Aleykum selam we rahmetullah;
C 1- Abdest alırken konuşmamak abdestin adabındandır. Bu durumda abdest esnasında konuşulması tenzihen mekruh olub alınan abdest sahihdir.
C 2- Abdest alırken muvalât ve vilâ Mezhebler arasında ihtilaflı bir meseledir. Bu konuda tercih ettiğimiz görüşü evvela açıklayalım, daha sonra aşağıya konuyla alakalı mezheblerin görüşlerini delilleriyle zikredelim inşeAllah:
Abdest alırken, abdestin farzlarından olan ayakları yıkamayı unuttuğunuzdan dolayı yıkamamış, camide hatırladığınızda orada sadece ayağınızı yıkamanız yeterlidir. Fakat kasten (bilerek) yıkamayıp abdestin bir kısmını bir yerde, diğer kısmını (uzunca ara verip uzuvlar kurulandıktan sonra) başka yerde almışsanız sahih olmaz, abdesti yeniden almanız gerekir.
Abdest uzuvları örfe göre ara sayılacak bir fasıla verilmeden peşpeşe yapılması ya da mizaç, zaman, mekân ve hava olarak normal şartlarda azaların öncekisi kurumadan yıkanmasıdır.
Hanefî ve Şafiî'lere göre: Muvalât vâcib değil sünnettir.
Azaları yıkarken az bir ara verse zarar etmez; bundan korunmak mümkün değildir. Normal bir zamanda, organdaki su kuruyacak kadar çok ara verirse abdesti sahih olur. Çünkü abdest az veya çok ara verme ile ibtal olmayan -meselâ hac ve zekâtta olduğu gibi- bir ibadettir. Bu görüş için şu delillere dayandılar:
a) "Rasulullah (a.s.) çarşıda abdest aldı, yüz ve kollarını yıkadı, başını meshetti ve cenazeye çağrıldı. Mescide geldi ve mestlerine meshetti, cenaze namazını kıldı."
(Bu, imam Malik'in Nafı'den rivayet etliği sahih bir eserdin İbn-i Ömer çarşıda abdest aldı vd. el-Mecmu', I, 493)
İmam Şafiî dedi ki: İkisi arasında çok fasıla vardır.
b) İbn-i Ömer'in de iki uzvu yıkarken ara verdiği sahih yolla sabittir. Ashabdan kimse onun bu yaptığına itiraz etmiştir.
Mâliki ve Hanbelî'lere göre: Gusûlde değil de abdestte muvalât farzdır:
a) "Rasulullah (a.s.) namaz kılan bir adam gördü. Ayağının üstünde dirhem miktarı su değmemiş yer vardı. Peygamber (a.s.) Ona, abdesti ve namazı iade etmesini emretti."
(İmam Ahmed, Ebu Dâvud ve Beyhakî, Hali b. Mâ'dan'dan O da Peygamber (a.s.)'in bazı ashabından rivayet etti. Fakat Nevevî, Onun için isnadı zayıftır diyor. Ahmed de Onun için isnadı ceyyiddir demiştir.)
Muvalât vâcib olmasa idi, kuru yerin yıkanması yeterli olurdu.
b) Ömer b. Hattab (r.anh)'dan: "Bir adam abdest aldı ve ayağında bir tırnak yeri kadar kuru kısım bıraktı. Peygamber (a.s.) Onu gördü ve dedi ki: "Dön ve abdestini güzelce al." Döndü sonra da namaz kıldı."
(Ahmed ve Muslim rivayet etti. İki hadis için de: Şevkâni, Neylu'l-Evtâr, I, 174 vd. Fakat Nevevî dedi ki:
Bunda muvâlâta delalet yoktur.)
c) Rasulullah (a.s.)'ın abdest fiillerinde vilâya devam etmiş hep peşpeşe (muvalât) ile abdest almış ve muvalâti terkedene abdestini iadeyi emretmiştir.
d) Namaza kıyas: Abdest, hadesin bozduğu bir ibadettir, namaz gibi muvalât şart edilmiştir.
Kanaatime (Vehbe Zuhayli) göre ise; acizlik hariç, muvalât'ın gerekliliğine dair olan görüş ibadetlerdeki ciddiyet ve abesten uzak olmaları zarureti ile, ibadetin bütünlüğü ve fiilî sünnet ile; asıl mevzudan ayrılmadan niyet ve tatbik olarak, peşpeşe ve insicamlı bir şekilde şer'an matlub olan bir ibadeti kendini vererek yapmak luzumu ile uyuşmaktadır.
(Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı ans. C. 1, sf: 163 - 164)