura karşı beraber kılıç salladılar. bunu demek istiyorum
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
İlgili bahis:

وَإِذَا كَانَ قَوْمٌ مِنْ الْمُسْلِمِينَ مُسْتَأْمَنِينَ فِي دَارِ الْحَرْبِ فَأَغَارَ عَلَى تِلْكَ الدَّارِ قَوْمٌ مِنْ أَهْلِ الْحَرْبِ لَمْ يَحِلَّ لِهَؤُلَاءِ الْمُسْلِمِينَ أَنْ يُقَاتِلُوهُمْ؛ لِأَنَّ فِي الْقِتَالِ تَعْرِيضَ النَّفْسِ فَلَا يَحِلُّ ذَلِكَ إلَّا عَلَى، وَجْهِ إعْلَاءِ كَلِمَةِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ وَاعَزَازِ الدِّينِ، وَذَلِكَ لَا يُوجَدُ هَهُنَا؛ لِأَنَّ أَحْكَامَ أَهْلِ الشِّرْكِ غَالِبَةٌ فِيهِمْ فَلَا يَسْتَطِيعُ الْمُسْلِمُونَ أَنْ يَحْكُمُوا بِأَحْكَامِ أَهْلِ الْإِسْلَامِ فَكَانَ قِتَالُهُمْ فِي الصُّورَةِ
لِإِعْلَاءِ كَلِمَةِ الشِّرْكِ، وَذَلِكَ لَا يَحِلُّ إلَّا أَنْ يَخَافُوا عَلَى أَنْفُسِهِمْ مِنْ أُولَئِكَ فَحِينَئِذٍ لَا بَأْسَ بِأَنْ يُقَاتِلُوهُمْ لِلدَّفْعِ عَنْ أَنْفُسِهِمْ لَا لِإِعْلَاءِ كَلِمَةِ الشِّرْكِ، وَالْأَصْلُ فِيهِ حَدِيثُ جَعْفَرٍ - رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ -، فَإِنَّهُ قَاتَلَ بِالْحَبَشَةِ مَعَ الْعَدُوِّ الَّذِي كَانَ قَصَدَ النَّجَاشِيَّ، وَإِنَّمَا فَعَلَ ذَلِكَ؛ لِأَنَّهُ لَمَّا كَانَ مَعَ الْمُسْلِمِينَ يَوْمئِذٍ آمِنًا عِنْدَ النَّجَاشِيِّ فَكَانَ يَخَافُ عَلَى نَفْسِهِ وَعَلَى الْمُسْلِمِينَ مِنْ غَيْرِهِ، فَعَرَفْنَا أَنَّهُ لَا بَأْسَ بِذَلِكَ عِنْدَ الْخَوْفِ
(Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî , el Mebsut, C. 10, Sf: 97 - 98)
ص97 - كتاب المبسوط للسرخسي - باب نكاح أهل الحرب ودخول التجار إليهم بأمان - المكتبة الشاملة الحديثة


29573


".... Allah, mûminlerin aleyhine kâfirlere asla yol vermeyecektir" (Nisa 141)

Yâni, küfür devletinin bekâsı için ve kâfirin emr-i komutasında bir müslüman canını ortaya koyarak savaşamaz!


Mebsut'ta geçen aktarımda bahsi geçen Câfer hadisini göremedim. Farklı mevzudan Necâşi olayına geçiyor ve Câfer hadisi diye de zikrediyor. Fakat hadisi göremedim. Başka hadis eserlerinde gördüğümüz ilgili konudaki hadislerde de Câfer (r.anh) arkadaşlarından ayrıldığına dâir bir kârine yok. Bu durumda akla takılan düşünceler;

1- Habeş muhacirlerinin tamamı gemide olduğu halde Câfer (r.anh) neden gemiye binmedi de (kâfir) Habeşlilerin arasına katılıp savaştı?
Yoksa savaşan Câfer değil de "O" başkası mıdır?

2- Câfer (r.anh) gemiye binmedi fakat kâfir Habeş askerlerinin arasında katılıp diğer kâfirlere karşı da savaşmadı. Aksine O, hem kendi canı hem de diğer muhacirlerin hayatından endişe ederek tek başına cebhe oluşturup, kimsenin emrine girmeden veya Musluman olduğu için Rasulullah
'ın cenaze namazını kıldığı Necâşi ile birlikte savaşmış olabilir mi?

3- Câfer (r.anh)'ın durumu Medine döneminde üstteki (Nisa 141) ayet nuzûl olarak nesh olmuştur.

4- Mebsut'ta Câfer hadisi diye zikredilen Câfer (r.anh) bahsi neden hadis ve siyer kitablarında farklı geçmektedir?


Hafız el-Beyhaki (rahimehullah) Sunen’inde şu lafızla tahriç etmiştir:
“İktidarı ele geçirmek için bir Habeşli Necaşi’ye karşı çıktı. Necaşi bizi gözetip koruyordu. Bizim hakkımızı gözetmeyecek bir kralın ona gâlib geleceğinden korkuyorduk. Bunun için Allah’a ona yardım etmesi için dua ettik.
Sonra Necaşi ona karşı yürüyünce Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)’in ashabı kendi aralarında “kim savaşta hazır olup kimin gâlib geleceğine bakacak” dediler.
Zubeyr (radıyallahu anhu) “ben” dedi.
O yaşça en küçüklerindendi. Sonra ona bir kırba şişirdiler ve göğsüne bağladılar. Sonra savaşın vâki olduğu Nil’in diğer tarafına kadar yüzdü ve savaşı gözlemledi. Allah kralı hezimete uğrattı ve onu öldürdü ve Necaşi ona gâlib geldi.
Zubeyr geldi ve ridasını bize doğru sallayarak: “Haydi müjde olsun size! Sevinin! Allah Necaşi’yi gâlib getirdi” diyordu.
Allah’a yemin olsun ki Necaşi’nin zaferinden dolayı sevindiğimiz gibi bir şeye sevinmedik.”

Bu haberi İmam Ahmed (rahimehullah) Musned’inde, el-Beyhaki (rahimehullah) Sunen’inde ve ibni İshak (rahimehullah) Siyer’inde tahriç etmişlerdir.
Nuraddin El-Heysemi (rahimehullah) şöyle der: “Ravileri sahih hadis râvileridir. İshak mustesna. Ama o da işittiğini açık ifade etmiştir.”
(Nuraddin el Heysemi, Mecmeu’uz-Zevâid 6/27)

Habeşliler'in Necaşi'ye İsyan Etmeleri

Habeşliler toplandılar ve Necaşi'ye:
- "Şubhesiz sen bizim dinimizden ayrıldın" dediler ve ona isyan ettiler.
O da Cafer ve arkadaşlarına haber gönderdi ve onlar için gemiler hazırlatarak şöyle dedi:
- "Onlara bininiz ve olduğunuz gibi kalınız. Eğer yenilirsem yolunuza devam ediniz, dilediğiniz yere gidiniz. Eğer zafer bulursam burada kalırsınız."
Sonra bir deftere yöneldi ve şöyle yazdı:
"Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur. Muhammed O'nun kulu ve rasuludur. Ve şehadet ederim ki, İsa b. Meryem O'nun kulu, rasulu, ruhu ve Meryem'e ilka ettiği (attığı) kelimesidir."
Sonra onu sağ omuzunun altına, kaftanın içine koydu. Habeşlilerin yanına çıktı. Onlar onun için saf olmuşlardı.
Onlara şöyle dedi: - "Ey Habeş topluluğu! İnsanlar içerisinde size kral olmaya en layık olan ben değil miyim?"
Dediler ki: - "Evet en uygun olanısın."
Dedi ki: - "Benim sizin içinizdeki gidişatımı nasıl buldunuz?"
Dediler ki: - "Hayırlı bir siret (gidiş) olarak bulduk."
Dedi ki: - "O halde size ne oluyor?"
Dediler ki: - "Dinimizden ayrıldın ve İsa'nın bir kul olduğunu iddia ettin."
Dedi ki: - "Siz İsa hakkında ne diyorsunuz?"
Dediler ki: - "Diyoruz ki o, Allah'ın oğludur."
Bunun üzerine Necaşi elini göğsüne kaftanının üstüne koyarak: - "Şehadet ederim ki İsa bundan başka bir şey değildir." dedi.
Fakat bununla yazdığı şeyi kastediyordu. Bunun üzerine onlar Necaşi'nin kendi dediklerini kabul ettiğini zannederek ondan radı oldular ve ondan ayrıldılar. Bu haber Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ulaştı. Necaşi öldüğü zaman namazını kıldı ve onun için istiğfar etti." (
Ebû Muhammed Cemâluddîn Abdülmelik b. Hişâm b. Eyyûb el-Himyerî el-Meâfirî el-Basrî el-Mısrî, Siyeri İbn-i Hişam)

5- Örnek verdiğin 15 Temmuz'da avamın polisi desteklemesi, Ankara Osmanlı Timur savaşında Hristiyan sırpların, müslüman Türkler birlikte Timur'a karşı savaşmaları ölçü ve delil olamaz.

tsk üniforması giyip yemin edelim öyle savaşalım manasında söylemedim, Allaha sıgınırım. Cafer'in de رضى الله عنه habeş zırhı giyip necaşiye biat ettip onun askeri oldugunu da söylemedim. sadece 15 temmuzda orduya karşı polisi destekleyen avam tabaka gibi düşünelim, polis olmadılar ama polisi desteklediler
Küfrün ordusuna askerlik günümüzde tek tip elbise(üniforma) adeti vardır. Asr-ı saadette böyle bir şart ve özellik yoktu. Eli silah tutan herkes asker hükmündedir.
Necâşi'nin idaresindeki Habeşistan'a hicret eden muslumanların emiri olan Câfer (r.anh)'ı, 15 Temmuz Feto darbesi ile "Demokrasi şehidi(!)" olanların câhili şovenist ameliyesini kıyaslaman, benzetmen gerçekten yakışmadı, uymadı.

****

Habeşistan'a Hicret Eden Sahaber, Savaşta Necâşi'ye Destek Veremedi
Mehmed Emin Akın Hoca:

Küfür ahkamının icra edildiği Dâru'l harb'te yaşayan emanlı müslümanlar, başka bir Kafir devlet tarafından ülkelerine saldırılmaları durumunda kendi içlerinde organize olarak cebhelerini belirleyip mudâfaada bulunabilirler.
 

Ekli dosyalar

  • 1655332440129.png
    1655332440129.png
    411.8 KB · Görüntüleme: 107
Elveravelbera Çevrimdışı

Elveravelbera

السلام عليكم
İslam-TR Üyesi
Bu kadar açıklamaya gerek yok arkadaşlar
haçlılar kendilerine her konuda itaat eden bir kavme ne diye saldırsınlar ki.
 
salticidae Çevrimdışı

salticidae

lessismore
İslam-TR Üyesi
Direkt başlık metnine cevap vereyim; Müslüman denilerek ithal edilen yeni modeller yağmaya başlayacak diğerleri ise kendini onlardan korumanın derdine düşecektir.
 
K Çevrimdışı

Khattap

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Ben telepatistmiyim acaba tam aklıma takılan soruyu sordum baktım 1 gün önceden cevap verilmiş Allah sizden Razı olsun
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Necaşi'ye savaş açanlar onu dinini değiştirmekle suçladıysa, onun İslam uğruna savaşmış olduğu ve galip olması durumunda da açıkça İslam'ı hakim kılmayı hedeflediği düşünülebilir. Bu durumda ise onun bayrağı İslam bayrağı olur ve sahabenin de onunla savaşması makul olur. Buna rağmen sahabenin savaşmayıp Necaşi'nin onları güvence altına almasının ise farklı sebepleri olabilir.

Durum böyle değil de, Necaşi İslamını gizlemeye devam ettiyse, neden onun hükmü farklı görülüyor? Necaşi Müslüman ise o neden savaştı? Onun savaşı sureten ilay-i şirk olmadı mı? Bu yönden Necaşi ile Cafer radiyallahu anhuma arasında ne fark var? Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) neden onun savaşmasını yadırgamadı? Hirmetin illeti ilay-i şirk ise bu illet herkes için geçerli olmalıdır. Nasıl istisna yapılabilir?

Yoksa Serahsi bu necaşinin Müslüman olmadığını mı varsayarak fetva veriyor? Nede olsa Necaşi'nin kimliği hakkında ihtilaf var. Muhammed Hamidullah Resulullah döneminde hüküm süren üç farklı necaşiden bahsediyor.
 
Son düzenleme:
Üst Ana Sayfa Alt