Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Abdullah Bin Revâha (r.a)

E Çevrimdışı

Ebu Bekir

Üye
İslam-TR Üyesi
Akabe gününde İslâm'a giren şâir sahâbî. Nesebi Abdullah b. Revâha b. Sa'lebe b. İmriü'l-Kays b. Amr'dır. Künyesi Ebu Muhammed, ünvanı şâiru Rasûlüllah'tır. Babası Revâha, annesi Kebşe'dir.



Sahâbenin büyüklerinden ve Ensar'ın ileri gelenlerinden olan Abdullah Medine'de doğdu. Hazrec kabilesine mensup olup ne zaman doğduğu kesin olarak bilinmemektedir. İkinci Akabe gününde müslüman olmuş ve kabilesini temsilen Peygamberimize bey'at etmiştir.Hicret günü Rasûlullah'a mihmandarlık etti. Muhacirlerden Mikdad b. Esved'i kardeş edindi. Aynı zamanda o, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in kâtiplerindendi.



Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber gazvelerine katıldı. Hudeybiye barışı ve Umretu'l-Kaza seferlerinde peygamberimizin yanında yer aldı. Bedir savaşının zafer müjdesini Zeyd b. Hârise ile birlikte Medine'ye ulaştırdı. Bedru'l-Mev'id gazasında Rasûlullah'ın Devlet Başkanlığına vekâleten Medine'de kaldı. Hicretin 6. yılında (627) üç kişilik heyetin başkanı sıfatıyla Hayber'e gitti. Yahudilerin başkanı Üseyr b. Zârim'in Yahudilerle birlikte Gatafan kabilesini Müslümanlara karşı kışkırttığını gördü. Hayber'de üç gün kaldı. Dönüşünde gördüklerini Hz. Peygamber (s.a.s.)'e aktardı.



Yine aynı yılın Şevvâl ayında Hayber'e elçi olarak gönderildi. Yanında bulunan otuz kişiyle birlikte Hayber'e vardı. Üseyr b. Zârim ile gõrüştü. Allah Rasûlü'nün kendisini Hayber'e vali yapacağını, Medine'ye gelmesi halinde kendisine ikrâm ve ihsânda bulunacağını bildirdi. Üseyr, bu teklife memnun oldu, valiliğe heveslendi. Yanına aldığı otuz kişiyle birlikte yola çıktı. Yolda, sahâbeden Abdullah b. Üneys'in kılıcına el atarak onu öldürmek istedi. Abdullah, bunun ahde vefasızlık olduğunu bildirdi. İkinci kez yine Abdullah'ın kılıcına el attı. Bu durum karşısında Yahudilerden yirmidokuz kişi kılıçtan geçirildi. Bir kişi kaçıp kurtuldu.



Hz. Peygamber'in Basra hükümdarına gönderdiği elçinin Şam valisi Şurahbil tarafından öldürülmesi olayıyla ilgili olarak hicretin 8. yılında bir ordu hazırlandı. Bu ordunun komutasıyla ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.s.) şu açıklamada bulundu: "Cihada çıkacak şu insanlara Zeyd b. Hârise'yi kumandan tayin ettim. Zeyd b. Hârise şehid olursa, yerine Ca'fer b. Ebi Talib geçsin, Ca'fer b. Ebi Talib de şehid edilirse, yerine Abdullah b. Revâha geçsin. Abdullah b. Revâha şehid olursa, müslümanlar, aralarından uygun birini seçip, kendilerine kumandan yapsınlar."Müslümanlar bir müddet ilerlediler. Düşman ordusunun gücü ve sayıca çok oluşu Müslümanları endişelendirdi. Zeyd b. Hârise, ne yapmak gerektiği konusunda istişâre yaptı. Abdullah b. Revâha, Rumlar'la çarpışmaktan yana olduğunu bildirdi. Müslümanlar, Mûte'de savaş düzeni aldılar, çarpışmaya başladılar. Zeyd b. Hârise, vücudu mızraklarla delik deşik oluncaya kadar savaştı. Ve şehid oldu. Sancağı Ca'fer aldı. O da savaştı, şehid oldu. Ca'fer'den boşalan sancağı Abdullah b. Revâha aldı. Bir mızrak darbesiyle yaralandı ve o da şehid ,oldu (629).



Hz. Âişe'nin bildirdiğine göre, Mûte şehidleri İbn Hârise, Ca'fer ve İbn Revâha'nın şehâdet haberi geldiğinde Rasûlullah (s.a.s.) Mescid' te oturmuştu. Yüzünde hüzün ve kederin izleri görülüyordu. Bu sırada Rasûlullah'a birisi geldi ve "Ca'fer'in kadınları ağlaşıyorlar" dedi. Rasûlullah ondan kadınları çığlık atmaktan alıkoymasını söyledi. Adam gitti, ancak kadınlar ona itaat etmediler. Geriye gelip kadınların hâlâ ağlaştıklarını Rasûlullah'a söyledi. Üçüncü defa gelişinde Rasûlullah şöyle buyurdu: "Hadi git bu kadınların ağızlarına, yüzlerine toprak saç."



Hz. Abdullah b. Revâha Mûte'ye giderken evliydi, fakat çocuğu olmamıştı. Abdullah, güçlü bir hatip ve büyük bir şâirdi. Peygamberimize şiir yoluyla sataşan kâfirlere karşı onu savunan şiirler yazdı. İbn Revâha, Ka'b b. Malik ve Hassan b. Sâbit müslümanların şâirleriydi. İlk İslâmî şiirleri onlar yazdı. Onlar hakkında Şuarâ sûresinde şöyle buyrulur: "Şâirlere sapıklar uyar. Onların her sahaya dalıp çıktıklarını ve yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmez misin? Ancak iman edip salih ameller işleyenler Allah'ı çok zikredenler ve haksızlığa uğratıldıktan sonra haklarını alanlar böyle değildir. O zâlimler, yakında nasıl bir yıkılışla altüst edileceklerini bileceklerdir." (Şuarâ, 26/224-227).



Allah'ı çok zikreden işte yukarda bahsedilen hicivci üç sahâbidir. Abdullah müşriklerin küfrünü yüzlerine vuran şiirler söylerdi. Peygamberimiz onun şiiriyle ilgili olarak "Kureyş müşriklerine ok yağdırmaktan daha etkilidir" buyurmuştur.



Abdullah, Mute gazasına giderken ağlamış, sebebi sorulduğunda şöyle demişti: "Benim dünyaya karşı sevgim, sizlere karşı ziyade arzum yoktur. Ancak ben Rasûl-i Ekrem'den (s.a.s.) Meryem sûresi yetmişbirinci "İçinizden hiç biriniz hariç olmamak üzere mutlaka hepiniz Cehennem'e varacaksınız" âyetini işitmiştim. Âyette bahsolunan Cehennem'e uğradığımda halim nice olur? diye düşündüğümden ağlıyorum." Uğurlayanlardan bazıları onu teselli ederek, "Cenab-ı Hak sizleri korusun, düşman şerrini sizden uzaklaştırarak sağ salim dönmenizi nasib etsin." demişler, bunun üzerine Abdullah şu şiiri söylemiştir:



"Günahkârım fakat ben Af isterim

RabbimdenYa da kanımı dökecek bir vuruş isterim.

Kılınç ya da mızrakla deşilip çıkmış ciğerim.

Ta ki beni gören samimice desin

Şu savaşçıya Allah rahmet eylesin."

Yine Mûte'de ordu komutasını eline alırken şu şiiri söylemiştir:



"Nefsim bir isteksizlik var sende

Savaşacaksın dilesen de dilemesen de

Hani çoktandır yoktu sende ölüm korkusu

Ca'fer, ne güzel geliyor Cennet kokusu ."

Hicret'in yedinci yılında Hz. Peygamber Umre için Mekke'ye girerken yanında Abdullah İbn Revâha da vardı ve şu şiiri söylemekteydi.



"Çekilin kâfirler nebinin yolundan bugün,

Vururuz yoksa boynunuzu inkâr etmiştiniz dün,

Öyle bir vuruş ki ayırır gövdeden başı,

Hatırlatmaz insana ne dost ne arkadaşı."

Bunun üzerine Hz. Ömer ona: "Ya Abdullah, Harem'de Allah'ın Rasûlu'nün huzurunda mı böyle karşıdakileri çatışmaya tahrik eden şiiri söylüyorsun?" demiş, Rasûlullah da: "Bırak ya Ömer söylesin. Vallahi Abdullah'ın sözleri bu kâfirlere ok yarasından daha fazla tesir eder" buyurmuştur.



Rasûlullah, İbn Revâha için "Kardeşiniz şüphesiz bâtıl söz söylemez" buyurmuş, bâtıl sözler dışındaki şiirlerde hikmet ve yarar vardır demiştir.
 
A Çevrimdışı

Abdullah Yusuf

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
ABDULLAH b. REVÂHA


Ey Nefis! Ancak Şehâdetle Ölebilirsin..!

Birinci Akabe biatında müslüman olan on iki kişiden biri de Abdul*lah b. Revâha’dır. Böylece o, Medine’de İslâm’ın yayılıp, genişlemesinde öncülük edenlerin de başında gelmektedir. Bu şerefli insanların gayret ve çalışmaları müslümanların Medine’ye hicretlerine zemin hazırlamış*tır...

Öyle ki, kısa zamanda neticelerini vermiş ve bir sonraki yıl -ikinci Akabe biatına katılanların sayısı yetmiş üç kişiyi bulmuştu. Revâha’nın oğlu da bu şerefli kişilerden biri olarak ikinci Akabe biatına katılmıştı...
Hz. Peygamberin, ashabı ile birlikte Medine’ye hicretinden sonra da Abdullah b. Revâha, İslâm’ın zaferi ve Medine’de yerleşmesi için en çok çalışanlardandı... Abdullah b. Übey’in hile ve desiselerine karşı da en uyanık olanlardandı... Abdullah b. Übey Medine’de İslâm’ın zayıflaması ve yerleşmemesi için çalışan zeki bir insandı. Fakat Abdullah b. Revâha onun bu çalışmalarının başarıya ulaşmasını engellemişti...
Abdullah b. Revâha yazar ve şair bir insandı... Çok güzel şiirler okurdu...
Müslüman olduktan sonra şiirini İslâm’ın hizmetine adamıştı…
Allah Resûlü, onun şiirini sever ve ondan şiir okumasının isterdi. Bir gün Resûlullah (s.a.v.), ashabıyla otururken, Abdullah b. Revâha yanına geldi... Nebî (s.a.v.) ona: “Şiir okumak istediğinde nasıl okursun?” diye sordu.
Abdullah: “Şöyle bir düşünürüm, sonra okurum.” dedi ve okumaya başladı:
Ey Haşim oğullarının hayırlıları..!
Allah sizi âlemler üzerine üstün kılmıştır,
Size denk kimse de yoktur.
Ben sende hayrı buldum,
Sen bu vasfınla diğerlerinden ayrılmaktasın.
Allah seni bu güzellikler içerisinde sabit kılsın,
Musa ve diğer yardım olunanları sabit kıldığı gibi.
Allah Resûlü bu şiire sevindi... Ve şöyle dedi:
Allah seni de sabit kılsın...”
Allah Resûlü kaza umresinde Kâbe’yi tavaf ederken, Abdullah b. Revâha da onunla birlikte tavaf etmekte ve bir yandan da şu şiiri oku*maktadır:
Ey Rabbim! Sen olmasaydın biz hidâyete eremezdik,
Hayır ve hasenatta bulunmaz, namaz da kılmazdık.
Üzerimize sekine indir,
Eğer kayacak olursak, ayaklarımızı hakikat üzere sabit kıl,
Düşmanlarımızın fitne ve fesatlarından bizi uzak tut.
Müslümanlar da onun bu güzel şiirini tekrarlıyorlardı...
Şairlere gelince, onlara azgınlar uyar.” (Şuara, 224) âyeti nazil olunca, Abdullah b. Revâha üzülmüştü... Fakat akabinde “Ancak ina*nanlar, iyi işler yapanlar, Allah’ı çok ananlar ve zulme uğradıktan sonra düşmanlarına üstün gelmeye çalışanlar hariç...” (Şuara, 227) âyeti nazil olduğunda yaptıklarından memnun olmuş ve sevinmişti...
* * *

Abdullah b. Revâha, Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye ve Hayber gibi tüm büyük savaşlara katılmış ve İslâm’ın zaferi için var gücüyle çar*pışmıştı. “Ey nefis! Ancak öldürülerek ölürsün.” sözünü âdeta vird edinmişti...
Müşriklere karşı da şu şiiri okuyordu:
Ey kâfirler! Onun yolundan çekilin!
Zira onun yolu tümüyle hayırdır...
* * *

Ve Mûte gazvesi gelip çattı...
Abdullah bu savaşta Zeyd ve Ca’fer’den sonra üçüncü komutandı..
İbn Revâha, düşmana karşı durmuş, şöyle diyordu:
Rahman olan Allah’tan mağfiretimi diliyorum
Ciğerleri paramparça edecek bir mızrak
Veya bir kılıç darbesiyle ölümü istiyorum
Ta ki, cesedimi görenler,
Ey Allah’ın irşad ettiği gazi
Maksadına eriştin desinler
Evet... İşte onun arzusu buydu: Bir kılıç ya da bir mızrak darbesiyle şehid olmak…
* * *

Ordu Mûte’ye doğru hareket etti... Müslümanlar düşman ordusuyla karşılaştıklarında önlerinde iki yüz bin kişilik dev bir ordu gördüler...
Müslümanlardan bir kısmı, düşmanın çokluğuna ve kendi sayıları*nın azlığına bakarak: “Resûlullah’a haber gönderelim, bu durumu bildi*relim... Ya bize yardım göndersin veya savaştan vazgeçelim.” dediler.
Fakat Abdullah b. Revâha, ordu saflarının ortasına doğru ilerledi ve onlara şöyle seslendi:
“Ey insanlar!..
Vallahi, biz düşmanlarımızla sayımız, kuvvetimiz veya çokluğumuz sebebiyle savaşmıyoruz...
Onlarla ancak Allah’ın bize ikram ettiği bu din sebebiyle savaşıyo*ruz...
Şimdi dağılın... İki güzel şeyden biri sizi bekliyor: Zafer veya şe*hâ*det…”
Sayıca az; fakat iman bakımından çok olan müslümanlar, bu sözler üzerine: “Vallahi, İbn Revâha doğru söylüyor.” diye haykırdılar.
Yürekleri iman ateşiyle yanıp tutuşan bu az sayıda ki insan, iki yüz bin kişilik Rum ordusuna karşı harekete geçti...
* * *

Daha öncede zikrettiğimiz gibi iki ordu karşılaştı...
Birinci komutan Zeyd b. Hârise şehid oldu...
Yerine Ca’fer b. Ebû Tâlib geçti... O da şehid düştü...
Sonra sancağı üçüncü komutan Abdulllah b. Revâha aldı. Savaş olanca şiddetiyle devam ediyordu...
İbn Revâha bir asker olarak savaşırken, tereddütsüz ve pervasız bir şekilde çarpışıyordu... Ama şimdi o bir komutandı ve sorumlu olduğu bir ordu vardı...
Bu sorumluluk hissiyle bir an tereddüt etti...
Fakat daha sonra:

Ey nefis! Vallahi seni cennete yerleştirmeye and içtim,
Fakat görüyorum ki, sen ondan hoşlanmıyorsun!
Ey nefis! Başka değil; ancak öldürülerek öleceksin!
İşte ölüm meydanı bak nasıl kızıştı!
Arzuladığın her şeye kavuştun.
Sen de o ikisi gibi savaşarak ölürsen hidâyettesin!
diyerek bu tereddüt ve çekingenliği kendinden uzaklaştırdı… “O ikisi” sözüyle Zeyd ve Ca’fer’i kastediyordu…
Bunları söyledi ve ardından Rumların arasına daldı... Eğer kade*rinde bu savaşta şehâdet yazılı olmasaydı, o gün tüm Rumları öldürebi*lirdi..
Ama kaderin önüne geçilemezdi... Hakkında şehâdet yazılmıştı... O da bu ilâhî kadere boyun eğerek, o gün şehâdet şerbetini içmiş ve Yüce Rabbine doğru yükselmişti...
Bu sayede:
Kabrime uğrayanlar:
Ey Allah’ın yönlendirdiği gazi!
Maksadına eriştin..!! desinler.
Şiiriyle ifade ettiği en büyük amacına da erişmiş oluyordu.
Evet… Ey İbn Revâha..!!
Ey Allah’ın yönlendirdiği gazi!
Maksadına eriştin..!!
Savaş Şam taraflarında devam ederken, Allah Resûlü Medine’de ashabıyla birlikte oturmakta ve müzakereler yapmaktaydı...
Allah Resûlü bir an sustu... Gözleri yaşlarla dolmuştu. Sonra üzgün bir şekilde ashabına baktı ve şöyle dedi:
Sancağı Zeyd b. Hârise aldı... savaştı... ve şehid düştü…
Sonra Ca’fer aldı... o da savaştı... ve şehid düştü …”
Hz. Peygamber bundan sonra bir süre sustu; ardından tekrar ko*nuşmaya başladı:
Sonra sancağı Abdullah b. Revâha aldı... o da savaştı... ve şehid düştü…
Hz. Peygamber bunları söyledikten sonra bir süre tekrar sustu... Sonra gözleri mutmain, müsterih ve özlemiş olarak şunları söyledi:
Onlar cennette benim yanıma yükseltildiler...”
Ne şerefli yolculuk...
Ne şerefli beraberlik…
Savaşa birlikte gidiyorlar...
Cennete birlikte giriyorlar...
Onlar için en şerefli, en güzel övgü, Hz. Peygamberin şu sözüdür:
Onlar cennette benim yanıma yükseltildiler...”

60 Seçkin Sahabe / Beka Yay./Halid Muhammed Halid
 
Üst Ana Sayfa Alt