Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Acaba Sahabe Hz. Peygamberin Teçhiz Ve Tekfinini Bırakıp Hilafet Derdine Mi Düşmüştü?

mehmed cihad Çevrimdışı

mehmed cihad

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Soru:
Sahabe-i kiram özellikle de Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (r.a), Yüce Peygamber'in kefenleme ve defnetme işlerine katılmayıp, hilafet ve biat meselesiyle uğraşmakla suçlanmaktadır. Yüce Peygamber'in yıkanması, kefenlenip defnedilmesine katılmak ne kadar büyük bir şeref idi. Peygamber'e (s.a) olan sevgi de bunlara katılmayı gerektirmez miydi?

Cevap:
Rasûlullah'ın (s.a) cenazesi kefensiz ve defnedilmeden ortada dururken sahabe-i kiramın O'nun teçhiz ve tekfinini düşünmeyerek hilafet peşinde koşturmaları şeklindeki iddia aslında tamamen asılsız bir masaldır. Asıl olay şu şekildedir: Peygamber Efendimizin vefatı Pazartesi günü akşama doğru olmuştu. Buhari ve Müslim'de Peygamberimizin has hadimi Enes b. Malik (r.a) "âhiri yevm" yani "günün sonu" ibaresini kullanmıştır. Bundan bu büyük olayın (Peygamberimizin vefatının) ikindi ile akşam arasında husule geldiği anlaşılabilir. Doğal olarak bu hadiseden dolayı tüm iman ehlinin, ellerinde olmayarak, kendilerini kaybetmeleri beklenirdi. Nitekim bu şekilde de oldu. Hz. Ömer alemlere rahmet olarak gönderilen Yüce Peygamber'in öldüğüne bir türlü inanamıyordu. Hz. Ebu Bekir'in gelip konuşmasından sonra ancak, insanlar kaçınılmaz olarak olması gereken şeyin o an olmuş olduğuna inanabildiler. Böylece gece oldu, karanlık bastı. Gece vakti Peygamber'in teçhiz ve tekfin edilip defnedilmesi mümkün ve münasip değildi. Çünkü cenazeye katılma şerefinden mahrum olmak Medine-i Münevvere ve etrafındaki yerleşim bölgesindeki yaşayan insanların mutlaka şikayetlerine mucib olur ve onlar: "Sizler bize Peygamberi son defa görmeye ve cenaze namazım kılmaya bile firsat tanımadınız" diyerek bu şikayetlerim dile getirirlerdi. Bu yüzden behemehal sabah beklenecekti. O gece sahabeden çeşitli gruplar kendi yerlerinde toplanarak, şimdi artık ne olacağım düşünmeye başlamışlardı. Peygamberimizin pak zevceleri O'nun (s.a), vefat ettiği Hz. Aişe'nin evinde ağlayıp inlemekte idiler. Hz. Ali, Hz. Zübeyr, Hz. Talha ve Rasûlullah'ın diğer akrabaları Fâtımat'uz Zehra'nın evinde toplanmışlardı. Muhacirlerden azımsanamayacak bir grup Hz. Ebu Bekir'in yanında üzgün ve düşünceli bir şekilde oturmuştu. Ensardan çeşitli gruplar, herkes kendi kabilesinin gölgeliğinin altında (toplanma yerinde) toplanıyordu. Birden birisi gelerek Beni Saide'nin gölgeliğinde (toplanma yerinde) Ensardan büyük bir kalabalığın toplandığını ve Peygamber'in yerine kimin geçeceği meselesinin tartışılmaya başlandığını haber verdi. Peygamberimizden sonra müslümanların cemaatinde büyük olarak görülen ve kabul edilen Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ebu Ubeyde İbn Cerrah bu haberi duyunca, ümmetin önderinin daha yeni gözünü kapadığı ve tüm ümmetin başsız kaldığı o anda büyük bir fitnenin ortalığı kaplamasından ve cemaat düzeninin yeniden oluşturulmasından önce büyük bir karışıklığın çıkmasından endişeye kapıldılar. Bu yüzden söz konusu üç zat fevren olayın cereyan ettiği mahalle yetiştiler ve onlar, gece vakti fitneye sebep olabilecek bir şekilde tamamlanmak üzere olan Rasûlullah'ın yerine geçecek şahıs meselesini, doğruluğuna tarihin de şahadet ettiği bir şekilde hallettiler. Bütün bu olaylar Yüce Peygamber'in dünyayı değiştiği gece cereyan etti. Yukarıda da sebebini açıkladığımız üzere behemehal Rasûlullah'ın teçhiz ve tekfini gece yapılamayacaktı. Bunun üzerine aynı o gece hilafet meselesi halledildi. Sabahleyin günün ilk ışıklarıyla birlikte Hz. Ebu Bekir'in halifeliği ilan edildi. Muhacirlerin ve Ensar'ın hepsi bunu kabul ederek cemaatın nizamını yeniden sağladılar ve bundan sonra geciktirmeden Peygamber Efendimizin teçhiz ve tekfin işini başlattılar.

Sahabe-i kiramın hilafet sevdasına düşüp, Yüce Peygamber'in teçhiz ve tekfinini sadece ehl-i beyt'in yaptığını söylemek tamamen gerçek dışıdır. Bu teçhiz ve tekfin işi kesinlikle vefat gecesi olan Pazartesiyi Salıya bağlayan gecede yapılmamıştır. Teçhiz ve tekfin işinn başlaması Salı günü sabahleyin Hz. Ebu Bekir'e (r.a) biat edildikten sonra başlamıştı. Bu iş, bir kapısı da Mescid-i Nebeviye açılan, Medine-i Münevvere'deki tüm sahabenin toplanmış olduğu, Medinenin etrafında yaşayıp da haberi duyanların koşuşturduğu ve Ebu Bekir'in (r.a) eline biat ellerinin konduğu Hz. Aişe'nin evinde yapılmıştı. Mescid-i Nebevî'yi ziyaret etme şerefine nail olmuş olanlar, Hz. Aişe'nin evi (Hz. Peygamber'in medfun olduğu yer) ile Mescid-i Nebevi arasında ne gibi bağ olduğunu bilirler. Bu yüzden Mescid-i Nebevî'yi bilenler, "sahabe Mescid-i Nebevî'de hilafet derdine düşmüşken, zavallı ehl-i beyt Hz. Aişe'nin evinde Rasûlullah'ın teçhiz ve tekfini ile uğraşıyordu" gibi bir söze gülerler. Yanıltıcı ve yalan bir şey söylenecekse bile kılıfına uydurulması lazımdır.

Yüce Peygamber'in (s.a) gasli ve kefenlenmesini de sadece ehl-i beyt mensuplarının yaptığı iddiası da gerçek dışıdır. Bu hizmette bulunan Hz. Ali, Hz. Abbas, Hz. Fadıl b. Abbas, Hz. Kuşem b. Abbas, Hz. Usame b. Zeyd ve Rasûlullah'ın azadlı kölesi Şükran, dışarıda Peygamber Efendimizi son defalığına görmek için sabırsızlanan insanların izdihamını önlemek için evin kapısını kapatmışlardı. Eğer kapı açık bırakılırsa herkesin içeri doluşması ve iş yapmanın güçleşmesinden korkuluyordu. Yine de, Ensar'ın "bu şerefe bizim de ortak olmamız" lazım diye bağırıp çağırmasından sonra Ensar'dan da bir kişi (Evs b. Havli) içeri alınmıştı. Kefenlemenin bitmesinden sonra Yüce Peygamber'in nereye defnedileceği sorunu ortaya çıktı. Hz. Ebu Bekir (r.a) bu konuda Hz. Peygamber'in şöyle bir sözünü hatırlattı: "Hiçbir nebi yoktur ki, ruhunun kabzedildiği yere defnedilmemiş olsun." Bunun üzerine Rasûlullah'ın (s.a), Hz. Aişe'nin evine defnedilmesine karar verildi. Hz. Ebu Talha ve Zeyd b. Sehlu'l Ensârî mezarı kazdı. Daha sonra insanlar grup grup içeri girerek cenaze namazı kılmaya başladılar ve bütün gece boyunca bu iş devam etti ve Salı ile Çarşamba arasındaki gece yarısı, sıra Rasûlullah'ı defnetmeye geldi. Bütün bu zaman boyunca, bilinmez ki ne zaman, sadece Rasûlullah'ın (s.a) ehl-i beyti, hiçbir dost ve yardımcıları olmadan Peygamberimizin mübarek cesedinin başucunda oturmuş ve sahabe-i kiram da hilafet derdine düşmüş olsun!

(Tercüman'ul Kuran, Kasım, 1958; Fetvalar, c.2)
 
Üst Ana Sayfa Alt